Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
7MART 1990 KULTUR-SANAT CUMHURİYET/5
Fecri Ebcioğhı Sokağı
• Kültür Servisi — Şarkı sözü yazarı ve besteci Fecri
Ebcioğlu'nun ismi, ölümunün birinci yıldönümunde 20
yıl yaşadığı Levent Yanktlı Sokak'a verildi. Sanatçmın
anısına bir dakikalık saygı duruşuyla başlayan törende
konuşan Beşiktaş Belediye Başkanı Ayfer Atay, Fecri
Ebcioğlu'nun şarkılan yıllardır dillerden düşmüyor,
sanatçı ve insan kişiliğinin önemini bir kez daha
vurgulayarak isminin bu sokakla birlikte yıllarca
anılmasını diliyorum" dedi. Daha sonra söz alan sanatçı
Alpay, Ebcioğlu'nun en güzel yapıtlarmı bu sokakta
ürettiğini söyleyerek s'anatçılar adına Beşiktaş Belediye
Başkanlığı'na teşekkür etti. Belediye Başkanı Ayfer Atay
ve sanatçı Alpay, Fecri Ebcioğlu Sokağı tabelasını birlikte
çaktılar. (Fotoğraf: Erdoğan Köseoğlu)
fe
Renkler' filıııi başlıyor
• Kültür Servisi — Dennis Hopper'm yonettiği
"Colors" (Renkler) adlı film yann Beyoğlu Lale
Sineması'nda gösterime giriyor. ABD'nin "gerçek
renklerini", yalnızca Los Angeles'ta sayıları 70 bine varan
çetelerin amansız terörunü gozler önüne seren filmde
Sean Penn ve Robert Duvall başrollerde. Bir
soruşturmayla görevlendirilen iki polisin çevresinde
gelişen olaylan konu alan filmin yönetmeni Hopper
"Easy Rider", "Blue Velvet", "Rivers Age" filmleriyle
tanınıyor. Çetelere karşı, yeni kurulan bir bölümde
çalışmaya başlayan genç polis memurunu canlandıran
Sean Penn, 1983 yılında "Bad Boys" ile eleştirmenler
ödülünu almıştı. Kendine özgu yöntemleriyle çalışan yaşlı
polis tiplemesiyle izleyeceğimiz Duvall ise "God
Father'Ma 1983 yılının en iyi yardımcı erkek oyuncu
Oscar'ına sahip olmuştu.
Restorasyon Gtinü _
• Kühür Servisi — Yapı-Endustri Merkezinde 8 mart
perşembe gıinii saat 10.00'da "Restorasyon Günü" adı
altında bir toplantı duzenleniyor. Oturum başkanlıklarını
Prof. Dr. Afife Batur ve Prof. Dr. Haluk Sezgin'in
yapacakları toplantıda, "İznik'te Kültür Mirası", "Side
Apollon Tapmağı Restorasyonu", "Bergama Trajan
Tapınağı Restorasyonu", "Ayasofya Restorasyonunun •
Genel Sorunlan", "Çırağan Restorasyonu" ve
"İstanbul'da Restorasyon Uygulamalanyla llgili
Gözlemler" konulan tartışılacak. Yapı-Endustri
Merkezi'nin (Cumhuriyet Caddesi 329 Harbiye)
adresindeki salonunda yapılacak toplantıya giriş serbest
oiacak.
4
Ak Kadın' Dergisi
• Kültür Servisi — Akbank'ın ücretsiz olarak
yayımladığı Ak Kadın dergisinin Mart-Nisan 1990 sayısı
çıktı. Deniz Banoğlu'nun yonettiği "Ahernatif Tıp"
konulu yuvarlak masa toplantısında Op. Dr. Mehmet
Abut "Akupunktur", Dr. Ferhan Erkey ve Selma Mine
"Hipnozla Tedavi", Müheyya Izer "Yega" ve Eczacı
Meltem Karayalçın "Şifalı Otlarla Tedavi" konulannda
bilgilerini aktarıyorlar. Çağdaş Yaşann Destekleme
Derneği'nce duzenlenen "Kadının Siyasal Yaşama ve
Karar Mekanizmalarına Katıhmı" konulu seminerin geniş
bir biçimde işlendijŞi dergide, 27 Mart Dünya Tiyatrolar
Günü nedeniyle ilk kez sahneye çıkan kadın oyuncu
Bedia Muvahhit ve Devlet Konservatuvan'nın ilk
mezunlarından olan Ertuğrul İlgin'i tanıtan yazılar ve 18.
yılını dolduran Akbank Çocuk Tiyatrosu yer alıyor. 14
Mart Tıp Bayramı kutlanırken doktorlarımızın 2000
yılından beklentileri ve önerilerinin röportajlarla işlendiği
Ak Kadın dergisinde guzellik köşesi, moda ve
mutfağımız konulu yazılarla Akbank'tan haberler köşesi
derginin diğer konularını oluşturuyor.
4
Kel Şarkıcı' sahneleniyor
• Kültür Servisi — Les Treteaux du Bosphore
Topluluğu, Ionesco'nun "Kel Şarkıcı" adlı oyununu 12 •
mart pazartesi günu saat 19.30'da Fransız Kültür
Merkezi'nde sahneleyecek. Oyunun yönetmeni Jean-Paul
Micouleau "Kel Şarkıcı" adlı oyunla 1984 yılında
Okinavva Tiyatrosu Uluslararası Festivali'nde En lyi
Yönetmen Ödülü'nu kazandı. Dekor ve kostümlerini
Yosuke Takı'nin hazırladığı oyunda Eva Siegle, Gilbert
Millet, Armelle Legrand-Robert, Dalita Çetinoğlu, Lionel
Bansard ve J.P. Micouleau rol alıyorlar. Kuçuk burjuva
bir çiftin birkaç dakikaya sığdırılmış yaşamı ile uzun
suredir evli, ancak birbirine yabancılaşmış bir çifti konu
alan oyun, 10 martta tzmir'de, 16 ve 17 martta Bursa'da,
23 martta Saint-Benoit Lisesi'nde ve 3 martta Lefkoşa'da
sahnelenecek.
MUZİK «Fiuz AÜ
Piyanist Hüseyin Sermet, istanbul'da bir resîtal, iki konser verdi
Geniş bir ıııüzik yelpazesiÇahşmalannı Paris'te sürdüren Hüseyin Sermet,
babası Cüneyt Sermet'in de etkisiyle genç yaşta
modern müzikletanıştı. "Klasikten moderne
gideceğime, modernden klasiğe döndüm" diyen
Sermet, mümkün olduğu kadar açık olmayı vebir
kalıba girmemeyi savunuyor.
Piyanist Hüseyin Sermet, geçen
hafta tstanbul'da Destek Reasü-
rans Konser Salonu'nda bir resi-
tal, AKM'de de tstanbul Devlet
Senfoni Orkestrası eşliğinde iki
konser verdi. Şu sıralar Paris'te
yaşamakta olan genç sanatçınnz-
la tstanbul'da bulunduğu sırada
kısa bir söyleşi yaptık. İlk soru-
muz, babası Cüneyt Sermel'in ya-
kında çıkacak olan kitabıyla ilgi-
liydi.
— Sevgili Hüseyin Sermet, ba-
banın yeni kitabından soz edelim
önce istersen. Babanı çok eskiden
Ankara Radyosu'nda tamnuşüm,
ama öyle pek ahbaplığımız olma-
mışn. Ancak onu çok yakından
tanıyan arkadaşlannın anlattıkla-
nna göre Cüneyt Sermet galiba
caz konusunda Araerikalılardan
bile daha fazla bilgi sahibi olan in-
sanlardanmış.
— Bazı şeyleri benim söylemem
garip oiacak belki, ama kesinlik-
le bildiğim bir şey varsa, babamın
hakikaten caz konusunda sadece
Amerika'da değil, dünyadaki belli
başh otoritelerden biri olduğudur.
Lafın gelişi, 1927 yılında Duke EJ-
lington ya da 1932'lerden
Count Basie orkestrasının hernan-
gi bir parçasını pikaba koyduğu-
muz zaman, efendim arkada ça-
lan üçüncü trompetçi kim^kimle
başlamış, hangi solosuyla meşhur
olmuş, ne zaman şundan veya
bundan dolayı iyi çalmış veya kötü
çalmış, hepsini ansiklopedi gibi
bilir. Herhalde büyük sevgi, me-
rak, şevk ile edinmiş bunca bilgi-
yi-
— Bir müzik aleti çalar mıydı
baban?
— Vaktiyle kontrabas çalarmış.
Ama annemle evlenip ben doğun-
ca aktif müzisyenliği bırakmış.
Ondan sonra büiyorsunuz caz üs-
tüne muzikologvari bir çalışmaya
yönelmiş. Sonra Ankara ve Istan-
bul radyolarında açıklamalı caz
muziği programları yaptı yıllarca.
Şimdi de bu son yazdıği kitabıyla
kendi yaşadığı, gördüğü, öğrendi-
ği şeyleri aktarmak, geriye bir şey-
ler bırakmak istiyor sanıyorum.
— Babanın herhalde senin mü-
zisven olarak yetişmendeki rolü
çok önemliydi. Acaba seni hiç caz
piyanisti >-apmak geçmedi mi ak-
lından?
— Hiçbir zaman, aynca baba-
mın devamh cazla meşgul olması
diğer müziklere kapalı olduğu an-
lamına gelmiyordu. Genelde Batı
müziğinin her türune karşı ilgi du-
yuyordu. Babamın cazla ve çağ-
daş müzik türleriyle yakından ü-
gilenmesi benim için büyük şans-
tı, çünkü genelükle müzikle uğraş-
maya başlayan çocuk dünyanın
neresinde olursa olsun hemen ilk
başta Czerny etüdler, Hanon eg-
zersizler, kuçük Mozart'lar, küçük
Chopin'ler çalar. Modern muziğe,
hatta Debussy, Ravel'e bile kapa-
SCHLBERT PLAĞI BAŞARI KAZANDI — Hüseyin Sermet'in
Portekizli piyanist Maria Joao Pires'le vaptıgı Schubert plağı Av-
rupa'da çok olumlu eleştiriler aldı. Sermet, mayısta Pires'le Mila-
no'da da bir konser verecek. (Fotoğraf: Ugur Günyüz)
hdır. Bense evde cazın haricinde
devamh Bartok, Schoenberg, AI-
ban Berg, Webern, Stravinsky,
Fransız empresyonistleri dinledi-
ğim için bunlara müthiş bir yakın-
lığım oldu. Benim geçirdiğim ev-
re tersine doğru oldu. Yani klasik-
ten moderne gideceğime, modern-
den klasiğe döndüm. Modernle
başlayıp eskiye dönmek mümkün.
Fakat eskiyle başlayınca bazı ki-
şiler eskide takılıp kalıyorlar ve
moderne hiç gelemiyorlar. Dola-
yısıyla hayatta en sevdiğim şeyler-
den biri mümkün olduğu kadar
açık olmak, bir kalıba girmeme-
ye çalışmak. Zaten herkesin ister
istemez bir kalıbı var, ama yelpa-
zeyi olduğunca geniş tutmak ge-
rek. Bu yuzden benim en sevdiğim
piyanistlerin başında Pollini gelir.
Çünku adam Bach, Mozart, Be-
ethoven kadar Stockhausen veya
Boulez'i de en iyi şekilde çalabili-
yor.
— Portekizli piyanist Maria Jo-
ao Pires ile yapügınız Schubert
plagı çok basan kazandı bildiği-
TV'de çocukşarkılan üzerine ortaçağı anımsatan açıkoturum
Ulıısallık, bağnazlık, evrensellikGeçen hafta TV'de bir açıko-
turum yayımlandı. Konu "Ço-
cuk Şarkılan" idi. 1980-85 yılları
arasında çocuk şarkılan ve okul
muziği konulan üzerine derinle-
mesine çalışmış, araştırma ve ya-
yın yapmış biri olarak, yeni bir
şeyler öğrenirim umuduyla tele-
vizyonun karşısına geçtim. Prog-
ramın başım kaçırmışım, meğer-
se başta bir hükümet üyesinin
desteğinde yaratılan (!) yepyeni
türde "çocuk mnziği" örnekleri
veya örneği verilmiş, sıra Dr. Ay-
han Songar'ın konuyu sunması-
na gelmişti.
Dr. Ayhan Songaı, kameraya,
dolayısıyla bizlere gözlüğünün
arkasından öyle kötü kötü bakı-
yordu ki birden ödüm koptu,
"Yine ne kabahat işledik aca-
ba?" dedim kendi kendime. Bir
de baktım ki konunun sunuluş
biçimi, devlet bakanı olan kişi-
nin meseleyi ele alışı öyle bir tu-
haf ki sormayın. Bundan yüzler-
ce yıl önce, Ortaçağ'da, "Karan-
lık Çag" denilen zamanlarda ke-
şişlerin oturup enine boyuna tar-
tıştıklan konulan tartışıyordu bi-
zimkiler. Onaçağ keşişleri bu ko-
nulan tartışmaktan 10. yuzyılda
vazgeçmişlerdi oysa.
Bilindiği gibi "makajnsal"
muziği biz Türkler keşfetmedik.
"Makamlar" binlerce yıl önce-
sinden beri vardı. Önce Antik
Çağ'da Grekler, sonra da ilk Hı-
ristiyanlar "makamlar"ın bazı-
lannm ahlaka mugayir olduğu-
nu, bazılarının insanda milliyet-
çilik duygulanm guçlendirdiğîni,
kiminin de kişiyi sefahata suruk-
leyebileceğini iddia ederlerdi. Ke-
şişlerin "makamlar"la, genel
olarak muzikle uğraşmalan yüz-
yülar sürdü. Tek sesten iki sese
geçiş bile uzun mücadelelerden
sonra gerçekleşti. Tutucu, gele-
nekçi ve yeniden korkan keşişler,
ikinci bir sesin Tann'yı yücelt-
mek, ona tapınmak için söylenen
sözlerin anlaşılmasını onleyece-
ği, cahil muminlerin kafalarını
karıştıracağı ve tabii ki kilisenin
sözünü dinlemeyecekleri savıyla
çoksesliiiğe şiddetle karşı çıkmış-
lardı ilk zamanlar. Daha sonıa
sağduyu ve akıl galip gelmiş ve
raüzik teksesli makamsal kalıp-
ları yanp özgürlüğüne kavuş-
.muştu.
20. yüzyılın son 10 yılında, ya-
ni yukarıda değindiğimiz olayla-
rın cereyan etmesinden yaklaşık
19 yxizyıl sonra Türk Televizyo-
nu'nda aynı konular tartışıiıyor-
sa eğer, bunda bir gariplik, bir
tuhaflık görmüyor musunuz? Sa-
ze uymadığını, kökünün kurutu-
lup tumüyle makamlara dayalı,
"bize ait" çocuk muziği yaratıl-
masının bir hayat memat mese-
lesi olduğunu savunuyorlardı.
Hem Turk hem de Batı müziği-
ni iyi bilen tartışmacılar ise ma-
kamsal müziğin en önemli öğe-
sinin "koraa'Mar olduğunu, kü-
çük çocuklann "koma"ları hak-
kıyla söyleyemediklerini, nitekim
dinletilen ornekte "koma" ses
bulunmadığını vurguluyorlar ve
Yüzyıllar önce tartışılmış konular, 20.
yüzyılın son 10 yılında Türk TV'sinde
tartışıhyorsa, bunda bir gariplik görmüyor
musunuz? Batı'dan gelen müziğin
yasaklanması düşünülüyor, bu müzik '"'ahlak
dışı" bulunuyorsa, bunda bir tuhaflık yok mu?
yın bakan, Batı'dan gelen müzi-
ğin yayımlanmasını yasaklama-
yı düşünüyor, bu müziğin "ah-
laka aykın" olduğunu iddia edi-
yor. Tıpkı Onaçağ'm karanlık
bâskı yıllannda olduğu gibi. Pe-
ki, travesti veya cinsiyet değiştir-
miş müzikçilerimizin baştaa edil-
mesi acaba Türk "ahlaluna" ay-
kırı değil mi?
Açıkotunıma katılan bazı tar-
tışmacılar da Türkiye'deki çocuk
müziğinin Batı'dan ithal edildi-
ğini, kesinlikle örf ve âdetlerimi-
bunun da bir ceşit yozlaşma olup
olmadığını soruyorlardı.
Hazır konu taze iken "Çocuk
Şarkılan" üzerine uzman olan
Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi
öğretmeni Sayın Hikmet Gün-
sd'in de düşüncelerini öğrenelim
dedik. Hikmet Hanım, okul mü-
ziğinin amacını şöyle belirliyor:
"Çocukta miiziğe karşı ilgi ve
sevgi yaratmak, ona iyi müzik
zevki ve anlayışı vennek, estetik,
sosyal ve ulusal duygulannı egit-
mektir amaç. Okul şarkılan ço-
cugu bu amaca gölürecek araç-
lann başında gelir."
Hikmet Hanım, "...üzülerek
belirtmek gerekiyor ki okul mü-
zik egitimi varmak istedigi ama-
ca ulaşamamıstır" diyor. Neden-
lerini de şöyle sıralıyoı:
"Bütün uluslann yaptıgı gibi
müzige anaokulundan üniversi-
teye kadar ver vermemiz gereki-
yordu. Çagdaş, dinamik, aynı
amaca yönelik bir program ya-
pılmalıydı. bu yapılmadı henüz.
Aynca müzik ağırlıklı ilkoknl,
ortaokul ve liseler açümalı ki mü-
zik öğretmeni yetiştiren üniver-
sitelerin eğitim fakültelerine mü-
zik liselerinde egitün gormuş, ye-
tenegini kanıtlamıs ve geliştirmiş
ögrenciler alınarak buradan tam
donanımb muzik ogretmenleri çı-
kabilsin."
Hikmet Gunsel, aynca devle-
tin müzik eğitim ve öğretim po-
litikasım çağdaş ve evrensel ve-
rilere dayandırması gereğine ina-
nıyor ve diyor kt:
"Çağdaş ilkelerle bagdaşma-
yacak kararlann okul müzik egi-
timinde uvgulanmaya konması,
millUeştirmek. adına >apılan müf-
redat programlan değişikliği, ge-
riye gidişi hı/landıran elkenler-
dir. Milli kultur, geçmise kör bir
bağnazlıkla bağlanmak değildir.
Çağının kültüninden. gelişen >e
değişen yapısından haoeri olma-
yan kişi ve kunımlar ülkemizin
müzik egitimine yön verebilir
mi? Müzik uluslararası bir dildir.
Müzikte ulusallık ve evrensellik
bir potada kaynaşünlmahdır."
Tarihimizde Cumhuriyet do-
nemine gelene kadar bilinçli bir
çocuk ve okul muziği oluşturul-
mamış. Çocuk ve okul muziği
geçmişimiz, daha altmış yaşına
basmamış cumhuriyetimiz ile ya-
şıttır. Bugüne kadar yapılanlan
silip üzerine geriye dönüş yapan
bir anlayışı getirmeye çalışmak
bizim ebedi ve ezeli hastalığmtz
olan bir ileri iki geri adım atma
huyumuzu canlandırmak olma-
yacak mı?
miz kadanyla. Bu beraberligin
perde gerisini anlabr mısın?
— Plak kariyer açısından çok
önemli bir şey. Çünkü plak bir ne-
vi kartvizit. Ancak plağın nasıl ya-
pıldığı, hangi koşullarda yapıldı-
ğı da önemli. Mesela ben mülti-
milyoner olsam giderim Deutsche
Grammophone'a, istersem on ta-
ne plak yaparım. Böyle yapmış bir
iki piyanist büiyorum. Ama mü-
him olan bu değil. Mühim olan
bir firmanın size gelip tüm mas-
rafları üstlenerek yapacağı teklif-
tir. Bunlan yapmak için de firma-
nın sanatçıya guven duyması ge-
rekir.
— Güzel de Maria Joao Pires'le
nasıl tanıştınız v« bu plagı nasıl
yaptınız?
— Bizim tanışmamız ilginç.
1985'te Zürih'te Geza Anda Yanş-
ması'na katıldım ve birincilik ödü-
lünu aldım. Jüride önemli müzis-
yenler vardı. Jüri Başkanı Antai
Dorati'ydi. Benimle çok ilgilen-
mişti, şimdi öldü zavalh. Aynca
Nikita Magaloff ve Maria Joao
Pires de jürideydiler. Ben o sıra-
lar Monaco Müzik Akademisi'nde
öğretim üyesiydim. Pires, "Ders
vererek vakit kaybedecegine kari-
yer yapmaya çalışsana" dedi. Ben
de "İyi, güzel, ama biliyorsun, sa-
dece iyi çalmak, yetenekle oiacak
işler degil bunlar. Bu kapalı dev-
re işleyen bir çark, birinin beni
elimden tutarak devreve sokması
lazım. Ondan sonrası -eger ben
saçmalamazsam- kendiliğinden
yürur" dedim. Ben konu böylece
kapandı sanıyordum. Meğetse ka-
panmamış, birkaç ay sonra Paris-
teki evde telefon çaldı. "Alo, ben
Maria Joao, nasılsın, iyi misin?
Benimle plak doldurur musun?"
Ben tabii donakaldım. "EJbette,
lafı mı olur" gibi laflar ettim. O
şekilde başladı.
— Ük depan birlikte yapmış ol-
manız sana epey hız kazandırdı
herhalde.
— Kaliteli bir şey yapabilmiş ol-
mamız çok güzel. Pires zaten çok
tanınmış, çok iyi bir piyanist. Be-
nim söylemem doğru olmaz bel-
ki, ama plağı ve konserlerimızi
dinleyen herkes birbirimize çok
uyduğumuzu, tek insanın çaldığını
sandıklannı söylüyorlar. Çok iyi
kritıkler aldı plak. "Altın Diyapa-
zon", "Choc" gibi değerlendirme-
ler kazandı. Daha iyisi can sağlı-
ğı. Bundan sonrası bana kaldı ar-
tık. -
— Şimdi ders vermedigine gö-
re geçimini neyle saglıyorsun Hü-
seyin?
— Konserlerden sağlıyonım.
Allaha şükür epey konser oluyor.
Artı, plaklardan aldıgım telif hak-
lan da var. "Erato" ile sözleşmem
dolayısıyla tek başıma dört beş
plak projesini gerçekleştirmem ge-
rekiyor bu yıl. Paris'e döner dön-
mez Paris Orkestrası'yla provala-
ra başlıyorum. Semyon Bişkov yö-
netecek orkestrayı. Stravinsky ça-
lacağız. Sonra Bordeaux'da Beet-
hoven 4. Konçerto'yu çalacağım.
Mayıs sonunda Milano'da bir re-
sital var. Milano'da bir de Pires-
le konserimiz oiacak. Plakta sük-
sesi oldu diye her yerde Schuben
Fantasie'yi istiyorlar bizden, ama
bu sefer değişik şeyler koyacağız
yanına. Bakalım nasıl oiacak?
— Türk bestecilerinin eserleri-
nin plaklannı yapmayı düşünüyor
musun?
— Bundan beş yıl sonra eğer
her şey yolunda giderse bayağı iyi
bir pozisyona sahip olacağımı
umuyorum. tnşallah öyle bir po-
zisyona gelebilirsem o zaman bir-
takım şeyleri ben empoze edebi-
leceğim. Eseri de besteciyi de ben
seçebileceğim. Şimdi böylesi bir
özgürlük imkânsız. Ama tanınmış
bir sanatçı olduğunuzda Adnan
Saygun veya Erkin çalacağım de-
diğinizde, onlann 'Peki" demek-
ten başka seçenekleri olamayacak-
tır. Ama şu anda ben onlara de-
ğil, onlar bana eser ve besteci
empoze etmek durumundalar. Ye-
terince tanınmadan ısrar etmeye
kalkarsanız "MiHiyetçi bir piyanist
işte" der ve bir daha arkalarına
bakmadan geçer giderler.
mmouuıun
Htl OhüLftYftRftR
İstanbuVun konser yaşamı son günlerde oldukça canlıydı
Hareketli müzik haftası
Tel:
1511865 66
Şubat ayını mart ayına bağla-
yan son hafta içinde lstanbul kon-
ser yaşamı oldukça hareketli geç-
ti. 26 şubat pazartesi akşamı
AKM'nin küçük salonunda Ha-
cettepe Üniversitesi Devlet Kon-
servatuvan'nın öğrenci orkestra-
sı, şef Hikmet Şintşek yönetimin-
de bol solistli ve renkli programlı
bir konser verdi. Hocaları Hikmet
Şimşek'e göre 80 kişiük bu orkest-
ra, öğrenci orkestrası olmaktan
öte profesyonel nitelikleri bulu-
nan bir senfoni orkestrasıymış.
Müzikseverler aynı akşam saat
20.00'de Cemai Reşit Rey Kons«
Salonu'nda Yunanlı piyanist Yan-
nis Vakarelis'in piyano resitalini
dinlediler. Vakarelis'in programı-
nın birinci yarısında bir Beetho-
ve» sonatin ile iki Beethoven so-
nat, ikinci yarısında ise Brahms'ın
op. 5, No. 3 Fa Minör Sonatı yer
alıyordu. Vakarelis ozeUikle
Brahms yorumuyla dikkati çekti
bu resitalinde.
27 şubat akşamı Hüseyin Ser-
met, Destek Reasürans Salonu'n-
da uç Beethoven sonattan oluşan
bir resitai verdi. tlginç bir rastlan-
tı ile aynı hafta içinde tstanbul'-
da iki resitai ve orkestra eşliğin-
de ikişer konser veren Vakarelis
ile Sermet vaktiyle Londra'da ay-
nı piyano hocası ile çalışmışlardı.
Ünlü Maria Cnrcio'nun öğrenci-
siyken tanışan Türk ve Yunanlı
piyanistlerin yıllar sonra tstan-
bul'da Beethoven ağırlıklı resital-
lerle peşpeşe sahneye çıkmalan il-
ginç değil mi?
28 şubat akşamı Avusturyalı
bariton Ralf Döring ile soprano
Güzin Gurel, Cemal Reşit Rey
Konser Salonu'nda piyanist Pe-
rim Köknarer eşliğinde bir Robert
Schumann şarkılan gecesi gerçek-
leştirdiler. Romantik akımın ön-
de gelen bestecilerinden olan
Schumann yaşadığı çağın roman-
tik ozanlarının, Heine, Goetbe,
Schiller, Adelbert von Chamisso,
Rückert, Mörike'nin şiirlerini
müziklendirmişti. Schumann ge-
cesinde Ralf Döring, bestecinin
"Liederkreis" ve "Dkhterliebe"
şarkı dizilerini, Güzin Gurel de
"Frauen Liebe und Leben" şar-
kı dizisini yorumladılar.
1 mart akşamı AKM kuçük sa-
londa tstanbul doğumlu, Ferdi
Stvtzer ve Ergican Saydara'ın öğ-
rencısi Rta Gormezano - Tanay'-
ın piyano resitalini dinledik. Ta-
ALMANYADAN GELEN GENÇ PİYANİST — Ferdi Slatzer ve
Ergican Saydam'ın oğrencisi olan pivanisl Etta Gorme/ano-Tanav,
Almanva'da yaşıvor. Tanay. AKM'de verdigi resitalde, muzikalitesi
ve yorum anlayışıyla dikkatleri çekti.
nay, müzik eğitimini daha sonra
Almanya'da Stuttgan'ta surdür-
muş. Şimdi de Almanya'da yaşı-
yor. Piyanistik kaliteleri olan,
muzikalitesi, tuşesi ve yorum an-
layışı ile dikkati ceken genç piya-
nisti tstanbullu müzikseverlerın
daha yakından tanımalannı iste-
riz.
Haftanın son konserleri ise
Kurt Rapf'ın yonettiği, Hüseyin
Sermet'in solist olarak katıldıgı
senfonik konserlerdi. Hüseyin
Sermet bu konserlerde Beetho-
ven'm iki numaralı, Si Bemol Ma-
jör Hyano Konçertosu'nu yorum-
layarak Beethovenlı konserlerine
bir yenisini eklemiş oldu.
Programda aynca şef Rapf'ın
bir eseri ve Brahms'ın Do Minör
Op. 68 Birinci Senfonisi yer alı-
yordu. Bir hafta da böyle geçti.
Lösemililer için
kermes
• Kültür Servisi — Bizim-
Lösemili Çocuklar Vakfı
yararına Yıldız Silahhane
Binası'nda duzenlenen
kermese 220 sanatçı, 300
parça yapıtla katıldı. 7-16
mart tarihleri arasında
duzenlenen kermeste yer alan
sanatçılar tarafından
bağışlanan, tablo, heykel,
seramik, kilim, halı,
minyatür ve tezhipler her gün
saat 11.00-19.00 arası satışa
sunulacak. Kermesten elde
edilen gelirin tümü vakıf
hastanesinin bünyesindeki
1lik Nakil Merkezi'nin
ekstkliklerinin giderilmesine
harcanacak. Açılan
kampanya sonunda vakıf
hesabına bağışta bulunacak
tüm hayırseverlere kitap,
katalog ve ceşitli sanat
eserleri ücretsiz
gönderilecek.
Türk Kültürü
Sergisi
• Kültür Servisi — Cemile
Tanlak'ın "Türk Kültürü
Koleksiyonu Arular 2"
sergisi Beşiktaş Galeri
Kare'de açıldı. 18 Mart
1990 tarihine kadar açık
kalacak olan sergide, ev
hanımı Cemile Tanlak'ın el
işleri, örtü ve tablo
çalışmalannın yanı sıra
Guneydoğu Anadolu ve Ege
bölgelerinden derlemiş
olduğu yapıtlar yer alıyor.
Tanlak'ın 18 martta sona
erecek olan "Anılar 2"
sergisinden sonra "Arular
3" sergisi 19 Mart-2 Nisan
1990 tarihleri arasında
açılacak.
Kadıköy'de
sergı
• Kültür Servisi — Ressam
Mehmet özkeçeli'nin
"Doğayı Kucaklayan Sevgi"
isimli resim sergisi 10-30
Mart 1990 tarihleri arasında
Kadıköy Galeri Pago'da açık
kalacak. Daha önce karma
resim sergilerine katılan
özkeçeli'nin ilk kişisel sergisi
her gün 10.00-20.00, pazar
günleri 11.00-17.00 saatleri
arasında gezilebilir.
Hekim
sanatçılar
• İSTANBUL (AA) —
Hekim sanatçılann
yapıtlanndan oluşan sergî, '
Sandoz Sanat Galerisi'nde
10 martta açılıyor. tstanbul
Tabip Odası üyesi hekim
sanatçılann yapıtlanndan
oluşan karma sergi, 31 mart
tarihine kadar açık kalacak.
Sergide yapıtları yer alan
hekim sanatçılar şunlar:
Muzaffer Akkılıç, Fikret
Aksoy, Cafer Yıldıran, Suat
Vural, tldeniz Kurtalan,
Akif Poroy, TUran Gürgen,
Adnan Özbek, Ulu Sungu,
Derya Şentürk, Nurver
Tekin, Seyfullah Türe,
Hakan Gezeroğlu, Musa
Aldükrek, Fahire Alimgil,
Kazım Ansan, Itır
Bakioğlu, Hazel
Balıkçıoğlu, Halim Dinç ve
Orhan tskeçeli.
Pendik'te
kutlama
• Kültür Servisi — Dünya
Kadınlar Günü, 10 mart
cumartesi günü saat
15.00'te Pendik Belediyesi
Atatürk Kültürevi'nde
gerçekleştirilecek bir
programla kutlanacak.
Pendik Belediyesi ve
Demokratik Bağımsız
Kadın Platformu'nca
birlikte hazırlanan kutlama
programında, söyleşiler ve
çeşitli sanat gösterileri yer
alıyor. Kutlamaya
katılacaklar için saat
14.00'te Taksim AKM
binası önunden bir araç
kaldırılacak.
BüGÜN ~
• Behramoğlu ile söyleşi
tstanbul Üniversitesi Güzel
Sanatlar Bölümü'nün
etkinlikleri kapsammda saat
14.00'te Vezneciler Kuyucu
Murat Paşa Medresesi'nde
Ataol Behramoğlu ile bir
söyleşi yapılacak.
•Viyolonsel-piyano Selma
Gökçen (viyolonsei) ve John
O'Brien'ın (piyano) vereceği
resitai 20.00'de Cemal Reşit Rey
Konser Salonu'nda izlenebilir.
BİLSAK'TA
BUGÜN
7 Mart Çarşamb»:
19.00 Yeni Yaprak Derpsi
okuyucularıyla.
19.30 KONFERANS: tnsaa
Potansiyeli I: Yaradüış ve
Evrim. Nil GÜN
V oga-Meditasyon
Zerrın AKGÛN'le
18.30
10.00-01.00 arası CAFE-
FOYER-BAR
BtLSAK herkese açıktır.
BlLSAK Sıraselvilet, Sogana
Sok. No: 7 CtHANGİR
143 28 79-143 28 99