Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/10 HABERLER 7 MART 1990
Reha Isvan yargılandı
• tstanbul Haber Servisi — Görüş Dergisi'nde
yayımlanan "Cehenneme Kadar Yolun Var Pinochet"
başlıklı yazısında eski Cumhurbaşkanı Kenan Evren'e
hakaret ettiği öne sürülen Reha İsvan'ın yargılanmasına
başlandı. Reha Isvan ve derginin Yazı İşleri Müdüru
Erdal Şahin dünkü duruşmada suçlamalan kabul
etmediler. tstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nde
görülen davada Isvan ve Şahin, Görüş Dergisi'nin 36.
sayısında, Evren'e ima yoluyla hakaret etmekle
suçlandılar. Sorgusunda kimseye kin ve nefret gütmediği
için hakaret olsun diye hakaret etmeyeceğini belirten
Reha tsvan, "îçimden geleni de açıkça söylemekten
çekinmem. Nitekim, bu yazı çıkmadan birkaç gün önce,
T.C., P.T.T. kurumu aracılığı ile, Evren'e telgraf çekip
kendisini eleştirmiştim. Umarım eline geçmiştir" dedi.
Kanserli mahkûma af yok
• ANKARA (ANKA) — Ankara Numune Hastanesi
Aydın Cezaevi'nde yediği dayak sonucu ciit kanserine
yakalanan Sedat Karaağaç'ın tedavi edilmesi için
affedilmesine gerek olmadığı yolunda rapor verdi.
Numune Hastanesi raporunda, Sedat Karaağaç'ın tahliye
edilmeden de tedavi edilebileceği one süruldu. Mahkûm
Sedat Karagaç, Eskişehir Cezaevi'nde başlayan açlık
grevinin 35'inci gününde diğer mahkûmlarla birlikte
Aydın Cezaevi'ne nakledilmis ve Aydın Cezaevi'nde
yediği dayak sonucu sırtında büyük bir yara çıkmıştı.
Dev-Sol davasında savunma
• tstanbul Haber Servisi — Devrimci Sol ana davasına
dün avukat savunmalarıyla devam edildi. Yalçın
Demirkaya ve Erdal Ketenci adlı sanıkların savunmaları
avukat Ulutan Gün, tarafından okundu Av. Gün her iki
müvekkilinin de tahliyesini talep etti. Mahkeme heyeti
istemleri diğer tahliye istemleriyle birlikte daha sonra ele
alacağını bildirdi. Avukatlardan Filiz Kerestecioğlu da
müvekkili Mustafa Kadir Gül'ün savunmasıru okudu.
"Gecekonducular" yargılandı
• tstanbul Haber Servisi — Romanya Devlet Başkanı
Çavuşesku ile eşi Elena'nın idamını protesto için yapılan
bir korsan gösteriye katıldıklan iddia edilen 11 kişinin
yargılanmasına başlandı. Istanbul 2 nolu DGM'de
yapılan duruşmada gecekondu yaşayanları Kültür ve
Yardımlaşma Derneği (GEYAD) üyesi olan sanıkların
izinsiz gösteri yürüyüşu yapmak ve komünizmi övmek
savlarıyla TCK'nın 536. ve 142/4. maddeleri uyarınca
cezalandırılmaları istendi.
Tütün üreticisi yargıç önünde
• KIRKAĞAÇ (Cumhuriyet) — Ege ekici tütün
piyasasının açılışında verilen fiyatları beğenmeyerek
protesto eden 6'sı tutuklu 54 tütün ureticisinin
yargılanmasına spor salonunda başlandı. Şavcı,
sanıkların "toplu ısrar ve kara nakil araçlarının
seferlerine toplu olarak enge.l olmak" suçunu işlediklerini
ileri surerek 2 ile 5 "yıl arasında cezalandırılmasını istedi.
Şanık avukatı da iddianameyi usulsüz bularak reddini
istedi. Tütün piyasasının açılış gününde hükumetin ilan
ettiği fiyatlan beğenmeyen binlerce üretici Kırkağaç-
Cumhuriyet Alariı'nda toplanarak "Hükümet istifa" diye
bağırmış ve protesto gösterilerinde bulunmuştu.
Aksu, "PKK eylemlerini
arttırabilir"
• ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) — Bingöl, Hakkâri,
Siirt, Tunceli, Elazığ, Muş, Van ve Bitlis'te olağanüstu
hal uygulamasının dort ay daha uzatılmasına ilişkin
başbakanhk tezkeresi, TBMM Genel Kurulu'nda dün
kabul edildi. Içişleri Bakanı Abdülkadir Aksu, PKK'run
bahar aylarında güçlendiği imajını vermek için
eylemlerini Siirt-Mardin-Hakkâri üçgeninde arttıracağı
yolunda duyumlar alındığını söyledi. Aksu, diğer bölücü
ve yıkıcı örgütlerin de eylemlere geçebileceğini kaydetti.
"2000'e Dogru* toplatddı
• İSTANBUL (AA) — "2000'e Doğru" Dergisi'nin son
sayısı, İstanbul DGM tarafından başlatılan bir
soruşturma nedeniyle toplatıldı. Derginin 4 Mart 1990
tarihli sayısında yer al.an "Kürt Sorununa Çözüm"
başlıklı kapak yazısı ile genel yayın yönetmeni Doğu
Perinçek imzalı "Türk Meselesi" başlıklı başyazı
nedeniyle, DGM Savcıüğı'nca soruşturma başlatıldı.
Savcıhğın isteği üzerine mahkeme derginin son sayısının,
"ırk mülahazasıyla bölucu propaganda" yapıldığı
gerekçesiyle toplatılmasını kararlaştırdı.
"Netekim"İdare Mahkemesi'nde
• ANKARA (ANKA) — Ankara Ekin Tiyatrosu
oyuncuları tarafından sahneye konulan ve senaryosu 12
Eylül dönemine ilişkin yayımlanan kitaplardan
oluşturulan "Biz Bu İhtilali Niye Yaptık-Netekim" adlı
oyuna konulan yasağın kaldınlması için bölge
mahkemesine başvuruldu. Ekin Tiyatrosu avukatı Emin
Değer dava dilekçesinde Ankara Valiliği'nin ve Sincan
Emniyet Amirliği'nin kararlannın işlem yönünden sakat
olduğunu öne sürdü. Değer, ayrıca oyun metninin
yayımlanan ve haklarında hiçbir soruşturma açılmayan,
yasaklama olmayan kitaplardan alındığını da anımsattı.
Zinada eşitlik önerisi
• ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) — SHP Edirne
Milletvekili Erdal Kalkan tarafından hazırlanarak
TBMM'ye verilen yasa önerisinde, zina yapan erkeğin de
zina yapan kadınlar ile aynı şartlarda cezalandırılması
istendi. Kalkan'ın önerisinde kadının bir kez ilişkiye
girmesinin zina suçunun oluşması için yeterli görülmesine
karşıhk, erkeğin zina suçunurr "kan-koca gibi yaşama"
şartına bağlanmasının "eşitliğe aykın" olduğu
savunuluyor.
Dergilerden gözaltına kıriama
• İstanbul Haber Servisi — 5 ayrı dergi adına dün
yapılan yazılı açıklamada, Yeni Demokrasi Dergisi Bursa
Temsilcisi Ali Rıza Altun ve iki muhabirinin örgut üyesi
suçlamasıyla 10 gündür gözaltında tutuldukları bildirildi.
Sosyalist basına yönelik baskıların kınandığı açıklamada,
gözaltındakilerin bir an once serbest bırakılması istendi.
TEK'ten garip uygulama
• İstanbul Haber Servisi — Acıbadem'de aralarında
basın sitesinin de bulunduğu bazı kooperatif evlerinde
dün elektriklerin uyan yapılmadan bir görevli tarafından
saatten kesilmesi tepkiyle karşılandı. Ev sahiplerinin
nüfusla idareye başvurmasını isteyen TEK görevlisinin
saatlere mühur vurduğunu belirten semt sakinleri "Böyle
uygulama olmaz, önce daire sahiplerine ya da site
yönetimine bir süre verilir, sonra başvuru yapmayanların
elektrikleri kesilir, ansızın yapılan bu saat kapatma yasal
değildir-Daha önce sozleşme için başvuranlar,
siz ferdisiniz tapu alın, ondan sonra mukavele yapalım
demişlerdi. Şimdi tapumuz olmadığı halde kimliksiz
sozleşme yapıyorlar" dediler.
Avukatlan, kurşuna dizildiği; polis ise kaçarken öldürüldüğü iddiasında
Manuel Demîr'in kuşkıılıı ölümüNİHAT HALICI
Kurşuna mı dizildi yoksa çatış-
mada mı öldürüldü? "Manuel De-
mir'in iki yıl önce kuşkulu olümu-
nün ardından ışık tutulmaya ça-
lışılıyor. Demir'i kasten öldürduk-
leri savıyla 4 siyasi polis mahke-
mede yargılanıyor. Avukatlar ise
olayın halen karanlık yönlerini ay-
dınlatabilecek yeni tanıkların or-
taya çıktığını, "Manuel Demir'in
kurşuna dizildiği" savını güçlen-
diren çelişkili sanık-polis ifadele-
ri ve ekspertiz raporlarının bulun-
duğunu ileri surüyorlar.
Kamuoyunda "Kandıra bas-
kını" olarak bilinen olayın ar-
dından Jstanbul ve çevresinde yo-
ğunlaşan operasyonlar, Manuel
Demir'in ölümune de yol açan ge-
lişmeleri doğurdu. "Kandıra bas-
kını"nı gerçekleştiren örgüte yöne-
lik çalışmalar sırasında İstanbul
siyasi polisi, Cemal Ralüp'i yaka-
ladı. Bu örgüte üye olduğu ve bas-
kını gerçekleştirenlerden olduğu
belirtilen Rakip'in ifadeleri doğ-
rultusunda Sefaköy Anafartalar
Sokak 28 numarada bulunan evi-
ne karakol kuruldu. Rakip'in evin-
de bekjeyenler, komiser Mehmel
Şakir Öncel (sicil no: 412), komi-
ser Samet Öztiiric (329) ile polis
memurları Mehmet Ali Er (5211)
ve Mustafa Sanbaş (190) idi. Si-
yasi polis yetkililerine göre "bek-
leyiş", 24 Ocak 1988'de saat 21.45
sıralannda sona erdi. 24.1.1988 sa-
at 09.00'dan bir sonraki günün ay-
nı saatine kadar toplam 24 saat
boyunca görevlendirilen söz konu-
su tim, daha sonra meydana gel-
diğini iddia ettiği olayları, "mü-
sademeli olay tutanagY'nda şöyle
aktardı:
"Bekledigimiz yerde, eve doğru
iki kişinin geldiğini görduk. Elle-
ri cebinde olan bu iki şahsa polis
olduğumuzu ve durmalan gerek-
tiğini müteaddit defalar bagıranık
ifade etmemize rağmen durma-
dıklan gibi bulunduğumuz tara-
fa ve üzerimize doğru silahla ateş
ellikleri göralduğunde aramızda
müsademe olmuş ve kısa bir me-
safe. kaçan şahıslardan birinin
kaçmaya devam ettiği, digerinin-
se olay yerinde yaralandığını, bu
şahsın elinde T. 85533 seri nolu,
9 mm. çaplı bir adet tabanca, bu
tabancaya ait bir adet şarjör, şar-
jöre bakıldıgında gönılen üç adet
SPB marka roermi zaptedilmiş-
tir."
Bu tutanağın altında timde yer
alan dört siyasi potisin de imzala-
n, sicil numaralarıyia birlikte yer
aldı.
Kandıra baskını ile ilgili olarak tutuklanan Baba Erdoğan, Demir'in öldürülmesi
konusunda suç duyurusunda bulundu. Erdoğan, Manuel Demir'in sağ olarak siyasi
polisçe ele geçirildikten sonra işkence ile karşılaştığını, daha sonra da kurşuna dizildiğini
öne sürüyordu.
Manuel Demir'in ik> yıl önceki kuşkulu ölümüne ışık tutulmaya çalışılıyor. Demir'i
kasten öldürdükleri savıyla 4 siyasi polis mahkemede yargılanıyor. Avukatlar ise olayın
karanlık yönlerini aydınlatabilecek yeni tanıkların ortaya çıktığını, "Manuel Demir'in
kurşuna dizildiği" savını güçlendiren çelişkili sanık-polis ifadeleri ve ekspertiz
raporlarının bulunduğunu ileri surüyorlar.
Olayı soruşturan DGM savcılı-
ğı, 25.1.1988 tarih ve 1988/15 nu-
mara ile görevsiziik karan verdi.
Bu arada Cerrahpaşa Tıp Fakül-
tesi'nce otopsi ve tstanbul Krimi-
nal Polisi Laboratuvarı'nca düzen-
lenen ekspertiz raporJannın ardın-
dan, davanın seyrinde "dönüm
noktası" olarak nitelenebüecek
gelişmelerden ilki yaşandı. Kandı-
ra baskını ile ilgili olarak tutuk-
lanan Baba Erdoğan, Demir'in öl-
dürülmesi konusunda suç duyuru-
sunda bulundu. Erdoğan, Manu-
el Demir'in sağ olarak siyasi po-
lisçe ele geçirildikten sonra işkence
ile karşılaştığını, daha sonra da
kurşuna dizildiğini öne sürüyor-
du. Baba Erdoğan'ın 26.2.1988 ta-
rihli dilekçesinin ardından
14.3.1988'de cumhuriyet savcılığın-
da konuya ilişkin ifadesi alındı.
Benzer nitelikte bir dilekçe
26.8.1988'de yazıldı. Dilekçe, Ba-
ba Erdoğan'ın yanı sıra yine Kan-
dıra baskını ile ilgili olarak tutuk-
lanan Ali Rıza Deraıanlı, Yılmaz
Zurnacı ve Cemal Rakip'in imza-
larım taşıyordu. Manuel Demir'i
öldürenler hakkında suç duyuru-
sunda bulunulan dilekçede şöyle
denildi:
"Arkadaşımız çabşmada ölme-
miştir. Önce polis larafından ya-
kalannuş, daha sonra işkence edil-
miş ve olaya çatışma susıi verile-
rek arkadaşımız savunmasız du-
nımda katledilraiştir. Olayın bu
biçimde olduğunu kanıtlayan va-
kalar ise: Biz şubeden adli tıbba
arkadaşımızın cesedini teşhis için
golurülduğumuzde, arkadaşımı-
zın yüzii ve viicudu morluklar
içindeydi. tşkence yapıldığı çok
bariz biçimde fark ediliyordu. Bu
farkı anlavabilmek için arkadaşı-
mızın olum sebebi için değil, öl-
meden once maruz kaldıgı işken-
cenin kanıtlanması için otopsi ya-
pdmasını istiyoruz. Polis, arkada-
şımızı sag olarak yakalamışbr. Ya-
kalarken çatışma olmamışlır. Ar-
kadaşımız, vurulduğu 25.1.1988
guniı, gündıiz saat 14J0"da yaka-
lanraış, saat 21.00'e kadar işken-
ce yapılmış, netice alınamayınca
da arkadaşımız dışan çıkanlıp
katledilmisür. Bu dunımun iyi an-
laşılabilmesi için ise görgü tanığı
olarak Muzaffer Ekici ve
25.1.1988 tarihinde konutunda
bulunanlann dinlenmesini talep
ediyoruz."
Manuel Demir'i öldüren dön si-
yasi polis hakkında Bakırköy 2.
Ağır Ceza Mahkemesi'nde dava
açılmasına neden olacak gelişme
de, yeni bir "dönüm noktası" ola-
rak ortaya çıktı. Bakırköy Cum-
huriyet Savcılığı'nın istemi uzeri-
ne Adli Tıp Fizik Balistik thtisas
Dairesi'nce, Manuel Demir'in ölü-
mü esnasında üzerinde bulunan
giysiler incelendi. 29.12.1988 tarih
ve 10534/881117/54/2091 numa-
ralı raporda "alış mesafesinin
tayini" ortaya konulmaya çalışıl-
dı. Raporun sonucu ilginçti: Ce-
ketteki ateşli silah mermi çekirdeği
geçişi ile oluşması olanaklı giriş
delikleri çevresinde ve ceketin be-
lirli yerlerinde aynı görüntüyü ve-
ren tepki alınmasmı gerekçe gös-
teren uzmanlar, "fiziksel ve kim-
yasal bulgulara göre alış mesafe-
si tespitinin sakıncalı olduğu" gö-
ruşüne yer verdiler.
Fizik Balistik Dairesi'nin "atış
mesafesinin sakıncalı olduğu" yo-
lundaki görüşu ve Baba Erdoğan
ile arkadaşlarının "Manuel De-
mir'in işkence gördükten sonra
kurşuna dizildiği, çatışmada öldii-
rulmediği" yolundaki suç duyuru-
ları, Bakırköy 2. Ağır Ceza Mah-
kemesi'nce hazırlanan iddianame-
ye dayanak oluşturdu. Demir'i ya-
kaladığı belirtilen dort siyasi po-
lisin, 1989/93 numara ve
23.2.1989 tarihli bu iddianamede
kasten adam öldürmek suçundan
yargılanmasına başlanması isten-
di.
29 Haziran 1989'da görülen du-
Manuel Demir'in ailesi kuşkulu oliımün bir an önce aydınlanmasını istiyor.
CUMHURBAŞKAM ÖZAI/A TELGRAF ÇEKMİŞTİ
Teğmen Baba Meclis gündemindeANKARA (Cumhuriyet Bürosu) —
Gebze Topçu Alayı'nda görevli teğmen
Murat Şeref Baba'nın Cumhurbaşkanı Tur-
gut Özal'a çektiği telgraf yüzünden Hay-
darpaşa Askeri Hastanesi Psikiyatri Klini-
ği'ne yatırılması SHP'den iki soru önerge-
siyle TBMM gündemine getirildi. Cumhur-
başkanlığı Sözcusü Büyükelçi Kaya Tope-
ri de açıklamasında, telgrafın PTT Anka-
ra Merkez Mudürlüğu'nce Ankara Cum-
huriyet SavcılığVna gönderildiği, Cumhur-
başkanı Özal'ın telgrafın bilgisine sunul-
muş olması dışında olayia bir ilgisi olma-
dığını bildirdi. Teğmen Murat Şeref Baba1
nın başına gelenler ise siyasi parti liderle-
ri, meslek odaları ve dernekler tarafından
tepkiyle karşılandı. Genelkurmay Başkan-
'ığı da teğmenin bir bunalım geçirdiğini
açıkladı.
SHP Diyarbakır Milletvekili Fuat Ata-
lay, Başbakan Yıidınm Akbulut tarafından
yanıtlanması istemiyle TBMM Başkanlığı1
na verdiği soru önergesinde Cumhurbaş-
kanı'na telgraf çeken her görevlinin psiko-
nevroz tanısıyla hastaneye yatınlmasının
gerekli olup olmadığının açıklanmasını is-
tedi.
SHP Bilecik milletvekili Tayfur Ün de
Milli Savunma Bakanı Safa Giray'ın yanıt-
laması istemiyle verdiği soru önergesinde
teğmenin kliniğe yatırılması konusunda
Cumhurbaşkanı Özal'ın isteğinin olup ol-
madığının açıklanmasını istedi.
Cumhurbaşkanlığı Sözcusü Büyükelçi
Kaya Toperi açıklamasında şöyle dedi:
"Teğmen Murat Baba tarafından açık
isim ve adresle Savın Cumhurbaşkam'na
çekilen telgraf, 18 Şubat 1990 giinü Cum-
hurbaşkanlığı Genel Sekreteriigi'ne gelmiş.
Telgraf avnı gıin bilgilerine sunulmuş ve
Genel Sekreteriik'çe Genelkurmay Başkan-
lıgı'na gönderilmiştir. Telgrafın ilgili yasa
4.2.1924 tarih ve 406 sayılı Telgraf ve Tele-
fon Kanunu ve buna istinaden düzenlenen
Telgraf İşletme Rehberi gereğince arkası-
na işlenen Teğmen Baba'y-a ait kimlik bil-
gileri ile birlikte aynı gun PTT Ankara
Merkez Miidiirluğu'nce Ankara Cumhuri-
yet Savcılığı'na gönderilmiş olduğu bildi-
rilmiştir. Sayın Cumhurbaşkam'nın lelgra-
fın bilgisine sunulmuş olması dısında olay-
la herhangi bir ilgisi olmamıştır."
SHP Genel Başkanı Erdal Inönü, AN-
KA ya görüşlenni açıklarken "Herhalde
teğmeni kurtarmak için hastaneye kapat-
mışlar" dedi. tnönü, haberi henüz incele-
yemediğini ve bu nedenle de bu konuda
başka bir şey söylemesinin doğru olmaya-
cağını sozlerine ekledi.
DYP Genel Başkanı Süleyman Demirel,
olayı "fevkalade bir baskı" olarak nitele-
di.
Genelkurmay Genel Sekreterliği, AN-
KA'nın sorusu üzerine şu açıklamayı yap-
tı: "Olay incelendi. Bu teğmen bir buhran
sonucunda böyle bir telgrafı çekmiştir. Bazı
davranışlan nedeniyle ilgili mevzuata uy-
gun olarak hastanede sağlık kontrolune
alınmıştır. Sağlık kontrolü devam etmek-
tedir."
CUHEYT ARCAYUREK yazıyor
Böl ve yönetANKARA — On beş güne ya-
kındır ANAP bünyesinde gözeli-
len sıkıntılar, sonunda eylem
aşamasına gırdi. Birbirini kolla-
yan hizipler, partiyi ele geçirme
taktıkleri ne olursa olsun yavaş
yavaş bir noktada buluşmaya yö-
neliyorlar. Çeşitli hiziplerin hare-
ketlerine bir isim verilebilir:
"ANAP iktidannı korumak ve kol-
lamak!"
Kısacası herkesin amacı bir,
ama yaydıkları rivayetler çeşitli.
Mesut Bey yanlılarının ağır bas-
tığı ANAP Meclis grup yönetim
kurulunun önceki gün Akbulut'a
iletmeye karar verdiği öneriler
aslında partiyi korumak ve kol-
lamak amacını taşıyor. Bu gö-
rüntü altında "geçici başkan"
saydıklan Akbulut'a, tabii onu
yörüngeye oturtan TÖ'ye karşı
vaziyet alıyorlar.
Masum istekler sıralıyorlar.
Genel başkanı rahatlatmayı ısti-
yorlarmış. Bu nedenle yönetim
kurulunun istifa edebileceğini,
Akbulut'un kafasına uygun baş-
ka kişilerle çalışma olanağına
kavuşmastnı diliyorlarmış.
Aslında "seninle bir yere varı-
lamıyor" deyişine bir kılıf hazır-
la/ıiyor. Grup yönetim kurulunun
istifası, kuşkusuz genel merkez-
deki ıkılikleri birden canlandırı-
yor. Araya kabine değışıkliğin-
den nasıbinı aJması olası ısimler
giriyor. Bunların başında örgüt
işleri gibi çok duyarlı bir konumu
olan Orhan Demirtaş'm kabine-
ye, hem de başbakan yardımcı-
sı sıfatıyla girmesi olasılığı ekle-
nince, kazan daha çok kaynıyor.
Grup yönetim kurulunda Mesut
Bey'in etkenliğine karşılık Hasan
Celal Güzel'in parti merkezınde
yandaşları az sayıda değil.
Grup yönetim kurulundaki dal-
galanma "araba sevdası" ile bir
araya gelince. başkanlık divanı
üyeleri arasında da kimi kıpır-
danmalar, homurdanmalar dün
kulislere yansıyor. Kimi üyeler
ceplerinde istifa mektuplarıyla
"yukarıya" çıkacaklarını söylü-
yorlar. "Yukan"yı bir numara, iki
numara diye'sınıftandırmak ge-
rekiyor. Başkanlık divanından ki-
mi üyeler "ikinci yukarıya". baş-
bakanın konutuna gideceklerin-
den söz ediyorlar.
İlk başlarda parti başkanhk di-
vanının toplu istifası yaygınlaş-
mıştı. Fakat bir de bakıldı ki asıl
istifa etmesi ıstenılen örgüt baş-
kanı Orhan Demirtaş "demir gi-
bi" ayakta. Yerinden de oluşma-
lardan da memnun. Böylece öğ-
le üzeri başkanlık divanının top-
lu istifası suya düşmüş görünü-
yordu.
Akbulut, hem Mesut Bey'le
hem de Hasan Celal Güzel'le er-
ken kongreye zorlanıyor. Oysa
bir ve iki numaralı "yukarı"
semtler ne erken kongreye ne de
erken seçıme yanlı. Özellikle TÖ!
İki yıl daha diyor içinden, bakar-
sın olmadık bir şey gerçekleşir,
yine yerimde kalırım.
Parti ile hükumetin erken
kongreyle "yeni ellere" geçme-
sine nıçin taraf olsun? Her dedi-
ğini yapmayacak insanlarla uğ-
raşmaya niçin yan tutsun? Saf-
lığı bir yana bırakalım. Tabii TÖ'-
nün çizdiği politikayı Akbulut da
benımsiyor. Üç aylık başbakan-
lıktan hem de çeşitli fıkralarla ay-
rılıp gitmek, insan kişiliğine ve
geçmiş yaşantısına olumlu pu-
anlar bırakmayacağını Akbulut
da biliyor.
TÖ'nün çizdiği, tabii altı yıllık
engin deneyimlerinden çıkardı-
ğı strateji, "'bol ve yönet!" Bir
araya geleceklerin, ancak bir
noktaya kadar aynı çizgiyı sürdü-
rebileceğinden kaygı duymuyor.
Mesut Bey'le Hasan Celal Gü-
zel'in erken kongreyi zorlamak
amacında bir araya geldikleri ar-
tık yadsınmıyor. Fakat nereye
kadar? Mesut Bey HCG'nin ya
da HCG Mesut Bey'in lıderliğıne
rıza göstermedikleri sürece
kongrede birinin diğerim destek-
lemesinden söz edilebilir mi?
İkisi arasında geçici bir anlaş-
maya varılıyor. Böylece TÖ'nün
"böl ve yönet" formülü çeşitli
çalkantılar arasında sürüp gidi-
yor ve sürüp gideceğe benziyor.
HCG'nin İstanbul seferinden
birinde Boğaziçi'nde bir yalıda
kırk kişıye yaptığı konuşma, Me-
sut Bey'le bırlikteltğinin hangi
noktaya kadar süreceğini açıkça
anlatıyor Vurucu bir yanı var bu
söyleşinin. HCG. kongrede ala-
cağı sonuca göre partide kala-
cak ya da kalmayacak. Lıderliği
alamaz ise partiden uçup gide-
cek! Haberci kuşlar. bu lafları is-
tanbuldan Ankara kulisine taşı-
yorlar. •
Mesut Bey'le HCG arasında
geçecek boğuşmanın kongrede
Akbulut'un işine yarayacağı or-
tada. Öyle olmasa, tüm olumsuz
çızgilere karşın başbakan dün
"Ben memnunum" der miydi?
İktidarsız bir ıktidar içindeki
çalkantılar yine halka vuruyor.
Zamlar peş peşe geliyor. Devlet-
lü bakanımız Güneş Taner iste-
diği kadar enflasyonu aşağıya
çektiğinı söyleyedursun. Daha
dün Şeker Şikreti hemen her
maddeye yansıyacak iki ay son-
ra ikinci büyük zammı yüzde 27
oranında halka müjdeliyor.
Parti bölünerek yönetiliyor,
ama halk iktidar karşısında bir
araya geliyor, saflarını sıklaştırı-
yor.
ruşmada Cemal Rakip dinlendi.
Rakip, şunlan söyledi:
"Manuel Demir, evimize gidip
geliyordu. Aym bahçede kayınpe-
derimin evi var. Manuel Demir'-
in 24.1.1988de saat 14.30da eve
geldiğini gormüşler. Burada pusu
kuran polislerce yakalanmış, an-
cak bugune kadar polis baskısın-
dan ifade veremediier. Kaympede-
rim Muzaffer Ekici ile aynı evde
kalan Elif, Giilbahar, Güleser
Ekici tanıklık yapacaklar."
Duruşmada dinlenen Ali Rıza
Harmanlı ise sanık siyasi polisler-
den Mehmet Şakir öncel'i göste-
rerek, "Bu polis oeni sorgularken,
'Manuel Demir'i yakaladık, olay
yerine göturddk, kaçmasına fırsat
verdik ve arkasından öldürdük*
şeklinde beyanda bulundu. Bu po-
lis ve arkadaşlan, 'Konuşmazsan
seni de öldurürüz' lebditleri savur-
dular, iki kez beni öMu'rmeye te-
şebbüs ettiler" diye konuştu.
Baba Erdoğan da Cemal Ra-
kip'in verdiği ifadeye koşut bir ta-
nıklıkta bulundu.
Gülbahar Ekici'nin 20.11.1989'-
da mahkeme huzurunda verdiği
ifade ise şöyleydi: "Saat 18.00 sı-
ralannda Cemal Rakip'in evine
gittik. Bize polis olduklannı söy-
leyenler kapıyi açtılar. 'Çabuk
uzaklaşın buradan, birazdan ça-
tışma cıkacak' dediler. Biz de git-
tik."
Demir'in avukatlan Mihriban
ve M. Ali Kırdok ile Sadullah Sa-
yın, davanın seyri boyunca sanık
polis ifadelerinde ortaya çıkan çe-
lişkilere de işaret ediyorlar: Buna
göre "Ekici ailesinin evinde ope-
rasyon öncesi ve operasyon sıra-
sında hangi polisin kaldıgı" ol-
dukça karanlık ve çelişkilere yol
açan bir nokta. Manuel Demir'in
beklendiği Cemal Rakip'in eviyle
aynı bahçeyi paylaşan Ekiciler'in
evinde hangi polisin görevli oldu-
ğunu mahkeme heyeti iki kez ya-
zı yazarak öğrenmek istedi. So-
nuçta bildirilen isim Mustafa Sa-
nbaş idi. Oysa sanık polis Sanbaş,
15.2.1989'da konuyla ilgili verdi-
ği ifadede, operasyon aracından
hiç inmediğini belirtiyor ve şöyle
diyordu: "Ben aracın şoforiiydüm.
Bana verilen talimatla aracın için-
de beklemem gerektiğini söyledi-
ler. Ben telsiz cihazını dinliyor-
dum."
Demir'in avukatlan olayın ay-
dınlanması için Muzaffer Şen ve
eşinin dinlenmesi gerektiğini be-
lirtiyor ve "Her seyden önce yo-
rekli yeni tanıklara gerek var. tn-
sanlar korkuyor. Tanıklar böyle-
likle gerçeğin ortaya çıkmasını
saglayacaklar" diyorlardı.
16 polis
yargılanıyor
'Tuzla
olayı
incelensin'
İslanbul Haber Servisi — Tuz-
la'da 4 gencin oldürülmesiyle il-
gili olarak haklarında 56'şar yıla
kadar hapis istemiyle dava açılan
16 polisin yargılanmasına devam
edildi. Müdahil avukatlar olay sı-
rasında kullanılan silahların ne
kadar uzaktan ateşlendiği konu-
sundaki raporlarda belirsizlik bu-
lunduğunu belirterek, kuşkuların
giderilmesi için yeni bir inceleme
yapılmasını istediler.
Kartal Ağır Ceza Mahkemesi'n-
deki dunku duruşmada tanık ola-
rak dinlenen tstanbul Emniyet 1.
Şube Müdür Yardımcısı Ali Rıza
Atak, ölen kişılerin bulunduğu
otonun tum uyarılara karşın dur-
madığım söyledi. Kendisinin de
aracı durdurmak istediğini, fakat
üzerine doğru gelince kendini ar-
kaya attığını belirten Atak, "O sı-
rada silahlar atılraaya başladı.
Ayaga kalktığımda ise aracı Tuz-
la kopriısuniı biraz geçmiş dunım-
da gördüm. Hemen arabanın ya-
nına gitmedim. Giden arkadaşlar
vardı, fakat bunlar kimlerdi bil-
miyorum. Aracın durmasından
5-10 dakika sonra bomba uzman-
lan gnıbu geldi" dedi. Tanık Ali
Rıza Atak, avukatların sorulan-
nı yanıtlarken de otonun 50
km'den fazla hızla geldiğini, olo-
dan ateş edildiğini kesin olarak
görmediğini belirtti. Atak, bu ko-
nuda, "Ama arabanın bulunduğu
yönden ateşin yapıldığını
hissettim" diye konuştu.
Daha sonra avukat Mihriban
Kırdök, mahkemeye diğer avukat-
larla ortaklaşa lıazırladıklan 3
sayfalık bir dilekçe sundu. Mesa-
fe tayini konusunda Adli Tıp Fi-
zik Balistik Dairesi'nce verilen ra-
porların belirsizlik yarattığı vur-
gulanan dilekçede, yeniden bir de-
ğerlendirme yapılması gerektiği
savunuldu.
Milano'ya tamirci giremez!