Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/6 DİZİ-RÖPORTAJ
s
2 NfSAN 1990
E T E S C IU N İ V E R S İ T E L İ L E R
Gençlerkarar özgürlüğüistiyorNE DÜŞÜNÜYORLAR, \E DİYORLAR?
;
Kuşaklararası büyük iletişimsizlik var.
Bizi sevdiğinizi, korumak istediğinizi
biliyoruz. Ancak bize güvenmemenizden,
bizi kollama adına bizim yerimize
karar vermenizden yorulduk:
Karar verme özgürlüğümüz olmaz,
kendi yanlış kararlarımızın bedelini
ödeyerek yanlışlarımızı göremezsek
doğru düşünmeyi nasıl öğreneceğiz.
— 2 -
tnsan en kolay kendisini tanı-
yan, güvenen çevreye yaklaşabili-
yor. İTÜ öğrencisi oğlura ve arka-
daşlan ile konuşmaya çabalıyo-
rum. Üniversitelileri anlatan bir
yazı dizisi yapraaya kalkışmama
itirazlan var. Onların dünyasına
girebilmek için çok yaşlı olduğu-
mu, onlan aniayamayacağımı, ile-
tişim kuramayacağımı düşünüyor-
lar.
En öfkeli itirazlar da oğlum-
dan geliyor. "Ögrenciligimden
sonra, aralıksız 14 yıl üniversite
gencliğinin içinde yaşadım. 68 ku-
şağını çok yakından tanıdıın. In-
sanlarla kolay iletişim kuranm"
savunmalanm hiçbir işe yaramı-
yor.
Çaresiz kaJınca, en kolay yolu,
saldırıyı seçtim. "Çocuklar şu iti-
razlannız. tepkUeriniz var ya. Ken-
dinizi ele veriyorsunuz. Siz güven-
siz bir kuşaksınız. Herkese, ber şe-
ye güvensiz bakıyorsunuz. Korku-
lar içinde, anlaşılmamaktan, yar-
gılanmaktan korkarak, içinize ka-
panmayı, sevgisizligj seciyorsunuz.
Sizi tanımamdan, size
yaktaşmamdan adeta ürküyorstı-
nuz.."
Kişilik kazanmak
Gürultülu yemek masamızda
birdenbire büyük bir sessizlik ege-
men oldu. Her birimiz başımız bi-
raz önde düşünceye daldık. Son-
ra çocuklardan biraz güven veri-
ci, cesaretlendirici gülümseme ve
sesler çıkmaya başladı: "Haklısı-
nız, kuşaklararası büyuk iletişim-
sizlik var. Biz annelerimizi, bizi
sevme, kollama adına sürekli azar-
layan, doğru şeyler yapmak için
uyaran, baskı altında tutan, va-
saklar koyan olarak görmeye alış-
tık. Bizi sevdiğinizi. koruraak is-
tediğinizi biliyoruz. Ancak bize
güvenmememizden, bizi kollama
adına, bizim yerimize karar ver-
menizden yorulduk. Karar verme
özgürlügümüz olmaz, kendi yan-
lış kararlanmızın bedelini ödeye-
rek, yanlışlanmızı göremezsek,
düşünmeyi, doğru düşünmeyi na-
sıl öğreneceğiz? Bizim buyudüğii-
müzu görmenizi istiyoruz. Kendi-
mizden sorumlu olmak istiyoruz"
Üniversite öğrencisi, hatta lise
öğrencisi olduğum yılları anımsı-
yorurn. Ben, benim kuşağım on-
lardan ne kadar daha çok şanslı
idik. Ailelerinüz bizim adımıza bu
kadar çok korkmuyor, kaygı duy-
muyorlardı. Bizi kollama adına,
bizim onlara yaptığımız baskıyı
yapraıyorlardı. Belki çoğunluğu-
muz için, geleneksel ve ahlaki kay-
gılarla yapılan baskılar daha bile
fazlaydı. Ancak anne ve babala-
nn çocuklannın "anarşi ve *eröre"
bulaşacağı korkusu ve paniği bu-
gunun boyutlannda değikii. öme-
ğin kendi annem, benim okuyan,
tartışan, düşünen bir lise ve Üni-
versite öğrencisi olmamdan hep
onurlanmış, buna ortam yaratmış-
tı. Ancak yetişmesinde çok büyük
emeği olan torununun okursa,
tartışırsa, politikayla ügilenirse ce-
zaevlerine düşeceği, öğrenimini
yapamayacağı paniğini yaşadı.
Onun politika yerine, yeteneği
olan raûziğe yönlenmesi için ne
kadar çok çaba gösterdi.
tşte şimdi masada karşırnda
oturan İTÜ'nün çiçeği burnunda
öğrencileri, bizim kendilerinı kol-
lamamızdan, soylemesek bile tep-
kılerimizJe açığa çıkan kaygılan-
tnızdan ne kadar çok hırpalandık-
lannı anlatıyorlar: "Biliyorsunuz
annem Ankara'da telefonum ak-
sasa, panige kapılıyor. Evde tele-
fon olmadığı halde koraşulara, ar-
kadaşlara koşuştunıyor. Bazen te-
lefonu düşüremiyorum ya da meş-
gnl çıkıyor. Sonra derse donmem
ya da bir yere gitmem gerekiyor.
Aklım annemde, kaygılannda ka-
lıyor. Bu baskının üzerimdeki et-
kisini anlayabiüyor musunuz? tşin
bir diger boyutu, kendimizi zayıf,
korumasız, bep başı belaya gire-
biiecek konumda güvensiz hisse-
diyonız. Nasıl kimlik kazanabili-
riz ki biz?-"
Universiteliüzerine araştırmayapılmıyorBatılı öğrencilerin
jçoğu Batı,
! Doğuluların çoğu
«Doğu üniversitelerinde
jtoplanmış. Büyük
, kentlerdeki
lüniversitelerin belli
tbölümlerinde ancak
jkengin ve özel
eğitimden geçmiş
çocuklar okuyabiliyor.
Birbirinden uçurum sayılacak
farklılıktaki ekonomik, sosyal,
kültürel koşullardan gelmiş, aynı
farklılıktaki eğitim ve yaşam ko-
Sulları içine düşmüş universiteli
ögrencileri tanımak için ne kadar
çok değişik graplarla, çok çok gö-
rüşseniz de işin içinden çıkılama-
yacağıru görüyorsunuz. lster iste-
mez öğrencinin kimliği hakktnda
bılgi verebilecek araştırmalara da-
ha bir fazla gereksinme duyuyor-
sunuz.
Universiteli öğrenciye, kimlik
sorunlanna yönelik araştırmaiar
mı? Ilgili olabilecek, yetkili ve so-
rumlu olabilecek kime sorsanız,
yanıtsız kalıyorsunuz. Yapılmış
ciddi, önemli hiçbir araştırmanın
bulunmadığını, bölük börçük, kı-
şıtlı, smırh bazı çalışmalann sade-
ie var olduğunu öğreniyorsunuz.
Veriler eksik
', Hiç değilse ÖSYM'den üniver-
liteye girerken sorulmuş sorular-
ta bağlantılı, sosyal, ekonomik ve
tğitimsel niteliklerine, kimlikleri-
(ıe ilişkin bilgileri alabileceğinizi
biliyorsunuz. Geçmişte her yıl ya-
fcıldığını bildiğiniz, haber olarak
değerlendirdiğiniz bu nitelikteki
jraştırmaların en sonuncusunun
}977 yılında kaldığmı öğreniyor-
sunuz. Evet öğrenciye ilişkin sos-
yal, ekonomik ve eğitimsel geliş
kimliğinı verecek bilgiler tek tek
var. Yurt ve kredi işlemlerinde kul-
lanılıyor. Ancak bilgısayar YÖK-
un, devletin başka işlerinde kul-
Zengin ve özd eğitimden geçads keatü geaçler befli iinrversitelerin belli böliimlerinde bir bütünluk içinde toplanmışlar.
lanıldığı için, ögrenci kimliğini çı-
karmaya yarayacak dökümler ya-
pılmamış.
Sonuç olarak üniversitelilerin
kimliğini ortaya koyacak hiçbir
toplu bilgiye, araştırmaya sahip
değiliz. Her şey gözlemlere çok sı-
nırh araştırmalara kaiıyor.
Geçmişle karşılaştınldığında ilk
çarpıa gözlem, üniversitelerde ge-
rek sosyal ve ekonomik ve gerek-
se yöresel Türkiye haritasuıın çok
hızlı bozulduğu.
Elbette çağ nüfusunun ancak
yüzde 8'ine üniversite kapılanru
açabilen bir ülkede, yoksul çocuk-
ları, eğitim düzeyi düşük liseler-
den gelenler, geri kalmış yörelerin
gençleri üniversitelerin içinde yer
alamaz. Bu eskiden de böyle idi.
Ancak oransal ve sayısal çok da-
ha az olsalar da üniversitelerimiz-
de butün yörelerimizin gençlerini
bir arada görürdük. Çoğunluk
olanaklı okullardan, özel kurslar-
dan gelenler yanında, eğitim ola-
nakları kısıtlı okullardan da gele-
bilen çalışkanlar az değildi. Oku-
mayı çok isteyen, ailesi ile büyük
özverilere katlanan yoksul çocuk-
lar da bütün üniversitelerimizde
yerlerini alıyorlardı.
Çarpıklığın aynası
Sadece bir gözlem değil, somut
bir olgu olarak, ilgili ve yetkili her
kişinin de doğruladığı gibi üniver-
sitelerimiz Türkiye'deki gelir da-
ğılımı çarpıklığının, sosyal, kültü-
rel eşitsizliklerin, farklılaşmanın
aynası olmuş. Zengin ve özel eği-
timden geçmiş aile çocuklan bel-
li üniversiteler, hatta bölümlere bir
bütünluk içinde toplanmış.
Büyük kent çocuklan çok ağır-
lıklı büyük kent üniversitelerinde.
Gelişmemiş yöre çocuklan, sade-
ce adı üniversite eğitimi, diploması
geçersiz, gelişememiş üniversite-
lerde. Doğulular doğudaki üniver-
sitelerde, batılılar batı üniversite-
lerinde toplanmış. Diyarbakır
Dicle Üniversitesi'nde öğrencinin
°/a ^ ı n ı n doğu yöresi kökenli ol-
duğu bildiriliyor. Yurtlarda top-
lanmış, batı kökenli az sayıdaki
öğrenciye soruyoruz. Onlar da ai-
lelerinin doğu ya da Kürt kökenli
olduğunu, genellikle dargelirli aile
çocuğu olduklanru anlatıyorlar.
Gelir faktörü
Türkiye insanının iletişimini
yok eden bu çarpık dağıLmda öğ-
rencilere göre başlıca etken orta
öğretimdeki eğitim eşitsizliği ve ai-
lenin gelir düzeyi. "Neden seçti-
niz" sorusunun iki ağırhkh yanı-
tı. "Burayı kazanabildim". "Aile-
min gelir durumu ancak burada
okumama dverişli." Olanaklan el-
verişli, diploması geçerli büyük
kent üniversitelerinin tıp, mühen-
dislik bölümlerinde okuyamayan,
alacağı diplomasının bir geçerli-
liği olacağma inanmayan, kaygılı
gençlerin bir yansı, diploması ge-
çerli universitenin puanını tutama-
dığıaı söylerken, bir diğer yansı da
"orada okumanın masraflanm ai-
lem karşılayabilecek dnnırada
degil" diyor.
Çok az sayıda öğrenci de pua-
nı, ailesinin gelir durumu elverse
de ailesinin yaşadığı yöredeki üni-
versiteyi seçtigini söylüyor. Bu gö-
nüüü seçim en ağırLklı doğu üni-
versiteleri için geçerli. Örnegin
Dicle Üniversitesi'nde çok fazla
sayıda, "ailem ya da kendi kanı-
nmla, puanım tuttuğu halde, gi-
dcbilecegim halde, kendi köke-
nimden insanlarla biriikte olaca-
ğım üniversiteyı seçtim" açıklama-
sı yapıldı.
ÜNİVERSİTE SÖZLÜCÜ
Eylemcinin
adv MarjinalÖğrencilerin geniş kitlesi sağ ya da soldaki
bütün eylemci grupları tek bir sözcükle
anıyor: Marjinal.
Gençler bu 'marjinaller' için şöyle diyor: Her
şeyden önce demokrat değiller. Tek doğrunun
kendi bildikleri olduklarını düşünüyorlar.
öğrencilerin ağızlanndan hiç
düşürmedikleri "marjlnsu" sözcü-
ğunu ilk duyduğumda, gerçek an-
lamda kimleri kastettîklerini tam
kavrayamamıştım. Sonra çok de-
ğişik ortamlarda aynı sozcüğün, eş
anlamda, sağ ve soldaki bütün ey-
lemci grupları birden kapsamak
üzere kullanıldığım Ogrendim.
Kendileri de sağ ya da sol eği-
limli düşüncelere sahip olsalar da-
hi, çoğunluk kitlede gözlenen en
tipik ortak niteliklerden biri, ey-
lemci gruplara duyulan yabancı-
laşma. Sağ ve solda çok farklı he-
def ve düşünceler etrafında top-
lanmış eylemci grupların, tümü
için, kimlikleri kullanılmaksızın
"marjinal" sözcüğünün seçilme-
si, galiba da tek başına kitlenin
onlara yabancılaşmasınj sergilivor.
Eylemcilerle yabancılaşmanın
çok değişik nedenleri ve boyutla-
n var. Konuşmalardan aldığımu
izlenimlerde çok kabaca bir genel-
leme yapmaya çalışırsak, ortak ne-
denleri "gerçekçi bulmama",
"içinde bulundukları anti-
demokratik ortamın sorumlusu
görme", bedd ödemek istememe",
"duşüncelerini ve özellikle de yön-
temlerini ret etme" ve "korkn"
olarak özetleyebiliriz.
Uzun uzun konuşulduğunda,
değişik gruplar marjinalknn ya-
şama ve var olma haklarıru tanı-
salar bile, dışlarlarken, onlardan
uzak olmak istediklerini söylerler-
ken, "Her şeyden önce deraokrat
değiller. Tek doğrunun kendi bil-
dikleri olduğunu düşünüyorlar.
Başka insanlara, düşüncelere say-
gılan yok. Körii korune inanıyor-
lar. Saglıksız nıhsal bir yapıya sa-
iüpter. Aamasızlar. Sorumsuz, he-
piinize zarar verecek işler yapıyor-
lar. Aslında acınacak
dnnımdalar" gibi tanımlamalar
kullanıyorlar.
öğrenci kitleleri çok yaygın bir
biçimde son zamanlarda üniversi-
telerde yoğunlaşan olaylardan
kaygı duyuyorlar. Zarar görecek-
lerine inanıyorlar. Ancak öğren-
cilere göre, bedelini kendilerinin
ödeyeceğine inandıklan bu olum-
suz gelişmelerden, kendi marjinal-
leri kadar, hatta daha çok polis
sorumlu. Kendi üniversitelerinde
tanık oldukJarı olumsuz olayları
anlatii ken, en çok polisın öğren-
ciyi düsman görmesinden ve olay-
ları tahrik etmesinden yakınıyor-
lar. Polisin tahrikleri, provokas-
yonlan olmasa marjinallerin asla
kitleyi sürükleyemeyeceklerini sa-
vunuyorlar.
Diyarbakır Üniversitesi'nde 14 Mart kutlamasıKürtçe bir türkü okunurken salondakiler
$aygı ile ayağa kalkıyor. Yanımdaki genç
bunun Kürdistan özgürlük marşı olduğunu
söylüyor.
Şiirlerde, türkülerde sık sık gerilla sözcüğü
duyulduğunda bir gürültü ve slogan yağmuru
kopuyor. Öğrenci kitlesi "Hepimiz bir
gerillayız" sloganları ile sarsıhyor.
• 14 mart gunü Diyarbakır Dicle
Üniversitesi'nde, öğrencilerin dü-
zenlemiş oldukları "Alternatif Tlp
Bayramı" toplantısındayız.
Önce iki bini buian bir kalaba-
lık ve keyifli görünüm altındaki
aşın gerilim dikkati çekiyor. Ço-
ğunluk, geniş pisti yan yana dol-
durmuş, ele ele Doğu yöresi mü-
zığinde folklor oynarken içeri gir-
dik. Önce duvarlardaki karikatür-
ler, yazılar dikkati çekti: "Genç ol
ve konuşma", "Polis öğretim
iiyesi-dikenli tel ve cop üniversite."
Toplantının sorumlusu, düzen-
leyici olduğu anlaşılan öğrenci li-
derleri karşılarken, güvenlik açı-
sından fotoğraf çekilmeyeceğini
belirtiyorlar. 1968 kuşağından, iş-
gal konseyinden ağabeyleri ile ta-
nış çıkıyomz. Dost ve güvenilir
olarak lcabul edüiyoruz. Yazabilir-
sek objektif olarak gördüklerimizi
yazmamız isteniyor. "Aksi halde
hiç yazmamanu daha dognı olur.
Sansürlü yazmaklansa, bunu da-
ha anlayışla kabul edebüiriz" uya-
rısında bulunuyorlar.
Folklor bitiyor. Kalabalık yer-
lerine oturduktan sonra, şiirli, ti-
yatrolu, pandomimli, türkülü eğ-
lence programı başhyor. Bizim bil-
diğimiz, alışık olduğumuzdan çok
farklı bir ortam ve gündemli. Sah-
nenin arkasından Peşmerge
kamplarının çocuklan, ellerinde
satmak üzere kaçak yabancı sigara
paketleri kalmış, eğlenceyi kaçır-
mamaya çalışıyorlar. Onlara bür
yük bir sevecenlik ve hoşgörü var.
Kürtçe bir turkü okunurken, sa-
londakiler saygı ile ayağa kalkı-
yorlar. Yanımdaki yönetici genç
kulağıma fısddayarak, Kürdistan
özgürlük marşı olduğunu söylü-
yor. Sözlerinin anlamını açıklıyor.
Değişik sanatsal gösterilerin te-
ması ortak: Polis baskısı, tşkence,
cezaevleri, Kürt halkının özgürlü-
ğü, yoksuUuk, sosyal haksızlık,
eşitsizlikler. Kürtçe ve Türkçe bir-
iikte kullanılıyor. Çoğunluğun
Kürtçeyi eksiksiz anladığı tepkile-
rinden anlaşılıyor.
Tıp Bayramı kutlamasında ol-
duğumuzu ancak politika ile bir-
leştirilmiş, sağlık sorunlarına iliş-
kin temalardan anımsıyoruz. Ye-
tersiz tıp eğitimi, insanlann ba-
kımsızlıktan, sağlık sorunlanndan
ölümleri, ilaç israfı esprili kara mi-
zah konusu yapılıyor. Şiirlerde,
türkülerde çok sık gerilla sözcü-
ğü duyulduğunda bir gürultü ve
slogan yağmuru kopuyor. Öğren-
ci kitlesi "hepimiz bir gerillayız"
sloganları ile sarsüıyor.
İşkenceye alışkanhk
Birkaç saat aynı havada süren
toplantıdan sonra öğrenciler bü-
yük bir disiplin içinde, yemekha-
neye doldurulmuş sandalyeleri sı-
nıflara taşıyorlar. Bir anda sessiz,
olaysız dağılıyorlar. Üniversite yö-
netiminin ancak "Tıp Bayramı"
gündemli kutlamaya izin verdiği-
ni, kalabalık oldukları ve çok ha-
bersiz hazırlandıklan için, polisin
müdahale edemediğini, sonradan
hesabını vermeye hazır olduklanru
anlatıyorlar. Bilgi verenlerin pek
çok cezaevine girip çıktıklarmı. iş-
kenceye, yargılanmaya alışık ol-
duklarını söylüyorlar.
Toplantının dağılması, toplan-
tı salonunun kapısından çıkma-
mız ile biriikte ortam tamamen
değişiyor. Sık sık üstümuz aranı-
yor, kimlik soruluyor. Çevremiz-
dekiler çok alışkın, hazır, istene-
ni yapıyorlar. Sanki aynı insanlar
değiller.
Dicle Üniversitesi'nin bu grup
ögrencileri ile Kürt ve Kürdistan
sorununu gündem dışı bırakarak,
üniversiteliler, üniversite sorunla-
rını konuşma olanağı galiba yok.
"Bizim için üniversiteler ve üniver-
sitelilerin bütün diğer sonınlan,
halkımmn sonınlanmn yanında
ikincü planda kaiıyor" diye bir ge-
nel değerlendirme yapıyorlar.
Dicle Üniversitesi'ndeki eğiti-
min olanaksızlıklarmdan, sorun-
lanndan ne kadar çok yakındılar-
sa, bir o kadar çok da bir başka
yerde okumak istemediklerini vur-
guladılar. Devleti kasıtlı olarak
doğu üniversitelerine bilimsel açı-
dan en yetersiz, faşist eğilimli öğ-
retim üyeleri ve yöneticileri gön-
dermekle suçladılar. Somut ör-
neklerle doğu üniversiielerindeki
eğitim yetersızliğinı uzun uzun an-
lattılar.
Bir ünivemte öğrencisi'olarak
Diyarbaku-'da gereksinmeleri olan
sosyal, kültürel, üniversal ortam-
dan çok uzakta yaşamaktan do-
ğan çok yönlu sorunlarırun da bi-
Lincindeler. Yurtlarda bunaltıcı
baskı ve yasaklar. Kentte biraz si-
nema ve tiyaıro dışında hiçbir sos-
yal etkinliğin söz konusu olama-
ması. Kızlı erkekli oturulabüen,
sadece sohbet edilen bir kahve ve
her tür sosyal, sportif çaltşmaya,
olanağa kapalı bir üniversite.
Tek ideal
Yurtların baskısından kaçanlar
için, çok zor olan evlerde yaşama
koşullan. Ağır bir din ve gelenek-
ler baskısı. Sağlıklı bir flört iliş-
kisinin dahi yaşanamadığını an-
lattıklarında, "Bunalmıyor musu-
nuz? ÖzeLlikk burada okumaktan
memnun olduğunuzu söylüyorsu-
nuz" vurgulamamıza "Bizim için
bir tek ideal var. Halkımız adına
sonımluluk duyuyoruz. Bu ideal
her şeyin üstünde" yanıtı geliyor.
SCRECEK
İLAN
MAZGİRT 1 NO'LU KADASTRO
MAHKEMESİ'NDEN
Dosya No: 1989/12
Parsel No: 112
Davacı Orman İdaresi tarafmdan davalı Musa Beyaztaş aleyhine
açılan tapulama tespitine itiraz davasının mahkememizde yapılan
7.3.1990 tarihli yargılamasında \erilen ara kararı uyarınca:
Adresi türn aramalara rağmen tespit edilemeyen ve kendisine da-
vetiye tebliğ edilemeyen davalı mirascılan Fatma, Gulay, Yaşar, Tüleş,
Müslüm, Nevin, Nesrin ve Tekin Beyaztaş'ların yargılamarun atılı
bulunduğu 23.5.1990 gunu saat 9.00' da Mazgirt Kadastro Mahke-
mesı duruşma salonunda hazır bulunmaları veya vekil bulundurma-
ları, aksi takdirde davaya gıyablarında devam edüerek karar verileceği
ilanen tebliğ olunur.
Basm: 45839
İLAN
LADİK ASLİYE HUKUK
MAHKEMESt'NDEN
Dosya No: 1989/68
Davacı Çimemo Sanayi A.Ş. Vekili Avukat Ali Bahadır Sirel tara-
indan davalılar Ayşe Yiyici ve arkadaşlan aleyhine mahkememize açılan
apu iptali ve tescil, 2942 sayıh kanunun 17. maddesine göre tescil da-
.asının mahkememizde yapılan açık duruşması strasında verilen ara
cararı gereğince:
Davalılardan Ladik ilçesi lskaniye mahallesinden Ayşe Yiyici, Meh-
tıeı Yiyici ve Cemile Yiyici'nin ölü oldukları bildirümîş ancak bu za-
nana kadar nüfus kayıtlan ve mirascılarını bulmak mümkün
>lmamıştır.
Davalıların veya mirasçılarının duruşma günü olan 10.5.1990 tari-
ıine kadar mahkememize ya bizzat ya da bir vekille gelerek dava ile
lgili beyan ve belgelerini ibraz etmeleri, ilana rağmen gelmedikleri ve
/ekille de temsil edilmedikleri takdirde dava dilekçesini tebliğ etmiş sa-
ve yokluklarında karar verileceği tebliğ olunur.
Basm: 45857
PERTEK ASLİYE HUKUK
HÂKİMLİĞİ'NDEN
Esas No: 1984/59
Karar No: 1990/12
Davacı vekili Av. Oğuz Dilek tarafmdan davalılar Salim (Yavuz)
Ünalan, Hakkı Ünalan, Gürpınar Deli, Şükriye Dağlar, Huseyin Deli
ve Günan Deli 'ler aleyhine mahkememizde acmış bulunduğu su ar-
kına el atmanın önlenmesi davasının yapılan açık duruşması sonun-
da, 23.1.1990 tarih ve 1984/59 esas, 1990/12 sayıh kararla davamn
kabulüne karar verildiği, davalılardan Salim (Yavuz) Ünalan, Şük-
riye Dağlar, Günan Deli, Gürpınar Deli'lerin adreslerinin meçhul ol-
duğundan iş bu hükmün ilanen tebliğ olunur, ilan tarihinden itibaren
15 gün içerisinde Pertek Asüye Hukuk Mahkemesi'ne başvurup, iti-
razda bulunmadıklan takdirde iş ba hükmün kesinleşmiş olduğu ilanen
tebliğ olunur.
Basın: 45859
T.C.
GAZtANTEP 1. SULH CEZA
MAHKEMESİ
HÜKÜM ÖZETİ
Esas: 1987/2160
Karar: 1988/3269
Hâkim: Mehmet Çamur - 28162
Kâtip: Haşim Can.
Sanık: Hasan Belgel, Sait oğ., 926 D.lu, Alaybey Mah. Güzelce
Sok. Gazi Apt. No: 19'da oturur. Kahveci. Gaziantep
Suç: Gıda maddeleri nizamnamesine muhalefet.
Suç tarihi: 16.7.1987.
Yukanda açık kimliği yazıb sanık hakkında
Samğın üzerine atılı müsnet suçtan TCK'nun 396, 402 ve 647 sayı-
lı kanun maddeleri uyarınca 32.000 TL. lira ağır para ve cürme vası-
ta kaldığı meslek ve sanatının 3 ay tatiline cürme vasıta kıldığı iş yerinin
7 gün kapatılmasına, karar özetinin, tstanbul, Ankara, tzmir'de ya-
yımlanan tirau yüz binin üzerindeki bir veya iki gazctede ayrıca bir
mahalli gazetede ilan edilmesine ve masrafının sanıktan alınmasına
karar verildi. 12/3/1990 „ „ _
Basın: 20517
T.C.
GAZİANTEP 1. SULH CEZA
MAHKEMESİ
HÜKÜM ÖZETİ
Esas: 1987/2747
Karar: 1989/722
Hâkim: Mehmet Çamur - 28162
Kâtip: Bılal Akgün
Sanık: Asım Kurt, Mehmet oğ. 949 doğumlu, tnönü Bulvan, Nail Gök-
su tşhanı No: 2 Mersin adresinde oturur. Tüccar.
Suç: Gıda Maddeleri Nizamnamesi'ne muhalefet.
Suç tarihi: 8.7.1987
Yukanda açık kimliği yazılı sanık hakkında, samğın üzerine atılı
müsnet suçtan TCK'nın 396, 402 ve 647 sayılı kanun maddeleri uya-
nnca 32.000 TL. ağır para ve cürme vasıta kaldığı meslek ve sanatı-
nın 3 ay tatiline, cürme vasıta kıldığı işyerinın 7 gün kapatılmasına,
karar özetinin tstanbul, Ankara, tzmir'de yayımlanan tirajı yuzbinin
üzerindeki bir veya iki gazetede, aynca bir mahalli gazetede ilan edil-
mesine ve masrafının sanıktan alınmasına karar verildi.
Basm: 20518
DÜZİÇİ ASLİYE HUKUK
HÂKİMLİĞİ'NDEN
ESAS NO: 1989/72
DURUŞMA GÜNÜ: 1.5.1990
Davacı Hazine-i Maliye vekili Av. Hasan Pişkin tarafmdan davalı
Mehmet Soğancı aleyhine mahkememize açılan tapu iptali ve tescil
davasının yapılan açık yargılaması sırasında verilen ara kararı uya-
nnca;
Aşağıda adı ve adresi yazılı davalı adresinde bulunamadıgından ba-
hisle dava dilekçesi ve duruşma günu tebliğ edilmemiş olduğundan
bu kerre dava ile ilgili ibraz etmek istediğiniz belgeleri duruşma gu-
nüne kadar göndermeniz veya duruşmaya getirmeniz gerektiği, du-
ruşmaya gelmeniz veya bir vekil tarafmdan temsil edilmediğiniz
takdirde yargılamaya yokluğunuzda devam edileceği ve karar verile-
ceği, dava dilekçesi ve mesruatlı davetiye yerine kaim olmak üzere
ilanen tebliğ olunur. 8.3.1990
DAVALI: MEHMET SOĞANCI, lsmail oğlu, 1320 doğumlu,
Pirsultanlı Köyti / DÜZtÇt
Basın: 45957
İLAN
T.C. AFYON C. SAVCILIĞI
1990/1266 llam
Afyon Barbaros mahallesi nüfusuna kayıtlı olup lokum imalalçı-
Iıgı yapar Halil oğlu 1941 D.lu MUSTAFA HASÇELtK'in 4.8.1988
suç tarihinde imal ettikleri lokumlann ambalaj ve vasıflan bozuk ol-
duğu bu suretle bozuk lokumlan sattığı anlaşıldığmdan hakkında ka-
mu davası açılmış olup yapılan yargılaması sonucunda, Afyon Sulh
Ceza Hakimliği'nin 29.12.1989 gün 5414-1827 sayılı karan ile
TCK.nun 396, 402/1-2, 647/4, CK: 72 maddeleri gereğince 32000.-
TL. ağır, 3 ay meslek ve sanatının tatili, 7 gun iş yerinin kapatılması
cezası ile tecziye edilmiştir.
TCK.nun 396. maddesi gereğince ilan olunur. 2.3.1990
Basm: 20668
T.C.
ÇÛBUK SULH CEZA MAHKEMESİ
SAYI
Esas No: 1989/224
Karar No: 1990/26
14.9.1988 tarihinde Çubuk ilçesi Akyurt bucağındaki çalıstırdığı
ekmek ftnnındaki çıkarttığı ekmeklere etiket koymamak suretiyle Gıda
Maddeleri Tüzuğu'ne muhalefet etmek suçundan sanık Erzumm ili,
Tonum ilçesi, Taşbaşı Koyü nüfusuna kayıtlı Ahmet oğlu, Fatma'-
dan olma, 1958 D.lu Mustafa Alagöz'un, 8.2.1990 tarih ve aynı sa-
yılı kararımızla TCK'nın 398, 647 SK 4 ve TCK'nın 402. maddeleri
gereğince neticeten 32.000 TL. ağır para cezası, üç ay muddeüe cür-
me vasıta kıldığı meslek sanat ve ticaretinin tatiline,
Yedı gun müddetle isyerinin kapatılmasına karar verildiği ve ka-
rarın kesinleşmiş olduğu ilan olunur. 12.3.1990
Basın: 20986