02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
20MART 1990**%* 14 Mart Tıp Bayramı kapsamındaki kutlamalara devam ediliyor. Kutlamalann dünkü bölümünde dok- lorluk mesleginde 25, 40, 50 yılını doldurmuş olan doktorlara plakel verildi. (Fotoğraf: Gunseli Karsan) Thbip Odası'nın ödül töreni JSTANBL'L (AA) — Turk tıb- bının ulaştığı bugünkü aşamada, doktorların azirali çalışmalannın önemh bir yeri olduğu kaydedil- di. Istanbul Tabip Odası'nca, mes- leklerinde 25-40 ve 50 yıhnı dolduranlarla, bu yıl emekli olan 400 doktor, dişhekimi ve eczacı- ya, düzenlenen törenle plaket ve sertifîka verildi. Atatürk Kültür Merkezi'ndeki törende konuşan İstanbul ll Sağ- lık Müdürü Prof. Dr. Temel Dağ- oğlu, Turk tıbbının ulaştığı bugünku aşamada, doktorların azimli çalışmalannın önemli bir yeri olduğunu kaydederek, tekno- lojinin ve olanaklarının gelişmesi nedeniyle, sağlık elemanlarının daha iyi hizmet verebildiklerini söyledi. Konuşmalardan sonra, Is- tanbul'daki çeşitli hasianelerle ku- rum ve kuruluşlarda hizmet veren ve emekli olan doktor, dişhekimi ve eczacıya plaketleri ve sertifika- ları dağıtıldı. CUMHURİYET/19 PARİSTE KIŞ MODASI Sıcak yaz gunlerine hazırlandıgımız şu günlerde Paris'te modacıları sonbahar \e kış telaşı aldı. Federal Alman modacı Karl Lagerfeld'in Chanel'in defilesi için hazıriadığı gece ghsilerinde siyah, yeşil ve altın rengi hâkim. Aksesuar olarak da altın zincirler revaçta. (Fotoğraf: Reuter) HABERLERIN DEVAM1 Demirel, Evren'i suçladı(Başterafı l. Sayfada) nizam hâkimiyetini sağlayalım, huzuru, güveni hâkim kılalım di- ye cırpınırken, bunu yapmakla gorevli komutan 'devlete el koymaya' karar vermiş, bunun yapdmamasııu bekler dunıma gel- miş; işte tarihin araştınnası ve a\- dınlıga çıkarması gereken husus budur" cumlelenni ekledi. Demi- rel'ın Evren'e yanıtı şöyle: "Sayın Evıen'in Sayın Arcayü- rek ile vaki görüşmesi üe ilgilı ola- rak bazı hususlar\n aydınlatılraa- sına ihtiyaç görüyorum. Maksadım, bir polemik açmak değıldir. Sadece aydınlatmadır. Türkiye, şartlar içerisinde 1980-1987 yıllannda hep tek ta- raflı kötüleme yapılmış, zihinler yıkanmıştır. Bir anayasanın dahi üzerinde konuşulmasına müsaade olunmamış, 'Biz kefiliz, biz söy- lüyonız ya!.. Biz söyledikten son- ra geriye konuşulacak ne kalır?..' şeklinde bir davranışla, 'referan- dum'a gidilmiştir. Politika, politikacı, Meclis, de- mokrasi, hür duzenin bütün ku- rumlan kötülenmiştir. 'Anarşi korkusu', yaygın hale geürilmış ve halkın ağzını açma- sı dahi 'anarşi' sayılabilmiş, halk, politikadan uzaklaştırılmıştır. Korku, ara rejimin bekçisi ve dayanağı yapılrnış, daha sonraki 'güdümlıi' veyahut 'ısmarlama' siyasi iktidar da aynı malzemeyi kullanmıştır. Bir ülkede hür ortam yoksa, acaba gerçekler nasıl ortaya çıka- cak ve tarih nasıl doğru yaza- caktır?.. Korkunun hâkimiyetini silmek kolay olmuyor. Zihinlerin kilitli olduğu bir ül- kede, tarih, acaba nasıl doğru yazacak?.. Henüz Türkiye, yakın tarihini bilmiyor veya doğru bilmiyor. Bunun karşısına çıkılabileceğini sanmıyorum. 12 Eylul Beyannamesi; 'Anaya- sa ve Seçim Kanunu ve bunlara paralel düzenlemeleri müteakip, insan hak ve hürriyetlerine saygıh, ferdin ve toplumun huzur, güven ve refahına önem veren, özgür- lükçü, demokratik, laik ve sosyaJ hukuk kurallarına dayalı bir yö- netime ülke idaresinin devredı- leceğini' taahhüt ediyor. Ne yapvlmıştır? 3 parti seçime müsaade edilmiş. 3 parti, dışanda bırakılmıştır. • Bunun neresi demokratik? • Veya bunun neresi hukuk ku- ralına uygun? • Bunun neresi 'özgürlük'çü? Böyle bir seçime 'seçim' demek mümkün değildir. Ülke idaresi, devredilmemiş, üstlenilmiştir. Bunun için müda- halecilerin emrinde veya istikame- tinde bir siyasi iktidar aranrruş ve bulunmuştur. ' 1983 seçimkri serbest bir seçim olmadığına göre bundan biz so- rumlu değiliz' demek mümkün değildir. 'Bunun neticesinden de biz so- rumlu değiliz' demek mümkün değildir. 1990 Türkiyesi'ne sıçrayarak gelinmemiştir. 1983'ten geçerek gelinmiştir. Yine 12 Eylul Beyannamesi; 'Partilerin kapatılmadığını, si- yasi faaliyetlerin durduğunu, se- çimlerden önce yeterince, partile- rin faaliyete geçmesine müsaade edileceğini' taahhüt ediyor. 15 Ekim 1981'de, yani 13 ay sonra partiler, sorgusuz sualsiz kapatılmıştır. Taahhüt edilen nedir? Yapılan nedir? Aynı beyannamede; 'Parlamento üyeleri, siyasi fa- aliyetlerden dolayı suçlanmaya- cak ve yeni yonetime karşı suç teş- kil edecek tutum ve davranışlar- da bulunmadıkları sürece hakla- rında herhangi bir işlem yapılmayacak' denmektedir. Yapılan nedir? 6 ay sonra siyasetçiler suçlan- mış ve çeşitli yasaklara çarptınl- mıştır. Türkiye'de anarşi önlenmesi, devletin yeniden işler hale getiril- mesi maksadı ile ginşildiği iddia edilen 12 Eylül hareketi, iktidann, milletin hur iradesi ile getirdiği el- lerden alınıp milletin iradesinin baskı ve güdüme tabi tutulması neticesi ortaya çıkan ellere veril- mesi ile sonuçlanmıştır. Olay budur. Bu olayın bu şekilde gelişmesi ise tabii ki 12 Eylül idaresinin işi- dir, sorumluluğu da kendilerine aittir. Ne olmuştur? Bakınız 1990'daki Türkiye'nin haline!.. — 10 senedir devam eden pa- halılık, halkı canından bezdirmiş- tir. — tşsizler ordusu, nerede ise katlanmıştır. — Gelir dağılımı, bir facia ha- lindedir. — Devlet; dışanda 50 milyar dolar, içeride 45 trilyon TL. bor- ca sokulmuştur. — Bölgeler arasında gelişmiş- lik farkları, büyük çapta açılmış- tır. — Dışanda, Türkiye'nin huku- ku korunamamıştır. — Güneydoğu'da yine kan dö- kulmeye devam etmiş, pek çok masum insan, kadın, çoluk- çocuk, genç-ihtiyar denilmeden katledilmiş ve cumhuriyet tarihi- nin en yüksek sayıda güvenlik mensubu şehidi verilmiştir. — Sağlık hizmetleri. Eğitim hizmetleri, Devleti 'sosyal devlet' olmak- tan çıkarmış, 'orta sınıf kalma- mıştır. — Sanayileşme durmuştur. 1990'da Türkiye kendi haline bırakılmış olsa idi, kalkınmada geleceği yer, bundan daha iyi olurdu. — 1980'de adam başına gelir 1200 dolar civannda, 1990'da da yine bu seviyededir. — On sene kaybolmuştur. 1989'da ytizde 70 enflasyon, yüzde 0 büyiime. Herhalde bu, övünülecek neti- ce değildir!.. 'Türkiye'nin on senesinin ne olduğunu' arayanlar, bu neticeye geleceklerdir. 'Neden' olduğunu arayanlar ise sebep olarak, 1983 güdümlü reji- mini ve bu rejimin mimarlarııu bulacaklardır. Evvela; siyasi partiler niçin ka- patılmıştır? Yeniden siyasi parti kurulacağına göre ve bunu da bu ülkenin insanlan yapacağına gö- re, dışandan adam ithal edilme- yeceğine gore bir tek sebep olur: Halk, öncesinde yanılmıştır. Eğer gerekçe bu ise sonrasında yanıl- mayacağına nasıl inandırıla- caktır? Sayın Evren'in 'Biz güdümlü rejim yapmadık' demesi mümkün değildir. 'Parti kurmak serbesttir, izine tabi değildir' diye anayasa yapa- caksınız, sonra 'veto muessesesini' çalıştırıp referan- dumdan geçip kendi anayasanızı kendiniz ihlal edeceksiniz. 'Parti kapatmak Anayasa Mahkemesi'nin işidir' diye anaya- sa maddesi koyup referandumdan geçireceksiniz, sonra da dönüp Büyük Türkiye Partisi'ni kapat- tığınızı kendiniz ikrar edeceksiniz. Parti kurulmasını kontrol altı- na alacaksınız, kurulmuş partiyi kapatacaksınız. Her Türk vatandaşının hakkı olan 'parti kurma' gayretleri so- nunda meydana gelen 6 partiden 3'ünii seçime sokacaksınız. 3'ünü dışlayacaksınız, seçime sokmaya- caksınız. Sonra, seçime soktuklanmzın adaylarını da 'tasvip ve tasdik etme' suretiyle de neticede siz tes- pit edeceksiniz, sonra da çıkan ne- ticeden de 'Biz sorumlu değiliz' diyeceksiniz, 'Biz güdümlü rejim yapmadık' diyeceksiniz. '1983 sonrasına biz kanşmayız' diyeceksiniz. Bunu anlatmakta müşkülat çe- kersiniz. Tarih sizin söylediğiniz gibi ya- zılırsa Sayın Evren, yanlış yazılır. tşte, bizim söylemek istediğinau buydu. 'Biz, 1983'te iyi bir Türkiye bıraktık' diyorsunuz. 'Bunu 1990'a kadar olan hükümet bozdu' diyorsunuz. Ama siz, 1983'te sadece bir Türkiye değil, böyle bir hükümet- li, güdümlü, rejimli bir Türkiye bıraktınız. 'Yaptığımız yanlış olsa idi, ana- yasa yüzde 92 almazdf dernek de doğru değildir. Zira, halkın o gün, hür iradesi ile hareket etme- si mümkün değildi. Halkın o gün, hür iradesi ile ha- reket ettiğini iddia edebilir misiniz?.. 'Siyasi yasaklann, millete vu- rulmuş -kelepçe- olduğunu, bu- nun insan hakları ile bağdaşma- yacağını, milletin hukümranlık haklarını zedelediğini' her zemin- de söyledim. Ne Hiram Abas'ı, Ne Orhan Kilercioğlu'nu, Ne de başka birisini Sayın Ev- ren'e göndermedim. Esasen bu yasaklar, milletin ka- ran ile değil de Sayın Evren'in ve- ya Sayın Özal'ın arzusu ile orta- dan kalksa idi, siyasete devam et- mezdim. Bunu, Meclis kürsüsün- den söyledim. Dışişleri Bakanı, 5 Eylül 1980 günu güvensizlik oyuna muhatap oldu ve istifa etti. 12 Eylül gunu, yani bir hafta sonra mudahale oldu. Bana haber gonderilmiş, 'Hü- kümet istifa ederse, işleri kolaylaşırmış' denilmiş. Hangi işleri kolaylaşırdı acaba?.. Benim, hukumet başkanı ola- rak. 'mudahaleyı kolaylaştırmak' diye bir gorevım yok. 'DemirePin mudahale olacağın- dan haberi vardı, gereken tedbiri almadı' şeklinde bir istismar, bu- günlerde yapılıyor. Olaydan on sene sonra, bu bir yeni durumdur. Neye dayanılıyor? Hollanda Sefareti'nde, Sayın Orgeneral Kenan Evren, -ki keu- disi o gün devletin Genelkurmay Başkanı'dır- Sayın Proföser Meh- met Yardımcı'ya'-ki kendisi, be- nim saygıdeğer bir arkadaşımdır ve o gun siyasi bir fonksiyonu yoktur- bunu demiş. Yer: Hollanda Sefareti. Haber gönderen: Genelkurmay Başkanı. Haber gönderilen: Başbakan, Haberi getiren: Adalet Partisi'- nin eski bir milletvekili. Benim böyle bir senaryodan, 'ihtilal yapılacağı' neticesini çıka- rıp ona gore 'tedbir almadığım* söylenecekse bu, çok gayri ciddi olur. Herhalde böyle bir konunun konuşulacağı yer Hollanda Sefa- reti'ndeki kokteyl değildir. — Milli Güvenlik Kurulu vardır, — Hükümet vardır, — Sıkıyönetim komutanları toplantısı vardır. Nihayet, Genelkurmay Başka- nı Başbakana karşı sorumludur. Her zaman, kendisine karşı so- rumludur. Cumhurbaşkanı vekili vardır. Herhalde böyle bir konunun konuşulacağı yer, bir sefaretteki kokteyl olamaz. Benim böyle bir habere itibar etmemem devlet anlayışımın ne- ticesidir. Hem getirilen haber nedir? 'Hukumet istifa ederse işleri kolaylaşırmış' ^ Herhalde hükumetin istifasını Sayın Yardımcı aracılığı ile bir kokteylde benden talep etmek ola- cak iş değildir. Hukumet Genelkurmay Başka- nı'nın istifasını talep eder de Ge- nelkurmay Başkanı hükumetin is- tifasını talep edemez. Ama denilebilir ki 'pek çok sey altüst olmuştur'. Biz ne kadar altust olursa olsun son ana kadar görevimizi meşru- iyet çizgisi içinde anlamaya ve yapmaya devam etmişizdir. 'Sıkıyönetim komutanlanna te- şekkür ettiğim' doğrudur. Çünkü ben, 'devletin yegâne meşru gücü- nün, kendi güvenlik kuvvetleri ol- duğunu ve anarşi belasını, huku- kun içinde kalarak aşmamız gerektiğini' hep savundum. Bunu yapacak olanları ve ya- panları teşvik etmek, benim hü- kümet başkanı olarak gorevimdi. -Ama söylediğim, sadece bun- dan ibaret değildir. Görevlerin ya- pılmasını istedim. Görevler yapıl- dı ise 12 Eylul niye gerekmiştir? Sıkıyönetim başanlı oldu ise müdahalenin gerekçesi nedir? Ben, hizmet yapanlara hep minnettarım. Esas sorun, hizmetin yapılama- yacak kadar zor olduğundan doğ- muyor. Daha sonra yapılan açıklama- lar gosteriyor ki Sayın Evren, ay- larca önce mudahaleye karar ver- miş. Hal böyle olunca, hizraetin yapılabilmesi, imkânsızlaşıyor. Zira, hizmet yapılabilirse, muda- hale gerekçesi ortadan kalka- caktır. Türkiye, bu 'kördüğümü' çöz- melidir. '13 eylül günü duran kan, II eylül günu niye dökülüyordu?' sorusuna, Türkiye mutlaka bir ce- vap bulmalıdır. Sıkıyönetimde görev almış de- ğerli bir komutanın neşrettiği bir kitapta görüyoruz ki 'mudahale, ta nisanda kendilerine söy- lenmiş...' Yine, bugün ebediyete intikal etmiş diğer bir komutanın ifade- sinden_ anlıyoruz ki 'mudahaleye bir sene önce karar verilmiş, sa- dece olgunlaşması beklenmiş.' O komutan, 'Bir senede çok kan aktı, yazık oldu' demektedir. Biz ise 'hukukun içinde, kanun ve nizam hâkimiyetini sağlayalım, huzuru, güveni hâkim kılalım' di- ye çırpımrken bunu yapmakla gö- revli komutan 'devlete el koymaya* karar vermiş, bunun yapılmamasını bekler duruma gelmiş. îşte tarihin araştırması ve ay- dınlığa çıkarması gereken husus budur!.. Herkesin, bu durumun aydın- lanmasına yardımcı olacağmı umarım. 1983'te gerçek rakiplerinden mahrum olarak, yaratılmış şart- lar içerisinde iktidan ellerine ge- çirenler, 1987'de Seçim Kanunu'- nu 11 defa değiştirerek, devleti se- çime sokarak, devletin nüfuzunu kullanarak, TRT'yi kullanarak, devletin imkânlarını kullanarak, dunyanın hiçbir yerinde olmayan, yüzde 36.5 oyla, yuzde 65 sandal- ye almayı başardüar. Buna da 'seçim' demek müm- kun değildir. 1990'ın tablosu bizatihi bir bu- nalımdır. Bir ülkenin başında, arkasında halk desteği yüzde 20'yi bulmayan insanlar oturuyorsa başkaca bu- nalım aramaya acaba gerek var mıdır? Devletin ve hükumetin, hakkı olmayan insanlar tarafından işgali bunalım değilse, bunalım nedir? 'Biz, uç parti istedik, biz bir partiyi (Büyük Türkiye Partisi) anayasayı değiştirir diye kapattık' diyenler, bugünkü rejimin de mi- marı olduklarını kabul etmiş olurlar. Büyük Türkiye Partisi anaya- sayı şayet kendilerinin dediği gi- bi değiştirebılseydi, bunu nasıl ya- pacaktı? Herhalde mudahalede bulunanlann yaptığı gibi silah gü- cü ile değil, milletin oyu ile yapa- caktı. Üstelik anayasa değişikliği, üçte iki gibi büyük bir çoğunluk gerektirir. Demek ki Büyük Türkiye Par- tisi'nin bu büyük çoğunluğu sağ- layacağı bilinerek ve itiraf edile- rek saf dışı bırakılması, milletin bertaraf edilişinin, devredışı bıra- kılışının ikrarı kabulü değil de nedir? Milleti, bu ikrarlarında olduğu gibi devre dışı bırakıp ısmarlama bir rejim projesi yapan ve bunu uygulayanlar, kurduklan bu ıs- marlama rejimin sonuçlarıru red- dedemezler. Bu reddi miras olur. Oysa miras, bir butundur. tcraa- tın bir kısmına sahip çıkıp bir kıs- mını reddetmek mumkun de- ğildir. Bugünku rejime, 'bunalım değil' demek, milletin reddi, 'bi- zi alakadar etmez' demek ise mi- rasın reddidir." Kepenk (Baştarafı I. Sayfada) patma eylemi yüzunden doğan ekmek sıkıntısıru gidermek için çevre il ve ilçelerden destek iste- di. Kamuran Dündar'ın cenazc tö- reninde çıkan olaylar üzerine altı gün önce Nusaybin'de dükkân ve işyerlerini kapatan esnafvn "ke- penk indirme eytemi" dün tümüy- le son buldu. tşyerlerinin açüma- sıyla birlikte yaşam normale dö- nerken özel timler de ilçeden ay- rıldı. Ancak ilçenin önemli bazı noktalannda güvenlik önlemleri- nin sürdüğü gözleniyor. Yaşanan olaylar nedeniyle ilk ve orta de- receli okullarda ara verilen eğiti- me de tekrar başlandı. öğrenci- ler dün bütün okullarda ders ba- şı yaptılar. MerkezıNe» York'taolan IFBSOlLluslararası BoatSho\* Duzerk\ıcılerıFederas>onu)dun- >amn herulke^ındesektoru ile ılgılı olarak düzenlenen fuarlari.luarven luarstandartları. tarıh- len. tanıtımı. organızasyonu. sureklilığı. cıddıyetı konulannda denetım altında tutar. her ulke- den tek bir Boat-Show'uvedüzenleyıcisinı.federasyonunau>e kabul ederek ona adinıvekaşesı- nı venr. lOYıldanberı Intertekstaralindan düzenlenen İstanbul Uluslararası Boat-Show. uçvıldan herı IFBSO kaşesıne sahıp ılk ve tek Türk organızas\onudur. İFBSO ŞEKERBANK İSİTERNAT1ONAL FEDERADON OF BOAT SHCVV ORGAMSERS 10. İSTANBUL ULUSLARARASI BOATSHOIV A.B.D., Japonya, B.Almanya, İtalya, İngiltere, Fransa, İsveç, Norveç ve Danimarka gibi ülkelerin sektöre dünya çapında ege- men dev kuruluşlarma ait markaların prezantasyonu yanısıra: ülkemizin en büyük ve en ünlü tekne üreticilerinin katıldığı, IFBSO Uluslararası Boat Show Düzenleyicileri Federasyo- nu'nun yıllık programı çerçevesinde gerçek "uluslararası" nite- likte düzenlenen. sektörün tek büyük ve ciddi ticaret fuarı... Yerli ve uluslararası en büyük ve en ünlü tekne üreticilerinin 1990 için y eni dizaynları... Cruiser'ler. yelkenliler. sürat teknele- ri... Ünlü markaların en yeni modelleri... Yat endüstrisinin en son yenilikleri... Radarlar, sonarlar, telsizler ve pusulalardan je- neratörlere. kumanda sistemlerine, air-conditioner'lar ve hatta yemek takımlanna kadar, her türlü tekne donanım ve aksesuar- ları... Dunyanın dört bir yanından çeşit çeşit içten ve dıştan tak- ma deniz motorları... Ve aynca şişme botlar... Surfler. su kayak- ları. sualtı avcılığı... Büyük bir yaşama sevinci, büyük bir mavi coşku bu... Üstelik Türkiye'deki tek amaca uygun ve her türlü modern altyapıya sahip dünya standartlarındaki tek özel fuar merkezinde... 20 25MART199O HiltonConvention&ExhibitionCenter ZiyaretSaatleriı12.OO20.00 inferteksA&D
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle