22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET/14 DIŞ HABERLER 29 NİSAN 1990 LİTVANYA Bunalımda yumuşamabelirtisiLitvanya Devlet Başkanı Landsbergis, 'bağımsızlık ilanının geri ahnmasının söz konusu olamayacağım, ancak daha sonra alınan bazı kararlann askıya ahnmasının belirli koşullarda görüşülebileceğini' bildirdi. MOSKOVA (Ajanslar) — Sovyetler Bir- liği ile Litvanya arasmda yoğunlaşan buna- lım, dün yumuşama beürtileri göstermeye başladı. Litvanya Devlet Başkanı Vitautas Landsbergis Moskova ile bağımsızltk ilanı dışında her şeyi görüşmeye hazır oldukla* rını bildirdi. SSCB Başkanı Mihail Gorba- çov'un sözcüsü Arkady Maslenmikov ise Litvanya'nın bağımsızlık karannı geri çek- meden, yalnızca dondurmasının da bir uz- laşma için yeterli olabileceğini yineledi. Litvanya Devlet Başkanı Landsbergis dün düzenlediği basın toplantısında. Litvanya Parlamentosu'nun, geçen hafta aldığı, Mos- kova'yla göruşmelerin başlaması koşuluy- la yasama faaliyetlerini 1 Mayıs'a kadar durdurma karannı anımsatarak bunun ya- pıcı bir öneri olduğunu ve bu öneriye Mos- kova'dan karşıhk beklediklerini belirtti. Landsbergis, bağımsızlık ilanının geri ahnmasının söz konusu olamayacağını yi- nelemekle birlikte. bağımsızlık ilanından sonra alınan bazı kararların askıya alınma- sının belirli koşullarda görüşülebileceğini bildirdi. Litvanya Başbakanı Kazimiera Prunske- n« de önceki gece yaptığı açıklamada, Mos- kova'yla uzlaşma için "son çare olarak", ba- ğımsızlık ilanının askıya alınabileceğinı söy- lemişti. SSCB Başkanı Mihail Gorbaçcv'un söz- cusü Arkady Maslenmikov da düzenlediği basın toplantısında bağımsızlık kararının geri çekilmeden yalnızca durdurulmasının da uzlaşma için bir adım olabileceği görü- şünü tekrarladı. SSCB Başkanhk Konseyi uyesı \e Gor- baçov'un yakın damşmanı Yevgeni Prima- kov, onceki gün TASS'a yaptığı açıklama- da, aynı görüşü tekrarlayarak Litvanya Par- lamentosu'nun, kendi belirleyeceği bir yol- la "10 marttaki dunıma" dönülmesini sağ- lamasının, diyalog için başlangıç olabilece- ğini bildirmişti. Bu gelişmeler öncesinde Sovyetler Birli- ği, Litvanya'ya uyguladığı ekonomik am- bargoyu arttırarak kömur sevkıyatını da kesmişti. SSCB Devlet Tedarik Komitesi Başkan Yardımcısı Vladimir Kostumin, Sov- yet televizyonundan yayımlanan açıklama- sında bu karann Litvanya'nın daha once al- dığı kömürlerin karşılığı olan 1 milyon rub- leyi Moskova'ya ödememesi üzerine alındı- ğını belirtmişti. Moskova geçen hafta uy- gulamaya başladığı ambargo çerçevesinde önce ham petrol sevkıyatının tamamını, da- ha sonra ise doğal gazın yuzde 85'ini kes- mişti. Bu arada Moskova Radyosu Interfaks servisi, Moskova'run temel enerji hammad- delerinden sonra Litvanya'ya cay. kahve, ka- kao, alkollü içkiler ve tekstil fabrikaları için iplik sevkıyatını da durdurduğunu, sı- nırlı kömür stoklanndan yalnızca kreş ve bakımevleriyle okullara tahsisat ayrıldığı- nı haber verdi. Litvanya hukumeti cumhuriyette üretil- meyen gıda mallarını karneye bağladı. Lit- vanya Parlamentosu Basın Merkezi'nden dün yapılan açıklamaya göre hukümetin karan uyannca, 1 mayıstan itibaren kişi ba- şına ayda biı kilo şeker, 2'şer kilo un ve makarna, 250 gram margarin satın alına- bilecek. Litvanya'da benzin de daha önce karneye bağlanmıştı. Komünîst Parti'ye muhalif demokratik grupların denetimindeki Moskova ve Le- ningrad Sovyetleriyle ilişkilerini sürdüren Litvanya hükümetinin, bunun yanı sıra ve- rimsiz olduğu gerekçesiyle kapatılan petrol kuyulannı yeniden işjetmeye hazırlandığı kaydediliyor. Litvanya Başbakanı Prunskene, basın toplantısında, bir gençlik konferansına ka- tılması için kendisine gönderilen bir daveti değerlendirerek bugün ABD ve Kanada'yı kapsayan altı günluk bir geziye çıkacağını bildirdi. Prusnkene, bu gezi çerçevesinde ABD ve Kanada'daki etkili iş çevreleriyle görüşme- ler yapacağını kaydetti. Litvanya Başbakanı, Fransa Cumhurbaş- kanı François Mjtterrand ile Federal Alman- ya Başbakanı Helmut Kobl'ün, bağımsız- lık ilanının askıya alınması yolundaki çağ- nlarını değerlendirirken sorunu 11 martta ilan edilen kararı geri çekmeden çözmeyi amaçladıklannı, bağımsızlık ilanını askıya almayı ise "son çare olarak" düşünebilecek- lerini bildirdi. Öte yandan Sovyetler Birliği'nin "hızh reformcusu" Boris Yeltsin. SSCB Başkanı Mihail Gorbaçov'un politikalarının başan- sızlığa uğraması durumunda, ülkede bir yıl içinde ayaklanmalar olacağını ileri sürdü. Otobiyografisini tanıtmak amacıyla Londra'da bulunan Yeltsin, dün düzenledi- ği basın toplantısinda, Gorbaçov ile arala- nnda üç yıldır suregelen sürtüşme konusun- da, "O, kendini yeniden yapılandınrsa, so- run çözülebilir" dedi. Yeltsin, "Ekonomi iyileşmeli, yoksa bir yıl içinde halk ayaklanmaya başlayacak" ifa- desini kullandı. ROMANYA İliescu: İstifa etmem Dış Haberier Servisi — Romanya'nın ge- çici Devlet Başkanı Ion iliescu, istifa etme- sini ve ülkede daha fazla demokrasi olma- sını isteyen göstericilerin taleplerini kabul etmedi. AA'nın haberine gore Başbakan Petre Roman'la birlikte düzenlediği basın toplantısında oldukça sinirli görünen ilies- cu, başkentın merkezindeki Üniversite Mey- danı'nı işgal altında tutan göstericilerin bu- radan çıkarılması için kuvvet kullamlmaya- cağını bildirdi. iliescu, "karşı devrimci" olarak nitelediği göstericilerle görüşmeyeceğini söyledi ve "Bizi rahatsız etseler de onlan 20 mayısta- ki seçimlere kadar kendi hallerine bırakacağız" dedi. 1946 yılından bu yana ilk kez 20 mayısta yapılacak olan serbest seçimlerdeki adaylı- ğını çekmesinin söz konusu olmadığını be- lirten iliescu, göstericilerin, seçimlerin er- telenmesı yolundaki isteklerini de reddede- rek "Bu islekler görüşulebilir nitelikte de- ğil. Eline megafonu alan, halkı temsil etti- gini sanıyor" diye konuştu. "Sonınlann, biitiin partilerin temsil edil- digi gecici Ulusal Birlik Konseyi'nin marl .avında kabul ettiği Seçim Yasası'yla çözü- me kavuşturuldugunu" kaydeden iliescu, basın toplantısında oldukça kızgın görün- dü. öte yandan Romanya'nın başkenti Bük- reş'te geçen pazar gunü başlayan hükümet karşıtı gösteriler altıncı günune girdi. Gös- tericilerin sayılarının 10 biııe yaklaştığı ve ülkedeki siyasi partilerin göstericilere des- tek verdıkleri bildirildi. Aralarında kadın- ların ve yaşlı kişilerin de bulunduğu göste- ricilerin pazar günunden beri işgal ettikle- ri meydanı boşaltmayı reddettikleri ve "Kahrolsıın komiinizm", "Kahrolsun Ilies- cn", "Kazandığımız üzgürlügumüzu geri al- madan buradan gitmeyiz" şeklinde slogan attıkları belirtiliyor. Ulusal Kurtuluş Cephesi lideri Ion ilies- cu, kendisinin istifa etmesi çağrısında bu- lunanlara "Çalışmayıp sokaklarda kamp kunılarak bir ülke yeniden inşa edilemez" yanıtını veriyor. Nikolay Çavuşesku'yu "demokrasi vaatleri" ile devirdiğini, ancak ülkede de- mokrasiyi yeıleştirmediği yolundaki suçla- malara ise Başbakan Petre Roman, "Bizim komünizme ihtiyacımız yok" derken ilies- cu "Halkın bizim iktidan elimizden bırak- mak istediğimizi düşunmesi çok yazık. Biz ranhalefetin de var olmasını istiyonız" şek- linde konuşuyor. ' DUBLIN Hızlı siyasal birleşmeye fren GÖSTERtLER KENTt BÜKREŞ — Huzursuzluğun giderek arttıgı Romanya'da başkent Biikreş sık sık yönetim karşıtı gösterilere sah- ne oluyor. Gostericiler yönetimde komünistlerin bulunduğunu ileri suniyorlar. Önceki gün düzenlenen gösteriye binlerce kişi kalıldı. EDtP EMÎL ÖYMEN LONDRA — trlanda'nın başkenti Dub- lin'de bir araya gelen Avrupa Topluluğu li- derleri, Federal Almanya ile Fransa'nın, "Avrupa Topluluğu'nda sadece ekonomik ve ticari ortak pazan degil, siyasal biriiği de 1993'ten geçerli olacak şekilde gerçekleştirme" yönündeki önerilerine ye- şil degil, sarı ışık yaktı. Kohl-Mitterrand ikilisinin siyasal birliğin "bir an önce" ku- rulması için bir takvim saptanması istekle- ri de şimdilik enelendi. AT dışişleri bakan- ları, siyasal birlik konusunda ayrıntılı bir rapor hazırlayacak ve iki ay sonra yine Dublin'de yapılacak olan Doruk Toplaıı- tısı'na sunacaklar. Dublin'de "doruk degil, goriiş alışverişi" olarak nitelenen toplantıda siyasal birliğin kurulması ivin "aceleye gerek olmadığı", AT'nin önünde daha çözülecek birçok so- run olduğu dile getirildi. ATyi daimaeko- nomik ve ticari bir ortak pazar olarak gö- ren ve siyasal birliğe hiçbir zaraan yakııı- lık duymayan Ingiltere Başbakanı Marga- ret Thatcher, bu konuda dile getirilen ihti- yattan memnun olduğunu saklamadı. Baş- bakan Thatcher, Batı Avrupa'da ekonomik ve ticari birliğe "evel", ama siyasal birliğe "şimdilik hayır" diyor. Avrupa Komisyo- nu Başkanı Jacques Delors da Thatcher ta- rafmdan dile getirilen "freV onerısini be- nimsedi. Dublin toplantısımn başlangıçta, iki Al- manya'nın birleşmesine ilişkin sorunları ele alması öngörülüyordu. Almanya'daki son hızlı gelişmeler nedeniyie toplantıda, Fransa-Almanya'nın "acele siyasal birlik" onerisi gündemde birinci sıraya kondu. Bel- çika, ttalya, Ispanya ve Portekiz, siyasal birleşme konusunda Fransa-Almanya'nın aceleciliğini destekledi. Nitekim başta Bel- çika olmak üzere bazı üye ulkeler, siyasal birlik için atılacak adımlar konusunda AT bunyesinde tartışılmak üzere bazı öneriler getiriyorlar. Avrupa Topluluğu'nun şimdiki yasama ve yurütme mekanizmasında kök- lü değişiklikler yapılması öneriliyor: (1) Av- rupa Parlamentosu'nun sınırlı olan yetki- lerini arttırmak, (2) Ulusal parlamentola- nn seçilmiş üyelerinden oluşan senato gibi görev yapacak ikinci bir meclis kurmak, (3) AT'nin karar organi durumundaki Bakan- lar Konseyi'nde kararlann oy birliği ile alın- ması yerine "çogunluk oyıT'nun kabul edil- mesi, böylece "mızıkçı" üyelerin, engelle- melerini aşmak, (4) Yürutme organi ve çok uluslu bir hukumet gorunümündeki AT Komisyonu'nun yetkilerini arttırmak ve ka- rarlanna yaptınm gücu vermek, (5) Kornis- yon başkanlığının şimdiki gibi görevlendir- me şeklinde değil, seçimle kazanılması için gerekli düzenlemeyi yapmak. Ayrıca, Av- rupa Yatırım Bankası kurulması, Avrupa Adalet Divam'na daha çok yetki verilmesi gibi başka öneriler de var. Amaç, Avrupa Topluluğu yasama ve yürutme organlan- na daha demokratik bir nitelik kazandır- mak, daha çok yetkiyle donatmak. AZERBAYCAN KP'de büyük tasfiyeMOSKOVA (AA) — Azerbaycan Komü- nist Partisi'nin Bakü Şehir Komitesi Birin- ci Sekreteri Müslim Menedov ile Bakü Mi- lis Kuvvetleri Komutanı Nofel Kerimov gö- revlerinden alındılar, Bakü Belediye Başkanı da istifa etti. Moskova Radyosu'nun înterfaks Servisi1 nin verdiği habere göre Azerbaycan Komü- nist Partisi Merkez Komitesi'nin, ocak ayın- da Sovyet birliklerinin Bakü'ye müdahale- siyle sonuçlanan olaylara ilişkin değerlen- dirmesi sonucunda bu kişilerin görevlerini gereğince yerine eetiremediklerine karar ve- rildi. Komunist Parti Merkez Komitesi'nin de- ğerlendirmesinden sonra alınan kararlar uyannca Azerbaycan televizyonuyla 'Komunist' gazetesinin yazı işleri ve yöne- tim kadroları da görevlerinden alındılar. Azerbaycan ulaştırma ve kara nakliye ba- kanlanyla ocak ayındaki olaylar sırasında işçileri greve giden sanayi işletmelerinin yö- neticileri de görevlerinden alındı. Bakü'deki kaynaklar, Azerbaycan Komu- nist Partisi'nin ocak ayındaki olaylar sıra- sında hemen hemen yok olma derecesine ge- len etkinliğini ve saygınlığını yeniden kazan- mayı amaçladığını belirtiyorlar. Sovyetler Birliği'nin Moldavya Cumhu- riyeti'nde yaşayan Gagavuz Türkleri, ana- dilleri olan Türkçeyi yeniden canlandırabil- mek için Latin alfabesine geçme çalışma- ları başlattılar. Demirel: Bush'un dünyadan haberi yok Lıöııü: BILSII yanlışını bir gün düzeltecektir ANKARA (Cumhurivet Büro- sn) — DYP Genel Başkanı Siiley- man Demirel, ABD Başkanı Bush'u, 24 nisan mesajı dolayısıy- la sert biçimde eleştirdi. "Bir bü- yiik devletin başkanı olmak iyi de dünyadan habersiz olmak gulünç bir şey" diyen Süleyman Demirel, Başkan Bush'un 1915-1923 tarih- leri arasında bir katliam olduğu iddiasını ortaya aımakla bunun töhmetini TBMM'ye ve onu mey- dana getirenlere yüklediğini söy- ledi. Cumhurbaşkanı Turgut Ö- zal'ın, Türkiye'nin Washington Büyükelçisi Nüzhet Kandemir'e, Ermenilerle konuşarak bir orta yol bulma talimatı verdiği haber- İerinin de tekzip edilmediğini ha- tırlatan Demirel, "Eger bn doğnıy- sa, Türkiye'yi, kendini sa\unama- yan bir Türkiye dunımuna düşür- miişlerdir. Bu çok büyük ayıptır" dedi. DYP lideri Demirel, Başkan Bush'un mesajı konusundaki Cumhuriyet'in sorulannı şöyle ya- nıtladı: -Bush'un mesajının icerigini na- sıl karşılıyorsunuz? Bu mesajla sizce Türkiye Cumhuriveti de sıç- lanmış oidu mu? DEMİREL — Mr. Bush baş- kan olmadan önce Ennenilere ba- zı vaatlerde buijnmuştur. Neler söylediğini biz biliyoruz. Mr. Byrd ve Mr. Dole arasında geçen mu- cadelede de, Mr. Dole senatoda- ki önergesinde Bush'tan cesaret al- mıştır. Ve o zamanlar da söyle- dim. Ne bizirf hükümet ne Ame- rikan hükümeti bu senatodaki soykırım önergesi dolayısıyia ge- rekli aktiviteyi, gerekli etkinliği gösterebilmiştir. Çunku Bush gös- terecek halde değıldir. Önceden oir angajmanı vardır. Bush'un 24 nisan dolayısıyia beyanı, Dole'un karar suretindeki ifadelerinin tıpa- tıp aynıdır. 1915 ile 1923 arasında bir milyon Ermerıi hayatını yitır- miş, katliama uğramış... Buna üziUüyoruz ve Ermenilerin bu üzüntüsünü paylaşıyoruz. Aşağı yukarı aynı şeylerdir. Bizim buna itirazımız şuydu: Bu tarihe ait bir olaydır, siz siyasi kadrolar olarak bu tarihe ait olay- lan tespit etmeye veya bunlara ki- şilik \ermeye kalkmayın, çunku si- zin tarafsız olmanız mümkün de- ğildir. Siz tarafsmız. Böylece hem haksızlık yapmış olursunuz hem de bir ulusu kırmış, incitmiş olur- sunuz. Haksız yere onlan suçla- mış olursunuz. Bunun karşısında söyledikleri şey: "Biz bugünkü Türkiye'ye bir şey demiyonız. Biz Osmanlılara diyoruz." E peki ama, bugünkü Türkiye, bugün var olmadı ki... Bugünkü Türkiye'nin köku dunkü Osmanlı devletidir. Sizin it- ham ettiğiniz kişiler Osmanlı dev- letinin padişahı değildir, miilettir. Millet olarak itham ettiğiniz kişi- ler de bizim dedelerimizdir. Senatör Byrd bunu senatoda şöyle ifade etti: "Siz bana deseniz ki biz seni seviyoruz, ama senin deden at hırsızıdır. Bu takdirde ben incinmez olur muyum? Yani benim dedemi hırsızlıkla itham et- tikten sonra ben netice itibanyla bir hırsızın (orunu olurum. Siz Osmanlı zamanında katliam >np- mışsınız demekle Türklerin dede- lerini katil savıyorsunuz. Onların dedderini katil sayınca da, torun- lar katilin lorunlan oluyor. Bu- günkü Türkler dünkü katil Os- manlılann tonınlan oluyor. tnctn- mez olurlar mı?" dedi. Şimdi boy- le bir şey bence yakışıksızdır. Sa- yın Bush'un yaptığı iş fevkalade inciticidir. Türkiye'ye böyle bir şey yapmamaları lazımdı. "Ve ben si- ze demiyonım ki" dediği takdir- de kime diyor. bizim dedelerimi- ze diyor. Biz dedelerimizi savun- mayacak kadar onursuz muyuz? O gunkü şartlar içersinde neyın olup neyin bittığini tarihçiler mey- dana çıkaracaklardır. Kim kimi kırmıştır, kim kimi ezmiştir, kim kime sıkıntı vermiştir, kim haklı- dır, kim haksızdır meselesi zaten şu anın sorunu da değildir. Bu iti- barla yapılmış olan şey 23 nisan bayramını kutladığımız bir za- manda Türkiye'ye yöneltilmiş bir iftiradır. Bunu fevkalade üzuntüy- le karşılıyoruz. Kaldı ki 1915'ten 1923'e kadar diyor o. Zaten 1920 ile 1923 arasında Osmanlılar he- men hemen yok. Yani 1920'nin 16 şubatından itibaren Istanbul işgal altındadır. Ondan sonra TBMM hükümeti var. O arada olay da yok zaten. Ama herhangi bir olay var denilirse, bunun töhmetini 70'inci yılını kutladığımız TBMM'ye ve onu meydana geti- renlere de yüklemiş oluyor. Bina- eneley h tarihten de haberi yok de- mektır Sayın Bush'un. Bir büyük devletin başkanı olmak iyi de dün- yadan habersiz olmak gülünç bir şey. Ayıpladım. -Çankaya'nın açıklamasını na- sıl degerlendiriyorsunuz? DEMtREL — Onu da ayıpla- dım. Çankaya'dan yapılan beyan da bana göre çok buyük bir fiyas- kodur. Diyor ki "Bu beyanı yap- mıştır. Üzüldük Tamam iyi de! Bunu iç politika gerekçesiyle yap- mıştırî' Beyanı yapmış olmasına özür buluveriyor. Yani yapmış ol- masım hafifletiveriyor. Yani iç po- litikası nedeniyie yapmış ise bunu Amerikalılardan başkası duyma- yacak mı? Herkes duydu işte. Kendi halkına söylemiştir. Biz duymayalım mı yani bunu? Bir- şey demeyelim mi buna? Başka bir şey daha var. Daha evvel yazıldı, tekzip edilmedi. O da şudur: Çankaya, Washington- daki elçisine talimat vermiş: "Er- menilerle konuşun da bir orta yol bulun" gibi. Siz bunu dedikten sonra, anık Bush'a ve>a başka bi- rine kusur, kabahat ararken biraz daha temkinli olmak lazım. Ken- disini savunmayan bir Türkiye du- rumuna düşürmüşlerdir Türkiye'- yi, eğer bu doğru ise. Bu çok bü- yük ayıptır. SABETAY VAROL PARİS — SHP Genel Başkanı Erdal Inönü, ABD Başkanı Ge- orge Bush'un 24 nisanla ilgili ko- nuşmasından sonra Türkiye'nin mutlaka ta\ır koyarak "Bush'a gerçegi öğretmek için bıitün inı- kânlan kullanması gerektigini" söyledi. Bayram tatilini geçirdiği Paris'te Cumhuriyet muhabirinin sorulannı yanıtlayan Inönü, SE- İA anlaşmasının yenilenmesi mü- zakereleri ile Bush'un Ermeni me- selesi konusunda yaptığı konuşma arasında bir ilişki kurulmasma karşı olduğunu sözlerine ekledi. TBMM Başkanı Kaya Erdem'in çıkışıyla ilgili olarak SHP Genel Başkanı Erdal İnönü, "Medk ço- ğunluğu Kaya Frdem'i degil, Sa- yın Ozal'ı dinli\or. Dolayısıyla bu sözün arkasından bir şeyin gele- cegi yok. Sayın Erdem'in bir göı- leminden ibaret kalacaktır" dedi. AT ile ilişkiler tıakkındaki soru- ya verdiği yanıtta Türkiye'nin AT başvurusunun "reddedildiğini" ifade eden İnönü, bundan sonra- sı için "Demokrasi ve ekonomi konolannda bizim kendi başımı- za ilerlediğimizi görnıeleri gerekiyor" şeklinde konuştu. İno- nü, bayram ertesi insan hakları meselesinin aktüel bir konu hali- ne geleceğini söyleyerek "Biz bu konuyu hep savunduk" dedi ve Kutlu-Sargın olayının "Hâlâ ge- reksiz bir şekilde devam etmesin- den dolayı" hukümetin sorumlu olduğunu söyledi. Erdal înönü'- ye yönelttiğimiz sorular ve yanıt- ları şöyle: — Brükserdeki son basın top- lantısında, ABü Başkanı George Bush'un 24 nisan nedeniyie sarfet- tigi sözleri 'tnlihsizlik' olarak ni- lelediniz. Ancak Türkiye'deki tepkiler ne olursa olsun bir kez konuşma gerçekleşmiş bulunuyor ve Balılı devlet adamlannın, se- çim donemleri dışında sarf ettik- leri sözleri geri aldıklan pek va- rit değildir. Dolayısıyla bu konuş- manın yapılmış olması, sizce Türkiye açısından bir dış politika yenilgisi savılabilir mi? Bundan sonraş için ne yapmak gerekiyor? İNÖNÜ — Ben bunu bu şekil- de değerlendirmiyorum.. Çünkü Bush'un söylediği tamamen yan- lış bir şey. Bu yanlışı duzeltmesi gerekecektir. Bir gün düzeltecek- iir. Kimse böyle bir yanlış üzeri- ne bir dış politika yapamaz. Ame- rika da yapamaz. Çünkü 1923'ten bahsetti. 1923 ilk defa bu sene çıktı Amerika'da. Senato'ya ge- tirdikleri karar tasansında '1923'e kadar' diye söylüyorlardı. Ve bu açıkça Ermeni militanlarının Türkiye Cumhuriyeti'ni karşıları- na almak istemelerinden kaynak- lanan bir yaklaşım. TC'den bah- setmiyor, 'Osmanlı Imparatorlu- ğu yöneticileri' diyor. Ama 1923'e almakla yanlış bir şey yapıyor ve böyle bir yanlış uzerine bir poli- tika kurulamaz. Dolayısıyia ben bunun .duzeltileceğine inanıyo- rum. Yani kendi seçmenlerine yaptığı vaatlerin bir sonucu ola- rak bunlan söylüyor, ama gene de düzeltilecek bir tarafı var. Ben du- zelebilir diye duşünüyorum. Bu kadar yanlış bir şeye dayanarak politika yapılamaz. — Ne yapılmasını öneriyorsu- nuz. Şimdi Turkiye'de birtakım karşı önlemler, misilleme önlem- leri öneriliyor. Siz bu konuda ne diyorsunuz? İNÖNÜ — Hayır, karşı önlem almak başka mesele. Onlann Bush'un sözleriyle ilgisi yok. Bi- zim, SEİA anlaşmasını ele alma zamanı geldiğinde ki şimdi zama- nı geldi, kendi çıkarlanmız doğ- rultusunda tutumumuzu iyice be- lirlememiz gerekiyor. Zaten şim- di NATO'nun yeni halinde, askeri amaçlan geri planda kalıyor. Bu- nun için bu SEİA Antlaşmasf nda daha rahatlıkla kendi çıkarlarımı- za aykırı gelişmeleri önlemeyecek bir yol tutmalıyız. Bir defa, bu SEİA Anlaşması parlamentoya gelmiyor. Bizim önerimiz bu an- laşmamn parlamentoya gelmesi. O şekilde bir yasa tasarısı da öner- dik. Parlamentodan geçerken Türkiye'nin ulusal çıkar.lan aley- hine bir anlaşma yapılamaz. Öne- rim bu. Parlamentodan geçirmek ve dolayısıyia gereksiz tavizler venneden çıkarlarımıza uygun bir anlaşma yapmak. — ABD Başkam'nın 'insanlık suçu' tabirini kullanması özel bir anlam taşımıyor mu? Bir polilik tavır söz konusu değil mi? Türki- ye'nin bu durumda bir karşı po- litik tavır göslermesi gerekmi\or mu? İNÖNÜ — Gerekiyor, gereki- yor. Bush'a gerçeği öğretmek la- zım. Gerçeği öğretmek için de bü- tün imkânlan kullanmak gereki- yor. Yanlış bilgi üzerinde ilerler- se daha beter yanlışlar yapar. Bu- nu öğretmek gerekiyor Sayın Bush'a. — SEİA Anlaşması'nın parla- menlodan gecirilmesi gerektigini söylediniz. Parlamenlo Başkanı Ka>a Erdem'in 23 Nisan nedeniy- ie yaptığı konuşmadan çıkan so- nuca göre 'yürutme' ile parlamen- to arasında bir çelişki belirdi. Sa- dece muhalefetle iktidar arasında değil, ulusal egemenligi temsil eden parlamento ile hükümet ara- sında bir çelişki olduğu ortaya çıktı. Yürutme organi 'yasama or- ganı'na dayanmadan uzun sürc yaşamaya devam edebilir mi? İNÖNÜ — Biliyorsunuz Saym Özal'ın yönetimi başından beri hukuk devleti anlayışına uymayan yolda ilerledi. Siyasi gücüyle, 1983 ve 87 seçimlerindeki siyasi başarısıyla doğrudan doğruya oya dayanan bir politika yürutuyor. Hukuk devleti, kuvvetlerin ayrı- mı, demokrasinin geleneksel ilke- leri, bunlan hiç göz önune almı- yorlar. Sayın Erdem'in söylediği şey bunun birörneği. Kanun hük- münde kararnameler var. Bunla- rın anayasanın hükmüne göre Meclis'e getirilmesi gerekiyor. Se- neler geçti hâlâ Meclis'e gelmeyen kararnameler var. Son defa Ana- yasa Mahkemesi bizim başvuru- muz Uzerine gayet ayrıntılı bir ka- rar çıkardı. Orada açıkça söylü- yor. Bu şekilde olmaz, kanun hukmunde kararnameler her ko- nuda çıkarılamaz. Istisnai bir şey- se, vakit yoksa bu yola başvuru- labilir, ama normal hale getirdi- ğiniz zaman yasa sayısı kadar ya- sa hukmunde kararname çıkarı- yorsanız, o zaman açıkça Meclis'i devre dışı bırakıyorsunuz demek- tir. Bunu Anayasa Mahkemesi söyledi. Sayın Kaya Erdem'in soylediğinin de bundan kaynak- landığını sanıyorum. Hukuk dev- letinde Meclis'in yapısı ve yeri an- layışına uymayan bir yaklaşımın açık örneklerinden biri. Bu, özal yönetiminin başından beri yapılı- yor. Şimdi cumhurbaşkanı oldu. Başbakan onun sozünü dinliyor. Aynı usul devam ediyor. Ben bunlann hepsine geçici deformas- yonlar diye bakıyorum. Bir yeni seçimle ANAP iktidardan çekil- diği zaman bunlann hepsi düze- lecektir. Çünkü iktidarın kendisi bunun yanlış olduğunu fark etmi- yor. Gerçi Sayın Erdem ilk defa söylüyor. ANAP'tan ilk defa bi- risi bu şekilde bir açıklama yapı- yor. Bu açıdan bir ilerleme denir. Ama Meclis çoğunluğu Kava Er- dem'i değil, Sayın Özal'ı dinliyor. Dolayısıyia bu sözün arkasından bir şeyin geleceği yok. Sayın Er- dem'in bir gözleminden ibaret ka- lacaktır. Bütün yönetimi böyle gitti Sayın Özal'ın. Bir defa hu- kuk devleti anlayışına uymadı. Türkiye bundan yarar mı gördü? O da yok. Sonunda vardtğımız yer, ekonomide olsun, sosyal ha- yatta olsun, dış politikada olsun, Türkiye'nin normaJ hukuk devletı anlayışı içinde yönetildiği zaman- lardan daha iyi değil, daha fena. Demokraside bundan kurtulmak için ancak seçim bize imkân ve- recek. — Avrupa Topluluğu konu- sunda komisyonun cevabı var. Konsey de onayladı. Bu durum- da sijasal planda Türkiye'nin ye- ni seçenekler araması mı yoksa AT doğrultusunda yeni bir ham- le yapması mı gerekiyor? İNÖNÜ — Bir defa seçimde kendine iyi bir iktidar bulması ge- rekiyor. — Siz iktidar olursanız ya da yeni iktidar gelirse, hangi politi- ka izlenecek? İNÖNÜ— Ondan sonra büyuk bir fark olacak. Bir defa demok-. rasi açısından karşımıza çıkanlan eksiklikler süratle ortadan kalka- - cak. Hâlâ Kutlu - Sargın hikâye- si karşımızda. Hâlâ 141-142 ve'. 163 meseleleri karşımızda. Bunlar , ortadan kalkacak. Bundan sonra Güneydoğu meselesi bugün önemli bir huzursuzluk kaynağı.' Bu konuda da ilerleme sağlayaca-' ğız. Vatandaşın güvenini yeniden • kazanarak bu konuda büyük iler- • leme sağlayacağız. Güvensizlik' ortamı ortadan kalkınca, enflas- yonu kontrol edecek bir iktidar var havası gelince o zaman tekrar yatınm yapacak bir ortam orta- ya çıkacak. AT ile ilişkilerimizde yeni bir doğrultu aramaya gerek yok. Aynı doğrultuda ilerleyecek, ama ilerleyecek. Aynı doğrultuda duraklamayacak. — Başvunıyu canlandınnak gerekecek her halde. İNÖNÜ— Artık başvuruyu reddettiler. Bizim kendi başımıza ilerlediğimizi görmeleri gerekiyor. Demokraside de ekonomide de kendi başımıza ilerleme sağlamak gerekiyor. Hamleyi biz Turkiye'- de yapacağız. Turkiye'de yapaca- ğımız hamle Avrupa ile ilişkiler- de de kendini gösterecek. Hamle iktidar değişmesiyle olacak. — Sizin Sayın Özal'a başvunı yapılırken siyasal bir hataya dü- şüldüğü şeklinde bir eleştiriniz var mı? İNÖNÜ— Ben başvuruya ha- talı demedim. Başvuruyla beraber yapılacak olanlan yapmadılar. Hata orada kendini gösterdi. Bi- zim AT'ye gireceğimize 1963 an- laşmasıyla zaten karar vermişti Avrupa Topluluğu. Ondan sonra- ki gelişmeler ayn mesele. Onlar Özal'ın hatası değil. Fakat başvu- ruyu yaptıktan sonra bir defa de- mokrasi konusundaki eksiklikle- ri ortadan kaldırmalan gerekirdi. Bunu yapmamakla en buyük ko- zu verdiler karşı tarafa. Yani Av- rupa Topluluğu'na. AT'nin çıkar- dığı raporda hiç gereği olmayan itirazlar var.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle