23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET/12 PAZAR KONUĞU 29 NÎSAN 1990 MüjdeAr Iıısaıu canlandırmak istiyorumDünyadaki değişimler ne kadar önemli olursa olsun, insanın kendine, bireye dönük ilgisi pek değişmediği içindir ki sanata ve sanatçıya ilgi eksilmiyor. Değişim, ancak insanların ilgi duydukları sanatların alanı, niteliği, sanatçı kimliği üzerinde etkili oluyor. Tabii güzele, cinselliğe, sanatçımn özel yaşamına duyulan ilginin hep canlı kalması koşulu ile... Hâlâ görsel sanatların en etkilisi sayılan sinemada, kısa sürede starlar arasına giren, ancak starlara ilişkin değer yargıları ve kuralları da değiştiren bir isim Müjde Ar. Son bir iki yıldır da filmleri ile değil, sahne gösterileri ile kamuoyunun gündeminde. Sahnede de sinema yıldızlarının alışkın olduğumuz çizgisini sürdürmedi Ar; müzik-tiyatro-siyasi mizah-cinsellik de dahil bir karışımla seyirci karşısına çıktı. Arkadaşımız Şükran Ketenci, Müjde Ar'la sinema, sahne hayatı, sanatçı olmak, özel yaşam ve cinsellik üzerine konuştu. SOYLESİ ŞÜKRAN KETENCİ PAZAR KONUĞU lyın Müjde Ar, sizi topluma tanıtan asıl mesleğiniz sinemadan söze girelim. Nereye geldiniz? Bulunduğunuz noktadan sinemayı na- sıl görüyorsunuz? Sezen Akstı yakın arkadaşımdır. tki gün önce tam da bu konu üzerinde dertleşiyorduk. Ben bir yıldır film yapamıyorum. O bir buçuk yılda bir plak yapabildi. Bir yerlerde bir şeyler tıkanıyor. Amerika'da 4O'lı yaşlarda starlığı yakalıyorlar. Bizde piller çabuk bitiyor. Kendimi sorguluyo- rum. Benim hayatım sinema. Çocuk sahibi ola- madım. 120 film yaptım. Keyif aldığım iki film var. Bir de korkunç bir yorgunluk. Aynı savaşı bugün geldiğim noktaya gelebilmek için bir da- ha göze alabilir miydim? Bilemiyorum. Sanınm alamazdım. Her şey gelişmemiş olunca, çerden çöpten şeyler ne kadar çok yer tutuyor insanın yaşamında. Ne kadar çok engelle karşılaşıyor, ne kadar çok boş şey için yoruluyor, üzülüyorsunuz. Ana kaide, işinizi iyi yapmak. Diğer meslekle- ri tabii ki bilemem. Ancak sinemada bu o kadar zor ki. Sanatçı kişiliği ile insanın kendi kişilıği çok ayrı değildir. Her şeye o kadar kaba yaklaşılıyor ki sizi kendi kişiliğiniz ile çarpıştırıyorlar. Ben uzun zamandır, kendimi, Müjde Ar'ı anlatmak- tan vazgeçtim. En küçük bir haber beni hasta edi- yordu. Artık eskisi kadar etkilenmemeye çalı- şıyorum. Sanatçı bir aileden geliyorum. Babam gazete- ci, annem tiyatrocu, şair. Tiyatronun içinde doğ- dum, sanatın içinde büyüdüm sayılır. Şans ise bu şanslı bir ortamdan geliyorum. Sanat çocuklu- ğumda bir büyüydü. Profesyonel anlamda uğraş- tığımda o büyü bozuldu. Çocukluğumda yaşadı- ğım büyülü dünya, ozgür sanatçı kavramı, pro- fesyonellikle birlikte kaybolmaya başladı. Sanki görünmeyen zincirler, engeller var. Ne yapmak istiyorsunuz diye sorabilirsiniz. iki - üç tane da- ha iyi film yapmak istiyorum. Gelecek 10 yıl için ancak bunu düşleyebilmek korkunç bir şey. Za- man zaman kaçışı düşünüyorum. Mesleğinin zir- vesindeki bir işadamının bir koye sığınması gi- bi. Tipik bir sanatçı mutsuzluğu, bunalımını ya- şıyorum yani. MBİ^HAfe yapmak istiyorsunuz gerçekten? Müjde Ar adı çevresinde çok fazla şey söylendi. Büyük sanatçı, star, seks yıldızı olumlu olumsuz çok şey. Sonuç olarak star olduğunuz, ancak alı- şılmış starlara benzemediğiniz de tartışılmaz. Farklı bir biçimde sinemaya girdim. Başka şey- ler yapmak istedim. Kendimi anlatana kadar on yıl geçti. Deli olduğumu düşünenler, çok seksi 'suçlaraası'nı getirenler, özel hayatımın da sine- madakine uyup uymadığını araştıranlar çıktı. Yi- ne de sonunda beni kabul ettiklerini söyleye- bilirim. İstersem yeni filmler yapabilirim. Kendim ile yanşınm. Kendimi her zaman beğenmem. Zaten çok zor beğenen bir insanım. Her zaman bir ön- cekinden daha iyisini yapmak için çahşmah. Bir fılme başlıyorsunuz. 120 fılmden sonra pek çok şeyi kolayca fark ediyorsunuz. Razı olduğunuz eksik koşulların bile yerine gelmediğini görüyor- sunuz. Bildik beceriksizlikler peş peşe geliyor. Ay- nı hatalan yapmaya devam ediyoruz. Sanatın ris- ki vardır elbet. Kendinizi aşmak üzere, daha iyi- sini yapmak üzere işe başlar, sürpriz kötü sona ulaşırsınız. Sanatçı kötü sona kötü sürprizlere, rizikoya katlarur, yeter ki karşısındaki engeller bildik beceriksizlikler olmasın. •••^BVftfeft kendinizi bir kısır döngünün için- de gıbi görüyorsunuz? İnanılmaz bir ağ var etrafımızda. Bildik, hep soylenen laflar. Teknik sorunlar. Önce bunlara yeniliyoruz. Sonra gişe endişesi geliyor. "İnsanlar sevmese de biz yapalım" diyecek noktadan henüz çok uzaktayız. Ben "sanal ve ti- caret çakışmasın" demek de istemiyorum. Hem iş yapsın, hem kadın sevretsin" dediğimiz de ol- du. Yeter ki ne istendiği bilinsin. ^•HBSı'z ne yapmak istiyorsunuz? Sadece insanı anlatan bir sinema yapmak is- terdim. Sinemanın malzemesi insan. İnsana yak- laşılamıyor. İnsan olduğu gibi doğru kullanıla- mıyor. Ben en insana benzeyen filmi yapmak is- terdim. MKKKKUnsana yaklaşmaktan korkuyor muyuz? Anlayamıyoruz, beceremiyoruz, kavrayamıyo- ruz. Bireyin gerçek anlamda var olduğu toplum- larda bu iş daha kolay. Bizde çok zor. Müthiş bir samimiyetsizlik var. Birey açamıyor kendini. Mo- da işler, nabza göre şerbet verme gelişiyor. Sos- yal içerikli, işkence filmi falan. Kadın filmi ya- pıyoruz. Kadın oyuncu sevişme sahnesinde rahat- sız oluyor. Ben Atıf Yılmaz'ın sevişme sahnele- rinde rahatsız oldum örneğin. Kendi yaklaşımı ağır basıyordu. Kadından çok hoşlanan birinin bu ağır basan yaklaşımmı hissettiğiniz zaman ra- hatsız oluyorsunuz. Bir kadın yönetmenin seviş- me sahnelerini daha doğal çekebileceğini sanıyo- rum. Gerçekten doğal, başarılı bir sevişme sah- nesi çekemiyoruz. Biz de bir rönesans yaşayabil- seydik. Bireyin önemsendiği ülkelerde her şey da- ha iyi irdelenebiliyor. Bizde geniş kitlelerin ilgi- sini çekme çabasında, kopyacılık çaresiz ağır basıyor. Çok şanssız bir toplumuz. Biz seçmedik. Bü- tün koşullar ona göre. Sürü psikolojisi içinde ya- şamaya zorlanıyoruz. Anayasa oylamasında bu psikoloji ne kadar açıktı! ^ • ^ M K o / gösterecek, aşacak oian sanat ve sa- natçı değil mi? Gizli sansür, kafanın içindeki yasaklar ne ola- cak? O guveni duymak istiyorum. Ama insan Müjde Ar çok güvensiz ise sanatçı Müjde Ar na- sıl güvenli olabilir? Her şeye kuşku ile bakıyo- rum. Sanatçı toplumun koşullarından öncelikle ve kolay etkilenir. Aslında ben kendine çok gü- venen biriyim. Ama bu bir anlam taşımıyor. Aya- ğımla bastığım her şeye, soluduğum havaya gü- venmek istiyorum. Giderek bu güven yok oluyor. liç mi iyi bir şeyler yapılamıyor? Ke- yifle hatırladığınız işler yok mu? Tabii ki var. Kadını anlatan filmlerimi seviyo- rum. Kahramanca, militanca yapılmış işler değil. Doğru yapılmaya çalışılmış işler. "Adı Vasfiye" en sevdiğim filmim. Bizim insanımızı, kadını ve erkeği ile anlatan, insana yaklaşabilen bir film. Yapmak istediğim şey bu. Ancak bir "Adı Vasfiye" daha yapmak istemem. Onu aşmak is j terim. O çizgiyi aşarak sürdürmek gerek. İşte bu çok zor. Derdim aynı koşullarda, aynısını yap- mak değil. Sinema kolektif bir sanat. Ekip olmak gerekiyor. O da kolay değil. Annemle birlikte sahnenin arkasında büyürken oyuncu olmaktan başka bir şey düşünemiyor- dum. Sanat bir mutluluklar paketiydi sanki. Ken- dim sanatın icine girince yaratmanın ne kadar güç olduğunu gördüm. Yaratmak için değil, yaratma- mak için her şey var. En parlak dönemimde film yapamıyorum. Birçok kişi benim durumumda. Zaman zaman yanlış mı yaptık diye düşünüyo- rum. Hayır yapmadık. Bu yıl sanıyorum film yap- mayacağım. Bildik değil, sürprizlere dayalı iş yap- mak istiyorum. Buna hakkım var sanıyorum. Gözlerimi kapatırsam, keyifle andığım birkaç fil- mim var. Daha kötüsünü yapmak istemiyorum. ÜM Ü J D E A R 21 Haziran 1954'te htanbul'da doğan Müjde Ar, tiyatro oyuncusu Aysel Cürel'in kızı. Asıl adı Kâmile Suat Ebrem. 1962 yılmda çocuk tiyatrosu ile 'doğduğu günden beri içinde olduğu' sanat yaşamına resmen girdi. 1971 yılına kadar lise öğrenimi ile birlikte tiyatro çalışmalarını sürdürdu. Fotoroman oyunculuğu, fotomodellik ve mankenlik yaptı. 1974'te Halit Refiğ'in yönettiği Aşk-ı Memnu adlı TV dizisiyle bir anda un kazandı ve sinemaya geçti. 1975'ten bu yana 100'un üstünde filmde rol aldı. Önemli filmleri arasında 'An Güzel htanbul', 'Göl', 'Şalvar Davası', 'Dağınık Yatak', 'Fahriye Abla', 'Dul Bir Kadın', 'Adı Vasfiye', 'Aaahh Belinda', 'Teyzem' ve 'Asılacak Kadın' sayılabilir. ?insellikten kaçış bir tür kolaylık, tem- bellik mi yani? Kurallara, yasaklara uyduğunuz vakit rahat ediyorsunuz. Belki daha kolay kabul ediyorsu- nuz. Ben hep kurallarla çatıştım. Galiba öncelikle annemden etkilendim. Annem çok sıkı bir anar- şist. Hep kural dışı yaşadım. İlkokulda beyaz ya- ka takmadım. Okuldan atıldım. Beni uyuşmak, uzlaşmak mutsuz eder. (adın-erkek ilişkisi, eşitlik konusunda ne diyorsunuz? Gerçekten büyük bir eşitsizlik söz konusu. An- cak çok ezilen kadın kadar erkeğin de halinin çok acıkh olduğunu düşünüyorum. Toplumun erke- ğe yüklediği kimlik de çok ağır. Sorun aslında bü- tun dünyada var. Müslumanhğın kurâllan kadar Hıristiyanhğın getirdiği kurallar da ağır. Ancak onlar bu süreci aşmışlar. Bize göre epey yol al- mışlar. Osmanh'dan bu yana baktığımızda, eko- nomik düzen, aile ilişkisi, gelenekler, din hep olumsuz etkiler yapıyor. Büyük eşitsizlik, büyük bir şanssızlık var. Mutsuz kadının erkeği de mut- suz. Evli insanlar daha da mutsuz. Her tür öz- gürlüğü yok edici kurallar. Fedekârlık bekleme üzerine kurulmuş ilişkiler. "Saçımı süpürge et- tim", "Ben calışmasam nasıl yaşarsınız" tarttş- maları. Genel olarak bir erkeksi dış dünya. Ön- celikle siyasi yaşamdaki erkekler ordusu beni kor- kutuyor. Politika erkeklerin elinde kaldığı süre- ce, ben bir şeylerin değişebileceği konusunda umutsuzum. Yaşamda bir şeylerin iyiye doğru de- ğişmesi için kadının etkili politikaya girmesinin zorunlu olduğuna inanıyorum. Bazı mesleklerde, örneğin sinemada kadın var ve daha özgür. Bence işin içine sanat girince hoş- görü başhyor, estetik başlıyor. ^K^KKKYeniden Müjde Ar ve cinsellik konusu- na dönsek. Yeterince konuşulamadı gibi geldi. Si- zi bu konuda eleştirenler var çünku. Açık olan, Ustüne gidilmemiş olan, en gizli, en saklanmaya çalışılan şey oydu. En gizli şeyi açtı- ğınızda kıyamet kopuyor. Cinsellik sömürüsü söz, konusu olsa trilyoner olurdum. Biz pornografi ile erotizmi yeni yeni ayırmaya başlıyoruz. En çok eleştiri aldığımız "Asılacpk Kadın"da çok baş- ka jeyler anlatılıyordu. Yazarın kitabında olan, filme almaya belki de cesaret edemediğimiz seks sahnesi, "Müjde bunu oynuyor" diye gazeteler- de anlatıldı. İşin daha çok başındayız. Tepki de ona göre çok şiddetli oluyor. Dört-beş yıldır transseksüllerin yaşamı ile çok yakından ilgileniyorum. Toplumun onlara çok acımasız davrandığını görüyorum. Yaşanamayan homoseksüellik ve lezbiyenciliği geliştirdiğini dü- şünüyorum. Arap toplumlarında da öyle. Cinsel hazların yaşanamadığı toplumlardaki ejilimler. Osmanlı kültüründe bilinen oğlancılık. Bizde tam porno filmi de hiç yapılmadı. Por- no niyeti ile yapılmış iyi kadın filmleri çıktığı gi- bi, "erotik" diye yapıkhğı halde, pornoya dönüş- müş diyemeyeceğim, ancak kötü çekilmiş erotik filmler var. Pornografi değil de belki pornogra- fiden daha kötü bir duygu veren. Oyuncunun iyi bir erotik film için çok fazla yapabileceği şeyler Müjde Ar, sahne çalışmalarından kazandığı parayı dış gezi ve araştırmalaf için kullandıgını ve 'hazırlandığını' soylüyor. (Foloğraf: Erdoğan Köseoglu) oluyor? ahne bir kaçış mı yoksa bir seçim mi Tiyatrodan geldim. Sahneyi severek yapıyo- rum. Özellikle Uğur'la yaptığım işi çok seviyo- Farklı bir biçimde sinemaya girdim. Başka şeyler yapmak istedim. Kendimi anlatana kadar 10 yıl geçti. Deli olduğumu düşünenler, çok seksi 'suçlaması' getirenler, özel hayatımın da sinemadakine uyup uymadığını araştıranlar oldu. Yine de sonunda beni kabul ettiklerini söyleyebilirim. rum. Orada da iyi bir şeyler yapmak istiyorum. Onun da bedeli çok ağır. Gazino külturü, rakı bardağı, yemek yerken seyretmek... Kıpırdama- dan seyretmeyi öğretmeye çalışıyoruz. Bildik fon- da bir sahne yapmadım. Her telden, politik, sos- yal, ekonomik, maço, feminist, cinsellik bir şey- ler alan skeçlerimiz var. Bir de sahnedeki kadın imajına hep karşı oldum. İnanılmaz bir makyaj ve giysilerle sahnede yaratılan yapay tannçalara karşı çıktım. O yapaylıkla alay etmem ciddiyet- sizlik olarak karşılandı. Seyirci ile bağı kurama- sam, bugün sahnede yaptıklanmı yapamazdım. 10 yıl sahneye, alışılmış kalıplann dışında çıka çı- ka, çok kişinin söyleyemeyeceği şeyleri abartılı söyleyebilecek duruma geldim. İnsan eleştiriden rahatsız olur. Aynı zamanda gerçeği görmek de ister. Bıçak sırtı gibi bir şey. Bu işi sürdürmek istiyorum. Şaşırtıcı bir tavrın insanları ayılttığı- na inanıyorum. Hoşgörünün yerleşmesi gerekti- ğine inanıyorum. İnsana çok ciddi şeyler söyle- nebilir. Ancak ciddi şeyleri asık yüzle ifade et- mek beni boğuyor. Epik tiyatronun daha direkt ilişki kurduğunâ inanıyorum. Epik oyunculuğu çok sevdiğimi vurgulamalıyım. t^^^KMBir de gerek sinema, gerekse sahnede, sizinle birlikte öne çıktığı soylenen cinsellik ko- nusu var. Estetik ve cinsellik olmasaydı, sanınm yapa- mazdım. Hiçbirinden ayırmıyorum. Yasak ve giz- li olan şeylerin cazip geldiği, en parlak hale gel- diği bir gerçek. Bunun farkına vararak üstüne git- tim. Cinsellik insanın doğasında var. Ama insan ayıplara, kurallara uyduğunda daha rahat yaşa- yacağını hissediyor. yok. Tanımadığımız duygular bunlar. Erotizmi algılamadan, teknolojiye, iyi ışık, görüntü, film yıkamaya kadar uzanan bir halka bu. Ancak "hem erotik hem de pornografik bir film" diye bir şey yoktur. EIstetik ve cinsellik olmasaydı, sanınm yapamazdım. Hiçbirinden ayırmıyorum. Yasak ve gizli olan şeylerin cazip geldiği bir gerçek. Bunun farkına vararak üstüne gittim. Cinsellik insanın doğasında var. Ama insan ayıplara, kurallara uyduğunda daha rahat yaşayacağını hissediyor. hn çok gürültüsü yapılan "Dağınık Valak"ta göğsüm tam olarak görünmüyor bile. Benim göğ- süm sarkık olabilir. Popom da öyle. Ama konu ve sahne gerektiriyorsa görunebilmeli. Sanatçı- nın tamamen çıplak dolaştığı hiç porno duygusu vermeyen ne kadar çok ve güzel film var. Niyet ve yeterlilik önemli. •iraz da kadın ve sanatçı Müjde Ar'ı an- latsanız? Sinema aklımı başımdan almış durumda. "Özel yatsamımı yaşamıyonım" diye bir üzüntüm yok. Hayıflandığım pek fazla bir şey yok. Belki kendimi geliştirmek için, gerekli gördüğüm an- cak yapamadığım şeylerden uzuntü duyduğumu söyleyebilirim. Sanat tarihi, felsefe üzerinde ça- lışmak isterim. Daha çok yer dolaşmak isterim. Örneğin belgesel film yapmak bende bir tutkuya dönüştü. Çok zor ve çok para isteyen bir iş. 2 mil- yar gibi bir maliyet söz konusu. Yine de yapabil- mek umudu ile 2-3 yıldır arastırıyorum. Asık su- ratlı bir belgesel yapmak niyetinde de değilim. Köçekkrin peşindeyim. Köçek-toplum ilişkisini, kadın-erkek ilişkisini sansürsüz ele alan filmler yapmak isterim. Bana beni soruyorsanız, kendimle barışik ol- duğumu söyleyebilirim. Günlük yaşamda ise tam tersi çok gergin, kendini zaptedemeyen her şeye patlamaya hazır, baskı altında olmaya katlana- mayan bir tipim. Kadın olmaktan çok mutluyum. Dünyaya bir daha gelsem yine kadın olarak gel- mek isterim. Ancak bu kadın olmaktan gelen so- runlardan yakınmadığım anlamına da gelmiyor. Sadece kadın olduğum için yapmak zorunda ol- duğum işler beni hep sinirlendirmiştir. Bizim gi- bi haklannı koruyabilen kadınlar için bile hep ka- dının üstüne kalan o kadar çok iş oluyor ki. Be- ni yapmak istediklerimden uzaklaştıran bu zorun- luluklara çok kızıyorum tabii. Kadın ve sanatçı Müjde Ar zaten çok sinirli bir insan. Tam çok sevdiğiniz, yapmak istediğiniz işlere yoğunlaşmış- sınız, bir telefon, bir zorunluluk araya giriyor, kadınlığımz size ayak bağı oluyor. Aslında kadın ve sanatçı Müjde Ar bir bütün. Sürekli yeni bir şeyler yapmak, kendimi yenile- mek, geleştirmek istiyorum. Hiçbir şey yetmiyor. A,.nlayamıyoruz, beceremiyoruz, kavrayamıyoruz. Bireyin gerçek anlamda var olduğu toplumlarda bu iş daha kolay. Bizde çok zor. Müthiş bir samimiyetsizlik var. Birey açamıyor kendini. Moda işler, nabza göre şerbet verme gelişiyor. Sosyal içerikli işkence filmi falan. Kadın filmi yapıyoruz. Kadın oyuncu sevişme sahnesinde rahatsız oluyor. Aslında çok ben merkezci değilim. Bütün çabam daha birkaç iyi film yapabilmek. Sahne için yeni bir şeyler üretebilmek, örneğin bir müzikal fa- lan... Ufkumu geliştirmek için her yıl yurtdışına çıkıyorum. Bu yıl daha uzun kalmayı da düşü- nüyorum. Durmadan dünyadaki gelişmeleri iz- lemeye calışıyorum. \Bu arada unutulmaktan korkmuyor musunuz? Hayır korkmuyorum. Çünkü ben kötü bir şey- ler yapmaktan kaçınıyorum. Daha iyi bir şeyler için, hazırlıklar için emek veriyorum. Keşke 100'ün üstünde film yerine, istediğim gibi 10 ta- ne film yapabılmiş olsaydım. Bir ömür boyu ça- lışıp 7 tane, 10 tane eser veren rejisörlere, sanat- çılara gıpta ediyorum. Bizim böyle lükslerimiz yok. Yine de deli gibi çalışıp sahneden biriktir- diğimi yurtdışında sinema ufkumu geliştirmek için harcamak bana doğru ve zorunlu geliyor. Sa- natçı yoğunluğu kopmayınca, geçen zaman bir kayıp değil. Sinemadan başka bir şeyle ilgilenmi- yorum ki. Yine de bir yıldır film yapmamanın si- niri içinde olduğumu söyleyebilirim. Yine de ken- dimi geliştirmek üzere 1 yıl yurtdışında kalmayı düşünüyorum. \Biraz da özel yaşamınızdan söz etsek. Atilla Özdemiroğlu ile on yıldır beraberiz. Onu çok seviyorum. Ancak beraberliğirnizin en önemli dayanaklarını belki bir 9 yıl geçtikten sonra an- cak algılayabildiğimi söyleyebilirim. Giderek sev- meyi oğrendim. Bir beraberükte iki insan çok ça- tışabilir, çok kavga da edebilir. Bu önemli değil. Önemli olan beraberliğin iki insana da bir şeyler katmasıdır. Evlilikten, toplumun insanı özgürlük- lerini yok eden baskılarından hep korktum. Ne demek istediğimi beni çok etkileyen ve mutlaka filmini yapmak istediğim bir örnekle anlatmaya çalışayım. Bir köyde kadının 105 ve erkeğin 110 yaşında olduğu, sayısız çocuk ve torun sahibi, terk edilmiş bir çift ile karşılaştım. Ikisi de bu- namış yerdeki halıdan başka eşyanın olmadığı bir odada karşılıkh oturmuş, gözlerini birbirine düş- manca dikmiş, hareketsiz duruyorlardı. Onlara bakanlardan her şeyi birbirlerine attıklan, sürekli kavga edip birbirlerini yaraladıkları için odada başka eşya bulunduramadıklannı oğrendim. Bu- nama ile birlikte karşılıkh bilincaltı birikim ve kin açığa çıkmıştı. İkisinin de yüzleri yara içindeydi. Bir yıl sonra da arka arkaya bir hafta içinde öl- düklerini oğrendim. Bende şok etkisi yaptı. Bu onların sonu değil, başlangıcı idi. Evlilikleri ku- rallar, zorunluluklar içinde sürmüş, sorunlar bi- linç altında yığılmış ve korkunç bir nefretle bir- likte de bağımulığa dönüşmüştü. Böyle bir film Türk insanını, kadın erkek ilişkilerindeki, evli- likteki sorunları ne kadar açık anlatabilir! Bunu yapabilmeyi isterim doğrusu. İşte ben bu kaostan kurtulmamız gerektiğine inanıyorum. Beraberlikleri birbirine bir şeyler ka- tan ilişkiler olarak, zorunluluk olmadan sürdü- rebilmeliyiz. Elbette ben monogamiden yanayım. Çoğulcu ilişkiyi hiç savunmadım. Ancak ikili iliş- ki zorla değil, sevgi ile gönüllü özveriler ile geli- şebilmeli. Son söz olarak şunu söyleyebilirim; her şey insan için. Ben de insanı bütün güzellikleri ve çirkinlikleri ile tanımak sevmek ve bir sanatçı olarak öncelikle sinema ve de sahnede anlatabil- mek isterim.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle