02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
15 MART 1990 HABERLERİN DEVAMI CUMHURÎYET/17 Başkan Gorbaçov. (Baştarafı 1. Sayfada) • araçları üzerinde kişisel mülkiyet hakkı do- "ğuyor. Böytece öze! kişiler, şirket ve fabrika sahibi olabilecekler, işçi çalıştırabilecekler. Siyasal alanda partinin iktidar tekelinden : vazgeçilmesı, ekonomik alanda ise özel mül- . kiyet hakkının kabul edilmesi, Sovyetıer Bir- .liği'nde gerçekten bir dönüm noktasını vur- guluyor. Böylece 70 yıllık totaliter bir sistem sona eriyor, çoğulcu bir sisteme kapı açılı- •yor. • Halk Temsilcileri Kongresi'nde olumlu oy -kullanan Buriatsky admdaki bir milletvekili, '."Bu, Batı siyasal sistemi yolunda ilk adım" demiştir. Leninist sistemin sona erdiği ve ço- ğulculuğa adım atıldığı kesin; ancak bu ço- •ğulculuğun ne gibi özellikter taşıyacağını söylemek ise biraz erken olabilir. 3) Sovyetler Biriiği Halk Temsilcileri Kong- resi'nin onayladığı üçüncü önemli karar, ül- kede başkanlık sistemine geçilmesi ve baş- kanın -yani Gorbaçov'un- geniş yetkilerle do- natılmasını içeriyor. Burada ilgınç olan nokta, yukarıdaki ilk iki kararı kolayca almış olan Halk Kongresi'nin, başkanlığın yetkilerini uzun uzadıya tartışmış olmasıdır. Bu tartışmaların temelinde yatan, Gorba- çov'a tanınmakta olan yetkilerin olağanüs- tü genişliğidir. Bundan böyle Sovyet Başka- nı, Yüksek Sovyet'ten geçen yasaları veto etme, yasa gücündekı kararnamelerle ülkeyi yönetme, seferberlik ve savaş ilanı gibi tüm yetkilere sahip oluyor. Böylesi yetkilen elinin altında bulundura- cak olan Gorbaçov'a süper başkan demek herhalde bir gerçeği yansıtacaktır. Son derece nazik bir geçiş döneminde sü- per başkanlık, Gorbaçov'un bilinçli birterci- hi otmalıdır. 70 yıllık ekonomik ve siyasal dü- zeni altüst etmekte olan Sovyet liderinin, an- cak "tek adamlık"\a bu ağır işin altından kal- kabileceğine inandığı söylenebilir. Bir yandan olağanüstü ekonomik güçlük- ler, öte yandan yüzleri bağımsızlığa dönük milliyetçi hareketlerin önlenemeyen yükse- lişi, —örneğin Litvanya'nın bağımsızlığını ilan etmesi— Gorbaçov'u gittikçe daha çok sıkıştırmaktadır. Özellikte ekonomideki sıkin- tılar, Gorbaçov'un halk nezdinde popülari- tesini olumsuz yönde etkilemektedir. Onun için denilebilir ki: Daha radikal ön- lemleri zaman yitirmeksizin alabilmek için, bu denli geniş yetkilere sahip olmayı gerek- I) görmüştür Gorbaçov; bu yolla, hem parti hem de parlamento içindeki muhalefeti sol- layabilecektir. Evet, ülkesinde tarihi yeniden yazmaya devam ediyor Mihail Gorbaçov; hem de so- luk soluğa... Hükümette çekişmeANKARA (Cumhuriyet Büro- su) — 30 bakanlı Yıldınm Akbu- lut hükümeti, bakanlar arasında- ki görüş ayrıhklan ve görev alan- lanrıın iç içeliği nedeniyle çekiş- melere sahne oluyor. Bakanlann karşüıklı engellemelere varan gi- rişimlerinin yanısıra, bakanlıkla- n ilgilendiren konularda doğru- dan Cutnhurbaşkanı Turgut Özal'a bilgi aktanlması da sorun- lar yaratıyor. Mesut Yılmaz'ın Dışişleri Ba- kaıüığı'ndan istifa gerekçeleri ara- sında yer alan bazı bakaniann dış politikalar konularmdakı açıkla- malarının yarattığı rahatsızlığın yanı sıra Devlet Bakam Mehmel Yazar'a bağh Basın-Yayın ve En- formasyon Genel Müdürü Kaya Toperi'nin Cumhurbaşkanlığı Ba- sın Sözcülüğü grevini üstlenmesi de hükümet ıçi "çarpıklıklar" ara- sında gösteriliyor. Akbulut'un Iran gezisi sırasın- da kendisine vekâlet eden Devlet Bakanı Mehmet Keçeciler'in Ba- kanlar Kurulu'nu toplayamama- sı, sorunlann bir başka boyutunu oluşturuyor. Bu arada bakanlar arasında gö- rüş birliği sağlanmadan gecikmeli çıkarılan sözleşmeli personel ka- rarnamesi de çalışanlar arasında sorun yarattı. Akbulut kabinesi içinde ortaya çıkan bazı somut tartışma konu- Iarı şunlar: — Ayasofya'nın ibadete acılma- sı konusu taroşılırken, hükümet içinde liberal bak?nlar ve muha- fazakârlar iki ayn görusün tem- silcileri oldular. BAŞKENT'TEN AHMETTAN Güven Bunalımı Iranlıya 6 sır dolu'saldırı AHMET TAN ANKARA — Türkiye ile Suri- ye arasında ciddi bir güven buna- lımı yaşanıyor. Bu bunalım grafığinin Şam'da- ki ucu, 13 Ocak 1990 günü Ata- türk Barajı'nın su tutması nedeni ile yukselmeye başlanuş, Ankara- daki ucu ise son cinayetlerle tır- manısa geçmişti. İki ülke arasında kökü tarihe dayanan karşılıklı kuşku havası zaten öteden beri var. Suriye'nin bilgisi ve koruması altındaki kamplarda eğitildiği bilinen terö- ristlerin eylemleri Ankara'mn bu kuşkularını pekiştiriyor, canlı tutuyor. Aynı biçimde, Türkiye'nin coğ- rafyası, ekonomisi, askeri varlığı ve özellikle her yıl bir milyonun üzerinde artarak büyüyen nüfusu, Suriye'nin Türkiye'ye çok ihtiyat- la bakmasına yol açıyor. Dünya- nın en iddialı projeleri arasında sayılan GAP'ın hızla ilerlemesi, Türkiye'nin sulama ve tarımda bölgesel ustünlüğü ele geçireceği olasüığı bu güvensizliği daha da arttırıyor. Bu karşılıklı güvensizlik her PKK katliamından, her terör ola- yından sonra yoğunlaşıyor. • Türkiye'nin elinde bu konuda Suriye'yi suçlu ilan edecek kesin deliller var rnı? Bu soruya Ankara'da hiçbir yet- kili "evet" demiş değil. Yalnızca ciddî dayuırrtardam sfermıtsfeeh'r-* tilerden söz ediyorlar. Nedir bu belirtiler? Bir bakan şöyle diyor: "Bekaa vadisinde kuş nçurtma- yan Suriye'nin. buradaki kamplar- da yetisenlerin ne yaptıklannı bil- memesine imkân yok. YeÜşen te- röristler Türkiye'ye girip cinayet işleyip geri kaçıyorlar." Buna karşılık Suriye'nin Anka- ra BüyükelçUiği yetkilileri ise şöyle diyorlar: "Biz gtiney sınınmızda ölüm kalım savaşı veriyoruz. Bu arada sizinle olan sınırlanmızı koruya- mıyoruz. Siz eger şikfiyetçi iseniz kendi sınınnıza bâkim olnn. Biz sizi size karşı koruyamayız." Bu "iki yanlı monolog" iki ül- kenin diplomatlan arasında yülar- • Işadamı (Baştarafı l. Sayfada) başında da ekonomi gelir. Gerçi bugün parlamentoda gerekli oy çoğunluğuna sahip bir hükümet var, ama yine de güçlü bir yöne- tirn ve otorite boşluğu ortaya çı- kıyor. Bu durumda yapılabilecek iki şey var. Biri hükümetin mev- cut kadrolarla soruna sahip çık- ması, ki bu zor görünüyor. îkin- cisi de 26 Mart yerel seçimleri son- rasında ortaya çıkan rnilli irade- nin parlamentoya yansıtılmasıdır. Bir etken genel seçime gidilmeli. Nuh Kusçuhı (Istanbul Ticaret Odası eski Başkanı): Parlamento- nun dışında olan bizlerin böyle bir çağn yapması havanda su dovtnek gibi bir şey. Yaptınm gücümüz yok. Seçime zorlama parlamento- dan olmalı. Onu da muhalefet partileri yapıyorlar. Adam bir kere ruhsat almış, bu ruhsatın geçerli- lik tarihi de beş yıllık. Ekonomik birimler olarak bizim bunu ken- di aramızda tartışmamız Türkiye 1 yi bir genel seçime götürmez. Ka- rarı verecek olan parlamentodur. Bu kavgayı parlamentonun dışına çıkarmarun ve kavganın içine biz- leri sokmanın yararını ben göre- miyorum. Zaten benim sozüm dinlense ekonomik konularda dinlenirdi. Ekonomik konularda dinlenmeyen söz siyasi konularda neden dinlensin? Ama ekonomik istikran temin etmek için politik istikrann getirilmesini de haklı gö- rüyorum. Ali Coskun (TOBB Başkanı): Turkiye"de şu anda sosyal barışa gereksinim duyuluyor. Sosyal ba- rış da toplum kesimlerinin karşı- lıklı çıkarlanna saygılı davranma- lanyla sağlanabilir. Ekonomik fa- aliyetlerin sağhklı olabilmesi için emek, sermaye ve girişim gücünün dengeli ve iyi ilişkiler içinde olma- sı gerekir. Sosyal barışın en ağır- UJ;lı noktasını işçi-işveren ilişkileri oluşturur. Kavgacı bir üslup yeri- ne uzlaşmacı bir yaklaşım, ama doğrudan yana bir Uslup bizim de seçtiğimiz bir yöntemdir. Demok- rasi Turkiye için vazgeçihnez bir yönetim şeklidir. dır sürüp gidiyor. Ancak iki ülke başka bir coğ- rafya parçasına taşınmadıkça bir- likte yaşamak zorundalar. Konı- şulararası sorunlann çözümünde savaşmanın çözüm olmadığıru tran ve Irak karşılıklı kanıtladılar. Türkiye'nin Suriye'yi, Irak'ı ve tüm çevre Arap ülkelerini içine alan Barış Suyu projesi, karşılıklı guven ortamı yaratacak bir giri- şimdi. Bu ülkelerin su boru hattı ile birbirlerine bağımlı küınmalan bölgedeki güvensizlik duyguları- m dağıtacaktı. Projenin maliyeti 22 milyar dolardı. Bu pararun Su- udi Arabistan, Körfez ülkeleri da- hil on dolayında ülke arasında belli oranda paylaşımı öngö- rülmüştü. Bölge tarihinde ilk kez bu öl- çekte ve kapsamda bir işbirliği önerisi ortaya konulmuştu. Bu ne- denle projenin kendisinden çok, yaratacağı dayanışma ve diploma- tik boyut önemli idi. Ancak biraz da özal iktidannın acdeciliğinden, bölgede gerekli ve yeterli ön atmosfer oluşturulma- dan konu gündeme getirildi ve proje Araplar tarafından bir "sn mtselesi" olarak algılandı. Dışiş- leri Bakanlığı yetkilileri, Kadda- fı'den Saddam'a kadar tek tek Arap liderlerinin ayaklarına gide- rek konuyu anlamklan halde Ba- nş Suyu projesi buharlaşmaya yüz tuttu. Bu buharlaşmad^ Surrye ve ote- fei ArapTiIketen iîe yaşanan güven bunalımının payı büyük. Şimdi Türk dış politikasının Arap boyu- tunu gözden geçirme zamanı.. (Baştarafı 1. Sayfada) Mücahitleri" örgütiinün lideri Mesut Rajavi, saldırıya uğrayan üç kişinin "örgüt mücahiti" oldu- ğunu belirtti. Rajavi, Cumhur- başkanı Turgut Özal'a çektiği telgrafta, "OUydan tstanbul'daki İran diplomatlannın sorumlu ol- dutunu" ileri sürdü. İçinde, Bağdat'a gidecek olan 17.00 uçağı yolcusu Parvin Fara- nian (30) adlı Iranlı kadın ile ken- disini yolcu etmek üzere eşhk eden aynı uyruklu Muhammed Tagni (37) ve Muhammed Rıza Akhvan- jan'm (32) bulunduğu 34 JFA 03 plakalı Doğan marka özel otomo- bilin yolu, dün saat 16.00 sırala- nnda Çobançeşme havalimanı kavşağı girişinde plakası belirle- nemeyen koyu renk, Doğan mar- ka bir araç tarafından kesildi. Edinilen bilgiye göre, içinde dört kişi bulunan otomobüden inen si- lahlı iki kişi, İran rejimi aleyhın- de faaliyet gösteren "Hallun Mü- cahitleri" örgütüne mensup ol- duklan belirtilen üç tranlımn bu- lunduğu araca yöneldiler. Bu sı- rada otomobüden inen üç tranlı kaçmak istedi. Ancak silahlı ki- şilerin açtı|ı ateşte, karaciğerine tek kurşun isabet eden Muham- met Rıza Akhvanjan ağır yaralan- dı. Diğer iki Iranlı, Muhammed Tagni ile Parvin Faranian kaça- rak olay yerinden uzaklaştılar. Iranlılann kacarken silahlı saldır- ganlara, "Humeyni'nin teröristleri" diye bağırdıkları oğ \ YARALI — Rıza Akhvanjam olarak kaldınldığı Yeşilköy Inter- national Hospital Hastanesi'nde ameliyata alındı. Üç lranlının Aksaray'daki bir yakmlarının yanında yaklaşık bir aydır rrusafir olarak kaldıklan öğ- renildi. Tahran Üniversitesi'nde Diş Hekimliği öğrenimi gören Parvin Faranian'ın 17.00 uçağı ile Bağdat'a gideceği, Tahran Üni- Bakanlıgı'nca hazır- lanan Sag-Kur yasa taslagı hükü- met içinde eleştiri aldı. Özellikle Çalışma ve Sosyal Güvenlik Baka- nı tmren Ayknt, SSK primlerinin kuilanımı konusunda getirilmesi öngörülen düzenlemelere karşı çıktı. Saglık Bakanı Halil Şıvgın konuyla ilgili Cumhurbaşkanı Turgut Özal için mülrJvizyon gös- terisi düzenlerken, Bakanlar Ku- rulu da taslagı incelemek üzere dört bakandan oluşan bir korais- yon kurulmasını karariaştırdı. — Bezm-i Âlem Üaiversitesi- ne Bilkent gibi ayncaltklar tanın- masına karşı çıkan Milli Eğitim Bakanı Avni Akyol'un bakanlı- ğında yapugı tayiıUer hükümetin versitesi'nde sosyolog olduğu öğ renilen Muhammed Rıza Ak- hvanjan ile mühendis Muham- med Tagni'nin ise kendisini yol- cu etmek üzere eşlik ettikleri be lirtildi. Yetküiler, olay yerinde yapılan in- celemelerde uç adet 7.65 mm, ikı adet 9 mm çapında boş; bir adeı de 7.65 mm çapında dolu kovan bulunduğunu açıkladılar. Bağdat'ta karargah kuran ve İran'daki mevcut rejime karşı mücadele eden "Halkın Mücahitleri" örgutünün lideri Mesut Rajavi, olayın duyulması üzerine dün gece Cumhurbaşka- nı Turgut Özal'a bir telgraf çeke- rek, saldırganların yakalanması- nı istediğini bildirdi. Dün gece 02.30 sıralarında Bağdat'tan ga- zete bürolanna teleksle geçilen açıklamada, "Saldırı için direkl olarak İstanbul'da bulunan tran Başkonsoloslugu yelkililerinin emir verdikJeri" ileri sürüldü. Ttiketici hakkı (Baştarafı 1. Sayfada) "Türkiye giderek bir tüketim toplumu olmaya yönelmektedir. Türkiye de çok uluslu şirketlerin ve buna benzer kuruluşlann etki alanı altında girmektedir. Türki- ye'deki tuketiciler de dünya tüke- tim külturunden nasibini alıvor." Rhoda Karpatkın 1985 yılında BM'nin tüketiciyi koruma konu- renildi. Saldırganlann ise olay ye- sugda bir rehber yayımladığıru, rinderl aynı araçla uzaklaştıklan bunâTTürkiye'nin de imza attığı- kaydedildi. nı belirterek "Burada dünyanın Saldında yaralanan, Muham- her tarafında tüketicilerin yarar- med Rıza Akhvanjan, ağır yaralı lanmalan gereken asgari haklar yer alıyor. Bu rehber bir yol gös- terici. Türkiye de bunu kabul et- miş durumda" dedi. Bu rehber- deki asgari haklardan Türkiye'de- ki tüketicilerin yararlanıp yarar- lanamadığına ilişkin soruya Kar- patkin, "Kesin bir cevap vere- mem. Ancak hükümetin yapma- sı gereken, bu rehberi alıp mev- cut yasalan, yonetmelikleriyle kı- yaslaması ve eksiklerini tamamla- masıdır. Bir inceleme yapmadım ama Türkiye'nin minimum stan- dartlan karşılayacak düzeyde ol- madığına inanıyorum" yanıtını verdi. muhafazakâr kanadınca yogun biçimde eleştirildi. — Yayulan vine muhafazakâr- larca eleştirilen TRT'yi ilgili Dev- let Bakanı Mehmet Yazar, 'denet- leme mekanizmaları çalıştınlıyor' sözleriyle savundu. Ekonomik konular Ekonomik konularda hükümet içi sorunlar Akbulut kabinesinin açıklandığı ilk günlerde başladı. DPT'den sorumlu Devlet Bakanı Işın Çeiebî ilk görev dağılımında Yüksek Planlama Kurulu üyeliği- ne alınmadı. Daha sonra yapılan bir düzenlemeyle kurul üyesi ol- du ve eski tarihi YPK kararlarmı imzaladı. Hukumet içinde daha sonra or- taya çıkan ekonomik sürtüşmeler de özetle şöyle oldu: — Maliye ve Gümrük Bakanlı- ğı arahk ayı içinde bazı vergi ka- nunlannda degişiklik tasansı ha- zırladı. Tasan TBMM Başkanlı- ğı'na sunulurken, Çahşma ve Sos- yal Güvenlik Bakanı tmren Ayknt kendisine bağlı SSK ve Bağ- Kur'un prim alacaklannın vergi borcu gibi kabul edilerek Maliye tarafından tahsiline karşı çıktı. Bu konudaki göriisiinü TBMM'ye ya- zılı olarak bildirdi. Diger eleştiri- ler de dikkate almarak TBMM Plan ve Bötçe Komisyonu günde- minde askıya alındı. — Devlet Bakanı Güneş Taner tarafından haarlatılan ithalat re- jimi karannda yaş meyve ve seb- ze ithalinde gümrük vergilerinin sıfırlanması güişimine Maliye ve Gümrük Bakanı Ekrem Pakde- mirli, devlet bakanlanndan Hüs- nü Doğan ve Kemal Akkaya kar- şı çıktılar. Kararname de revize edilerek' gecikmeU kabul edikJi. Bu gelişmenin ardndan. Taner de Maliye'nin hazırladıgı kira yardı- mı kararnamesini 'teknik' gerek- çelerle engelledi. — Özelleştirme konusundaki çauşmalar da Pakdemirli-Taner çekişmesine yol açtı. Pakdemiıii, Cumhurbaşkanı Özal'ın öniinde Taner'i 'özelleştirmenin yavaş gittiğı' gerekcesiyle eleşnrince, Ta- ner de 'Siz hangi Tekel fabrikası- nı özelleştirebildiniz?' diye sordu. — Devlet Bakam Işın Çelebi'- nin DPT kadrolannda yapbgı de- gişiklikler hükümetin muha.'aza- kâr kanadında 'tasflye' diye nite- lendi. Çelebi, önceki hafta gnıp toplantısında yaptıgı konuşmada Devlet Bakanı Mehmet Keçeciler'i eleşrirdi. Çelebi, DPT Genel Sek- reterttği'ne getirilen L'ğur Doğan^ IB kendisine haber dahi verilme- den Keçeciler'e bağlı Petrol Ofisi Genel Müdürlnğü'ne getirilmesi- ni eleşrirdi. — Pakdemirli-Taner çekişmesi- nin bir örnegi de konut ve arsa sertifikası ihracında ortaya çıktı. Birbirine rakip iki menkul deger aynı tarihlerde pij-asaya çıkanldı. Pakdemiıii, Taner'in emriyk ihra- cına karar verilen konut sernTıka- lanna karşılık hazıruklar tamam- lanmadan arsa sertifikası çıkarttı. Güven,özverü Huviyet cüzdammı kaybettim. Hükümsüzdür. ÎBRAHlM AKÇA Bu anhmlı lîaftada Tüm heldmlerimize saygıyla... CIBA-GEIGY GOZLEM UGUR MUMCU (Baştarafı 1. Sayfada) lamıştı Alpagut'un yazısında PKK'nın Suriye'de şu kamplarda eğitildikleri yazılmıştı: 1- Kamışlı kampı, 2- Ayn-el Arap kâmpı, 3- El Saika kampı, 4- Hetve kampı, 5- ÜrdünSuriye sınınnda George Habbaş kampı, 6- Zebadari kampı, 7- Hoga Deresi kampı, 8- Resü- layn kampı, 9- Derik kampı, 10- Kuneytra kampı. Aynı yazıda PKK militanlarının Irak'ta "Hamer, Zaviile, Ha- yat, Nirve ve Harur", İran'da ise "Rajdan, Hevozan, Talin, Zi- veh, Desaj ve Alaye" kamplannda eğitildikleri yazılmıştı. Irak'da bunlardan başka şu kamplar da var: — Kişhan, Karah, Deyzenur, Kani, Raşhi... Zaho- Duhuk.. Urah.. Shushin... Türkiye, Irak ve İran topraklan üzerinde çeşitli Kürt ör- gütleri var. İran'da "vfezaraN Irsad-i İslami" tarafından hazırlanan ve 1982 yılında Türkçe olarak basılan, "Kürdistan, Emperya- lizm ve Bağımlı Gruplar" adlı kitapta şu Kürt örgütlerinden söz ediliyor: — Kürdistan Demokrat Partisi... iran Halk Fedaileri Örgü- tü... Kürdistan Devrimci Zahmetkeşler Örgütü... PeykarOr- gütü... Sipah-i Rızgari... Kitapta bu Kürt örgütlerinin "süper güçlere" bağlı ol- duklari ileri sürülüyor ve Molla Mustafa Barzani'nin CIA ve devrik İran Şahı ile ilişkileri olduğu yazılıyor. Kısa adıyla "Komkar" olarak bilinen "Kürdistan işçi Der- nekleri Federasyonu" ile kısa adıyla "TKSP" olarak anılan "Türkiye Kürdistanı Sosyalist Partisi" yurt dışında yayımla- dıkları bildirilerde PKK için şu suçlamalan, şu tanım ve ni- telemeleri kutlanıyorlar: Komkar: "Apocu çete, cinayet ve saldırılanyla 12 Eylül sonrasında (...) yurt dışında verilen mücadeleyi sabote etmek istiyor... (...) Apdcinayet şebekesi...(...) PKK daha kuruluşunda düş- man parmağı bulunan, onun tarafından yön verilen bir ör- güttür. (...) Apocu provokatörler. (9 Mayıs 1987 Hannover). TKSP: Güdümlü cinayet örgütü PKK...(...) Katil PKK (RİYA AZA- Dİ, 1987 Temmuz, S: 6-11) 1973 yılında başlayan Ermeni terörü, 1974 Kıbns Banş Ha- rekâtı'dan sonra hızlandırıldı. Ermeni terörünün baş des- tekçilerinden biri Yunanistan ve Kıbrıs Rum kesimiydi. 1974 yılından sonra ilk "Asala" cinayeti, 22 Ekim 1974 günü işlendi. Ermeni teröristler, Viyana Büyükelçimiz Daniş Tu- nalıgil'i öldürdüler. İkinci cinayet, iki gün sonra işlendi. Pa- ris Büyükelçimiz İsmail Erez de "Asala" tarafından öldürül- dü. Bu cınayetten bir hafta sonra Beyrut'taki Türk Büyükel- çiliği'ne "Asala" roketatar ile saldırdı. 16 Şubat 1976 günü Beyrut Büyükelçiliğimiz Başkâtibi Oktay Cirit, 9 Haziran 1977'de Vatikan Büyükelçimiz Taha Carım, 2 Haziran 1976'da Madrid Büyükelçimiz Zekı Kuneralp'ın eşi Necla Ku- neralp ve emekli Büyukelçı Beşir Dalcıoğlu, 12 Ekim 1976'da Lahey Büyükelçimiz Özdemir Benler'in oğlu Ahmet Ben- ler, 22 Aralık 1979'da Paris Büyükelçiliğimiz Turizm Müşa- viri Yılmaz Çolpan, 31 temmuzda Atina Büyükelçiliğimiz İda- ri Ataşesi Galip Özmen ve kızı Neslihan Ozmen, 17 Aralık 1980'de Sidney Başkonsolosu Şarık Arıyak ve koruma gö- revlisi Engin Sever, 4 Mart 1981'de Paris Büyükelçiliğimiz Çalışma Müşaviri Reşat Moralı ile din görevlisi Tecelli An, 9 Haziran 1981'de Cenevre Başkonsoloslugu sekreteri Meh- met Savaş Yeryüz, 24 Eylül 1981'de Paris Büyükelçiliğimiz koruma görevlisi Cemal Özen, 28 Ocak 1982'de Los An- geles Başkonsolosu Kemal Arıkan, 7 Haziran 1982'de Liz- bon Büyükelçiliğimiz İdari Ataşesi Erkut Akbay ve eşi Na- dide Akbay, 27 Ağustos 1982'de Ottavva Büyükelçiliğimiz Askeri Ataşesi Hv. Kur. Albay Attila Özkanat, 7 Eylül 1982'de Burg&z Başkonsoloslugu İdari Ataşesi Bora Süelkan, 9 Mart 1983'te Belgrad Büyükelçimiz Galip Balkar, 27 Temmuz 1983'te Lizbon Büyükelçiliğimiz Müsteşarı Yurtsever Mıh- çıoğlu'nuneşi Cahide Mıhçıoğlu, 28 Nisan 1984'te Tahran Büyükelçiliğimiz aekreteri Şadiye Yönder'in kocası Işık Yön- der, 20 Haziran 1984'te Viyana Büyükelçiliğimiz Çalışma Müşaviri Erdoğan Özen, 19 Kasım 1984'te de Birleşmiş Mil- letler Sosyal Kalkınma ve insancıl İşler Merkezi Direktör Yar- dımcısı Enver Ergun, Ermeni teröristlerce öldürülmüşler- dir. 15 Temmuz 1983 günü de Paris'teki Orly Havaalanı'nda- ki patlamada ikisi Türk, sekiz kişi ölmüş; 28'i Türk 60 kişi de yaralanmıştı. 1973'lerde başlayıp, 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı ile hızla- nan Ermeni terörü 23'ü diplomat olmak üzere 51 can al- mıştı! 1984 yılında kesilen Ermeni teröründen sonra PKK terö- rü başlatıldı. 1984 yılı ağustos ayından bu güne kadar, sivil halktan 549 kişi PKK tarafından öldürüldü. 1984-90 arasında 25 subay, 24 astsubay, 234 er ve erbaş, 23 emniyet görevlisi, 56 köy korucusu, 11 muhtar, 15 öğretmen, 563 de PKK militanı öl- dürüldü. Suriye, PKK'ya niçin kucak açıyor? Bu aşamada üzerinde tartışılması gereken konu budur. • Irtica sızmasma karşı (Baştarafı l. Sayfada) soruşturma kapsamındaki 154 su- bay ve astsubaym Ankara'daki Hava Ulaştırma Grup Komutan- lığı'nda sorgulamalanrun sürdüğu öğrenildi. Hava Kuvvetleri Komutanlığı'n- da sürdürülmekte olan %e 146 su- bay ve astsubayın "ordudan ihraamn" kararlaştırıldığı "irtica soruşlurraası" ile ilgili olarak Cumhuriyet'in sorulannı yanıtla- yan Genelkurmay Başkanhğı'nda- ki üst düzey yetkili, konunun en ince hatlarına kadar incelendiği- ni, soruşturmanın genişletilmesi- nin ise şu anda söz konusu olma- dığını belirtti. Askeri yetkili, "Türk Silahlı Kuvvetleri'ne bu tnr sızmalann nasd olduğu" yolunda- ki bir soruya ise şu yanıtı verdi: "Toplumun bir parçasıyız. Top- lumun her biri şerefli Türk aile- lerinin temsildlerinden oluşmuş bir grubuz. Olmaması gerekir. Ancak sızmalann olduğu tespit ediliyor." Öte yandan "irtica soruş- turması" kapsamındaki subay ve astsubayların Ankara'daki Hava Ulaştırma Grup Komu- tanlığı'ndakı sorgulamalan da sü- rilyor. Sorgulama sırasında kendi- lerine işkence yapıldığmı savlayan 5 subay ve astsubay, manevi taz- minat davası açmak için Milh' Sa- vunma Bakanlığı'na, Hava Kuv- vetleri Komutanlığı'na ve Genel- kurmay Başkanlığı'na başvuruda bulundu. Astsubaylar İsmail El- ma ve Recep Meral için Milli Sa- vunma Bakanlığı'na manevi taz- minat ödenmesi yolunda yapılan başvuruya ise MSB Müsteşarı Korgeneral Dogan Çelikay, bakan namına 27 Şubat 1990'da gönder- diği yazılı yanıtında, şu görüşlere yer verdi: "Ceza kanunlanna göre suç oluşturmasa bile disiplini bozucu eylemleri araştırmak, sonıştur- mak, incelemesini yapmak. gerek- tiğinde disiplin cezalannı uygula- raak amirierin görev ve yetkileri arasındadır. Söz konusu kişOerin tutum ve davramşlan ile irticai göriişleri be- nimsedikleri ve faaliyette bulun- duklan konusundaki duyumlann komutanlıkça disiplin soruştur- masına konu edildiği, alınan sa- vunmalann yeterli göriılmeyerek disiplin cezası uygulandığı, Genel- kurmay Başkanlığı'ndan gelen 12 Şubat 1990 günlu yazjdan ögrenil- miştir. Bu nedenle manevi tazmi- nat ödenernez." GRİ VEFAT Merhum Osman ile merhume Emine Cankaya'nın oğullan, merhum Halil ve Ahmet Cankaya'nın ve Zehra Akman'ın değerli kardeşleri, Ülku Koca ve Cevdet Akman'ın dayıları, Sevim, Erol ve Osman Cankaya'nın amcaları, Olcay Ergün. Y.Doc. Dr. Özden Cankaya ve Dr. Erdem Cankaya'nın sevgıli babalan, Umay, Koray, Eray, Ergün'un, Aycan, Canan, Candan Canka>-a'nın ve Ayşecan Kaıtal'ın biricik dedeleri, emekli öğretmen Saadet Cankaya'nın çok sevgili hayat arkadaşı, emekli tarih öğretmeni, eski lise müdürlerinden, Ataturk devTİmlerinin yılmaz savunucusu, örnek eğitimcı, aydınlık insan MUST4FA CANKAYA 13 Mart 1990gunu Hakkın rahmetine kavuşmuştur. Cenazesi 15 Mart 1990 Perşembe (bugün) öğle namazından sonra Fatih Camii'nden alınarak toprağa verilecektir. Allah rahmet eylesın. AİLESİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle