Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURÎYET/14 DIŞ HABERLER 29 NİSAN 1990
LİTVANYA
Bunalımda yumuşamabelirtisiLitvanya Devlet Başkanı Landsbergis, 'bağımsızlık ilanının
geri ahnmasının söz konusu olamayacağım, ancak daha
sonra alınan bazı kararlann askıya ahnmasının belirli
koşullarda görüşülebileceğini' bildirdi.
MOSKOVA (Ajanslar) — Sovyetler Bir-
liği ile Litvanya arasmda yoğunlaşan buna-
lım, dün yumuşama beürtileri göstermeye
başladı. Litvanya Devlet Başkanı Vitautas
Landsbergis Moskova ile bağımsızltk ilanı
dışında her şeyi görüşmeye hazır oldukla*
rını bildirdi. SSCB Başkanı Mihail Gorba-
çov'un sözcüsü Arkady Maslenmikov ise
Litvanya'nın bağımsızlık karannı geri çek-
meden, yalnızca dondurmasının da bir uz-
laşma için yeterli olabileceğini yineledi.
Litvanya Devlet Başkanı Landsbergis dün
düzenlediği basın toplantısında. Litvanya
Parlamentosu'nun, geçen hafta aldığı, Mos-
kova'yla göruşmelerin başlaması koşuluy-
la yasama faaliyetlerini 1 Mayıs'a kadar
durdurma karannı anımsatarak bunun ya-
pıcı bir öneri olduğunu ve bu öneriye Mos-
kova'dan karşıhk beklediklerini belirtti.
Landsbergis, bağımsızlık ilanının geri
ahnmasının söz konusu olamayacağını yi-
nelemekle birlikte. bağımsızlık ilanından
sonra alınan bazı kararların askıya alınma-
sının belirli koşullarda görüşülebileceğini
bildirdi.
Litvanya Başbakanı Kazimiera Prunske-
n« de önceki gece yaptığı açıklamada, Mos-
kova'yla uzlaşma için "son çare olarak", ba-
ğımsızlık ilanının askıya alınabileceğinı söy-
lemişti.
SSCB Başkanı Mihail Gorbaçcv'un söz-
cusü Arkady Maslenmikov da düzenlediği
basın toplantısında bağımsızlık kararının
geri çekilmeden yalnızca durdurulmasının
da uzlaşma için bir adım olabileceği görü-
şünü tekrarladı.
SSCB Başkanhk Konseyi uyesı \e Gor-
baçov'un yakın damşmanı Yevgeni Prima-
kov, onceki gün TASS'a yaptığı açıklama-
da, aynı görüşü tekrarlayarak Litvanya Par-
lamentosu'nun, kendi belirleyeceği bir yol-
la "10 marttaki dunıma" dönülmesini sağ-
lamasının, diyalog için başlangıç olabilece-
ğini bildirmişti.
Bu gelişmeler öncesinde Sovyetler Birli-
ği, Litvanya'ya uyguladığı ekonomik am-
bargoyu arttırarak kömur sevkıyatını da
kesmişti. SSCB Devlet Tedarik Komitesi
Başkan Yardımcısı Vladimir Kostumin, Sov-
yet televizyonundan yayımlanan açıklama-
sında bu karann Litvanya'nın daha once al-
dığı kömürlerin karşılığı olan 1 milyon rub-
leyi Moskova'ya ödememesi üzerine alındı-
ğını belirtmişti. Moskova geçen hafta uy-
gulamaya başladığı ambargo çerçevesinde
önce ham petrol sevkıyatının tamamını, da-
ha sonra ise doğal gazın yuzde 85'ini kes-
mişti.
Bu arada Moskova Radyosu Interfaks
servisi, Moskova'run temel enerji hammad-
delerinden sonra Litvanya'ya cay. kahve, ka-
kao, alkollü içkiler ve tekstil fabrikaları için
iplik sevkıyatını da durdurduğunu, sı-
nırlı kömür stoklanndan yalnızca kreş ve
bakımevleriyle okullara tahsisat ayrıldığı-
nı haber verdi.
Litvanya hukumeti cumhuriyette üretil-
meyen gıda mallarını karneye bağladı. Lit-
vanya Parlamentosu Basın Merkezi'nden
dün yapılan açıklamaya göre hukümetin
karan uyannca, 1 mayıstan itibaren kişi ba-
şına ayda biı kilo şeker, 2'şer kilo un ve
makarna, 250 gram margarin satın alına-
bilecek. Litvanya'da benzin de daha önce
karneye bağlanmıştı.
Komünîst Parti'ye muhalif demokratik
grupların denetimindeki Moskova ve Le-
ningrad Sovyetleriyle ilişkilerini sürdüren
Litvanya hükümetinin, bunun yanı sıra ve-
rimsiz olduğu gerekçesiyle kapatılan petrol
kuyulannı yeniden işjetmeye hazırlandığı
kaydediliyor.
Litvanya Başbakanı Prunskene, basın
toplantısında, bir gençlik konferansına ka-
tılması için kendisine gönderilen bir daveti
değerlendirerek bugün ABD ve Kanada'yı
kapsayan altı günluk bir geziye çıkacağını
bildirdi.
Prusnkene, bu gezi çerçevesinde ABD ve
Kanada'daki etkili iş çevreleriyle görüşme-
ler yapacağını kaydetti.
Litvanya Başbakanı, Fransa Cumhurbaş-
kanı François Mjtterrand ile Federal Alman-
ya Başbakanı Helmut Kobl'ün, bağımsız-
lık ilanının askıya alınması yolundaki çağ-
nlarını değerlendirirken sorunu 11 martta
ilan edilen kararı geri çekmeden çözmeyi
amaçladıklannı, bağımsızlık ilanını askıya
almayı ise "son çare olarak" düşünebilecek-
lerini bildirdi.
Öte yandan Sovyetler Birliği'nin "hızh
reformcusu" Boris Yeltsin. SSCB Başkanı
Mihail Gorbaçov'un politikalarının başan-
sızlığa uğraması durumunda, ülkede bir yıl
içinde ayaklanmalar olacağını ileri sürdü.
Otobiyografisini tanıtmak amacıyla
Londra'da bulunan Yeltsin, dün düzenledi-
ği basın toplantısinda, Gorbaçov ile arala-
nnda üç yıldır suregelen sürtüşme konusun-
da, "O, kendini yeniden yapılandınrsa, so-
run çözülebilir" dedi.
Yeltsin, "Ekonomi iyileşmeli, yoksa bir
yıl içinde halk ayaklanmaya başlayacak" ifa-
desini kullandı.
ROMANYA
İliescu:
İstifa
etmem
Dış Haberier Servisi — Romanya'nın ge-
çici Devlet Başkanı Ion iliescu, istifa etme-
sini ve ülkede daha fazla demokrasi olma-
sını isteyen göstericilerin taleplerini kabul
etmedi. AA'nın haberine gore Başbakan
Petre Roman'la birlikte düzenlediği basın
toplantısında oldukça sinirli görünen ilies-
cu, başkentın merkezindeki Üniversite Mey-
danı'nı işgal altında tutan göstericilerin bu-
radan çıkarılması için kuvvet kullamlmaya-
cağını bildirdi.
iliescu, "karşı devrimci" olarak nitelediği
göstericilerle görüşmeyeceğini söyledi ve
"Bizi rahatsız etseler de onlan 20 mayısta-
ki seçimlere kadar kendi hallerine
bırakacağız" dedi.
1946 yılından bu yana ilk kez 20 mayısta
yapılacak olan serbest seçimlerdeki adaylı-
ğını çekmesinin söz konusu olmadığını be-
lirten iliescu, göstericilerin, seçimlerin er-
telenmesı yolundaki isteklerini de reddede-
rek "Bu islekler görüşulebilir nitelikte de-
ğil. Eline megafonu alan, halkı temsil etti-
gini sanıyor" diye konuştu.
"Sonınlann, biitiin partilerin temsil edil-
digi gecici Ulusal Birlik Konseyi'nin marl
.avında kabul ettiği Seçim Yasası'yla çözü-
me kavuşturuldugunu" kaydeden iliescu,
basın toplantısında oldukça kızgın görün-
dü.
öte yandan Romanya'nın başkenti Bük-
reş'te geçen pazar gunü başlayan hükümet
karşıtı gösteriler altıncı günune girdi. Gös-
tericilerin sayılarının 10 biııe yaklaştığı ve
ülkedeki siyasi partilerin göstericilere des-
tek verdıkleri bildirildi. Aralarında kadın-
ların ve yaşlı kişilerin de bulunduğu göste-
ricilerin pazar günunden beri işgal ettikle-
ri meydanı boşaltmayı reddettikleri ve
"Kahrolsıın komiinizm", "Kahrolsun Ilies-
cn", "Kazandığımız üzgürlügumüzu geri al-
madan buradan gitmeyiz" şeklinde slogan
attıkları belirtiliyor.
Ulusal Kurtuluş Cephesi lideri Ion ilies-
cu, kendisinin istifa etmesi çağrısında bu-
lunanlara "Çalışmayıp sokaklarda kamp
kunılarak bir ülke yeniden inşa edilemez"
yanıtını veriyor.
Nikolay Çavuşesku'yu "demokrasi
vaatleri" ile devirdiğini, ancak ülkede de-
mokrasiyi yeıleştirmediği yolundaki suçla-
malara ise Başbakan Petre Roman, "Bizim
komünizme ihtiyacımız yok" derken ilies-
cu "Halkın bizim iktidan elimizden bırak-
mak istediğimizi düşunmesi çok yazık. Biz
ranhalefetin de var olmasını istiyonız" şek-
linde konuşuyor. '
DUBLIN
Hızlı siyasal
birleşmeye fren
GÖSTERtLER KENTt BÜKREŞ — Huzursuzluğun giderek arttıgı Romanya'da başkent Biikreş sık sık yönetim karşıtı gösterilere sah-
ne oluyor. Gostericiler yönetimde komünistlerin bulunduğunu ileri suniyorlar. Önceki gün düzenlenen gösteriye binlerce kişi kalıldı.
EDtP EMÎL ÖYMEN
LONDRA — trlanda'nın başkenti Dub-
lin'de bir araya gelen Avrupa Topluluğu li-
derleri, Federal Almanya ile Fransa'nın,
"Avrupa Topluluğu'nda sadece ekonomik
ve ticari ortak pazan degil, siyasal biriiği
de 1993'ten geçerli olacak şekilde
gerçekleştirme" yönündeki önerilerine ye-
şil degil, sarı ışık yaktı. Kohl-Mitterrand
ikilisinin siyasal birliğin "bir an önce" ku-
rulması için bir takvim saptanması istekle-
ri de şimdilik enelendi. AT dışişleri bakan-
ları, siyasal birlik konusunda ayrıntılı bir
rapor hazırlayacak ve iki ay sonra yine
Dublin'de yapılacak olan Doruk Toplaıı-
tısı'na sunacaklar.
Dublin'de "doruk degil, goriiş alışverişi"
olarak nitelenen toplantıda siyasal birliğin
kurulması ivin "aceleye gerek olmadığı",
AT'nin önünde daha çözülecek birçok so-
run olduğu dile getirildi. ATyi daimaeko-
nomik ve ticari bir ortak pazar olarak gö-
ren ve siyasal birliğe hiçbir zaraan yakııı-
lık duymayan Ingiltere Başbakanı Marga-
ret Thatcher, bu konuda dile getirilen ihti-
yattan memnun olduğunu saklamadı. Baş-
bakan Thatcher, Batı Avrupa'da ekonomik
ve ticari birliğe "evel", ama siyasal birliğe
"şimdilik hayır" diyor. Avrupa Komisyo-
nu Başkanı Jacques Delors da Thatcher ta-
rafmdan dile getirilen "freV onerısini be-
nimsedi.
Dublin toplantısımn başlangıçta, iki Al-
manya'nın birleşmesine ilişkin sorunları ele
alması öngörülüyordu. Almanya'daki son
hızlı gelişmeler nedeniyie toplantıda,
Fransa-Almanya'nın "acele siyasal birlik"
onerisi gündemde birinci sıraya kondu. Bel-
çika, ttalya, Ispanya ve Portekiz, siyasal
birleşme konusunda Fransa-Almanya'nın
aceleciliğini destekledi. Nitekim başta Bel-
çika olmak üzere bazı üye ulkeler, siyasal
birlik için atılacak adımlar konusunda AT
bunyesinde tartışılmak üzere bazı öneriler
getiriyorlar. Avrupa Topluluğu'nun şimdiki
yasama ve yurütme mekanizmasında kök-
lü değişiklikler yapılması öneriliyor: (1) Av-
rupa Parlamentosu'nun sınırlı olan yetki-
lerini arttırmak, (2) Ulusal parlamentola-
nn seçilmiş üyelerinden oluşan senato gibi
görev yapacak ikinci bir meclis kurmak, (3)
AT'nin karar organi durumundaki Bakan-
lar Konseyi'nde kararlann oy birliği ile alın-
ması yerine "çogunluk oyıT'nun kabul edil-
mesi, böylece "mızıkçı" üyelerin, engelle-
melerini aşmak, (4) Yürutme organi ve çok
uluslu bir hukumet gorunümündeki AT
Komisyonu'nun yetkilerini arttırmak ve ka-
rarlanna yaptınm gücu vermek, (5) Kornis-
yon başkanlığının şimdiki gibi görevlendir-
me şeklinde değil, seçimle kazanılması için
gerekli düzenlemeyi yapmak. Ayrıca, Av-
rupa Yatırım Bankası kurulması, Avrupa
Adalet Divam'na daha çok yetki verilmesi
gibi başka öneriler de var. Amaç, Avrupa
Topluluğu yasama ve yürutme organlan-
na daha demokratik bir nitelik kazandır-
mak, daha çok yetkiyle donatmak.
AZERBAYCAN
KP'de
büyük tasfiyeMOSKOVA (AA) — Azerbaycan Komü-
nist Partisi'nin Bakü Şehir Komitesi Birin-
ci Sekreteri Müslim Menedov ile Bakü Mi-
lis Kuvvetleri Komutanı Nofel Kerimov gö-
revlerinden alındılar, Bakü Belediye Başkanı
da istifa etti.
Moskova Radyosu'nun înterfaks Servisi1
nin verdiği habere göre Azerbaycan Komü-
nist Partisi Merkez Komitesi'nin, ocak ayın-
da Sovyet birliklerinin Bakü'ye müdahale-
siyle sonuçlanan olaylara ilişkin değerlen-
dirmesi sonucunda bu kişilerin görevlerini
gereğince yerine eetiremediklerine karar ve-
rildi.
Komunist Parti Merkez Komitesi'nin de-
ğerlendirmesinden sonra alınan kararlar
uyannca Azerbaycan televizyonuyla
'Komunist' gazetesinin yazı işleri ve yöne-
tim kadroları da görevlerinden alındılar.
Azerbaycan ulaştırma ve kara nakliye ba-
kanlanyla ocak ayındaki olaylar sırasında
işçileri greve giden sanayi işletmelerinin yö-
neticileri de görevlerinden alındı.
Bakü'deki kaynaklar, Azerbaycan Komu-
nist Partisi'nin ocak ayındaki olaylar sıra-
sında hemen hemen yok olma derecesine ge-
len etkinliğini ve saygınlığını yeniden kazan-
mayı amaçladığını belirtiyorlar.
Sovyetler Birliği'nin Moldavya Cumhu-
riyeti'nde yaşayan Gagavuz Türkleri, ana-
dilleri olan Türkçeyi yeniden canlandırabil-
mek için Latin alfabesine geçme çalışma-
ları başlattılar.
Demirel: Bush'un
dünyadan haberi yok
Lıöııü: BILSII yanlışını bir gün düzeltecektir
ANKARA (Cumhurivet Büro-
sn) — DYP Genel Başkanı Siiley-
man Demirel, ABD Başkanı
Bush'u, 24 nisan mesajı dolayısıy-
la sert biçimde eleştirdi. "Bir bü-
yiik devletin başkanı olmak iyi de
dünyadan habersiz olmak gulünç
bir şey" diyen Süleyman Demirel,
Başkan Bush'un 1915-1923 tarih-
leri arasında bir katliam olduğu
iddiasını ortaya aımakla bunun
töhmetini TBMM'ye ve onu mey-
dana getirenlere yüklediğini söy-
ledi. Cumhurbaşkanı Turgut Ö-
zal'ın, Türkiye'nin Washington
Büyükelçisi Nüzhet Kandemir'e,
Ermenilerle konuşarak bir orta
yol bulma talimatı verdiği haber-
İerinin de tekzip edilmediğini ha-
tırlatan Demirel, "Eger bn doğnıy-
sa, Türkiye'yi, kendini sa\unama-
yan bir Türkiye dunımuna düşür-
miişlerdir. Bu çok büyük ayıptır"
dedi.
DYP lideri Demirel, Başkan
Bush'un mesajı konusundaki
Cumhuriyet'in sorulannı şöyle ya-
nıtladı:
-Bush'un mesajının icerigini na-
sıl karşılıyorsunuz? Bu mesajla
sizce Türkiye Cumhuriveti de sıç-
lanmış oidu mu?
DEMİREL — Mr. Bush baş-
kan olmadan önce Ennenilere ba-
zı vaatlerde buijnmuştur. Neler
söylediğini biz biliyoruz. Mr. Byrd
ve Mr. Dole arasında geçen mu-
cadelede de, Mr. Dole senatoda-
ki önergesinde Bush'tan cesaret al-
mıştır. Ve o zamanlar da söyle-
dim. Ne bizirf hükümet ne Ame-
rikan hükümeti bu senatodaki
soykırım önergesi dolayısıyia ge-
rekli aktiviteyi, gerekli etkinliği
gösterebilmiştir. Çunku Bush gös-
terecek halde değıldir. Önceden
oir angajmanı vardır. Bush'un 24
nisan dolayısıyia beyanı, Dole'un
karar suretindeki ifadelerinin tıpa-
tıp aynıdır. 1915 ile 1923 arasında
bir milyon Ermerıi hayatını yitır-
miş, katliama uğramış... Buna
üziUüyoruz ve Ermenilerin bu
üzüntüsünü paylaşıyoruz. Aşağı
yukarı aynı şeylerdir.
Bizim buna itirazımız şuydu:
Bu tarihe ait bir olaydır, siz siyasi
kadrolar olarak bu tarihe ait olay-
lan tespit etmeye veya bunlara ki-
şilik \ermeye kalkmayın, çunku si-
zin tarafsız olmanız mümkün de-
ğildir. Siz tarafsmız. Böylece hem
haksızlık yapmış olursunuz hem
de bir ulusu kırmış, incitmiş olur-
sunuz. Haksız yere onlan suçla-
mış olursunuz. Bunun karşısında
söyledikleri şey: "Biz bugünkü
Türkiye'ye bir şey demiyonız. Biz
Osmanlılara diyoruz." E peki
ama, bugünkü Türkiye, bugün var
olmadı ki...
Bugünkü Türkiye'nin köku
dunkü Osmanlı devletidir. Sizin it-
ham ettiğiniz kişiler Osmanlı dev-
letinin padişahı değildir, miilettir.
Millet olarak itham ettiğiniz kişi-
ler de bizim dedelerimizdir.
Senatör Byrd bunu senatoda
şöyle ifade etti: "Siz bana deseniz
ki biz seni seviyoruz, ama senin
deden at hırsızıdır. Bu takdirde
ben incinmez olur muyum? Yani
benim dedemi hırsızlıkla itham et-
tikten sonra ben netice itibanyla
bir hırsızın (orunu olurum. Siz
Osmanlı zamanında katliam >np-
mışsınız demekle Türklerin dede-
lerini katil savıyorsunuz. Onların
dedderini katil sayınca da, torun-
lar katilin lorunlan oluyor. Bu-
günkü Türkler dünkü katil Os-
manlılann tonınlan oluyor. tnctn-
mez olurlar mı?" dedi. Şimdi boy-
le bir şey bence yakışıksızdır. Sa-
yın Bush'un yaptığı iş fevkalade
inciticidir. Türkiye'ye böyle bir şey
yapmamaları lazımdı. "Ve ben si-
ze demiyonım ki" dediği takdir-
de kime diyor. bizim dedelerimi-
ze diyor. Biz dedelerimizi savun-
mayacak kadar onursuz muyuz?
O gunkü şartlar içersinde neyın
olup neyin bittığini tarihçiler mey-
dana çıkaracaklardır. Kim kimi
kırmıştır, kim kimi ezmiştir, kim
kime sıkıntı vermiştir, kim haklı-
dır, kim haksızdır meselesi zaten
şu anın sorunu da değildir. Bu iti-
barla yapılmış olan şey 23 nisan
bayramını kutladığımız bir za-
manda Türkiye'ye yöneltilmiş bir
iftiradır. Bunu fevkalade üzuntüy-
le karşılıyoruz. Kaldı ki 1915'ten
1923'e kadar diyor o. Zaten 1920
ile 1923 arasında Osmanlılar he-
men hemen yok. Yani 1920'nin 16
şubatından itibaren Istanbul işgal
altındadır. Ondan sonra TBMM
hükümeti var. O arada olay da
yok zaten. Ama herhangi bir olay
var denilirse, bunun töhmetini
70'inci yılını kutladığımız
TBMM'ye ve onu meydana geti-
renlere de yüklemiş oluyor. Bina-
eneley h tarihten de haberi yok de-
mektır Sayın Bush'un. Bir büyük
devletin başkanı olmak iyi de dün-
yadan habersiz olmak gülünç bir
şey. Ayıpladım.
-Çankaya'nın açıklamasını na-
sıl degerlendiriyorsunuz?
DEMtREL — Onu da ayıpla-
dım. Çankaya'dan yapılan beyan
da bana göre çok buyük bir fiyas-
kodur. Diyor ki "Bu beyanı yap-
mıştır. Üzüldük Tamam iyi de!
Bunu iç politika gerekçesiyle yap-
mıştırî' Beyanı yapmış olmasına
özür buluveriyor. Yani yapmış ol-
masım hafifletiveriyor. Yani iç po-
litikası nedeniyie yapmış ise bunu
Amerikalılardan başkası duyma-
yacak mı? Herkes duydu işte.
Kendi halkına söylemiştir. Biz
duymayalım mı yani bunu? Bir-
şey demeyelim mi buna?
Başka bir şey daha var. Daha
evvel yazıldı, tekzip edilmedi. O
da şudur: Çankaya, Washington-
daki elçisine talimat vermiş: "Er-
menilerle konuşun da bir orta yol
bulun" gibi. Siz bunu dedikten
sonra, anık Bush'a ve>a başka bi-
rine kusur, kabahat ararken biraz
daha temkinli olmak lazım. Ken-
disini savunmayan bir Türkiye du-
rumuna düşürmüşlerdir Türkiye'-
yi, eğer bu doğru ise. Bu çok bü-
yük ayıptır.
SABETAY VAROL
PARİS — SHP Genel Başkanı
Erdal Inönü, ABD Başkanı Ge-
orge Bush'un 24 nisanla ilgili ko-
nuşmasından sonra Türkiye'nin
mutlaka ta\ır koyarak "Bush'a
gerçegi öğretmek için bıitün inı-
kânlan kullanması gerektigini"
söyledi. Bayram tatilini geçirdiği
Paris'te Cumhuriyet muhabirinin
sorulannı yanıtlayan Inönü, SE-
İA anlaşmasının yenilenmesi mü-
zakereleri ile Bush'un Ermeni me-
selesi konusunda yaptığı konuşma
arasında bir ilişki kurulmasma
karşı olduğunu sözlerine ekledi.
TBMM Başkanı Kaya Erdem'in
çıkışıyla ilgili olarak SHP Genel
Başkanı Erdal İnönü, "Medk ço-
ğunluğu Kaya Frdem'i degil, Sa-
yın Ozal'ı dinli\or. Dolayısıyla bu
sözün arkasından bir şeyin gele-
cegi yok. Sayın Erdem'in bir göı-
leminden ibaret kalacaktır" dedi.
AT ile ilişkiler tıakkındaki soru-
ya verdiği yanıtta Türkiye'nin AT
başvurusunun "reddedildiğini"
ifade eden İnönü, bundan sonra-
sı için "Demokrasi ve ekonomi
konolannda bizim kendi başımı-
za ilerlediğimizi görnıeleri
gerekiyor" şeklinde konuştu. İno-
nü, bayram ertesi insan hakları
meselesinin aktüel bir konu hali-
ne geleceğini söyleyerek "Biz bu
konuyu hep savunduk" dedi ve
Kutlu-Sargın olayının "Hâlâ ge-
reksiz bir şekilde devam etmesin-
den dolayı" hukümetin sorumlu
olduğunu söyledi. Erdal înönü'-
ye yönelttiğimiz sorular ve yanıt-
ları şöyle:
— Brükserdeki son basın top-
lantısında, ABü Başkanı George
Bush'un 24 nisan nedeniyie sarfet-
tigi sözleri 'tnlihsizlik' olarak ni-
lelediniz. Ancak Türkiye'deki
tepkiler ne olursa olsun bir kez
konuşma gerçekleşmiş bulunuyor
ve Balılı devlet adamlannın, se-
çim donemleri dışında sarf ettik-
leri sözleri geri aldıklan pek va-
rit değildir. Dolayısıyla bu konuş-
manın yapılmış olması, sizce
Türkiye açısından bir dış politika
yenilgisi savılabilir mi? Bundan
sonraş için ne yapmak gerekiyor?
İNÖNÜ — Ben bunu bu şekil-
de değerlendirmiyorum.. Çünkü
Bush'un söylediği tamamen yan-
lış bir şey. Bu yanlışı duzeltmesi
gerekecektir. Bir gün düzeltecek-
iir. Kimse böyle bir yanlış üzeri-
ne bir dış politika yapamaz. Ame-
rika da yapamaz. Çünkü 1923'ten
bahsetti. 1923 ilk defa bu sene
çıktı Amerika'da. Senato'ya ge-
tirdikleri karar tasansında '1923'e
kadar' diye söylüyorlardı. Ve bu
açıkça Ermeni militanlarının
Türkiye Cumhuriyeti'ni karşıları-
na almak istemelerinden kaynak-
lanan bir yaklaşım. TC'den bah-
setmiyor, 'Osmanlı Imparatorlu-
ğu yöneticileri' diyor. Ama 1923'e
almakla yanlış bir şey yapıyor ve
böyle bir yanlış uzerine bir poli-
tika kurulamaz. Dolayısıyia ben
bunun .duzeltileceğine inanıyo-
rum. Yani kendi seçmenlerine
yaptığı vaatlerin bir sonucu ola-
rak bunlan söylüyor, ama gene de
düzeltilecek bir tarafı var. Ben du-
zelebilir diye duşünüyorum. Bu
kadar yanlış bir şeye dayanarak
politika yapılamaz.
— Ne yapılmasını öneriyorsu-
nuz. Şimdi Turkiye'de birtakım
karşı önlemler, misilleme önlem-
leri öneriliyor. Siz bu konuda ne
diyorsunuz?
İNÖNÜ — Hayır, karşı önlem
almak başka mesele. Onlann
Bush'un sözleriyle ilgisi yok. Bi-
zim, SEİA anlaşmasını ele alma
zamanı geldiğinde ki şimdi zama-
nı geldi, kendi çıkarlanmız doğ-
rultusunda tutumumuzu iyice be-
lirlememiz gerekiyor. Zaten şim-
di NATO'nun yeni halinde, askeri
amaçlan geri planda kalıyor. Bu-
nun için bu SEİA Antlaşmasf nda
daha rahatlıkla kendi çıkarlarımı-
za aykırı gelişmeleri önlemeyecek
bir yol tutmalıyız. Bir defa, bu
SEİA Anlaşması parlamentoya
gelmiyor. Bizim önerimiz bu an-
laşmamn parlamentoya gelmesi.
O şekilde bir yasa tasarısı da öner-
dik. Parlamentodan geçerken
Türkiye'nin ulusal çıkar.lan aley-
hine bir anlaşma yapılamaz. Öne-
rim bu. Parlamentodan geçirmek
ve dolayısıyia gereksiz tavizler
venneden çıkarlarımıza uygun bir
anlaşma yapmak.
— ABD Başkam'nın 'insanlık
suçu' tabirini kullanması özel bir
anlam taşımıyor mu? Bir polilik
tavır söz konusu değil mi? Türki-
ye'nin bu durumda bir karşı po-
litik tavır göslermesi gerekmi\or
mu?
İNÖNÜ — Gerekiyor, gereki-
yor. Bush'a gerçeği öğretmek la-
zım. Gerçeği öğretmek için de bü-
tün imkânlan kullanmak gereki-
yor. Yanlış bilgi üzerinde ilerler-
se daha beter yanlışlar yapar. Bu-
nu öğretmek gerekiyor Sayın
Bush'a.
— SEİA Anlaşması'nın parla-
menlodan gecirilmesi gerektigini
söylediniz. Parlamenlo Başkanı
Ka>a Erdem'in 23 Nisan nedeniy-
ie yaptığı konuşmadan çıkan so-
nuca göre 'yürutme' ile parlamen-
to arasında bir çelişki belirdi. Sa-
dece muhalefetle iktidar arasında
değil, ulusal egemenligi temsil
eden parlamento ile hükümet ara-
sında bir çelişki olduğu ortaya
çıktı. Yürutme organi 'yasama or-
ganı'na dayanmadan uzun sürc
yaşamaya devam edebilir mi?
İNÖNÜ — Biliyorsunuz Saym
Özal'ın yönetimi başından beri
hukuk devleti anlayışına uymayan
yolda ilerledi. Siyasi gücüyle,
1983 ve 87 seçimlerindeki siyasi
başarısıyla doğrudan doğruya oya
dayanan bir politika yürutuyor.
Hukuk devleti, kuvvetlerin ayrı-
mı, demokrasinin geleneksel ilke-
leri, bunlan hiç göz önune almı-
yorlar. Sayın Erdem'in söylediği
şey bunun birörneği. Kanun hük-
münde kararnameler var. Bunla-
rın anayasanın hükmüne göre
Meclis'e getirilmesi gerekiyor. Se-
neler geçti hâlâ Meclis'e gelmeyen
kararnameler var. Son defa Ana-
yasa Mahkemesi bizim başvuru-
muz Uzerine gayet ayrıntılı bir ka-
rar çıkardı. Orada açıkça söylü-
yor. Bu şekilde olmaz, kanun
hukmunde kararnameler her ko-
nuda çıkarılamaz. Istisnai bir şey-
se, vakit yoksa bu yola başvuru-
labilir, ama normal hale getirdi-
ğiniz zaman yasa sayısı kadar ya-
sa hukmunde kararname çıkarı-
yorsanız, o zaman açıkça Meclis'i
devre dışı bırakıyorsunuz demek-
tir. Bunu Anayasa Mahkemesi
söyledi. Sayın Kaya Erdem'in
soylediğinin de bundan kaynak-
landığını sanıyorum. Hukuk dev-
letinde Meclis'in yapısı ve yeri an-
layışına uymayan bir yaklaşımın
açık örneklerinden biri. Bu, özal
yönetiminin başından beri yapılı-
yor. Şimdi cumhurbaşkanı oldu.
Başbakan onun sozünü dinliyor.
Aynı usul devam ediyor. Ben
bunlann hepsine geçici deformas-
yonlar diye bakıyorum. Bir yeni
seçimle ANAP iktidardan çekil-
diği zaman bunlann hepsi düze-
lecektir. Çünkü iktidarın kendisi
bunun yanlış olduğunu fark etmi-
yor. Gerçi Sayın Erdem ilk defa
söylüyor. ANAP'tan ilk defa bi-
risi bu şekilde bir açıklama yapı-
yor. Bu açıdan bir ilerleme denir.
Ama Meclis çoğunluğu Kava Er-
dem'i değil, Sayın Özal'ı dinliyor.
Dolayısıyia bu sözün arkasından
bir şeyin geleceği yok. Sayın Er-
dem'in bir gözleminden ibaret ka-
lacaktır. Bütün yönetimi böyle
gitti Sayın Özal'ın. Bir defa hu-
kuk devleti anlayışına uymadı.
Türkiye bundan yarar mı gördü?
O da yok. Sonunda vardtğımız
yer, ekonomide olsun, sosyal ha-
yatta olsun, dış politikada olsun,
Türkiye'nin normaJ hukuk devletı
anlayışı içinde yönetildiği zaman-
lardan daha iyi değil, daha fena.
Demokraside bundan kurtulmak
için ancak seçim bize imkân ve-
recek.
— Avrupa Topluluğu konu-
sunda komisyonun cevabı var.
Konsey de onayladı. Bu durum-
da sijasal planda Türkiye'nin ye-
ni seçenekler araması mı yoksa
AT doğrultusunda yeni bir ham-
le yapması mı gerekiyor?
İNÖNÜ — Bir defa seçimde
kendine iyi bir iktidar bulması ge-
rekiyor.
— Siz iktidar olursanız ya da
yeni iktidar gelirse, hangi politi-
ka izlenecek?
İNÖNÜ— Ondan sonra büyuk
bir fark olacak. Bir defa demok-.
rasi açısından karşımıza çıkanlan
eksiklikler süratle ortadan kalka- -
cak. Hâlâ Kutlu - Sargın hikâye-
si karşımızda. Hâlâ 141-142 ve'.
163 meseleleri karşımızda. Bunlar ,
ortadan kalkacak. Bundan sonra
Güneydoğu meselesi bugün
önemli bir huzursuzluk kaynağı.'
Bu konuda da ilerleme sağlayaca-'
ğız. Vatandaşın güvenini yeniden •
kazanarak bu konuda büyük iler- •
leme sağlayacağız. Güvensizlik'
ortamı ortadan kalkınca, enflas-
yonu kontrol edecek bir iktidar
var havası gelince o zaman tekrar
yatınm yapacak bir ortam orta-
ya çıkacak. AT ile ilişkilerimizde
yeni bir doğrultu aramaya gerek
yok. Aynı doğrultuda ilerleyecek,
ama ilerleyecek. Aynı doğrultuda
duraklamayacak.
— Başvunıyu canlandınnak
gerekecek her halde.
İNÖNÜ— Artık başvuruyu
reddettiler. Bizim kendi başımıza
ilerlediğimizi görmeleri gerekiyor.
Demokraside de ekonomide de
kendi başımıza ilerleme sağlamak
gerekiyor. Hamleyi biz Turkiye'-
de yapacağız. Turkiye'de yapaca-
ğımız hamle Avrupa ile ilişkiler-
de de kendini gösterecek. Hamle
iktidar değişmesiyle olacak.
— Sizin Sayın Özal'a başvunı
yapılırken siyasal bir hataya dü-
şüldüğü şeklinde bir eleştiriniz var
mı?
İNÖNÜ— Ben başvuruya ha-
talı demedim. Başvuruyla beraber
yapılacak olanlan yapmadılar.
Hata orada kendini gösterdi. Bi-
zim AT'ye gireceğimize 1963 an-
laşmasıyla zaten karar vermişti
Avrupa Topluluğu. Ondan sonra-
ki gelişmeler ayn mesele. Onlar
Özal'ın hatası değil. Fakat başvu-
ruyu yaptıktan sonra bir defa de-
mokrasi konusundaki eksiklikle-
ri ortadan kaldırmalan gerekirdi.
Bunu yapmamakla en buyük ko-
zu verdiler karşı tarafa. Yani Av-
rupa Topluluğu'na. AT'nin çıkar-
dığı raporda hiç gereği olmayan
itirazlar var.