22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/12 PAZAR KONUĞU 22 NİSAN 1990 Amerika Birleşik Devletleri'nin NATO Daimi Temsilcisi büyükelçi William Howard Taft: Avrupa'da istikrar Türkiye'ye yararDoğu Avrupa önceden tahmin edilmesi güç bir hızla değişirken Batı ne düşünüyor? Kırk yıldır Atlantik'in 2 yakasında oynadığı siyasi ve askeri rol gereği Batı'nın en önemli kuruluşlarından olan NATO kendisini nasıl bir geleceğe hazırhyor? Genel Sekreter Wörner, geçen yılın kasım ayında yaptığı ünlü konuşmasında "NATO, Doğu'daki değişimin ebesidir"diyordu. İşte bu tartışmaların en yoğun olduğu bir dönemde NATO'nun kilit üyesi ABD'nin ittifak nezdindeki daimi temsilcisi William Howard Taft kısa bir süre önce Ankara'daydı. Burada bulunduğu süre içinde gerek sivil gerekse askeri yetkililerle Doğu-Batı ilişkileri ile Doğu Avrupa'daki değişim süreci konularında istişarelerde bulundu. Büyükelçi Taft aynı zamanda bu gelişmelerle Türkiye'nin bu süreç içindeki yeri konusunda diplomatik muhabirlerimiz Yasemin Çongar ile Semih İdiz'in sorularım Ankara'da yamtladı. SOYLESI SEMİH İDİZ / YASEMİN ÇONGAR PAZAR KONUĞU IDoğu-Batı ilişkilerindeki gelişmeleri ve Doğu Avrupa'daki değişimi goz onunde tu- tarsak sizce NATO nereye gidiyor? İttı/ak ola- rak geleceği var mı? NATO'nun önemini kaybedeceğini sanmıyo- rum. Ancak rolünün değişeceğini düşünüyo- rum. Sonuçta, halen çok buyük olan ve olma- ya de\ f am edecek Sovyet askeri gucünu Avru- pa'da dengeleyen merkezi organ olarak kala- caktır. Bu durumun yıllarca böyle kalacağını düşünuyorum. Sovyetler Birliği'nin stratejik ve taktik nukleer yetenekleri ve ittifak için duyu- lan gereksinme ile bunun ABD'nin nükleer güçleri ile kaçımlmaz ilişkisi kammca ortada, bu arada Sovyetler Birliği'nin konvansiyonel güçlerinin de büyük ölçüde yerinde kalacağı- nı göz ardı etmemek gerekir. Öte yandan itti- fakın ek bir rolünün de gittikçe önem kazana- cağına inanıyorum. Bu da Doğu Avrupa'nın is- tikrarıru sağlamakla ilgili olacak. Balkanlar- daki, Çekoslovakya ve Macaristan'daki durum halen büyük ölçüde istikrarsızlığını koruyor. Bu, bir süre daha böyle devam edecektir. ttti- fakın Avrupa'da bir istikrar merkezi olarak önemi var. Böylece ekonomik güçlükleri ne olursa olsun demokrasileri ne kadar zayıf olur- sa olsun, bolgedeki ülkeleri, kendilerine seçtik- leri yolda ilerlemeleri konusunda ikna edici bir rolü bulunuyor. Kısacası, ittifak bu ülkeleri, ekonomik sorunlarını aşmakta cesaretlendiri- ci bir rol oynuyor. NATO zaten özünde bunu temsil ediyor. Gerek Polonya gerekse Çekos- lovakya Dışişleri Bakanı bizi ziyaret ettiklerin- de, NATO'nun varabilecekleri olumlu nokta- lar açısından kendileri için yıllar boyunca bir ilham kaynağı olduğunu itiraf ettiler. Bu yön- deki ilerlemelerinin NATO'nun mevcudiyeti ile teminat altına alınacağını düşünüyorlar. Ka- nımca bütün bunlarda Türkıye'nin de önemli çıkarları var. W^^KKTurkiye'nin bu çıkarlanndan söz eder- ken neyi kast'ediyorsunuz? Türkiye'nin, Bulgaristan, Romanya ve hat- ta Yugoslavya'nın istikrarlı ülke olmalannda- kı çıkarı açık. NATO'nun Sovyetler Birliği'nde- ki reformları teşvik etmeye devam etmesinin de Türkiye açısından çok önemli olduğuna ina- S,ovyetler Birliği şunu anlamalı: NATO kimseye karşı bir tehdit oluşturmaz. Şu anda Sovyetler, 'Birleşik Almanya'nın NATO'da olmasına karşı, ama bu kendi güvenlik çıkarlarını yanlış anlamalarından kaynaklanıyor. Bence asıl birleşik ve tarafsız bir Almanya, Sovyetler'in gerçekten kaygılanmasım gerektirecek biçimde istikrar engelleyici bir niteliktaşıyabilir. nıyorum. Bu teşvik edici süreçte Türkiye'nin de bir rolü var. Özellikle Kafkaslar gibi bölgelere yönelik olarak. Ancak bunu ittifak çerçevesin- de ve Batı ile birlikte yaparsa daha etkin olur. Çunkü neticede Batı da aynı konulara angaje- dir. Tek başına Sovyetler Birliği'ni etkilemesi güç olur. Bu, askeri konular için olduğu ka- dar siyasi konular için de geçerlidir. Görüşle- rimizi tutarh bir şekilde kolektif yapı içinde ile- ri sürersek daha kazançlı çıkacağımız bir ger- çektir. l^K^^M Avrupa'da istikrar sağlanınca Turki- ye'den "alan dışı", yaniDoğu-Batı ilişkilerinin dışında sorumluluklar almast istenebilır mi? Burada Ortadoğu özellikle akla geliyor. Bu sorunuzu yanıtlarken önce şunu söyle- mek isterim: İstikrarlı bir Balkanlar veya Do- ğu Avrupa olmasında Türkiye'nin çıkarının it- tifakın diğer üyelerininkinden az olduğunu san- mıyorum. Yani Türkiye'nin de burada önemli bir çıkarı olduğuna inanıyorum. Kurulmasın- da katkıları olacak istikrarlı bir Avrupa'nın, Türkiye'de büyük yararlar sağlayacağı açıktır. Buna ek olarak ittifak gelecekte Ortadoğu'ya yönelecek mi? Bence bu konudaki politikamı- zın ne olacağını tartışmakta, ortak çıkarların bulunduğu alanlarda işbirliği yapnakta yarar var. Buradaki durumun geçmişte olandan çok farklı olacağını da sanmıyorum. Bu opsiyonu- muz her zaman mevcuttu. Tabii ittifak karar- larında konsensüs gereği ki bazı konularda bu- nu sağlamak hiçbir zaman kolay değildi, her za- man kısıtlayıcı bir unsur olmuştur. •^••Coğra/7 konumu itibanyla bulunduğu bolgede kollaması gerektiği hassas dengeler ne- deniyle Türkiye'nin çıkarları ileride ıttifakın çı- karları ile çakışabilir mi? Örneğin Azerbaycan- Ermenistan çatışması gibi bir konuda. Kanımca Sovyetler Birliği'ne karşı takınılan kolektif tutumlar hepimize kazanç sağlar. Özellikle o ülkedeki gelişmeler ortak çıkarla- rımız ile ilgili ise Türkiye'nin de Sovyetler Bir- liği'ndeki gelişmeleri yakından izlediğini bili- yorum. Bu ülke ile sınır paylaşması bu geliş- meleri Turkiye için belki daha da anlamlı kılı- yor. Ancak daha önce de belirttiğim gibi bazı sorulara yamt ararurken ittifak çerçevesinde ko- lektif hareket etmenin daha yararlı olduğuna inanıyorum. En azından ABD olarak inancı- mız bu. Tabii bizim de Sovyetler'le ikili ilişki- lerimiz var. Ancak aynı zamanda bir ittifak üyesi olduğumuzu biliyorlar. Bu ittifakın da kendileri ile ilgili olduğunu biliyorlar. Yine de bu Türkiye'nin karar vereceği bir konu. Ancak Türkiye geçmişte, çıkarlannın ittifak çerçeve- sinde ve Batı ile ilişkilerde olduğuna karar ver- di. WBmNATO'nun askeri fonksiyonunun önemının azalmasıyla Türk-Amerikan ikili as- keri ilişkilerinin daha da gelişeceği yönünde ba- zı duşünceler var. Bu konudaki görüşünüz ne- dir? Kanımca, siyasi alan dahil ilişkilerimizi her alanda geliştirmek için doğacak fırsatlan de- ğerlendirmeliyiz. Ülkelerimiz arasındaki askeri işbirliği, geçmişte çok yakın olmuştur. Yalnız NATO çerçevesinde değil aym zamanda Savun- ma ve Ekonomik İşbirliği Anlaşması (SEIA) çerçevesinde yürumüştür. Ancak askeri ilişki- lerin diğer ilişkilere oranla ön plana çıkacağı- nı, daha fazla onem kazanacağım sanmıyorum. En azından böyle olmaması gerekir. Butün bunlar aynı zamanda gelişmeli. Neticede iliş- kilerimizin temelinde, paylaşılan ortak değer- W I L L I A M H 0 W A R D T A F TNATO'dakı ABD Daımı Temsi/aliği görevine 8 Ağustos 1989'da başlayan Büyükelçi VVilliam Hovıard Taft, deneyimlı bir burokrat. Ocak 1984'ten nısan 1989'a kadar beş yıl sureyle ABD Savunma Bakan Yardımalığı gorevini de yurüten genç büyükelçi, 1970'ten beri Amenkan hukümetinin çeşitli kademelerinde çalıştı. Yale Ünıversitesi İngiin Edebıyatı Bolümu 'nden mezun olduktan sonra 1969 'da Harvard Ünıversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. 1970'li yıllarda Federal Tıcaret Komisyonu'nda başladığt devlet görevinde ekonomı, sağlık, eğitim ve refah konulan da dahıl olmak uzere çeşitli alanlarda etkınlik gösterdi. Taft, 1981'de Pentagon'daki ilk gorevme atanmadan once 1 yıl süreyie serbest avukatlık yaptı. 1909-1913 yılları arasmda ABD Başkanlığı yapan William Hov/ard Taft'ın torunu olan Taft, evlı ve bir çocuk babasL ğını, ittifaka nasıl katkıda bulunabileceğini, buna karşın ittifaktan ne gibi desteğe gereksin- me duyulacağını araştırıyor. Denetleme, hem yüksek teknoloji hem de konvansiyonal yön- temlerle gerçekleştirilecek. Kısacası gerekli bil- ginin toplanması için her türlu çareye başvu- rulacak. Bu da tabii mnttefikler arasında çok geniş işbirliği olanakları sağlayacak. Gerek Kafkasya'ya yönelik olarak, gerekse Bulgaris- tan'a yonelik olarak burada doğal olarak Tur- kiye'de de önemli fırsatlar düşecek. Sovyetler Birliği için denetleme daha kolay olacak. Çün- ku sonuçta bu işi kendi başına gerçekleştire- cek. Biz ise bu işi eşgüdümlü bir şekilde yü- rutmek zorundayız. İ^H^HSozu iki Almanya'nın birleşmesine ge- tirecek olursak; yeni oluşan dengeler NATO 1 nun Avrupa'nın guvenliği açısından oynadığı rolü nasıl değiştirecek? NATO Cenel Sekreter Yardımcısı Büyükelçi De Franchis, Cumhurı- yet'e yaptığı açıklamada, "AGİK süreci kurum- sallaştınlarak yeni bir güvenlik sistemı oluştu- rulabılir ve NATO bu sistemin temel direkle- rinden biri olur" diyordu. Bu düşünce ne ol- çude gerçekçi sizce? Sanınm konuya, değişimden ne anladığımızı ve nasıl bir yeni durumla karşı karşıya oldu- ğumuzu konuşarak girmek gerek. Almanya 1 nın birleşmesinden söz ediyorsunuz ve bence bu çok önemli bir gelişmedir. Ancak gerçekle- şen en önemli şey, Sovyetler Birliği'nin Doğu Avrupa ülkeleri üzerindeki egemenliğini gev- şetme kararını vermesi, bu ülkelerin kendi yaz- gılarını belirlemelerine ve demokrasi, pazar ekonomisi doğrultusunda ilerlemelerine olanak tanımasıdır. Bu NATO'yu ve Batı'yı, yeni bir durumla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu yeni durumun, Avrupa'daki özgür ve demokratik ülkelerle böyle olmayan ülkeler arasında 40 yıl- dır süren bölünmeyi sona erdireceğini umuyo- ruz. Geleceğin nasıl olacağı ve NATO'nun bu gelecekteki rolü de bununla bağlantılı. Biz ken- di rolümüzü iki şekilde değerlendiriyoruz. Bi- rincisi Sovyetler Birliği'nin askeri yetenekteri- nin azaldığı, ancak hâlâ kıtadaki diğer butün ülkelerinkini çok geride bıraktığı bilinciyle her türlü askeri saldırıya karşı bir savunma ittifa- kı olarak işlevimizi sürdürmektir. NATO, kı- tada bir askeri denge sağlamaktadır. İttifak, ABD'nin nükleer yeteneklerini kıtaya taşımak açısından da önemlidir; boylece Avrupa'nın di- ğer ulkelerinin nukleer yetenek geliştirmesine gerek kalmıyor. Kendimize biçtiğimiz ikinci rol ise Sovyet egemenliğinden kurtulan bölgede bir istikrar unsuru oluşturmaktır. Sovyetler Birli- ği bu bölgede farklılıklan örtbas eden bir dü- zen kurmuştu, ama durum oyle değişti ki ar- tık Sovyetler Birliği'nin empoze ettiği böyle bir istikrar söz konusu değil. Ancak bu ülkelerin yönetımleri NATO'nun temsil ettiği istikrara son derece olumlu yaklaşıyorlar. Bu, bizim on- ların kendi iç sorunları açısından getireceğimiz bir istikrar anlamına gelmiyor, ancak gelişen kurumsallaşmanın yalnızca temel direği değil motoru olacağını da söyleyebilirim. ABD'nin NATO Daimi Temsilcisi Taft, tttiîak'ın ABD'nin nukleer >eteneklerini Avrupa'ya taşımak açısından da önemli olduğunu, böy lelikle Avrupa'nın diğer ülkeleri nin Sovyetler Birliği'ni dengdemek için nükleer yetenek geliştirmesine gerek kalmayacağını söylüyor. (Foioğraf: Rıza Ezer) ler ve çıkarlar yatıyor. Bu nedenle ilişkilerimi- zin uzun ömürlü olacağına inanıyorum. ^^KtmAncak ikili ilişkilerimize baktığımtz- da, "Ermenı Tasarısı" gibi bir ilişkileri doğru- lişkilerimizde 'Ermeni Tasarısı' gibi dış etkenler olduğunu biliyorum. Bunlarm ortak çıkarlarımızı saptarken zorluklar yarattığını da biliyorum. Ancak burdarı gerçek boyutlan içinde değerlendirip çok daha önemli konuların önüne geçmelerine izin vermemeliyiz. Demokraside siyasi atmosfer düzenlenemez. dan ilgilendirmeyen "dış etkenler" görüyoruz. Bu etkenler bir yandan siyasi ilişkileri bulan- dırırken diğer yandan askeri ilişkilere zarar ge- tirebılecek nitelıkte. Bu konudaki duşuncele- riniz nedir? İlişkilerimizde sözünu ettiğıniz dış etkenle- rin bulunduğunu biliyorum. Bunların, ortak çı- karlarımızı saptarken zorluklar yarattığıru da biliyorum. Ancak bunlan, gerçek boyutlan içinde değerlendirip çok daha önemli konula- rın onune geçmelerine izin vermemeliyiz. Bir demokraside siyasi atmosferi duzenleyemezsi- niz. Gerek Türkiye'de gerekse ABD'de zor bir konuyu gundeme getirmekle bir siyasi avantaj sağlamayı uman kişiler her zaman çıkacaktır. Ancak bunların ustune çıkıp ilişkilerimizi da- ha geniş bir perspektif içinde yürütmeliyiz. •^•H7e£rar NATO ve silahsızlanma konu- suna dönecek olursak; konvansiyonel silahsız- lanma ile ilgili anlaşmalar imzalanmca denet- leme konusu ön plana çıkacak. Zaten askeri yetkililerimiz de Doğu-Batı çerçevesındeki gü- venliğin gelecekte denetleme ile sağlanacağmı beliniyorlar. Gerek Sovyetler Birliği, gerekse Bulgaristan ile sınır paylaşması nedenıyle Türkiye'ye bu alanda önemli görevler düşece- ği belirtiliyor. Bu gerçekten böyle miyoksa de- netleme daha çok uydular gibi yüksek tekno- lojik olanaklarla mı sağlanacak? Genelkurmay Başkanınız Orgeneral Tonım- ta> ile görüştuğumde, bu konunun üzerinde ağırlıklı olarak durduğunu gordüm, kısacası Türkiye'nin bu konuda ne yapıp yapamayaca- demokrasileri ve ekonomileri için surekli bir destek sağlanmasını içeriyor. Kuşkusuz gun- demdeki tek kuruluşun NATO olmadığını da biliyoruz. Çok önemli bir role sahip olan Av- rupa Topluluğu var ve Avrupa Güvenlik ve İş- Türkiye'nin, Bulgaristan, Romanya hatta Yugoslavya'nın istikrarlı ülke olmalarındaki çıkarı açık. NATO'nun Sovyetler'deki reformları teşvik etmeye devam etmesinin de Türkiye açısından çok önemli olduğuna inanıyorum. Bu teşvik edici süregte Türkiye'nin de bir rolü var. Özellikle Kafkaslar gibi bölgelere yönelik olarak. birliği Konferansı (AGİK) var. AGİK'in potan- siyelini görüyoruz ama onu NATO'nun yerine geçecek bir kurum olarak algılamıyoruz. Ben bu konuda Büyükelçi De Franchi^'ten biraz da- ha öteye giderek NATO'nun, bu çerçevedeki bir IDoğu Avrupa'daki değişimin bu beklenmedik hızı, tahminleri aşan gelişmeler yaratmadı mû/Bu hız sizi rahatsız ediyor mu? Geçen mayısta Polonya'daki yuvarlak masa görüşmeleriyle birlikte başlayan gelişmelerin, demokratik kurumlar ve ekonomik reformlar açısından bugün ulaşılan yere varacağıru, Do- ğu Avrupahlar ve Ruslar da dahil olmak üzere hiç kimsenin tahmin edebildiğini sanmıyorum. Bu gelişmelerin Sayın Çavuşesku'yu, Sayın Ho- necker'i, Sayın Jivkov'u yutacağını kimse ön- ceden göremezdi. Değişim çok mu hızlı oluyor? Ben boyle düşünmüyorum. Kimse insanların 40 yıldır bekledikleri özgürluğe doğru başlat- tıkları bir hareketin yavaşlaması gerektiğini dü- şünemez. Ve eğer Demokratik Almanya, Po- lonya ya da Macaristan örneklerini ele alırsa- nız, bu insanların yalnızca yüzde 10 oranında destek verdikleri kişiler tarafından yönetildik- leri ortaya çıkıyor. Bunu değiştirmek için hiç- bir zaman, 'erken' değildir. Sorulması gereken soru, böyle hızlı bir değişimin istikrarlı olup olmayacağıdır. Kuşkusuz, riskler var, ama bu çerçevede her hızın kendisine göre riskleri za- ten olacaktır. I^K^RYanlış değerlendirmeleryapma riskin- den mi söz ediyorsunuz? Hayır, ters tepkiler yaratma riskini kastedi- yordum. Yapıcı olduğuna inandığınız bir şey yaparken bir hata sonucu yapıcı olmayan bir durumun ortaya çıkması gibi... En önemlisi, altyapıda yeterli demokratik kurumlar olmak- sızın demokrasiye geçme riski var. Başarılı bir demokrasi için insanların oy kullanmasının ya- nında daha birçok şey gerekiyor. Gönüllü ku- ruluşlar, siyasi partiler çeşitli amaçlar çevresin- de gruplaşan her türlü aracı kuruluş, kiliseler, sendikalar, iş kuruluşları... Biz Batı'da tüm bunlara, doğal olarak sahibiz. Ama Doğu Av- rupa ulkelerinde bu kurumlar yeterince geliş- miş değil. Oysa bunların hepsi demokrasinin istikrarına önemli katkılarda bulunur. ABD ve Türkiye arasındaki askeri ilişkilerin diğer ilişkilere oranla ön plana çıkacağını, önem kazanacağım sanmıyorum. En azından böyle olmaması gerekir. Bütün ilişkiler aynı zamanda gelişmeli. Neticede ilişkilerimizin temelinde paylaşılan ortak değerler ve çıkarlar yatıyor. \D. Almanya seçimlerinde, kasım 1989'daki reform hareketini başlatan güçlerye- nilgiye uğradtlar ve seçmenlerin, oylarım, Ba- tı arabalanna ve tüketim maddelerine verdiği biçiminde yorumlar yapıldı. Bence böyle söylemek D. Almanya'daki ve diğer yerlerde özgurlük için bunca uğraş veren ınsanlara büyük bir haksızhk olur. Hiçbir si- yasi parti refahtan kurtulmaya dayalı bir prog- ramla ortaya çıkmaz tabii. önemli olan insan- ların oy kullanabilmeleri ve kullanrruş olma- larıdır. Yapmak istedikleri şey de buydu zaten. Öncelikle cabuk birleşmek için oy kullandılar. ve diğer Doğu Avrupa ulkelerinde Marksist-Leninist öğretıye göre ka- faları biçimlendirilen, belirli bir rejimin alış- kanlıklarını taşıyan insanların Batı'ya uyum sağlamasında guçlükler olacağı ve bazı yeni so- runlar yaşanacağı görüşunde misiniz? Bir demokraside insanlann ne yapmak iste- yeceğini söylemek zor. Ama Doğu'daki insan- ların Batı'ya büyük bir hızla entegre olacakla- rı görüşündeyim. Ters yönde de bir entegras- yon söz konusu olacak. Doğu'da çeşitli sana- yiler için yatırım olanakları var. Ben Doğu ve Batı Almanya arasındaki farklıiıkların diğer birçok ornekten daha az olduğunu düşünuyo- rum. Doğu'da komünistlere verilen oy ise bir korkunun göstergesiydi. Zamanla bu oy düşe- cektir. Bu oyun yüksek olmasının nedenlerin- den biri de Bay Modrow'un göreve gelişinden bu yana bir şeyler yapmış olmasıydı. ^mmmBruksel'deki NATO yetkilileri, "Sov- .etler'ın güvenlik çıkarlannın meşruiyeti"sö- zunü dillerinden düşürmüyorlar. Sizce Sovyet güvenlik çtkarları nerede yatıyor? Sovyetler bir- liği'nin guvenliği, Birleşik Almanya'nın kurul- masından nasıl etkilenecek? Sovyet güvenliğini ilgilendiren sorunlarla uğ- raşmak bizim için önemlidir, ama çok farklı bir bağlamda. Sıkmtı yaratan ise Almanya'nın birleşmesi konusu değil bu 16 milyon insanı il- gilendiren bir şey. Sovyetler Birliği'nin guven- liği, NATO ya da Batı Almanya tarafından teh- dit edilmiyor. Biz tam anlamıyla bir savunma ittifakıyız. Bence Sovyet güvenliğini ilgilendi- ren esas konu, Varşova Paktı'nın dağılması ve Sovyetler Birliği'nin kendi içindeki istikrarsız- lıktır. Bu, glasnost sayesinde ve sahip olduk- ları ekonomik sistemin çöküşüyle birlikte or- taya çıktı. Etnik sorunlar patlama gösterdi. Bu konuda onlara elimizden geldiğince yardımcı olmalıyız. İttifakın, onların konumunu boz- mak ya da güvenliğini zedelemekte hiçbir çı- karı olmadığını göstermeliyiz. Şunu anlama- hlar ve sanıyorum anlamaya başhyorlar: NA- TO kimseye karşı bir tehdit oluşturmaz. Şu an- da Sovyetler, 'Birleşik Almanya'nın NATO'da olmasına karşı, ama bu, kendi güvenlik çıkar- larını yanlış kavramalanndan kaynaklanıyor. Bence asıl birleşik ve tarafsız bir Almanya Sov- yetler Birliği'nin gerçekten kaygılanmasım ge- rektirecek biçimde istikrar engelleyici bir nite- lik taşıyabilir. O zaman Almanya, bütün kom- şuları ve diğer büyük güçler açısından ilgi odağı olacak ve bu ülkeler Almanya ile ya da Alman- ya'ya karşı guç birlikleri yapacaklardır. Bu da Sovyetler Birliği'nin çıkarları açısından hiç de istenen bir durum olmaz.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle