07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
29 MART 1990 • • • • HABERLERİN DEVAMI CUMHURİYET/17 Inonu, Demirel ve Ozal'la Zirve (Baştarafı 1. Sayfada) Mart 1990'da Mectis çatısı altında yaşanmış, TBMM Başkanı Kaya Erdem'in çağrısıyla Ak- bulut, İnönü ve Demirel "Terör Zirvesi"nöe bir araya gelmişlerdır. Terorizme karşı "Çankaya zirvesi"ne ge- lince... Bu toplantı, Cumhurbaşkanı Özal açısın- dan değil, ama iki muhalefet lideri İnönü'yle Demirel açısından büyük bir değişımi işaret ediyor. Bu değişikliğin önümüzdekı dönem- de siyasal gündemi etkileyeceği söylenebi- lir. Ama nasıl? Şimdilik bilemiyoruz. _ Aşağıdaki yazıyı, Cumhurbaşkanı Özal'ın dün akşama doğru yaptığı zirve çağrısından önce yazmıştık. Aynen koruyoruz. * Muhalefet liderteri Erdal inönü'yle Süley- man Demirel'in Cumhurbaşkanı Turgut Özal'a ilişkin tutumlarında aniamlı bir deği- şikliğin ortaya çıkt/ğı görülüyor. Arkadaşımız Cüneyt Arcayürek'in bugün gazetemizde yer alan haber-yorumunda ayrıntılı biçimde gö- rüleceği üzere, her iki lider de terör, Güney- doğu gibi ulusal sorunlar ile ilgili olarak Curn- hurbaşkanı'ndan gelecek bir çağrıyı kabul edebileceklerini belirtiyorlar. İki muhalefet liderinin bu tutumu, düne gö- re çok büyük, hatta denilebilir ki 180 dere- celik bir değişime işaret etmektedir. Oysa düne kadar durum neydi? SHP ve DYP liderleri, Çankaya Köşkü'ne çıktığından beri Özal'ın cumhurbaşkanlığını bir yerde yok saymışlardır. Kendisini muha- tap almayarak cumhurbaşkanlığının tartış- malı olduğunu sürekli olarak kamuoyunda canlı tutmayı amaçlamışlardır. Seçimini boy- kot ettikleri, kutlamadıkları bir cumhurbaş- kanının davetlerine ve törenlerine katılmaya- caklarını, hatta elini bile sıkmayacaklarını be- lirtmişlerdir. Halkın yüzde 80'inin desteğin- den yoksun olan bir cumhurbaşkanını da ilk fırsatta Çankaya'dan indireceklerini -hatta SHP Genel Sekreteri Baykal'ın deyimiyle 'onursuzca' indireceklerini- her fırsatta yine- lemişlerdir. Buna karşıtık Çankaya Köşkü, baştan be- ri özellikle bazı ulusal sorunlar vesile edile- rek muhalefetle diyaloğun mümkün olup ola- mayacağına yönelik nabız yoklamıştır; böy- lece cumhurbaşkanlığının kendini muhale- fete kabul ettirebileceği düşünülmüştür. Aralık ayının ilk haftasında Çankaya'dan kaynaklanan bu tür gelişmeler üzerine, ga- zetemiz muhabirleri Ankara'da İnönü ve De- mirel'e bu konuda ne düşündüklerini sor- muştu. SHP lideri 8 Aralık 1989 tarrhti Cumhuri- yet'te yer alan yanıtında, "Özal'ın ulusal so- runları gündeme getirerek, liderlerle görüşme gjrişimleri kişisel propaganda gayretleridir. Ozal tarafsız olamıyor" demişti. DYP liderinin yanıtı ise şöyleydi: "Özal'la konuşmamakla Türkiye'nin işleri daha kötüye gitmez. Emrivaki ve olup bittiy- le seçilmiş kJşi ile protokol icabı görüşmeler- le bir yere varılamaz. Kendi çaldı kendi oy- nadı. Şimdi de kendi çalsın kendi oynasın." SHP Genel Sekreteri Baykal da aynı gün Cumhuriyet'e açıklamasında, "İlk fırsatta kendisini onursuzca aşağı indireceğiz şeklin- de saptadığımız politikada en ufak bir deği- şiklik yoktur. Politikamız devam etmektedir, kesinlikle aynen devam edecektir." Muhalefet liderlerinin bu tutumlarını ken- dileriyle yaptığımız özel görüşmelerde biz- zat onların ağzından da duymuştuk. Bunun bir örneğini de sevgili meslektaşı- mız Çetin Emeç'in öldürülmesinden sonra yaşadık. Terörle ilgili olarak muhalefet lider- leri, Başbakan'la Meclis çatısı altında Mec- lis Başkanı Kaya Erdem'in çağrısıyla buluş- muşlardı. Sergiledikleri bu tutumla bir kez daha Çankaya'yı muhatap almadıklarını vur- gulamışlardı. Millet Meclisi'nin çatısı altındaki bu terör zirvesinin tarihi 12 Mart 1990'dır. Aradan yalnız iki hafta geçtikten sonra ne oldu? Ne oldu ki, iki muhalefet lideri Sayın İnö- nü ile Sayın Demirel, Cumhurbaşkanı Sayın Özal'la ilgili olarak böylesıne büyük bir tu- tum değişikliğine yöneldiler? Ulusal sorun- lar konusunda çağrı alırlarsa, Köşk'e çıka- bileceklerini gazetemize açıkladılar? Neden? Acaba bugüne dek izledikleri politikanın bir hata olduğunun mu farkına vardılar? Yoksa, Güneydoğu'da patlayan bölücü te- rörle birlikte, perde arkasında kamuoyunun bilmedıği, rejimi ilgilendiren çok önemli baş- ka gelişmeler mi var? Hangisi? Bu soruların yanıtlarıyla birlikte politikada inandıncılık konusu da geliyor gündeme. Diyalog yararlıdır. Ama diyalogların dayandığı ilkeler açısın- dan inandıncılık da politikada bazen yaşam- saldır. "Dün dündûr, bugün bugündûr" mü? Yok- sa başka bir şey mi? Bu noktanın da kamuoyuna açıklanması- nın yararlı olacağına inanıyoruz. • * " * " Pakdemirli istifa etti OzaPdan zirve çağrısıANKARA (Cumhnriyet Büro- su) — Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın çağnsıyla önümüzdeki pa- zartesi günü Çankaya Köşkü'nde bir "terör zirvesi" toplanması bek- leniyor. Dün yapılan Milli Güven- lik Kurulu (MGK) toplantısından hemen sonra Cumhurbaşkanı Özal'ın yaptığı zirve çağnsını SHP ve DYP liderleri olumsuz karşıla- madılar. SHP Genel Başkanı Er- dal İnönü çağrının henüz eline ulaşmadığını, ancak aldığı zaman "evet" diyeceğini Cumhuriyet mu- habirine açıkladı. DYP Genel Başkanı Süleyman Demirel ise da- veti parti yönetimi ile görüşüp de- ğerlendireceğini bildirdi. Demirel "Karanın bir-iki gün içinde net- leşir. Çağnnın niçin yapıldığını, hangi amaca hizmet edeceğini de- geriendjrmemiz lazım. Gitmeyebi- lirim de. Ancak Türkiye için bazı şeyleri unutabiliriz de" dedi. Özal'ın Cumhurbaşkanı seçil- mesinden bu yana, bu tür çağrı- ları kabul etmeyeceklerini açıkla- yan İnönü ve Demirel, sürdürdük- leri bu tavırlannı "terör zirvesi" çağrısıyla değiştirmiş olacaklar. Cumhurbaşkanı Turgut özal, par- lamentoda gnıbu bulunan parti- lerin liderlerine yönelik çağrısın- da, pazartesi günü gerçekleştirile- cek toplantıyı "milli birligin bir tezahürü" olarak niteledi. özal, açıklamasında, MGK toplantısın- da Güneydoğu olaylannın, Türk- iye Cumhuriyeti'nin toprak bütün- lüğüne kasteden bir planın parçası olduğu kanaatine varıldığını kay- dederek, "Atatürk'ün ve Türk mil- letinin kanı, canı pahasına Misak-ı Milli hudutlan içerisinde kurdu- ğu laik, demokratik cumhuriyetin bütunlüğünü parçalamaya hiçbir güç muktedir değildir" dedi. Cumhurbaşkanı, MGK toplantı- sında alınması öngörülen ek ön- lemleri hükümete bildireceğini de açıkladı. Cumhurbaşkanlığı Basın Mü- şavirliği'nden dün akşam saat 18.25'te "Cumhurbaşkanı Turgul Özal'ın demeci" başlığıyla gaze- telere fakslanan ve televizyonun 20.00 haberlerinde de Özal'ın biz- zat açıkladığı mesaj aynen şöyle: "Son günlerde, Güneydoğu Magic Box ilksinyali yarm verecek ANKARA (Cumhuriyet Bürc- su) — Magic Box'ın "Star-1" te- levizyonu ilk hareketli sinyalini 30 martta verecek. Magic Box'ın Yö- netim Kurulu Başkanı Tunca Tos- kay, hareketli sinyalin verilmesi nedeniyle cuma günü basın men- suplarına bir öğle yemeği verecek. Magic Box 15 nisandan itibaren de Star-1'den dünya listelerinden seçilen video-klipleri ekrana geti- recek. Konuyla ilgili bilgi veren Tun- ca Toskay, Star-1'in haziran ayın- dan itibaren deneme yaymlanna başlayacağını duyurdu. Üç ay sü- recek olan deneme yayınlan sıra- sında günde beş ya da altı saat ya- yın yapılacak. Magic Box, 199(1 Dünya Kupası için tanıtıcı nitelikli değişik programlar hazırlamayı planlıyor. Deneme yayını süresin- ce aynca çocuk programları ve müzik programları da yer alacak. Anadolu Olağanüstü Hal Bölge- si'nde hepinizin malumu olan ha- diseler dikkatle ve serinkanlılıkla izienerek, devletin ilgili kunımla- n tarafından ve başkanlığımdaki muhteiif toplantılarda değerlendi- rilmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde gnıbu bulunan bütiin siyasi partilerimizin temsilcilerin- den oluşan heyetin, bölgeye yap- tığı ziyaretin izlenimleri üzerinde de aynca dikkatle durulmuştur. Bugün başkanlığımda toplanan Milli Güvenlik Kurulu'nda, geliş- meler etraflı bir şekilde incelen- miş, mevcul tedbirler gözden ge- çirilerek, alınması gereken ilave tedbirler göriişülmüştür. Değerli Vatandaşlanm, Bu loplantıda, Oiağanüstii Hal Bölgesi'nde vatammızı bölmeyi hedef alan terorist faaliyetler ile son zamanlarda Güneydoğu'da bazı ilçelerimizde vukubulan gös- teri ve olaylar arasındaki ilişki üzerinde bflhassa durulmuştur. Bu ilçelerdeki gösterilerin fevri bir davranış mı olduğu, yoksa böKi- cülerin tahrikleriyle başlayan dev- lete karşı bir hareket nileligi mi ta- şıdığı hususunda bütün istihbarat değerlendirümiştir. Neticede bu olayiann Türkiye Cumhuriyeti'run toprak bütünlüğüne kasteden bir planın parçası olduğu kanaatına vanlmıştır. Sevgili Vatandaşlanm, Her şeyden önce dostun, düş- manın. herkesin kesin olarak şu hususu bilraesini istiyonım: Bü- yük Atatürk'ün ve Türk milietinin kanı. canı pahasına Misak-ı Milli hudutlan içerisinde kurduğu laik, demokratik cumhuriyetin bütun- lüğünü parçalamaya hiçbir güç muktedir değildir. Devletin, eşit haklara sahip, hür vatandaşlanmız arasında hiçbir ayınm gözetmeden sevgi ve şefkat gösterdiğine ve göstermeye devam edeceğine hiç kimsenin kuşkusu olamayacağı gibi, devletin de va- landaşından sadakat göstermesi- ni beklemek hakkıdır. Devlet, ül- keyi bölmeyi amaçlayan terörist- leri ve bölücülere destek olanlan en şiddetli şekilde cezalandırmak yetki ve giicüne sahiptir. Ülkemi- zin toprak bütünlüğünün anaya- sa ve kanunlanmız çerçevesinde gerekli ve etkin her rüriü tedbirle konınacağına da hiç kimsenin şüphesi olmaması gerekir. Milli Güvenlik Kurulu, bugün- kü toplantısında, abnmasını öner- diği ilave tedbirieri tespit etmiş olup, hükümete bildirecektir. Bütün vatandaşlanmın, bu me- selenin Türkiye Cumhuriyeti'nin demokratik tüm kurum ve kuru- İD$larıyla, milletce biriik ve beru- berlik içinde ele alınmasını arzu- ladıklanna hiç şüphe yoktur. Ülkemizin bu önemli meselesi- nin beraberçe değerlendirilmesi amacıyla ve milli birliğimizin de bir tezahürü olarak, Meclis'te gnı- bu bulunan siyasi partilerin baş- kanlannı pazartesi günü öğleden sonra bir toplantıya davet etmiş bulunuyorum. Muteakiben, gaze- te sahipleri ve genel yayın müdür- leri ile de bir toplantı yaparak, ka- muoyunu aydınlatma görev ve so- rumiuluğuna sahip basınımıza tes- pit ve değerlendirmelerimizi anla- tacağım. Aziz Vatandaşlanm, Günümüzde, dünyada ve özel- likle parçası olduğumuz Avrupa- da her gün yeni ve başdöndürcü değişmelere hep biriikte tanık olu- yoruz. Dönya çapında dengeler, tarihte ilk defa, bir savaşın yıkın- tılan üzerinde değil, banş içinde yeniden kurulmaya çalışılıyor. Böyle bir ortamda. dünyanın en çalkantılı bölgesinde yer alan Türkiyemizin istikrannı idame et- tinaeye her zamandan fazla ihti- yacı vardır. Bu bakımdan, ülkemi- zin banş ve huzurunu bozraaya yönelen dış mihraklarla, onlann yurtiçindeki işbirlikçilerine karşı milletce çok müteyakkız olmalı- yız. Tarih boyunca milli davalar etrafinda daima kenetlenmesini biltniş olan miDetimizin, bu sorun karşısında da sagduyuyla. tahrik- lere kapılmadan hareket edeceği- ne inancım tamdır. Hepinize sevgi ve saygılanmı sunanm." SHP Genel Başkanı Erdal İnö- nü, Cumhurbaşkanı Turgut Özal- ın, çağnsı üzerine Cumhuriyet'e yaptığı açıklamada şöyle dedi: "Söz konusu konuşmayı televiz- yondan izledim. Çağn benüz eli- me gecrnedi. Şimdi üzerinde bir şe> söytemek istemiyonım. Ancak bu durumda, böyle bir çağn eli- me geçerse elbette giderira. Böyle bir çağn gelirse gidebileceğimi, Cumhuriyet'e, Cüneyt Bey'e söy- lemiştim." DYP Genel Başkanı Süleyman Demirel dün saat 22.30 sıralann- da Güniz Sokak'taki evinde gaze- tecileri kabul ederek zirve çağnsını değerlendirdi. Demirel, "Yeni bir durum ortaya çıktı. Cuma günü (yann) Genel İdare Kurulu'nda dunımu arkadaşlanmızla değer- lendireceğiz" dedi. Zirveye katılıp katılmama kararlarını bir-iki gün içinde verecekJerini belirten DYP lideri, "Bu davetin niçin yapıldı- ğı, ne amaca hizmet ettiğini değer- lendirmeli" diye konuştu. Demi- rel çağrı için "Gitmeyebilirim de" ifadesini kullandı. Demirel, "Gerekirse Türkiye^ nin yaran için protokol ile ilgili yaklaşımlan askıya ahnz" açıkla- masınjn ammsatılması üzerine de şöyle dedi: "O alü kişilik pariamento heye- tindeki arkadaşlarm görüşmesi ile ilgiliydi. Bu duruma şamil değil- dir. Onda yadırganacak bir şey yoktur. Türkiye'nin çıkarlan her şeyden önemlidir." Demirel Cumhuriyet muhabir- lerine dün gece saat 23.00'te çağ- rı mektubunu aldığını söyledi. Ancak Demirel, çağrıya uyup uy- mayacağı konusundaki sorumuza şu yanıtı verdi. — "Önümüzde 4 gün var. Çağn pazartesi günü için, düşiinür, ta- şınır ve ona göre bir karar veririz." DYP Genel Başkanı Demirel, Cumhurbaşkanı Özal "terör zirvesi" çağrısı yapmadan önce, Cüneji Arcayürek'in, "TÖ sizi te- rör, Güneydoğu, anarşi gibi ulu- sal sorunlarda toplantıya çağınr- sa gidecek misiniz" şeklindeki so- rusunu yanıtlarken söyle demişti: "Ayn bir mesele. Yani savaş çı- kacak, savaşı konuşmayacak mı- yız? Türkiye parçalanıyor, politi- ka bir yana... Öncdikli sorun bu. Oturduğu yerde bir başka kişi yok ki." Demirel, "Bu zikzakJı politikayı halka nasıl anlatacaksınız" soru- suna ise "Biz bu gerçeği halka an- lalınz" yanıtım verdi. (Baştamfı 1. Sayfada) kışında ve evinde gazetecilerin so- rulannı yanıtlamadı. Eve gelen ANAP Ankara İl Başkanı Meh- met Demirel, Pakdemirli ile bir süre görüştü. Bakanlar Kurulu'nun toplantı- sı saat 2O.5O'de sona erdi. Bakan- ların büyük bir kısmı Bakanlar Kurulu toplantısı salonundan Baş- bakan'ın makam odasına çıkarken aralannda Devlet Bakanı Işın Çe- lebi, Enerji ve Tabii Kaynaklar Ba- kanı Fahrettin Kuri ile Sanayi ve Ticaret Bakanı Şükrü Yüriir'ün bulunduğu üç bakan Başbakanlık binasından birlikte aynldılar. Işın Çelebi'yle Şükrü Yürür Başbakan- lıktan çıktıktan sonra sohbet ede- rek Tanm Orman ve Köy İşleri Ba- kanlığı binasının önüne kadar yü- rüdüler. Daha sonra Devlet Baka- nı Kemal Akkaya'mn Bakanlar Kurulu'na ilişkin bir açıklama ya- pacağı bıldirildi. Ancak daha son- ra Kemal Akkaya, Bakanlar Ku- rulu'na ilişkin açıklamavı bugün saat 11.00'de yapacağını söyledi. Bakanlar Kurulu toplantısı son- rasında gazetecilere Pakdemirli 1 nin istifasını ilk duyuran Turizm Bakanı llhan Aküzüm oldu. Akü- züm, gazetecilerin ısrarlı soruları üzerine "Sayın Pakdemirii isüfa etti" demekle yetindi ve aracına binip uzaklaştı. Bakanlar Kurıjlu üyeleri, Baş- bakan Yıldırım Akbulut'un açık- lamasımn ardından geçen hafta trafık kazasında kızını yitiren Devlet Bakanı Hükümet Sözcüsü Mehmet Yazar'ı evinde ziyarete gittiler. Dışişleri Bakanlığı görevinden bir süre önce istifa eden Mesut Yıl- maz AA muhabırirun "Pakdemir- li'nin istifasını bekliyor muydu- nuz?" biçimindeki sorusunu "evet" diye cevaplandırdı. Pakde- mirli ile istifasından önce görüş- tüğunü söyleyen Yılmaz, görüşme- nin içeriği hakkında bilgi vertnez- ken, istifa gerekçesinin eski bakan tarafından açıklanacağuu sandığı- İstifa ettiren 4 neden 1- Ekonomide çok başlılık 2- Memura kira yardımı 3- Tütün fiyatlan 4- Bakanlığının Maliye ve Gümrük diye 2'ye bölüneceği söylentileri ANKARA (Cumhuriyet Büro- su) — Maliye ve Gümrük Bakanı Ekrem Pakdemirli'yi "istifa" nok- tasına, çok başlı ekonomik yöne- timinin yanı sıra Başbakan Yüdı- nm Akbulut'un koordinasyon gö- revini başanyla yürütememesi ge- tirdi. Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın Pakdemirli'yi yarüız bıra- karak Devlet Bakanı Güneş Ta- ner'den yana ağırlığıru koyması- nın da "istifa"da etkili olduğu kaydedildi. Pakdemirli'ye yakın kaynaklar- dan edinilen bilgiye göre Maliye ve Gümrük Bakanı'nın ilk tepki- si, bütçe görüşmeleri sırasmda, "memurlara kira yardımı" ile or- taya çıktı. Pakdemirli'yi istifa noktasına getiren sorunlar şöyle sıralanıyor: 1- Çok başlı ekonomi yönetimi ve hükümette koordinasyonsuz- luk: Pakdemirli, Akbulut hükü- metinde ekonomi sorumluluğu- nun dört ayn devlet bakanlığı ara- sında bölünmesine karşj çıktı. Pakdemirli'nin Cumhurbaşkanı Özal ile yaptığı görüşmelerde de "çok başlı ekonomi yönetiminden yakındığı" ekonominin tek elde yürütülmesi gereğini savunduğu öğrenildi. Ancak özal'ın, Pakde- mirli'nin bu önerilerine "sıcak bakmadıgı" bıldirildi. Pakdemirli, Bakan Taner'in yüzde 30'luk enf- lasyon hedefini gerçekçi bulmadı. Aynca Taner'in yaş meyve v eseb- ze ithaline ilişkin kararnamesine de karşı çıkarak karamameyi uzun süre imzalamadı ve Taner ile farkh görüşte olduğunu dile getirmek- ten kaçınmadı. Başbakan Akbulut'un ekono- mik konularda ve diğer bakanlık- lar arası Uişkilerde koordinasyon görevini yerine getirememesi Pak- demirli'nin tepkisini arttıncı un- sur oldu. Pakdemirli, çok başlı ekonomi yönetimiyle ilgili düşün- celerini önceki gün toplanan ANAP grubunda da dile getirdi. 2- Memura kira yardımı: Pak- demirli yakın çevresine, ekonomik konularda geniş kitlelere umut ve- recek yeni sloganlar bulunması gerektiğini vurguladı. Pakdemir- li'nin bu amaçla bütçe görüşme- leri öncesinde "memora kira yardımı" projesi hazırladığı, bu- na yönelik olarak bütçeye gerekli ödeneği de koydurma çabasına girdiği biüniyor. Maliye ve Güm- rük Bakanı Pakdemirli, memura kira yardımı konusunda Cumhur- başkanı Turgut özal ile de göniş- müş, ancak Çankaya Köşkü'nden "olumlu" bir yaklaşım göreme- mişti. Pakdemirli, memura kira yardımı projesini kamuoyuna da açıkladı, ancak bazı bürokratlar dû bakanın bu önerisine karşı çı- kınca memura kira yardımı "askıya" alındı. Pakdemirü sonunda kira yardı- mı projesini "lojman tazminatı" adı altında yeniden düzenleyerek gündeme getirdi. Cumhurbaşka- nı Turgut Özal ile yakın ilişkide ol- duğu bilinen Devlet Bakanı Gü- neş Taner'in lojman tazminatına karşı demeçler vermesi Pakdemirli için "bardağı taşıran son damla" oldu. Pakdemirli'nin kendisine ya- kın bazj bakanlara, "Bu hafta ya- pılacak Bakanlar Kurulu toplan- tısında kira yardımı gündeme alın- mazsa, ben bu işin içinde yokum" dediğı öğrenildi. 3- Tütün taban fiyatlan: Mali- ye ve Gümrük Bakanı Pakdemir- li, tütün taban fiyatlan konusun- da da bürokratlarla çatışma içe- risine girdi. Kamuoyuna "yüksek taban fiyati" sözü veren Pakde- mirli, tütün bedellerinin ödenme biçimi konusunda da Merkez Bankası ile uyumsuzluğa düştü. Tütün fiyatının Pakdemirli'nin düşündüğünün çok altında veril- mesi, Pakdemirli'nin secim bölge- si olan Manisa'da büyük tepkiyle karşılandı. Pakdemirli, kendi se- çim bölgesinde yıprandı. 4- Maliye ve Gümrük Bakanb- ğı'nın ikiye bölüneceği söylentile- ri: Pakdemirli'yi istifa noktasına getiren bir başka nedenin de ANAP'ta Maliye ve Gümrük Ba- kanlığı'nın ikiye bölünmesi istek- lerinin konuşulması oldu. Pakde- mirli yakın çevTesine, "Ben ekono- mi yönetiminin tek elde toplan- masına çalışırken benim bakanlı- ğımı bölmeye kalkmak, istifamı gerektirir"dediği öğrenildi. Pakdemirli'nin bakanlığı süre- since Hazine Müsteşarlığı ile de bazı sorunlarının ortaya çıktığı belirtiliyor. Pakdemirli'nin bu sıkıntılannı anlatmak üzere Cumhurbaşkanı özaJ ile görüşme talebinde bulun- duğu, ancak özal'ın bu talebini yanıtsız bırakmasının da Pakde- mirli'yi sertleştirdiği belirtiliyor. Cumhurbaşkanı'nın tavn Cumhurbaşkanı özal'uı Pakde- mirh'yi "yalmz" bırakarak Devlet Bakanı Güneş Taner'den yana ağırlığını koymasımn da Pakde- mirli'yi giderek kopma noktasına getirdiği ANAP kulisinde öne sü- rülüyor. Pakdemirli'ye "sıcak bakan" muhafazakâr eğilimdeki ANAP'lılar, Pakdemiru'nin kar- şısma bilinçli bir biçimde liberal eğilimdeki Güneş Tâner'in çıkanl- dığmı ifade ederek şu değerlendir- meyi yapıyorlar: "Cumhurbaşkanı Turgut Özal- ın Başbakanlığı döneminde ANAP içerisinde etkin 8 kişiyi se- çerek kendisinden sonraki başba- kanı belirlemelerini istemesi yan- hş olmustnr. Konuta çağnlan 8 ki- şiden her biri şimdi kendilerini po- tansiyel genel başkan adayı olarak görüyor. Başbakan Yıldınm Ak- buiut'on etkisiz ve yetersiz olma- sı da iç çelişkilerin artmasına yol açıyor. ANAP'ın 1991 yılına kadar toplanması gereken kongresinin erkene alınması istekleri grupta artarken, olası genel başkan aday- lan birbirine düşürülerek yıpranl- mak ve devre dışı bırakılmak is- teniyor." İkna çabalan Pakdemirli'nin hükümetten is- tifasını önlemek için muhafazakâr eğilimin etkin bazı isimlerinin "devreye" girdikleri öğrenildi. Bütçe Plan Komısyonu Başkanı Yusuf Bozkurt Özal'uı Pakdemirli ile görüşerek bu aşamada hükü- metten istifasımn yanlış olacağı- nı ve partiyi sıkıntıya sokacağını söylediği öğrenildi. Bu arada Dev- let Bakanı Hüsnü Doğan'ın da Pakdemirli ile telefonla görüşerek "istifa"dan vazgeçirmeye çalıştığı bildirildi. Hükümet içerisindeki diğer muhafazakâr bakanlar ise geliş- meleri şimdilik uzaktan izlemek- le yetiniyorlar. nı belirtti. Yılmaz, Pakdemirli'nin ANAP Genel Başkanlığı'na aday olup ol- mayacağı yolundaki bir soru üze- rine de "neden olmasın" dedi. Pakdemirli'nin istifasıyla so- nuçlanan dünkü gelişmeler şöyle oldu: önceki gün ANAP grup top- lantısında hükümeti sert bir bi- çimde eleştiren Pakdemirli aJcsam saatlerinde 20 şubatta Dışişleri Bakanlığı'ndan istifa eden Mesut Yılmaz'la Emekli Sandığı'run An- kara Kızılay'daki lokalinde bir araya geldi. Yılmaz ve Pakdemir- li'nin 22.30'a kadar süren göriiş- mesinde hükümet ve parti içi so- runlar değerlendirildi. Mesut Yıl- maz Cmnhuriyet muhabirinin, "ToplanOda Pakdemirii'nin isrifa- sı konusunu mu değerlendirdi- niz?" sorusuna, "Ana konu oydu diyemeyeceğim" yanıtım verdi. Pakdemirli önceki akşam Yılmaz'- la yemeğinden sonra evine gitti. Dün erken saatlerde Emekli San- dığı Genel Müdürlüğü'ndeki çahş- ma odasına giden Pakdemirli bu- rada Izmir'den gelen partili bir he- yeti kabul etti. Pakdemirli'yi, Emekli Sandığı'ndaki makamın- dan arayan Plan ve Bütçe Komis- ypnu Başkanı Yusuf Bozkurt Özal, komisyon gündemindeki ge- lir beyannamelerini düzenlemeyen yasa tasansımn bulunduğunu bil- dirdi ve bakanın toplantıya gelme- sini istedi. Pakdemirli, Yusuf özal'ın çağnsına ohırnlu yanıt ver- di. Aynı saatlerde müstesannı ara- yan Pakdemirli, saat 11.00'de Ak- bulut başkanlığında yapılacak YPK toplantısına gitmeyeceğini bildirerek "Biltekin (Özdemir) Bey, toplantıya siz katılın" dedi. Pakdemirli, saat 13.00 dolayın- da TBMM'ye giderek Plan ve Büt- çe Komisyonu toplantı salonunun bulunduğu kata çıktı. Maliye ve Gümrük Bakanı'nın komisyona gelişinden sonra Gelir Vergisi be- yannamelerindeki düzenlemeye ilişkin yasa tasarısı ele alındı. Ta- sarının görüşülmesinden sonra Pakdemirli, Komisyon Başkanı Yusuf Bozkurt özal'uı odasına ge- çerek bir süre sohbet etti. Maliye ve Gümrük Bakanı, kendisiyle gö- rüşmek üzere TBMM'ye gelen ANAP Teşkilat Başkanı Orhan Demirtaş ile birlikte binadan ay- nlırken gazetecilerin sonılannı kı- sa cümlelerle yanıtladı. Pakdemir- li'nin gergin bir hava içinde gaze- tecilerin sorulanna verdiği yanjt- lar şöyle: "— Kira yardımı çıkmazsa bu akşam (dün) istifa edeceğiniz soy- leniyor? Başbakan bu konndaki soruiara 'Söylentilere diyeceğimiz birşey yok' yamtını veriyor. Akbu- lut, kira yardımının bu akşam gö- rüşüleceğini zannetmediğini bil- diriyor— PAKDEMtRLİ — Sualiniz ha- yali olmuş. Cevabımz da tabii ha- yali olmuş. — Gruptaki konuşmanu parti- de liderliğe soynnmak olarak de- ğerlendiriliyor. Katılıyor musunuz? PAKDEMtRLİ — Herkes ken- di değerlendirmesini yapıyor. Be- nim öyle bir değerlendirmem ol- madı ki.. — Sayın CumhurbaşkaBi Se te- masmız oldn mu? Cumhurbaşka- nı ile görüşmeyi ve grnpta dile ge- tirdiğiniz görüşleri tekrarlamayı düşünüyor musunuz? PAKDEMlRLt — — Bir-iki giine kadar istifa ede- ceğiniz şeklinde yorumlar var, doğru mu? PAKDEMİRLİ — (Kısa süre durgunluk) Yani biz parti içinde, grup içinde konulan tartısamayız mı? Kendi aramızda konulanmı- zı müzakere edemeyiz mi yani? Müzakere etmişiz, konuşmuşuz. Demokrasinin geregi yani." Pakdemirli, Hazine ve Dış Ti- caret Müsteşarı olduğu dönemde özel Kalem Müdüriüğü'nü yapan, Manisa milletvekilliğine adayhğuu koyduğu sırada yurtdışına tayin ettiği Demir Erman'ı dünkü Res- mi Gazete"de yayımlanan bir ka- rarnameyle Devlet Malzeme Ofı- si Genel Müdürlüğü görevine ge- tirdi. Pakdemirli'nin Maliye ve Gümrük Bakanlığı'nda müşaviri olarak çalışan Erman'ın atanma- sı, "Bakan yakın çevresini daha emin kademelere getirivor" yo- rumlanna yol açtı. DYP Genel Başkanı Süleyman Demirel dün gece gazetecilerin Pakdemirli'nin istifasıyla ilgili so- rusuna "Bir yorum yapmam. Hü- kümetlerden istifalar daima olur. Sayın Pakdemirli >a da bir baska- sının istifa etmesi önemli değil. Ashnda Türkiye'de hükümet yok- tur. Türkiye'nin sonınu siyasidir ve siyaset de ükahcbr Türkiye'de" yanıtım verdi. GOZLEM UGUR MUMCU (Baştarafı 1. Sayfada) Akıl karıştırmak için böyle açıklamalar da yapılıyor. Şöyle ya da böyle, devletin görevi Aksoy cinayetini aydın- latmaktır. Aksoy cinayetini Çetin Emeç cinayeti izledi. Çetin Emeç cinayetini de -hiç kuşkumuz olmasın- başka cinayetler iz- leyecek. Yeni kurbanlar kim? Milletvekilleri mi? İşadamlan mı? Ga- zeteciler mi? Hukukçular mı? Öğretim üyeleri mi? Beledi- ye başkanları mı? Subaylar mı? Polisler mi? Kim'ler? Karanlık örgütler sürek avına çıkmışlardır. Devlet ise bü- tün bunlara karşı seyircıdir? Devletin görevi örgütlü suç çetelerini ve karanlık bu cina- yet örgütlerini tek tek yakalamaktır. 12 Eylül öncesinde Prof. Bedri Karafakioğlu öldürüldü; katili bulunmadı.. Prof. Ümit Doğanay öldürüldü; katili bu- lunmadı... Dr. Sevinç Özgünel öldürüldü; katil bulunmadı. Yazar Ümit Kaftancıoğlu öldürüldü; katil bulunmadı... Prof. Cavit Orhan Tütengil öldürüldü; katil ya da katiller yine bu-' lunmadı. Doç. Bedrettin Cömert'in katilleri ellerini kollarını salla- yarak yurtdışına kaçtılar. Abdi İpekçi cinayetini planlayan- lar da sıkıyönetimin tuttuğu kapılardan rahatça sıynlıp ka- pağı yurtdışına attılar. Ankara'da TİP'li yedi genci öldüren- ler de hiçbir engel ile karşılaşmadan yurtdışına çıkabildiler. Nerede savcı Doğan Oz'ün katilleri? Nerede Prof. Ser- ver Tanilli'yi yaralayanlar ve Prof. Yalçın Sanalan'ı kurşun- layanlar? Nerede, Istanbul Üniversitesi'ni bombalayanlar? Yoklar! Bütün bu cinayetler, 12 Eylül ile unutuldu gitti. Bu katillerin kimi yurtdışında uyuşturucu madde kaçak- çılığına karıstılar; kimi Türkiye'den yollanan sahte pasaport- larla sahte kimlik altında yaşıyor; kimi İran'da Kum kentin- de molla kamplarında silahlı eğitimden geçiriliyor; kimi de aramızda elini kolunu sallayarak dolaşıyor! 12 Eylül öncesi cinayetleri konusunda basın da pek par- lak sınav vermedi. Hem hükümetler, hem basın "terör ne- reden gelirse gelsin" gibisinden beylik demeç, yazı ve yo- rumlarla yasak savıldı. Oysa, devletin de basının da görevi, olaylar karşısında böyle basmakalıp yorumlar yapmak değildi. Peki neydi? Terörün nereden kaynaklandığını arayıp bulmaktı. Bugün devlet ne yapıyor? İstanbul Emniyet Müdürü, Emeç ve Ercan'ın kanları yer- de kurumadan "umre ziyaretleri"ne çıkıyor! Devletin Aydın Valisi de Germencik'in Mursallı kasaba- sında bir ilkokulun temel atma töreninde yaptığı konuşma- da Prof. Aksoy'un 27 Mayıs ihtilalinden sonra DP millet- vekillerinin cezalandırılmaları için "acımayın" diye yazılar yazdığını söyiedikten sonra "bir serseri kurşunla, acımasız kurşunla" öldürüldüğünü anlatıp şöyle konuşuyor: — Ne ekersen onu biçersin... Devletin valisi nasıl böyle konuşur? Bu soruyu kendi kendime sorduktan sonra aynı soruyu Aydın Valisi Recep Yazıcıoğlu'na da sordum. Vali "Hayır" dedi, "böyle konuşmadım." Valinin bu yanıtı üzerine haberi veren muhabir Necip Uya- nık ile de görüştüm. Muhabir Uyanık, konuşmayı teybe al- mış. Yazıcıoğlu'nun konuşmasını teypten dinledim. Evet, vali böyle konuşmuş! Devlet devletse, vali bu sözleri söyledikten sonra bir sa- niye daha o koltukta oturmaz; oturamaz... Burası Türkiye! Devlet adına kimse valiye "nasıl böyle konuşursun?" Di- ye soru bile sormaz. Devletin görevi bu gibi cinayetlerin ardından "oh olsun" gibisinden konuşmalar yapmak ya da yapılan bu konuşma- lara izin vermek değil, katilleri ve örgütlü suç çetelerini ele geçirmektir. Nerede böyle devlet? Yoksa Aydın'da mı? Demokrasi engelleniyor (Baftarafı 1. Sayfada) rir, cephecilikse kutuplaşmayı kö- rükler. Cephe hükümetlerinin gü- nahını koalisyonlara yüklemek büyük haksızlıktır. Bu yanılgıya sahip olanlar koalisyonlan onle- me gerekçesiyle ulusal iradeyi ça- rpıtan seçim sistemlerine sanlarak demokrasiyi engellemektedir." Ü DSP lideri Ecevit, Güneydoğu olaylarına ih'şkin soruları yanıtlar- ken de geçen yıl bu bölgeye yap- tığı gezi sırasmda görüştüğü genç- lerin anlattıklarından örnekler verdi. Ecevit, "Açız, okuyoruz, is- sisiz, bizi sabun yapsınlar diyor- lar. Bu insanlar patlamasın da ne yapsın? Soronlann kökeninde "Ülkemizde askere çağn hep ekonomik koşullar var. Ben sade toplumnn üst kesimlerinden gel- vatandaş olsam ben de dayana- miştir" diyen Ecevit, laiklikten mam patlardıra" dedi. sapmaların da sorumlusunun de- mokrasi olmadığını, toplumun üst kesimlerinin laikliği korumak için hâlâ "zinde giiçler" dedikleri Si- (Baftarafi 1. Sayfada) lahb Kuvvetler'e umut bağladık- nunda Yalçın Bayer, Nazlı Ibcak, Başkan Özel tim Meclis'i kanştırdı ANKARA (Cumhuriyet Büro- su) — Güneydoğu'da görev yapan özel tim, TBMM'de tartışmalara yol açtı. Adana Bağımsız Millet- vekili Cünejt Canver'in TBMM Genel Kurulu'nda yaptıği gündem dışı konuşmada özel timi eleştir- mesine DYP Erzurum Millervekili tsmail Köse, "Önce devlet sonra demokrasi" diye bağırarak tepki gösterdi. Canver, gündem dışı konuşma- sında, bazı gazete haberleri ve kö- şe yazarlanndan alıntılar yaparak, özel timin Güneydoğu Anadolu- daki uygulamalannın aksaklıkla- rını anlattı. Canver'in bu konuş- ması ANAP ve DYP'li milletvekil- lerinin tepkisine yol açarken, DYP'li Köse, "özel tim devletin milli kuruluşu. Sayın başkan, dev- letin milli güçleri aleyhinde konuş- turmayın lütfen" diye itirazda bu- lundu. Bu arada ANAP Aydın Millet- vekili Okan Çağlar da "Saçma saçma konuştuğunu dinleyecek miyiz? Devletin güvenlik güçleri- ne hakaret ediyorsun. Polisi tut- mazsın kimi tutarsın sen. tn aşagıya" diye bağınnca Canver, "Gel indir. Haydi gel indir. Tari- he geçersin gel" diye karşılık ver- di. Canver, itirazlar üzerine "Sayın milletvekilleri niçin orurayım? Bu- rada konuşmayacaksam nerede konuşayım söyler misiniz" diye konuşurken, kendisine destek ve- ren bağımsız milletvekilleri Salih Siimer, Kenan Sönmez ve Mehmet Ali Eren ANAP, DYP'liler ve bir- leşimi yöneten DYP'li Başkanve- kili Yıldınm Avcı ile tartıştılar. Canver tartışmalar arasında te- rör olaylannın daha demokratik ve laik bir Türkiye yerine laik ve demokratik olmayan bir Türkiye için sürdürüldüğünü belirterek, "Teröriin panzehri tam demokra- sidir. Başka çare yok. Terör var di- ye demokrasiden ve hukuktan şu kadar ödün vermeyeceğiz. Biz böyle düşünüyonız. Siz böyle düşünmeyebilirsiniz" dedi. Daha sonra Canver'e yamt ver- mek üzere kürsüye gelen Devlet Bakanı Kâmran tnan da Canver- in ifadelerinin talihsiz olduğunu söyleyince, ANAP kökenli Muş Bağunsız Milletvekili Erken Ke- maloğlu, oturduğu arka sıralar- dan "Talihsiz konuşmalar Cizrei de yapılıyor" diye bağırdı. Kema- loğlu'nun bu çıkışı ANAP'lılann tepkisine yol açtı. tnan daha sonra Türkiye'nin bugün bir tartışma yerine sükûnet ortamına ihtiyacı olduğunu belir- terek, hükümetin TBMM ile bir- likte sükûnet içinde koşullann ge- rektirdiği önlemleri alarak olayla- ra sahip çıkacağım söyledi. Profesyonel rehber kimlik belgemi kaybettim. Hükümsüzdür. NtLÜFER BAYÜLCEN larını, oysa laiklikten en büyük ödünlerin askeri müdahale dö- nemlerinde verildiğini söyledi. Demokratik işci haklannın hızlı ve saglıklı kaJkınmaya engel olma- dığını, 12 Eylül öncesi gençlik ey- lemlerinden üniversitelerin özerİc- liğinin ve gençlerin parti çalışma- lanna katılmasımn sorumlu tutu- lamayacağını vurgulayan Ecevit, Güneydoğu'daki olaylarla ilgili şu değerlendirmeyi yaptı: "Iktidarlanyla, muhalefetiyle Meclisteki üç partinin ortaklaşa sürdürdükleri bir yanılgı vtya ya- nıltmaca da Güneydoğu olaylan- na yalnızca güvenlik açısından bakmalan, bu olaylardan yalnız- ca bölücü akımlan sorumlu tut- malan. Oysa Güneydoğu Anado- lu'nun çağdışı sosyal yapısı ve eko- nomik bakımından geri kalmışlı- ğı dışardan beslenen terörist gnıp- lar ve bölücü akımlar olmasa da büyük buzursuzluklara ve kaynaş- malara yol açacak niteliktedir." DSP Lideri Ecevit, öğrenciler tarafından büyük sevgi gösterile- riyle karşılandı. Öğrencilerin ayakta dakikalarca süren alkışla- n ile sık sık sözleri kesilen Ecevit, üç saat boyunca konuştu. Türki- ye'de sorunların demokrasi ile çö- zülmesinin güçleştiğini savunan DSP lideri öğrencilerin soruları- m da yanıtladı. Bülent Ecevit, SHP ve DSP'nin birleşmesi konu- sunda yoğunlaşan sorulan yanıt- larken sık sık sinirlendi. Ecevit bir öğrencinin "İrtica aldı başını gi- diyor. Siz birlesmiyor iktidar şan- sınızı yok ediyorsunuz. Türkiye tran'a dönüşürse bunun vebali si- zin üzerinizedir" demesi üzerine, birleşrae konusundaki görüşleri- ni şöyle açıkladı: "Ben içime sindiremediğim hal- de Ismet inönü ile mücadele ettim ama o düriist mücadele ederdi. Bonlar gibi oyun oynamazdı. SHPIiler oyunu benim basanlı otamayacağım minderde oynuyor- lar. Ben, bu metotlaria yapılan mücadelede yenik düşmeye mah- kflmnm. Bir yapıda birleşeceksek o neden bizim tutarlı çizgimiz ol- masın. Benim ne işim var onlann arasında? SHP bozuk düzenin stepnesi, yedek lastiğidir." Oktay Kurtböke ve Kenan Alan yönetim kuruluna girerken, önce- ki yönetimde bulunan Rahmî Tn- ran 275 oyla ilk yedek Uye olarak kalırken, Fatma Karaali ve Acar Şölen yeterli oyu alamadı ve yö- netim dışı kaldı. Seçimlerde 4551e en yüksek oyu muhaiif başkan adayı Nail Güreli aldı. Önceki gün toplanan Gazeteci- ler Cemiyeti Genel Kurulu sonun- da yapılan yönetim kurulu seçim- lerine ilişkin oy ayınm ve sayım iş- lemleri dün sabaha karşı tamam- landı. Yönetimin listesinde yer alan Nezih Demirkent, Orhan Erinç, Doğan Yıldız, Necmi Tan- yolaç, Rıdvan Yelekçi ve Vasfiye Özkoçak ile muhaiif "güç birliği" listesinde yer alan Nail Güreli ye- niden seçildiler. Önceki yönetim kurulu 10 kişiden oluşurken, bu kez 11 kişilik yönetim kurulu belir- lendi. Yalçın Baver. Nazlı ihcak Oktay Kurtböke ve Kenan Akın yönetim kurulunun yeni üyeleri oldular. Seçim sonunda Gazeteciler Ce- miyeti'nin yönetim, denetim, onur ve balotajdan oluşan organlarına şu gazeteciler getirildiler: Yönetim kurulu: Nail Güreü 455, Orhan Erinç 406, Nezih De- mirkent 394, Doğan Yıldız 321, Vasfiye Özkoçak 312, Nazlı Ibcak 303, Yalçın Bayer 300, Kenan Akın 300, Oktay Kurtböke 288, Necmi Tanyolaç 282, Rıdvan Ye- lekçi 282. Yedek üyeier. Rahmi luran 275, Recep Bilginer 274, Erhan Akyıl- dız 271, Orhan Taşan 263, Ayhan Yetkiner 261, Acar Şölen 259, No- yan Yigit 238, Ahmet Vardar 229, Fatma Karaali 228, Ziya Nebloğ- lu 223 ve Orhan Olcay 213. Denetteme kurulu: tbrahim Öz- kan 325, Akın Göksu 292 ve Yük- sel Bayar 240. Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulunda bugün başkan, iki baş- kanvekili, genel sekreter ve muha- sip üye seçilecek. 5 üyeyle Demir- kent'in listesini delen "Göçbirli- ği Gnıbu" kendi adaylarıyla se- çime katılacak. Orduevi giriş kartımı kaybettim. Geçersizdir. ZUHAL AKGÜN
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle