23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/10 HABERLER 7 MART 1990 Reha Isvan yargılandı • tstanbul Haber Servisi — Görüş Dergisi'nde yayımlanan "Cehenneme Kadar Yolun Var Pinochet" başlıklı yazısında eski Cumhurbaşkanı Kenan Evren'e hakaret ettiği öne sürülen Reha İsvan'ın yargılanmasına başlandı. Reha Isvan ve derginin Yazı İşleri Müdüru Erdal Şahin dünkü duruşmada suçlamalan kabul etmediler. tstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülen davada Isvan ve Şahin, Görüş Dergisi'nin 36. sayısında, Evren'e ima yoluyla hakaret etmekle suçlandılar. Sorgusunda kimseye kin ve nefret gütmediği için hakaret olsun diye hakaret etmeyeceğini belirten Reha tsvan, "îçimden geleni de açıkça söylemekten çekinmem. Nitekim, bu yazı çıkmadan birkaç gün önce, T.C., P.T.T. kurumu aracılığı ile, Evren'e telgraf çekip kendisini eleştirmiştim. Umarım eline geçmiştir" dedi. Kanserli mahkûma af yok • ANKARA (ANKA) — Ankara Numune Hastanesi Aydın Cezaevi'nde yediği dayak sonucu ciit kanserine yakalanan Sedat Karaağaç'ın tedavi edilmesi için affedilmesine gerek olmadığı yolunda rapor verdi. Numune Hastanesi raporunda, Sedat Karaağaç'ın tahliye edilmeden de tedavi edilebileceği one süruldu. Mahkûm Sedat Karagaç, Eskişehir Cezaevi'nde başlayan açlık grevinin 35'inci gününde diğer mahkûmlarla birlikte Aydın Cezaevi'ne nakledilmis ve Aydın Cezaevi'nde yediği dayak sonucu sırtında büyük bir yara çıkmıştı. Dev-Sol davasında savunma • tstanbul Haber Servisi — Devrimci Sol ana davasına dün avukat savunmalarıyla devam edildi. Yalçın Demirkaya ve Erdal Ketenci adlı sanıkların savunmaları avukat Ulutan Gün, tarafından okundu Av. Gün her iki müvekkilinin de tahliyesini talep etti. Mahkeme heyeti istemleri diğer tahliye istemleriyle birlikte daha sonra ele alacağını bildirdi. Avukatlardan Filiz Kerestecioğlu da müvekkili Mustafa Kadir Gül'ün savunmasıru okudu. "Gecekonducular" yargılandı • tstanbul Haber Servisi — Romanya Devlet Başkanı Çavuşesku ile eşi Elena'nın idamını protesto için yapılan bir korsan gösteriye katıldıklan iddia edilen 11 kişinin yargılanmasına başlandı. Istanbul 2 nolu DGM'de yapılan duruşmada gecekondu yaşayanları Kültür ve Yardımlaşma Derneği (GEYAD) üyesi olan sanıkların izinsiz gösteri yürüyüşu yapmak ve komünizmi övmek savlarıyla TCK'nın 536. ve 142/4. maddeleri uyarınca cezalandırılmaları istendi. Tütün üreticisi yargıç önünde • KIRKAĞAÇ (Cumhuriyet) — Ege ekici tütün piyasasının açılışında verilen fiyatları beğenmeyerek protesto eden 6'sı tutuklu 54 tütün ureticisinin yargılanmasına spor salonunda başlandı. Şavcı, sanıkların "toplu ısrar ve kara nakil araçlarının seferlerine toplu olarak enge.l olmak" suçunu işlediklerini ileri surerek 2 ile 5 "yıl arasında cezalandırılmasını istedi. Şanık avukatı da iddianameyi usulsüz bularak reddini istedi. Tütün piyasasının açılış gününde hükumetin ilan ettiği fiyatlan beğenmeyen binlerce üretici Kırkağaç- Cumhuriyet Alariı'nda toplanarak "Hükümet istifa" diye bağırmış ve protesto gösterilerinde bulunmuştu. Aksu, "PKK eylemlerini arttırabilir" • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) — Bingöl, Hakkâri, Siirt, Tunceli, Elazığ, Muş, Van ve Bitlis'te olağanüstu hal uygulamasının dort ay daha uzatılmasına ilişkin başbakanhk tezkeresi, TBMM Genel Kurulu'nda dün kabul edildi. Içişleri Bakanı Abdülkadir Aksu, PKK'run bahar aylarında güçlendiği imajını vermek için eylemlerini Siirt-Mardin-Hakkâri üçgeninde arttıracağı yolunda duyumlar alındığını söyledi. Aksu, diğer bölücü ve yıkıcı örgütlerin de eylemlere geçebileceğini kaydetti. "2000'e Dogru* toplatddı • İSTANBUL (AA) — "2000'e Doğru" Dergisi'nin son sayısı, İstanbul DGM tarafından başlatılan bir soruşturma nedeniyle toplatıldı. Derginin 4 Mart 1990 tarihli sayısında yer al.an "Kürt Sorununa Çözüm" başlıklı kapak yazısı ile genel yayın yönetmeni Doğu Perinçek imzalı "Türk Meselesi" başlıklı başyazı nedeniyle, DGM Savcıüğı'nca soruşturma başlatıldı. Savcıhğın isteği üzerine mahkeme derginin son sayısının, "ırk mülahazasıyla bölucu propaganda" yapıldığı gerekçesiyle toplatılmasını kararlaştırdı. "Netekim"İdare Mahkemesi'nde • ANKARA (ANKA) — Ankara Ekin Tiyatrosu oyuncuları tarafından sahneye konulan ve senaryosu 12 Eylül dönemine ilişkin yayımlanan kitaplardan oluşturulan "Biz Bu İhtilali Niye Yaptık-Netekim" adlı oyuna konulan yasağın kaldınlması için bölge mahkemesine başvuruldu. Ekin Tiyatrosu avukatı Emin Değer dava dilekçesinde Ankara Valiliği'nin ve Sincan Emniyet Amirliği'nin kararlannın işlem yönünden sakat olduğunu öne sürdü. Değer, ayrıca oyun metninin yayımlanan ve haklarında hiçbir soruşturma açılmayan, yasaklama olmayan kitaplardan alındığını da anımsattı. Zinada eşitlik önerisi • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) — SHP Edirne Milletvekili Erdal Kalkan tarafından hazırlanarak TBMM'ye verilen yasa önerisinde, zina yapan erkeğin de zina yapan kadınlar ile aynı şartlarda cezalandırılması istendi. Kalkan'ın önerisinde kadının bir kez ilişkiye girmesinin zina suçunun oluşması için yeterli görülmesine karşıhk, erkeğin zina suçunurr "kan-koca gibi yaşama" şartına bağlanmasının "eşitliğe aykın" olduğu savunuluyor. Dergilerden gözaltına kıriama • İstanbul Haber Servisi — 5 ayrı dergi adına dün yapılan yazılı açıklamada, Yeni Demokrasi Dergisi Bursa Temsilcisi Ali Rıza Altun ve iki muhabirinin örgut üyesi suçlamasıyla 10 gündür gözaltında tutuldukları bildirildi. Sosyalist basına yönelik baskıların kınandığı açıklamada, gözaltındakilerin bir an once serbest bırakılması istendi. TEK'ten garip uygulama • İstanbul Haber Servisi — Acıbadem'de aralarında basın sitesinin de bulunduğu bazı kooperatif evlerinde dün elektriklerin uyan yapılmadan bir görevli tarafından saatten kesilmesi tepkiyle karşılandı. Ev sahiplerinin nüfusla idareye başvurmasını isteyen TEK görevlisinin saatlere mühur vurduğunu belirten semt sakinleri "Böyle uygulama olmaz, önce daire sahiplerine ya da site yönetimine bir süre verilir, sonra başvuru yapmayanların elektrikleri kesilir, ansızın yapılan bu saat kapatma yasal değildir-Daha önce sozleşme için başvuranlar, siz ferdisiniz tapu alın, ondan sonra mukavele yapalım demişlerdi. Şimdi tapumuz olmadığı halde kimliksiz sozleşme yapıyorlar" dediler. Avukatlan, kurşuna dizildiği; polis ise kaçarken öldürüldüğü iddiasında Manuel Demîr'in kuşkıılıı ölümüNİHAT HALICI Kurşuna mı dizildi yoksa çatış- mada mı öldürüldü? "Manuel De- mir'in iki yıl önce kuşkulu olümu- nün ardından ışık tutulmaya ça- lışılıyor. Demir'i kasten öldürduk- leri savıyla 4 siyasi polis mahke- mede yargılanıyor. Avukatlar ise olayın halen karanlık yönlerini ay- dınlatabilecek yeni tanıkların or- taya çıktığını, "Manuel Demir'in kurşuna dizildiği" savını güçlen- diren çelişkili sanık-polis ifadele- ri ve ekspertiz raporlarının bulun- duğunu ileri surüyorlar. Kamuoyunda "Kandıra bas- kını" olarak bilinen olayın ar- dından Jstanbul ve çevresinde yo- ğunlaşan operasyonlar, Manuel Demir'in ölümune de yol açan ge- lişmeleri doğurdu. "Kandıra bas- kını"nı gerçekleştiren örgüte yöne- lik çalışmalar sırasında İstanbul siyasi polisi, Cemal Ralüp'i yaka- ladı. Bu örgüte üye olduğu ve bas- kını gerçekleştirenlerden olduğu belirtilen Rakip'in ifadeleri doğ- rultusunda Sefaköy Anafartalar Sokak 28 numarada bulunan evi- ne karakol kuruldu. Rakip'in evin- de bekjeyenler, komiser Mehmel Şakir Öncel (sicil no: 412), komi- ser Samet Öztiiric (329) ile polis memurları Mehmet Ali Er (5211) ve Mustafa Sanbaş (190) idi. Si- yasi polis yetkililerine göre "bek- leyiş", 24 Ocak 1988'de saat 21.45 sıralannda sona erdi. 24.1.1988 sa- at 09.00'dan bir sonraki günün ay- nı saatine kadar toplam 24 saat boyunca görevlendirilen söz konu- su tim, daha sonra meydana gel- diğini iddia ettiği olayları, "mü- sademeli olay tutanagY'nda şöyle aktardı: "Bekledigimiz yerde, eve doğru iki kişinin geldiğini görduk. Elle- ri cebinde olan bu iki şahsa polis olduğumuzu ve durmalan gerek- tiğini müteaddit defalar bagıranık ifade etmemize rağmen durma- dıklan gibi bulunduğumuz tara- fa ve üzerimize doğru silahla ateş ellikleri göralduğunde aramızda müsademe olmuş ve kısa bir me- safe. kaçan şahıslardan birinin kaçmaya devam ettiği, digerinin- se olay yerinde yaralandığını, bu şahsın elinde T. 85533 seri nolu, 9 mm. çaplı bir adet tabanca, bu tabancaya ait bir adet şarjör, şar- jöre bakıldıgında gönılen üç adet SPB marka roermi zaptedilmiş- tir." Bu tutanağın altında timde yer alan dört siyasi potisin de imzala- n, sicil numaralarıyia birlikte yer aldı. Kandıra baskını ile ilgili olarak tutuklanan Baba Erdoğan, Demir'in öldürülmesi konusunda suç duyurusunda bulundu. Erdoğan, Manuel Demir'in sağ olarak siyasi polisçe ele geçirildikten sonra işkence ile karşılaştığını, daha sonra da kurşuna dizildiğini öne sürüyordu. Manuel Demir'in ik> yıl önceki kuşkulu ölümüne ışık tutulmaya çalışılıyor. Demir'i kasten öldürdükleri savıyla 4 siyasi polis mahkemede yargılanıyor. Avukatlar ise olayın karanlık yönlerini aydınlatabilecek yeni tanıkların ortaya çıktığını, "Manuel Demir'in kurşuna dizildiği" savını güçlendiren çelişkili sanık-polis ifadeleri ve ekspertiz raporlarının bulunduğunu ileri surüyorlar. Olayı soruşturan DGM savcılı- ğı, 25.1.1988 tarih ve 1988/15 nu- mara ile görevsiziik karan verdi. Bu arada Cerrahpaşa Tıp Fakül- tesi'nce otopsi ve tstanbul Krimi- nal Polisi Laboratuvarı'nca düzen- lenen ekspertiz raporJannın ardın- dan, davanın seyrinde "dönüm noktası" olarak nitelenebüecek gelişmelerden ilki yaşandı. Kandı- ra baskını ile ilgili olarak tutuk- lanan Baba Erdoğan, Demir'in öl- dürülmesi konusunda suç duyuru- sunda bulundu. Erdoğan, Manu- el Demir'in sağ olarak siyasi po- lisçe ele geçirildikten sonra işkence ile karşılaştığını, daha sonra da kurşuna dizildiğini öne sürüyor- du. Baba Erdoğan'ın 26.2.1988 ta- rihli dilekçesinin ardından 14.3.1988'de cumhuriyet savcılığın- da konuya ilişkin ifadesi alındı. Benzer nitelikte bir dilekçe 26.8.1988'de yazıldı. Dilekçe, Ba- ba Erdoğan'ın yanı sıra yine Kan- dıra baskını ile ilgili olarak tutuk- lanan Ali Rıza Deraıanlı, Yılmaz Zurnacı ve Cemal Rakip'in imza- larım taşıyordu. Manuel Demir'i öldürenler hakkında suç duyuru- sunda bulunulan dilekçede şöyle denildi: "Arkadaşımız çabşmada ölme- miştir. Önce polis larafından ya- kalannuş, daha sonra işkence edil- miş ve olaya çatışma susıi verile- rek arkadaşımız savunmasız du- nımda katledilraiştir. Olayın bu biçimde olduğunu kanıtlayan va- kalar ise: Biz şubeden adli tıbba arkadaşımızın cesedini teşhis için golurülduğumuzde, arkadaşımı- zın yüzii ve viicudu morluklar içindeydi. tşkence yapıldığı çok bariz biçimde fark ediliyordu. Bu farkı anlavabilmek için arkadaşı- mızın olum sebebi için değil, öl- meden once maruz kaldıgı işken- cenin kanıtlanması için otopsi ya- pdmasını istiyoruz. Polis, arkada- şımızı sag olarak yakalamışbr. Ya- kalarken çatışma olmamışlır. Ar- kadaşımız, vurulduğu 25.1.1988 guniı, gündıiz saat 14J0"da yaka- lanraış, saat 21.00'e kadar işken- ce yapılmış, netice alınamayınca da arkadaşımız dışan çıkanlıp katledilmisür. Bu dunımun iyi an- laşılabilmesi için ise görgü tanığı olarak Muzaffer Ekici ve 25.1.1988 tarihinde konutunda bulunanlann dinlenmesini talep ediyoruz." Manuel Demir'i öldüren dön si- yasi polis hakkında Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde dava açılmasına neden olacak gelişme de, yeni bir "dönüm noktası" ola- rak ortaya çıktı. Bakırköy Cum- huriyet Savcılığı'nın istemi uzeri- ne Adli Tıp Fizik Balistik thtisas Dairesi'nce, Manuel Demir'in ölü- mü esnasında üzerinde bulunan giysiler incelendi. 29.12.1988 tarih ve 10534/881117/54/2091 numa- ralı raporda "alış mesafesinin tayini" ortaya konulmaya çalışıl- dı. Raporun sonucu ilginçti: Ce- ketteki ateşli silah mermi çekirdeği geçişi ile oluşması olanaklı giriş delikleri çevresinde ve ceketin be- lirli yerlerinde aynı görüntüyü ve- ren tepki alınmasmı gerekçe gös- teren uzmanlar, "fiziksel ve kim- yasal bulgulara göre alış mesafe- si tespitinin sakıncalı olduğu" gö- ruşüne yer verdiler. Fizik Balistik Dairesi'nin "atış mesafesinin sakıncalı olduğu" yo- lundaki görüşu ve Baba Erdoğan ile arkadaşlarının "Manuel De- mir'in işkence gördükten sonra kurşuna dizildiği, çatışmada öldii- rulmediği" yolundaki suç duyuru- ları, Bakırköy 2. Ağır Ceza Mah- kemesi'nce hazırlanan iddianame- ye dayanak oluşturdu. Demir'i ya- kaladığı belirtilen dort siyasi po- lisin, 1989/93 numara ve 23.2.1989 tarihli bu iddianamede kasten adam öldürmek suçundan yargılanmasına başlanması isten- di. 29 Haziran 1989'da görülen du- Manuel Demir'in ailesi kuşkulu oliımün bir an önce aydınlanmasını istiyor. CUMHURBAŞKAM ÖZAI/A TELGRAF ÇEKMİŞTİ Teğmen Baba Meclis gündemindeANKARA (Cumhuriyet Bürosu) — Gebze Topçu Alayı'nda görevli teğmen Murat Şeref Baba'nın Cumhurbaşkanı Tur- gut Özal'a çektiği telgraf yüzünden Hay- darpaşa Askeri Hastanesi Psikiyatri Klini- ği'ne yatırılması SHP'den iki soru önerge- siyle TBMM gündemine getirildi. Cumhur- başkanlığı Sözcusü Büyükelçi Kaya Tope- ri de açıklamasında, telgrafın PTT Anka- ra Merkez Mudürlüğu'nce Ankara Cum- huriyet SavcılığVna gönderildiği, Cumhur- başkanı Özal'ın telgrafın bilgisine sunul- muş olması dışında olayia bir ilgisi olma- dığını bildirdi. Teğmen Murat Şeref Baba1 nın başına gelenler ise siyasi parti liderle- ri, meslek odaları ve dernekler tarafından tepkiyle karşılandı. Genelkurmay Başkan- 'ığı da teğmenin bir bunalım geçirdiğini açıkladı. SHP Diyarbakır Milletvekili Fuat Ata- lay, Başbakan Yıidınm Akbulut tarafından yanıtlanması istemiyle TBMM Başkanlığı1 na verdiği soru önergesinde Cumhurbaş- kanı'na telgraf çeken her görevlinin psiko- nevroz tanısıyla hastaneye yatınlmasının gerekli olup olmadığının açıklanmasını is- tedi. SHP Bilecik milletvekili Tayfur Ün de Milli Savunma Bakanı Safa Giray'ın yanıt- laması istemiyle verdiği soru önergesinde teğmenin kliniğe yatırılması konusunda Cumhurbaşkanı Özal'ın isteğinin olup ol- madığının açıklanmasını istedi. Cumhurbaşkanlığı Sözcusü Büyükelçi Kaya Toperi açıklamasında şöyle dedi: "Teğmen Murat Baba tarafından açık isim ve adresle Savın Cumhurbaşkam'na çekilen telgraf, 18 Şubat 1990 giinü Cum- hurbaşkanlığı Genel Sekreteriigi'ne gelmiş. Telgraf avnı gıin bilgilerine sunulmuş ve Genel Sekreteriik'çe Genelkurmay Başkan- lıgı'na gönderilmiştir. Telgrafın ilgili yasa 4.2.1924 tarih ve 406 sayılı Telgraf ve Tele- fon Kanunu ve buna istinaden düzenlenen Telgraf İşletme Rehberi gereğince arkası- na işlenen Teğmen Baba'y-a ait kimlik bil- gileri ile birlikte aynı gun PTT Ankara Merkez Miidiirluğu'nce Ankara Cumhuri- yet Savcılığı'na gönderilmiş olduğu bildi- rilmiştir. Sayın Cumhurbaşkam'nın lelgra- fın bilgisine sunulmuş olması dısında olay- la herhangi bir ilgisi olmamıştır." SHP Genel Başkanı Erdal Inönü, AN- KA ya görüşlenni açıklarken "Herhalde teğmeni kurtarmak için hastaneye kapat- mışlar" dedi. tnönü, haberi henüz incele- yemediğini ve bu nedenle de bu konuda başka bir şey söylemesinin doğru olmaya- cağını sozlerine ekledi. DYP Genel Başkanı Süleyman Demirel, olayı "fevkalade bir baskı" olarak nitele- di. Genelkurmay Genel Sekreterliği, AN- KA'nın sorusu üzerine şu açıklamayı yap- tı: "Olay incelendi. Bu teğmen bir buhran sonucunda böyle bir telgrafı çekmiştir. Bazı davranışlan nedeniyle ilgili mevzuata uy- gun olarak hastanede sağlık kontrolune alınmıştır. Sağlık kontrolü devam etmek- tedir." CUHEYT ARCAYUREK yazıyor Böl ve yönetANKARA — On beş güne ya- kındır ANAP bünyesinde gözeli- len sıkıntılar, sonunda eylem aşamasına gırdi. Birbirini kolla- yan hizipler, partiyi ele geçirme taktıkleri ne olursa olsun yavaş yavaş bir noktada buluşmaya yö- neliyorlar. Çeşitli hiziplerin hare- ketlerine bir isim verilebilir: "ANAP iktidannı korumak ve kol- lamak!" Kısacası herkesin amacı bir, ama yaydıkları rivayetler çeşitli. Mesut Bey yanlılarının ağır bas- tığı ANAP Meclis grup yönetim kurulunun önceki gün Akbulut'a iletmeye karar verdiği öneriler aslında partiyi korumak ve kol- lamak amacını taşıyor. Bu gö- rüntü altında "geçici başkan" saydıklan Akbulut'a, tabii onu yörüngeye oturtan TÖ'ye karşı vaziyet alıyorlar. Masum istekler sıralıyorlar. Genel başkanı rahatlatmayı ısti- yorlarmış. Bu nedenle yönetim kurulunun istifa edebileceğini, Akbulut'un kafasına uygun baş- ka kişilerle çalışma olanağına kavuşmastnı diliyorlarmış. Aslında "seninle bir yere varı- lamıyor" deyişine bir kılıf hazır- la/ıiyor. Grup yönetim kurulunun istifası, kuşkusuz genel merkez- deki ıkılikleri birden canlandırı- yor. Araya kabine değışıkliğin- den nasıbinı aJması olası ısimler giriyor. Bunların başında örgüt işleri gibi çok duyarlı bir konumu olan Orhan Demirtaş'm kabine- ye, hem de başbakan yardımcı- sı sıfatıyla girmesi olasılığı ekle- nince, kazan daha çok kaynıyor. Grup yönetim kurulunda Mesut Bey'in etkenliğine karşılık Hasan Celal Güzel'in parti merkezınde yandaşları az sayıda değil. Grup yönetim kurulundaki dal- galanma "araba sevdası" ile bir araya gelince. başkanlık divanı üyeleri arasında da kimi kıpır- danmalar, homurdanmalar dün kulislere yansıyor. Kimi üyeler ceplerinde istifa mektuplarıyla "yukarıya" çıkacaklarını söylü- yorlar. "Yukan"yı bir numara, iki numara diye'sınıftandırmak ge- rekiyor. Başkanlık divanından ki- mi üyeler "ikinci yukarıya". baş- bakanın konutuna gideceklerin- den söz ediyorlar. İlk başlarda parti başkanhk di- vanının toplu istifası yaygınlaş- mıştı. Fakat bir de bakıldı ki asıl istifa etmesi ıstenılen örgüt baş- kanı Orhan Demirtaş "demir gi- bi" ayakta. Yerinden de oluşma- lardan da memnun. Böylece öğ- le üzeri başkanlık divanının top- lu istifası suya düşmüş görünü- yordu. Akbulut, hem Mesut Bey'le hem de Hasan Celal Güzel'le er- ken kongreye zorlanıyor. Oysa bir ve iki numaralı "yukarı" semtler ne erken kongreye ne de erken seçıme yanlı. Özellikle TÖ! İki yıl daha diyor içinden, bakar- sın olmadık bir şey gerçekleşir, yine yerimde kalırım. Parti ile hükumetin erken kongreyle "yeni ellere" geçme- sine nıçin taraf olsun? Her dedi- ğini yapmayacak insanlarla uğ- raşmaya niçin yan tutsun? Saf- lığı bir yana bırakalım. Tabii TÖ'- nün çizdiği politikayı Akbulut da benımsiyor. Üç aylık başbakan- lıktan hem de çeşitli fıkralarla ay- rılıp gitmek, insan kişiliğine ve geçmiş yaşantısına olumlu pu- anlar bırakmayacağını Akbulut da biliyor. TÖ'nün çizdiği, tabii altı yıllık engin deneyimlerinden çıkardı- ğı strateji, "'bol ve yönet!" Bir araya geleceklerin, ancak bir noktaya kadar aynı çizgiyı sürdü- rebileceğinden kaygı duymuyor. Mesut Bey'le Hasan Celal Gü- zel'in erken kongreyi zorlamak amacında bir araya geldikleri ar- tık yadsınmıyor. Fakat nereye kadar? Mesut Bey HCG'nin ya da HCG Mesut Bey'in lıderliğıne rıza göstermedikleri sürece kongrede birinin diğerim destek- lemesinden söz edilebilir mi? İkisi arasında geçici bir anlaş- maya varılıyor. Böylece TÖ'nün "böl ve yönet" formülü çeşitli çalkantılar arasında sürüp gidi- yor ve sürüp gideceğe benziyor. HCG'nin İstanbul seferinden birinde Boğaziçi'nde bir yalıda kırk kişıye yaptığı konuşma, Me- sut Bey'le bırlikteltğinin hangi noktaya kadar süreceğini açıkça anlatıyor Vurucu bir yanı var bu söyleşinin. HCG. kongrede ala- cağı sonuca göre partide kala- cak ya da kalmayacak. Lıderliği alamaz ise partiden uçup gide- cek! Haberci kuşlar. bu lafları is- tanbuldan Ankara kulisine taşı- yorlar. • Mesut Bey'le HCG arasında geçecek boğuşmanın kongrede Akbulut'un işine yarayacağı or- tada. Öyle olmasa, tüm olumsuz çızgilere karşın başbakan dün "Ben memnunum" der miydi? İktidarsız bir ıktidar içindeki çalkantılar yine halka vuruyor. Zamlar peş peşe geliyor. Devlet- lü bakanımız Güneş Taner iste- diği kadar enflasyonu aşağıya çektiğinı söyleyedursun. Daha dün Şeker Şikreti hemen her maddeye yansıyacak iki ay son- ra ikinci büyük zammı yüzde 27 oranında halka müjdeliyor. Parti bölünerek yönetiliyor, ama halk iktidar karşısında bir araya geliyor, saflarını sıklaştırı- yor. ruşmada Cemal Rakip dinlendi. Rakip, şunlan söyledi: "Manuel Demir, evimize gidip geliyordu. Aym bahçede kayınpe- derimin evi var. Manuel Demir'- in 24.1.1988de saat 14.30da eve geldiğini gormüşler. Burada pusu kuran polislerce yakalanmış, an- cak bugune kadar polis baskısın- dan ifade veremediier. Kaympede- rim Muzaffer Ekici ile aynı evde kalan Elif, Giilbahar, Güleser Ekici tanıklık yapacaklar." Duruşmada dinlenen Ali Rıza Harmanlı ise sanık siyasi polisler- den Mehmet Şakir öncel'i göste- rerek, "Bu polis oeni sorgularken, 'Manuel Demir'i yakaladık, olay yerine göturddk, kaçmasına fırsat verdik ve arkasından öldürdük* şeklinde beyanda bulundu. Bu po- lis ve arkadaşlan, 'Konuşmazsan seni de öldurürüz' lebditleri savur- dular, iki kez beni öMu'rmeye te- şebbüs ettiler" diye konuştu. Baba Erdoğan da Cemal Ra- kip'in verdiği ifadeye koşut bir ta- nıklıkta bulundu. Gülbahar Ekici'nin 20.11.1989'- da mahkeme huzurunda verdiği ifade ise şöyleydi: "Saat 18.00 sı- ralannda Cemal Rakip'in evine gittik. Bize polis olduklannı söy- leyenler kapıyi açtılar. 'Çabuk uzaklaşın buradan, birazdan ça- tışma cıkacak' dediler. Biz de git- tik." Demir'in avukatlan Mihriban ve M. Ali Kırdok ile Sadullah Sa- yın, davanın seyri boyunca sanık polis ifadelerinde ortaya çıkan çe- lişkilere de işaret ediyorlar: Buna göre "Ekici ailesinin evinde ope- rasyon öncesi ve operasyon sıra- sında hangi polisin kaldıgı" ol- dukça karanlık ve çelişkilere yol açan bir nokta. Manuel Demir'in beklendiği Cemal Rakip'in eviyle aynı bahçeyi paylaşan Ekiciler'in evinde hangi polisin görevli oldu- ğunu mahkeme heyeti iki kez ya- zı yazarak öğrenmek istedi. So- nuçta bildirilen isim Mustafa Sa- nbaş idi. Oysa sanık polis Sanbaş, 15.2.1989'da konuyla ilgili verdi- ği ifadede, operasyon aracından hiç inmediğini belirtiyor ve şöyle diyordu: "Ben aracın şoforiiydüm. Bana verilen talimatla aracın için- de beklemem gerektiğini söyledi- ler. Ben telsiz cihazını dinliyor- dum." Demir'in avukatlan olayın ay- dınlanması için Muzaffer Şen ve eşinin dinlenmesi gerektiğini be- lirtiyor ve "Her seyden önce yo- rekli yeni tanıklara gerek var. tn- sanlar korkuyor. Tanıklar böyle- likle gerçeğin ortaya çıkmasını saglayacaklar" diyorlardı. 16 polis yargılanıyor 'Tuzla olayı incelensin' İslanbul Haber Servisi — Tuz- la'da 4 gencin oldürülmesiyle il- gili olarak haklarında 56'şar yıla kadar hapis istemiyle dava açılan 16 polisin yargılanmasına devam edildi. Müdahil avukatlar olay sı- rasında kullanılan silahların ne kadar uzaktan ateşlendiği konu- sundaki raporlarda belirsizlik bu- lunduğunu belirterek, kuşkuların giderilmesi için yeni bir inceleme yapılmasını istediler. Kartal Ağır Ceza Mahkemesi'n- deki dunku duruşmada tanık ola- rak dinlenen tstanbul Emniyet 1. Şube Müdür Yardımcısı Ali Rıza Atak, ölen kişılerin bulunduğu otonun tum uyarılara karşın dur- madığım söyledi. Kendisinin de aracı durdurmak istediğini, fakat üzerine doğru gelince kendini ar- kaya attığını belirten Atak, "O sı- rada silahlar atılraaya başladı. Ayaga kalktığımda ise aracı Tuz- la kopriısuniı biraz geçmiş dunım- da gördüm. Hemen arabanın ya- nına gitmedim. Giden arkadaşlar vardı, fakat bunlar kimlerdi bil- miyorum. Aracın durmasından 5-10 dakika sonra bomba uzman- lan gnıbu geldi" dedi. Tanık Ali Rıza Atak, avukatların sorulan- nı yanıtlarken de otonun 50 km'den fazla hızla geldiğini, olo- dan ateş edildiğini kesin olarak görmediğini belirtti. Atak, bu ko- nuda, "Ama arabanın bulunduğu yönden ateşin yapıldığını hissettim" diye konuştu. Daha sonra avukat Mihriban Kırdök, mahkemeye diğer avukat- larla ortaklaşa lıazırladıklan 3 sayfalık bir dilekçe sundu. Mesa- fe tayini konusunda Adli Tıp Fi- zik Balistik Dairesi'nce verilen ra- porların belirsizlik yarattığı vur- gulanan dilekçede, yeniden bir de- ğerlendirme yapılması gerektiği savunuldu. Milano'ya tamirci giremez!
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle