25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/16 DIŞ HABERLER 2 NİSAN 1990 LİTVANYA Moskova yığınak yapıyorDış Haberler Servisi — Sovyetler Birliği Başkanı Mihail Sergeyeviç Ğorbaçov'un Litvanya'nın bağımsızlık karannı geri al- ması isteğiyle yaptığı sert çıkış, Moskova - Vilnius arasındaki gerginliği iyice arttır- dı. Litvanya Devlet Başkanı Vitautas Lands- bergis, Ğorbaçov'un raesajını, "Litvaoya- nın özgürlügüne açık bir tehdit" olarak ni- telendirdi. SSCB Başkanı Gorbaçov, önceki akşam beklenmeyen bir çıkış yaparak Litvanya Parlamentosu'na, bağımsızlık karanrun ge- ri alınması çağnsında bulunmuştu. Gorba- çov, mesajında, karann geri alınmaması durumunda, bunun, "tüm Sovyet halkı" için "tarniri miimkiin olraayan vahim sonuçlar" doğuracağını belirtmişti. Litvanya Cumhuriyeti'nin başkenti Vil- nius'ta ise dün Sovyet askeri birliklerinin ha- reketlerinde kayda değer bir artış gözlendiği bildirildi. Litvanya Parlamentosu Basın Mer4cezi- nden verilen bilgiye göre Vilnius'un merke- zinden yeniden zırhlı personel taşıyıcılan ve askeri kamyonlar geçmeye başladı. Basın merkezindeki görevlDer, aynca Vil- ROMANY4 Yönetim karşıtı yeni gösteri Başkent Bükreş'te dün 3 bin kişi, "Kahrolsun Iliescu", "Kahrolsun komünizm" diye bağırarak gösteri yaptı. Dış Haberler Servisi — Romanya'da Ça- vuşesku sonrası ilk cumhurbaşkanı ve par- lamento seçimleri yaklaşırken dün başkent Bükreş'te Ulusal Kurtuluş Cephesi hüküme- ti karşıtı bir gösteri yapıldı. 20 mayısta ya- pılacak olan cumhurbaşkanlığı seçimi için Liberal Parti Genel Sekreteri Radu Cam- neanu, önceki gün adaylığını açıkladı. Se- çime katılan Uç büyük parti, Ulusal Kurtu- luş Cephesi'ne karşı ittifak oluşturacakla- rını açıkladılar. Başkent Bükreş'te Hür Sendikalar Birli- ği'nın çağrısı üzerine dün düzenlenen gös- teriye yaklaşık 3000 kişinin katıldığı belir- tildi. Birlik merkezi önünde toplanan gösteri- ciler, daha sonra bir kortej oluşturarak hü- kümel merkezinin bulunduğu binaya doğ- ru yürümeye başladılar. Ellerinde resmi sen- dikanın komünizm yanlısı olmasını kınayan pankartlar taşıyan göstericiler, yürüyüş sı- rasında "Kahrolsun Iliescu", "Kahrolsun komünizm", "Yaşasın Temeşvar" şeklinde sloganlar attılar. öte yandan Romanya'da, 20 mayısta yapılacak olan devlet başkanlığı ve parlamento seçimlerinin heyecaru yaşanıyor. Liberal Parti Genel Sekreteri Radu Campe- anu, cumhurbaşkanhğına aday olurken üç büyük parti, seçimlerde Ulusal Kurtuluş Cephesi'ne karşı birleşeceğini açıkladı. Romanya'da Çavuşesku yönetiminin yı- kılmasından sonra ilk kez yapılacak olan se- çimlerde, Ulusal Kurtuluş Cephesi'nin ya- nı sıra çeşitli eğilimlerden pek çok parti ka- tılacak. Cumhurbaşkanlığı için ise önceki gün ilk aday ortaya çıktı. Liberal Parti Ge- nel Sekreteri Radu Campeanu, partisının Bükreş'te yaptığı kongreden sonra düzen- lediği basın toplantısında, cumhurbaşkan- hğına aday olacağım açıkladı. Campeanu, Liberal Parti'nin parlamento seçimleri için Ulusal Köylü Partisi ve sosyal demokratlarla ittifak kuraeağını da bildirdi. Seçime katı- lacak olan küçük partilerin kendilerine ka- tılabileceğini söyleyen Campeanu, böylelikle seçimde Ulusal Kurtuluş Cephesi'ne karşı büyük şanslarının olabilecefini kaydetti. Gözlemciler, Ulusal Birlik Konseyi'nin Baş- kanı lon Iliescu'nun cumhurbaşkanhğına aday olması durumunda, seçilme şansının yüksek olduğunu bildiriyorlar. Başkan lon Diescu, muhalefet par- tilerinin birleşme karanmn açıklanmasının ardından yaptığı televizyon konuşmasında, "kişisel çatışmalardan kaçınma" çağrısın- da bulundu. Oovyetler Birliği Başkanı Mihail Ğorbaçov'un önceki günkü sert çıkışıyla ilgili olarak Litvanya Devlet Başkanı Landsbergis, "Gorbaçov, bizi açıkça tehdit ediyor" dedi. Vilnius'ta Sovyet askeri birlikleri yeniden hareketlenmeye başladılar. Litvanya Parlamentosu, bugün toplanarak Ğorbaçov'un talebini görüşecek. LANDSBERGtS — Açık tthdit nius'taki Sovyet birliklerinin karargâhları- na yeni teçhizat getiren kamyonlar görül- duğünü belirttiler. AA'nın telefonla temas kurduğu basın merkezinden bir gorevli, "Şu anda bekliyo- ruz, olağanustü durum ilan edilebilir diye kaygı duyuyoruz" dedi. Sovyetler Birliği Başkanı Mihail Gorba- çov, önceki gün Litvanya halkına hitaben yayımladığı mesajda, bağımsızlık ilanı ka- rarının geri almmaması halinde bu duru- mun "vahim sonuçlara" yol açabileceği uya- rısında bulunmuştu. Litvanya Basın Merkezi yetkilileri, Sov- yet askerlerinin geçen üç hafta boyunca ara- İıklarla işgal ettikleri resmi binaları Litvanya yetkililerinin denetimine verip vermedikle- ri yolundaki soruya yanıt olarak, bu bina- ların hâlâ aynı askerler tarafından kontrol edildiğini söylediler. Litvanya Devlet Başkanı Landsbergis, Sovyetler Birliği Başkanı Gorbaçov'un yap- tığı çıkışı, "Litvanya'nın özgürlügüne açık bir tehdit" olarak değerlendirdi. AA'nın haberine gore ABD tarafından finanse edi- len "Özgürlnk Radyosu"na bir demeç ve- ren Landsbergis, "Gorbaçov'un Litvanya'- yı böyle tehdit edebilmesinden hayrete düştüm" dedi. Landsbergis, Litvanya Parlamentosu'- nun toplanarak Gprbaçov'un söz konusu mesajını goruşeceğini belirterek bağımsız- lık kararından geri adım atılmayacağını vurguladı. AP'nin haberine göre de Litvan- ya Devlet Başkanı, Vilnius'ta gazetecilere yaptığı açıklamada. "Gorbaçov'un bağım- sızlık karanmn geri alınması istegi, yerine getirilmesi mümkün olmayan birşey" şek- linde konuştu. Landsbergis, bir Litvanya heyetinin, bu- gün Moskova'ya giderek Sovyet yetkilile- riyle goruşeceğini de belirterek "Onlar birie konuşmak istemese bile biz onlarla konuşmalıyız" dedi. Siyasi gözlemciler, Landsbergis'in, Moskova'da yapılacak gö- rüşmelerde "uzlaşma" yollan arayabilece- ğini beürtiyorlar. Gorbaçov'un sert çıkışı, günlerdir süren "sinir savaşı"na yeni bir boyut kazandırır- ken Sovyetler Birliği'nin çeşitli bölgelerin- de Litvanya'nın bağımsızhğını destekleyen gösteriler düzenleniyor. Ajanslar, Mosko- va, Ukrayna'nın başkenti Kiev ve Gurcis- tan'ın başkenti Tiflis'te, Litvanya yanlısı gösteriler düzenlendiğini bildiriyorlar. AZERBAYCAN KP: Saldırılar kışkırtılıyorKP Merkez Komitesi, son on gün içinde Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki silahlı çatışmaların başlatılmasında "çok dikkatli düzenlenmiş kışkırtmaların etkili olduğunu" bildirdi. MOSKOVA (AA) — Azerbaycan Komü- nist Partisi Merkez Komitesi, son on gün içinde Azerbaycan ile Ermenistan arasında- ki sınırda silahlı çatışmaların yeniden baş- latılmasında ve gerginliğin artmasında "çok dikkatli düzenlenmiş kışkırtmalann" etki- li olduğu sonucuna vardı. Merkez Komite'nin önceki gün yaptığı toplantıda, Azerbaycan'daki son durumun değerlendirildiğini bildiren resmi haber ajansı TASS, Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki sınırla Nahçivan özerk cumhu- riyeti çevresinde meydana gelen olaylann "aynntılı bir tablilinin" yapıldığını belirtti. Azerbaycan KP Merkez Komitesi'nin, ki- min sorumlu olduğu konusunda açık bir gö- MOSKOVA YANLISI GÖSTERİ — Litvanya'nın bağımsızlık ilanı halkın büyük bölömü tarafından desteklenirken bir bölümü de bagımsızlığa karşı çıkıyor. Kannas'ta Mos- kova'ya bağlı kalmak isteyenler tarafından düzenlenen gösleride iki asker, konuşma yapan bir göstericiyi alkışlıyor. (Fotoğraf: AP) DIŞ BASIN £t Mihail Gorbaçov'un görünümüGunümuzde Litvanya'da söz konusu olan, yalnızca bir tarihsel haksızlığın tamiri ve halkların kendi kaderlerini tayin hakkı değildir. Gorbaçov'un dış görüntusü ve SSCB'deki reformların geleceği de söz ko- nusudur. Bu gönintü, şimdiye kadar dikkat çeki- ci biçimde olumlu oldu. Sovyetler'in için- deki göruntusünden çok daha olumluydu. Sovyet Başkanı ülkesinin ekonomisini can- landırmada başanlı olamamış olsa bile ken- disini dunyaya açıklığın, şeffaflığın, silahsızlanmanın ve uluslararası yumuşama- run adamı ve özellikle Doğu Avrupa'nın öz- gurluğüne kavuşmasına izin veren kişi olarak kabul mirdi. Oysa şu sıralarda soluklaşan, bu görün- tüdür. Çünkü Sovyetler eski "uydularına" tanıdığı haklan Baltık ülkelerine tanımıyor ve kullamlan yöntemler aynntılanna kadar artık unutulduğu sanılan "Brejnev doktri- ni"nin yöntemlerini anımsatıvor. Endişe verici olduğu kadar sonuçları ön- ceden kestirilemeyen bu askeri eylemler, bir kısım Sovyet basınının "burjuvazinin reslorasyonu" hatta "faşisl tehdif'ten soz etmesi, Litvanya'nın yeni yöneticilerine kar- şı yöneltilen yerme kampanyaları, bütün bunlar, 1968'de Çekoslovakya'da yürütü- len, "Prag Bahan"nın boğulmasından önce görülenleri hatırlatıyor. Gunümuzde tek fark, bu kez glastnostun etkisiyle daha dik kafalı hale gelen basının varlığı. Uzun süre Afganistan'da görev ya- pan KaraKuvvetleri Komutam ve konunım uzmanı General Varennikov, yerel yoneti- cileri "komünistleri kamplara ve hapishanelere" yollama istegi içinde olmak- la suçlayarak Litvanya'da demokrasinin yardımma geldiğini iddia ediyor. Litvanya'- da resmi binalan işgal ederek partinin Mos- kova'ya sadık kalan küçük bir hizbi lehine salt idari çekişmelerin içine giren de ordu oldu. Bu tavırlann daha ağır sonuçlar doğura- cak fiilleri hazırlamaya mı yoksa görüşme- lerin başlatümasının zeminini yaratmaya mı yönelik olduğunu yakın gelecek gösterecek. (27 Mart) rüş belinmediği kışkırtmalarla ilgili olarak halkın bu tuzaklara düşmemesi için gerek- li çabarun harcanması gereği uzerinde gö- rüşbirliği sağlandı. Merkez Komitesi'nin, Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki temel duşmanlık ko- nusu olan Yukarı Karabağ sorununun çö- zümünü de "en öncelikli" amaç olarak be- nimsediği bildirildi. Alman karara göre Azerbaycan yönetimi, yakın gelecekte tüm çabalarını Karabağ so- rununun çözümünde yoğunlaştıracak ve bu amaçla gerekli örgütsel çahşmalar ya- pılacak. Merkez Komitesi, ayrıca Azerbaycan top- lumunun "Tüm sağlıklı güçlerinin, ulusal dirilis kavramı çerçevesinde birlestirilmesi" gerektiği konusunda tam bir goruşbirliği- ne vardığı belirtildi. Merkez Komite'nin toplantısında "kış- kırtma sonucu" olduğu belirtilen son çatış- malarla ilgili olarak bazı ilginç ipuçlan da elde edildiğı bildirildi. Azerbaycan'ın başkenti Bakü'deki iyi ha- ber alan kaynaklardan elde edilen bilgilere göre geçen hafta içinde Ermenistan sınırı üzerindeki Kazak bölgesinde, Azeri sınır köylerine düzenlenen silahlı saldırılarla il- gili olarak tutuklananlardan dört kişinin "ne Rusça ne de Ermenice konuşamadığı" anlaşıldı. Bakü'deki kaynaklar, bu kanıtla Erme- nistan ile Azerbaycan arasında yeniden ger- ginliği tırmandırmak amacıyla çok geniş çaph bir komplonun hazırlandığı yolundaki gorüşlerin ağırlık kazandığını belırtiyorlar. Azınlıklar konferansı Sofya'dan Türk azmlık için garanti KOPENHAG (AA) — Kopenhag'da ça- lışmalarını sürdüren azınlık haklan konfe- ransının Bulgaristan ve Yunanistan'daki Türk azınlığın durumlarını ele alan çalış- ma grubunda, Bulgaristan tnsan Haklan Komitesi üyesi Yulii Bahnev, Turk varlığı- nı kabul ettiklerini bildirdi ve bundan böy- le geçmişteki hatalara düşülmeyeceği konu- sunda garanti verdi. Bahnev'in çalışma grubunda yaptığı açık- lamaya göre Bulgaristan'da Türkçe adları- nı kullanmak isteyen 40 bin Türk asıllıdan 39.900'üne adları geri verildi. Diğerlerinin işlemlerinin de hızla tamamlanacağı bildi- riliyor. Türklerin çıkardığı "Yeni Isık" ga- zetesinin de yeniden yayımlanacağı öğrenil- di. Bu konudaki gelişmeleri, Uluslararası Af örgütü ile Helsinki komiteleri yakından iz- leyecek. Bu arada çalışma grupları, Türkiye'deki Kürtler, Yunanistan ve Bulgaristan'daki Türkler ve Romanya'daki Macarların du- rumlarını ayrı ayrı tartıştılar. Kürtlerle il- gili toplantıda konuşan Prof. Mümtaz Soy- sal, Türk devletine bağlı kişilerin Türk va- tandaşı olduğuna dikkat çekti. Prof. Mümtaz Soysal, "Kiirt sornnu, tn- giliz polilikasının çocoğudur" dedi. Prof. Soysal, Osmanlı İmparatorluğu donemin- de Kuzey Irak'ın Erbil kentinde gorevli tn- giliz istihbarat subayı Yüzbaşı Hamilton ta- rafından kaleme alınmış bir belgeyi de oku- du. Belgede şu göruş yer alıyor: "Kürt mil- liyetçiliği İngiliz polirikasının çocuğudur. Bu çocuğu biz dunyaya getirdik, fakat bundan sonra o kendi kendine büyıiyeceklir." 1%5 nüfus sayımına göre Kürtlerin, nü- fusun ortalama yüzde 7'sini oluşturduğu- na işaret eden Prof. Soysal, bugün Türki- ye"de yaşayan Kürtlerin sayısımn 4-8 milyon arasında değişebileceğini soyledi. Türkiye'de son zamanlarda "Kiirt" keli- mesinin açıkça kullanılabildiğine de işaret eden Prof. Soysal, herkesin anadilini kul- lanma hakkı buiunduğunu, ancak devletin resmi dilinin Türkçe olduğunu ifade etti. HABERLERIN DEVAMI CUNEYT ARCAYUREK yazıyor BAŞKENTTEN AHMETTAN (Baftarafı 1. Sayfada) ren soruya "Olaylar hızla geliş- ti, ama son gelen bilgiler bir da- ha şey... Olayın önemini arttıran nitelikte" diye karşılıyor. TÖ, çağrıya kadar "olayları abartmamak gerekir" diyordu. Toperi açıklık getirtyor: "TÖ, her zaman olayın önemini biliyor- du". Abartmamak gereğine de- ğinirken kamuoyunun "telasa kapılmamasını" istiyormuş da öyle konuşuyormuş! Böylece dün Köşk'ün havası- nı suyunu öğreniyoruz. Bir ger- çek çıkryor ortaya. Muhalefet he- men her hafta Güneydoğu ve te- rör uzerinde konuşuyor, demek ki abartryor, ülkeyi telasa veriyor- du. Telasa 24 saat içinde devlet de katılıyor. inönû, "pür telaş" kabul etti- ği çağrıdan doğan halk tepkisi- ni yumuşatıcı konuşmalara giri- şiyor. Öte yandan ülkenin içine yuvarlandığı bunalımından çıkış yollarını gösterecek, ana ilkeleri Köşk'te sıralamaya hazırlanıyof. Zorunluluk haline dönüşen "se- çim faktörünü", genel tabloyu anlatarak "çok üst düzeyde", daha doğrusu "hükümetin, ikti- dar partisinin dizginlerini elinde tutan" TÖ ile konuşmayı öngö- rûyor. DYP ise Köşk'e "gidip gitmemek" arasında karara va- rabilmek için kamuoyundaki oluşmaların, çağnya bakış açısı- nın "kristalize" olmasını bekli- yor. Dün bir DYP yetkilisi, "Na- sıl gitmeyeceksin? Baksana ba- sına. Köşk'e gitmeyenleri vatan haini ilan etme asamasında" de- di. DYP "Köşk'e gitmek, ama TÖ'nün yüzüne Çankaya'dan in- dirilecegi dahil her gerçeği söylemek" havasına giriyor. Ayağınırl tozu ile İngiltere'den dönen Baykal, liderin verdiği ka- rara karşı çıkmıyor. Partisinin "protokolün ötesine taşan ciddi kararlıhğının değişmeyeceğini" söylüyor. inönü ile İngiltere'de iken üç kez telefonla görûştüğü haberlerini ret ediyor, "Konuş- madık" diyor. "Zirveyi, sorunun çözümüne katkı yapacağına ilişkin kuşkular ile birlikte" yorumlayan Baykal, "Âdeta doğai bir refleks haline geldi. Bellı bir sorun, belli bir ağırlık taşımaya başlayınca he- men bir araya gelip 'hadi çözüverelim' deniyor. İnsanlann bir araya gelmesi bu sorunlann mutlaka daha etkili bir şekilde çözüimesi anlamına gelmez" di- yor. Ana muhalefetin, topluca mu- halefetin "gereksinilen siyasal yeni yapılanmanın bir erken se- çimden geçeceği" görüşüne Köşk zirvesi ne ölçüde hizmet edecek? Dönüp dolaşıp buna- lımlardan seçimle çıkılabileceği yargısına varılıyor. "Bu seçimin Türkiye'de parla- mentoyu, hükümeti ve o parla- mentonun tercihlerine uyan bir cumhurbaşkanını gerektirdiği konusundaki genel anlayışta" hkpbir değişiklik olmamasına kar- şın; Köşk, bu gereksinmeyi kav- rayacak mı, kavrıyor mu? Soru- ya yanrtlar dün, şöyle başiıyor: Halka dayanmayan, güçsüzlü- ğünü güncel fıkralarla halka mal eden bir iktidar, bu görüşü be- nımsemedikçe, Güneydogu'da- ki tırmanma acaba duracak mı? Apo namıyla ün salan Abdullah Öcalan, "1990'daeylemlere da- ha hız vereceklerini" söylüyor. Biliyor ki Ankara'da güçsüz bir hükümet var. Köşk'te bir araya gelerek ülkenin bütünlüğünü ko- rumaya bütün partiler kararlı ol- duklarını yeniden açıklasa bile sonunda Güneydoğu'daki olum- suz gelişmeye "hükümetin" son vermesi gerekir. Hükümet ise iş- düşer" diyor. "Devletin organlan" ne ola ki?.. Üstü ka- palı bir söz. Ama bugüne kadar bu sözden murat edilen, polistir, jandarmadır ve Silahlı Kuvvetler- dir. Başbakan bu güçlerin çalış- malarında "üzerlerine düşeni yapmadıklan" gibi bir kaygıyı mı açıklıyor, bilinmiyor. Akbulut, 12 mart liderler top- lantısına değinerek "orada mu- halefetten noksan bulduğu ted- biıieri söylemesini" istediğıne geliyor. Bugünkü toplantıda "ay- nı isteğin gündeme gıreceği" işaretini veriyor. "Hiçbir önlem söylemeyen" muhalefetin, tek Dünyanın her yerinde devlet başkanlan kaiındaki zirvelerin anlamı olduğuna, bizde de yakın geçmişte aynı toplantılann önemi bilindiğine göre "hiçbir şey çıkmayacak zirve" gelecekte olacakları, zirve fikrini "çürümeye" götürüyor. .- «,._ ün ...,.ü<ı.c>. Apo rahat- ça ateş kesmekten söz ediyor. Tabii belirli koşullarla. Muhalefet, Türkiye'yi içine düştüğü bataktan çıkaracak yo- lu, seçım sözcüğü ile özetlerken Köşk'teki zirvenin hangi sonuç- lara varacağını ANAP lideri, TÖ'- nün biricik Başbakanı, aynı ağ- zı, aynı siyaseti izlemekten onur duyan Akbulut, önceki gece ga- zetecilere açıklıyor. Terörün önlenmesi, hüküme- tin işidir, derken doğruyu dile ge- tiriyor. Tabıi, "hangi hükümetin" sorularını aklına getirmeden. Sonra, "siyasi partilere ve dev- letin organlarına da görev çare olarak "erken seçim" dedi- ğini öne sürerek seçimin "çö- zûm olmadığını" -muhalefet ger- çeği vurgulamaya hazırlanırken zirveden önce- duyuruyor. Akbu- lut bir başka görüşü de yadsıyor. "Ayrıca terör konusunda muha- lefetin güvenlik güçlerine destek olduğunu 12 Mart'ta zaten söytediğine" işaret ederek zirve- den bu konuda da "yeni bir şey" beklemediğini belirtiyor. Akbu- lut'un TÖ'ye özgü görüşleri, ka- rarları, yöntemleri açıkladıgına "inanılıyorsa", son cümlesi, zir- venin yazgısını özetliyor: "Mesele bir fikri desteklemek- ten ibarettir. İlk toplantıdan bu çıktı. Pazartesi günü yapılacak toplantıdan da buna benzer bir sonuç çıkar" diyor. Yani?.. 12 Mart'taki toplantı Meclis Başkam'nın önderliğinde hükümetle muhalefet arasınday- dı. Muhalefet, -Akbulut anımsamıyor- her tür önlemde, ama ne isterse Güneydoğu ve terör için destek vereceğini bil- dirmiştı. O günlerde TÖ'nün, kendini dışlayan bu toplantıyı "sindiremediği" haberleri alın- mış, yazılmıştı. Şayet Akbulut'un bir gece ya- rısı basına söylediği bu fikirler, gerçekten TÖ'yü yansrtıyorsa or- taya çıkan manzara, Köşk'ün "ülkenin bütünlüğünü ve birliği- ni koruyacak tek makamın ken- disi olduğunu" kanıtlamaya, 12 Mart'ı Köşk'le perçinlemeyeyö- neldiğini gösteriyor. Sindireme- diği 12 Mart'ı, 2 Nisan'la vazge- çemeyeceği konumuna taşıyor. Kuşkusuz toplantı sona erme- den zirveyi "zırvaya" bağlamak olanaksız. Ne var ki dün muha- lefet kulisleri zirveden "fazla bir şey beklemediklerini" açıkça söylüyorlardı. Dünyanın her ye- rinde devlet başkanlan katında- ki zirvelerin anlamı olduğuna, bizde de yakın geçmişte aynı toplantılann önemi bilindiğine göre "hiçbir şey çıkmayacak zirve" gelecekte olacakları, zir- ve fikrini "çürümeye" götürüyor. ANAP iktidarı elinde her ku- rum yedi yılda nasıl çürüdüyse, anayasada yazılmayan "zirve" ve önemi de aynı zemine oturu- yor. (Baştarafi 1. Sayfada) dürücudür. Devlet dnyarlılıgı SHP, Inönü'nün başkanlığında cumartesi ve pazan "Çankaya zir- vesi"nin önünü, arkasım tartış- makla geçirdi. SHP liderinin bu tartışmayı yapmadan, hatta ve hatta Özal'ın zirve çağnsı henüz ortada degilken "Katıhnm" deme- si eleştirilere uğradı. Ancak bu eleştirilerin özünde, izlenen Çan- kaya'yı protesto politikasından bu kadar çabuk vazgeçilmesinin sı- kıntısı yauyor. Yoksa SHP'de kim- se Genel Başkan'ı "gayri de- mokrat" veya "dediğim dedikçi" olacak görmüyor. "Protesto pohtikası"ndan niçin vazgeçildi? Bu soruya İnönü'nün yanıtı, "Vazgeçme falan yok. Ama ülke bütünlüğü söz konusu olunca akan sular durur, durmalıdır" bi- çiminde. Oğul tnönü'nün, baba İnönü'den aldığı "devlet duyar- lılığı" nedeni ile başka bir tutum sergileyemeyeceği partüi-partisiz herkesin malumu. Karşısındaki ne ölçude ince politika hesaplan için- de olursa olsun SHP lideri, tutu- munu bu hesaplara göre değil de ülkenin ulusal bütünlüğüne, de- mokrasinin temel ilkelerine göre belirliyor. Aşın tedbirlilik DYP'nın, daha doğrusu DYP li- deri Süleyman Demirel'in tutumu biraz daha farklı. "Ağzı sütten iki kez yandığı", ikinci kez yandığın- da da ocağın başındakiler arasın- da bugünkü Cumhurbaşkanı bu- lunduğu için Demirel, kendi deyişi ile aşırı "mudebbir..." Bu "tedbirlilik" ile eski çırağırun, var- sa ince hesaplarına kamuoyunun dikkatini çekmeye yöneldi. Çağnmn üzerinden dört gün geçtiği halde hâlâ açık seçik "Ka- tılıyorum" dememesi, "evet"ini son saate saklaması, bu hesaplar uzerinde kamuoyunu duyarlı kıl- mak, "Düşündü taşmdı, sonunda memleket sevgisi politika hırsın- dan baskın çıktı" dedirtmek için. Çevresinden alınan bilgilerden edinilen izlenim, DYP liderinin tu- tumu eğer lnönü.peşin olarak "evet" demeseydi ve Demirel ile birlikte davranmak isteseydi, Özal'ı böyle bir çağnyı yaptığma pişman etmek olacaktı. Bu olasılık yine de ortadan kalkmış değil. Aldığımız bilgiler, Demirel'in Çankaya toplantısında Özal'a siyasal yaşamının en ağır sözlerini söyleyeceği ve bunlan uy- gun biçimde toplantıdan sonra ya- pacağı açıklamalarla kamuoyuna da cıtlatacağı yolunda. Ulusal mutabakat İnönü de Demirel de bugün öğ- leden sonra Çankaya'da kendile- rinden destek isteyen Özal'a farklı sözcuklerle şunları söyleyecekler: "Güneydoğu'daki olaylarla ilgili parti olarak ustümüze ne düşüyor- sa daha fazlasını yapmaya hazırız ve yapacağız. Ama bu konuda bi- zim size vereceğimiz desteğin hiç- bir önemi yoktur. Sizin asıl hal- kın desteğine ihtiyacınız vardır. Halkın desteğini sağlamanın tek yolu ise seçimdir. Mevcut iktidarı muhalefetin desteği değil, halkın ' desteği ayakta tutabilir. Ülke bü- tunlüğünu sağlamak için seçim- den çıkmış güçlü bir devlet iktida- • n dışında elinizde hiçbir seçenek yokturî' Cumhurbaşkanı'nın, toplantıda konuyu, alınacak önlemlerin ay-. ruıtılan, bölücülüğe karşı uygula- nacak girişimlerin çeşitleri uzerin- de odaklaştıracağı belirtiliyor. İki parti liderine de Milli Güvenlik, Kurulu'nda belirlenen önlemler hakkında bilgi vereceği, bu konu- da görüşlerini alacağı kaydedili- yor. Hatta bunun için Olağanüs-. tü Hal Bölge Valisi Hayri Kozak- çıoğlu ile "diğer askeri ve sivil yetkililerin" görüşmede hazır bu- lunarak "gerekirse bilgi vermeleri" bekleniyor bekleniyor. Cumhur- başkanı, iki muhalefet liderini de _ bir anlamda Milli Güvenlik Kuru- '• lu'na dahil ederek son günlerde! tartışılan "ulusal mutabakat, hükümeti" önerisini çok çok ha- fıf dozda uygulamaya sokmak is- tiyor. Ama iki liderin de seçimden başka çözüme "evet" demeyecek- leri kesin. Cumhurbaşkanı özal için bu- günkü zirve, gerçek bir dönemeç olacak; dönse de, dönmese de... ; Çünkü sonunda, kendi başına ! Çankaya'da oturamayacağım, mu- . halefete kulak vermeden, ülkenih yönetilemeyeceğini kavrayan ve İnönü ile DemirePi >-anına çağır- mak zorunda kalan özal'ın ken- , disidir. Özal, artık, muhalefet liderle- rine çağrı mektubu yazmadan ön- ceki özal değildir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle