Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
29 MART 1990 • • • • HABERLERİN DEVAMI CUMHURİYET/17
Inonu, Demirel ve Ozal'la Zirve
(Baştarafı 1. Sayfada)
Mart 1990'da Mectis çatısı altında yaşanmış,
TBMM Başkanı Kaya Erdem'in çağrısıyla Ak-
bulut, İnönü ve Demirel "Terör Zirvesi"nöe
bir araya gelmişlerdır.
Terorizme karşı "Çankaya zirvesi"ne ge-
lince...
Bu toplantı, Cumhurbaşkanı Özal açısın-
dan değil, ama iki muhalefet lideri İnönü'yle
Demirel açısından büyük bir değişımi işaret
ediyor. Bu değişikliğin önümüzdekı dönem-
de siyasal gündemi etkileyeceği söylenebi-
lir.
Ama nasıl? Şimdilik bilemiyoruz. _
Aşağıdaki yazıyı, Cumhurbaşkanı Özal'ın
dün akşama doğru yaptığı zirve çağrısından
önce yazmıştık. Aynen koruyoruz.
*
Muhalefet liderteri Erdal inönü'yle Süley-
man Demirel'in Cumhurbaşkanı Turgut
Özal'a ilişkin tutumlarında aniamlı bir deği-
şikliğin ortaya çıkt/ğı görülüyor. Arkadaşımız
Cüneyt Arcayürek'in bugün gazetemizde yer
alan haber-yorumunda ayrıntılı biçimde gö-
rüleceği üzere, her iki lider de terör, Güney-
doğu gibi ulusal sorunlar ile ilgili olarak Curn-
hurbaşkanı'ndan gelecek bir çağrıyı kabul
edebileceklerini belirtiyorlar.
İki muhalefet liderinin bu tutumu, düne gö-
re çok büyük, hatta denilebilir ki 180 dere-
celik bir değişime işaret etmektedir.
Oysa düne kadar durum neydi?
SHP ve DYP liderleri, Çankaya Köşkü'ne
çıktığından beri Özal'ın cumhurbaşkanlığını
bir yerde yok saymışlardır. Kendisini muha-
tap almayarak cumhurbaşkanlığının tartış-
malı olduğunu sürekli olarak kamuoyunda
canlı tutmayı amaçlamışlardır. Seçimini boy-
kot ettikleri, kutlamadıkları bir cumhurbaş-
kanının davetlerine ve törenlerine katılmaya-
caklarını, hatta elini bile sıkmayacaklarını be-
lirtmişlerdir. Halkın yüzde 80'inin desteğin-
den yoksun olan bir cumhurbaşkanını da ilk
fırsatta Çankaya'dan indireceklerini -hatta
SHP Genel Sekreteri Baykal'ın deyimiyle
'onursuzca' indireceklerini- her fırsatta yine-
lemişlerdir.
Buna karşıtık Çankaya Köşkü, baştan be-
ri özellikle bazı ulusal sorunlar vesile edile-
rek muhalefetle diyaloğun mümkün olup ola-
mayacağına yönelik nabız yoklamıştır; böy-
lece cumhurbaşkanlığının kendini muhale-
fete kabul ettirebileceği düşünülmüştür.
Aralık ayının ilk haftasında Çankaya'dan
kaynaklanan bu tür gelişmeler üzerine, ga-
zetemiz muhabirleri Ankara'da İnönü ve De-
mirel'e bu konuda ne düşündüklerini sor-
muştu.
SHP lideri 8 Aralık 1989 tarrhti Cumhuri-
yet'te yer alan yanıtında, "Özal'ın ulusal so-
runları gündeme getirerek, liderlerle görüşme
gjrişimleri kişisel propaganda gayretleridir.
Ozal tarafsız olamıyor" demişti.
DYP liderinin yanıtı ise şöyleydi:
"Özal'la konuşmamakla Türkiye'nin işleri
daha kötüye gitmez. Emrivaki ve olup bittiy-
le seçilmiş kJşi ile protokol icabı görüşmeler-
le bir yere varılamaz. Kendi çaldı kendi oy-
nadı. Şimdi de kendi çalsın kendi oynasın."
SHP Genel Sekreteri Baykal da aynı gün
Cumhuriyet'e açıklamasında, "İlk fırsatta
kendisini onursuzca aşağı indireceğiz şeklin-
de saptadığımız politikada en ufak bir deği-
şiklik yoktur. Politikamız devam etmektedir,
kesinlikle aynen devam edecektir."
Muhalefet liderlerinin bu tutumlarını ken-
dileriyle yaptığımız özel görüşmelerde biz-
zat onların ağzından da duymuştuk.
Bunun bir örneğini de sevgili meslektaşı-
mız Çetin Emeç'in öldürülmesinden sonra
yaşadık. Terörle ilgili olarak muhalefet lider-
leri, Başbakan'la Meclis çatısı altında Mec-
lis Başkanı Kaya Erdem'in çağrısıyla buluş-
muşlardı. Sergiledikleri bu tutumla bir kez
daha Çankaya'yı muhatap almadıklarını vur-
gulamışlardı.
Millet Meclisi'nin çatısı altındaki bu terör
zirvesinin tarihi 12 Mart 1990'dır.
Aradan yalnız iki hafta geçtikten sonra ne
oldu?
Ne oldu ki, iki muhalefet lideri Sayın İnö-
nü ile Sayın Demirel, Cumhurbaşkanı Sayın
Özal'la ilgili olarak böylesıne büyük bir tu-
tum değişikliğine yöneldiler? Ulusal sorun-
lar konusunda çağrı alırlarsa, Köşk'e çıka-
bileceklerini gazetemize açıkladılar?
Neden?
Acaba bugüne dek izledikleri politikanın
bir hata olduğunun mu farkına vardılar?
Yoksa, Güneydoğu'da patlayan bölücü te-
rörle birlikte, perde arkasında kamuoyunun
bilmedıği, rejimi ilgilendiren çok önemli baş-
ka gelişmeler mi var?
Hangisi?
Bu soruların yanıtlarıyla birlikte politikada
inandıncılık konusu da geliyor gündeme.
Diyalog yararlıdır.
Ama diyalogların dayandığı ilkeler açısın-
dan inandıncılık da politikada bazen yaşam-
saldır.
"Dün dündûr, bugün bugündûr" mü? Yok-
sa başka bir şey mi?
Bu noktanın da kamuoyuna açıklanması-
nın yararlı olacağına inanıyoruz.
• * " * "
Pakdemirli istifa etti
OzaPdan zirve çağrısıANKARA (Cumhnriyet Büro-
su) — Cumhurbaşkanı Turgut
Özal'ın çağnsıyla önümüzdeki pa-
zartesi günü Çankaya Köşkü'nde
bir "terör zirvesi" toplanması bek-
leniyor. Dün yapılan Milli Güven-
lik Kurulu (MGK) toplantısından
hemen sonra Cumhurbaşkanı
Özal'ın yaptığı zirve çağnsını SHP
ve DYP liderleri olumsuz karşıla-
madılar. SHP Genel Başkanı Er-
dal İnönü çağrının henüz eline
ulaşmadığını, ancak aldığı zaman
"evet" diyeceğini Cumhuriyet mu-
habirine açıkladı. DYP Genel
Başkanı Süleyman Demirel ise da-
veti parti yönetimi ile görüşüp de-
ğerlendireceğini bildirdi. Demirel
"Karanın bir-iki gün içinde net-
leşir. Çağnnın niçin yapıldığını,
hangi amaca hizmet edeceğini de-
geriendjrmemiz lazım. Gitmeyebi-
lirim de. Ancak Türkiye için bazı
şeyleri unutabiliriz de" dedi.
Özal'ın Cumhurbaşkanı seçil-
mesinden bu yana, bu tür çağrı-
ları kabul etmeyeceklerini açıkla-
yan İnönü ve Demirel, sürdürdük-
leri bu tavırlannı "terör zirvesi"
çağrısıyla değiştirmiş olacaklar.
Cumhurbaşkanı Turgut özal, par-
lamentoda gnıbu bulunan parti-
lerin liderlerine yönelik çağrısın-
da, pazartesi günü gerçekleştirile-
cek toplantıyı "milli birligin bir
tezahürü" olarak niteledi. özal,
açıklamasında, MGK toplantısın-
da Güneydoğu olaylannın, Türk-
iye Cumhuriyeti'nin toprak bütün-
lüğüne kasteden bir planın parçası
olduğu kanaatine varıldığını kay-
dederek, "Atatürk'ün ve Türk mil-
letinin kanı, canı pahasına Misak-ı
Milli hudutlan içerisinde kurdu-
ğu laik, demokratik cumhuriyetin
bütunlüğünü parçalamaya hiçbir
güç muktedir değildir" dedi.
Cumhurbaşkanı, MGK toplantı-
sında alınması öngörülen ek ön-
lemleri hükümete bildireceğini de
açıkladı.
Cumhurbaşkanlığı Basın Mü-
şavirliği'nden dün akşam saat
18.25'te "Cumhurbaşkanı Turgul
Özal'ın demeci" başlığıyla gaze-
telere fakslanan ve televizyonun
20.00 haberlerinde de Özal'ın biz-
zat açıkladığı mesaj aynen şöyle:
"Son günlerde, Güneydoğu
Magic Box
ilksinyali
yarm verecek
ANKARA (Cumhuriyet Bürc-
su) — Magic Box'ın "Star-1" te-
levizyonu ilk hareketli sinyalini 30
martta verecek. Magic Box'ın Yö-
netim Kurulu Başkanı Tunca Tos-
kay, hareketli sinyalin verilmesi
nedeniyle cuma günü basın men-
suplarına bir öğle yemeği verecek.
Magic Box 15 nisandan itibaren
de Star-1'den dünya listelerinden
seçilen video-klipleri ekrana geti-
recek.
Konuyla ilgili bilgi veren Tun-
ca Toskay, Star-1'in haziran ayın-
dan itibaren deneme yaymlanna
başlayacağını duyurdu. Üç ay sü-
recek olan deneme yayınlan sıra-
sında günde beş ya da altı saat ya-
yın yapılacak. Magic Box, 199(1
Dünya Kupası için tanıtıcı nitelikli
değişik programlar hazırlamayı
planlıyor. Deneme yayını süresin-
ce aynca çocuk programları ve
müzik programları da yer alacak.
Anadolu Olağanüstü Hal Bölge-
si'nde hepinizin malumu olan ha-
diseler dikkatle ve serinkanlılıkla
izienerek, devletin ilgili kunımla-
n tarafından ve başkanlığımdaki
muhteiif toplantılarda değerlendi-
rilmiştir. Türkiye Büyük Millet
Meclisi'nde gnıbu bulunan bütiin
siyasi partilerimizin temsilcilerin-
den oluşan heyetin, bölgeye yap-
tığı ziyaretin izlenimleri üzerinde
de aynca dikkatle durulmuştur.
Bugün başkanlığımda toplanan
Milli Güvenlik Kurulu'nda, geliş-
meler etraflı bir şekilde incelen-
miş, mevcul tedbirler gözden ge-
çirilerek, alınması gereken ilave
tedbirler göriişülmüştür.
Değerli Vatandaşlanm,
Bu loplantıda, Oiağanüstii Hal
Bölgesi'nde vatammızı bölmeyi
hedef alan terorist faaliyetler ile
son zamanlarda Güneydoğu'da
bazı ilçelerimizde vukubulan gös-
teri ve olaylar arasındaki ilişki
üzerinde bflhassa durulmuştur. Bu
ilçelerdeki gösterilerin fevri bir
davranış mı olduğu, yoksa böKi-
cülerin tahrikleriyle başlayan dev-
lete karşı bir hareket nileligi mi ta-
şıdığı hususunda bütün istihbarat
değerlendirümiştir. Neticede bu
olayiann Türkiye Cumhuriyeti'run
toprak bütünlüğüne kasteden bir
planın parçası olduğu kanaatına
vanlmıştır.
Sevgili Vatandaşlanm,
Her şeyden önce dostun, düş-
manın. herkesin kesin olarak şu
hususu bilraesini istiyonım: Bü-
yük Atatürk'ün ve Türk milietinin
kanı. canı pahasına Misak-ı Milli
hudutlan içerisinde kurduğu laik,
demokratik cumhuriyetin bütun-
lüğünü parçalamaya hiçbir güç
muktedir değildir.
Devletin, eşit haklara sahip, hür
vatandaşlanmız arasında hiçbir
ayınm gözetmeden sevgi ve şefkat
gösterdiğine ve göstermeye devam
edeceğine hiç kimsenin kuşkusu
olamayacağı gibi, devletin de va-
landaşından sadakat göstermesi-
ni beklemek hakkıdır. Devlet, ül-
keyi bölmeyi amaçlayan terörist-
leri ve bölücülere destek olanlan
en şiddetli şekilde cezalandırmak
yetki ve giicüne sahiptir. Ülkemi-
zin toprak bütünlüğünün anaya-
sa ve kanunlanmız çerçevesinde
gerekli ve etkin her rüriü tedbirle
konınacağına da hiç kimsenin
şüphesi olmaması gerekir.
Milli Güvenlik Kurulu, bugün-
kü toplantısında, abnmasını öner-
diği ilave tedbirieri tespit etmiş
olup, hükümete bildirecektir.
Bütün vatandaşlanmın, bu me-
selenin Türkiye Cumhuriyeti'nin
demokratik tüm kurum ve kuru-
İD$larıyla, milletce biriik ve beru-
berlik içinde ele alınmasını arzu-
ladıklanna hiç şüphe yoktur.
Ülkemizin bu önemli meselesi-
nin beraberçe değerlendirilmesi
amacıyla ve milli birliğimizin de
bir tezahürü olarak, Meclis'te gnı-
bu bulunan siyasi partilerin baş-
kanlannı pazartesi günü öğleden
sonra bir toplantıya davet etmiş
bulunuyorum. Muteakiben, gaze-
te sahipleri ve genel yayın müdür-
leri ile de bir toplantı yaparak, ka-
muoyunu aydınlatma görev ve so-
rumiuluğuna sahip basınımıza tes-
pit ve değerlendirmelerimizi anla-
tacağım.
Aziz Vatandaşlanm,
Günümüzde, dünyada ve özel-
likle parçası olduğumuz Avrupa-
da her gün yeni ve başdöndürcü
değişmelere hep biriikte tanık olu-
yoruz. Dönya çapında dengeler,
tarihte ilk defa, bir savaşın yıkın-
tılan üzerinde değil, banş içinde
yeniden kurulmaya çalışılıyor.
Böyle bir ortamda. dünyanın en
çalkantılı bölgesinde yer alan
Türkiyemizin istikrannı idame et-
tinaeye her zamandan fazla ihti-
yacı vardır. Bu bakımdan, ülkemi-
zin banş ve huzurunu bozraaya
yönelen dış mihraklarla, onlann
yurtiçindeki işbirlikçilerine karşı
milletce çok müteyakkız olmalı-
yız. Tarih boyunca milli davalar
etrafinda daima kenetlenmesini
biltniş olan miDetimizin, bu sorun
karşısında da sagduyuyla. tahrik-
lere kapılmadan hareket edeceği-
ne inancım tamdır.
Hepinize sevgi ve saygılanmı
sunanm."
SHP Genel Başkanı Erdal İnö-
nü, Cumhurbaşkanı Turgut Özal-
ın, çağnsı üzerine Cumhuriyet'e
yaptığı açıklamada şöyle dedi:
"Söz konusu konuşmayı televiz-
yondan izledim. Çağn benüz eli-
me gecrnedi. Şimdi üzerinde bir
şe> söytemek istemiyonım. Ancak
bu durumda, böyle bir çağn eli-
me geçerse elbette giderira. Böyle
bir çağn gelirse gidebileceğimi,
Cumhuriyet'e, Cüneyt Bey'e söy-
lemiştim."
DYP Genel Başkanı Süleyman
Demirel dün saat 22.30 sıralann-
da Güniz Sokak'taki evinde gaze-
tecileri kabul ederek zirve çağnsını
değerlendirdi. Demirel, "Yeni bir
durum ortaya çıktı. Cuma günü
(yann) Genel İdare Kurulu'nda
dunımu arkadaşlanmızla değer-
lendireceğiz" dedi. Zirveye katılıp
katılmama kararlarını bir-iki gün
içinde verecekJerini belirten DYP
lideri, "Bu davetin niçin yapıldı-
ğı, ne amaca hizmet ettiğini değer-
lendirmeli" diye konuştu. Demi-
rel çağrı için "Gitmeyebilirim de"
ifadesini kullandı.
Demirel, "Gerekirse Türkiye^
nin yaran için protokol ile ilgili
yaklaşımlan askıya ahnz" açıkla-
masınjn ammsatılması üzerine de
şöyle dedi:
"O alü kişilik pariamento heye-
tindeki arkadaşlarm görüşmesi ile
ilgiliydi. Bu duruma şamil değil-
dir. Onda yadırganacak bir şey
yoktur. Türkiye'nin çıkarlan her
şeyden önemlidir."
Demirel Cumhuriyet muhabir-
lerine dün gece saat 23.00'te çağ-
rı mektubunu aldığını söyledi.
Ancak Demirel, çağrıya uyup uy-
mayacağı konusundaki sorumuza
şu yanıtı verdi.
— "Önümüzde 4 gün var. Çağn
pazartesi günü için, düşiinür, ta-
şınır ve ona göre bir karar veririz."
DYP Genel Başkanı Demirel,
Cumhurbaşkanı Özal "terör
zirvesi" çağrısı yapmadan önce,
Cüneji Arcayürek'in, "TÖ sizi te-
rör, Güneydoğu, anarşi gibi ulu-
sal sorunlarda toplantıya çağınr-
sa gidecek misiniz" şeklindeki so-
rusunu yanıtlarken söyle demişti:
"Ayn bir mesele. Yani savaş çı-
kacak, savaşı konuşmayacak mı-
yız? Türkiye parçalanıyor, politi-
ka bir yana... Öncdikli sorun bu.
Oturduğu yerde bir başka kişi yok
ki."
Demirel, "Bu zikzakJı politikayı
halka nasıl anlatacaksınız" soru-
suna ise "Biz bu gerçeği halka an-
lalınz" yanıtım verdi.
(Baştamfı 1. Sayfada)
kışında ve evinde gazetecilerin so-
rulannı yanıtlamadı. Eve gelen
ANAP Ankara İl Başkanı Meh-
met Demirel, Pakdemirli ile bir
süre görüştü.
Bakanlar Kurulu'nun toplantı-
sı saat 2O.5O'de sona erdi. Bakan-
ların büyük bir kısmı Bakanlar
Kurulu toplantısı salonundan Baş-
bakan'ın makam odasına çıkarken
aralannda Devlet Bakanı Işın Çe-
lebi, Enerji ve Tabii Kaynaklar Ba-
kanı Fahrettin Kuri ile Sanayi ve
Ticaret Bakanı Şükrü Yüriir'ün
bulunduğu üç bakan Başbakanlık
binasından birlikte aynldılar. Işın
Çelebi'yle Şükrü Yürür Başbakan-
lıktan çıktıktan sonra sohbet ede-
rek Tanm Orman ve Köy İşleri Ba-
kanlığı binasının önüne kadar yü-
rüdüler. Daha sonra Devlet Baka-
nı Kemal Akkaya'mn Bakanlar
Kurulu'na ilişkin bir açıklama ya-
pacağı bıldirildi. Ancak daha son-
ra Kemal Akkaya, Bakanlar Ku-
rulu'na ilişkin açıklamavı bugün
saat 11.00'de yapacağını söyledi.
Bakanlar Kurulu toplantısı son-
rasında gazetecilere Pakdemirli
1
nin istifasını ilk duyuran Turizm
Bakanı llhan Aküzüm oldu. Akü-
züm, gazetecilerin ısrarlı soruları
üzerine "Sayın Pakdemirii isüfa
etti" demekle yetindi ve aracına
binip uzaklaştı.
Bakanlar Kurıjlu üyeleri, Baş-
bakan Yıldırım Akbulut'un açık-
lamasımn ardından geçen hafta
trafık kazasında kızını yitiren
Devlet Bakanı Hükümet Sözcüsü
Mehmet Yazar'ı evinde ziyarete
gittiler.
Dışişleri Bakanlığı görevinden
bir süre önce istifa eden Mesut Yıl-
maz AA muhabırirun "Pakdemir-
li'nin istifasını bekliyor muydu-
nuz?" biçimindeki sorusunu
"evet" diye cevaplandırdı. Pakde-
mirli ile istifasından önce görüş-
tüğunü söyleyen Yılmaz, görüşme-
nin içeriği hakkında bilgi vertnez-
ken, istifa gerekçesinin eski bakan
tarafından açıklanacağuu sandığı-
İstifa ettiren 4 neden
1- Ekonomide çok başlılık
2- Memura kira yardımı
3- Tütün fiyatlan
4- Bakanlığının Maliye ve Gümrük diye 2'ye
bölüneceği söylentileri
ANKARA (Cumhuriyet Büro-
su) — Maliye ve Gümrük Bakanı
Ekrem Pakdemirli'yi "istifa" nok-
tasına, çok başlı ekonomik yöne-
timinin yanı sıra Başbakan Yüdı-
nm Akbulut'un koordinasyon gö-
revini başanyla yürütememesi ge-
tirdi. Cumhurbaşkanı Turgut
Özal'ın Pakdemirli'yi yarüız bıra-
karak Devlet Bakanı Güneş Ta-
ner'den yana ağırlığıru koyması-
nın da "istifa"da etkili olduğu
kaydedildi.
Pakdemirli'ye yakın kaynaklar-
dan edinilen bilgiye göre Maliye
ve Gümrük Bakanı'nın ilk tepki-
si, bütçe görüşmeleri sırasmda,
"memurlara kira yardımı" ile or-
taya çıktı. Pakdemirli'yi istifa
noktasına getiren sorunlar şöyle
sıralanıyor:
1- Çok başlı ekonomi yönetimi
ve hükümette koordinasyonsuz-
luk: Pakdemirli, Akbulut hükü-
metinde ekonomi sorumluluğu-
nun dört ayn devlet bakanlığı ara-
sında bölünmesine karşj çıktı.
Pakdemirli'nin Cumhurbaşkanı
Özal ile yaptığı görüşmelerde de
"çok başlı ekonomi yönetiminden
yakındığı" ekonominin tek elde
yürütülmesi gereğini savunduğu
öğrenildi. Ancak özal'ın, Pakde-
mirli'nin bu önerilerine "sıcak
bakmadıgı" bıldirildi. Pakdemirli,
Bakan Taner'in yüzde 30'luk enf-
lasyon hedefini gerçekçi bulmadı.
Aynca Taner'in yaş meyve v eseb-
ze ithaline ilişkin kararnamesine
de karşı çıkarak karamameyi uzun
süre imzalamadı ve Taner ile farkh
görüşte olduğunu dile getirmek-
ten kaçınmadı.
Başbakan Akbulut'un ekono-
mik konularda ve diğer bakanlık-
lar arası Uişkilerde koordinasyon
görevini yerine getirememesi Pak-
demirli'nin tepkisini arttıncı un-
sur oldu. Pakdemirli, çok başlı
ekonomi yönetimiyle ilgili düşün-
celerini önceki gün toplanan
ANAP grubunda da dile getirdi.
2- Memura kira yardımı: Pak-
demirli yakın çevresine, ekonomik
konularda geniş kitlelere umut ve-
recek yeni sloganlar bulunması
gerektiğini vurguladı. Pakdemir-
li'nin bu amaçla bütçe görüşme-
leri öncesinde "memora kira
yardımı" projesi hazırladığı, bu-
na yönelik olarak bütçeye gerekli
ödeneği de koydurma çabasına
girdiği biüniyor. Maliye ve Güm-
rük Bakanı Pakdemirli, memura
kira yardımı konusunda Cumhur-
başkanı Turgut özal ile de göniş-
müş, ancak Çankaya Köşkü'nden
"olumlu" bir yaklaşım göreme-
mişti. Pakdemirli, memura kira
yardımı projesini kamuoyuna da
açıkladı, ancak bazı bürokratlar
dû bakanın bu önerisine karşı çı-
kınca memura kira yardımı
"askıya" alındı.
Pakdemirü sonunda kira yardı-
mı projesini "lojman tazminatı"
adı altında yeniden düzenleyerek
gündeme getirdi. Cumhurbaşka-
nı Turgut Özal ile yakın ilişkide ol-
duğu bilinen Devlet Bakanı Gü-
neş Taner'in lojman tazminatına
karşı demeçler vermesi Pakdemirli
için "bardağı taşıran son damla"
oldu. Pakdemirli'nin kendisine ya-
kın bazj bakanlara, "Bu hafta ya-
pılacak Bakanlar Kurulu toplan-
tısında kira yardımı gündeme alın-
mazsa, ben bu işin içinde yokum"
dediğı öğrenildi.
3- Tütün taban fiyatlan: Mali-
ye ve Gümrük Bakanı Pakdemir-
li, tütün taban fiyatlan konusun-
da da bürokratlarla çatışma içe-
risine girdi. Kamuoyuna "yüksek
taban fiyati" sözü veren Pakde-
mirli, tütün bedellerinin ödenme
biçimi konusunda da Merkez
Bankası ile uyumsuzluğa düştü.
Tütün fiyatının Pakdemirli'nin
düşündüğünün çok altında veril-
mesi, Pakdemirli'nin secim bölge-
si olan Manisa'da büyük tepkiyle
karşılandı. Pakdemirli, kendi se-
çim bölgesinde yıprandı.
4- Maliye ve Gümrük Bakanb-
ğı'nın ikiye bölüneceği söylentile-
ri: Pakdemirli'yi istifa noktasına
getiren bir başka nedenin de
ANAP'ta Maliye ve Gümrük Ba-
kanlığı'nın ikiye bölünmesi istek-
lerinin konuşulması oldu. Pakde-
mirli yakın çevTesine, "Ben ekono-
mi yönetiminin tek elde toplan-
masına çalışırken benim bakanlı-
ğımı bölmeye kalkmak, istifamı
gerektirir"dediği öğrenildi.
Pakdemirli'nin bakanlığı süre-
since Hazine Müsteşarlığı ile de
bazı sorunlarının ortaya çıktığı
belirtiliyor.
Pakdemirli'nin bu sıkıntılannı
anlatmak üzere Cumhurbaşkanı
özaJ ile görüşme talebinde bulun-
duğu, ancak özal'ın bu talebini
yanıtsız bırakmasının da Pakde-
mirli'yi sertleştirdiği belirtiliyor.
Cumhurbaşkanı'nın
tavn
Cumhurbaşkanı özal'uı Pakde-
mirh'yi "yalmz" bırakarak Devlet
Bakanı Güneş Taner'den yana
ağırlığını koymasımn da Pakde-
mirli'yi giderek kopma noktasına
getirdiği ANAP kulisinde öne sü-
rülüyor. Pakdemirli'ye "sıcak
bakan" muhafazakâr eğilimdeki
ANAP'lılar, Pakdemiru'nin kar-
şısma bilinçli bir biçimde liberal
eğilimdeki Güneş Tâner'in çıkanl-
dığmı ifade ederek şu değerlendir-
meyi yapıyorlar:
"Cumhurbaşkanı Turgut Özal-
ın Başbakanlığı döneminde
ANAP içerisinde etkin 8 kişiyi se-
çerek kendisinden sonraki başba-
kanı belirlemelerini istemesi yan-
hş olmustnr. Konuta çağnlan 8 ki-
şiden her biri şimdi kendilerini po-
tansiyel genel başkan adayı olarak
görüyor. Başbakan Yıldınm Ak-
buiut'on etkisiz ve yetersiz olma-
sı da iç çelişkilerin artmasına yol
açıyor.
ANAP'ın 1991 yılına kadar
toplanması gereken kongresinin
erkene alınması istekleri grupta
artarken, olası genel başkan aday-
lan birbirine düşürülerek yıpranl-
mak ve devre dışı bırakılmak is-
teniyor."
İkna çabalan
Pakdemirli'nin hükümetten is-
tifasını önlemek için muhafazakâr
eğilimin etkin bazı isimlerinin
"devreye" girdikleri öğrenildi.
Bütçe Plan Komısyonu Başkanı
Yusuf Bozkurt Özal'uı Pakdemirli
ile görüşerek bu aşamada hükü-
metten istifasımn yanlış olacağı-
nı ve partiyi sıkıntıya sokacağını
söylediği öğrenildi. Bu arada Dev-
let Bakanı Hüsnü Doğan'ın da
Pakdemirli ile telefonla görüşerek
"istifa"dan vazgeçirmeye çalıştığı
bildirildi.
Hükümet içerisindeki diğer
muhafazakâr bakanlar ise geliş-
meleri şimdilik uzaktan izlemek-
le yetiniyorlar.
nı belirtti.
Yılmaz, Pakdemirli'nin ANAP
Genel Başkanlığı'na aday olup ol-
mayacağı yolundaki bir soru üze-
rine de "neden olmasın" dedi.
Pakdemirli'nin istifasıyla so-
nuçlanan dünkü gelişmeler şöyle
oldu:
önceki gün ANAP grup top-
lantısında hükümeti sert bir bi-
çimde eleştiren Pakdemirli aJcsam
saatlerinde 20 şubatta Dışişleri
Bakanlığı'ndan istifa eden Mesut
Yılmaz'la Emekli Sandığı'run An-
kara Kızılay'daki lokalinde bir
araya geldi. Yılmaz ve Pakdemir-
li'nin 22.30'a kadar süren göriiş-
mesinde hükümet ve parti içi so-
runlar değerlendirildi. Mesut Yıl-
maz Cmnhuriyet muhabirinin,
"ToplanOda Pakdemirii'nin isrifa-
sı konusunu mu değerlendirdi-
niz?" sorusuna, "Ana konu oydu
diyemeyeceğim" yanıtım verdi.
Pakdemirli önceki akşam Yılmaz'-
la yemeğinden sonra evine gitti.
Dün erken saatlerde Emekli San-
dığı Genel Müdürlüğü'ndeki çahş-
ma odasına giden Pakdemirli bu-
rada Izmir'den gelen partili bir he-
yeti kabul etti. Pakdemirli'yi,
Emekli Sandığı'ndaki makamın-
dan arayan Plan ve Bütçe Komis-
ypnu Başkanı Yusuf Bozkurt
Özal, komisyon gündemindeki ge-
lir beyannamelerini düzenlemeyen
yasa tasansımn bulunduğunu bil-
dirdi ve bakanın toplantıya gelme-
sini istedi. Pakdemirli, Yusuf
özal'ın çağnsına ohırnlu yanıt ver-
di. Aynı saatlerde müstesannı ara-
yan Pakdemirli, saat 11.00'de Ak-
bulut başkanlığında yapılacak
YPK toplantısına gitmeyeceğini
bildirerek "Biltekin (Özdemir)
Bey, toplantıya siz katılın" dedi.
Pakdemirli, saat 13.00 dolayın-
da TBMM'ye giderek Plan ve Büt-
çe Komisyonu toplantı salonunun
bulunduğu kata çıktı. Maliye ve
Gümrük Bakanı'nın komisyona
gelişinden sonra Gelir Vergisi be-
yannamelerindeki düzenlemeye
ilişkin yasa tasarısı ele alındı. Ta-
sarının görüşülmesinden sonra
Pakdemirli, Komisyon Başkanı
Yusuf Bozkurt özal'uı odasına ge-
çerek bir süre sohbet etti. Maliye
ve Gümrük Bakanı, kendisiyle gö-
rüşmek üzere TBMM'ye gelen
ANAP Teşkilat Başkanı Orhan
Demirtaş ile birlikte binadan ay-
nlırken gazetecilerin sonılannı kı-
sa cümlelerle yanıtladı. Pakdemir-
li'nin gergin bir hava içinde gaze-
tecilerin sorulanna verdiği yanjt-
lar şöyle:
"— Kira yardımı çıkmazsa bu
akşam (dün) istifa edeceğiniz soy-
leniyor? Başbakan bu konndaki
soruiara 'Söylentilere diyeceğimiz
birşey yok' yamtını veriyor. Akbu-
lut, kira yardımının bu akşam gö-
rüşüleceğini zannetmediğini bil-
diriyor—
PAKDEMtRLİ — Sualiniz ha-
yali olmuş. Cevabımz da tabii ha-
yali olmuş.
— Gruptaki konuşmanu parti-
de liderliğe soynnmak olarak de-
ğerlendiriliyor. Katılıyor
musunuz?
PAKDEMtRLİ — Herkes ken-
di değerlendirmesini yapıyor. Be-
nim öyle bir değerlendirmem ol-
madı ki..
— Sayın CumhurbaşkaBi Se te-
masmız oldn mu? Cumhurbaşka-
nı ile görüşmeyi ve grnpta dile ge-
tirdiğiniz görüşleri tekrarlamayı
düşünüyor musunuz?
PAKDEMlRLt —
— Bir-iki giine kadar istifa ede-
ceğiniz şeklinde yorumlar var,
doğru mu?
PAKDEMİRLİ — (Kısa süre
durgunluk) Yani biz parti içinde,
grup içinde konulan tartısamayız
mı? Kendi aramızda konulanmı-
zı müzakere edemeyiz mi yani?
Müzakere etmişiz, konuşmuşuz.
Demokrasinin geregi yani."
Pakdemirli, Hazine ve Dış Ti-
caret Müsteşarı olduğu dönemde
özel Kalem Müdüriüğü'nü yapan,
Manisa milletvekilliğine adayhğuu
koyduğu sırada yurtdışına tayin
ettiği Demir Erman'ı dünkü Res-
mi Gazete"de yayımlanan bir ka-
rarnameyle Devlet Malzeme Ofı-
si Genel Müdürlüğü görevine ge-
tirdi. Pakdemirli'nin Maliye ve
Gümrük Bakanlığı'nda müşaviri
olarak çalışan Erman'ın atanma-
sı, "Bakan yakın çevresini daha
emin kademelere getirivor" yo-
rumlanna yol açtı.
DYP Genel Başkanı Süleyman
Demirel dün gece gazetecilerin
Pakdemirli'nin istifasıyla ilgili so-
rusuna "Bir yorum yapmam. Hü-
kümetlerden istifalar daima olur.
Sayın Pakdemirli >a da bir baska-
sının istifa etmesi önemli değil.
Ashnda Türkiye'de hükümet yok-
tur. Türkiye'nin sonınu siyasidir
ve siyaset de ükahcbr Türkiye'de"
yanıtım verdi.
GOZLEM
UGUR MUMCU
(Baştarafı 1. Sayfada)
Akıl karıştırmak için böyle açıklamalar da yapılıyor.
Şöyle ya da böyle, devletin görevi Aksoy cinayetini aydın-
latmaktır.
Aksoy cinayetini Çetin Emeç cinayeti izledi. Çetin Emeç
cinayetini de -hiç kuşkumuz olmasın- başka cinayetler iz-
leyecek.
Yeni kurbanlar kim? Milletvekilleri mi? İşadamlan mı? Ga-
zeteciler mi? Hukukçular mı? Öğretim üyeleri mi? Beledi-
ye başkanları mı? Subaylar mı? Polisler mi?
Kim'ler?
Karanlık örgütler sürek avına çıkmışlardır. Devlet ise bü-
tün bunlara karşı seyircıdir?
Devletin görevi örgütlü suç çetelerini ve karanlık bu cina-
yet örgütlerini tek tek yakalamaktır.
12 Eylül öncesinde Prof. Bedri Karafakioğlu öldürüldü;
katili bulunmadı.. Prof. Ümit Doğanay öldürüldü; katili bu-
lunmadı... Dr. Sevinç Özgünel öldürüldü; katil bulunmadı.
Yazar Ümit Kaftancıoğlu öldürüldü; katil bulunmadı... Prof.
Cavit Orhan Tütengil öldürüldü; katil ya da katiller yine bu-'
lunmadı.
Doç. Bedrettin Cömert'in katilleri ellerini kollarını salla-
yarak yurtdışına kaçtılar. Abdi İpekçi cinayetini planlayan-
lar da sıkıyönetimin tuttuğu kapılardan rahatça sıynlıp ka-
pağı yurtdışına attılar. Ankara'da TİP'li yedi genci öldüren-
ler de hiçbir engel ile karşılaşmadan yurtdışına çıkabildiler.
Nerede savcı Doğan Oz'ün katilleri? Nerede Prof. Ser-
ver Tanilli'yi yaralayanlar ve Prof. Yalçın Sanalan'ı kurşun-
layanlar? Nerede, Istanbul Üniversitesi'ni bombalayanlar?
Yoklar!
Bütün bu cinayetler, 12 Eylül ile unutuldu gitti.
Bu katillerin kimi yurtdışında uyuşturucu madde kaçak-
çılığına karıstılar; kimi Türkiye'den yollanan sahte pasaport-
larla sahte kimlik altında yaşıyor; kimi İran'da Kum kentin-
de molla kamplarında silahlı eğitimden geçiriliyor; kimi de
aramızda elini kolunu sallayarak dolaşıyor!
12 Eylül öncesi cinayetleri konusunda basın da pek par-
lak sınav vermedi. Hem hükümetler, hem basın "terör ne-
reden gelirse gelsin" gibisinden beylik demeç, yazı ve yo-
rumlarla yasak savıldı.
Oysa, devletin de basının da görevi, olaylar karşısında
böyle basmakalıp yorumlar yapmak değildi.
Peki neydi?
Terörün nereden kaynaklandığını arayıp bulmaktı.
Bugün devlet ne yapıyor?
İstanbul Emniyet Müdürü, Emeç ve Ercan'ın kanları yer-
de kurumadan "umre ziyaretleri"ne çıkıyor!
Devletin Aydın Valisi de Germencik'in Mursallı kasaba-
sında bir ilkokulun temel atma töreninde yaptığı konuşma-
da Prof. Aksoy'un 27 Mayıs ihtilalinden sonra DP millet-
vekillerinin cezalandırılmaları için "acımayın" diye yazılar
yazdığını söyiedikten sonra "bir serseri kurşunla, acımasız
kurşunla" öldürüldüğünü anlatıp şöyle konuşuyor:
— Ne ekersen onu biçersin...
Devletin valisi nasıl böyle konuşur?
Bu soruyu kendi kendime sorduktan sonra aynı soruyu
Aydın Valisi Recep Yazıcıoğlu'na da sordum.
Vali "Hayır" dedi, "böyle konuşmadım."
Valinin bu yanıtı üzerine haberi veren muhabir Necip Uya-
nık ile de görüştüm. Muhabir Uyanık, konuşmayı teybe al-
mış. Yazıcıoğlu'nun konuşmasını teypten dinledim.
Evet, vali böyle konuşmuş!
Devlet devletse, vali bu sözleri söyledikten sonra bir sa-
niye daha o koltukta oturmaz; oturamaz...
Burası Türkiye!
Devlet adına kimse valiye "nasıl böyle konuşursun?" Di-
ye soru bile sormaz.
Devletin görevi bu gibi cinayetlerin ardından "oh olsun"
gibisinden konuşmalar yapmak ya da yapılan bu konuşma-
lara izin vermek değil, katilleri ve örgütlü suç çetelerini ele
geçirmektir.
Nerede böyle devlet?
Yoksa Aydın'da mı?
Demokrasi engelleniyor
(Baftarafı 1. Sayfada)
rir, cephecilikse kutuplaşmayı kö-
rükler. Cephe hükümetlerinin gü-
nahını koalisyonlara yüklemek
büyük haksızlıktır. Bu yanılgıya
sahip olanlar koalisyonlan onle-
me gerekçesiyle ulusal iradeyi ça-
rpıtan seçim sistemlerine sanlarak
demokrasiyi engellemektedir."
Ü
DSP lideri Ecevit, Güneydoğu
olaylarına ih'şkin soruları yanıtlar-
ken de geçen yıl bu bölgeye yap-
tığı gezi sırasmda görüştüğü genç-
lerin anlattıklarından örnekler
verdi. Ecevit, "Açız, okuyoruz, is-
sisiz, bizi sabun yapsınlar diyor-
lar. Bu insanlar patlamasın da ne
yapsın? Soronlann kökeninde
"Ülkemizde askere çağn hep ekonomik koşullar var. Ben sade
toplumnn üst kesimlerinden gel- vatandaş olsam ben de dayana-
miştir" diyen Ecevit, laiklikten mam patlardıra" dedi.
sapmaların da sorumlusunun de-
mokrasi olmadığını, toplumun üst
kesimlerinin laikliği korumak için
hâlâ "zinde giiçler" dedikleri Si- (Baftarafi 1. Sayfada)
lahb Kuvvetler'e umut bağladık- nunda Yalçın Bayer, Nazlı Ibcak,
Başkan
Özel tim Meclis'i kanştırdı
ANKARA (Cumhuriyet Büro-
su) — Güneydoğu'da görev yapan
özel tim, TBMM'de tartışmalara
yol açtı. Adana Bağımsız Millet-
vekili Cünejt Canver'in TBMM
Genel Kurulu'nda yaptıği gündem
dışı konuşmada özel timi eleştir-
mesine DYP Erzurum Millervekili
tsmail Köse, "Önce devlet sonra
demokrasi" diye bağırarak tepki
gösterdi.
Canver, gündem dışı konuşma-
sında, bazı gazete haberleri ve kö-
şe yazarlanndan alıntılar yaparak,
özel timin Güneydoğu Anadolu-
daki uygulamalannın aksaklıkla-
rını anlattı. Canver'in bu konuş-
ması ANAP ve DYP'li milletvekil-
lerinin tepkisine yol açarken,
DYP'li Köse, "özel tim devletin
milli kuruluşu. Sayın başkan, dev-
letin milli güçleri aleyhinde konuş-
turmayın lütfen" diye itirazda bu-
lundu.
Bu arada ANAP Aydın Millet-
vekili Okan Çağlar da "Saçma
saçma konuştuğunu dinleyecek
miyiz? Devletin güvenlik güçleri-
ne hakaret ediyorsun. Polisi tut-
mazsın kimi tutarsın sen. tn
aşagıya" diye bağınnca Canver,
"Gel indir. Haydi gel indir. Tari-
he geçersin gel" diye karşılık ver-
di.
Canver, itirazlar üzerine "Sayın
milletvekilleri niçin orurayım? Bu-
rada konuşmayacaksam nerede
konuşayım söyler misiniz" diye
konuşurken, kendisine destek ve-
ren bağımsız milletvekilleri Salih
Siimer, Kenan Sönmez ve Mehmet
Ali Eren ANAP, DYP'liler ve bir-
leşimi yöneten DYP'li Başkanve-
kili Yıldınm Avcı ile tartıştılar.
Canver tartışmalar arasında te-
rör olaylannın daha demokratik
ve laik bir Türkiye yerine laik ve
demokratik olmayan bir Türkiye
için sürdürüldüğünü belirterek,
"Teröriin panzehri tam demokra-
sidir. Başka çare yok. Terör var di-
ye demokrasiden ve hukuktan şu
kadar ödün vermeyeceğiz. Biz
böyle düşünüyonız. Siz böyle
düşünmeyebilirsiniz" dedi.
Daha sonra Canver'e yamt ver-
mek üzere kürsüye gelen Devlet
Bakanı Kâmran tnan da Canver-
in ifadelerinin talihsiz olduğunu
söyleyince, ANAP kökenli Muş
Bağunsız Milletvekili Erken Ke-
maloğlu, oturduğu arka sıralar-
dan "Talihsiz konuşmalar Cizrei
de yapılıyor" diye bağırdı. Kema-
loğlu'nun bu çıkışı ANAP'lılann
tepkisine yol açtı.
tnan daha sonra Türkiye'nin
bugün bir tartışma yerine sükûnet
ortamına ihtiyacı olduğunu belir-
terek, hükümetin TBMM ile bir-
likte sükûnet içinde koşullann ge-
rektirdiği önlemleri alarak olayla-
ra sahip çıkacağım söyledi.
Profesyonel rehber kimlik
belgemi kaybettim.
Hükümsüzdür.
NtLÜFER BAYÜLCEN
larını, oysa laiklikten en büyük
ödünlerin askeri müdahale dö-
nemlerinde verildiğini söyledi.
Demokratik işci haklannın hızlı
ve saglıklı kaJkınmaya engel olma-
dığını, 12 Eylül öncesi gençlik ey-
lemlerinden üniversitelerin özerİc-
liğinin ve gençlerin parti çalışma-
lanna katılmasımn sorumlu tutu-
lamayacağını vurgulayan Ecevit,
Güneydoğu'daki olaylarla ilgili şu
değerlendirmeyi yaptı:
"Iktidarlanyla, muhalefetiyle
Meclisteki üç partinin ortaklaşa
sürdürdükleri bir yanılgı vtya ya-
nıltmaca da Güneydoğu olaylan-
na yalnızca güvenlik açısından
bakmalan, bu olaylardan yalnız-
ca bölücü akımlan sorumlu tut-
malan. Oysa Güneydoğu Anado-
lu'nun çağdışı sosyal yapısı ve eko-
nomik bakımından geri kalmışlı-
ğı dışardan beslenen terörist gnıp-
lar ve bölücü akımlar olmasa da
büyük buzursuzluklara ve kaynaş-
malara yol açacak niteliktedir."
DSP Lideri Ecevit, öğrenciler
tarafından büyük sevgi gösterile-
riyle karşılandı. Öğrencilerin
ayakta dakikalarca süren alkışla-
n ile sık sık sözleri kesilen Ecevit,
üç saat boyunca konuştu. Türki-
ye'de sorunların demokrasi ile çö-
zülmesinin güçleştiğini savunan
DSP lideri öğrencilerin soruları-
m da yanıtladı. Bülent Ecevit,
SHP ve DSP'nin birleşmesi konu-
sunda yoğunlaşan sorulan yanıt-
larken sık sık sinirlendi. Ecevit bir
öğrencinin "İrtica aldı başını gi-
diyor. Siz birlesmiyor iktidar şan-
sınızı yok ediyorsunuz. Türkiye
tran'a dönüşürse bunun vebali si-
zin üzerinizedir" demesi üzerine,
birleşrae konusundaki görüşleri-
ni şöyle açıkladı:
"Ben içime sindiremediğim hal-
de Ismet inönü ile mücadele ettim
ama o düriist mücadele ederdi.
Bonlar gibi oyun oynamazdı.
SHPIiler oyunu benim basanlı
otamayacağım minderde oynuyor-
lar. Ben, bu metotlaria yapılan
mücadelede yenik düşmeye mah-
kflmnm. Bir yapıda birleşeceksek
o neden bizim tutarlı çizgimiz ol-
masın. Benim ne işim var onlann
arasında? SHP bozuk düzenin
stepnesi, yedek lastiğidir."
Oktay Kurtböke ve Kenan Alan
yönetim kuruluna girerken, önce-
ki yönetimde bulunan Rahmî Tn-
ran 275 oyla ilk yedek Uye olarak
kalırken, Fatma Karaali ve Acar
Şölen yeterli oyu alamadı ve yö-
netim dışı kaldı. Seçimlerde 4551e
en yüksek oyu muhaiif başkan
adayı Nail Güreli aldı.
Önceki gün toplanan Gazeteci-
ler Cemiyeti Genel Kurulu sonun-
da yapılan yönetim kurulu seçim-
lerine ilişkin oy ayınm ve sayım iş-
lemleri dün sabaha karşı tamam-
landı. Yönetimin listesinde yer
alan Nezih Demirkent, Orhan
Erinç, Doğan Yıldız, Necmi Tan-
yolaç, Rıdvan Yelekçi ve Vasfiye
Özkoçak ile muhaiif "güç birliği"
listesinde yer alan Nail Güreli ye-
niden seçildiler. Önceki yönetim
kurulu 10 kişiden oluşurken, bu
kez 11 kişilik yönetim kurulu belir-
lendi. Yalçın Baver. Nazlı ihcak
Oktay Kurtböke ve Kenan Akın
yönetim kurulunun yeni üyeleri
oldular.
Seçim sonunda Gazeteciler Ce-
miyeti'nin yönetim, denetim, onur
ve balotajdan oluşan organlarına
şu gazeteciler getirildiler:
Yönetim kurulu: Nail Güreü
455, Orhan Erinç 406, Nezih De-
mirkent 394, Doğan Yıldız 321,
Vasfiye Özkoçak 312, Nazlı Ibcak
303, Yalçın Bayer 300, Kenan
Akın 300, Oktay Kurtböke 288,
Necmi Tanyolaç 282, Rıdvan Ye-
lekçi 282.
Yedek üyeier. Rahmi luran 275,
Recep Bilginer 274, Erhan Akyıl-
dız 271, Orhan Taşan 263, Ayhan
Yetkiner 261, Acar Şölen 259, No-
yan Yigit 238, Ahmet Vardar 229,
Fatma Karaali 228, Ziya Nebloğ-
lu 223 ve Orhan Olcay 213.
Denetteme kurulu: tbrahim Öz-
kan 325, Akın Göksu 292 ve Yük-
sel Bayar 240.
Gazeteciler Cemiyeti Yönetim
Kurulunda bugün başkan, iki baş-
kanvekili, genel sekreter ve muha-
sip üye seçilecek. 5 üyeyle Demir-
kent'in listesini delen "Göçbirli-
ği Gnıbu" kendi adaylarıyla se-
çime katılacak.
Orduevi giriş kartımı kaybettim.
Geçersizdir.
ZUHAL AKGÜN