Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/14 HABERLERİN DEVAMI 1 NÎSAN 1990
Politika, Politikacı ve Demokrasi.
(Baştarafı 1. Sayfada)
kılabilmek için, devirdikleri politikacıları sa-
bah akşam yerden yere vururiar; böylece po-
litika ve politikacı imajının kötüleşmesine kat-
kıda bulunurlar.
Bu açıdan 12 Eylül son derece ilginç bir
deneyim sayılabilir. Örneğin, bugün de po-
litika sahnesinde varlıklarını sürdüren önde
gelen politikacılar için kullanılmış olan "Ten-
cereyipislettiler..." deyimi, herhalde kolay-
ca belleklerden silinmeyecektir.
Oysa politika ciddi bir iştir. Çünkü her şe-
yi son tahlilde etkileyen, belirleyen politika
kurumudur. Birtoplumda iyinin ve kötünün,
güzelin ve çirkinin geçerli olmasında nihai
etken bir yerde politikadır. Politika kadar bir
toplumun her açıdan yazgısını çizen bir baş-
ka meslek yoktur.
Onun için ciddiye alınmâsı gereken, say-
gıdeğer bir uğraştır politika. Politikacılar da
bu çerçeve içerisinde yerierini aimak duru-
mundadırlar.
Politika ve politikacı imajının bir toplum-
da kötüye gitmesi, demokrasi fikri açısından
da tehlikeli bir gelişme olur. Özellikle bizim
gibi demokrasiyi bir türlü oturtamamış ülke-
ler için bu durum daha da geçerlidir. Politi-
ka kurumuna ve polıtıkacıya güvenin azal-
maya yüz tuttuğu ortamlar, çok partili reji-
min askıya alınmasım da kolaylaştınr.
Burada hiç kuşkusuz en büyük görev, po-
litikacmın kendisine düşer. Politika kurumu-
nu toplumun sorunlarına çözüm üretir biçim-
de işletebiliyor mu? Demokrasinin temel il-
kelerini sonuna kadar savunabiliyor mu? De-
mokrasinin gelenek ve göreneklerine, halkın
oyuna sırt çevirenlerle mücadele edebiliyor
mu? Uzlaşma, diyalog ve hoşgörü gibi temel
kavramları işine geldiği zaman anımsayan-
ları teşhis edip sergileyebiliyor mu? Halka
verdiği sözleri tutabiliyor mu?
İşte burada gündeme gelen can alıcı ko-
nu, politikacının inandmcılığıdır.
Kuşkusuz politika bir uzlaşma sanatıdır;
belirlı koşullarda mümkün olanı yapabılmek-
tir.
Ama demokrasilerde bunun bir sınırı var-
dır. Demokrasinin temel ilkeleriyle, bunlara
ilişkin oiarak verilen sözlerin oluşturduğu bu
sınırın gerisine düşmek, bir politikacının hem
kendisine hem de demokrasiye yapabıleceği
en büyük kötülüktür.
Çünkü halkın gözünde güvenini yitirmiş,
inandıncılığı darbe yemiş bir politikacı, aynı
zamanda demokrasi fikrini de kendi eliyie ya-
ralamış olur.
Bir sabah vakti tank ve marş sesleriyle
uyandığında ise, bir de görürki, ne demok-
rasiye sahip çıkan vardır, ne de kendisine...
İşadamlan seçim havasında
'Yılmaz ve Pakdemirlî
(Baftarafı 1. Sayfada)
lar sorunlarını Başbakana aktar-
dılar. Akbulut, parti içi çekişme-
lerden ve ANAP'ın güç kaybet-
mesinden yakınan Pınaryaka
köylülerinin "Siz yukanda akı
dnnın, biz temelde sagiamız" söz-
lerine şu karşüığı verdi:
"Biz yukanda sıkıyız. Böyle
ufak tefek şeylere bakmayın. Ba-
kın bn bir yanştır, sıkıntıda olan
istifalar böyle olmaz. Arkadasla-
nmız genel başkanhğa aday ol-
mak için istifa edryoriar. Partkicn
istifa eden arkadaş o partide ge-
nel başkan adayı olur mu? Parti
güçlü bir parti, siz öyle nfak te-
fek çalkantılara kulak asaıyın.
Onlar bizim arkadaşlanmız. tstik-
ran sağlamanın yolu ile Ttiritiye'-
nin güçlenmesi aym seydir. Siz de-
dfkodulara kulak asmayıa."
Akbulut Pınaryaka'da köylü-
lerle sohbet ederken, hükümet ça-
lışmalanndan da söz eıti.
Başbakan, Ayaş'ın DYP'li Be-
lediye Başkanı MusUfa Süzen'i
de makamında ziyaret etti. Ziya-
ret sırasında odada DYP Genel
Başkanı Süleyman DemirH'in fo-
toğrafının asılı olduğunu gören
ANAP Ankara tl Genel Meclisi
üyesi ve ll Genel Meclisleri Der-
neği Başkanı Mehroet Akyol, be-
lediyede görevli bayan memurele-
re, "S.... adamının buraya fotog-
rafını asacagınıza Sayıo Başbaka-
aın fotografinı assaydınız ya. Ni-
ye bu adamın bu kıntüran fotog-
rafım buraya asûoız?" diyerek çı-
kıştı. Akyol'un sözleri Belediye
Başkanı Mustafa Süzen tarafın-
dan ANAP tl Başkanı Mehmrt
Akgün'e iletilerek protesto edildi.
Süzen aynca Mehmet Akyol'la da
görüştü. Bu görüşme sırasında
küfür etrnediğini savunan Akyol,
başkana, neden Başbakanın fo-
toğrafını odasına asmadığını sor-
du. Başkan da Akyol'a "Gönde-
rin de asalım kardeşim" yanıtını
verdi.
Erken seçim yok
Başbakan Yıldırım Akbulut,
dün akşam da Başbakanlık Konu-
tu'nda gazetecilerle sohbet eder-
ken, "Erken genel seçim yok" de-
di. Yann toplanacak, "terör
zirvesi" öncesinde muhalefetin
Çankaya Köşkü'ne erken seçim
isteğiyle çıkmasının bir anlamı ol-
raayacağını, bunu kabul etmeye-
ceklerini ifade eden Akbulut,
"Erken seçim bu olaylara çözüm
ANAP'ın
(Baftarafı 1. Sayfada)
ANAP olağan kongresinin en geç
bu yılın sonbahannda toplanma-
sını isteyecekler.
Edinilen bilgiye göre Hasan Ce-
lal Güzel, hükümette ve ANAP
üst yönetiminde yaşanan sıkıntı-
ların partinın "oturmamış yapı-
sından kaynaklandıgını", olağa-
nüstü kongreden bu yana yaşanan
"geçiş döneminin" bir an önce
sona erdirilmesi için derhal kong-
reye gitmek gerektiğini ifade ede-
cek. Hasan Celal Güzel, ANAP
üçüncü olağan kongresinin bu yıl
haziran ayında hızlandınlmış bir
program ile toplanmasını isteye-
cek. Güzel, delege seçimlerinin ye-
tişmemesi halinde olağan kongre-
nin en geç bu yılın eylül ayı içeri-
sinde toplanması gerektiğini vur-
gulayacak.
Dışişleri Bakanlığı'ndan istifa
eden Mesut Yılmaz'ın da kongre-
nin erkene alınmâsı isteğini
MKYK'da anlatacağı öğrenildi.
Hasan Celal Güzel'in 50 kişilik
MKYK'da 10-12 kadar taraftan
bulunuyor. Genel başkanlık yan-
şına giren Mesut Yılmaz'ı destek-
leyen MKYK üyelerinin sayısı da
10'u buluyor. Muhafazakâr eği-
limdeki bazı MKYK üyelerinin de
erken kongre görüşünü destekle-
dikleri biliniyor. Muhafazakâr
eğilimdeki Kâznn Oksay, kongre-
nin erkene alınmâsı için yoğun bir
kulis çabasına girdi ve bu yönde
hazırlanacak önergenin imzalan-
ması yolunda bazı ANAP MKYK
üyelerinden söz aldı.
ANAP'ın MKYK toplantıanda
Ekrem Pakdemirli'nin Maliye ve
Gümrük Bakanlığı'ndan istifası
da değerlendirilecek. MKYK'da
Başbakan Yıldırım Akbulut'un
bazı bakanlara yönelik eleştiriler-
de aldiğı tavır da gündeme getiri-
lerek tartışılacak.
MKYK toplantısında il ve ilçe
kongrelerinin başlayacağı tarih
belirlenecek. ANAP tüzüğüne gö-
re başkanlık divanının 15 nisan-
dan önce il ve ilçe kongrelerinin
başlama tarihiııin kararlaştmlma-
sı gerekiyor.
değildir. DemirH hükümeti döne-
minde de hükümet giderse terör
biter denildi. Demirel gltti, Ece-
vit geldi, terör daha da azdı" di-
ye konuştu.
Akbulut, kabinede kısa bir sü-
re içinde değişiklik olmayacağını,
ancak bu değişikliğin zamanlama-
smı kendisinin yapacağım belirt-
ti. Adnan Kahveci'nin bakanlığı-
na, "Hiç kimseye danışmadan,
kendisinin karar verdigini" söy-
leyen Akbulut, "Kahveci'nin
atanması konusunda herkes bir
şey yaayor. Sayın Cumhurbaşka-
nı ile benim aramda olan şeyi bi-
lip de nasıl yazıyorsanuz? Kimse-
ye danışmadım" dedi.
MGK'nın değerlendirmesini ve
Çankaya'da terörle ilgili konuşu-
lacak konulan bildiğini, ancak
bunun yorumuna girmeyeceğini
ve ne olduğunu söylemeyeceğini
belirten Akbulut, "Çıkacagız, ba-
kalım görecegiz" diye konuştu.
Ekonominin çok başlı olması
konusunda kendisinin bir rahat-
sızlığının bulunmadığını ifade
eden Akbulut, "Ekonomiyi ister
bir, ister üç bes kişi yonetir. So-
nuç ne, ona bakmalı. Bir zaman-
lar da tek kişiden sik&yet vardı.
Bence çok kişinin yonelmesi ga-
yet iyidir. Rahatsızlık neredeyse,
onu söylesinler" dedi.
Toperi'den açıklama
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Ka-
y» Ibperi, Cumhurbaşkanı Turgut
ÖzaJ'ın, hiçbir bakanla herhangi
bir görüşmede bulunmadığını bil-
dirdi. Tbperi, bir gazetede dün
cumhurbaşkanının üç bakan ve
eski Maliye ve Gümrük Bakanı
Ekrem Pakdemirli ile görüştüğü
yolunda çıkan haber konusunda,
şunları söyledi: "Sayın Cumhur-
başkam, gazetede iddia ediMigi gi-
bi ne Adalet Bakanı Oltan Sun-
guriu, devlet bakanlan Kemal Ak-
kaya ve tbrahim Özdemir ile ne de
Sayın Ekrem Pakdemirii Ue her-
hangi bir görüsmede bulunma-
mıştır. Bnna U^kin iddialar tama-
mtm hayal maosulii ve asüsudır."
(Baştarafı 1. Sayfada)
lannda bir cumartesi günü Tirk-
petrol'ün sahibi isadamı Aydın
Bolak'ın Aşiyan'daki evinde 30
kadar işadamı, Başbakan Yıldı-
nm Akbulul. ANAP tstanbul tl
Başkanı Eymen Topbaş ve ANAP
Genel Başkan Yardımcısı Orhan
Demirtaş'la bir araya geliyorlar.
Sabancı Grubu'nun Başkanı
Sakıp Sabancı, Dinçkök'lerin sa-
hibi Raif Dinçkök, Koç Grubu üst
yönetiminden Fahir tlkel, Mana-
jans'ın sahibi Eli Aamaa, Akın
Tekstil'in sahibi Haydar Akın, Fi-
nansbank'ın sahibi Hüsnii Özye-
gin, Milliyet gazetesinin sahibi
Aydın Dogan ve Tercüman gaze-
tesinin sahibi Kemal Dıcak'ın ha-
zır bulunduklan davette laf dö-
nüp dolaşıp hükümetin güçsüzlü-
ğüne ve teröre geliyor.
ötrendiğimize göre TÜSİAD'-
ın genç Başkanı Cem Boyner,
199O'lı yıllann '70'li ve '80'li yıl-
lardan çok farkh olduğunun,
Türkiye'nin bu dönemde güçlü
hükümetler tarafından yönetilme-
si gerektiğinin altını çiziyor ve bu
yılın gündemindeki 3 temel soru-
nu şöyle sıralryor:
1- Üniversitelerde anarsi.
2- Sokakta terör.
3- Iş banşı.
Enflasyonun yüzde 70 civarm-
da olduğu bir ortamda yüzde
500'lük zam talepleriyle işveren
karşısına gelinmesinin ekonomik
değil, siyasal motivlerden kaynak-
landığını başbakana anlatan Boy-
ner, böyle giderse yıl sonunda sa-
nayinin yüzde 25-30'unun grevde
olacağım haurlatıyor ve bu faali-
yetin ana amacınjn hükümeti yıp-
ratmak ve erken seçime zorlamak
olduğunu vurguluyor.
Bize anlatıldığına göre TÜSt-
AD Başkanı bu girişin ardından
şu andaki siyasal görunüme göre
hükümetin hiç de güçlü olmadı-
ğını, "daha açıkcaaı koaüsyoala-
n ı büe bir protokolii varken, bu-
günlrii höknmetin protokolsüz bir
koalisyon olduğunu, bakanlann
soytedikkrinin birbirterini tekzip
eder nitelikte olduğunu" Başba-
kan Akbulut'a anlaüyor. Ekono-
mideki çok başlılığın yönetüni
çıkmaza soktuğunu vurguluyor.
Diğer işadamları da bu görüşleri
destekler nitelikte konuşuyorlar.
Başbakan Akbulut'un nazik bir
dinleyici olduğu söz konusu da-
vette TÜSİAD Başkanı Cem Boy-
ner'in bundan böyle ne yapılma-
sı gerekenler konusunda da şu
CÛNEYT ARCAYÖREK yazıyor
Köşk Ne Onerecek ?
ANKARA — Zirve yaklaştıkça senaryolar gi-
derek çoğalıyor. Oysa belirgin iki soru var. Bi-
rincisi, zirve hangi amaca yönelik. ikincisi, pa-
zartesi görüşmelerinden sonuçta ne çıkacağı.
Zirvenin hangi amaca yönelik olduğunda pek
çok kesim birleşiyor. TÖ, günün gerçeklerinden
yararianarak konumunu pekiştirmenin, ülke bü-
tünlüğü ile birliğini temsil eden tek kaynak ol-
duğunu kanıtlamanın peşınde. Halkın yüzde
80'ini temsil etmeyen bir kişinin, ülkenin bûtün-
lûğünü simgelemeyeceği yolundaki muhalefet
irdelemelerini boşa çıkarmayı istiyor.
Değerlendirmeter TÖ'nün bir basarı kazan-
dığını gösteriyor. Sonunda muhalefetin TÛ'ye
boyun egdiği izlenimi haklı oiarak söyieniyor,
eleştinliyor.
Ne var ki, bir iki "acaba" sorusu var ki, bu
sorulara mim koymak ve öne sürülen yanıtları
değerlendirmek gerekiyor.
İktidar boşluğu olmadıgına kesinlikle inanan
TD'nün, birdenbire erken seçime yatkın tavır al-
ması beklenebilir mi? Ya da TÖ, çeşıtli manev-
ralarla konumunu, koltuğunu pekiştirmek için
seçim dahil kimi ödünlere yanaşacak mı?
Sağduyu erken seçimin zorunluğunu kabul
edebilir. Ama sagduyuya değil, koltuğa yaptşıp
kalanlarla bugünkü konumlarını sonuna kadar
korumaya azmetmiş olanlann, iyi niyetli varsa-
yımlara otumlu gözle bakmaları olanaklı mıdır?
Ana muhalefetin zirvede söyleyeceklerini par-
ti yetkilileri sürekii açıklıyorlar. SHP'de dün ya-
pılan grup yöneticileriyle merkez yürütme or-
ganı toplantılan başlamadan önce tartışmala-
rın özü belliydi. İnönü'nün yetkili organlara da-
nışmadan çağnyı kabul etmesi elestirilecekti.
Lider de karannın ülke yararları ile büyük ölçü-
de çakıştığını anlatacaktı. Sonra?.. Bir "emrivaki
karşısında kalan parti yönetimi" İnönü'nün
Köşk'te yansıtacağı görüşleri araştırmaya baş-
layacaktı. Zira İnönü, kararı tartışmaktan çok,
Köşk'teki davranışının ana öğelerini saptamak
için toplantılan düzenlemişti.
Gelişmelerin vardığı yerde önemli bir nokta
değer kazanıyor. Her iki muhalefet partisinin zir-
vede söyleyeceklerini saptamadan önce, TÖ1
nün "kendi siyasal amaçlanna hizmet edecek
ne gibi öneriler" ortaya koyacağını ya öğren-
meleri ya da hesaplamaları gerekiyor. Köşk,
aynntılara kadar muhalefetin irdeleyecegi ana
fikirleri bilirken. muhalefet Köşk'ün bilinen gün-
demi hangi siyasal önerilerte kendine çevirece-
ğine ilişkin bilgilerden yoksun bulunuyor.
Zirve başlamadan önce muhalefet aleyhine
büyük eksiklik bu noktada toplanıyor. Muhale-
fet, "karşı cephenin" önereceklerini bilmediği
gibi, varsayım üretmeye yarayacak ufaK tefek
bilgiler de alamıyor. Güneydoğu ile çerçevelen-
miş bir mektup var ellerinde. Görüşmelerin içe-
riğini saptayabilmek için mektubun satıriarı ye-
terli mi, degil mi kuşkusuz bilmiyor.
Yıllardır kamuoyuna enjekte edilen yutturma-
ca yine sahnede. TÖ'nün "sürpriz sevdiği" iş-
lenir durur. Oysa sürpriz adı altında TÖ, gizli tut-
tuğu geleceğe dönük planlarını birden kamuo-
yuna, siyasete duyurur. Siyasal istihbarattan na-
sibini hiçbir zaman alamayan muhalefet ise şa-
şınr kalır İktidan elinde tutan TÖ'nün Olağanüs-
tü Hal Valilıği Yasası'nın daha genişletilmesi,
yetkilerin arttırılması, askeri birliklerin kaydırıl-
ması gibi konularda onay araması beklenebilir
mi? Ya da "yedi düvele savaş açacaksa" o baş-
ka bir sorun. Muhalefetin bu türden önlemtere
"demokrasi kurailan içinde kalınmak, insan hak-
larına sıkı sıkıya bağlı olmak, sivil yönetimden
asla vazgeçmemek" koşullarıyla karşı çıkma-
yacağı biliniyor.
Ne var ki dikkati çeken bir olay daha gelişi-
yor. Kimi yayın organlanna etkili kesimlerden ge-
len mayıs ya da haziran 1991 'de seçim yapıl-
ması koşuluyla Ulusal Birtik hükümeti önerile-
ri yoğuniaşıyor. önerinin işlenmesi, desteklen-
mesi isteniliyor Bu kesimlerle iki gündür İstan-
bul'da bulunan TÖ arasındaki ilişkiler biliniyor.
"İktidarın beceriksizliklerine" öteki partileri or-
tak etmek anlamı taşıyan bu öneri bugünterde
tekrar neden gündeme sokuluyor? Muhalefe-
tin erken seçim isteğiyle niçin bağdaştırılıyor?
Ulusal birtik hükümeti, iktidaria biıiikte öteki par-
tilere "ölüyü kaldırma" görevi veriyor. Böyle bir
hükümet, ulusal birîiği temsil ettiğine inanan,
ama kimseyi inandıramayan TÖ'ye ve cöken
ANAP iktidanna hizmet verebilir.
Zaten TÖ, partJterden yukanda kalacağma de-
ğinen bir güvence alsa. erken seçim mi aman
efendim, hay hay ve hemen diyecek. Üstelik bü-
tün partilerin katılacağı bu tür bir hükümet, "as-
keri rejimin sivilleşmesinden" başka bir anla-
ma gelmeyecek.
Toplantı Güneydoğu ile kısıtlı geçmeyecek.
Zirvenin nasıl başlayıp hangi sonuçlar verece-
ği ise TÖ'nün gizli tuttuğu amaçları anlaşıldık-
tan sonra biçimlenecek.
• • •
Inönü: Once can güvenliğî(Baştarafı 1. Sayfada)
gut Ozal'ın zirve çağrısına katıl-
mamayı doğru bulmadığını ifade
etti. İnönü, "Böyle bir loplantı-
ya gitmemek iktidar vt muhale-
fetin birbirieriyte koaoşamadıkla-
n intibaını verir. O zaman ülkeyi
nasıl bir arada tntanz?" diye sor-
du. tnönü toplantının cumhurbaş-
kanhğj seçıminden doğan huzur-
suzluğu gidermek için değil, ülke
bütünlüğü ve can güvenliği için
yapıldığım vurgulayaıak "Vatan-
daşlanmız can giivenligJni bOe
unutarak 'nasıl olur da oraya
(Çankaya Köşkü) gidersiniz?' di-
yor. Bunu degeriendirmesi gere-
ken ben degilim. Bu dunıma dü-
şüren de düşen de ben degilim.
Bunu bu dunıma düsen insanlar
değerlendirmeli" diye konuştu.
tnönü, partisinin üst organların-
da yapılan görüşmeleri dikkate
alarak ve "kendi karannı kullan-
mada tereddüt etmeyerek" dave-
ti kabul ettiğini söyledi.
SHP Merkez Yürütme Kurulu
"Burada daha alü ay evvd gör- nım. Vatandaşianmızın ba kon«- zirve aşamasına geldiğini, cum-
döftim manzara, propaganda yu bu kadar tartışmalan, hafta si- hurbaşkanının önce "abartdryor"
yasi partilerin bu konuyu bu ka- dediği olaylan birkaç gün içindemöcadelesinde açıkça geride kal-
dtgımız yohmda. Hallan güvenlik
giiçterinlıı yaaıoda tatalması için
ne mümkünse yapılmasını iste-
miştim. Yazık ki bunlar Mecliste
konnsulmadı. Şimdİki danım ay-
nhkp örgütün propaganda muca-
deiesimie mesafe akbgını gösteri-
yor. Haiktan insanlanmız hangi
nedenle olursa olsnn PKK hare-
ketleri yanında göıünümler orta-
ya koyuyoriar. Son derece kaygı
verici durum."
'Durum böyle iken, MGK'nın
toplandıgını, cumhurbaşkanının
zirve çagns yaptıgını" anımsatan
SHP lideri, "Ozal'ın halk irade-
sine aykın seçjJdigmi, ama Tiirki-
ye'nin tek huzursuzlugunun bu
olmadıgını" belirtti. tnönü, Gü-
neydoğu'daki olaylarla birlikte
enflasyon, işsizlik, milli gelir ve
terör olaylarının yaşandığını,
cumhurbaşkanlığı seçiminin bun-
üe Grup Yönetim Kurulu, tnönü'- l a n n
üstüne ek oiarak geldiğini
nün çağrısı üzerine, "zirve anlattı. SHP lideri, bu sorunun
konusunda" danışma toplantısı m i l l i
""adeye saygı göstererek se-
yapmak üzere toplandı. Toplan- Ç
i m l e
Çözüleceğini, ancak ortaya
tının açıhşmda konuşan tnönü, çıkan son geüşmeler üzerine, Çan-
dış pohtika konularına değinir-
k a v a
Köşkü'nün çağnsına uyma-
ken, Yunanistan'daki Türk azın- m a
y d
° İ r u
bulmadığını ifade et-
hğınhaklarınıkoruyanDr.Sadık tikten sonra, "Ülkenin bütunlü-
Ahraet ile tbrahim Şerif'in salıve- «"• «Mkenin temel konusudur. He-
rilmelerini olumlu oiarak karşıla- P i m i z i b i r a r a d a t B U n
dayanak-
tır. Bn konuda biz birbirimizedığıru ve bunun iki ülke arasında-
ki ilişkiler açısında memnuniyet
verici olduğunu söyledi. Bulgaris-
tan'da yapılacak serbest seçimle-
re Türk parlamenterlerin davet
edilmemesini de eleştiren tnönü,
SHP'den bir parlamenter davet
edilmesinin olumlu yönde gelişen
ilişkileri güçlendireceğini savun-
du.
tç politikada ise "kaygı verici"
olaylar yaşandığını anlatan SHP
lideri, terör olaylarının ortaya çı-
kışının, 1980 öncesini hatırlattığı-
na, Güneydoğu'da ise aynlıkçı ör-
gütün kaygı verici eylemler yap-
tığına dikkat çekti. tnönü, PKK
adlı örgütün Anadolu'nun bir bö-
lümünde ayn devlet kurmak iste-
.djğini, güvenlik güçlerinin canla
başla buna karşı süahlı mücadele
verdiklerini bebrtirken, olayın bir
boyutunu da "propaganda sava-
şırun" oluşturduğunu söyledi.
Devletın, halkı arkasına alma-
dan bu mücadeleyi başanya ulaş-
tıramayacağını söyleyen İnönü,
sözlerini şöyle sürdürdü:
yardıma olamazsak, bir arada ya-
şama olanağımız kalmamış de-
mektir" diye konuştu. Diğer ko-
nulardaki görüş farklılıklarımn
süreceğini, demokrasiyi korur-
ken, ülke bülünlüğünü; Ulke bü-
tünlüğünü korurken, demokrasi-
nin feda edilemeyeceğini dile ge-
tiren İnönü, aksi halde "Duygu-
lara göre tepld veren insanlar"
konumuna düşeceklerini söyledi.
SHP lideri, "Bu çerçeve içinde ta-
raflar nasıl çözüm öneriyorlar.
Bunun için yapılıyor. Önümüzde-
ki giınlerde ve yakın gelecekte na-
sıl çözüm öneriyorlar diye. Ben
böyle anlıyonnn" dedi.
İnönü, "Siz daha önceki açik-
bunalannızda, 'özal ulusal sorun-
ları bahane ederek fırsatçı bir şe-
kilde kendini meşrulaştırma yolu-
na gidebilir." dediniz. Kamuo-
yunda da bu yolda bazı izknim-
ler var. Bu noktada sizin zirve çer-
çeveniz nasıl oJacak?" sorusuna
ise şu karşıhğı verdi:
"Ben o komıya öyle bakmıyo-
dar tartışmalan, bunu iktidar
kendi çıkan İçin kullarur mı, tar-
tışmalan, son derece ögretki,
uyana ve ilginçtir bence. Çunkü
ne halde oldugamazu gösteriyor.
Biraz ewel anlatmaya çahştım.
Ülkenin büranlö|iinün tebdit al-
tında olmastndan daha önemli bir
konuda toplantı yapılabUtr mi?
Bence yapılamaz. Çönkü can gü-
venligi birinci sorundur. Can gü-
venliği ni korumak birinci konu-
dnr. Ve muhalefet de tabii can gii-
venligini korumak için eünden ge-
leni yapmak zonındadır. Çünkü
can güvenliği olmazsa bu saydı-
ğunız dort amaa gercekleştireme-
yiz. Bir defa yaşamalıyız ki ondan
sonra demokrasi olacak, topragı-
mızı güvenlik altmda tutacagız.
Ulusal biriik olacak, gdişecegiz ve
hakça bölüşecegiz, ama önce ya-
şayacagız. Onun için can güven-
liğinden daha önemli bir konuda
toplantı yapılamaz. Ama göriiyo-
rum ki vatandaşlanmız için o ka-
dar Sayın Ozal'ın cumhurbaşka-
nı olmasına bir tepki var ki. Bu
tepki can güvenliginin ötesine,
onnn bile önbne geçebiliyor. Va-
tandaşlanmız can güvenliğini bi-
le unutarak nasıl olur da oraya gi-
dersiniz? diyor. Yani bunu deger-
iendirmesi gereken ben degilim.
Bu dunıma düşüren de düşen de
ben degih'm. Bu dunıma düşen in-
sanlann bn dunımu aynca deger-
iendirmesi şarttır. Ama benim
üzerinde duracagım o degildir.
Ben can güvenliği tehlikede ise
elimden gdeni yapanm, böyle ba-
kıyorum."
Toplantıdaki
tartışmalar
Daha sonra basına kapalı oia-
rak süren toplantının başında İnö-
nü, "Bundan sonra ne yapdmas"
konusunda MYK üyeleri ve mil-
letvekillerine görüşlerini sordu.
Grup Başkanvekilleri Hasan Feh-
mi Gnneş ve Onur Kumbaracıbaşı
ile baa genel sekreter yardımalan
ve MYK üyelerinin söz almadığı
toplantıda konuşan Fuat Atalay,
SHP'nm doğu ve Güneydoğu için
"dddi bir bilgi akışı saglayacak
mekanizmaya" ihtiyacı olduğunu
söyledi. Atalay, TBMM heyetine
dahil oiarak bölgeye giden millet-
vekillerinin sözlü raporlanmn ar-
dından, olay lann hızla gelişerek
ciddiye almanın dikkat çekici ol-
duğunu söyledi. Atalay, ocak
ayında bölgeye ilişkin gözlemleri-
ni içeren bir raporu MYK'ya sun-
duklannı, oysa son gelişmelere
yol açan milletvekillerinin rapor-
lanmn MYK süzgeçinden geçme-
diğini, tutarlı bir doğu politikası
oluşturulması gerektiğini belirtti.
Atalay, herkesin anadilini ve kül-
türünü geliştirme hakkımn da sa-
vunulması gereğini anlattı. Anka-
ra Milletvekili Yaşar Yılmaz, çağ-
nnın yetkili kurullara danışıldık-
tan sonra kabul edilmesini doğru
bulduğu ifade ederken, MYK üye-
si Guler Tanyolaç da bu dunımu
"hata" oiarak değerlendirdi. Ge-
nel Sekreter Yardırncısı Önder
Kırlı, konuya ilişki gazetelerde çı-
kan beyanlarına dikkat çekerek
"Genel başkanın kendi inisiyati-
fı ile karar aldıgını, bunu bu nok-
tadan sonra tartışmanın anlamı
olmadıgını" söyledi. Cumhur
Keskin ise Cumhurbaşkanı Özal'a
güvenilmemesi gerektiğini, bu du-
rumu iç politika malzemesi oiarak
kullanabileceğini, bu nedenle köş-
ke gidilmesini yanJış bulduğunu
söyledi. Genel Sekreter Yardım-
cısı Erol Çevikçe ise "davetin hu-
kuki bir nitelik taşıdığını, konn-
ya demokrasi açısından yaklaşıl-
ması gerektigim" vurguladı.
tnönü de bazı eleştirilere karşı-
lık oiarak, daveti kabul etmesin-
de kişisel inisiyatif kullandığını,
ancak bunu Ulke bütünlüğü ve de-
mokrasi açısından yaptığıru, bu-
nunla birlikte konuyu yetkili ku-
rullarda görüşmesi halinde de
farkh bir kaıar çıkacağına inaıı-
madığını, nitekim bunun ortaya
cıktıgını söyledi.
tnönü'den, 'sorun-
öneri paketi*
SHP kurullannın bugün yapı-
lacak toplantısına Genel Başkan
tnönü'nün yanı sıra, Ingiltere ge-
zisinden dönen Genel Sekreter
Deniz Baykal da katılacak. tnö-
nü'nün, miUetvekillerinin "rirve"
ile ilgili görüş ve önerilerini bugün
de dinledikten sonra, başta Gü-
neydoğu ve terör olmak üzere ül-
ke sorunlarını ve SHP'nin öner-
diği çözüm yollannı içeren bir
"paket" ile Köşk'e çıkacağı belir-
tiliyor.
önerileri getirdiği anlatılıyor:
* Kongre bıtmıştir. Kongrenin
bütün görevleri de bitmiştir. Se-
çime kadar ülkeyi yönetebilecek
yeni bir hükümetin derhal kurul-
ması lazımdır. 15'i icraat, 15'i
Devlet Bakanı olan bugünkü hü-
kümetin yerine ciddi görünümlü
bir hükümet kurulmahdır.
• Bu hükümet kurulduktan he-
men sonra da erken seçimin tari-
hi ve seçim kanunu üzerinde di-
ğer partilerle siyasal uzlaşma sağ-
lanmalıdır.
lşçi - işveren sorunlarıyla ilgili
konular da başbakana anlatılıyor.
tşadamlarının Akbulut'tan isteği,
siyasetin faturasını işçi ve işvere-
ne ödetmek yerine, sartları nor-
male döndürerek işçi ve işverenin
geçmiş yıllarda olduğu gibi ken-
di aralarında anlaşabilrnelerine
olanak saglayacak bir ortamı ya-
ratmak. Çünkü inanıyorlar ki iş
banşının önünde giderek büyüyen
tehlikenin ana nedenlerden biri,
hükümetin güçsüzlüğü.
Ankara'dan sızan haberlere gö-
re Başbakan Yıldınm Akbulut,
işadamlanyla tstanbul'da yaptıgı
bu toplantının hemen ertesinde
Cumhurbaşkanına çıkmış ve hü-
kümette revizyon isteğini dile ge-
tirmiş. Bu arada işadamlannın
ekonomide çokbaşhlıkla ilgili şi-
kâyetlerine de hak vermiş olmalı
ki o günlerde Maliye Bakanı olan
Prof. Ekrem Pakdemirii'yi eko-
nomiden sorumiu tek bakan oia-
rak atamayı düşündüğünü özal'a
bildirmiş. Ama rivayete göre
özal'dan hiç beklemediği şu ya-
nıtı alraış:
— Bak Yıldınm, Ekrem beni
bile dinlemiyor. Seni dinlemezse
ne yapacaksın?..
Aydın Bolak'ın Başbakan Yıl-
dınm Akbulut'la büyük iş çevre-
lerini bir araya getiren davetinin
üzerinden yaklaşık 1.5 ay gecti.
Takvimlerin 1 nisaru gösterdiği
bugün, Cumhurbaşkanı Özal'ı bi-
le dinlemediği iddia edilen Prof.
Ekrem Pakdemirii Maliye Bakan-
lığı'ndan istifa etmiş ve ANAP
Genel Başkanlığı'na soyunmuş
bulunuyor.
Türkiye'de son 1.5 ayda yaşa-
nan olaylann, iş âleminde güçlü
hüküraet ve erken seçim isteğini
gflçlendirmiş olması doğal değil
mi?
Kozakçıoğlu
zirve öncesi
Ankara'ya geldi
ANKARA (Cumhuriyet Büro-
sn) — Olağaııüstü Hal Bölge Va-
lisi Hayri Kozakçıoğlu, Cumhur-
başkanı lurgut Ozal başkanlığın-
da siyasi parti liderlerinin katılı-
mıyla yann yapılacak zirve önce-
sinde dün Ankara'ya geldi. Kozak-
çıoğlu, Güneydoğu sorununun de-
mokrasi, kurailan çerçevesinde
çözümleneceğini söyledi.
Kozakçıoğlu, Cumhuriyet mu-
habirinin Güneydoğu'da yaşanan
sorunlara ve bunlann çözümleri-
ne ilişkin sorusunu yanıtlarken
olayın siyasi yönünün de bulundu-
ğunu, bu nedenle zirve öncesinde
herhangi bir yorumda bulunma-
sının yanlış olacağım söyledi.
Elazığ'da 7'si mühendis 9 kişi-
nin katledilmesi olayına ilişkin bir
soru üzerine de "Katliamın Fer-
rokrom tfletmesi'ndeki yolsuziuk
olayıyla bir IHskisinin olup olma-
dıfını ıraştırdıklanm" söyleyen
Kozakçıoğlu, "PKK'nın bu oiay-
da vunıcu bir güç oiarak kuUaml-
dıgı öne sürülüyor" sorusuna da
şu yanıtı verdi:
"Biz de bn konn üzerinde du-
ruyomz. Ama sontşrurma sonun-
da (ers bir şey de çıkabilir. Ama
şüpbe üzerinde biz de durnyor ve
inceliyoruz."
Festivalde
(Baştarafı 1. Sayfada)
tim Kurulu'nun oybirliğiyle aldı-
ğı kararla, festivalin ilk günü
AKM'de saat 15.00'teki gösterim-
den kaldınldı.
Atatürk Kültür Merkezi'nde,
fılmi izlemeye gelenlerin doldur-
duğu salonda festival organizas-
yon komitesi üyesi, fılm ve prog-
ram danışmanı Vecdi Sayar şun-
ları açıkladı:
"FestivaHn ilk gününde böyle
bir açıkhuna yapmak zorunda
kaldıgım için üzgünüm. KöJtür
Bakanhfı, Se-Sam ve GazetecUer
Cemiyeti temsildlerinden olnşaa
3 kisüik Denetim Kuruln filmin
gösterimini oy birliğiyle yasakla-
yarak üst kurula sevk etti. Festi-
val süresince yabancı filmlerde
sansür uygulanmıyor, ancak yer-
li filmler için 'tescil belgesi'nin ol-
ması zonınlu. Bu maddenin degis-
tirilmesi ve filme uygulanan yasa-
ğın kaldınlması için gerekli giri-
şimlerde bulunacagız. Filmin 4 ni-
san çarşamba günü saat 21.30'da
oynanacagını umuyonız".
Daha sonra söz alan yönetmen
Yusuf Kurçenli, "FUmime nyg«-
lanan bu yaptınm bir skandaldır.
Bu durum, uygar ülkeierde daha
çok yankı uyandınrdı. ÖrnegJn
Kültür Bakanı görevinden istifa
ederdi. Sonunda bagımsız yargı-
nın fllmimi aklayacagına inanıyo-
rum. Eger karar ohımsnz olursa,
sinemayı bırakacagımı açıklıyor
ve Kültür Bakanı'nı islifaya da-
vet ediyorum" dedi.
Filmin başrol oyuncusu Tank
Akan ise "Fihnlerimde genellik-
le yara alan bir oyuncuyum. Bu
fUmim yasaklanabih'r, ama başka
bir fiimde yeniden oynayacağım"
dedi.
Öte yandan, tstanbul Film Fes-
tivali'nde dün Gazi Sineması'nda
gösterilmesi gereken Spike Lee'nin
"Doğrnyu Seç" adlı filmi zama-
nında gönderilmediği için, bu fil-
min yerine Jonalhan Demme'in
"Babanın Metresi" adlı fılmi gös-
terilmek zorunda kalındı. Festival
yöneticileri "Dognıyu Seç"in şen-
liğin ikinci haftasına yetiştirilece-
ğini ve bu film için ekstra göste-
riler konulacağını açıkladılar.
GOZLEM
UGURMUMCU
(Baştarafı 1. Sayfada)
Liderier, Köşk çıkışında demeçler verirter; Cumhurbaşkanltğı-
ndan aynı konuda yazılı açıklama yapılır.
Peki başka ne olabilir?
Güneydoğu'da 1984 yılından bu yana çatışmalar sûrûyor. Ça-
tışmalar sürdükçe "eşkıyanın kökü kazındı" gibisinden demeçler
verihyor.
Bu olaylar, yalnızca "polisiye ve askBriönlemler" ile önlenemez.
Olayın çok daha derinde ve karmaşık nitelikte nedenleri var. Çö-
züm yolları da olaylara çok daha geniş açılardan bakılmasını ge-
rektirir.
Çankaya'daki toplantı, devletin Kürt sorununa bakış açısını de-
ğiştirecek midir?
Toplantının bu amaçla düzenlendiği kanısmda değiliz.
Güneydoğu'daki sorunlar "polisiye ve askeri önlemler" ile çözü-
lemez. Öyle olmasına öyle. ama PKK saldırılanna karşı ne yapıla-
cak? "Olaylar polisiye ve askeri önlemler ile önlenemez" diye bu
saldınlara karşı yeni önlemler alınmayacak mı?
Çankaya toplantısının amacı, sanırım, alınacak yeni önlemler-
dir. Çankaya, bu yeni önlemler için muhalefet partilerincten des-
tek isteyebilir.
Bu önlemler neler olabilir?
Bölgede "olağanüstü hal" uygulanıyor. Yasa, bu koşullarda alı-
nacak önlemler için hükümete yetki veriyor. Bu yetkiler kullanılryor.
OtağanOstü Hal Yasası'na 1986 yılında eklenen bir madde ile
hükümete, "komşu ülke He vanlaeak mutabakai" ile "mahdut he-
öefli sınır ötesi harekât planlayıp icra etmek" yetkisi de veriliyor.
Yasaya tanınan yetkiler için muhalefet partilerinden destek is-
lenmesı akla yatkın gelmiyor.
Olağanüstü hal ilan edilen illerin sayısı arttırılabilir.
Bir başka önlem de sıkıyönetimdir.
Bölgede sıkıyönetim ilan edilebilir.
Sıkıyönetim, hükümetçe ilan edilir ancak. Bu karar TBMM'sin-
ce onaylanır. ilan edilecek sıkıyönetim için özal, muhalefet lider-
lerinin destegin isteyebilir.
"Olağanüstü hal" karariarı da TBMM'de onaylanıyor.
Gerek "olağanüstü hal" gerekse "sıkıyönetim" aşağı-yukarı aynı
yetkileri veriyor Sıkıyönetimde yetkiler, sıkıyönetim komutanınca,
olağanüstü halde de valıler ve "bölge valilikteri" tarafından kulla-
nılıyor
Eşgüdüm ise başbakanlıkça sağlanıyor.
Bölgedeki olaylar eger hükümetçe "ayaklanma" veya "vatan ve
cumhuriyete karşı kuvvetli veya eyiemli bir kalkışma" niteliğinde gö-
rülür ve bu ayaklanma ve eyiemli kalkışma hükümetçe, "ülkenin
bölûnmezliğinı içten ve dıştan tehlikeye düsüren davranıstar" oia-
rak nrtetenirse, o zaman, bir başka olağanüstü yönetim biçimi ak-
la gelebilir.
Bu yönetim biçimi, "genel veya kısmi seferberlik" ılanıdır. Bu ka-
ran, cumhurbaşkanının başkanlık edeceği bakanlar kurulu alır. Bu
karar, hemen TBMM'de göruşülür.
Genel veya kısmi seferberlik ilanında bölgedeki komutanlar sı-
kıyönetim yasasından kaynaklanan bütün yetkileri kullanıriar.
Böyle bir karar için elbette muhalefet partilerinin desteği gere-
kir. He)e hete "Bekaa vadisrne bir askeri operasyon düşünülüyorsa,
bu operasyon Suriye ile bir savaş olasılığını gündeme getirir. Bu-
nun için de muhalefet partilerinin desteğini almak zorunludur
Yarınki toplantıda bu konular konuşulmaz ve önlem oiarak yal-
nızca "bölgede görevli personelin eğitimi" ve "bu personelm görev
sûrelerinin uzatılması" gibi konular gündeme gelirse, toplantının,
"iç politika taktiği" gereği oiarak düzenlendiği anlaşılır.
Çankaya toplantısından bakalım ne sonuç çıkacak?
EVET/HAYIR
OKTMAKBAL
(Baştarafı 2. Sayfada)
ri'nin ilginç bir krtabı elime geçmez mi? "27 Mayıs, Menderesin Dra-
mı". 27 Mayıs'ta devrilen DP iktidannın temsilcileri Yüksek Adalet
Divanı önünde aylarca hesap vermiş. yıllarca hapis yatmıştır Başta
cumhurbaşkanı; başbakan ve bakanlar (16 kişi), TBMM başkan ve-
killeri (4 kişi), Tahkikat Komisyonu ûyeleri (15 kişi), Selâhiyet kanu-
nu önerenler (4 kişi), DP grubu milletvekilleri 355 kişi... Başka sa-
nıklaf da var. Bunlann en önemlisi Genelkurmay Başkanı Orgene-
ral Erdelhun...
Duruşmalar sonunda 4 kişi oybirtiğiyle, 11 kişi oy çokluğuyla tda-
ma mahkûm edilmiştir. 31 kişinin kiam karariarı müebbede çevrit-
miştir.
Anımsatmakta yarar görûyorum. Başbakan Menderes bakın na-
sıl konuşuyordu kendini en güçlü, en vazgeçilmez sandığı 1954te:
'Siz bir devri tasfiye etmektesiniz. Bu vazife bize mevdudur, bu-
nu kemali cesaretle yapacağtz. Ne ismet Paşa, ne onun parrisi, ne
de şu rümre. Milletin iradesini temsil eden sizler kahhar bir yum-
rukla bûtün bu vehimleri toptan dağıtacak ve bir devri tasfiye ede-
ceksiniz".
Söz konusu CHP'nin mallannı elinden almaktır, Halkevlerini ka-
pattırmaktır. ismet İnönü'nün bu şiddetli saldınya verdiği yanıt ise
tarihsel bir değer taşımaktadır:
"Biz, hukuk dışı bir rejimin kurulmakta olması ile karşı karşrya-
yız. Açıktan tatbike başlanan yeni rejimte vatandaş sorgusuz mü-
dafaasız mahkûm edilmektedir. Tarih kürsüsünden halinizi seyredi-
yorum. Suçluların telaşı kpindesiniz."
Önce üniversite gençlığı istanbul ve Ankara'da hukuk dışı tutum-
lara karşı direnir. Ardından iktidarın Tahkikat Komisyonu DP'nin yük-
sek mahkemesi gibi yazartarı. gazetecileri Ankara'ya çağırtır, göz-
altına aklırır. Derken Harp Okulu öğrencileri Ankara caddelerinde
yürür. Ama DP iktidan 'biz seçimle gekjik, kimse bize bir şey yapa-
maz, biz kahhar bir yumrukla bütün bir devri tasfiye edeceğiz' diye
tutturur. 27 Mayıs gelir çatar. Bir günde bütün DP iktidan tuzla buz
olur
Şimdi ANAP iktidan da aynı çtkmaz yolda yürür görünmektedir.
Hiç değilse DP iktidan üst üste üç seçim kazanmtştı. Cumhurbaş-
kanı Mecliste gercek bir çoğunluğa sahip DP'nin oylanyla seçilmiş-
ti. Ya şimdi öyle mi?
Karanlık bir yoWa büyük bir yanttgı ile yürûmekte direnenleri ay-
dınlatmak btr görevdir. Ama "ben ille de karanlıklarda yitip
gkjeceğim" diyenler olursa, Bay Giray gibi, o zaman diyecek söz
yoktur.
Demokrasi İzlemeKurultayı
'1982 Anayasası
polis yönetmeliği'
ANKARA (Cumhuriyet Büro-
s») — Demokrasi tzleme Kurulu'-
nca düzenlenen "Anayasa Kurul-
tayı"na bir mesaj gönderen Prof.
Server Tanilli, "1982 Anayasası,
bir polis yönetmeliği, bir kışla
talimatnamesidir" dedi. Kurulta-
yın ikinci gününde konuşmaalar,
anayasalann devleti değil, vatan-
daşı koruyan bir yapıda olmasuu
savundular.
Tanilli, Türkiyeli insanların,
çağdaş dünyada, "Bagımsız, de-
mokratik ve laik bir tophun" kur-
manın kavgasını verdiklerini be-
lirterek ileride ortaya konacak
anayasa metninin işçi sınıfının
partisine özgürlük, Kürt sorunu-
na çözüm getirmesi ve dini mut-
lak oiarak vicdanlara bırakması
gerektiğini bildirdi.
Tanilli, kurultaya gönderdiği
mesajda, şu görüşlere yer verdi:
"Din, bugün sokağa dasnriil-
Çalışana
(Baştarafı 1. Sayfada)
ra ve faiz gelirleriyle birlikte geri
ödeniyor. Son iki yıl içinde, bu
nedenlerle zonınlu tasarruf hesa-
bından 12 milyar 897 milyon lira
ödeme yapıldı.
Çalışanlar, en az 6 yıl, yani
1994 yılının nisan ayına değin ta-
sarnıfta bulunurlarsa, ancak o za-
man tasarruf kesintilerinin yalnız-
ca ana parasını alabilecekler. Fa-
izleri ise kendüerine ödenmeye-
cek. En az 15 yıl, yani 2002 yılı-
nın nisan ayına değin tasarrufta
bulunan çalışanlar, biriken ana
para ve faiz gelirlerinin ancak beş-
teüçünü alabilecekler.
müş ve vicdanlar üzerinde düpe-
düz bir baskı aracı haline getirfl-
miştir. tnanmaya ve ibadete zor-
lama, yabıız lüsilerden defi, der-
lerten ve görevülerdea de gdınek-
tedir. Bandan daha tekükcü baş-
ka bir sey oianaz. Dinin, devlet
ve dünya işlerine kansmasına,
devlettaı de şu ya da bu yoBa inanç
dünyasına müdahale etmesine en-
gd olup onu, en kntsal bannagı
olaa vicdanlara emanet etmenin
yollannı arayahm."
Eski CHP milletvekillerinden
Ali Nejat ÖJçen, Türkiye'de ana-
yasalann hep devleti koruyucu bir
içerikte olduğunu belirterek
önemli olanın devlet değil insan,
vatandaş olduğunu vurguladı.
Kapatılan MSP'nin milletvekil-
lerinden Yasin Hatipoglfi da öl-
çen'in bu değerlendirmesine kaül-
dığıru ifade etti.
TBKP yöneticisi Zülfü DideU
de konuşmasmda devletin, siyasi'
partiler, sendikalar, din, gösteri
yürüyüş kanunu olmaması gerek-'
tiğini belirterek "lsteyea istedigi
gibi parti kurabUmeU, isçflcr bte-
digi zaman greve gidebUmeü, İn-
sanlar istedikleri zaman ve yerde
gösteri ve yürüyüş yapabümeU-
dirler" dedi.
Toplantının öğleden sonraki
bölümünde ise sırasıyla Doç. Dr.!
Yıldınm Uler, SHP Disiplin Ku-
rulu üyesi SHahattin Canbay,
Prof. Dr. Veli Lök, eski Türkiye.
öğretmen Sendikası yöneticilerin-
den Veli Kasımoglu emekli edebi-
yat öğretmerli Vedhi Timuroglu ve -
Prof. Dr.Korkut Boratav birer ko-
nuşma yaptılar. '.