Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURÎYET/6 DİZİ-RÖPORTAJ 3 MART 1990
<;C\E\T AR( A YIREK90'DAN 80'E POLITIKATUNELI
Çankaya Köşkü'nde 16yılgörev yapan ve ocak 1990'da emekli olan AliBaransel Cumhurbaşkanı Evren'i anlatıyor
'Evren,Zincirbozan'danpişman'— 7 —
"Ali Baranscl'i tanımlarken ne-
ler söyleyebilir insan?"
Daktilonun tuşları beyaz kâğı-
da şunJarı yazdı: Nice olaylar bi-
lir, habersizdir. Sır söylersin, unu-
tur. Sorarsın; ölçer, biçer, mantı-
ğını teraziler, öyle konuşur. So-
runüuluğunun sınınnı bilir. Nere-
ye kadar konuşacağını, nerede su-
sacağını. Yorulmak bilmez çalış-
kanlık, şaşmaz «ağduyu, insanla-
ra karşı içtenlik, olaylara bakış
açısında art düşünceden yoksun-
luk... Bütün bu özdlikler bir şem-
siyenin aJtında topianır:
"Güvenilir insan olmak!"
On altı yıl önce eve geldiğinde
ince, uzun, yakışıkh ve gençti. On
altı yıl sonra, hafif kilo alrruş, ya-
kışıklı, ne var ki saçlannda beyaz-
lar vardı yer yer.
Devlet başkanlanna özgü ağır-
lığın yoğunlaştığı Çankaya Köş-
kü'nde, tam on altı yıl aralıksız
görev sürdürdükten sonra Ali Ba-
ransel, ocak 1990'da emekli oldu.
Dingınliğin ve giderek arayacağı-
mız ciddiyetin egemen olduğu
Köşk'ten, sokağın dedikodulu or-
tamına, insanlann ucuz yoldan
harcandığı gürültûlü yasama bır-
denbire girdi.
Çankaya'da iki cumhurbaşkanı-
na, iki cumhurbaşkanı vekiline
hizmet vermişti. Köşk havasıyla
on altı yıl bütünleşen Baransel,
"içimizden biri" olunca bir ölçü-
de çekingendi. Bir ormanın derin-
liklerine birden dalrruş gibi, bir öl-
çüde şaşırmıştı.
Evren'le birlikte başanyla sür-
durduğu Çankaya sözcülüğünü
bıraktı. Doğru yaptı. Tanıdığımız
Baransel "yeni model" Çankaya
ile uyum sağlayamazdı.
Nicelerini görduk. Birkaç yüz
fazla satsın diye birlikte çalıştığı
insanlan yalan yanlış yansıtan ki-
taplar yazan niceleri geldi geçti.
Baransei "kaideyi bozan istisna"
olacaktı, oldu. Baransel kuşkusuz
yüzlerce önemli olayın tanığı idi.
Dengelı sağduyusu açıklamalann-
da etkili olacaktı.
16 yü sustu
Nitekim, oldu. On altı yıl ko-
nuşmamaya, hiç değilse uzunca
bir sttre susmaya kararlıydı, ama
on yıl önce verdiği bir söz vardı.
Bir olçüde "ilk kez konuştu":
"Cumburbaşkanlıgının gazeled
kökenli ilk kadrolu basın danış-
manı benim" dıye başladı:
"Bu göreve 6. cumhurbaşkanı
rahmetli Konıtiirk tarafından 14
Araiık 1974le atandım. Kesinti-
siz 16 yıl çalıştım. Bcn Sayın Ev-
ren'in adını ilk defa kendileri
Trabzon'da kolordu komatanıy-
ken duydum. O sırada TRT Ha-
ber Merkezfnde görevliydim. 12
Eylül'den 15 giin sonra Çankaya
Köşkü'nde karşı karşıya geldim.
Sayın Evren o dönemde Devlet
Başkanı, MGK Başkanı ve Genei-
kurma> Başkanhğı görevlerini bir-
likte yiınıtuyordu. Her görevi içiıı
ayrı birer basın sonımlulan bulu-
nuyordu.
Ben öoceleri aküf olarak görev
sunmadım. Ancak bir gezileri sı-
rasında basın mensuplanyla bazı
sonınlar olmuş. O arada konuş-
malan gazetelere ve TRTye eksik
yansımış. Sayın Evren. bir Bakan-
lar Kunılu toplanüsında bu duru-
mu anlatmış. O sırada kabinede
Devlet Başkanlığı görevini yüriı-
ten Prof. Ilhan Öztrak, Cumhur-
başkanlığı Köşkü'nde bu konuda
deneyimli bir arkadaşımız var.
Beiki adını duymuşsunuzdnr. Ali
Baransel. Kendisinden çok yarar-
lanacagınızı umuyorum' demiş.
Bundan sonra Sayın Evren'in ynr-
tiçi ve dışı gezilerine ben de kaül-
maya başladım. Bu hizmetim gö-
rev sürelerinin bitim tarihi olan 9
Kasım 89'a kadar surdıi."
Baransel, Köşk-basm ilişkileri-
ni uygar düzeye getiren insandı.
Fakat 80-83 araşı askeri dönemdi
ve değişik biı havası vardı:
"Asker kökenli bir kişinin ba-
sınla Uişkileri doğal olarak sınırlı
Baransel anlatıyor Sayın Evren kin ve ihtiras gibi
duygulara sahip olmadığını, herkese iyilik yapmak vasiyetini
babasından aldığmı söyler. Evren görev süresince pişmanlık
duyduğu olaylan şöyle sıralar: a) Bazı eski siyasilerin
Zincirbozan'a gönderilmeleri. Evren MGK'da buna karşı
çıkar, ama çoğunlukla birlikte oy kullanır. b) Mersin'deki
bir konuşmasında eski siyasiler için "Başlanna balyoz gibi
Evren'in ttzöntüleri Baransel'e göre Evren başhca
üzüntülü günlerini şöyle anlatır: "TBMM'nin yeni yasama
yılı açış konuşması için titiz bir hazırlık yapmıştım.
Konuşmamın bir yerinde her türlü sorun yüce parlamento
çatısı altmda çözümlenmelidir şeklinde bir değerlendirmeyle
parlamentoya olan güven ve saygımı belirtmek istedim.
Konuşmamı yapmak üzere başkanlık divanına yürürken bazı
inmeli" ve "Eskiye rağbet olsa bitpazanna nur yağardı" sözleri. parlamenterler ayağa kalkmayıp alaylı şekilde baktılar.:
EVREN-BARANSEL-DEMÎREL — 1987'de Zincirbozan günleri artık çok geride kalmıştır. Evren, Basın Danışmanı Ali Baransel (Evren'in yanında) ve DYP Genel Başkanı Demirel oldukça neşdidirler.
Ali Baransel, ÇağlayangiVin Cumhurbaşkanı Vekili olduğu döneme ilişkin bir anısını anlatıyor
Çağlayangil'den zoraki 27 Mayıs kutlamasıCumhurbaşkam Vekili Çağlayangil, önce "27 Mayıs beni
mahkûm etti. Balmumcu'darielerçektiğimi ben bilirim. Şimdi kalkıp
beni mahkûm eden zihniyete övgü mü düzeceğim?" dedi. Ama sonra 27
Mayıs mesajını "anlam ve önemden söz etmeden" düzeltip hazırladı.
Anıları thsan Sabri Çaglayangil'e götürdü Ali
Baransel'i:
"Altı ay birlikte çalıştık. Hoşsohbet, sevecen,
protokol kurallarına önem vermeyen bir kişiliğe
sahipti. Kendisi görev süresi boyunca hiçbir zaman
rahmetli Korutürk'ün makamında oturmadı.
Cumhurbaşkanlan, geneüikle özel kalem ya da ya-
ver vasıtasıyla dışarıyla telefon bağlantısı kurar-
lar. Bu, Köşk'te bir kuraldır. Ancak Sayın Çağ-
layangil, çoğu zaman bu kurallann dışında hare-
ket etmiştir.
Telefon numaralarını çevirip kendisinin konuş-
tuğuna çokça tanık oldum. Hatta bir defasında,
öğle tatili sırasında bir iş için odasına girdiğimde
kasaptan kedisine sakatat ısmarladığını duymu-
şumdur. Sayın Çağlayangil'le başıtndan geçen en
ilginç olay şudur:
27 Mayıs Hürriyet ve Anayasa Bayramı dolayı-
sıyla cumhurbaşkanlannın her yıl mesaj yayımla-
ması bir gelenek şeklinde surüp gidiyordu. Bay-'
rama üç gün kala hazırladığım mesajı huzura çı-
kıp Sayın Çaglayangil'e arz ettim. önce gözlük-
lerinin üzerinden baktı, sonra 'Nedir bu' diye sor-
du. '27 Mayıs Hürriyet ve Anayasa Bayramı
mesajı' dedim. 'Cumhurbaşkanı vekili olarak za-
tıâlinizin imzasıyla yayımlamamız gerekiyor.'
Önünde bazı kararnameler vardı, calışıyordu, ka-
lemi bırakarak dikkatk yüzume baktı ve 'Bunu ya-
yımlamamız şarl mı?' diye sordu.
Ben de 'Sayın Korutürk, aksatmadan bu mesaj-
ları yayımlamışlardır. Cumhurbaşkanı vekili ola-
rak sizin de yayımlamanız herhalde doğru olur' de-
dim. Bunun üzerine bana şunlan soyledi:
'Bak şimdi başımagelenlere... Kardeşim, 27 Ma-
yıs beni mahkûm etti. Balmumcu'da uzun süre tu-
tuklu kaldım. Çektiğimi bir ben, bir Allah bilir.
Şimdi kalkıp beni mahkûm eden zihniyete övgu-
ler mi düzeceğim. Ama anlaşüıyor ki bir şeyler yap-
mak lazıtn. Sen şimdi o yazıyı bana bırak, ben üze-
rinde çalışayım' dedi.
Ertesi günü beni çağırttı, odaya girdiğimde me-
sajı uzattı. Uzerinde oldukça oynanmıştı. Temize
çekip yayımlattırmam direktifıni verdi.
Odama döndüm, metni daktilo ettirdim ve sonra
dikkatle okudum.
Metinde 27 Mayıs Hürriyet ve Anayasa Bayra-
mı'nın anlam ve önemınden en ufak iz yoktu. Da-
ha çok Atatürk inkılap ve ilkelerine yer verilmiş-
ti. Mesaj bu şekilde yayımlandı.
Ertesi günü huzura çıktığımda kıs kıs gülüyor-
du. Bana:
'Baraısel, beni tanıyanlar haagi şartlar altında
bu mesajı yayımlamak zonında kaldıgımı tahmin
ederler' dedi."
Çankaya Köşkü'nde cumhurbaşkanı vekili ola-
rak bir de rahmetli Sırn Atalay geçmişti. Baran-
sel, "Mütevazı, sevecen, dostluğa önem verirdi"
diye anlattı Atalay'ı. "tnsan ilişkilerinde çok ba-
şanlıydı. Kısa sürede Köşk'teki en küçük memur-
dan en üst düzey yetkilisine kadar herkesin sevgi
ve sempatisini kazanmıştı. Devlet adamhğında bu-
lunması gereken özelliklere sahipti. Giyimine hiç
özen göstermezdi" dedi.
bir çerçevede kakyor" diyordu Ba-
ransel. "Ben önceleri bunun zor-
luklannı yaşadını. Ancak Sayın
Evren zamamn alusı içerisiade ba-
sının fonksiyonunu çok iyi defer-
lendirdi. Ben de kannca karann-
ca kendüerine yarduncı olmaya ça-
lıştım. Kendilerine ber sabah ba-
sında yer alan ic ve dış politika-
daki geltşraderi. hicbtr aynm yap-
madan bütün köse yazarianun
degerlendirmelerine de definerek
sunardım. Bunlan büyiik bir dik-
katle dinlerdi."
Oysa Evren Paşa, sabahın ilk
saatlerinde bütün gazeteleri oku-
yordu. Fakat Baransel'i dikkatle
dinliyordu. Çünkü Baransel gaze-
telerin yazdıklannın yam sıra o
günle ilgili yazılmamış bilgileri de
sunuyor, Evren'e dışanya bakaca-
ğı bir pencere açıyordu.
"Ük zamanlar rahatsızük dny-
dugu haber ve yorumlar olurdu.
Zaman icerisinde bunlara engin
bir hoşgöıüyle yaUasttgım gözk-
dün. Çankaya Köşkii ile basın ara-
sında saglıklı bir haber aloşının
oloşmasıııda bana daima destek
ve katkı saglamışbr. Daima açık-
lıktan yana bir tavır içinde olrauş-
tur. Dtşişlerf Bakanlıgı sözcölii-
gonden sonra Cumhorbaşkanlıgı
sözculiıgu muessesesi ilk defa ken-
düeri zamanında gerçekltşmiştir."
Baransel, ilk kez Evren'le özel
söyleşilerine değiniyor, 12 EylüT-
le ilgili izlenimler aktanyordu:
"Sayın Evren 12 Eylnl Harekâ-
tı'nın halkımızın özlem ve istek-
leri dograltnsnnda gerçekJeştJril-
digini savnnnr. 12 Eylül'nn tari-
hin saşraaz kmtannda mntlaka
en iyi şekilde degerlendirilecetine
inandigını vnrgnlar. Bana bir soh-
betimiz sırasında şunlan söy-
lemişti:
'12 Eylül Harekâtı'nı bir zonın-
luluk sonunda yaptık. Son ana
kadar sabırla bekledik. 12 Eylül'e
yaklaşan günlerde, hangi konfe-
rans ya da toplantıya gitsek, etra-
fımızda bir çember oluşur ve top-
lumun çeşitli kesimlerinden insan-
lar bize, Türkiye uçunımun kena-
nna geldi. Daha ne duruyorsu-
nuz? Bu gidişata son vermezseniz,
gelecek kuşaklar sizi lanetleyecek'
şeklinde yakınmalarda bulunur-
lardı. Âdeta bizi bunaltırlardı.
Benim Genelknrmay'daki ma-
kam odama çeşitli kesimlerden in-
sanlar gelir ve (Tabıi Baransel soy-
lemiyor, ama Evren söyleşimizde
olayı ad vermeden anlatırdı. Ma-
kama gelenlerin çoğunluğu siya-
sal partilendendi, hem de önde
gelenleri) a>nı doğrultuda konu-
şurlardı. Aynı havada çok sayıda
mektup gelirdi. 12 Eylül Harekâ-
tı'nın once ezici bir ona> gördügü
bir gerçektir. Sıknönetim geçeıii
olmaya ve bazı icraatlar yapılma-
ya başlayınca, yavas yavaş çeşitli
kesimlerden muhalefet başladı.
Ben burada cdişkili bir durum ol-
daf una inanıyorum. Adı ostünde
sıkıyönetim. Böyle bir ortamda
demokresİBİn batün kunım \e ku-
rallanyla islemesini beklemek ha-
yakri bir yaklaşım olur.
Demokrasinin erdemine gerçek-
ten yürekten inananlar, iş askeri
müdahale noktasına >
ı
armadan
sonınlara çözümler bnlabümeli-
dirter. Bu, olmuyor. Asker son ça-
re olarak mudahateye adeta zor-
lanıyor. Birkaç kişisel tavır koy-
manın dışında kimseden ses çık-
mryor."
Bu noktada Baransel, Evren
Paşa'nın eleştirilere bakış açısını
ve duygularını yansıtıyordu:
"Sayın Evren diyordu ki; 'Ara-
dan epey zaman geçiyor, bir de
bakıyorsunnz sutre arkasına giz-
lenenler yavaş yavaş boy gösterme-
ye başlıyorlar. Bir süper kahra-
man edasıyla dolaşıp demokrasi-
nin faziletleri hakkında goriiş ve
düşünce betirtiyorlar. lnsanı insan
yapan degerlerie bagdaşmayan
böylesine tutum ve davraıuşlanB
sahipieri balüandald kükınan, da-
ima engin sagduyusuna
nalkımız tarafından en dognı şe-
kilde verilecegine inanıyorum.
Kimi çevreler belirli zaman ara-
hklanyla askerin demokrasiyi ke-
sintiye ugralmasını kmayacaklan-
na, biraz da demokrasinin işleyi-
şini kilitleyenlere, askeri darbele-
ri köıükleyenlere ve ber ortama
akıl almaz bir biçinıde uyan çeşitli
unvan ve mesleklere sahip sozü-
mona aydın gecinenlere de yük-
lenseler, herhalde ülke yaranna en
hayırlı işi yapmış olurlar."
Doğru! Ne var ki darbeyi kış-
kırtan sivülerin, poliükacılarm ad-
lan da açıklanmaİL Kamuoyunun
süzgecinden ve şaşmaz yargısın-
dan bu kişiler geçmeli, bir bir
elenmeli toplumdan. Maddi var-
lıklan sürsün, manevi yasamları
kahrolsan! Evren Paşa, niçin yar-
dımcı olmuyor?
Baransel, Evren Pasa'dan duy-
duklannı aktarmayı sürdürdü:
"KaMı ki asker knrnlan rnzak-
lara dnsmeden, oynanmak Lstenen
oyunlara kapılmadan, en kanşık
dunımlarda bile demokrasiye gö-
nülden baflılıgını kanıtlamış, lu-
sa zamanda sivil yönetime dönül-
mesini saglamıştır. Herkes tara-
fından bilinmelidir ki en büyiik
riitbeUsinden en kiiçiik nıtbelisi-
ne kadar TSK mensnplannın en
büyiik özjemi. ülkede demokrasi-
nin biilün kurumlanyia tşleyişiai
görmektir."
Fakat Evren Paşa, 12 Eylül'den
bir süre sonra, siyaset ve siyaset-
çiye yüklenmişti. Ali Baransel,
"Sayın Evren eski sivasilere ilişkin
göriiş ve düşiınceierini de şöyle
açıklamıştı" dedi:
"Ben eski siyasilere karşı hiçbir
zaman ön yargüı yaklaşmadım. 12
Evren'in öfkesi:Tencereyi pislettilerÇağlayangil, Evren'in eski siyasileri suclayan açıklamasmdan sonra
Köşk'e gelir ve Evren'e özel bir mektup getirir. Mektup Evren'e çeşitli
konularda uyanlarla doludur.
Eylül 80'e bakarken sonradan değişime uğrayacak kimi
saptamalar dikkati çekiyordu.
12 Eylül günü askerler, partilere ve siyasetçilere yumu-
şak bakıyorlar, daha doğrusu bu izlenimi veren davranış
sergiliyorlardı. Partileri kapatmıyor, "faaliyetten menedi-
>orlardı."
Hamzakoy'a gönderecekleri liderlerin sağhklarıyla ilgi-
liydiler. "Heyecanlanmasınlar" diye Hamzakoy'u "tebliğ
eden" mektupları "yakın arkadaşlarıyla" göndermişlerdi.
Oysa birden askerlerı karşısında gören liderlerin korkudan
düşiıp ölmelerinden çekinmişlerdi.
Yönetime gecerken "deneyimli vebilgili sivillerin" gö-
rüşlerinden yararlanacaklarını söyluyorlardı. Ülkeye hiz-
metleri geçen sivillerden yararlanacaklardı. Kuracaklan hü-
kümete partilerden uye almayı bile düşünüyorlardı. Oysa
MGK üyeleri, başta Evren, 27 Mayıs'taki hataiarın yine-
lenmemesine ozen göstereceklerdi.
Tabii, sonradan her şey çok defişti. Darbenin beşinci &y.-
na girildiğinde Evren Paşa, Konya'da sert bir nutuk soy-
ledi. Sivil kanatla, partiler ve siyasetçilerle o gün koprüler
atıldı. Eski sıyasetçiler "tencere>i pisletmişti, yeniden pis-
letsinler diye >önetime tekrar gelirilmeyeceklerdir." Tur-
kiye tencere, pisletenlerse siyasetçilerdi!
Deyim yeniydi, tuttu, ilgi çekti. Evren Paşa'nın bu de-
yimi Butto'yu asan, şeriat duzencisi, Pakistan Devlet Baş-
kanı darbeci "biraderi" Ziya Ül Hak'tan öğrendiği söyle-
niyordu.
"Tencereyi pisleltiler" nutkunun üzerinden üç ay kadar
zaman gecmişti, 2 Nisan 1981 günü, Çankaya Köşkü, Ev-
ren Paşa'yla Çağlayangil arasında uzun ve ilginç bir ko-
nuşmaya sahne oldu.
Evren Paşa ile Çağlayangil arasındaki bu görüşme, da-
ha sonra olacakların ipuçlarını veriyordu.
2 Nisan 1981 gunünü kâğıdadöken Çağlayangil, göruş-
menin başlangıcını şöyle anlatıyordu:
"Mutad nezaket sözlerinden ve eşinin rahatsızlıgı iize-
rinde cereyan eden bir konuşmadan sonra, kendisine sö>-
lemeyi düşunduğum konular uzerinde hazırlanmış metni
'Asayiş ve iç durumumuz hakkındaki göruşlerimizi de şö>-
lece özetleyebilirim' paragrafına kadar akıldan söyledim.
Sıra oraya gelince, 'Askeri şûra toplantılan dolayısıyla belki
vaktiniz oimaz da buluşamazsak diye duşüncelerimi yazı-
ya dokmuştum. Izin verirseniz oradan devam edeyim. Za-
man tasarrufu olur' dedim. Cebimden kendisine hitaben
yazılmış mektubu çıkararak o metni aynen tekrariamak su-
retiyle konuşmavı tamamladım. Sonra mektubu cebime
koydum. Bir ilave yaptım":
Çağlayangil, "Isterseniz sözlerimi haürlamaya yarar diye
bu yazıyı size de bırakabilirim" dedi. Evren memnun ola-
cağını söyledi. Mektubu verdi ve Çağlayangil'i baştan so-
na dikkatle dinleyen Evren, yanıtlarını sıraladı:
"Yurtdışı seyahatleriniz ve temaslannız hiçbir kısıtlama-
ya tabi değildir. Arzu ettiğiniz yere gider, dilediğiniz kim-
selerle temas edersiniz. Sefarethanelerde misafir edilmeniz
normaldir. Biz, bu hususu gerekenlere söyletiriz. Pek ta-
biidir ki eski dostlarınızla da temas edersiniz. Onlar da si-
zi görmek isterler. Onlara, TUrkiye'nin demokrasiye do-
niiş karannın kesinliğinden söz etmekle elbette yarar
vardır" dedi. Fakat "iki önemli" noktayı özellikle anım-
sattı:
"Ancak bunlann basında yer almasına izin vermezseniz
iyi olur. Bir de bizi savunmak için sizi gönderdiğimiz gibi
bir intibaın uyanmasını sakıncalı gorürüm."
"Bunu her şe>den evvel ben arzu etmem, böyle bir du-
rum söz konusu olamaz" diyordu Çağlayangil. Ancak "sa-
vunma için" cumlesine başka yönden yaklaşıyordu:
"12 Eylül Harekâtı'nınmağdurlan tarafından verilecek
bir demokrasiye döniiş teminatının, hükümet beyanların-
dan daha etkili olacağı kanaatindeyim."
Evren, bu kez "Muhakkak" dedi. "Bizim söyledikleri-
mizin le\idinde elbette ki yarar vardır. Soylemek istediğim
bu konuda bir ilirazımızın bulunmadıgıdır. Söylediğiniz te-
maslan bu seyahatinizde mi yapacaksımz?"
Çağlayangil: "Ben temaslara talip değilim. Sadece Mösyö
Fanfani ve Mösyö Harmel'in davetlerine icabet etmeye söz
verdim. Mevsim henüz erken. Karlo Vuvary'ye mayıs orta-
sında gitmeyi duşunuyonım. Temaslanmı belki o zaman ya-
pan m. Belki de bir kısmını şimdi, bir kısmını o zaman ya-
panm."
Evren, "Nasıl arzu ederseniz" dedi. Ilırnlı ilişkilerin ka-
nıtı olan bu girişten sonra; Evren, Çağlayangil'in değindi-
ği "konulara" geçti:
"Anarşi hakkında söyledikleriniz dognıdur. Yalnız içer-
deki elebaşılann pek çoğu yakalanmıştır. Dış tahriklerin
direkt aracıları. yani lerorün be>inleri ise zaten vurtdışına
kaçtılar. Içerdekileri birer birer ele geçiriyoruz. Sadece bazı
eğitim müesseselerindeki mihraklara. mevcudiyetinden ha-
berdar olmamıza rağmen henüz el atamadık. Onları da te-
mizleyeceğiz. Elde fazla gozaltında ve tutuklu kalmasının
bir sebebi de davalann çok sanıklı olmasıdır. Mesela bir
APO'cu davasının iki binin iistünde sanığı var. Anarşinin
etkili biçimde önlenmesine buyuk önem atfediyoruz. Bi-
raz zaman alması zaruridir."
"Anarşistlerin pek çoğunun bu devirde yakalanmış ol-
ması, ortalığı oldukça sakinleştirmiştir. Bununla beraber,
normale dönulduğünde, terorun lekrar canlanmayacağını
şimdiden one surmek, fazla ivimserlik olur."
Bu kanı, hatta yargılara karşı Evren, anarşi uzerinde dur-
muştu.
Sonra, "nezaket sınırları içinde" siyaset ve siyasetçi tar-
tışması açılacaktı.
Eylül'den sonra liderier ve yakı»
çalışma arkadaşlanoın d^ında
kalan politikanlardan yararlaı-
mayı bile düşündük. Devlete hiz-
met vermiş kisilere saygı duymak
gerekir. Bizim hiç kimseyle kişisel
besabımu olmamıştır. Her davra-
mşımızda insanal yakJaşımlaruBi-
zın izlerine rastlamak mümkiiiH
dir.
12 Eylül sabahı Uderleri evlerte-
den almak için gönderdiğimiz su-
baylann yamnda heyecaBİanma-
sınlar diye onlann yakınlamııa da
bulundurulması bir anlam ifadc
elmdidir. Ancak üzülerek beürte-
yim ki özellikle eski siyasilerin U-
der ve yooeü'ci kadrolanndan hiç-
bir zaman yardım görmedik. Da-
ima bizi engelleyen bir tavır içeri-
sinde oldular. "
Evren'in pişmanlık
duydugu olaylar
Baransel, "Sayın Evren kin ve
ihtiras gibi duygulara sahip olma-
dıgını, herkese iyilik yapması ge-
rektigi vasiyetini babasından akb-
gını beürtir" dedi ve birden önemli
bir noktaya değindi:
"Görev süresi boyunca pişman-
hk duyduğu bazı olaylan şoyle sı-
ralar (a) Bazı eski siyasilerin Zin-
cirbozan'a gönderilmeleri. Sayın
Evren bu konu MGK loplantısın-
da gonişüldugu sırada böyle bir
uygulamaya karşı oldugunu betir-
Ör. Aacak çoğunluk eski göruşü
savnnunca kendisi de o dogmlta-
da oy kullanır.
(b) Mersin'de yapügı bir konuş-
ma sırasında eski siyasileri kaste-
derek 'Başlanna balyoz gibi
inmeli' şeklindeki ifadesi, 'Eski-
lere ragbet olsaydı, bit pazanna
nnr yafardı' gibi sözleri."
Evren Paşa'nın "üznatü
duydngn" günleri Baransel anlat-
tı:
"Sayın Evren'in görev süresi bo-
yunca üzüldügü bazı durumlar da
olmuştur. Bunlan şöyle anlatın
'TBMM'nin yeni yasama yüı
açtş konnşması için titiz bir hazır-
lık yapmıştım. Konuşmamın bir
yerinde her türlü sorunun yüce
parlamento çatısı altında çözum-
lenmesi gerektigine herkes inan-
malıdır şeklinde bir degeriendir-
meyle parlamentoya olan güveni-
mi ve saygımı belirtmek istedim.
Konuşmamı yapmak üzere baş-
kanlık divanı kursıisüne yüriıdü-
gnm sırada, bazı pariamenlerieria
ayaga kalkmayarak oturduklan
yerde bana alaylı bir şekilde bak-
bklannı gördüm.
Bu dunım beni fazlasıyla üzdü.
ÖzeDikle konliplomatik localana-
da yabancı misyon şeflerinin de
bulunması uzüntümü artürmıştı.
Nitekim ondan sonra bu tür açış
koanşmalanndan kaçındım.
Üzüldüğüm bir ikinci konu ş«-
d«r Görev süremin bitimine ya-
kın Sayın Demirel ve Sayın tnö-
nü'ye veda ziyaretlerinde bulun-
dum. Ama onlar beni uguriama-
ya gelmediler."
Evren Paşa'ya döndü:
"Sayın Evren kendisinin 9 yıl-
lık görev süresi boyunca önce 12
Eylül Harekâü'nın lideri. Devlet
Başkanı, MGK Başkanı ve Genei-
kurmay Başkanı olarak, daha
sonra da sivil cumhurbaşkanı sı-
fabyla degcriendirilmesi gerekti-
giai söyler" dedi.
Ender söyleşilerden birinde
1980-83 arasında "sert" olduğu
anımsatılınca "O zaman öyle
gerekiyordn" demişti. Baransel-
in sıraladığı evreler böylece; önce
sert, sonra yumuşamaya başlayan,
daha sonralan yumuşak Evren'leri
yansıtıyordu.
Herhalde kimi olaylar Baran-
sel'e çağrışımlar yaptırdı. Birden
"tasarruf fikrine" eğilen bilgiler
verdi Baransel:
"Sayın Evren tasarmfa büyiik
önem verirdi. Yurtiçi gezilerinde
genellikle ekonomik olduğu içiıı
orduevlerinde ve misafirhaneler-
de kalınmasını isterdi. Kendisinin
ve yakın çevresinin yatak ve yemek
ücretlerini mutlaka öderdi.
Mevsim kışsa, Çankaya Köş-
ku'nden bir seyahat için aynldı-
gında kalorifer kazanını mutlaka
söndurttunırdu. FJektrik tasarru-
fu konusunda olağanüsrü bir ti-
tizliği vardı. Fazla ampulleri çı-
kartünrdı. Ya da düşük voltajlı
ampnller kullanılmasını isterdi.
Mütevazı bir ınal varlığı vardı. Ne-
yi var neyi yok kamuoyuna mut-
laka açıklardı. tstanbul'daki evi-
nin kir&sıyla 10 üniversite ogren-
cisini okuttu. Bnnlann hepsi me-
zwı oldular. Yurtiçi ve yurtdışı ge-
zilerinde kendisine verilen, arala-
nnda çok değerti taşlann bulnn-
dngu toplam bir buçuk milyar
Tnrk LJrası degerindeki armagan-
lan devlete bağışladı. Bana bir
gün: 'Genelkurmay Başkanı ola-
rak Pakistan'a yaptığım ziyaret sı-
rasında eşime bir kolye armagan
edilmişti. Rahmetli onu birkaç de-
fa takmıştı. Bu kolyeyi de devlete
verdim. Halbuki onun bende bü-
yiik hatırası vardı' dedigini hatır-
lıyorum."
Ya nefret duygusu? Bir iki cum-
leyle açıkladı:
"Hangi ideolojiye sahip olursa
olsun, düşüncesini mertçe dile ge-
tirenlere saygı duydugunu bettrtir-
di. Esen rüzgârlara göre hareket
edenlerden de nefret ettiğini söy-
lerdi. Amlannda boylelerine isim
isim değinecegini sanıyorum."
İÜRECEK