02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 MART 1990 CUMHURÎYET/15 HAVA DURUMU TURKIYE'DE BUGUN Meteoroioıı Genel Müdûıiüğü'n- den alınan bilgiye göre; yurdun kuzeyOoğu kesırrieri parçalı bulut- iu, Doğu Karadeniz kıyıları yağ- murlu. diğer yerler az bulutlu ye açık geçecek. HAVA SICAKUĞI: Biraz artacak. Marmara ile yurrJun iç kesimlerinde sîs görûlecek. RÜZGÂR: Kuzey ve bafi yönlerden hafif ara sıra orta kuvvette ese- k m Marmarada sis anında 1 km'nin altında olacak. Van oek. Dentzierde Doğu Karadeniz- Q m ^ e h a v a ; ^ buiuOu ve açık geçecek. Rüzgâr ku- de gûnbatısı ye lodos. otekı de- z e y w b a t l yönlerden hafif. ara sıra orta kuvvette ese- nızlenrmzde gunbabsı wı karayel- c e k G ö ) k û û k d a t g a l l 0 ) a c a k g ö r ü 5 ^ ^ ^ 1 0 ^ d 0 . den 2-4, Karadeniz de 5 kuvvetın- ı..ı r a ı. .,.;,|. M " de saatte 4-16 deniz miii hızJa ese- '«"«a olacak... Görüş Adana Mapazarı Mıyaman Atyon Afln Antara Antakya AnUlya Aftvm %dm Baiıkesr BitecMc Bıngöl Bitis Bokı Bursa Çanaktale Çorum GMzli A 21° 3" ftyartjakır S 14° 2»Edirne A 16° 5°Erancan A 5° -4° Ercunım S 4° •JO°Es(dşehir S 12° -4° Gaâantep A 20° 1° Gîresun A 20° 6°Gumûşhaw8 B 3°-fi°Haktdh B A 10° 3°lsf»rta A S 14° -3° isanbul S A 10° rlzmif A A 7° -2° Kas S 6° -3° KasOmonu A 16° 14° 0°KM»aş 4° •&* Mersn 0 11° -5° Muş 14°-1° Niğde 8° 2°Onfcı 4° .7° Roe 6° -4° Samsun 13° -5° Sıırt 12° 3°Sınop 16° 7>Sıws 4° 2 ° W 12° -*> Kaysen 14° -1° KırUare* A 13° 4°Korva S 3°-6° Kütahya A 17° 3°Matatya 7° -V Tunai 12° 2°U$ak 8°-4° Van 14° -1° YM8aî 18° 3°Zongu«ak A 17° 2° A 18° 2° A 20° 5» A 16°-1° A 6° -2° A 9°-2° Y 10° 3° 1 8° 2° A 12° 2° A 14° 4° A 12° 4° S 6°-5» A 13° 2° Y 9° 1° A 6°-6° A 13°-2° A 6° -3» S 4°-*° A 8° cek. uzaklığı 10 •yaOmijriu ^ f k A-açık B-buluOu G-gûneş» K-kartı S-sıslı Y-yaOmurlu L Osio (\ if| J , Kope'nhag J j LLondra^J'^ m Lenıngrad #f Moskova DUNYA'DA BUGUN Amssrdam Y Amman A 24° Atna Bajtiat Barcelona Basel Belerat Berln Boon Brûteel Budateste Cenevre Cezayf Cütde Dubayı Frankturt Girne heSınkı Kahire Koeenhag Köln LefVoşa A 17° A 27° A 17° B 15» A 18° Y 14° Y 11° Y 8° Y 16° B 14° A 19° A 26° A 26° 1 12° A 1S° B 5" A 20° Y 7° Y 12° A 20» lenıngrad tondra Madrid Mılano Montrea) Mostam Münıtı Osto Pans Prag Ftyad Roma Sofya Sam W Av'v Tunus Varşcva Venedik Viyana Zurih K F Y 13° B 18° B 15° A 18° K 5° Y 18° B 15° B 8° B 15° Y 9° A 25° A 15° B 12° A 21° A 25° Y 7° B 14° B 16° Y 10° B 8° B 13° BULMACA SOLDAN SAGA: 1/ Üzerinde besmele ya da maşallah yazılı altın nazarlık. 2/ Ey- lemleri olumsuz yap- makta kullanılan ek... Erkekler arasındaki cinsel ilişki. 3/ Os- manlılar zamanında .vergi ve haraç verme- yen Müslüman ahali- • ye verilen ad... Hile. 4/ Bir göz rengi... Maksimum. 5/ Yağ- raur suyunun birikti- ği çukur yer... Kundu- racılann debk açmak- ta kullandıklan çelik tığ. 6/ tnce ve uzun ekmek tipi... Sodyurnun simge- •si. 7/ Neoplazma... Bunaltma, tedirgin etme. 8/ Bir şeyin en yüksek ve sivri nokusı... Büyük tepsi. 9/ Sazan famil- yasından kılçıklı bir balık... Evcil bir geyik türü. YUKARIDAN AŞAĞIYA: ,1/ Pişınce güzel koku veren iri ve uzun taneli pirinç türü. 2/ Gerçek... İşaret olarak yere dikilen çubuk. 3/ Dans... Kahn bukulmüş sicim. 4/ Osmanlı devletindeki sivil riitbelerden biri... Avrupa'da bir başkent. 5/ Hıristiyanlıkta papazın yardımcı- sı olan din adamı. 6/ Ödün... Kesüılikle uyulması gereken Kuran ;ve hadis hükümleri. 7/ Şaşma belirten bir ünlem... Evrensel alıcı -olan kan grubu... Kayısı, erik, zerdali gibi meyvelerin kurusu. 8/ Seyrek dokunmuş bir tür kumaş... Neonun simgesi. 9/ Kökboyası da denilen bitkinin köklerinden elde edilen kırmızımsı san bir boya. 60 YIL ÖNCE CumhuriYel Şirinlik muskası! KMDt VE PARİS SERGİLE R h D C SOYÛK M O K A F A T VE ALHN HADALYA IH< RAZEDEN MARUF IDE AL KONSERVALAftfNI I M u WUt<tlHl> UtvDı Vkı Mcthul doklat Znja* nrirtp cnl( RNTRSI MÜKEMMKI. 11 Adnan Menderes 8 MART 1930 Üsküdar'da Gülfenhatun mahallesinde Mahmut Efendi caddesinde 24 numaralı hanede oturan Şükrü Efendi isminde biri, Türbeali mahallesinde Orta sokakta 37 numaralı hanede sakin trfan Ahmet Efendinin ailesini şirinlik muskası yazacağından bahisle kandırmış ve bir kaç parça çamaşır ile parasını aldığından zabıtaca yakalanarak hakkında tahkikate başlanmıştır. KomünistlerKomünistler enternasyonali tarafından dünyanın her tarafında yapılması kararlaştınlmış olan nümayişler tarnamiyle akim kalmıştıv. Fransa'da nümayiş men edilmiş ancak pek az amele bugün çalışmıştır. Hiç bir hadise olmamıştır. Berlin'de hükümetin ilan ettiği memnuiyete rağmen bazı komünistler gösteri yapmak istemişlerse de her tarafta dağıtılmışlardır. Polis bazı yerlerde kauçuk sopa kullanmıştır. Lehistan ve Baltık memleketlerinde de küçük hadiselerden başka mühim bir şey olmarmştır. tngiltere'de de 6 mart sakin geçmiştir. Vaşington'da işsizler tarafından yapılan büyük nümayiş sırasında birçok kimseler tevkif edilmişlerdir. Reisicumhur M. Hover bu esnada nümayiş yerinde ancak bir kaç yüz metre mesafede bulunan bürosunda çahşmakta idi. New York'ta takriben 75 kişi nümayiş yapmış ve bir çok hatipler muhtelif kürsülerde nutuklar söylemişlerdir. Bir kısım halk enternasyonal marşını teganni etmiştir. 30 YIL ÖNCE Cumhuriyet Vatan cephesi 8 MART 1960 Başbakan Adnan Menderes'in direktifiyle, şehrimizde V.C. ocakları | açma faaliyetleri hızlandırılmıştır. Tarafsu vatandaşlar ve bilhassa C.H.P. mensuplarını D.P. saflarına celbetmek için önümüzdeki günlerde yeni bir kampanya açılacağı belirtilmektedir. Bu kampanyanın hazırlıkları ile Hgüenmek üzere dün D.P. il merkezinde D.P. Genel Idare Kurulu üyelerinden Samet Ağaoğlu ve C.H.P. den D.P. ye geçmiş olan Ordu milletvekili Atıf Topaloğlunun da katıldıklan bir toplantı yapılmıştı. Bu konuda Genel Merkez tarafından görevlendirildikleri anlaşılan Ağaoğlu ve Topaloğlunun faaliyetlerini, bilhassa, C.H.P. il teşkilâtı içindeki ihtilâf dolayısıyle işten el çektirilen veya Haysiyet Divanına verilen muhtelif kademelerin idare kurulları başkan ve üyeleri ile taraftarlan üzerine teksif edecekleri ifade olunmaktadır. Silahsızlanma planı 15 martta Cenevre'de başlayacak olan silahsızlanma konferansına iştirak edecek Batılı memleketlerin temsilcileri yann burada toplanarak, konferansa sunulacak Baulı plâm üzerinde görüş birliği teminine çalışacaklardır. Batılılar Hruçef'in tam ve umumi silahsızlanma plânına mukabil müşterek bir Batılı silahsızlanma plânı üzerinde çalışmaktadırlar. Birleşik Amerika, İngiltere, Kanada, Fransa ve ltalya temsikilerinin iştiraki ile daha önce Washington'da ceTeyan eden müzakerelerde tam silâhsızlanmaya götürecek üç safhah bir plân üzerinde prensip itibariyle anlaşmaya varılmış ise de teferruat üzerinde görüş farklan giderilememiştir. Fransa'nin görüşü ise diğerlerine uymamaktadır. Fransa'nın her şeyden önce, Cezayir harbi dolayısiyle, silâhlı birliklerinde önemli indirmeler yapmağa razı olmadığı anlaşılmaktadır. ĞEÇEN YIL BUGÜN Cumhuriyet Onemli tanık 8 MART 1989 ıJğur Mumcu - Ercan Vuralhan davasında, Vuralhan'ın yakın arkadaşı işadamı Orhan Çekiç'in sahibi olduğu Datakom ve Datakor şirketlerine Ercan Vuralhan ve kardeşî Erkan Vuralhan ile altan Akıncı'nın da ortak olduğu ileri sürüldü. Istanbul 2. Asliye Ceza Mahkernesi'ndeki dünkü duruşmada tanık olarak dinlenen Mali Müşavir Erol Arslan, söz konusu açıklamayı kendisine bizzat Orhan Çekiç'in yaptığını söyledi. Erol Arslan söz konusu şirketlerden olan alacaklarını tahsil için yaptıkları girişimler sırasında, çeşitli baskılara maruz kaldıklannı da vurguladı. TARTIŞMA IDSO^niın Sahııo Arkası 23 Şubat 1990 tarihli Cumhuriyet Gazetesi tartışma sütunundaki Istanbul Devlet Senfoni Orkestrası başkemancısı Sayın Yusuf G. Aksöz'ün yazısına cevap ve açıklamadır. Arnerikalı bir sanatçının davetlisi olarak Moskova'dan gelen meslektaşıyla bir gün New York'ta metro beklerlerken ev sahibi Ameri- kalı, Sovyet konuğuna "Gördüğünüz gibi New York'ta her beş dakikada bir metro gelir" deyince, Sovyet misafiri de cevap ola- rak Moskova'da her iki dakikada bir metro geldiğini söyler. Fakat günün birinde ev sa- hipliği sırası Sovyet meslektaşına gelir ve bu kez Moskova metro istasyonünda on dakika bekledikleri halde metro geimeyip de Ameri- kalı arkadaşı; "Hani sizde her iki dakikada bir gelirdi" deyince, Moskovalı Amerikalıya "Ama siz de zencilere çok kötii muamele ediyorsunuz" der. İşte Y. Güler Aksöz'ün ya- zıma verdiği yanıt biraz bunu andınyor. Ve sorduklarıma açıklık getirmek yerine konu- yu çarpıtarak şahsımı hedef alıyor. Bir rastlantı sonucu ve yaztm baskıda iken müdürlükten aynlmış olduğu halde ve sanki yıllan içeren sorunlar o günlere aitmiş gibi ço- ğunu; Kültür Bakanı Özel Sanat Danışmanı, IDSO Fliit Sanatçısı, Radyo Televizyon Yük- sek Kurulu Üyesi, GAP Sanat Danışmanı, Devlet Sanatçıa Sayın Prof. Mükerrem Berk'- e sorduğum soruları da kendisi yanıtlayarak güdümlü yönetimin sözcülüğünü devarn ettir- diğini adeta itiraf ediyor. Sayın Aksöz, sizin gibi bir sanatcıya yakış- mayan şahsıma yönelik bir cümlenizde kon- ser verebilmek için belli bir kapasiteye, ger- çek solistlik vasıflanna sahip olmak gerek di- yorsunuz. Ben yaptıklan ile övünen yerine ya- pamadıkları için dövünen bir kişi olarak kü- çültücü sözlerinize büyüklüğünüze sığınarak cevap vermeyeceğim için beni bağışlayıruz. Fa- kat şimdi şunları açıklamak ve size sormak istiyorum: 1-1977-1987 yüları arasındaki on konser se- zonunda şef olarak 12 kez lDSO'yu yönetmiş ve 6 kez de solist olarak çalmışsınız. Acaba orkestra şefliği tahsili yaptınız mı? Kapasite- nizden emin misiniz? • 2- Senelerdir sıra bekleyen diğer Türk sa- natçıları varken ortalama iki yılda bir solist olarak çalmanız gerçek solistlik vasıflarınıza mı dayanıyor? 3- Müdürlüğünüz sırasında D. Erlih, N. Yaşvili, V. Pikaizen gibi ünlü kemancilar ile birlikte verdiğiniz konserlerde sizinle çalma- yı onlar mı istedi, yoksa siz mi empoze etti- niz? 4- Güdümlü ve keyfi idare olmadığını söy- lüyorsunuz. Yukanda sözünü ettiğim on yıl- lık konser sezonunda Kiiltür Bakanı Özel Da- nışmanı ve dolayısıyla iDSO'nun da Danış- manı Sayın Prof. Mükerrem Berk'in eşi Arpist Sevin Berk'in dördü yurtiçi turnesi ol- mak üzere on ikisi orkestranız eşliğinde so- list olarak konser verdiğini görüyoruz. Aca- ba bu konserler Teknik Kurulu'nuzca mı alın- mıştır, yoksa son sözü söyleyen Sayın Berk ailesinin, Fransızlann "iyi dnzenlenmiş ze- ' kât insanın kendisinden başlar" sözünü ilke edinmesinden mi kaynaklanmaktır? 5- Devlet senfoni orkestralarımız eşliğinde senede bir konser verme hak ve on iki maaş karşıhğı bunu gerçekleştirmek görevleri olan bazı icracı devlet sanatçıları tstanbul'da her sezon çalamamaktadır. Hatta bu yüzden bağlı oldukları bakanlıkla mahkemelik olanların bulunduklarını da işitiyoruz. Acaba örneğin Saym Sevin Berk bir piyano veya keman ka- dar solistik enstrüman olmayan arp konser- lerinin birinden feragat ederek devlet solist- lerinin görevlerini yerine getirmeye yardımcı olmadıysa, siz müdürlük yetkinızı kullanamaz mıydmız? Sayın Aksöz, bundan önceki yazımı, bel- gelerle açıkladığım gerçekleri saptırarak siz- den konser isteğime olumsuz yanıt vermeni- ze bağlıyorsunuz. Size bu konuda Konfüçyus'- un şu sözünü anımsatmak istiyorum, bakın Konfüçyus ne derniş: "Üstün kişi kendinden istekte bulunur. Zayıf kişi hep başkasından." Ben engin sanat denizine açılma arzusunu sü- rekli içinde taşıyan, fakat henüz kıyılarda yü- zen biri olduğumu biliyorum. Onun için ola- cak, hafif müzik ve arabesk şarkıcılanrun ar- kasında, kara gözlük takarak televicyonda pi- yasa işleriyle sahildeki kayalıklara çarpmama- ya çalışıyorum. Bilmem anlatabildim mi? Bütün bu sorularıma ister siz, ister birlikte cevap veriniz. Hatta zamanınızı fazla alma- mak için aşağıya bir test örneği sunuyorum. Bunlardan birini işaretlemeniz bana yeterli olacaktır. a) Yazılanlar doğrudur, itiraf etmek neza- kettir. b) Yazılanlar yanhştır, cevap vermek fela- kettir. c) Böyle gelmiş böyle gider, bu ne kehanet- tir. d) Bizler sorumlu değiliz, tDSO Allah'a emanettir. KEMAN SANATÇISI SAİM AKÇIL 8 Mart Dünya Kadııdar Güııü Türk basını, kadını salt cinsel obje olarak, iştah açıcı ve tahrik edici biçimde, tiraj unsuru olarak teşhir etmemelidir. 1. Türk Ceza Kanunu'ndaki 438. madde toplumumuzu, adaletsiz yargılandığı inancı- na itmıştir. Bu inancın yok olması için bu maddenin değişmesi gerekmektedir. 2. Evlilik cüzdanı ve fahişelik vesikası ara- sında esas olarak hiçbir fark olmadığının bi- lincine varılmah. Fahişeliğin suç olmadığı, bir meslek olduğu gerçeği görülebümelidir. 3. Evlenilecek kadın, yatılacak kadın, aile kadını, fahişe kadın, anne kadın.. yoktur. Yalnız ve yalnızca kadın vardır. 4. Kadının kimliği, insan kimliğidir. 5. Kadınlanmızın yetersiz ve komik olan sosyal güvencelerinin çağdaş hale getirilmesi gerekmektedir. Bu asli görev devletindir. Dev- letimiz bu görevden kaçınmamalıdır. 6. Kadın hastalıklannın ve çocuklann ba- kımları, ilaçları, hastane ücretleri ve sağlık kontrolleri ücretsiz olarak ve çağdaş biçimde tüm hastanelerde yapılmalıdır. 7. Cezaevlerindeki kadınlann yaşam koşul- lan mutlaka düzeltilmelidir. 8. Türk kadını, hiçbir çekince duymadan karakoldan içeriye girebilmelidir. Karakollar- da kadınlarla ügüenebilecek kadın polis mut- laka olmalıdır. 9. Türk basını, kadını salt cinsel obje ola- rak, iştah açıcı ve tahrik edici biçimde, tiraj unsuru olarak teşhir etmemelidir. 10. Genç kızların "başlık parası" adı altın- da aileleri tarafından satılmasına göz yumul- mamahdır. Bu hadise çağdaş Tiirkiye'nin ayı- bı olarak görülebilmelidir. 11. Okullara, ilkokul düzeyinden başlamak üzere cinsel eğitim mutlaka sokulmalıdır. 12. Çalışan kadın eşit ücret alabilmeli, ça- lışma koşulları her yerde, her sayıdaki çalı- şan kadma göre yeniden düzenlenmelidir. 13. Siyasi yaşamda kadına layık olduğu yer verilmelidir. Kadının olmadığı veya gösterme- lik tutulduğu bir meclis sağlıkh görev yapa- maz. 14. Nikâhsız, karşılıklı istek içinde sürdü- rülen birliktelik zina olmaktan çıkarılmalıdır. Ayıp ve afrlak dışı olarak nitelendirilmemeli- dir. 15. Kaldınmda yürüyen kadın, otomobilli erkeklerce taci2 edilmemelidir. Bu ayıbı sür- dürmek çirkindir. 16. Dul veya yalnız yaşayan kadın, erkek- lerce taciz edilmemelidir. 17. Sahne ve ses sanatçıları, hostesler, man- kenler, hemşireler, sekreterler, tele-kız olarak görülmemeli. 18. Ahlak masası, sahne ve ses sanatçüarı- nm onurlarını hiçe sayan, çalışma özgürlüğü- nü yok eden uygulamalanna son vermelidir. 19. Bakire olmamak. erdemsizlik değil, er- keğin erdemsizliği sonucunda oluşan bir ger- çektir. Bu gerçek için kadın suçlanmamalı ve defolu mal muamelesi görmemelidir. 20. Kemalizm gerçeği ve kadınlara verdiği haklar el tersi edihp unutturularak.. feminizm şovmenlikleri yapılarak Türk kadınının hak- lanm elde edebileceğine şahsen inanmıyorum. Tam tersine, kadınlar, insan hakları çerçeve- si içinde mücadele ederek ve Kemalizmin ver- diği haklara daha çok sarılarak hakkını ko- ruyabilecek ve elde edebilecektir. RÜYA ESER Mesneteiz Saldın 'Gerçek feministler', 'sözde feministler' ayrımmı yapmak 'emansipasyon' idealine aykırı düşmüyor mu? 'Sözde feministleri' nazikçe uyarmak gerekir kanısındayım. Aşağılamak kimseye bir şey kazandırmaz. Saym Dr. Ali Rıza Sığırcı'nın (1 Mart 1990) Cumhuriyet Gaze- tesi'nin Tartışma bölümünde çı- kan yazısını okuyunca şaşırdım. Feminizm ekonomik ve sosyal haklarda kadın erkek eşitliğidir. Maçoluk değildir. 8 Şubat 1990 tarihli yazımda sayın doktorun sadece bir fikrine karşı çıktım. Fikre karşı çıkmak- la 'rnesnetsiz saldın' arasında an lam farkı vardır. Uygar kişi, karşısındaki insan- lara saygı duyandır. 'Küçük bir zümre1 değil. Tek bir kadın bile kastedilse, kadınlar için 'beyinleri Baıılaşmamış' demeye kültürlü bir insanın hakkı yoktur. Hekim, sokaktaki adam düzeyinde olma- malıdır. Sayın hekim yazımı dikkatli ve tarafsız okusalardı 'Anayasa ta- rafından medeni haklann veril- mesine rağmen, toplumda kadı- nın baskı altında olduğunu, cin- sel özgürlüğün insanı küçük dü- şüren bir davranış olduğunu" an- İayacaklardı. Dikkatli okumak ve karşısındakinin ne demek istedi- ğini kavramak uygarlık görevidir. 'Gerçek feministler", 'sözde feministler' ayrımmı yapmak 'emansipasyon' idealine aykın düşmüyor mu? 'Sözde feministleri' nazikçe uyarmak ge- rekir kanısındayım. Aşağılamak kimseye bir şey kazandırmaz. Kadınla erkek birbirini tamam- lar, biri olmazsa diğeri de olamaz; beyin kapasiteleri aynıdır, fakat kadın din ve geJenek baskısı altın- da olduğu, kız çocuklarının bü- _yük bir bölümü eğitim imkânı bu- lamadığı için geri kalmıştır. Ata'- nın bize verdiği 'rnedeni' hakları elimizden kaçırmamak için laik düşüncenin, akılcı düşüncenin ışı- ğı altında, kadın haklannı savun- ma bilincinde olan Özüm'leri hangi ayınma koyacaksınız, Sa- yın Hekim? Yazımda 'kadın haklan düşma- nı hekim' imajını veren bir cüm- le bile yoktu. Sayın Hekim oku- duğu yazıyı kendi kültür, düşün- ce düzeyine ve de kendi anlama yeteneğine göre yorumlamışlar. Saygılar. M. NİHAL ÖZÜM Ankara •/ dHF Rezervasyon "Keşfetmeyi r K~~S I • • H ilnrlfli m " l lı*" 110 Ri Sevenlere of—F Perşembe - Cuma - için 155 13 35 Lamartine Cad. 51/ATaksim Vlt - j — C.tesi KAYIP Ziraat Bankası'ndan aldığım 26 16 51 84 numaralı mart-nisan ve mayıs aylarına ait maaş çekimi kaybettim. Hükümsüzdür. GÜRSEL APAYD1N MUHASEBE Şefi ve Yardımcısı Aranıyor. 161 77 38-161 96 61 CUMHURBAŞKANI GAZÎM.KEMAL PAŞATVEV SONBAHAR CEZİLERİ Nuri Ona« (yayına hazırtayan) 3000 lira (KDV içinde) Çağdaş Yayınlan Türkocağt Cad. 39-41 Cagaloğlu-lstanbul Ödemeli göndcrilmez. TÜRKİYE YAZARLAR SENDİKASI Ustalarla Birlikte -3 i RIFATILGAZ(1911) | Sunan : E CANDAN SABUNCU \ Panel: i İLHAN SELÇUK, FERRUH DOĞAN, 1 AHMET OKTAY, CENGİZ BEKTAŞ | METİN AKPINAR / ZEKİ ALASYA | TARIK AKAN / YUSUF KURÇENLİ | Karartma Geceleri'nden Bir Bölüm 5 Dia Gösterisi: ' | İSA ÇELİK | Şiirier: . j§ HALDUN ERGÜVENÇ 1 AYTAÇ ÖZTUNA 1 ÖMER ÖZGEÇ | Video Gösterisi: S AYDINILGAZ 1 * = 12.MART.1990, 18.30, KARACA TİYATRO j Davetiyeler: Cumhuriyet Kitap Kulübü, Karaca Tiyatro, = Gençlik Kitabevi, TYS Merkezi 145 08 02 | ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇİ Köy Enstitüsünde Bir Kitap Veteriner Hekimleri Derneği Başkanı Hasan Metin, "Türkiyeli Domuzlar" adına, "Ankara Notları"na bir "plaket" vermişti, kır- mızı kadife kaplı. Milliyet'te Melih Âşık. özetleyerek yayımlamıştı köşesinde, "Domuzdan Ödül" başlığıyla. "Türkiyeli Domuzlar" şöyle diyoTlardı Hasan Metin'in kaleminden: "Sn. Ekmekçi, Biz domuzlar, AT sofralannda baş tacıyız. İnanç ve açlık ça- tışmasında şimdilik saklıyız. Çağ atlayan Türkiye'de ise acı mı acıyız. Aklın, bilimin ışığında hep varız. Kaleminiz bizi yazacak. Biz size şükran duyacağız. Et yiyen beyinlerin çoğalması, uy- garlığın yayılması için gelecekte sofralarda yerimizi alacağız." Aydtn dönüşü, Torbalı'da yabandomuzu avcılanyla tanışmak, onlaria söyleşmek dinlendirdi beni. Onları yazmayı sürdürece- ğim. Torbalı'dan izmir'e geçip Aysel - Esat Bayramoğlu, DİSK eski Bölge Terrisilcisi Saim Akbulut'la birlikte, Dûziçi Köy Ensti- tüsü'nün 194O'lı yıllardaki yöneticilerinden Ahmet Lütfi Dağ)ar: ın evine gıttim. Lütfi Dağlar. "Düziçi Köy Enstitüsü ve Sonrası Kimi Anılanm" adında yeni bir kitap yayımladı. Kitap, köy ensti- tülerinin 50. yılına güzel bir armağan. Bu yıl 17 Nisan'da, köy enstitülerinin kuruluşunun SO.yılı kutlanacak. Kitap yayınlan, o yıllara ilişkin fotoğrafların sergilenmesi. toplantılar günlerce sü- recek. Cumhuriyet de kendine düşeni yapacak 50. yıl dolayısıy- la, köy enstitüleri kampanyasına katılacaklar. Nadir Nadi'yle konuşmuştum bu konuyu. Nadir Nadı'ye şöyle demiştim: — Köy enstıtulerıyle ilgili en güzel yazıları siz yazdınız. Bu ku- rumları desteklediniz. Kapatıldıklarında da kapatanları eleştirdi- niz. Şimdi bu kuruluşların 50. yılı geliyor Cumhuriyet olarak biz bu 50. yıla yazılarımızla, fotoğraf sergileriyle katkıda bulunmalı- yız... Nadir Bey'e aynca, "Belki, öbür gazeteler de izler bizi" de- miştim. Nadir Nadi: — İzlemezler! demişti, ama biz, bize düşeni yapalım... Ahmet Lütfi Dağlar'ın kitabı, kitapçılarda satılmıyor. Yalnız dost- larına, öğrencilerine armağan etmek için bastırmış. Ancak çok- meraklı olanlarla, yayınevlerinden kitapla ilgili yeni baskı yapmak isteyenler kitabı, "14S7 Sokak 16/11-Alsancak/lzmir" adresinden isteyebilirler. Kitabın 83. sayfasında, köy enstitüsüne, kalabalık bir ekiple baskın yapan Milli Eğitim bakanlarından Resat Şemsettin Sirer- in, enstitüde gördüğü "Türkiye'de Domuz 'Vfetiştirme ve Yararları" adlı kitabın öyküsü de anlatılıyor. Bakan Sirer, Lütfi Dağlar'ın eşi Sekine Dağlar'ın tabiat bilgisi dersine de girer. Derste ormarv larla ilgili bir konu işlenmektedir. Keçilerin ormanlar için zarar- ları tartışılıyor. Bakan, sıraların gözlerındeki kitapları gözden geçirirken domuz yetiştiriciliği ile ilgili kitap gözüne çarpar. Ko- nuyu, bu kitap ve domuz yetiştiriciliği üzerinde bazı sorularla değiştirir. Kitapla, kitaptaki konularla öğrencilehn ön bilgileri ol- duğundan tartışma canlı geçer Sınıfça, domuz yetiştirebilme- nin yurt ekonomisine keçiden daha çok katkıda bulunacağı sonucu çıkarılır. Bakan, kitabı da alarak başka bir derse girmek üzere sınıftan ayrılır. Lütfi Dağlar, "Bu kitabın, elimize nasıl geçtiğinin öyküsünü kı- saca anlatıvereyim" diyerek şunları ekliyor: "1944-1945 ögretim yılı aşağı yukarı. Bir gün sevgili postacı- mız Höke Dayı, Bahçe ilçesindeki postamızı getirdi. Postadan "Türkiye'de Domuz Yetiştirme ve Yararlan" adlı, şimdi adını tam hatırlayamıyorum bir kitap da çıktı. Kitabı Alpullu Şeker Fabri- kası mühendislerınden biri yazmıştı Kitabı, vakit buldukça bir haftada okudum, beğendim ve geçmiş gün, 150-200 tane sipa- riş verdim, kitaplar gelcn. Bu kitapları 4., 5. sınıf öğrencilerine verecek ve sınıf kitaplıklanna koyduracaktım. Bundan önce öğ- retmen ve öğrencilerimle bu kitap üzerinde çok yanlı bir konuş- ma yopmadan bu işi yapamazdım, değilse köy enstitülerinde neler yapılıyor diye adamı tefe kor çalarlardı. Öğretmen ye öğrencilerimize, bir hafta sonu toplantımızda ko- nuyu açtım. Önce Eskişehir Şeker Fabrikası'nın yetiştirdikleri do- muzların iyi bir fiyatla, domuz eti yiyicilerce satın alındığını, çok kârlı olduğunu öğrendiğimi kısaca anlattım. Sonra elimdeki do- muzculukla ilgili kitabı gösterdim, kitap hakkında bilgi verdim... Müslüman halkımızın domuz eti yemediğini, domuzu sevmedi- ğini de ekledim. Amacım, dormjz yetiştirmenin yurt ekonomisi- ne olan katkısı üzerinde durmak ve eğer yetiştirme olanağı bulunursa sürekli, iyi bir gelir kaynağı olacağını bilmemizin fay- dalı olacağını sizlere duyurmaktır, dedim..." Lütfi Dağlar'ın anlattığına göre öğrencilerle kimi öğretmenler kitabı okurlar. aralarında günlerce tartışmalar sürer. Domuz eti yeme, yememe üzerinde pek durulmaz, ama ekonomiye katkı- sında birleşirler. Köylerde nasıl uygulanabilir tartışması çıkmaz- da kalır... "Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır" der bırakırlar. Konuyu daha fazla deşmek, köy enstitüleri düşmanlarına fırsat vermek olur, diye düşünürler. Hasan Âli Yücel'den sonra Milli Eğitim Bakan- lığı'na getirilen Reşat Şemsettin Sirer, Lütfi Dağlar'a kitapla ilgi- li olarak "Bu konu üzerinde aynca görüşelim, tartışalım" der. Ama bir daha konuya dönmez. Sirer, Almanya'da uzun süre öğrenci müfettişliği yaptığı için, Lütfi Dağlar "Epeyce domuz eti ve ma- mullerinden yemiş olmalı" diye düşünür. Konunun yeniden ele alınmamasını böyle yorumlar... • * * Hacı Turgut Bey'e çektiği bir telgraf nedeniyle İstanbul'da Gül- hane Askeri Tıp Akademisi Psikiyatri Kliniği'ne yatırılan Teğmen Murat Şeref Baba; hakkını aramayı sürdürüyor. Haydarpaşa'da- ki sayrıevinin sağınları, sayrıyı yakınlarına göstermiyorlar. Hacı Turgut Bey'e telgraf çekmek, sayrı olmayı mı gerektiriyor? Deli- lik belirtisi midir? O zaman, tüm parti önderlerinin sayrıevine ka- patılmaları gerekmez mi? Teğmen Murat Şeref Baba yakınlarına şöyle demişti: — Ben yaptığım işin bilincindeyim; her çeşit sorumiuluğuna da hazırım. Hapse mi atacaklar, atsınlar. Disiplin cezası mı ve- recekler, disiplin cezası versinler! Teğmen Murat Şeref Baba, Ankara'da Bahçelievler Postane- sı'nden Hacı Turgut Bey'e gönderdiği telgrafın sonunda şöyle demişti: "... Atatürk'ün makamında oturan bir kimsenin itibar deyince aklına, bazı ülkelerin devlet başkanları ile fotoğraf çektirmek ge- liyor olmasına alışamadtm. Siz "alışırlar" dediniz, ama Sayın Turgut Özal, sizin Cumhur- başkanı olmanıza da alışamadım." Murat Şeref Baba'nın kardeşi Belgen Çulhaoğlu şunları söy- ledi: — Kardeşimiz hastaysa bize versinler, biz tedavisini başka yer- de de yaptırabiliriz. Yok, hasta değilse, bir suçsa bu, verin birli- ğine, hapse mi atıyorlar, disiplin soruşturması mı yapıyorlar, ona da razıyız, ama biz, böyle bir telgraf nedeniyle kardeşimizin "deli" diye damgalanmasını istemiyoruz. Artı. orada kalmasmdan da kuşkudayız; bugün "deli" diyen adam, yann öbür gün bana te- lefon eder, "Kardeşin deliydi intihar etii" de der. . = L_ T.C. MALİYE VE GÜMRÜK BAKANLIĞI HESAP UZMAN YARDIMCILIĞI GİRİŞ SINAVI Maliye ve Gümruk Bakanlıeı Hesap Uzmanları Kurulu Başkanlı- ğı'nca 26, 27 ve 28 Mart 1990 günlerinde Ankara, Istanbul ve İzmir- de Hesap Uzman Yardımcılığı eiriş sınavı açılacaktır. S1NAVA KATILABİLMEK İÇİN: a) Devlet Memurları Kanunu'nun 48. maddesinde yazılı niteliklere sahip olmak. b) 1.1.1990 [arihınde 35 yaşını düldurmamış bulunmak. c) Eğiıim suresi en az dört yıl olan, Siyasal Bilgiler, Iktisat, Işlet- me, Hukuk, İktisadi ve İdari Biümler FakuUe \e Yüksekokulları ve- ya aynı süre eğitim veren ve bunlara eşitliği Yüksek Öğretim Kurulu'n ca kabul olunan benzeri yabancı fakülte veya yüksekokulların bi- rinden mezun olmak gerekmektedir. Sınava giriş >anlarını \e Mnav koşullarını gösteren broşür ile baş- vuru formu, Hesap Uzmanları Kurulu Başkanlığı ve kurulumuzıın Ankara. İstanbu! ve I?mir Grup Başkanlıklanndan sağlanabilir. İsleklilenn 12 Mart 1990 günü akşamına kadar Maliye ve Gumrük Bakanlığı Hesap Uzmanları Kurulu Başkanlığı llkadım Caddesi Ka- ra Harp Okulu kavşağı yanı A blok zemin kat Bakanlıklar-ANKARA adresıne belgeleri ile birlikıe bizzat veya posta ile müracaatları du- yurulur. Basın: 15942
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle