02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/6 DİZİ-RÖPORTAJ BILGISAYARLAŞANYAŞAM 15 MART 1990 O R II t Y li l H S A L I Bilgisayarlı olduk, kursları doldurdukHer yaştan, her kesimden birçok insan bilgisayar kurslarına devam ediyor. Üniversitelerin dışanya yönelik kurslarından başka, çok sayıda özel dershane de bilgisayar eğitimi veriyor. Sayıları 500'ü bulan bu özel kurslar yılda yaklaşık 7 bin mezun veriyor. —5— Bilgisayar biliminin, meslekle- rinin "dornklannda" dolaşmak, tabii, herkesin harcı değil. Uz- manlaşmak, piyasada aranan bir uzman olmak, aynntıb öğrenimi ve aynı zamanda uygulamayj ge- retiriyor. Gençler, çocuktar, bu yolda rahathkla ilerleyebilirler. Ancak, "doruk trenini kacıranlann" da bugün "çagıa mesleklerinden birini" edinebil- mesı için önünde çok olanak var. Türkiye'nin neredeyse her ken- tinde "bilgisayar ögreltigini" ilan eden kurslara, dershanelere rast- layabilirsiniz. Hem de çok sayıda. Eski dershaneler, kurslar, öğret- tikleri "klasik mesieklerin" ara- sına "biigisayan" da katmış du- rumdalar. Sadece "bilgisayar ög- retmek amacıyla" yüzJerce yeni yer de açıldı. Bu özel kursiardan hangilerinin iyi, hangisinin en iyi olduğunu söylemek oldukça zor. Çünkü sa- dece Istanbul'da 50'dcn fazla kurs var. Türkiye çapında ise bu özel kursların en büyük ve en ciddile- rinden sayılan Bilmerk'in yöneti- cisi Yüksel DevecigU'e göre sayı- ları "500"ü buluyor. "Bofün bu kurslara giden ve mezun olanla- nn sayısı, yılda belki de 7 binin flzerinde." Piyasadaki bu ticari kursların yanı sıra, öniversitelerimizin aç- tıkları ve sürdürdükleri bilgisayar kursları var. tstanbul'da Boğazi- çi L niversitesi'nin, tstanbuJ Tek- nik Üniversilesi Vakfının, Yıldız ve Marmara üniversitelerinin bii- gisayar kursları diğer özel kursla- ra kıyasla hem ucuz, hem de ders- ler genellikle üniversite öğretim üyelerince veriliyor. Ankara'da ODTÜ'de ise yaz kursları açılı- yor. Ege Üniversitesi'nde de bil- gisayar kurslarına gitmek müm- kün. Üniversitelerin dışanya yönelik bilgisayar kursiannda birbirlerin- den küçük farklılıklarla ayrılsalar bile, aynı eğitim veriliyor. Kurs- lara katılanlara makine kulianırru öğretiliyor. Yazılım, donanım, klavye kullanma, özetle önce bil- gisayar tanıtılıyor. Sonra prog- ramlamaya girişin temel kuralla- n, basic dili öğrenimine geçiliyor. Bu temel öğrenimi görenler, alt düzeyde "bilgisayar kültürü" edi- niyorlar. Kurstan aynldıklarında bir işyerinde küçük bir paket programı çaJıştırmayı dahi kısa sürede başarabilirler. Sözgelinü basit bir muhasebe programını... Üniversitelerdeki kurslar, ge- nellikle, bu çok temel öğrenimden sonra da süTüyor. PascaJ, Cobol gibi bir veya iki programlama di- li öğrenimi başlıyor. Kurslar, sadece makine kulla- nımını ögrenmekle sınırlı ise 24 saatten, 50, 70, 90hatta 120saat ve daha fazlasına kadar, uzun sü- reli olabiliyor. Kursların sonunda, genellikle sertifıka sınavı yapılı- yor. Başan gösterenlere "kursu bitirdiğini belgeleyen sertifıka" veriliyor. Kurslara katılanlar arasında genç sayılabilecekler oldukça faz- la; lise mezunları, Üniversite bek- lemelileri, üniversite öğrencileri kursların "başlıca müdavimleri." Ancak kurslarda bu gençlerin ya- nı sıra hemen her kesimden insan- lar da var. Sözgelimi ev kadınla- n var. Ev kadınları, dışarıda iş bulmak amacından çok, evde ço- cuğuna "bilgisayarlı öğreniminde" yardımcı olmak için bilgisayar kurslarına geliyor- lar. Bazı ev kadınları da "bir ke- narda geçerli bir mesleği olsun' düşüncesiyle hareket ediyor. Kurs yönetıcilerinden aldığımız bilgilere göre hemen her meslek- ten, bilgisayar kurslarına katılan var. Mühendisler, doktorlar var. Bilgisayar dersinden ıkmale kal- mış üniversite öğrencileri bile var. tşyerinde yükselebilmenin yolu- nu "cebine bir serlifika koymakta" görenler de kursların izleyicileri arasında. Küçük ve or- ta büyüklükte işyerlerinde çalısan- lar da bürolanna gelen veya ge- lecek biigisayan kullanmayı öğ- renmek için kurslara katılıyorlar. Bu sonuncular, sadece haar pa- ket programı kullanmayı öğreni- yorlar. Işyeri sahipleri arasında, çalısanlannı bilgisayar kullanma- TEKNOLOJtNÎNBUGÜNÜ VE YARINI Koku alan bilgisayar Bilgisayar kurslanna kaülanlar arasıada gençler çogunlukta. yı öğrenmeleri için kurslara gön- derenlerin sayısı da oldukça faz- la. Ege Üniversitesi Bilgisayar Bö- lümü Başkanı Prof. Oguz Manas- h'ya göre bilgisayar kullanmayı ve programlamayı en iyi öğrenenler, kendi parasıyla kurslara katılan- lar oluyor. Bunlar genellikle bir işte çalışıyorlar ve akşam veya hafta sonu bilgisayar öğreniyor- lar. Üniversitelerdeki kurslara üni- versite öğrencileri büyük ilgi gös- teriyor. Bir kısmı sadece kullanı- mı öğrenirken, büyük bir çoğun- luğu programlama dillerine de- vam ediyorlar. Bu dilleri, ya ders- lerinde kullanıyor ya da kendi mesleklerinin yanı sıra, bilgisayar bilgılerini de ış hayatına "ikinci yetenekleri" olarak sunuyorlar. Bu öğrencilerden baalan, kurs- ları bitirdikten sonra, bilgisayar şirketlerinin pazarlama bölümle- rinde yarım gün iş bulabiliyor. Böylece üniversite öğrenimleri için sürekli bir .gelir dde ediyorlar. Hatta aralarında "sistera operatörü" olarak çalışanlar bi- le oluyor. Tepam bilgisayar şirketinin kurslanna katılan lise mezunu öğ- rencileri ise genellikle "sistenı denetmeni" olarak yetiştiriliyor. "Sistem denetmeni", bir işletirn sistemini biliyor. Muhasebe paket programlan öğreniyorlar. Kurslara ödenen ücretler, çesitli kurslara göre, alınan ders saatle- rine ve ders niteliklerine göre he- men her yerde değişiyor. "Bilgi- sayar ö^rcnmenin fiyatı", 70 bin liradan 2 milyon liraya kadaı uza- nıyor. StRECEK — 5 — İnsan zekâsı, insan düşüncesi, beynin sihirli, büyülü bir ürünü mü? Yoksa birtakım "mekaniz- malann" ürünü mü? Bilgisayarların insana benzer bir "beyne" sahip olup olama- yacaklan tartısmasımn ardında bu sorular yatryor. Marvin Mins- ki, gibi, "bilgisayarian savunan" düşünürlenn, biyokimya ve nö- roloji biliminin verileriyle de doğrulanan görusleri şöyle: Madde ile düşünce arasında bir karşıtlık yoktur. Düşünceyi üreten maddedir. Bir hücrenin canlılığı "özel bir merkez"in de- ğil, binlerce kimyasal mekaniz- manın bir sonucudur. İnsan ze- kâsı da sınirsel bir büyünün de- ğil, aynı mekanizmarun, sıradan hücre parçacıklannın, beyin kim- yasının bir urünüdür. Ohalde? Insan "akhıa" üreten süreçle- rin bir bir belirlenmesi, nörorilar arasındaki kimyasal, elektriksel, manyetik alışverişlenn-iiışkilerin açıklanması, bilgisayarlara da "akli yetenek" kazandırma yo- lunu açmaktadır. Peki, kimine göre 100, kimi- ne göre 150 milyarı bulan beyin hücrelerinin ve bunlar arasında- ki bir o kadar da bağlantının oluşturduğu beynin işleyiş meka- nizması, çözürnlenebilir mi? Yüzlerce bilim adamı, bugün, dünyanın sayılı bilim merkezle- rinde, tam da bu konu üzerinde çalışıyor, kafa yoruyor. Bilgisa- yara "ögrenme yrtenegi" kazan- dınlması için geliştirilen sistenı- ler giderek iyilesiyor. Japon bi- lim adamlan bilgisayarlar için mantık ynriitme biçifnleri oluş- turma çabası içinde. Bugüne kadar bilgisayarian, insan beyninin düsünme süreçle- rinden kesinükle ayıran engeller, çesitli noktalardan "gedikler vemeye" basladı. Japon Ulus- lararası Ticaret ve Sanayi Bakan- Iığı'nın "Neuro-teknologie"yi, sinir ağları teknolojisini, "milli proje" olarak açıklayacağı belir- tiliyor. Japon NEC şirketinin bir "Nöral P C " geliştirdiği açıklandı. Bilgisayarların görme, insan sesini tanıma ve bu sesleri yazılı hale getirme yetenekleri henuz sı- nırlı. Ancak bu yetenekleri hızla gelişiyor. ODTÜ Bilgisayar Bö- Iümü'nden Mehmet Tolan, bil- gisayarların 10 bin kelimeyi an- layacak bir sözcük dağarcığına sahip olduklânnı ve bilgisayarla- ra koku alma özelliği kazandır- ma çalışrmlarının da sürdüğünü belirtiyor. Yanı bilgisayarların pek yakın- da "bunınlan" da olacak. Meh- mtt Tolun'a göre, kromotogra- (i cihazları ile gazlar ve özellik- leri saptanıyor ve ayrıştırılıyor. "Kokular ve koku alma özellik- "sözcük guruplannı tanıma" şeklinde sürdürüluyor. Y. Doçent Mehmel Tolna, tek tek sözcük tanıma konusunda bilgisayarların yuzde 98 başan- ya ulaştığını, sözcük gruplanru tanıma başan oranının ise yüz- de 80'lere kadar yükseldigini be- lirtiyor. Bilgisayarların bu özelliğinin özellikle bankacıhk sektöründe kullanılabileceğini belirten Meb- raet Tolun "buolann Tiirkçele- rini de yazmak mnmkün" diyor. Yapay zekâ konusundaki bü- tün bu gelişmeler iasanıa varlıgı tartışmasını da açıyor. Marvin Minsky "yapay zekâ B ilgisayarların görme, insan sesini tanıma ve bu sesleri yazılı hale getirme yetenekleri henüz sınırlı. Ancak uzmanlar bilgisayarlara koku alma özelliği kazandırma uğraşlarını sürdürüyorlar. leri, ştiphesiz programlanabilir ve bir ara birimle bilgisayara takıla- bflir. Böylece bilginyaıiann bdU koknlan tanıması sağtanır." Japonya'da, robotlara hareket yeteneği kazandıracak progranı- lann yanı sıra sadece koku degil, tat ve sesleri tanıyacak yazılım üzerinde de yoğun çalışmaiar sürdürülüyor. Bilgisayarlann kelimeleri anla- malanna özel bir önem veriliyor. Amerikalı bilgisayarcı ve düşü- nür Minsky, makinelenn kelime- lerin anlamlarını eninde sonun- da çıkatacaklannı ve kendi ken- dileriiti programlayabileceklerini söylüyor. Ses tanıma çalışmala- n "tek tek kelimeleri tanıma" ve araştırmalannın nispeten yavas olması iyi. Düşunün, hemen bi- zimle aynı olan bir makine yap- sak, insanoğlu bir var oluş şoku- nagirebilir." görüşünde. Ancak, günumüz akıllı maki- nelerinin, görme, ses, konuşma, tanıma, vb. gibi özellikler kazan- rna ruzuıın son derece artması sa- nınz Minsky'nin "insana biraz zaman tanıyahm" iyiniyetli yak- laşımını bile boşa çıkartabilir. Insandan çok üstün hesapiama yeteneğinin yanı sıra insana öz- gü diğer nitelikleri de edinmeye baslayan bilgisayarlarda "ya$an beUrtJleri" çoktan görüldü bile. StRECTO Türkiye'de hemodiyatiz makinesine ihtiyaç duyan yaklaşık 10 bin kişiden, ancak yüzde 10'u tedavi görebiliyor Böbrekhastalannın makine sancısıGÜNDÜZ İMŞİR Kronik böbrek hastasının evi- nin telefonu gecenin sessizJiğinde aniden çaldı. Telefonu açtığında diğer ahizeden doktonınun sesi- ni duyunca irkildi. "Yoksa bek- lediğira haber mi?" diye geçirdi içinden. Soru sormaya bile cesa- ret edemezken, hastane doktoru- nun "Size uyan böbrek bulundu. Hemen hastaneye gelin. Ameliyat olacaksınız" sözleriyle kalbi du- racak gibi oldu. Bu sözler yeni bir yaşam yeni bir gelecek demekti... Yukandaki olay bugün herhaıı- gi bir Avrupa ülkesinde yaşayan kronik böbrek hastası için artık mucize değil. Yıllar öncesinden verilen organ nakline ilişkin eği- timin sonucu, gün geçmiyor ki bu ülkelerde bir organ nakli gerçek- leşmesin. Ancak söz konusu ülke Türkiye oldu mu organ nakline gelinceye kadar olan zincir için- de bir dizi engel mevcut. Bu en- gellerın başında hiç şüphesiz ki yapay böbrek makinelerinin ek- sikliği geliyor. Sayılan her yıl 3000 kadar artan ve bugün on binlercesi yaşamak için direnen kronik böbrek hastaları olanak- lar ve imkânsızlıklar kaosu için- de yetersiz yapay böbrek makine- leri peşinde koşuyor. Bugun nüfusu 7 milyon olan ts- tanbul'da bile sadece 153 yapay böbrek makinesi mevcut. Bu ma- kineler Haydarpaşa Numune Hastanesi'nde 6, Göğüs Cerrahi Hastanesi'nde I, Çapa Tıp Fakül- tesi'nde 19, Cerrahpasa'da 22, Marmara Üniversitesi'nde 10, SSK İstanbul Hastanesi'nde 19, Istanbul Organ Nakli Yanık Te- davi Merkezi'nde 21, İstanbul Ren Mad'da 10, Tepebaşı Vatan Hastanesi'nde 10 ve Böbrek Sağ- lığı ve Diyaliz Merkezleri'nde 35 olarak yer alıyor. Oran Türkiye çapında incelene- cek olursa özel kurumlar da da- hil olmak üzere 57'si faal durum- da bulunan 64 hemodiyaliz mer- kezindeki makine sayısı 675. Bu makinelerin yer aldığı il sayısı ise sadece 30. Bu oran bir başka de- yisle üremili (kronik böbrek has- talannın) "Azrail'le köşe kapmaca" oynarcasına ilden ile sıra peşinde koşturmalarını da be- rabeirinde getiriyor ki bu koşuş- turma zaman zaman "birisi ölse de sırasını alsam" beklentisine da- hi dönusebiliyor. Yasamlanru sür- dürebilmek için haftada en az 3 gün yapay böbrek makinelerine bağlanma şansını elde edebilen hastalar içinde diğer bir engel, te- davinin hayli pahalı oluşu. Maki- nelere bağlanmanın ücreti SSK hastaneierinde yan malzemeleriyle birlikte seansı 90 bin lira olarak belirlenirken, özel kurumlarda 250-300 bin lira sjrurına kadar eri- SSK tstanbul Hastanesi'nde, yıllardır hemodiyaliz cihazıaı baglt olaruk yasa>nn hastalar ruhsal yönden de yıpranıyoriar. şebiliyor. Bu tedaviyi hasta agsın- dan pahalı hale getiren ise maki- ne fiyatlannın ötesinde her seans- ta bir kere kullarulıp atılan çözelti, arter ven setleri ve iğneler. Uzmanlar hemodiyaliz makine- sinin görevini hastanın kanını çok ince zarlardan oluşan bir sistem aracılığıyla süzerek hasta için böbrek göre\i yapması olarak acıklıyorlar. Haftada 3 kez 3-6 sa- at arası bu makineye bağlanan hastalar, böbrek leri hiç çahşma- sa dahi vaşamlarını sürdürebili- yor. Yapay böbrek makinelerinin bunca önemli işlevine ve fiyatla- nnın 15-20 milyon lira arasında değişmesine karşın SSYB istatis- tiklerine göre halen 271 hemodi- yaliz makinesine ihtiyaç var. Bu da beraberinde, bu makinelerden 5 hastadan birinin faydalanmasını getiriyor. 1 milyon kişiden 122'sinin dü- zenli hemodiyaliz tedavisine ihti- yaç duyduğu varsayılan Avrupa standartlanna göre düzenli teda- vi gören hasta sayısı Belçika'da milyonda 237, İspanya'da 213, Yugosiavya'da 134 kişi. Bu ra- kam Türkiye'de ise milyonda 13'e iniyor. 1984 yılında Türkiye'de 6500 hastanın diyaliz tedavisi ol- ması gerektiği hesaplanmıştı. Bu sayıya her yıl 2500 hastanın eklen- diği düşünülürse. ülkemizde bu- gün 10 bin kişinin diyalize ihtiyaç duyduğu ortaya çıkar. En iyimser yaklaşımla tedavide 1000 hastanın bulunduğunu dü- şünsek bile, ihtiyacın ancak yüz- de 10'u karşılanıyor demek. Konunun çok boyutlu özeiliği- ni dikkate alarak gittiğimiz SSK İstanbul Hastanesi'nde, yapay böbrek makinelerinin yer aldığı odalan gezerken yaşamanın di- renmek demek olduğunu bir kez daha görme fırsatını bulduk. Ken- disini bir anlamda kronik böbrek hastalanna adamış 13 yıllık hem- şire Şefkat Bulul'la merkezi gezer- ken konuştuğumuz her hasta, bir gün organ naklinin kendisine de uygulanma şansını elde edebilece- ğine yürekten inanmıştı. Hastalar- dan kimi en yakınlan anne ve ba- balannın doku uyuşmazlığı kar- şısında bile ümitlerini yitirmemiş. Yaşamlannda herhangi bir gün bu mutlu haberi duyacaklanıu ümit ederek yıllardır bu yaşam makinelerine gidip geliyorlardı. Semra Tombil henüz 22 yaşın- da. Hastalığını ilk kez ellerinin şişmesiyle farketti. Ellerindeki şiş- lik ilerleyip yüzünde de belirince koştuğu hastanede yapılan testler- den kronik böbrek hastası oldu- ğunu öğrendi. Bir yıldır yapay GÜNÜMÜZDE BÖBREK TRANSPLANTASYONU Organ bağışı yaygınlaşıyor Prof. Dr. MEHMET HABERAL tnsanlık tarihi boyunca bilim adamlarının temel ilgi odaklarından birisi olagelen sağ- hk sorunu, tıp alamndaki çalışmaları moti- ve etmiş ve buna paralel olarak da yeni bir teknolojinin gelişmesine yol açmıştır. İnsan yaşamını tehdit eden en önemli has- talıklardan birisi de "kronik böbrek hastalıgı" olagelmiştir Bugun artık, kronik böbrek hastahklannın sayısı ne yazık ki tum dünyada ve ülkemizde giderek artmaktadır fakat başan ile tedavi edilebilmektedir. Böb- rek yetmezliği olan kimselerin, yaşamlannı devam ettirebilmeleri için 2 tedavi yöntemi mevcuttur. Bunlardan birisi "Diyaliz" diğe- ri ise "Traosplantasyon*'dur. Ülkemizde bugün hemodiyaliz merkezle- rinın sayısı 64'tür. Bu 64 merkezdeki maki- ne sayısı 675'tir. FaaJ olan 57 hemodiyaliz merkezındeki yıllık ortalama diyaliz sayısı 256.284'tür. Bu sayı elbette kronik böbrek hasta sayısı gözönüne alımrsa yeterli değil- dir. Çünkü ülkemizde her yıl ortalama 3000 kişi (milyonda altmış) yeni kronik böbrek hastası olarak topluma katılmaktadır. Ne var ki birçok imkansızhğa rağmen kısa bir su- rede bugün gelinmiş olan nokta hiç-de kü- çümsenmemelidir. ArtıkJtronrk böbrek has- taları gunlerce sıra befe*crrfeden tedavi ola- bilmeVtedir. Oysa hastayı tamamiyle normal yaşamı- na döndürmesi ve günümüzde artık bu ame- liyatlardaki başan oranının oldukça yüksek olması gibi nedenlerle tüm böbrek hastala- rı transplantasyon uygulamasını tercih et- mektedirler. Transplantasyon, ilaçla tedavisi mümkün olmayan hasta doku, organ veya organlann yenileri ile değiştirilmesi anlamına gelir. Transplantasyonda karşılaşılan en önemli so- run "böbrek temini" sorunudur. Kronik böbrek hastalannın ihtiyacı olan böbrek, canJı veya tıbben ölen donörlerden temin edi- lir. Canlı donörler dendiğinde sadece birin- ci veya ikinci derecedeki akrabalar arası ya da eşler arası nakil kastedihnektedir. Tıbben ölmüş vericiden nakil ise beyin ölü- münün gerçekleşmesiyle mümkün ol- maktadır. Ülkemizde bugün II transplantasyon mer- kezinde (Ankara, îstanbul, Izmir, Antalya ve Adana olmak üzere), değişik organlann nakli yapılabilmektedir, fakat en çok böb- rek transplantasyonu uygulanmakta ve trans- plantasyonda kullanılan böbreklerin yakla- şık «fo^'ı birinci veya ikinci derecedeki ak- rabalardan temin edilmektedir. Toplumumuz gun geçtikçe "organ bagışı" konusunu benimsemekte her gun pek çok kimse bağış, konferans ve çesitli bilgi akta- rımı talepleriyle merkezlerimize başvurmak- tadır. böbrek makinesi seanslanyla ya- şıyor. Tek düeği organ nakli için kendisine gerekli olan böbrek. Bu dileğini bize tekrarlarken aynı hastalığa sahip insanlar için de ya- pay böbrek makinelerinin çoğal- masını istiyor. Çünkü, diyor Sem- ra Tombil, "Kendim bu sansı el- de edene kadar nice hastamn b« u^orda can verdifini gördttaı. Her ölüm baberiyle biraz da ben oldüm.'• Koğuşun Muzaffer Ablası da yapay böbrek makinesine bir ömür vermiş böbrek hastası. Di- le kolay son 7 yılını, hiç aksat- maksınn haftanın üç gününü sa- atlerce makineye bağlı geciren Muzaffer Ertekin 57 yaşındaydı ve yasama bağülığından hiçbir şey kaybetmemişti. Yapay böbrek makinelerinin yaşam için bir şans olduğunu vurgulayan Muzaffer Ertekin, bir yedi yıl daha beklese de yeni bir böbreğe kavuşmanın hayaliyle yaşadığinı belirtiyor. Yapay böbrek makineleriyle il- gili olarak ABD'de kurs da gör- müş olan Şefkat hemşire, sohbet esnasında hastalarla ilgili olarak ruhsal tedavi eksikliğinin üstünü de ısrarla çiziyor. "Yıllardır ma- kineye bağlı yaşayan birçok has- tanın ruhsal yönden hayli yıpran- dıklannı gördnm. Yetkililer bn konuya mabakkak efilmeiOer" diyor. İnsan yaşamını tehdit eden önemli hastalıklardan biri olarak kabul edilen kronik böbrek has- talığı Dünya Sağlık Teşkilatı ve- rilerine göre bütün dünyada artıs gösteriyor. Ancak bu hastalığın başan ile tedavi edilme olanağı- nın bulunuşu, bir noktada tıp dunyasını rahatlatan bir faktör. Türkiye'de ise bu sorun boyutla- narak önemini sürdürüyor. Ko- nuyla ilgili görüşünü aldığımız SSK tstanbul Bölge Müdürü Mü- cahit Atraanoglo, kronik böbrek hastalığının artış gösterdiği fikri- ne katılmıyor. Atmanoğlu, eski- den teşhis ve tedavi olanaklarının çok güçlü olmaması nedeniyle bu hastalığın varhğırun her zaman saptanma olanağı bulunmadığma dikkari çekerek şunlan söylüyor: "Bir kere herkes bilmeJrdir ki hemodrvaliz makineleri tedavi edi- ci bir jöntetn degildir. Konunun özünde transplantasyon gerçegi vardır. Bu makinelerin savısının «rtışı da sorunu bülönûyle çöz- müyor. Bu konuda yetişmiş ekip sayısı azdır. Biz SSK biinyesinde yapay böbrek makinderini mzme- te sunmoş ilk ha»taneyiz. Ancak iki vardivı halinde hastalara hiz- met verebiHyoruz. Üçuncü bir var- diya $ansı eleman yetersizligi ne- deniyle mümkun degil. Bence ma- kine sayısının artışı kadar, çok sa- yıda ekibin yetiştirümesi de gere- kiyor." UMartTtp Bayramı Uutlandı Haber Merkea — 14 Mart Tıp Bayramı dün düzenlenen tören ve toplantılarja kutlandı. Ankara 1 da Gülhane Askeri Tıp Akademi- si'nde (GATA) düzenlenen tören- de konuşan Cumhurbaşkaru Tur- gul Özal, cemiyetleri gelıştirenin ideolojiler olmadıgını, inanmış insanlar olduğunu savunarak, "Batı ile nıtkayese edildifinde çok geri oldugumuz görulüyor, başka alanlarda da çok geriyiz" dedi. Başbakan Yıldınm Akbu- Int da dun yayımladığı mesajın- da "geliştnişlik düzeyinin, insan sa|lıfiına verilen öaemle gösterildlgini" belirtti. Dün, Tıp Bayramı dolayısıyla bir basın toplantısı düzenleyen SHP Genel Başkanı Erdal tnönü ise genel sağlık sigortasını eleştirerek bu- nun Türkiye'nin sağlık sorunla- nna yeterli ve gerçekçi bir çözürr getiremeyeceğini savundu. DYP Genel Başkaru Saleyman Demi- rei de yayımladığı mesajıudd, "ülkenin imkânlannın, sağlık şüBce. Kamu da vatandaşUn al- dığı parayla yatınm yapıyor, ya- ni sonuçta para vatandaşın cebin- den çıkıyor" diye konuştu. Türkiye'nin pek çok alanda oi- duğu gibi son yıllarda sağlık ala- nında da büyük atüımlar gerçek- leştirdiğini savunan Özal, "GSMH'nin yüzde 5'ini sağlıga ayıralun diyorsunuz. Gelişmiş ül- keler yuzde 10 ayınyor. Ama on- lann kişi basına düşen milli ge- lirieri de yiüuek, onlar sağlık ala- mndaki atılımlannı böyle bir re- fan seviyesine ulaşbktan sonra gerceklestirdUer" diye konuştu. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakaaı tmren Aykut ise doktoı- lann ve diğer sağlık personelinir» "büyıik fedakârlık" gösterdiğini belirterek kendilenni takdir etti- ğini söyledi. Dün 14 Mart Tıp Bayramı do- layısıyla tstanbul, tzmir ve öteki kentlerde de törenler düzenlendi. Izmir Atatürk Kültür Merkezi'n- de yapılan törende konuşan tzmir Ankara'da, Gülhane Askeri Tıp Akademisi'nde düzenlenen törende konuşan Cumhurbaşkanı Turgut Özal, 'Batı ile mukayese edildiğinde birçok alanda çok geri olduğumuzgörülüyor' dedi. hizmetlerinin daba iyi görnlme- sine teksif edilmesi gerektigı"ni kaydetti. Tıp Bayramı Ankara'da Gülha- ne Askeri Tıp Akademisi'nde (GATA) düzenlenen bir törenle kutlandı. Törene Cumhurbaşka- nı Turgut Özal, TBMM Başkanı Kaya Erdem, Başbakan Yıldınjn Akbulut, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necjp Toramtay, Sağ- lık Bakanı HaHl Şıygın ile üst dü- zeyde askeri yetkililer katıldılar. Törenin açılış konuşmasını yapan GATA Komutanı Tümgeneral Şarlak, mevcut tıp fakttltelerinin sorunlanmn çözümlenmedigi bir dönemde öğrenci sayısının arttı- rılmasımn ileride son derece ye- tersiz hekimlerin yekişmesine ne- den olacağını söyledi. Ankara Tabiç Odası (ATO) Başkanı Selim Ölçer ise sağlık alamndaki mevcut uygulamalar» eleştirdiği konuşmasında, " E t e r partizan örgiitienmeier yerine ka- tılım mekinazmalanmn geçerli oldugiı demokratik bir orttm ya- ratılırsa soronlann çofu çöramlenir" dedi. Meslekte 45 yıhru dolduran hekimlere Özal, Erdem ve Akbulut tarafmdan plaketleri verildi. Cumhurbaşkanı Turgut Özal da yaptığı konuşmada, özellikle ATO Başkanı Ölçerin sağlık sis- temine getirdiği eleştirileri yanıt- ladı. Her şeyi devletten bekleme anlayışınm yanlış olduğunu kay- deden Özal, "Bu, kolay bir dü- Tabipler Odası Başkanı Prof. Dr. Orhan Süren, hükumetten sağlık alamnda bir düzeltme yapması- nı beklemenın hayal olduğunu söyledi. Süren, genel bütçeden sağlığa aynlan paya "insar* di- yerek, "Bu konuda tek cözümün erken secimle gelebilecegini" savundu. Erzurum'da düzenlenen tören- de konuşan Tıp FakUltesi Deka- nı Prof. Dr. Sebabat Kot da dev- letin hiçbir sorunu göze almadan, öğrenci kontenjanlarım arttırma- sını eleştirdi. Cumhurbaşkanı Turgut özal dün gece eşi Semra Özal ile bir- likte Gülhane Tıp Akademisi (GATA) tarafından Ankara Hil- ton'da düzenlenen Tıp Balosu'-. na katıldı. Baloya eski Cumhur- başkanı Kenan Evren de kızı Mi- ray Göksu ve damadı Maksut Göksu ile birlikte geldi. Geceye Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necip Torumtay ve eşi Tttrkaa Torumtay, kuvvet komutanlan ve eşleri, Ankara Valisi Saffel Ankan Bediik de katıldılar. Cumhurbaşkanı Özal'ın balo salonundaki yerini almasından sonra basın mensupları salondan çıkanldılar. Televizyon, buzdolabı, tablo ve benzeri armağanlann bulun- duğu bir çekilişin de yapıldığı ba- loda, Yüksel üzel, Tülay Saygın, Nur Ertürk, Mehmet Ali Erbil ve Çiğdem Tunç program yaptılar.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle