Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/16 DIŞ HABERLER 2 NİSAN 1990
LİTVANYA
Moskova yığınak yapıyorDış Haberler Servisi — Sovyetler Birliği
Başkanı Mihail Sergeyeviç Ğorbaçov'un
Litvanya'nın bağımsızlık karannı geri al-
ması isteğiyle yaptığı sert çıkış, Moskova
- Vilnius arasındaki gerginliği iyice arttır-
dı. Litvanya Devlet Başkanı Vitautas Lands-
bergis, Ğorbaçov'un raesajını, "Litvaoya-
nın özgürlügüne açık bir tehdit" olarak ni-
telendirdi.
SSCB Başkanı Gorbaçov, önceki akşam
beklenmeyen bir çıkış yaparak Litvanya
Parlamentosu'na, bağımsızlık karanrun ge-
ri alınması çağnsında bulunmuştu. Gorba-
çov, mesajında, karann geri alınmaması
durumunda, bunun, "tüm Sovyet halkı"
için "tarniri miimkiin olraayan vahim
sonuçlar" doğuracağını belirtmişti.
Litvanya Cumhuriyeti'nin başkenti Vil-
nius'ta ise dün Sovyet askeri birliklerinin ha-
reketlerinde kayda değer bir artış gözlendiği
bildirildi.
Litvanya Parlamentosu Basın Mer4cezi-
nden verilen bilgiye göre Vilnius'un merke-
zinden yeniden zırhlı personel taşıyıcılan ve
askeri kamyonlar geçmeye başladı.
Basın merkezindeki görevlDer, aynca Vil-
ROMANY4
Yönetim
karşıtı
yeni gösteri
Başkent Bükreş'te dün 3 bin kişi,
"Kahrolsun Iliescu", "Kahrolsun
komünizm" diye bağırarak gösteri
yaptı.
Dış Haberler Servisi — Romanya'da Ça-
vuşesku sonrası ilk cumhurbaşkanı ve par-
lamento seçimleri yaklaşırken dün başkent
Bükreş'te Ulusal Kurtuluş Cephesi hüküme-
ti karşıtı bir gösteri yapıldı. 20 mayısta ya-
pılacak olan cumhurbaşkanlığı seçimi için
Liberal Parti Genel Sekreteri Radu Cam-
neanu, önceki gün adaylığını açıkladı. Se-
çime katılan Uç büyük parti, Ulusal Kurtu-
luş Cephesi'ne karşı ittifak oluşturacakla-
rını açıkladılar.
Başkent Bükreş'te Hür Sendikalar Birli-
ği'nın çağrısı üzerine dün düzenlenen gös-
teriye yaklaşık 3000 kişinin katıldığı belir-
tildi.
Birlik merkezi önünde toplanan gösteri-
ciler, daha sonra bir kortej oluşturarak hü-
kümel merkezinin bulunduğu binaya doğ-
ru yürümeye başladılar. Ellerinde resmi sen-
dikanın komünizm yanlısı olmasını kınayan
pankartlar taşıyan göstericiler, yürüyüş sı-
rasında "Kahrolsun Iliescu", "Kahrolsun
komünizm", "Yaşasın Temeşvar" şeklinde
sloganlar attılar.
öte yandan Romanya'da, 20
mayısta yapılacak olan devlet başkanlığı ve
parlamento seçimlerinin heyecaru yaşanıyor.
Liberal Parti Genel Sekreteri Radu Campe-
anu, cumhurbaşkanhğına aday olurken üç
büyük parti, seçimlerde Ulusal Kurtuluş
Cephesi'ne karşı birleşeceğini açıkladı.
Romanya'da Çavuşesku yönetiminin yı-
kılmasından sonra ilk kez yapılacak olan se-
çimlerde, Ulusal Kurtuluş Cephesi'nin ya-
nı sıra çeşitli eğilimlerden pek çok parti ka-
tılacak. Cumhurbaşkanlığı için ise önceki
gün ilk aday ortaya çıktı. Liberal Parti Ge-
nel Sekreteri Radu Campeanu, partisının
Bükreş'te yaptığı kongreden sonra düzen-
lediği basın toplantısında, cumhurbaşkan-
hğına aday olacağım açıkladı. Campeanu,
Liberal Parti'nin parlamento seçimleri için
Ulusal Köylü Partisi ve sosyal demokratlarla
ittifak kuraeağını da bildirdi. Seçime katı-
lacak olan küçük partilerin kendilerine ka-
tılabileceğini söyleyen Campeanu, böylelikle
seçimde Ulusal Kurtuluş Cephesi'ne karşı
büyük şanslarının olabilecefini kaydetti.
Gözlemciler, Ulusal Birlik Konseyi'nin Baş-
kanı lon Iliescu'nun cumhurbaşkanhğına
aday olması durumunda, seçilme şansının
yüksek olduğunu bildiriyorlar.
Başkan lon Diescu, muhalefet par-
tilerinin birleşme karanmn açıklanmasının
ardından yaptığı televizyon konuşmasında,
"kişisel çatışmalardan kaçınma" çağrısın-
da bulundu.
Oovyetler Birliği Başkanı Mihail
Ğorbaçov'un önceki günkü sert çıkışıyla
ilgili olarak Litvanya Devlet Başkanı
Landsbergis, "Gorbaçov, bizi açıkça
tehdit ediyor" dedi. Vilnius'ta Sovyet
askeri birlikleri yeniden hareketlenmeye
başladılar. Litvanya Parlamentosu,
bugün toplanarak Ğorbaçov'un talebini
görüşecek. LANDSBERGtS — Açık tthdit
nius'taki Sovyet birliklerinin karargâhları-
na yeni teçhizat getiren kamyonlar görül-
duğünü belirttiler.
AA'nın telefonla temas kurduğu basın
merkezinden bir gorevli, "Şu anda bekliyo-
ruz, olağanustü durum ilan edilebilir diye
kaygı duyuyoruz" dedi.
Sovyetler Birliği Başkanı Mihail Gorba-
çov, önceki gün Litvanya halkına hitaben
yayımladığı mesajda, bağımsızlık ilanı ka-
rarının geri almmaması halinde bu duru-
mun "vahim sonuçlara" yol açabileceği uya-
rısında bulunmuştu.
Litvanya Basın Merkezi yetkilileri, Sov-
yet askerlerinin geçen üç hafta boyunca ara-
İıklarla işgal ettikleri resmi binaları Litvanya
yetkililerinin denetimine verip vermedikle-
ri yolundaki soruya yanıt olarak, bu bina-
ların hâlâ aynı askerler tarafından kontrol
edildiğini söylediler.
Litvanya Devlet Başkanı Landsbergis,
Sovyetler Birliği Başkanı Gorbaçov'un yap-
tığı çıkışı, "Litvanya'nın özgürlügüne açık
bir tehdit" olarak değerlendirdi. AA'nın
haberine gore ABD tarafından finanse edi-
len "Özgürlnk Radyosu"na bir demeç ve-
ren Landsbergis, "Gorbaçov'un Litvanya'-
yı böyle tehdit edebilmesinden hayrete
düştüm" dedi.
Landsbergis, Litvanya Parlamentosu'-
nun toplanarak Gprbaçov'un söz konusu
mesajını goruşeceğini belirterek bağımsız-
lık kararından geri adım atılmayacağını
vurguladı. AP'nin haberine göre de Litvan-
ya Devlet Başkanı, Vilnius'ta gazetecilere
yaptığı açıklamada. "Gorbaçov'un bağım-
sızlık karanmn geri alınması istegi, yerine
getirilmesi mümkün olmayan birşey" şek-
linde konuştu.
Landsbergis, bir Litvanya heyetinin, bu-
gün Moskova'ya giderek Sovyet yetkilile-
riyle goruşeceğini de belirterek "Onlar birie
konuşmak istemese bile biz onlarla
konuşmalıyız" dedi. Siyasi gözlemciler,
Landsbergis'in, Moskova'da yapılacak gö-
rüşmelerde "uzlaşma" yollan arayabilece-
ğini beürtiyorlar.
Gorbaçov'un sert çıkışı, günlerdir süren
"sinir savaşı"na yeni bir boyut kazandırır-
ken Sovyetler Birliği'nin çeşitli bölgelerin-
de Litvanya'nın bağımsızhğını destekleyen
gösteriler düzenleniyor. Ajanslar, Mosko-
va, Ukrayna'nın başkenti Kiev ve Gurcis-
tan'ın başkenti Tiflis'te, Litvanya yanlısı
gösteriler düzenlendiğini bildiriyorlar.
AZERBAYCAN
KP: Saldırılar
kışkırtılıyorKP Merkez Komitesi, son on gün içinde Azerbaycan ile
Ermenistan arasındaki silahlı çatışmaların başlatılmasında
"çok dikkatli düzenlenmiş kışkırtmaların etkili olduğunu"
bildirdi.
MOSKOVA (AA) — Azerbaycan Komü-
nist Partisi Merkez Komitesi, son on gün
içinde Azerbaycan ile Ermenistan arasında-
ki sınırda silahlı çatışmaların yeniden baş-
latılmasında ve gerginliğin artmasında "çok
dikkatli düzenlenmiş kışkırtmalann" etki-
li olduğu sonucuna vardı.
Merkez Komite'nin önceki gün yaptığı
toplantıda, Azerbaycan'daki son durumun
değerlendirildiğini bildiren resmi haber
ajansı TASS, Ermenistan ile Azerbaycan
arasındaki sınırla Nahçivan özerk cumhu-
riyeti çevresinde meydana gelen olaylann
"aynntılı bir tablilinin" yapıldığını belirtti.
Azerbaycan KP Merkez Komitesi'nin, ki-
min sorumlu olduğu konusunda açık bir gö-
MOSKOVA YANLISI GÖSTERİ — Litvanya'nın bağımsızlık ilanı halkın büyük bölömü tarafından desteklenirken bir bölümü de bagımsızlığa karşı çıkıyor. Kannas'ta Mos-
kova'ya bağlı kalmak isteyenler tarafından düzenlenen gösleride iki asker, konuşma yapan bir göstericiyi alkışlıyor. (Fotoğraf: AP)
DIŞ BASIN £t
Mihail Gorbaçov'un görünümüGunümuzde Litvanya'da söz konusu
olan, yalnızca bir tarihsel haksızlığın tamiri
ve halkların kendi kaderlerini tayin hakkı
değildir. Gorbaçov'un dış görüntusü ve
SSCB'deki reformların geleceği de söz ko-
nusudur.
Bu gönintü, şimdiye kadar dikkat çeki-
ci biçimde olumlu oldu. Sovyetler'in için-
deki göruntusünden çok daha olumluydu.
Sovyet Başkanı ülkesinin ekonomisini can-
landırmada başanlı olamamış olsa bile ken-
disini dunyaya açıklığın, şeffaflığın,
silahsızlanmanın ve uluslararası yumuşama-
run adamı ve özellikle Doğu Avrupa'nın öz-
gurluğüne kavuşmasına izin veren kişi
olarak kabul mirdi.
Oysa şu sıralarda soluklaşan, bu görün-
tüdür. Çünkü Sovyetler eski "uydularına"
tanıdığı haklan Baltık ülkelerine tanımıyor
ve kullamlan yöntemler aynntılanna kadar
artık unutulduğu sanılan "Brejnev doktri-
ni"nin yöntemlerini anımsatıvor.
Endişe verici olduğu kadar sonuçları ön-
ceden kestirilemeyen bu askeri eylemler, bir
kısım Sovyet basınının "burjuvazinin
reslorasyonu" hatta "faşisl tehdif'ten soz
etmesi, Litvanya'nın yeni yöneticilerine kar-
şı yöneltilen yerme kampanyaları, bütün
bunlar, 1968'de Çekoslovakya'da yürütü-
len, "Prag Bahan"nın boğulmasından önce
görülenleri hatırlatıyor.
Gunümuzde tek fark, bu kez glastnostun
etkisiyle daha dik kafalı hale gelen basının
varlığı. Uzun süre Afganistan'da görev ya-
pan KaraKuvvetleri Komutam ve konunım
uzmanı General Varennikov, yerel yoneti-
cileri "komünistleri kamplara ve
hapishanelere" yollama istegi içinde olmak-
la suçlayarak Litvanya'da demokrasinin
yardımma geldiğini iddia ediyor. Litvanya'-
da resmi binalan işgal ederek partinin Mos-
kova'ya sadık kalan küçük bir hizbi lehine
salt idari çekişmelerin içine giren de ordu
oldu.
Bu tavırlann daha ağır sonuçlar doğura-
cak fiilleri hazırlamaya mı yoksa görüşme-
lerin başlatümasının zeminini yaratmaya mı
yönelik olduğunu yakın gelecek gösterecek.
(27 Mart)
rüş belinmediği kışkırtmalarla ilgili olarak
halkın bu tuzaklara düşmemesi için gerek-
li çabarun harcanması gereği uzerinde gö-
rüşbirliği sağlandı.
Merkez Komitesi'nin, Ermenistan ile
Azerbaycan arasındaki temel duşmanlık ko-
nusu olan Yukarı Karabağ sorununun çö-
zümünü de "en öncelikli" amaç olarak be-
nimsediği bildirildi.
Alman karara göre Azerbaycan yönetimi,
yakın gelecekte tüm çabalarını Karabağ so-
rununun çözümünde yoğunlaştıracak ve bu
amaçla gerekli örgütsel çahşmalar ya-
pılacak.
Merkez Komitesi, ayrıca Azerbaycan top-
lumunun "Tüm sağlıklı güçlerinin, ulusal
dirilis kavramı çerçevesinde birlestirilmesi"
gerektiği konusunda tam bir goruşbirliği-
ne vardığı belirtildi.
Merkez Komite'nin toplantısında "kış-
kırtma sonucu" olduğu belirtilen son çatış-
malarla ilgili olarak bazı ilginç ipuçlan da
elde edildiğı bildirildi.
Azerbaycan'ın başkenti Bakü'deki iyi ha-
ber alan kaynaklardan elde edilen bilgilere
göre geçen hafta içinde Ermenistan sınırı
üzerindeki Kazak bölgesinde, Azeri sınır
köylerine düzenlenen silahlı saldırılarla il-
gili olarak tutuklananlardan dört kişinin
"ne Rusça ne de Ermenice konuşamadığı"
anlaşıldı.
Bakü'deki kaynaklar, bu kanıtla Erme-
nistan ile Azerbaycan arasında yeniden ger-
ginliği tırmandırmak amacıyla çok geniş
çaph bir komplonun hazırlandığı yolundaki
gorüşlerin ağırlık kazandığını belırtiyorlar.
Azınlıklar konferansı
Sofya'dan
Türk azmlık
için garanti
KOPENHAG (AA) — Kopenhag'da ça-
lışmalarını sürdüren azınlık haklan konfe-
ransının Bulgaristan ve Yunanistan'daki
Türk azınlığın durumlarını ele alan çalış-
ma grubunda, Bulgaristan tnsan Haklan
Komitesi üyesi Yulii Bahnev, Turk varlığı-
nı kabul ettiklerini bildirdi ve bundan böy-
le geçmişteki hatalara düşülmeyeceği konu-
sunda garanti verdi.
Bahnev'in çalışma grubunda yaptığı açık-
lamaya göre Bulgaristan'da Türkçe adları-
nı kullanmak isteyen 40 bin Türk asıllıdan
39.900'üne adları geri verildi. Diğerlerinin
işlemlerinin de hızla tamamlanacağı bildi-
riliyor. Türklerin çıkardığı "Yeni Isık" ga-
zetesinin de yeniden yayımlanacağı öğrenil-
di. Bu konudaki gelişmeleri, Uluslararası Af
örgütü ile Helsinki komiteleri yakından iz-
leyecek.
Bu arada çalışma grupları, Türkiye'deki
Kürtler, Yunanistan ve Bulgaristan'daki
Türkler ve Romanya'daki Macarların du-
rumlarını ayrı ayrı tartıştılar. Kürtlerle il-
gili toplantıda konuşan Prof. Mümtaz Soy-
sal, Türk devletine bağlı kişilerin Türk va-
tandaşı olduğuna dikkat çekti.
Prof. Mümtaz Soysal, "Kiirt sornnu, tn-
giliz polilikasının çocoğudur" dedi. Prof.
Soysal, Osmanlı İmparatorluğu donemin-
de Kuzey Irak'ın Erbil kentinde gorevli tn-
giliz istihbarat subayı Yüzbaşı Hamilton ta-
rafından kaleme alınmış bir belgeyi de oku-
du. Belgede şu göruş yer alıyor: "Kürt mil-
liyetçiliği İngiliz polirikasının çocuğudur. Bu
çocuğu biz dunyaya getirdik, fakat bundan
sonra o kendi kendine büyıiyeceklir."
1%5 nüfus sayımına göre Kürtlerin, nü-
fusun ortalama yüzde 7'sini oluşturduğu-
na işaret eden Prof. Soysal, bugün Türki-
ye"de yaşayan Kürtlerin sayısımn 4-8 milyon
arasında değişebileceğini soyledi.
Türkiye'de son zamanlarda "Kiirt" keli-
mesinin açıkça kullanılabildiğine de işaret
eden Prof. Soysal, herkesin anadilini kul-
lanma hakkı buiunduğunu, ancak devletin
resmi dilinin Türkçe olduğunu ifade etti.
HABERLERIN DEVAMI
CUNEYT ARCAYUREK yazıyor BAŞKENTTEN AHMETTAN
(Baftarafı 1. Sayfada)
ren soruya "Olaylar hızla geliş-
ti, ama son gelen bilgiler bir da-
ha şey... Olayın önemini arttıran
nitelikte" diye karşılıyor.
TÖ, çağrıya kadar "olayları
abartmamak gerekir" diyordu.
Toperi açıklık getirtyor: "TÖ, her
zaman olayın önemini biliyor-
du". Abartmamak gereğine de-
ğinirken kamuoyunun "telasa
kapılmamasını" istiyormuş da
öyle konuşuyormuş!
Böylece dün Köşk'ün havası-
nı suyunu öğreniyoruz. Bir ger-
çek çıkryor ortaya. Muhalefet he-
men her hafta Güneydoğu ve te-
rör uzerinde konuşuyor, demek
ki abartryor, ülkeyi telasa veriyor-
du. Telasa 24 saat içinde devlet
de katılıyor.
inönû, "pür telaş" kabul etti-
ği çağrıdan doğan halk tepkisi-
ni yumuşatıcı konuşmalara giri-
şiyor. Öte yandan ülkenin içine
yuvarlandığı bunalımından çıkış
yollarını gösterecek, ana ilkeleri
Köşk'te sıralamaya hazırlanıyof.
Zorunluluk haline dönüşen "se-
çim faktörünü", genel tabloyu
anlatarak "çok üst düzeyde",
daha doğrusu "hükümetin, ikti-
dar partisinin dizginlerini elinde
tutan" TÖ ile konuşmayı öngö-
rûyor.
DYP ise Köşk'e "gidip
gitmemek" arasında karara va-
rabilmek için kamuoyundaki
oluşmaların, çağnya bakış açısı-
nın "kristalize" olmasını bekli-
yor. Dün bir DYP yetkilisi, "Na-
sıl gitmeyeceksin? Baksana ba-
sına. Köşk'e gitmeyenleri vatan
haini ilan etme asamasında" de-
di.
DYP "Köşk'e gitmek, ama
TÖ'nün yüzüne Çankaya'dan in-
dirilecegi dahil her gerçeği
söylemek" havasına giriyor.
Ayağınırl tozu ile İngiltere'den
dönen Baykal, liderin verdiği ka-
rara karşı çıkmıyor. Partisinin
"protokolün ötesine taşan ciddi
kararlıhğının değişmeyeceğini"
söylüyor. inönü ile İngiltere'de
iken üç kez telefonla görûştüğü
haberlerini ret ediyor, "Konuş-
madık" diyor.
"Zirveyi, sorunun çözümüne
katkı yapacağına ilişkin kuşkular
ile birlikte" yorumlayan Baykal,
"Âdeta doğai bir refleks haline
geldi. Bellı bir sorun, belli bir
ağırlık taşımaya başlayınca he-
men bir araya gelip 'hadi
çözüverelim' deniyor. İnsanlann
bir araya gelmesi bu sorunlann
mutlaka daha etkili bir şekilde
çözüimesi anlamına gelmez" di-
yor.
Ana muhalefetin, topluca mu-
halefetin "gereksinilen siyasal
yeni yapılanmanın bir erken se-
çimden geçeceği" görüşüne
Köşk zirvesi ne ölçüde hizmet
edecek? Dönüp dolaşıp buna-
lımlardan seçimle çıkılabileceği
yargısına varılıyor.
"Bu seçimin Türkiye'de parla-
mentoyu, hükümeti ve o parla-
mentonun tercihlerine uyan bir
cumhurbaşkanını gerektirdiği
konusundaki genel anlayışta"
hkpbir değişiklik olmamasına kar-
şın; Köşk, bu gereksinmeyi kav-
rayacak mı, kavrıyor mu? Soru-
ya yanrtlar dün, şöyle başiıyor:
Halka dayanmayan, güçsüzlü-
ğünü güncel fıkralarla halka mal
eden bir iktidar, bu görüşü be-
nımsemedikçe, Güneydogu'da-
ki tırmanma acaba duracak mı?
Apo namıyla ün salan Abdullah
Öcalan, "1990'daeylemlere da-
ha hız vereceklerini" söylüyor.
Biliyor ki Ankara'da güçsüz bir
hükümet var. Köşk'te bir araya
gelerek ülkenin bütünlüğünü ko-
rumaya bütün partiler kararlı ol-
duklarını yeniden açıklasa bile
sonunda Güneydoğu'daki olum-
suz gelişmeye "hükümetin" son
vermesi gerekir. Hükümet ise iş-
düşer" diyor. "Devletin
organlan" ne ola ki?.. Üstü ka-
palı bir söz. Ama bugüne kadar
bu sözden murat edilen, polistir,
jandarmadır ve Silahlı Kuvvetler-
dir. Başbakan bu güçlerin çalış-
malarında "üzerlerine düşeni
yapmadıklan" gibi bir kaygıyı mı
açıklıyor, bilinmiyor.
Akbulut, 12 mart liderler top-
lantısına değinerek "orada mu-
halefetten noksan bulduğu ted-
biıieri söylemesini" istediğıne
geliyor. Bugünkü toplantıda "ay-
nı isteğin gündeme gıreceği"
işaretini veriyor. "Hiçbir önlem
söylemeyen" muhalefetin, tek
Dünyanın her yerinde devlet başkanlan kaiındaki
zirvelerin anlamı olduğuna, bizde de yakın geçmişte
aynı toplantılann önemi bilindiğine göre "hiçbir şey
çıkmayacak zirve" gelecekte olacakları, zirve fikrini
"çürümeye" götürüyor.
.- «,._ ün ...,.ü<ı.c>. Apo rahat-
ça ateş kesmekten söz ediyor.
Tabii belirli koşullarla.
Muhalefet, Türkiye'yi içine
düştüğü bataktan çıkaracak yo-
lu, seçım sözcüğü ile özetlerken
Köşk'teki zirvenin hangi sonuç-
lara varacağını ANAP lideri, TÖ'-
nün biricik Başbakanı, aynı ağ-
zı, aynı siyaseti izlemekten onur
duyan Akbulut, önceki gece ga-
zetecilere açıklıyor.
Terörün önlenmesi, hüküme-
tin işidir, derken doğruyu dile ge-
tiriyor. Tabıi, "hangi hükümetin"
sorularını aklına getirmeden.
Sonra, "siyasi partilere ve dev-
letin organlarına da görev
çare olarak "erken seçim" dedi-
ğini öne sürerek seçimin "çö-
zûm olmadığını" -muhalefet ger-
çeği vurgulamaya hazırlanırken
zirveden önce- duyuruyor. Akbu-
lut bir başka görüşü de yadsıyor.
"Ayrıca terör konusunda muha-
lefetin güvenlik güçlerine destek
olduğunu 12 Mart'ta zaten
söytediğine" işaret ederek zirve-
den bu konuda da "yeni bir şey"
beklemediğini belirtiyor. Akbu-
lut'un TÖ'ye özgü görüşleri, ka-
rarları, yöntemleri açıkladıgına
"inanılıyorsa", son cümlesi, zir-
venin yazgısını özetliyor:
"Mesele bir fikri desteklemek-
ten ibarettir. İlk toplantıdan bu
çıktı. Pazartesi günü yapılacak
toplantıdan da buna benzer bir
sonuç çıkar" diyor.
Yani?.. 12 Mart'taki toplantı
Meclis Başkam'nın önderliğinde
hükümetle muhalefet arasınday-
dı. Muhalefet, -Akbulut
anımsamıyor- her tür önlemde,
ama ne isterse Güneydoğu ve
terör için destek vereceğini bil-
dirmiştı. O günlerde TÖ'nün,
kendini dışlayan bu toplantıyı
"sindiremediği" haberleri alın-
mış, yazılmıştı.
Şayet Akbulut'un bir gece ya-
rısı basına söylediği bu fikirler,
gerçekten TÖ'yü yansrtıyorsa or-
taya çıkan manzara, Köşk'ün
"ülkenin bütünlüğünü ve birliği-
ni koruyacak tek makamın ken-
disi olduğunu" kanıtlamaya, 12
Mart'ı Köşk'le perçinlemeyeyö-
neldiğini gösteriyor. Sindireme-
diği 12 Mart'ı, 2 Nisan'la vazge-
çemeyeceği konumuna taşıyor.
Kuşkusuz toplantı sona erme-
den zirveyi "zırvaya" bağlamak
olanaksız. Ne var ki dün muha-
lefet kulisleri zirveden "fazla bir
şey beklemediklerini" açıkça
söylüyorlardı. Dünyanın her ye-
rinde devlet başkanlan katında-
ki zirvelerin anlamı olduğuna,
bizde de yakın geçmişte aynı
toplantılann önemi bilindiğine
göre "hiçbir şey çıkmayacak
zirve" gelecekte olacakları, zir-
ve fikrini "çürümeye" götürüyor.
ANAP iktidarı elinde her ku-
rum yedi yılda nasıl çürüdüyse,
anayasada yazılmayan "zirve"
ve önemi de aynı zemine oturu-
yor.
(Baştarafi 1. Sayfada)
dürücudür.
Devlet dnyarlılıgı
SHP, Inönü'nün başkanlığında
cumartesi ve pazan "Çankaya zir-
vesi"nin önünü, arkasım tartış-
makla geçirdi. SHP liderinin bu
tartışmayı yapmadan, hatta ve
hatta Özal'ın zirve çağnsı henüz
ortada degilken "Katıhnm" deme-
si eleştirilere uğradı. Ancak bu
eleştirilerin özünde, izlenen Çan-
kaya'yı protesto politikasından bu
kadar çabuk vazgeçilmesinin sı-
kıntısı yauyor. Yoksa SHP'de kim-
se Genel Başkan'ı "gayri de-
mokrat" veya "dediğim dedikçi"
olacak görmüyor.
"Protesto pohtikası"ndan niçin
vazgeçildi?
Bu soruya İnönü'nün yanıtı,
"Vazgeçme falan yok. Ama ülke
bütünlüğü söz konusu olunca
akan sular durur, durmalıdır" bi-
çiminde. Oğul tnönü'nün, baba
İnönü'den aldığı "devlet duyar-
lılığı" nedeni ile başka bir tutum
sergileyemeyeceği partüi-partisiz
herkesin malumu. Karşısındaki ne
ölçude ince politika hesaplan için-
de olursa olsun SHP lideri, tutu-
munu bu hesaplara göre değil de
ülkenin ulusal bütünlüğüne, de-
mokrasinin temel ilkelerine göre
belirliyor.
Aşın tedbirlilik
DYP'nın, daha doğrusu DYP li-
deri Süleyman Demirel'in tutumu
biraz daha farklı. "Ağzı sütten iki
kez yandığı", ikinci kez yandığın-
da da ocağın başındakiler arasın-
da bugünkü Cumhurbaşkanı bu-
lunduğu için Demirel, kendi deyişi
ile aşırı "mudebbir..." Bu
"tedbirlilik" ile eski çırağırun, var-
sa ince hesaplarına kamuoyunun
dikkatini çekmeye yöneldi.
Çağnmn üzerinden dört gün
geçtiği halde hâlâ açık seçik "Ka-
tılıyorum" dememesi, "evet"ini
son saate saklaması, bu hesaplar
uzerinde kamuoyunu duyarlı kıl-
mak, "Düşündü taşmdı, sonunda
memleket sevgisi politika hırsın-
dan baskın çıktı" dedirtmek için.
Çevresinden alınan bilgilerden
edinilen izlenim, DYP liderinin tu-
tumu eğer lnönü.peşin olarak
"evet" demeseydi ve Demirel ile
birlikte davranmak isteseydi,
Özal'ı böyle bir çağnyı yaptığma
pişman etmek olacaktı.
Bu olasılık yine de ortadan
kalkmış değil. Aldığımız bilgiler,
Demirel'in Çankaya toplantısında
Özal'a siyasal yaşamının en ağır
sözlerini söyleyeceği ve bunlan uy-
gun biçimde toplantıdan sonra ya-
pacağı açıklamalarla kamuoyuna
da cıtlatacağı yolunda.
Ulusal mutabakat
İnönü de Demirel de bugün öğ-
leden sonra Çankaya'da kendile-
rinden destek isteyen Özal'a farklı
sözcuklerle şunları söyleyecekler:
"Güneydoğu'daki olaylarla ilgili
parti olarak ustümüze ne düşüyor-
sa daha fazlasını yapmaya hazırız
ve yapacağız. Ama bu konuda bi-
zim size vereceğimiz desteğin hiç-
bir önemi yoktur. Sizin asıl hal-
kın desteğine ihtiyacınız vardır.
Halkın desteğini sağlamanın tek
yolu ise seçimdir. Mevcut iktidarı
muhalefetin desteği değil, halkın '
desteği ayakta tutabilir. Ülke bü-
tunlüğünu sağlamak için seçim-
den çıkmış güçlü bir devlet iktida- •
n dışında elinizde hiçbir seçenek
yokturî'
Cumhurbaşkanı'nın, toplantıda
konuyu, alınacak önlemlerin ay-.
ruıtılan, bölücülüğe karşı uygula-
nacak girişimlerin çeşitleri uzerin-
de odaklaştıracağı belirtiliyor. İki
parti liderine de Milli Güvenlik,
Kurulu'nda belirlenen önlemler
hakkında bilgi vereceği, bu konu-
da görüşlerini alacağı kaydedili-
yor. Hatta bunun için Olağanüs-.
tü Hal Bölge Valisi Hayri Kozak-
çıoğlu ile "diğer askeri ve sivil
yetkililerin" görüşmede hazır bu-
lunarak "gerekirse bilgi vermeleri"
bekleniyor bekleniyor. Cumhur-
başkanı, iki muhalefet liderini de _
bir anlamda Milli Güvenlik Kuru- '•
lu'na dahil ederek son günlerde!
tartışılan "ulusal mutabakat,
hükümeti" önerisini çok çok ha-
fıf dozda uygulamaya sokmak is-
tiyor. Ama iki liderin de seçimden
başka çözüme "evet" demeyecek-
leri kesin.
Cumhurbaşkanı özal için bu-
günkü zirve, gerçek bir dönemeç
olacak; dönse de, dönmese de... ;
Çünkü sonunda, kendi başına !
Çankaya'da oturamayacağım, mu- .
halefete kulak vermeden, ülkenih
yönetilemeyeceğini kavrayan ve
İnönü ile DemirePi >-anına çağır-
mak zorunda kalan özal'ın ken- ,
disidir.
Özal, artık, muhalefet liderle-
rine çağrı mektubu yazmadan ön-
ceki özal değildir.