22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/12 PAZAR KONUĞU / NÎSAN 1990 Robinson Club'un Yönetim Kurulu Başkanı Johann E Engel 20yıldır işlediği Türk turizmini değerlendiriyor Eşsiz Pamukkale'yiyok ediyorsunuzTatillerini geçirmek için Türkiye'ye gelen yabancılar arasında Federal Alman vatandaşları ilk sırayı alıyor. Türkiye'ye 1989 yılında 4.5 milyon yabancı geldi. Bunlardan 896 bin 989'u Alman vatandaşıydı. İşte bu yüzden Almanların Türk turizminde önemli bir yeri bulunuyor. Almanlann büyük bir çoğunluğu organize turlarla geziyor. Alman tur operatörü TUI ise Türkiye'ye yönelik turizmde önemli bir söz sahibi. Tüm hisseleri TUI'nın olan ve Türkiye'de de yatırımları bulunan Robinson Club'ün Yönetim Kurulu Başkanı Johann F. Engel ile Türk turizmi üzerine konuştuk. SÖYLEŞİ CEM HAMULOĞUI/SİNA KOLOĞLU PAZAR KONUĞU I Söyleşiye Türkiye ve Türk turizmi üze- rine izlenimlerinizi alarak başlamak istiyoruz. Ga- liba Türkiye'yiyakmdan tanıyorsunuz. Türk tu- rizminin gelişimini nasıl değerlendiriyorsunuz? Türkiye'yi 70'li yıllardan bu yana tanıyorum. Ve Türkiye'de turizm alanındaki tüm gelişmele- ri yaklaşık 20 yüdır yakından yaşadım diyebili- rim. Öncelikle şunu söyleyeyim; Türkiye'nin tu- rizm alanında gösterdiği geÜşme, yakından izle- meme karşın beni bile .şaşırtıyor. Türkiye'yi Alman turizm piyasasına açmak için çalışmalanma ise 1983 yılında başladım. Bildiği- nİ2 gibi o yıllarda Türkiye'de siyasal ortam ol- dukça sakindi. O yıllarda saptadığım en önemli şey, zamanın Türk hükümetinin turizm konusun- da çok istekli olduğuydu. Çünkü turizme altya- pı ile başlamışlardı. Dünya Bankası ile işbirliği sonucu gerçekleşen bir kalkınma planı olduğu- nu gördüm. Bu planda; yollar, yerleşim birimle- ri, havaalanı projesi bulunuyordu. Tüm bunlar otel yapımından önce gerçekleşen projelerdi. Bu planı gördüm ve Antalya bölgesinin kalkınması için ideal ortamın oluştuğunu sezinledim. Ken- Dünyada eşi olmayan güzellikteki Pamukkale göz göre göre yok oluyor. Çünkü çevredeki tüm oteller sıcak sularını buradan alıyor. Bunun sonucu o güzel beyazlık kahverengi olmaya başladı. Pamukkale'nin kirlenmemesinden oradaki otellerin büyük çıkarı var, ama tersi oluyor. Oteller kendi ekmek kapılarını kendi elleriyle kapatıyorlar. Sıcak su alımı derhal kesilmeli. dimize bir ortak aradık ve bularak Çamyuva'da ilk Robinson Club'ü açtık. •••^B Türkiye'de turizm alanında altyapımn yetersizliği en önemli sorunlardan birisi. Siz ya- tırımcı olarak bu sorunu hissetmediniz mi? Bence altyapı olarak Antalya'dan başlayan ve tstanbul'a kadar uzanan kıyı şeridinde bir sorun yok. Ama Alanya ile Antakya arasmdaki kıyı şe- ridindeki turizm altyapısına baktığımız zaman kö- tünün de ötesinde bir görünümle karşılaşıyoruz. Biz bu seritte yeni bir Robinson Club için yer ara- dığımızda bulamadık. Çünkü bütün sahil kor- kunç bir yapı istilasına uğramıştı. Yapılacak bir şey yoktu. Burada çok önemli bir şey ortaya çı- kıyor. O da turizmle ilgili kişilerüı duyarhlığı. Eğer biz bu duyarhlığı göstermezsek, elimizde olanı da yok etmek kaçınılmaz bir sonuçtur. Bu- rada somut bir örnek vermek istiyorum. Antal- ya'da yaşayan insanlann bu duyarlılığı gösterdik- lerine ben şahit oldum. Çünkü tarihsel zenginlik- ler olsun, doğal zenginlikler olsun her şey o yö- rede yaşayan insanların. Bu değerlerden yarar- lanacak olanlar da yine o yörenin insanlan. Onun için insanların kendi güzelliklerine önce kendile- rinin sahip çıkması gerekmektedir. Ahnan yan- lış kararlarda hükümeti ya da yerel yöneticileri suçlamak bence gereksiz. Çünkü tüm bu olum- suzluklara cevap verecek olan, olumsuz gelişme- leri engelleyecek olan, turizm yörelerinde yaşa- yan insanlardır. Yani çevre bilincine sahip insanlar mı? Kesinlikle evet. Her alanda olduğu gibi turizm- de de kararlan hükümet alır, yerel yöneticiler uy- gular. Halkın bu gelişmelerden memnun olup ol- madığı ise seçimlerde belli olur. Ben olayı böyle görüyorum. Türkiye de demokratik olma isteğin- de bir ülke. Seçimler yapılıyor ve yöneticiler se- çimle işbaşına geliyor. İşte bu platformda halk yorumunu yapmalı, tercihini belirlemeli. Nitekim Türkiye'de bunun çok güzel bir örneği yaşandı. Kaunos'ta (Dalyan) kamuoyu harekete geçti, Avrupa kamuoyu harekete geçti ve bu yö- rede halkın haklı tepkisi olumlu sonuçlarını ver- di. Ben 1983 yılında bu bölgeyi gördüm. O za- manlar bana bu bölgeye dokunulamayacağı söy- lenmişti ve böyle olması gerekirdi. Nitekim hü- kümet de tepkiler karşısında hemen harekete ge- çerek bu bölgenin korunması için yeniden mas- ter planını yaptı. Bu örnek yukanda değindiğim gibi "halkın duyarlılığına" çok güzel bir örnek oldu. Kabul etmek gerekir ki bizler de mükem- mel değiliz. Hepimiz benzer hatalan yaptık ve ya- pıyoruz. Ama sorun bence şurada yatıyor: Çev- re koruması üniversal bir sorun. • ^ ^ ^ l Konu kendiliğinden çevreye geldi. Siz "çevre sorunlan" bağlamında Türkiye'yi nasıl değerlendiriyorsunuz? Size bir güzelliğin nasıl yok edilebildiğini so- mut bir örnekle vereyim: Pamukkale. Bu olağa- nüstü güzel, doğa harikası, dünyada eşi olmayan bu güzellik göz göre göre yok oluyor. Çünkü çev- redeki tüm oteller sıcak sularını buradan alıyor. Bunun sonucu o güzel beyazlık kahverengi olma- ya başladı. Ortada şöyle bir ikilem var: Oteller buraya neden yapıldı? Bu güzelliği görmeye ge- lenlere hizmet vermek için. Yani Pamukkale'nin kirlenmemesinden, bozulmamasından otellerin büyük çıkan var. Ama tersi oluyor. Oteller ken- di ekmek kapılanm kendi elleri ile kapatmış olu- yorIar. Bence bu çok çarpıcı bir örnek. Pamuk- kale'nin neden kirlendiği biliniyor. Yapılması ge- reken hemen çevrenin korumaya alınarak burası ile olan tüm bağlantılann -sıcak su alımı gibi- ke- silmesidir. Aynı şeyler Kapadokya için de söyle- nebilir. Sanki başka yer yokmuş gibi o güzelim peribacalarının, mağaraların yanına oteller diki- liyor. Geçen yaz Nemrut'a çıktığımda dehşete ka- pıldım. Çünkü dağda bira evleri vardı. Korkunç bir şey. ^ ^ • H Çevrenin bozulması turizmdeki geliş- meyle doğru orantılı gidiyor. Hem turizm yap- mak hem de çevreyi bozmamak olası mı? Turizmdeki gelişme ne kadar sağlıkh olursa ol- sun, ne kadar özen gösterilirse gösterilsin, çev- renin yapısını değiştiriyor. Gerçeği itiraf etmek gerekirse, Antalya ve Kemer arasındaki eski "se- vimli görüntüleri" yakalamak bugün mümkün değil. Ama bir başka gerçeği de görmek gereki- yor. Turizmin ekonomiye olumlu katkılannı, kişi başına düşen gelirin artışını, yaşam düzeyindeki gelişmeleri de görmek gerekir. Sonuç olarak çev- reyi korumak ve kirlüiği en asgari düzeye indir- mek kanımca yukanda sıraladığım iki gerçeği de içermiş olacak. Birden bakıyorsunuz, planda ol- mayan 8 kath bir otel yapılmış, o zaman kendi kendimize sormaya başhyoruz, "Bu nasıl oldu?" diye. Size şu gerçeği açıkça söyleyeyim: Eğer Ka- narya adalanndaki gibi "gökdelenler silsilesi" başlarsa, bunun sonucu olarak yalnızca kirlen- me gerçekleşmeyecek. Aynı zamanda ürüri ka- litesi de düşecektir. Kanarya adaları olumsuz bir gelişme olarak buna güzel bir örnektir. • • • • Peki bir yatırımcı olarak çevreyi nı-sıl gözetıyorsunuz? J O H A N N F . E N G EL Johann F. Engel, 53 yaşında. Asıl mesleği avukatlık olan Engel 20 yıldır turizmin içinde. Bütün hisseleri Alman tur operatörü TUI'nın olan "Robinson Club"ün Yönetim Kurulu Başkanı olan Engel, Türkiye'yi ve Türk turizmini de yakından tanıyor. Çünkü yaklaşık 20 yıldır şirketi adına yatırım yapmak amacıyla Türkiye'ye gidip geliyor. Ve bir turizmci gözüyle Türk turizmindeki gelişimi yakından izliyor. 21 martta Turizm Yatırımcıları Derneği'nin (TYD) düzenlediği "Avrupa Turizminde Tek Pazar - 1992 ve Türk Turizmine Etkileri" sempozyumuna bildiri sunmak için tstanbul'a gelen Robinson Club Yöneıim Kurulu Başkanı Johann E Engel ile. Türkiye ve Türk turizmi üzerine konuşma olanağı bulduk. ya 3 kilometre uzaklıkta yaptık otelimizi. Çün- ku biz bu tarihsel yörenin içine girerek tarihsel ve doğal güzelliği katletmek niyetinde değiliz. Ya- ni hiçbir şey bozmadık yalnızca Kapadokya'ya bir kapı açtık. ^ ^ ^ • H Robinson Club gibi işletmelerin, Tür- kiye gibi gelişmekte olan ülkelerin turizminde te- kel oluşturmak istedikleri yolunda eleştiriler sü- rekli yapılıyor. Siz bu konuya nasıl yaklaşıyor- sunuz? Ne taühsizlik! Bakın Robinson Club'ün top- lam yatak sayısı 7 bin adet. Türkiye'deki yatak sayımız ise 2 bine yaklaşıyor. Türkiye'deki top- KLapadokya da Pamukkale gibi hızla bozuluyor. Sanki başka yer yokmuş gibi o güzelim peribacalarınm, mağaraların yanına oteller dikiliyor. Geçen yaz Nemrut'a çıktığımda dehşete kapıldım. Çünkü dağda biraevleri vardı. Korkunç bir şey! Çevreyi korumak ve kirliliği asgari düzeye indirmek gerekiyor. Ben hem iş açısından hem de düşünce olarak olayı şöyle görüyorum: İş ve para kazanmak açı- sından çevrenin korunması vazgeçilmez, hayati bir olaydır. Düşünce olarak da çevrenin korun- ması şarttır. Biz Robinson Club olarak kendi eks- perlerimize düşündüğümüz bir projenin çevre ko- ruması açısından analızıni yaptınyoruz. Eğer ya- pılacak proje çevreye zarar verecekse vazgeçiyo- ruz. Kenya'da 1970 yılında yaptığımız ilk oteli- miz, Oxford Üniversitesi'nde konunun uzmanı kişiler tarafından "Gönüllü Doğal Park" ilan edildi. Kısaca, çevTeyi ticaret ile birleştirmek bi- linci ve duyarlıhğında olmahyız. ^ ^ ^ ^ B Herhalde siz de gözlüyorsunuz, Türki- ye'de söylediklerinizin tam tersi geçerli. Bu ko- nuda neler söyleyebilirsiniz? Antalya'da bugün oteller dikiliyor. Bu oteller hiçbir estetik kaygı ve çevre duyarhlığı olmadan yapılıyor. Üstüne basarak söylüyomm: Şehir için- de oteller kurulabilir. Ama insanlann denize gir- diği ya da kıyıya yakm yerlerde böyle 8-10 katlı binaların yapılması kabul edilemez. 2-3 yatak da- ha fazla yapacağım diye düşünülen yatınmlar, çağdaş turizm yatırımcılığının çoktan terk ettiği bir düşünce tarzı. İ^HHİ Robinson Club olarak Türkiye'de yeni yatırımlarımz var mı? Kapadokya ile Dalaman'da iki yeni otel açıyo- ruz. ^^^^M Siz de değindiniz, Kapadokya kötü ya- pılaşmanın kurbanlanndan birisi. Biz Kapadokya'nın içinde değiliz. Kapadokya'- lam yatak sayısı kaç? Avrupa pazarmda kaç ya- tak var? Bu soruiann yanıtlan hatırlandığında da- ha anlaşılır olur. Robinson Club'ün 150 bin müş- terisi var. Ve dünyada dolasan 40 milyona yakın Alman var. Nerede bunun tekelleşmesi? Belki Türkiye'de polit kuruluş olduğumuzdan ve güç- Iü olduğumuzdan böyle yanlış bir görüntü ver- miş olabiliriz. Biz mevsimlik fıyatlanmızı Türkiye'deki orta- ğımızla oturup ayarlanz. Bu, dünyanın her ye- rinde böyle olur. Diğer çokuluslu turizm firma- lan için de bu yöntem gecerlidir. Onlar da Türki- ye'de arüaştıklan ortaklan ya da iş yapüklan ku- ruluşlarla oturup bir fiyat saptarlar. Eğer böyle bir eleştiri varsa bu yalnızca yabancı ortaklar için yapılmamalı. Burada Türk girişimcinin de "ye- teneği ve konuya hâkimiyeti" söz konusudur. Kendi konumunu daha başlangıçta iyi saptama- sı gerekmektedir. Eğer bu büyük yabancı ortak kendisine uygun olmayan şartlar öne sürüyorsa bir başka ortak arama olanağına sahiptir. Dün- yada pek çok turizm firması var. Kendilerine da- ha uygun bir ortak seçebilirler. Sanırım Türk gi- rişimcileri kendi hesaplarını iyi yapamadılar. ^ ^ • ^ H Peki, çokuluslu tur operatörlerinin dün- ya turizm pazarını kendi istekleri doğrultusunda .yönlendirmeleri de eleştiriliyor. Bu konudajıe- ler söyleyeceksiniz? Bu imkânsız bir şey. Neden mi? Çünkü büyük bir tur operatörünün kataloğunda 3 ile 5 bin ara- sında otel adı vardır. Bu liste ince elenip sık do- kunarak belirlenir. Her şeyden önce bir otel bel- li bir standardı tuttumyorsa ve oraya gelen müş- teri memaun ise iş bitmiş demektir. Hiçbir seya- hat acentesinin oteli kötülemeye ya da iş yapma- maya gücü yetmez. Dünyanm tüm turizm mer- kezlerinde otel ve tur operatörleri sistemi birlik- te yürür. Türkiye örneğine gelince, bir gerçeği vurgulamadan geçemeyeceğim. Türkiye'de turizm oldukça genç. Bu nedenle Türk girişimcileri de oldukça deneyimsiz. Önce deneyim kazanmaları gerekir. Pazara nasıl girilmeli? Kalite nasıl ko- runmalı? Tur operatörü ile nasıl bir işbirliğine ge- çilmeli? Bu gibi sorulara cevap bulmak gerekir. Kanımca Türk girişimcilerinin büyük bir bölümü bu konularda biraz saf. Bu da normal. Ama yıl- lardır bu pazar içinde olan birçok turizm acente- si hiç de saf değil. Yıllar geçtikçe yaşadıklan olay- lar Türk girişimcilerini de gerçekleri anlar bir duruma getirecektir. • • ^ B 1992 'de A T uyesi ülkeler tek pazar olu- yor. Türkiye için bir kota söz konusu olur mu? Kesinlikle düşünülmeyen bir olgu. Seyahat et- me özgürlüğü anayasamızda belirtilmiştir. Doğu Almanya'ya seyahat edemeyen Alman toplumu büyük bir tepki gösterirken böyle bir kotanın Türkiye için uygulanabileceğini düşünebilir mi- siniz? Turizmde kota çok absürd (saçma) bir şey. ^ ^ ^ ^ H TUI gibi "dev" tur operatörlerinin müş- terilerini yönlendirmesi söz konusu değil mi? Bugün için artık geçerli değil. TUI için de bu belli bir ölçüde geçerliydi, ama bugün müşteri bel- li bir yön saptıyor. Bu nedenle TUI yeni baştan kendi pazar planını gözden geçirdi. Bundan sonra çıkardığı katalogda seçtiği destinasyonlar doğrul- tusunda müşteri götürecek, ki bu katalogda Tür- kiye de yer ahyor. Çünkü bugün insanlar nereye gitmek istediklerini artık biliyorlar. Müşteri yön- lendirmesi diye bir şey duymadım. Hatta turis- tin Türkiye'ye gelmesinden rahatsız olan Yuna- nistan'da bile. Çünkü şimdiye kadar eski Yunan uygarhğı diye dünyaya tanıttığı tarihin en güzel örnekleri Türkiye'de bulunuyor. Gerçek Yunan uygarlıği bugün Türkiye topraklan içinde bulu- nan eserler. Anayasamızın temel haklarından bi- risi olan seyahat etme özgürlüğüne biz sonuna ka- dar itaat ederiz. ^••İB Genel bir kaygıyı size şöyle aktarabili- rız: Türkiye bugün turizm alıcısı için yüzterce se- çenekten yalnızca birisi. Organize turları düzen- leyen şirketler herhangi bir nedenle "Türkiye'- den vazgeçerse"yapılan yataklar nasıl dolduru- lur? Bu konuda neler söyleyeceksiniz? Türkiye'nin korkmasına hiç gerek yok. Siz turizme ne zaman başladınız? 1984. O zaman bir charter'ınız vardı. Bir gerçeği daha aklınız- dan çıkarmayın, Avrupa'run şimdi kendi iç so- runları olduğu için Türkiye ile uğraşması dü- şünülemez. Türkiye sakin bir ülke olduğundan bu yana turizm büyük bir ilerleme gösterdi. ••^•i Değindiğiniz konu da ayn bir soru ko- nusu. Örneğin Ispanya ve Portekiz gibi iki turizm ülkesi uzun yıllar diktatörlerin yönetiminde ya- şadı. Türkiye için de askeri darbenin ardından ge- len sessizliğin turizmi geliştirdiğini mi ima ediyor- sunuz? Franco'un diktatörlüğü döneminde tspanya çok sakindi, ania bu bir ölüm sessizliğiydi. Tu- rist Ulkenin politik durumu ile ilgilenmez. Onun için gerekli olan sakin bir ortamdır. Ben askeri. iktidardan söz etmiyorum. Ben Türkiye'de daha önce yaşanan terör ortamını kastediyorum. Sa- kin ve düzenli bir ortam turizmin gelişmesini sağ- lar. Ama yanhş anlamayın, ben konuyu yalnız- ca turizm bazında değerlendiriyorum. Ben de- mokrat bir insanım. Türkiye'deki gelismeleri.de bu gözle değerlendiriyorum. Türkiye'de askerler diktatörlükten demokrasiye geçişi gerçekleştirmiş- lerdir. A,.ntalya'da bugün oteller dikiliyor. Bu oteller hiçbir estetik kaygı ve çevre duyarhğı olmadan yapılıyor. Üstüne basarak söylüyorum. Şehir içinde oteller yapılabilir, ama insanlann denize girdiği ya da kıyıya yakm yerlerde böyle 8-10 katlı oteller yapılması kabul edilemez. Türkiye artık "ucuz" bir ülke değil. Fi- yat artışlan turizmi olumsuz yönde etkileyebilir mi? Önemli olan kalitedir. Kalite yükseldikçe fiyat- lar da artacaktır. Burada bir konuya değinmek istiyorum, Türk turizmi bazı alanlarda yeterince gelişme göstermedi. Ama otelcihk, ikincü hizmet- ler ve turizm eğitimine yönelik çalışmalarda ol- dukça büyük adımlar atıldı. Hatta otelcilik ala- nında diyebilirim ki oldukça çeşitlilik gösteriyor- sunuz. ^ ^ ^ • B Türkiye'de turizmin geleceğini nasıl gö- rüyorsunuz? Turizmde Türkiye için hiçbir sorun görmüyo- rum. Türkiye kompetitiv bir ülke. Ortak Pazar'- daki tüm ülkelerden daha düşük fiyat uygulaması var. Türkiye sanki doğal bir açıkhava müzesi. Ama önemli bir konu var. O da servis kalitesi- nin ayrıntılan ile gerektiği gibi ilgilenmek. Ürün kalitesi ile gelecekte Türkiye için turizmde bir so- run olmaz inancındayım. Bir gerçek daha var. Avrupaülann gelecekte daha fazla yaşam stan- dardını yükseltmesi, daha fazla gezme olanağı- na sahip olması Türkiye'nin şimdikinden da- ha fazla yararlanması gerçeğini de beraberin- de getirecektir. İSTANBUL BAROSU'NUN 112. YILDÖNÜMÜ VE AVUKATLAR GÜNÜ 5 Nisan 1 9 9 0 Saat 13.30: AKM Konser Salonu 1) Istanbu! Barosu Başkanı Av. Turgut KAZAN'ın toplantıyı açışı. 2) SHP Genel Başkanı Erdal tNÖNÜ'nün konuşması. 3) DYP Genel Ba$kanı Süleyman DEMİREL'in konuşması. Saaı 14.30: 35 yılını tamamlamış meslektaşlarımıza plaket verilmesi. Saat 15.00: AÇIK OTURUM "Baroya Mudahale Yargıya Mudahaledir."' Yöneıen: Av. Önder SAV (TBB Başkanı) Konuşmacılar: 1) Av. Hasan Fehmi GÜNEŞ (SHP Grup Başkan Vekili, Istanbul Milletvekili) 2) Av. Yaşar TOPÇU (DYP Genel Idare Kurulu Üyesi, Sinop Milletvekili) 3) Av. Çetin ÖZEK Saat 19.00: Suna KAN Resitali 6 Nisan 1990 Saat 14.00: PANEL 'Kadın ve Hukuk" Gazeteciler Cemiyeti Toplantı Salonu Yöneten: Av. Hasan Basri AKGIRAY Konuşmacılar: Av. Yiıcel SAYMAN Av. Canan ARIN Av. Esin ÖRÜCÜ Saat 20.00: 112. YIL YEMEGİ (Hotel President, Beyazıt) (Resital ve Yemek Davetiyeleri Baro'dan sağlanabilir.) FORKLİFT OPERATÖRÜ ARANIYOR 2.5 tonluk otomatik forklift kullanacak lise mezunu eleman. Tel: 512 05 05 / 20 Hat 492 ve 487 Türkiye'nin 4. büyük reklam servisinde çalışmak ister misiniz? Cumhuriyet, reklam gelirleriyle diğer gazeteler arasında 4. sırada. Bu yüzden Cumhuriyet Reklam Senisfnde işler hareketli. Biz bu servis için sektördeki gelişmeleri yakından izleyen, olayiara bir bütün olarak bakabilen, insanlan ta- nıyan, girişken, İngilizce bilen, üniversi- te mezunu, enerjik birini anyoruz. Bü- tün bu özellikleri taşıdığuuza inaruyor- sanız lütfen elyazılı bir özgeçmişinizi Reklam Servisi PK 246 Cağaloglu 34334 İstanbul adresine gönderin. E6İTİMDC IDCHALiriZ ÖGRETMENLER SURÜCU KURSU ŞİŞLİ'DE 132 13 18 -152 15 19 LISKUR SÜRÜCÜ KURSU EHLİYETİNİZ Dilerseniz Taksitle Kadıköy: 33602 79 33602 06 Maltepe: 3522421 TÜRKİYE YAZARLAR SENDİKASI Ustalarla Birlikte -5 Öldürülüşünün 42.Yılında SABAHATTİN ALİ Sunan: CÂNDAN SABUNCU Panel: OKTAY AKBAL, ASIM BEZİRCİ ATİLLA ÖZKIRIMLI KALBINIZI KORUYUNUZ TÜRK KALP VAKFI Muayene, Teşhis, Tedavi, Kontrol Laboratuvar, Röntgen 175 12 44-148 58 66 FİLİZ ALİ NÜKHETDURU SALİM RIZA KIRKPINAR ALİ KOCATEPE ÂYSUN KOCATEPE ÖZKAN TURGAY Dia Gösterisi: İSA ÇELİK * 2.NİSAN.1990, 18.30, M.KARACA TİYATROSU Davetıyeler: Cumhuriyet Kitap Kuiübü, Karaca Tiyatrosu, Akademi Kitabevı, Gençlik Kıtabevi, Beyoğlu Sineması, Yazarlarevi, TYS Merkezi 145 08 02 =
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle