Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURÎYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 3 MART 1990
Ortaçağ'dan Laikliğe
Varış
Devrim sırasında yapılan kimi aşırılıklar, 1795'ten başlayarak
törpülendilerse de yazımda belirtilen, laik yaşamın özü olan ilkelere
hiç dokunulmadı. Napolyon da onları korudu. Sonunda 1905'te,
laiklik yasal güvenceye kavuştu. Din de toplumsal bir gereksinim
olduğundan, kendi sınırlarına çekilerek etkinliğini sürdürdü ve
sürdürüyor.
MERİÇ KARACAOVALI
Bilindiği gibi 3 Mart, Türkiye'de laikliğe ilk adı-
mın atıldıgı gündür. 1980'lerden bu yana ülkemiz-
de kamuoyunun gündeminden hiç indirilmeyen la-
ikliğin, Batı'daki tarihsel gelişimi bu yazının dar bo-
yutları çerçevesinde ele alınacaktır.
Ortaçağ, genelde, Batı Roma İmparatorluğu'nun
çökmesiyle başlatılır. M.S. 476 yılına bağlanan bu
yıkılmadan sonra yüzyülar boyu Avrupa'nın tari-
hi, bir bakıma, Hıristiyanlığınki ile iç içedir. Beşinci
yüzyılın sonlarında artık "Hıristiyan Avrupa"dan
söz edilebilir. Çünkü bu sıralarda Hıristiyanlık, Av-
rupa'nın büyük bir bolümüne yayılmış, dogmala-
nnı belirginleştirmiş, örgütlenmiş, dahası, "devlet
dini" durumuna gelmiş, eski dine (pagan dinine)
karşı saldırıya bile geçmiştir.
"Hıristiyan Avrupa"dan "laik Avrupa"ya geçiş,
bilindiği gibi hiç kolay olmadı. Bu, Hıristiyanlık açı-
sından laisizme açılan kıyasıya bir savaştı. "Süru"
toplumu olmaktan çıkıp insanca yaşam ve özgür
düşünce yönünden de büyük kayıplar, sonsuz acı-
lar doğuran bir savaşımdı bu.
Roma'nın 410 yılında, Got Kralı Alarich tarafın-
dan ele geçirilip yağmalanması, halk arasında eski
(çok tanrılı) dinden aynlmanın bir cezası olarak yo-
rumlanmaya başlar. Bu etkiyi ortadan kaldırmak
için kilisenin anlam ve görevini belirleyecek temel
öğretiyi saptarnak gerekir. Saint (ermiş) Augusti-
nus (354-430) bu görevi yerine getirir. Bir "Tann
devleti" olacaktır, der; bu devleti kuracak insanlar
"Tanrı'nın eğitimi" altında, yeryüzünde bir toplu-
luk, bir "Hıristiyan ümmeti" oluşturup "yeryüzü
«JevletF'ni meydana getireceklerdir. Bu topluma Tan-
rı'nın eğitimini verecek olan, "Tanrı olorilesi"nin
yeryüzündeki temsilcisi "kilise"dir. Yeryuzündeki
yaşam yalnız "Tann iilkesi"ne hazırlık içindir, ya-
ni geçicidir. Böylece "ötedünya (ahrel) öğretisi" ke-
sinlikle biçimlendirilir.
Yeryüzündeki yaşamsa "\aftiz" olmakla başla-
yıp, ölup gömülene dek "Tann otoritesi"nin bir yan-
sıması olan kilisenin denetıraine verilir.
Böylece kilisenin "Hıristiyan ümraeti" üzerindeki
egemenliği yuzyıllar boyu sarsılmadan surecek, öte
yandan dogmalar da yerlerini, B. Russell'ın dediği
gibi, "Aklın bunlar için kamt getirmek üzere uya-
nlmasına dek" koruyacaklardı.
Aklın devTeye girmesi, yani "skolastik çağ"ın baş-
laması, kimi başkaldırmaları da gündeme getirir.
Gerçi skolastik, tek tanrılı dinlerin temeli olan
"vahy"e karşı ileri sürülen itirazları, akla dayana-
rak çürütmeye çahşmaktı bir bakıma. Ama yine de
bir Johannes Scotus (810-887) çıkıp: "Akıl doğru-
ları ile vahy doğrulannın çatışır görüldükleri yer-
de akıl tercih edilmelidir" diyebilmişti. Kilise tara-
fından lanetlenip, kitaplarırun yaktınlması, başkal-
dırmayı durduramaz. Örneğin, Tourslu Berengar
(Öl. 1088) ilk Hıristiyan dogması olan "şarapla ye-
nen ekmeğin, kan ve vücuda (Isa'nın) dönüşmesi'1
ni yadsır, Yaşadığı sürede olmasa da ölümünden
sonra lanetlenir. Henüz daha Engizisyon mahke-
meleri oluşmadığı için kemikleri mezardan çıkarı-
lıp, yakılmaz.
Böyle ve daha aşırı itirazları, "yoldan çıkmaları"
önlemek, susturmak için Papa IX. Gregorius
1233'te özel "Engizisyon Mahkemeleri"ni kurar. Ka-
lıntılan 1834 yılına kadar sürerek 600 yıl işleyen bu
mahkemelerin kararıyla yakılan Hıristiyanların sa-
yısının, "ilk Hıristiyan şehitleri"ni kat kat aştığı bil-
dirilir.
Hoşgörü ortamının yaratılması
istekleri
Ne var ki alınan bütun önlemler daha büyük bir
başkaldınyı önleyemez. Papa X. Leo, Vatikan'da ya-
pılmakta olan St. Pierre Kilisesi'nin tamamlanma-
sı için bağışta bulunacakların günahlarının affedi-
leceğini bildirir (31 Mart 1515). Af fermanlan (en-
düljans) satışa çıkarıhr. Bu tarihte Wittenberg Üni-
versitesi'nde tanrıbilim dersleri veren Martin Lut-
her (1483-1546), bu affa, bu tutuma karşı gelir. Lut-
her, St. Paulus'un "Romalılara Mektubu"nda, ma-
nevi kunuluşu "doğrudan doğnıya insanın kendi-
ne bağlayan" metni bulup yorumlar. "Birinin Tan-
rı adına günahları bagışlaması"nın kutsal kitapta-
ki inanç öğretisine uymadığını açıklar. "Hıristiyan-
ların Tanrı'ya ulaşmasında hiçbir kilise adamına ih-
tiyaçları olamayacağını" bildirir. Papaya, dinde bir
"yenilesmenin" kaçınılmazlığını belirtir. Düşünce-
lerini halka anlatabilmek için Latince yerine, Al-
manca \aazlara başlar. Daha sonra, ''kutsal yazı-
ların bütün Hıristiyanlarca anlaşılması gerektiğini"
ileri sürerek İncil'i, Almancaya çevirir. (1534).
Luther'fn ardında olanlar, yani Protestanlar, ba-
ğımsız ulusal kiliselerini kurarlar. Böylece ortaçağ
"Hıristiyan ümmeti" ilkin "ulusal devlet"lerin, şim-
di de "ulusal kilise"lerin kurulmasıyla parçalanır.
Öte yandan okur-yazarlık da yalnızca din adam-
larına özgu, daha doğrusu, günah olmaktan çık-
mış, halk arasında yavaş da olsa yayılmaya başla-
mıştır. Degil halkın, imparatorların bile okuma yaz-
ma bilmediği (Kutsal Roma İmparatoru Şarlman
(742-814) buna örnektir) çağlar geride kalmıştı. Yine
de insanların düşüncelerini soyleyip yazabilmeleri
sınırlandırılmıştı. Zaten çoğunluğu oluşturan Ka-
tolik dünyasında bütün dogmalar yerini koruyor-
du. Gerçi Protestan inancında olanlar boşanabili-
yor, papazlar da evlenebiliyordu. Dahası, "vaftiz"
bile tartışma konusu yapılıyordu. Gorece bir ferah-
lama elbet yadsınamazdı.
Ne var ki, kimi düşunürler kutsal kitaplara da-
yanılarak öğretilen bazı bilgilenn, dogmaların yanlış
olduğunu kesinlikle görüyorlardı. Nitekim daha
sonraki atılımlara temel oîacak ilk çıkış Polonyalı
Kopernik (1473-1543)'ten geldi: "Dünya, güneşin et-
rafında donmektedir" deyiverdi. Buna inanmak çok
güçtü. Nitekim ilk tepkiyi gösterenler arasında Lut-
her de vardı: "Bu aptal, bütün astronomiyi tersine
çevirmek istiyor. Kutsal kitaplar bize, dünyanın sü-
kûnette kalıp, güneşin hareket ettiğini bildirirler"
diyordu.
Öte yandan Luther'in "mümin"leri, Protestan
Fransızlar (Hugnolar) işkencelerden kaçıp Hollan-
da'ya sığınıyorlardı. Din bağnazlığının "vahşice uy-
gulamalan"m yazıya döküyorlar, hoşgörü ortamı-
nın yaratılmasını istiyorlardı. Pierre Bayle
U647-1706) bunlardan biriydi: "Tanrı tanıyan bir
mezhebin insanlanna degil, "ateistler"e (tanrıtanı-
mazlara) karşı bile hoşgörünün gerektiğini" savu-
nuyordu.
18 yy'a gelindiğinde bilim başmı almış giderken,
inanca yönelen eleştiriler de bir bakıma, doruk nok-
tasına ulaşır. Gerçekten bu yy!a kadar olan tarih sü-
recinde -yukanda verilen birkaç örnekte olduğu
gibi- Hıristiyan dogmaları türlü yorumlarla ele alı-
nıp eleştirilmişti. Ama şimdi tüm kitap dinlerinin
dayanağı sayılan "vahy" üzerine eleştiriler yoğun-
laşmıştı.
John Toland (1670-1722): "Vahy üzerine yargıda
bulunacak tek merciin akıl olacağını" söylemekle,
"vahy'in, dini inancın temeli olamayacağını" belir-
tir. Lessing (1729-1781) ise: "Vahy'in Kutsal Kilap'-
laki şekli, belli bir dönemin göriişünü dile getirmek-
tedir. Bu döneme artık dönülemez" der.
Ama gerçek köktenci atılım, için için, siyasal bir
"devrim"e doğru gitmekte olan Fransa'da uç verir.
Bütun bu düşünürlerle beslenen Fransız Aydınlan-
macıları, tüm güçleriyle, Hıristiyan dogmalarının
bütününe yüklenirler. Dini inancın eleştiriye uğra-
mayan hiçbir yönü kalmaz.
Laikligin yaşama geçirilmesi
Ne var ki bütün bunlar duşün düzeyinde süren
tartışmalardı. Bu gelişmelerin toplumun günlük ya-
şamında yansıması görülmuyordu.
Bu yansıma 1789 Fransız Devrimi'nin dine bakı-
şıyla gerçekleşti. İlk adımda katolikliğin bir "dev-
let dini" olmâsı ortadan kaldırüdj. Niifus işleri, yani
doğum, evlenme, ölüm kayıtları kiliseden alınarak
devlet kayıtlarına geçirilmeye başlandı. Boşanma
kabul edilip yasalaştırıldı. Cenaze törenleri kilise-
lerden almıp belediyelere verildi. Sanat, "dinin se-
lamet taşıyıcılığının aracı" olmaktan çıkanhp hal-
ka açıldı. Eğitim dinsel olmaktan tamamen çıkıp
"evrensel ve ulusal nitelik" kazanarak halka açıl-
dı. llkokul çağındaki çocuklara dini etitim veril-
mesinin uygun olmadığı kabul edildi. Din, mezhep
ayrımı gozetmeksizin, bütün ulusça kutlanacak
"ulusal bavramlar" getirildi.
Işte bu düzenlemeler, düşüncelerde yeşeren laik-
liğin yaşama geçraesiydi. Böylece evrensel bir ya-
şam biçimi de diyebileceğimiz "laik yaşanV'ın te-
melleri atılmıştı.
Devrim sırasında yapılan kimi aşınlıklar, 1795'ten
başlayarak törpülendilerse de, yazımda belirtilen,
laik yaşamın özü olan ilkelere hiç dokunulmadı. Na-
polyon da onları korudu. Sonunda 1905'te, laiklik
yasal güvenceye kavuştu. Din de toplumsal bir ge-
reksinim olduğundan, kendi sınırlarına çekilerek et-
kinliğini sürdürdü ve sürdürüyor.
Kitap (vahy) dinlerinin üçüncüsü olan Müslü-
manlık, Hıristiyanlığın geçirdiği tarihsel gelişimi -
bir bakıma- 12. yyîa kadar sürdürmüştür. O tarih-
ten bu yana, Islamiyette her türlü hareket dondu-
rulmuştur. Bu kısır gelişme ile donduruluş ve bu
donmanın Atatürk Türkiyesi'nde eritilme süreci
başka bir yazının konusu olabilir.
EVET/HAYIR
OKTAYAKBAL
"Kucaklaşın Ey İnsanlar..."Dayanamadım, kalktım bu kez plağını koydum. Bu ruhsal do-
yumun bitmesini istemedim. Leonard Bernstein yönetımindeki
karma dünya orkestra ve korosu Beethoven'in 9. Senfonisi ve
• Neşeye Ûvgü parçasını çaldı, söyledi. Yüzlerce insan. genç, ço-
cuk, kadın erkek, çeşitli ulusların çalgıcıları, ses sanatçıları... Hep
birlikte sesleniyorlardı dünyaya, insanlara. bugune, geleceğe:
"Kucaklaşın ey insanlar
Bütün insanlar kardeş olacak
Ey milyonlar dünyanındır bu öpüş"
Yuzyıllar geçti, bu çağrıyı duydu mu insanlar? Duysaydı, be-
nimserdi, gereğini yerine getirirdi. Oysa şiirler, şarkılar, roman-
lar, öyküler, besteler hep barış için, özgürlük için, mutluluk için,
insanoğlunun sevınç dolu bir yeryüzü kurmaları için. Bütün bü-
yük sanatçılar ulus, ırk, renk farkı gözetmeden bu seslenişte bir-
leştiler. Özgürlük, barış, mutluluk...
Berlın duvarının yıkılmasını kutlamak amacıyla verilen bir bü-
yük konser? Birçok ülkenin orkestraları bir araya gelmiş, koro-
İar birleşmiş, ünlü Amerikalı şef ve besteci Leonard Bernstein
almış değneği eline. Berlin'de verilen bu konserde Beethoven
1
in müziği, Schiller'in şiiri insanları barışa. mutluluğa çağıran bir
şarkı olmuş. Bütün insanları bir araya gelmeye, savaşlara son
vermeye, karşılıklı anlaşma ve hoşgörü dünyasını yaratmaya bir
çağrı...
Bernstein, Schiller'in şiirindeki bir sözcüğü değiştirmiş: Ne-
şe'yi 'özgürlük' yapmış. Almancada 'freude' ile freihet' birbiri-
ne yakın iki sözcük, bu yüzden 'neşe, mutluluk' oluvermiş 'öz-
gürlük'... Özgürlüktenyoksun olunca neşe, mutluluk yaşanır mı?
Once özgürlük gelir. Özgür bir dünya yaratmak. Korkudan, bas-
kıdan uzak barış içinde bir yeryüzü...
Dayanamadım, pikaba bu kez Otto Klemperer'in yönettiği 9.
Senfoni'nin koro bölümünü koydum. Yazı yazarken Beethoven
:
te Schiller'in dünyasında yaşamak! 9. Senfoni'yi ilk kez dınledı-
ğim güne dönüyorum. İnsanın kendisini geçmişin bir anında bul-
ması ne güzel! Yıl 1940. Okul arkadaşım Adil'le İstiklal cadde-
sinde Odeon plak mağazasındayiz. Adil, keman çalıyor. Berger'in
ögrencisi. Yaşı geçmiş, ne yapsa usta bir kemancı olamayacak.
Ama seviyor müziği. kendisi çalmasa da seviyor.
Simdi öyle yerler yok! Gidiyordunuz Odeon'a, camlı bir böl-
meye giriyor, oradaki sandalyelere oturuyor, istediğiniz plağı din-
liyordunuz. Bir başınıza ya da bir yakın dostla... Bir şey satın
almak da söz konusu degil! Tek siz isteyin sevdiğiniz parçanın
çalınmasını! Adil alıştırmıştı beni. Arada bir Odeon'a gider, Be-
ethoven, Mozart gibi bestecilerin plaklarını dinlerdik. Neşeye Öv-
gü korosunu ilk kez burada dinledim. Korkunç etkilenmiştim. Bir
>erlere uçuyordum sanki. Beyoğlu caddesinde bir mağazanın
camlı bölmesinde değildim artık! Bir düş evreninde yaşıyordum.
O gün bu gün, 9. Senfoni'yi, özellikle koro bölümünü her dinle-
yişimde 1940'ın bir kış gününde yaşadığım o eşsiz duygular di-
rilir içimde...
Pazar günleri Hikmet Şimşek'in programlarını izliyor musu-
nuz bilmem? Hiçbirini kaçırmayın, derım, hiç birini! Özellikle son
pazar sabahı Berlin'de verilen uluslararası konser bugüne dek
yayımlananların en degerlisi, en anlamlısı idi. Bir video aracım
olsaydı da bu unutulmaz sanat olayını elde edebılseydim! Bu
tür güzellikler bir kez yaşanmaz, duyulmaz. Bir yaşam boyu biz-
lerle kalır. "Kucaklaşın ey insanlar". Şiir ve müzik bir araya ge-
lince etkisi ne büyük, ne derin oluyor!
Leonard Bernstein seksenini buldu mu, hiç değilse yetmiş be-
şi? Kendini nasıl da kaptırıyor sanatın o büyülü coşkusuna: Parça
biter bitmez birinci kemana sarılması.. Ne mutlu Bernstein'a,
yaşlılık günlerinde böyle bir coşkuyu, mutluluğu yaşamasına,
bizlere de yaşatmasına...
"Bütün insanlar kardeş olacak."
Debussy, 9. Senfoni'nin, özellikle Neşeye Övgü" bölümü için
şunları söylemişti: "O denli acı çekiyordu ki bu ruh. en ateşli
yoldan insanlığın sözcüsü olmayı amaç edindı. Derin tutkuların
içinde, en fakir ruhlu kardeşlerine binbir sesle seslendi. Ama
kimler gerçekten işitebildi bu seslenişi?"
Yıllar geçer, yuzyıllar geçer, günü gelir barış, dostluk. aşk, öz-
gürlük arayışları sona erer. Beethoven'in, Schiller'in "Bütün in-
sanlar kardeş olacak" özlemi gerçekleşir.
TOPLU SORUŞTURMA:
Doğu / Batı / Çağdaşlaşma
Prof. Dr. Mübahat KÜYEL:
"Kültür / Medeniyet / Dünyaya Açılma"
Tanzimat Sempozyumu / Tebliğlerden Seçmeler
\f Bahtiyar VAHAPZAüE
f "Barut Kokusu Var"
' ŞUBATSAYISIBAYÎIARDE...
fcfâ MİLLÎ „
q i p
Kİ11Tİ1R KlTTJl.TR BAKANUGT YAYINIDIR
Vidanjörizin belgesi için
bize başvurun:
istanbul Büyükşehir Belediyesi'nin görev alanı ile
istanbu! ve cıvannda içme suyu temın edilen ve ecMecek olan
yüzeysel su kaynaklannın su toplama havzalan 2560 sayılı kunıluş yasası iie
ISKI'nin görev alanı olarak belirlenmistır.
Bu görev alanları içerisınde faalıyette bulunan tüm vıdanjörlerın
2560 sayılı yasa gereğiISKI'den çalışma izin belgesi{Ruhsat)
almaları gerekmektedir
İSKI'den izin beigesı almayan vıdanjörlenn çalıstırılmasına izin venlmeyeceğmden
tum vidanjör sahıplerinın ISKI Genel Müdürlüğu. Atıksu Antma ve Ruhsat Denetim Daıre Başkanlığı,
Havza Koruma Şube Müdurlüğüne basvurarak "Vidanjör çalışma izin belgesi"'(Ruhsat)
almaları gerekmektedir.
Vidanjör çalıştıran tüm kişı ve kuruluşlara önemle duyurulur.
Saygılarımızla,
İSKİ Genel Mudürluğü İnkılap Caddesi. 34 Aksaray/İSTANBUL Tel 588 38 00 (60 hat)
Ferıköy Havza Koruma Sube Müdürlüğu TeM 31 80 27
TURSEM'İN REHBtRÜSİNDE
L0NDRA. CKF0PD, CAMBRIDGE
B0URKEMOUTH,BWGHT0K,
HASTlNGSEX£TERGH^rî
DE SEÇKİN ÛILOKUUAR«İOAYA2IO>
VADA BUTüK VILİNÛIUZCE 06RCNİU
Kouoru&y
DEV!\M
EDİYOR/
•GENELVEHİZLANDIRILMIJ KUKLAR
• TİCARİ İN&İÜZCE
• TUR.İZM ING1LİZCESİ
-BANKACILSKINÛILIZCESİ
•5INAY KURSLARI: Cambrıdge
•Fırst Certrficate, Profıcıtncy,
T0EFLAKHS(S"\
ISKISUİÇİNELELE
turseın
İNGİLİZ LİSAN OKULLARI
DANIŞMA MERKEZİ
CumhunyetCao 173.4-B Elmacag
30230 Istarbul Hilîon Oîelı Karjısı
*el 14839 77-148 79 43-148 28 49
Fax 132 97 29 Tlx 27498 îusm tr
M Z A G U N Ü
emegın
bayrağı
• Haydl Zinclrlari Kırmayal
• Yenı Çözüm Gerçekler.n Neresınde? (II)
• SB va Doju Avrupa Nersden Nsreya?
(Garbiı Altmoğlu)
• Islamcı Neden" Intikamcı'öır? (Turan Dursun)
• Kürtç» Savunma Yapmamıı Engellanlyor
• Devlet Terörüne Karşı Ç,k.
• Tûtün Üretiası Başkaldırdı - "20-30 Bın Kışının Eylemı Yasadışı Ofmaz"
• Sosyallzmln Bunalımı Clzarlna Spskûlasyonlar (Zarl Popûllit)
• 'HaJK Beöenmıyor Dıye Vaz mı Geçecejım" (Arıf Sag)
• Zonguldak'ta Grızu Değıl Işçıler Patladıl
emegın bayragı 15 Günlük ilk Sayısı Bayilerde
NAZAN ÖÇALIR
YILMAZ ATAKANI
evlcndiler.
Mutluluklar dileriz.
Dostları
1.3.1990 BAKIRKÖY
ERDAL ATABEK
KUŞATILMIŞ GENÇLİK
ve diğer kitaplarını
imzalıyor.
3 Maıi 7990 Cumariesi
14.00-18.00
Cumhuriyet Kitap Kulübü
Kadıköy Temsilciliği
Moda Sin«ması
Kültür M*rk«zi
İÖĞRETIVIENLER
SÜRUCÜ KURSU
ŞİŞLİ'DE
132 13 18
132 13 19I
RAHATLIK ve KONFOR SİZİN DE HAKKINIZDIR
HER AKSAM ve
PAZAR ÖĞLEN
15 çeşit SOGUK AÇIK
nıezeli BtTE
3u^it ARASICAK
GCNCN BAI.IGI
GrNTN TATLISI
+- KD\' dahil :iî 000 TL
SULTAN SOFRASI-ARNAVUTKOY
Birinci Cad No 15 Arnavutkdy
Tel: 163 32 34
SURUCÜ KURSLARI
istasyon Cad. Şölen Markel Üstü
Bakırköy < İST. Tel: 572 42 00-01
\ Jef'ten ehliyetinizi
9 MITSUBİSHİ
•^ kullanarak alacaksınız
BU BİR AYRICALIKTIR
Fakülte mezunu bavan
taratıncian gecelerı ve hafta
sonları
ÇOCUK BAKILIR
Ma/tu aran saat 20'den sonra
338 21 42
PENCERE
Pilav Ustü Kuru.. .
Aşçı dükkânı. Küçük masalar. Ortadirekten müşteriler. Gari-
ban takımından bir parmak yukanda zontalar. Yeni yetme deli-
kanhlar. Garson aşçıya sürekli sipariş veriyor:
— Pilav üstü kuru!..
— Bir daha pilav üstü kuru...
— Üç pilav üstü kuru...
Kuru ne demek?
Kuru fasulye...
Dilimizde fasulye nimettir. Evin tenceresinden askerin kara-
vanasına kadar her yerde kaynar. Aşçı dükkânlarında baş ye-
mektir. Pahalı restoranlarda sucuklu, salamlı, sosisli kuru fasul-
ye yemek "snopluk" sayılır. Gereksiz yere böbürlenen, kendisi-
ni bir halt sananlar halkın dilinde fasulye ile uyarılırlar:
— Kendini fasulye gibi nimetten mi sanıyorsun?
Beyaz pilavın üstüne bir kaşık kuru fasulye serpip suyundan
da azıcık koydun mu eşi bulunmaz bir yemek oluşur. Garson,
özel bir fiyakayla ocağa seslenır:
— Pilav üstü kuru!..
Kuru şimdi kaç lira?
Orta hallisi 5000...
İyisi 6000...
•
Bizim toplumda insanları ikiye ayırmakta yarar var; birincileri
döyiz kurları ilgilendirir.
İkincileri kurunun fiyatı.
"Kur" ile "kuru" arasındaki bağıntı acımasızdır.
12 Eylül'de döviz kurlarıyla ilgilenenler siyasal iktidarı ele ge-
çiren beş generalle işbirliği yaparak ekonomık iktidara el koy-
dular. Oh yahu!.. Grev mrev, özgürlük mözgürlük, toplusözleş-
me moplusözleşme, sendika mendika ne demekti? Yahu, hol-
ding babası tam ülkeyi kalkındıracakken ötede beride bir takım
münasebetsizler engel oluyorlar Anarşi almış yürümüş. Önce
disiplin. Siyasal birlik. Depolitizasyon Sonra emır ve kumanda
üzerine ekonomıde düzen...
Nedir o düzen?
Sürekli zam, sürekli devalüasyon, dışa açılma, parasal numa-
ralar, iç ve dış borçlanma, ucuz emek cenneti, hazırol, uygun
adım marş...
Militarist düzenle uygulanan model başarı kazanacak mıydı?
Olur muydu olurdu. Devlet, altyapıyla uğraşsın; özel sermaye
önce birikimini hızlandırsın; sonra birikimler yatırıma dönüşür;
yeni bir dünya kurulur; Türkiye o dünyada yerini bulur.
Türkiye'de "liberalizm" yaftası altında "militarizm"\ yıllarcayü-
rüttük...
1980 ile 1990 arasında öne fırlayan "liberal aydtn" ya da "yupi"
tipi, bilerek bilmeyerek militarizmi benimsedi. Çoğu kişi de "dur
bakahm" dedi: "Olur a!.. Demir pençeliyönetimle 'vahşi kapita-
lizm'i uyguladın mı elbet bir sonuca ulaşırsm. Ispanya'da Franko
ne yaptı? Portekiz'de Salazar'ın yöntemı neydi? Türkiye önce ser-
maye birikimine yönelmeliydi. Yabancı sermaye ülkeye güvenle
gelmeliydi. İşte Güney Kore.L Önümüzde parlak bir model ola-
rak duruyor. Hem Batı kapitalizmi nasıi gehşti? Özgürlüklerle mi?
Haydicanım sen de!.. Batı'da endüstn devrimı gerçekleşirken hem
metropolde işçilehn canına okudular, hem sömürgelerin anasını
ağlattılar." Türkiye'de halkın başına balyozu vuranlar diyorlardı
ki:
— Heie ekonomide bir köşeyi dönelim, sonra demokrasiye açı-
lınz, -ATye de gireriz.
Beceremediler...
10 yıl sonra:
— Günaydın hüzün!..
Artık ister sağda olsun, ister solda, herkes ekonomideki çö-
küntüyü, tıkanıklığı, başarısızlığı görmezlikten gelemiyor. Deney
fiyaskoyla sonuçlanmıştır; bugün cumhurbaşkanı, başbakan ve
ANAP'taki yupilerden gayri herkes durumu görüyor; teslim bay-
rağı her yanda dalgalanıyor.
*
Peki, 1980-90 arası kime yaradı?
-Kuru fasulyeye...
Pilav üstü kuru, böbürlendikçe böbürleniyor; şaka değil, kilo-
su 6000 lira...
Türk parası pul olduktan sonra 6000 lira ne yazar diyeceksi-
niz, ama fasulye bu, ekonomiyi, döviz kurunu, paranın değerini
ne bilsin, aklı bir karış yukanda!.
Bu gun saat 2ü'de
Lutfi Kırdar Kapalı Spor Salonu'nda
HASAN HÜSEYİN
KORKMAZGİLin
63. doğum vildonumunu
kutluyoruz.
Onun yureğı halkı için atardı
Bugun de bizım yureğimiz onun
için aiacak...
AZİMK K»)KKM\Z(,II 4\K\RA BİRLIk TİYATROSl"
I)I\KI(,İ KİLTl R DEKNEĞI GRIP KI/ILIRMAK
Tarık \kiiıı - \>luv Vrınan - Hıı-f>in Bu^aruıı - Talal
Bıılııl - Va>ıızer (,>lirıkn\n - Halil Er»ün - Sadık (îürbüz
Uıanbul Salıne»i - Arif Sağ - Meııdere» Saıııaııcılar
ll\a» Salrııan - Ta\fıııı Se>er - Nıır Sürer - Şalıika Tekaııd
Da\etiyeler: Ankara Birlik Tiyatrosu Baro Han -
Beyoğlu Tel: 144 81 37
Divriği Kültür Derneği Aksaray Tel: 524 33 22
giriş ücreisizdir.
FEDERAL ALMANYA AYDINLARININ
VE KAMUOYU TEMSİLCİLERİNİN
TÜRKİYE KAMUOYUNA AÇIKLAMASI
'urk ye'ae demokratık ve sosyal haklann yoğun bır bıçımde çığnen-
mesmden kaygı duvmaKtayız
3mierce nsan polıtık nedenlerie tjtukevlenrde bulurrnaktadır
Devlet Cuveniık Mahkemele
r
Tde DOİıtık davala
r
rıa asurmekredır Bu
bağlanda ozell kle Dev-vol ve Dev-Sc'a vönelık viğınsai davalara, TBKP
lıderler rj.hat Sargın ve Haydar <utlu'ya ycnelık Ankara'dakı dava ile
TBKP nın Merkez Komıte uyeien Bozışık Kardam, Yıldız ve Talu'ya yone-
lık tstanbüldakı dava\a ışaret ed leoılıi"
Turkıve ışkenceye karşı Avr
upa Korvarsıyonunu onavlamıştır. aoia
Turkıyede hala sıstenatık olaraK ışkence yapılmaktadr.
Gunevdoğuda msan haklarının çığrenrresı suruyor
Bu baskılarsonjcu yaratılan ıkl'm, oolıtık yaşam ın ande gelenlerınden
bmsı olan hukuk bıiımc s> ve avukat Prof M Aksoy a yonelık polıtık cına-
yete yc açtı BJ olay c zde denn bır jzüntu var
attı
Ta-afıınızca oğrenıten H Kutlu nur eşı Çıçek Yağcı'nın tutuklanması ve
100 TBK^ Lyesınm istanbur
da gozaltına annTas. oıayı bızierde buyuk
b.
r
teok ,a
r
at
r
nıştır
• Politik tutukluların ve gozaltındakilerin derhal salıverilme-
lerini; ve
• Demokrasi anlayışına ters duşen çağdışı 141 ve 142 madde-
lerin kaidırıimalarını talep ederiz.
Prof Dr ıirsuıa scdumm-Carlıng 3:"-n,n3 „-• k
«f5!Esi' E i ö m i d t , Sirucnct. Dr Ceisster
W.Bann ute Jochansen CEW Eğ r ~ı ,ç 3 r Serdosı voneccs ProfDr PeterKunn 3 c r
-r^nz
:
cst
a iiız-" s ProfDr. Th Malsch Zc.'njrti Sosvaı s<a9e^ = Detlef Lûdervraldt
?c?5Z" E ı " : ^ Karin Bergdoll ^~ıc-'5
p
< •jcr G'
r
şırrı -:retc; Prof.Dr Susannç
Schûnter-Kleemann. M.Balder, Sophıe Rıeger -umr s: Bınrğ 33ş>jnn. ^ ,ai L , « <ePJi.fr
=e-beıe: .e'.Kis .-,çs Prof.Dr NormanPaech,R.ErıKa. JStrauss. Klaus-PeterMurawskl
\ u f c - - 3 =e«ı.ıe vec s uves Dr Herlinde Maindo», Dr Flofence Herve nelga Killinger
^ . r r a " ; ' 3 ' ; CeneBo;i3r Tichmıdt, J Kahrt B.Mıcnaela G.Batir HDutsCerg tFesKe
A.Feske, D.Hedıser, PBurau, H eayer c Pıeıcnz, c.Heroea E Sullwoid B.Knall orJî Meissner'
EJung MKiltacn c.Buscn RRatajczek, scıaub.E.5llnk.SBalduin,ıj»eyer MFeske,G.M.MİC-
nael, HFeke HWagner THorst M Koester, N pf luger DBroner GScfımldt MBoedecker
GKommander vvecssöart PDe-ıs POıeze FEkkes nstuckmanr CDeıster BH012 M P *
oakvna RMartens CBecker H Neucndorf, o.Heroert HDreos PAneorg* U5chwrta!la WDa-
ven FWGehrı<e,HWolfgang, vvvvıcke.RHarra.vvMann HJVVesseactı.HJKemer «SOımidt
ELent2 ADecke LKnorr KHKammertone BJedwabskı U.Actıten P-A. Karl-Heınz WH0l-
zer ojung, c.Meier, E.wagner j H Klett M Lıen, c vvurme. H struz, H scheer PV.Clıristos
P.Grıgıos RBıschof HWeıs5,CKalweıt N.Beisser,Hjwolf,HHaiBrttter KHofmann KMan-
ger, vvcutgesell. M oannauser. BScnirmaclıer MVogt, vv.Fıschcr WJWacker Tkomer JKo-
mıanos 0 Mederer, M MaOıias JMarkins RStoffler I Becker, B.Gocinger vjerschl Wlocn-
mullcr j Baenscn jApfel. B Kaıser, L Madan. A nolcn, M Dıtze H.oıtme. CStocMıammer
GEHausmann. PPonıoultotır H-WFiock SBaser, IScnmidt. MHiessl. H.HertBt, A.Kofferle-
ın E Kammerbauer LWolfgang. vufischer K-H Krjg. H Kloster. M.Gunter