Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyet
Sahıbı Cumhurı>« Malbaacılık \e Gazelecılık Turk Anonım ŞırVelı adına
Nadir Nadi 0 Genel Yavın Muduru: Hasan Cernal. Muessese Muduru
Emıne Işaklıgıl. Vazı tşten Muduru' Oka> Gonensin. 0 Haber Me'kezı
Muduru Yılçin B»er. Savfa Duzenı Yonetmern \\\ Acar. 0 Temsılcıler
ANKARA \tunet T«ı. IZMİR Hıkmcl l^tinkra. ADAN* Çttin
I, Pcbiıka. Cttal Ba^buıgK. Dış Haherkr tıgııp Bılcı. Ekono™ Ongİ2 Turtan. !> Sendıka. Şuknuı Kcttnri, kuimr C'daJ l * ı .
Eğılım Genca* Şajbn. Haber Ara^ırma. hmet Bcrkan. >un Haberien Nccıiei Dofa«. Spoı Danısmaru Abduludir YocdnuM.
Dm \azılar kerrai Çahşkın, <\ra$lımıa Şafcn Alpn, Duzeitme 4bdalaiı \ux-i. 0 koordınaıor AJund Konfaao, 0 Mab IsJer
Eıol EıVul. 9 Muhascbe BatHil Wnet # BuKePUnlama Scvp Osnunbeşfotla 6 Rcklanı AyfC Toraa. 0 Ek Yavıniar Hatn
*kıol • Idarr H«nin Gıurr. • Işlnme Ondcr Çdik. • Bhgı-btem Naıi InaL # Pe-vmd Sr>p Bostaııcıofth.
Brarn -r Ymm < umhunvn Siaıtaulık vt Gazacolık T A Ş. TUrk Ocafc Cad 39/41
HJ3J N P>> 2*-lMjnbui Td 512 05 05 I2« iai, *tou 22246 F«x. (II 526 60 72 #
SunJar Ankın: /r.a lıoUlp Bh Inkılap S. No 19. 4. Tti 133 II 41-4'. Tdo. 42JM Fu. (4| 133
05_ M 9 '
a
™
r
H /J« Bl» 1352 S.2-3, Td 13 12 30 Tcta- 52359 Flt (51) 19 53 60
~ ıij l ı d İI9 v v«j i Kaı 1 Tfel- 19 S^ 52 (4 hal>. Tdoc 62155. Fu- CD 19 37 52
TAKVIM: 2 NİSAN 1990 Irasak: 5.12 Guneş: 6.40 Oğle: 13.12 Ikindi: 16.47 Akşam: 19.36 Yatsı: 20.58
'Define için
pazarhk
yapılmamal ,*>
Prof. Akurgal: "Hükümet pazarlık
yapmaz, ya hep ya hiç. Davayı kaybetsek de
kazançlı taraf biz olacağız."
Prof. Tahsin özgüç: "Padişahların eski
eser fetvasına müzecilerimiz karşı çıkmıştı.
Bu iş pazarlık işi değil!'
Prof. Bilge Imar: "Türk yasalarında
pazarhk yok. Devletin malında yarısı senin
yarısı benim diye bir şey olmaz"
HikmetErhan Bener, insanpsikolojisini toplumsalsorunlarla iç içe veren romanlarıyla tanınıyor
Bürokrasiden romana
MUSTAFA BALBAY
A.NKARA — Yuzyıhn define-
sinin Turkiye'ye verilmesi olası-
hğı, "ihtiyatlı iyimserlikle" kar-
şılanıp ilgi uyandırırken bazı de-
ğişik tepkilere de neden oldu.
Ünlil arkeolog ve hukukçular
"uriaşma"nın "pazaıiığa" dö-
nüşmesi olasılığı nedeniyle kay-
gılarını belirttiler.
Türk hükümeti 1984 yılında
Elmah'dan Amerika'ya kaçınlan
ve bugünkü değeri 25 milyar li-
ra olan 2500 yıllık defîneyi elin-
de bulunduran uç Amerikalıya
karşı, Boston kentinde 29 Ara-
lık 1989'da, bir dava açarak de-
finenin tümünün Turkiye'ye ve-
rilmesini istemişti.
Önümüzdeki günlerde davanın
başlaması beklenirken defineyi
elinde bulunduran işadamı VViI-
liam Koch, Turk hükümetinin
özeileştirme konusundaki danış-
manlarından Jonathan Kagan ve
sikkebilimci Jeffre> Spier adlı uç
Amerikalı ortağın mahkeme dı-
şında çözum aramak amacıyla
bir aracı ile "uzlaşma" önerisin-
de bulunduğu Kültür Bakanlığı'-
nın bir danışmanınca gazetemiz-
de duyurulmuştu.
Danışmanın "Bu konuda
Amerika'da taraflar gorüşüyor.
Pazarlık \apılmıyor" demesine
karşın "uzlaşma" kavramı konu
ile ilgili çevrelerde değişik biçim-
de yorumlandı.
Ilk tepkiyi gösteren Ordinar-
yüs Prof. F.krem Akurgal, "Pa-
zarlık diye bir şey düşıiniilemez.
Ya hepsi ya hiçbiri. Hükümet pa-
zarlık yapamaz. Yapmamalı.
Böyle bir şeye teşebbus etmek bi-
le dogra degü" dedi. Prof. Akur-
gal, konuya ilişkin göruşlerini
şöyle ortaya koydu:
"Önce Kültur sonra Dışişleri
Bakanlığı yapan Mesul Yılmaz
ile birlikte yurtdışına kaçınlan
eserlerin arkası aranmaya baş-
landı. Dönemin genel mudürluk
yetkilileri de konuya oldukça du-
yarlı davrandılar.
Biz bir dava açtık. Davayı ka-
zansak da kaybetsek de sonuçta
kazanan taraf yine biz olacağız.
Uluslararası kamuoyuna 'tavız
vermez' bir tutum içinde olduğu-
muz imajını vermek zonındayız.
Onlar, yani defineyi elinde bu-
lunduran üç Amerikalı, 'Yüzde
98'ini verelim, yiızde 2'si bizim
olsun' deseier bile kabul etmeme-
liyiz."
Unlü arkeoloji profesöru Tah-
sin Özgüç ise, "Her ne kadar Os-
manlı'da bazı padişahlar ferva çı-
kartıp eserlerimizin yurtdışına
götürülmesine izin verdilerse de
bu fetvalara bile karşı çıkıp eser
vermemek için direnen müzecile-
rimiz olmuştur" diyerek tepkisini
gösterdi.
"Daha önceki yıllarda yurtdı-
şına kaçınlan eski eseriere ilgisiz-
liğe karşılık bu dönemde göste-
rilen hassasiyeT'ten övguyle söz
eden Prof. Özgüç, deferlendinne-
sini şöyle sürdürdu:
"Bu iş pazarlık işi degildir.
Eger böyle bir şeye gidilirse kö-
tü bir örnek olur. Kaçakçılara ce-
saret verilir. Kaçakçılarda 'Biz
kaçırahm, yakalanır da eserler
ortaya çıkarsa pazarlık eder bi-
razını kurtarırız' biçiminde bir
düşünce yaratılmış olur.
Bu eserler, Türkiye'nin kıiltü-
rel mirasıdır. Bizim malımızdır.
Çalıntı mal sahibine doner. Ay-
nca yasalanmızda pazarlık ko-
nusunda bir madde yoktur. "
Bu tepkiler uzerine konunun
hukuki yonünu sorduğumuz, es-
ki eser mevzuatı konusundaki uz-
manlığı ile tanınan Prof. Bilge
L'mar ise "Böyle bir pazariığa
imkân veren bir kanun halırlamı-
yorum. Ayrıca bugüne kadar
böyle bir emsal de yok" dedi ve
şunları söyledi:
"Her şeyden önce bu eserler
Türk yasalanna göre devletin
maJıdır. Devtetin malında 'yarı-
sı senin yarısı benim' olur mu?
Düşünün, adam devletin malını
çalmış, sonra da ortaya çıkmış,
'Hadi ver.. Bir kısmı da senin ol-
sun bari..' denebilir mi? Böyle
şey olmaz."
Bu tepkiler üzerine konuştuğu-
muz Eski Eserler ve Müzeler Ge-
nel Mudur Vekili AMf Işık, "Bi-
zim tutumumnz kesin. Üç Ame-
rikalının elindeki tüm sikkeleri
geri almak için Boslon'da dava
açtık. Eğer mahkeme olumsuz
karar verirse bir üst mahkemeye
gideriz. Bizdeki gibi onlarda da
Vargıtay'a benzer kurumlar var.
Oralara da gideriz" dedi.
Dışişleri Bakanlığı Kultür Da-
iresi Başkanı Metin Göker ise
"Biraz sabırlı olun. Şu anda söy-
lenecek bir şey yok" demekle
yetindi.
"Sanatta milliyetçilik diye
bir şey tanımıyorum.
Sanatçı elbette kendi
halkını, çevresini,
insanlannı anlatacaktır.
Ama ev rensel derecelere,
değerlere ulaşmak söz
konusu. Bunun için de
sanatçıların dünya ile
ilişkilerinin çok rahat ve
geniş olması gerekî'
A L P A Y KABACALI
Göriiştüğümüzde, iki gün ön-
ce yeni bir roman bitirmiş olma-
nın keyfıni yaşıyordu Erhan Be-
ner. FikJr Çafı adını verdiğı r o
manın tımarhanede geçtiğini ve
toplumumuzun içinde yaşadığı
son birkaç yıllık sürecin, insanın
psikolojik yapısı Uzerindeki etki-
İerini ele alıp işlediğini söyledi.
Bundan önceki on iki romarun-
da da insan psikolojisini ele almış,
psikolojik sorunlan toplumsal so-
runlarla birlikte, iç içe vermişti.
Sanat anlayışını açıklarken Ce-
raal Süreya'yı anarak söze başla-
dı: "Ölümünden sonra yazılanla-
ra bakıyorum da maliyeciden,
mülkiye müfettişinden şair olur
muymuş diye karşılanmış. Şimdi
şimdi ortaya qkıyor... Aynı şey,
sanıyorum benim için de söz ko-
nusu. Bir bürokrat olarak göni-
yorlar. Bana öyle geliyor ki yaşa-
nılan toplumu gödemleyebilmek
için toplumun içine iyice ginnek
gerck. Ancak bu, mutlaka kahve-
lerde otunnak, sokakhınia dolaş-
ERHAN BENER — Sanatın millisi olmaz.
PORTRE H. ERHAN BENER
Bankalarda danışmanlık
1928'de Lefkoşa'da doğdu. AÜ Siyasal Bilgiler
Fakultesi'ni bitırdi (1950). Maliye Bakanhğı'nda
müfettiş mua\ini, hesap uzmanı, Hazıne Genel
Müdür Yardımcısı (1959), Paris Büyukelçiliği
Maliye Müşaviri (1963), Kambiyo Kontrol Dairesi
Başkanı (1966), OECD Türkiye Daimi Temsilciliği
Başkan Yardımcısı (1969), Emekli Sandığı Genel
Müdürü (1974) oldu. 1975'teemeklıyeayrıldıktan
sonra bankalarda danışmanlık yaptı. Gumruk, para
ve kambiyo konularında kitapları ve on iki romanı
yayımlandı: Acemiler (1952), Gordium (1956, ikinci
bolumüyle birlikte, Yalnızlar adıyla 1977), Loş
Ayna (1960), Ara Kapı (1962, Fransızca
çevirisindeki adıyla Kedi ve Ölum, 1965), Baharla
Gelen (1969), Elifin Öykusu (1980), Oyuncu (1981),
Böcek (1982), Ölü BirDeniz (1983), Sisli Yaz (1984),
Ortadakiler (1987) vb. Burokraside yer aldığı
donerne ilişkin anı ve gözlemlerini öykuleştirerek üç
ciltlik Bürokratlar'da (1978-79) topladı. tki oyunu
var: Hızır Doktor(1981, MuhsinErtuğrulÖdülu),
Şabmeran(1984).
mak demek degildir. tnsanlaria
biriikle olmak, onlann sonınlan-
na efilmekle yaşadığı toplumun
sornnlannı yakından izleyebilir
insan. Ben de daha ilk ciddi ça-
lışmalanmdan başlayarak bu so-
nınlan yansıttım. İnsanı toplum-
dan, toplumu insandan soyutla-
madan..."
Yalnız bu sorunlan ele almak-
la amacına ulaşamaz romancı. En
yetkin üslubu bulmak da önera
taşıyor: "Şöyle ya da böyle bir üs-
lûp doğru degil benim için. Her
yazdıgım şeyde ona göre, yeni bir
anlatım yöntemi aranm. Son ro-
manımı ele alırsak... tki üç yildan
beri duşündüğüm, bazen noüar
aldıgım, baz«n sayfalarca yazıp
bıraktığım bir kitap... Kendime
göre en iyi anlaüm töntemini bul-
mak için çok ugraştım. Bulduk-
tan sonra üç dort aylık bir çalış-
ma yetti..."
Şöyle özctienebilir Erhan Be-
ner'in roman anlayışı: "Her şey-
den önce, yazann anlatacak bir
şeyi olması gerek. Yalnızca anla-
tım yöntemleri yeterii değil. Çok
önemli bir öge, ama tek başına
önem Uşımıyor. Aynı zamanda
banun tersi de geçerli..."
Erhan Bener, bir edebiyat orta-
nunda dogmuş. Babası ögretraen,
amcası tanınmış felsefeci Cemil
Sena Ongun, ağabeyi öykücü
Vus'at O. Bener... Daha Ukokul-
dayken romancı olmayı düşlüyor.
Ağabeyinin armağan ettiği
"oyoacak matbaa" ile (lastik
harflerle) evde okunan Cumkuri-
yet'e benzer bir gazete çıkarma-
ya girişiyor. Bu tek yapraklık ga-
zetenin "tefrika roman"ını da ka-
leme alıyor... Ta o yıllardan beri
19. yüzyılınpadişah sarayı, 21. yüzyılın eşiğinde lüks otel-kültür merkezinedönüşüyor
Çırağan'dan çağaÇırağan Sarayı
kompleksinin "Çırağan
Palace Hotel Kempinski
İstanbul" adıyla 5 yıldızh
otel olarak hizmete
girmesi, sarayın iç
restorasyonunun ise
1991 'in ilkbahannda
sonuçlanması bekleniyor.
PARS TUĞLACI
Çocukluğundan beri Balyan-
lar'ın anılarıyla yaşadım durdum
hep İstanbul'un cadde ve sokak-
larında. Ömür boyu tramvaydan,
otobüsten, vapurdan seyre daldım
o güzelim zarif minareleri, çan ku-
lelerini. Ezan ve çan seslerinin
uyumlu bir biçimde korodan or-
kestraya dönüştüğünü duydum.
Bazen avazım çıktığı kadar hay-
kırasım geldi: "Ey ölümsüzler ne-
redesiniz? Çoktandır dalmış oldu-
gnnuz uykudan uyanın, bana sevgi
yolunu gösterin" diyesim geldi.
Sultan Abdulaziz tarafından
Çırağan Sarayı'nın yerine, bütün
ayrıntılarıyla plan ve projeleri,
Dolmabahçe Sarayı'nın ölümsüz
mimarı Garabed Balyan'ın genç
yaşta veremden ölen oğlu Nigogos
Bey Balysn'a (1857), yapım müte-
ahhitliği de onun kardeşleri Agop
ve Sarkis Balyanlar'a yaptınlan
bugünkü sarayın çizim ve gözetim
işlerinde yardımcı kalfa olarak
Bedros Nemtse çalışmıştı.
Balkan savaşı sırasında
(1912-1913) \Volford adlı lngiliz
işadamı, tstanbul'a bir mühendis
göndererek keşif yaptırmıştı. Bi-
nanın otel olarak kullanılmasını
amaçlıyordu. Rıhtımın ve temel-
lerin sağlam olduğu, duvarlann
kaymadığı anlaşıldı. Kısa bir sü-
re sonra Wolford'un ölümü, ardm-
dan Birinci Dünya Savaşı'nın pat-
lak vermesi üzerine bu girişim
unutuldu. Ancak "otel hikâyesi"
zaman zaman gündeme geldi. So-
nunda 1986 yılında Japonya Ku-
magai Gumi Fırması Ue Yüksel In-
şaat A.ŞInin işbirliğiyle Çırağan
Sarayrmn restorasyon işine kesin
olarak başlandı.
Sarayın restorasyon ve geliştir-
me çalışmaları, "Çırağan Sarayı ve
İşletmeleri Geliştirme tnşaat ve
Türizm AŞ." adına Japon Kuma-
gai Gumi (Genel Proje ve Inşaat)
ile lngiliz Sanbar (Yeni otel bina-
sının proje düzenleyicisi) firraaJarı
tarafından yürütulmektedir.
GeTek sarayın esas binası, ge-
rekse yatak bloklan ile ilgili uy-
gulanmakta olan proje hakkında
sağlıklı bilgi almak üzere proje ko-
ordinatörü Y. Mühendis - Mimar
Sayın Osep Saraf ile mart 1987 ta-
rihinden beri Yıldız Universitesi
rezervasyon
RESTORASYON ÇALIŞMALARI — Çırağan Sarayı'nda 1986 yılında başlayan restorasyon çalışmalannın gelecek yıl ilkbahara dek so-
nuçlanması bekleniyor. (Fotograf: Muharrem Aydın)
tarafından restorasyon projeleri ve
uygulama danışmanı olarak gö-
revlendirilmiş bulunan Yüksek
Mimar ve Arkeolog Sayın Lem'i
Merey'e başvurduğumda, şu ay-
dınlatıcı bilgileri aldım:
1989'da Kumagai Gumi fırma-
sı, ortağı olan Yüksel tnşaat AŞ
ile isbirliği halinde işe başladıktan
bir süre sonra projelerde bazı
uyumsuzluklar ve tutarsızütdar tes
pit edilip 1987 yıhrun ağustosun-
da yapım durdurutduğundan,
Sanbar Şirketi, M. Yamasaki fir-
masından teknik yardım istemiş ve
bu girift, sorunlu proje işinin an-
cak Osep Saraf tarafından düzel-
tilebileceği inanayla Yamasaki fir-
ması onu "Consultant" (Danış-
man) olarak tstanbul'a gönder-
miştir.
4 aylık süre
Osep Saraf, yapımı durmuş
olan Çırağan Sarayı Proje Koor-
dinatörü olarak işebaşlamış, 1938
yıhrun mart ayının sonuna kadar,
4 ay içinde şantiyedeki 50 kişilik
mühendis ve mimarlardan oluşan
ekibi ile sarayın inşaat projelerini
bitirmiştir. Bu dört ayhk sure için-
de evvelce hazjrlanmış bütün pro-
jeler incelenmiş, onların yanlış ve
eksikleri ve uyumsuz tarafları
kontrol ve tespit edilmiş, bilgisiz-
lik ve lider noksanlığından kay-
naklanan teknik sorunlar gideril-
miştir. Bu arada yetersiz ekiplerin
yerine yeni mühendis ve mimarlar
gorevlendirilmış, kararsızhktan as-
kıda kalan işler, kısa surede karara
bağlanmış, farklı muhendislik di-
sıplinlerı arasında koordinasyon
kurularak bütün projeler senkro-
nize edilmeye çahşılmıştır. Mo-
mentum elde edildikten sonra
Osep Saraf, detaylandırma işini
artık şantiyedeki ekibine bıraka-
rak ABD'ye dönmüştur.
Halen sürdürülmekte olan pro-
je uygulama çalışmalannı göımek
ve bu konudaki geüşmeler hak-
kında aydınlatıcı bilgi edinmek
amacıyla gittiğim Çırağan Sarayı
kompleksinde, yüksek mimar ve
arkeolog Sayın Lem'i Merey'le gö-
rüştüm. Orada yaptığım ayrıntılı
incelemeler sırasında Lem'i Bey,
bana şu bilgileri verdi:
iki etapta uygulanmakta olan
projenin ilki, beden duvarlarırun
yapımı, ikincisi ise, saltanat kapı-
lan ile merdivenler, hunkâr hama-
mı, ihata duvarları işlerinden olus-
maktadır. Bu proje için Yıldız
Universitesi grubu tarafından 525
planş (görünüş, strüktürel analiz-
ler, rölöveler, restorasyon projele-
ri, uygulamaya esas oluşturacak
sistem ve detaylar) hazırlanıp Ku-
magai Gumi firmasına teslim edil-
miştir.
Tamamen turistik amaca yöne-
lik bu müessesede otel, gazinolar,
restoranlar, balo, kongre ve kon-
ferans salonlan, kumarhaneler,
çarşı ve dukkânlar vb. eğlence yer-
leri bulunacaktır. Tamamen resto-
rasyon kurallarına uygun olarak
düzenlenip hazırlanan projeler, bu
kurallar çerçevesinde uygulan-
maktır. Eskiden kullaıulmış olan
yapı malzemeleri, kalker ve kum-
taşı dışında özgün malzeme ola-
rak kullamlmaktadır.
Görkemli proje
Ancak Çırağan'daki inceleme-
lerım sırasında, uygulama safha-
sındaki bu görkemli projede gözü
mii rahatsız eden, canımı sıkan iki
ana konuya değinmeden geçeme-
yeceğim. Bunlardan birincisi, sa-
rayın hemen yanında aynı düzey-
de yükselen otel binası, ne yazık
ki, sarayın tersine, yatay boşluk-
ların orantısız egemenliği, görün-
tüyu olumsuz etkilemekte ve sa-
ray kütlesiyle uyum sağlamamak-
tadır. tkinci konu ise, sarayın
Mabeyn-i Hümayun saltanat ka-
pısının iç yanında ve hemen önün-
de inşa edilen ve mutfaklar, ser-
visler, kilerler, soğuk hava depo-
lan için ayrılan uzunca bina, bu
görkemli saltanat kapısının deniz
cephesini tamamen kapatmış; ka-
pının iç bahçeden görünümü kay-
bolmuş bulunmaktadır.
Çırağan Sarayı kompleksinin
1990 yılının sonbahannda "Çıra-
|an Palace Hotel Kempinski
İstanbul" adıyla 5 yıldızlı otel ola-
rak hizmete girmesi ve sarayın iç
restorasyonunun ise, 1991 yılının
ilkbahannda sonuçlanması bek-
lenmektedir. Otelin toplam 312
oda ve süiti bulunacak ve bu oda-
ların her biri en az 33 m^lik ala-
na sahip olacak biçimde düzen-
lenmiştir. Sarayda yer alacak olan
16 süitten herbirinin genişliği 500
m:
'dir. Bir kültür, eğlence ve alış-
veriş merkezi olarak kullanılacak
olan sarayın ust katı, bin kişinin
yemek yiyebileceği, 1500 kişinin
kokteyl alabileceği ve tümüyle ko-
lonsuz, istenildiğinde bölünebilen
1000 m
J
'lik bir balo salonu ola-
caktır. Otelde 600 personel çalışa-
cak; üst düzey yöneticilerin 4-5'i
yabancı, kalanı Türk olacaktır.
Meclis-i Mebusan
Boylece bir zamanlar Osmanlı
padişahlannın konutu ve Osmanh
Devleti'nin parlamentosu (Meclisi
Mebusan) olan Çırağan'ın pek ya-
kında dunyanın sayılı ve seçkin
ikamet ve eğlence yerlerinden bi-
ri olması beklenmektedir.
Lazerle acısız diş tedavisiDış Haberler Servisi — Ameri-
kan "Sunrise Technologies" fir-
ması tarafından geliştirilen
"American Dental Laser" adın-
daki diş lazerinın "hızlı, etkili ve
ağnsız" bir tedavi garanti ettiği
belirtiliyor. Alman "Der Spiegel"
dergisinde yer alan haberde, üre-
tici firmaya gore, "diş tadavisin-
den çığır açacak" bu alet Alman
doktorlan tarafından da kullanıl-
maya başlandı.
"American Dental Laser" in
(ADL) mucızeler yarattığına
dikkat çeken Aiman diş doktor-
lanndan Renate StemmJer, bu alet
sayesinde dişçiye gitmenin artık
bir kâbus olnıaktan çıktığını söy-
luyor. Bavul buyuklüğundeki ale-
tin bitımınde alışılagelmiş bir tür
elektriği andıran bir parça bulu-
nan ince bir kablo uzamvor. ADL
ayak şalterine basıldığında hare-
kete geçiyor. Başlangıçta yalnız-
ca bir "klik" sesi duyuluyor, son-
ra sessizlik oluyor. Diş doktoru
denilince akıllardan geçen ve has-
tanın kendini kasıp korku içinde
koltuğa yapışmasına neden olan
o "çıldırtıcı" vmıltıya hiç mi hiç
rastlanmıyor.
Üretici finna. ADL sayesinde
dişteki tüm çürüklerin kökünün
kazmmasının mümkün olduğu gi-
bi, sağlıklı diş dokusuna zarar
vermeden dolguların da boşaltıla-
bileceğini belirtiyor. Diş lazerinin
ayrıca uyuşturucu etkisi olduğun-
dan, son derece duyarlı diş etle-
rine anestezi yapılabiliyor.
Yaklaşık 100 çocuğun diş yüze-
yindeki çürüklerini ve 20 yetişki-
nin son derece duyarlı dış etlerini
ADL ile tedavi ettiğini belirten
Renate Stemmler, "Hastalanmın
hepsi neticeden fevkâlede mem-
nun kaldılar" diyor.
Ancak ADL'nin bu
"mucizevi" etkisine rağmen, bu
yeni diş lazerinden fazlasıyla et-
kilenmeyen diş doktorları da var.
Bonnlu diş uzmanı Mathias
Frantzen örneğin, "Tüm bunlar
konvansiyonel yontemlerle de ay-
nı hızda ve ağnsız gerçekleştirile-
bilen müdahaleler" diyor.
50'li yıllarda elektronik diş
matkaplannın kullanılmaya baş-
landığında, bu aletlere de aynı ge-
rekçelerle karşı çıkıldığına deği-
nen Stemmler, "O zaman da dok-
lorlar bu tür matkaplarla nasıl ba-
şa çıkabilecekleri bilmiyorlardı.
Ama bu alet dolaylı da olsa so-
nunda köprü ve protezlerin geliş-
tirilmesine yol açtı. diyor.
de yazıyor. Cumburiyet'in
1947-48 Yunus Nadi Armağanı
Yarışması'na katıbyor, "Küçük
tstasyon" başlıklı öyküsü yayım-
lanmaya değer bulunuyor.
Hemen herkes gibi gençliğinde
şiir de yazıyor; yazıları, şiirleri
Kayseri'de çıkan Erciyes dergisin-
de yer alıyor. Bir de şiir kitabı
bastınyor 1948'de: Sesler. Bu ki-
tabın ilginç bir öyküsü var:
"Edebiyat ögretmenimiz genç
bir hanımdı, ona âşık olmuştum,
onun için şiirler vaayordum. tşin
gülünç yanı şurada: Usede edebi-
yat derslerinin son derece yanlış
bir içerigi vardır. Öğrencilere aruz
vezni, yazariann hayatian falan
ögretilir. Ben de bunlardan hiç
hoşlanmıyordum, ama okulun ça-
lışkan oğrencilerindenim. adıra da
edebiyatçıya çıkmış... Ne yapa-
yım? Onbui ezberlemcktense ken-
dim şiir yazanm, mesele kalmaz
dedim. Aruzla şiirler yazmaya
başladım."
Bürokratlar yazarı
tlk romanı yayımlandığında
yirmi beş yaşındaydı. An arda
birkaç roman yazdı. Bunlardan
ikisi Ara Kapı (Kedi ve Ölöra) ile
Baharla Gelen Fransızcaya da
çevrildi, olumlu eleştiriler aldı.
Henüz kitaplaşmamış öyküleri de
var. 1967-77 arasında çeşitli ne-
denlerle yazarlığa ara verdi. Bu
nedenlerin başında, üst düzeyde
bir bürokrat olmasının getirdiği
edebiyat çauşmalanna zaman ayı-
ramama sonınu vardı. Emekli
olunca ilkin Bürokratlar'ı yazdı.
Anılarını ve yaşanmış olaylan öy-
küleştirmişti. Bu anı-öyküler ge-
niş ilgi gördü. Neredeyse roman-
cılığı unutuldu, "Bürokratlar
yazan" olarak tanındı. Bugün
şöyle diyor:
"Bürokrasi, aslında 20. yüzyı-
lın en büyük hastalıklanndan bi-
ri. Türkiye'de de başka ulkelerde
de... Özellikle Dogu Avnıpa'da,
Sovyetler Biriiği'nde son aylarda
patlak veren birtalam olaylar, bü-
rokrasi hastalıgının da bir sonu-
cudur. Türkiye'deki bürokrasi,
yaşam çarklannın sürekli olarak
ağıriaştınlmasına yol açtı. Ama
bir başka yanı da vardı: Bir an-
lamda kendi şartlan içerisiiMie bü-
rokrat, bir çeşit devrimciliği de
sanki sırtlayıp götürmek ister gi-
biydi. Kendisini çıkarcıhğa karşı
bir güç farzetti ve öyle yüriidü
1960'lara kadar. Devrimciliği ust-
lenmiş olarak, devleti çıkarcıhğa
karşı koruma savaşımı vcrerek...
Burokrasiyi, ancak emekli olduk-
tan sonra yazabildhn. Sanıyorum
yazış yöntemim de Bürokratlar'-
ın ilgi gönnesinde etken otdu. Da-
ha önce klasik anı uslûbu içinde
anlablmışD. Humour, espri kata-
rak olaylann -ama gerçek olay-
lann- gülünç yanım da ortaya ko-
yarak anlattım; kimi yaşayan ki-
şilerden söz ettim..."
Bürokrasinin ortadan kalkma-
sım, bir eğitim ve toplumsal yapı
sonınu olarak görüyor Erhan Be-
ner. Bunun, memurların davra-
nışlanndan çok, onlan o yöne iten
ve "mevzual" adı verilen kanun,
tüzük, yönetmelik vb.'den kay-
naklandığını; bürokrasinin, her
şeyden önce devlet adamlarının
halklarına güvenmesiyle ortadan
kalkabileceğini belirtiyor.
Geliyoruz, kültür yaşamının
önündeki engellere...
Erhan Bener, klasiklerin ve
önemli çağdaş yapıtlann Türkçe-
ye kazandınlmasından, yabancı
dil öğrenmenin, yurtdışına gidiş-
lerin kolaylaşmasmdan sonra in-
sanlanmıza daha geniş bir ufuk
açıldığını: bunun yazarlarımızı,
sanatçılanmızı da etkilediginı be-
lirtiyor ve ekliyor:
"Sanatta milliyetçüik diye bir
şey tanınuyonun. SanaDn 'milli'si
olmaz. Sanatçı elbette kendi hal-
kını, çevresini, insanlannı anlata-
caknr, ama 'milli ölçü" olmaz.
Yani "bize gore çok iyi film' de-
mek, sanatta geçerli degil. Nite-
kim sporda da aynı şeyler oluyor.
Evrensel derecelere, deferlere
ulaşmak söz konusu. Bunun için
de sanatçıların dünya Ue ilişkile-
rinin çok rahat ve geniş olması ge-
rek. Son yıllarda bu, özeUikle
ekonomik nedenlerden dolayı çok
güçleşti. Sanatçılanmızı kendi iç-
lerine dönmeyle götürebilecek
olumsuz bir gelişme..."
Bu durum, aynı zamanda bir
kültür sorununun ortaya çıkma-
sınd yol açıyor Erhan Bener'e gö-
re:
"Kültür eksikligi. çok yetenekH
birçok yazanmızı, sanatçımızı ev-
rensel olmaktan alıkoyuyor. Sa-
natçılara daha fazla okuma, da-
ha fazla görme olanaklannın ta-
nınacagı bir ortamı gerekli görü-
yorum."
Kültür somnundan söz açılın-
ca basına ve sanatçılara düşen gö-
revler uzerinde de duruyor Erhan
Bener:
"Televizyon çok geniş bir kit-
leye sesleniyor, ama etkin olabi-
lecek kitleleri ilgilendirea, daha
çok yazılı basın. Gazetelerin kül-
tür yaşamına önem vermeleriyle
satışlan belki kısa surede arrmaz,
ama azalmaz da... Üstelik uzan
surede daha çok okuyan kidele-
rin oluşmasına yardımcı olurlar.
Bizde bu son derece kısır... Sanat-
çıların televizyonla, radyoyla iliş-
kiyi kopanp atmalan da dogru
değil. Çaba harcamak, geniş kit-
lelere ulaşan bu iletişim araçlan-
nı yönlendirmek için elimizden
gelen her şeyi yapmak, bu konu-
yu bep günderade tutmak zorun-
dayız."
4
Deniz
yarın başlıyor
• GÖLCÜK (AA) — Türk
Deniz Kuvvetleri'nin 1990
yıh planlı tatbikatlarından
olan "Deniz Kurdu-1"
tatbikatı, 2-12 nisan
tarihleri arasında Marmara
ve Karadeniz'de yapılacak.
Genelkurmay Başkanlığı
Genel Sekreterliği'nden
verilen bilgiye göre
tatbikata, Türk Deniz
Kuvvetleri'nin, bir kısmı
suüstü ve havaya karjı
güdümlU mermilerle
donatılmış muhripler,
fırkateynler, hücumbotlar,
denizaltılar, mayın tarama
gemileri, yardımcı sınıf
gemilerle, deniz karakol
uçakları ve helikopterler,
Hava Kuvvetleri'nin
uçakları katılacak.
Sokak aylık
yayımlanacak
• ANKARA (ANKA) —
Haftalık Sokak dergisi,
mali sıkıntılar nedeniyle ve
bağımsız yayın politikasını
sürdürebilmek amacıyla
mayıs ayından başlayarak
ayhk olarak yayımlanacak.
Sokak dergisi 27 Ağustos
1989 tarihinde piyasaya
çıkmıştı.
Tarsus'ta
yangın
• TARSUS (Cumhuriyet)
— tçel'in Tarsus ilçesinde
kurulu, Çukurova Sanayi
İşletmeleri'nin genel
müdürlük binası yanında
bulunan konfeksiyon ve
iplik fabrikasının
konfeksiyon bölümünde,
dün henüz belirlenemeyen
bir nedenle yangın çıktı.
Yangın sırasında binlerce
ton pamuk balyasının da
yandığı ve meydana gelen
zarann 20 milyar liranın
üzerinde olduğu bildirildi.
'Hükümet
Lstifa etti*
• BURSA (AA) —
Bursa'da yayımlanan
"Olay" ve "Bursa
Hâkimiyet" gazeteleri 1
nisan dolayısıyla dünkü
sayılarında manşetten
verdikleri şaka haberlerle
okuyucularını şaşırttılar.
Olay gazetesi 1. sayfadan
sürmanşet verdiği haberde
"hükümetin istifa ettiğini"
okuyucularına duyururken
haberin altında "Hepinizi
bir an için sevindirdiğimizi
biliyoruz. Ama ne yazık ki
bu haberimiz doğru değil.
Sadece 1 nisan nedeniyle
şaka yapalım dedik"
notunun yer aldığı görüldü.
Ençok pahahhk
konuşuldu
• tSTANBUL (AA) — Arat
Arastırma ve Danışmanlık
AŞ'nin, aylık güncel
araşürma dizisinin mart ayı
değerlendirmesine göre ayın
en çok konuşulan-tarnşüan
konulannın başında, yüzde
43.4 ile hayat pahalıüğı gekü.
En çok emeklüer ile ev
kadınlannın şikâyetçi
olduklan hayat pahalılığrnı,
terör olaylan izledi. Mart
ayında en çok konuşulan
kişüerde Başbakan Yüdınm
Akbulut yüzde 22 ile ük
sıradaki yerini korudu.
Akbulut'u, yüzde 18.9 ile
Cumhurbaşkanı Turgut Özal -
izledi.
Cindoruk'ım
babası öldti
• IZMtR (Cumhuriyet Ege
Biirosu) — Doğru Yol
Partisi eski genel
başkanlanndan Hüsamettin
Cindoruk'un babası Vasfi
Cindoruk, dün İzmir'de
öldü. Mithatpaşa
Caddesi'ndeki evinde, 95
yaşmda yaşamını yitiren
Vasfi Cindoruk'un cenazesi,
bugün Alsancak Hocazade
Camisi'nde öğle namazı
sonrası kılınacak cenaze
namazından sonra
Karabağlar Paşaköprüsü
Mezarlığı'nda toprağa
verilecek. Hüsamettin
Cindoruk, babasının ölümü
üzerine dün îzmir'e geldi.
Golf alanı için
ön izin
• ANTALYA (AA) —
ESKA'nın Manavgat'ın
Sorgun çamhğında, GAMA
ve Asil Nadir Grubu'nun
da Düzlerçamı orman
alanında golf sahası
kurmak için ön izin
almasının ardından, Koç
Grubu da bu zincire katıldı.
Koç Grubu'na bağlı
Antalya Turizm AŞ'nin
Nebiler köyü yakınlanndaki
Düzlerçamı ormanhğında,
bin dönüm dolayındaki
ağaçlık sahaya, golf alanı
kurmak için ön izin aldığı
bildirildi.