Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
15 MART 1990 HABERLERİN DEVAMI CUMHURÎYET/17
Başkan Gorbaçov.
(Baştarafı 1. Sayfada)
• araçları üzerinde kişisel mülkiyet hakkı do-
"ğuyor. Böytece öze! kişiler, şirket ve fabrika
sahibi olabilecekler, işçi çalıştırabilecekler.
Siyasal alanda partinin iktidar tekelinden
: vazgeçilmesı, ekonomik alanda ise özel mül-
. kiyet hakkının kabul edilmesi, Sovyetıer Bir-
.liği'nde gerçekten bir dönüm noktasını vur-
guluyor. Böylece 70 yıllık totaliter bir sistem
sona eriyor, çoğulcu bir sisteme kapı açılı-
•yor.
• Halk Temsilcileri Kongresi'nde olumlu oy
-kullanan Buriatsky admdaki bir milletvekili,
'."Bu, Batı siyasal sistemi yolunda ilk adım"
demiştir. Leninist sistemin sona erdiği ve ço-
ğulculuğa adım atıldığı kesin; ancak bu ço-
•ğulculuğun ne gibi özellikter taşıyacağını
söylemek ise biraz erken olabilir.
3) Sovyetler Biriiği Halk Temsilcileri Kong-
resi'nin onayladığı üçüncü önemli karar, ül-
kede başkanlık sistemine geçilmesi ve baş-
kanın -yani Gorbaçov'un- geniş yetkilerle do-
natılmasını içeriyor.
Burada ilgınç olan nokta, yukarıdaki ilk iki
kararı kolayca almış olan Halk Kongresi'nin,
başkanlığın yetkilerini uzun uzadıya tartışmış
olmasıdır.
Bu tartışmaların temelinde yatan, Gorba-
çov'a tanınmakta olan yetkilerin olağanüs-
tü genişliğidir. Bundan böyle Sovyet Başka-
nı, Yüksek Sovyet'ten geçen yasaları veto
etme, yasa gücündekı kararnamelerle ülkeyi
yönetme, seferberlik ve savaş ilanı gibi tüm
yetkilere sahip oluyor.
Böylesi yetkilen elinin altında bulundura-
cak olan Gorbaçov'a süper başkan demek
herhalde bir gerçeği yansıtacaktır.
Son derece nazik bir geçiş döneminde sü-
per başkanlık, Gorbaçov'un bilinçli birterci-
hi otmalıdır. 70 yıllık ekonomik ve siyasal dü-
zeni altüst etmekte olan Sovyet liderinin, an-
cak "tek adamlık"\a bu ağır işin altından kal-
kabileceğine inandığı söylenebilir.
Bir yandan olağanüstü ekonomik güçlük-
ler, öte yandan yüzleri bağımsızlığa dönük
milliyetçi hareketlerin önlenemeyen yükse-
lişi, —örneğin Litvanya'nın bağımsızlığını
ilan etmesi— Gorbaçov'u gittikçe daha çok
sıkıştırmaktadır. Özellikte ekonomideki sıkin-
tılar, Gorbaçov'un halk nezdinde popülari-
tesini olumsuz yönde etkilemektedir.
Onun için denilebilir ki: Daha radikal ön-
lemleri zaman yitirmeksizin alabilmek için,
bu denli geniş yetkilere sahip olmayı gerek-
I) görmüştür Gorbaçov; bu yolla, hem parti
hem de parlamento içindeki muhalefeti sol-
layabilecektir.
Evet, ülkesinde tarihi yeniden yazmaya
devam ediyor Mihail Gorbaçov; hem de so-
luk soluğa...
Hükümette çekişmeANKARA (Cumhuriyet Büro-
su) — 30 bakanlı Yıldınm Akbu-
lut hükümeti, bakanlar arasında-
ki görüş ayrıhklan ve görev alan-
lanrıın iç içeliği nedeniyle çekiş-
melere sahne oluyor. Bakanlann
karşüıklı engellemelere varan gi-
rişimlerinin yanısıra, bakanlıkla-
n ilgilendiren konularda doğru-
dan Cutnhurbaşkanı Turgut
Özal'a bilgi aktanlması da sorun-
lar yaratıyor.
Mesut Yılmaz'ın Dışişleri Ba-
kaıüığı'ndan istifa gerekçeleri ara-
sında yer alan bazı bakaniann dış
politikalar konularmdakı açıkla-
malarının yarattığı rahatsızlığın
yanı sıra Devlet Bakam Mehmel
Yazar'a bağh Basın-Yayın ve En-
formasyon Genel Müdürü Kaya
Toperi'nin Cumhurbaşkanlığı Ba-
sın Sözcülüğü grevini üstlenmesi
de hükümet ıçi "çarpıklıklar" ara-
sında gösteriliyor.
Akbulut'un Iran gezisi sırasın-
da kendisine vekâlet eden Devlet
Bakanı Mehmet Keçeciler'in Ba-
kanlar Kurulu'nu toplayamama-
sı, sorunlann bir başka boyutunu
oluşturuyor.
Bu arada bakanlar arasında gö-
rüş birliği sağlanmadan gecikmeli
çıkarılan sözleşmeli personel ka-
rarnamesi de çalışanlar arasında
sorun yarattı.
Akbulut kabinesi içinde ortaya
çıkan bazı somut tartışma konu-
Iarı şunlar:
— Ayasofya'nın ibadete acılma-
sı konusu taroşılırken, hükümet
içinde liberal bak?nlar ve muha-
fazakârlar iki ayn görusün tem-
silcileri oldular.
BAŞKENT'TEN AHMETTAN
Güven Bunalımı
Iranlıya 6
sır dolu'saldırı
AHMET TAN
ANKARA — Türkiye ile Suri-
ye arasında ciddi bir güven buna-
lımı yaşanıyor.
Bu bunalım grafığinin Şam'da-
ki ucu, 13 Ocak 1990 günü Ata-
türk Barajı'nın su tutması nedeni
ile yukselmeye başlanuş, Ankara-
daki ucu ise son cinayetlerle tır-
manısa geçmişti.
İki ülke arasında kökü tarihe
dayanan karşılıklı kuşku havası
zaten öteden beri var. Suriye'nin
bilgisi ve koruması altındaki
kamplarda eğitildiği bilinen terö-
ristlerin eylemleri Ankara'mn bu
kuşkularını pekiştiriyor, canlı
tutuyor.
Aynı biçimde, Türkiye'nin coğ-
rafyası, ekonomisi, askeri varlığı
ve özellikle her yıl bir milyonun
üzerinde artarak büyüyen nüfusu,
Suriye'nin Türkiye'ye çok ihtiyat-
la bakmasına yol açıyor. Dünya-
nın en iddialı projeleri arasında
sayılan GAP'ın hızla ilerlemesi,
Türkiye'nin sulama ve tarımda
bölgesel ustünlüğü ele geçireceği
olasüığı bu güvensizliği daha da
arttırıyor.
Bu karşılıklı güvensizlik her
PKK katliamından, her terör ola-
yından sonra yoğunlaşıyor.
• Türkiye'nin elinde bu konuda
Suriye'yi suçlu ilan edecek kesin
deliller var rnı?
Bu soruya Ankara'da hiçbir yet-
kili "evet" demiş değil. Yalnızca
ciddî dayuırrtardam sfermıtsfeeh'r-*
tilerden söz ediyorlar.
Nedir bu belirtiler?
Bir bakan şöyle diyor:
"Bekaa vadisinde kuş nçurtma-
yan Suriye'nin. buradaki kamplar-
da yetisenlerin ne yaptıklannı bil-
memesine imkân yok. YeÜşen te-
röristler Türkiye'ye girip cinayet
işleyip geri kaçıyorlar."
Buna karşılık Suriye'nin Anka-
ra BüyükelçUiği yetkilileri ise şöyle
diyorlar:
"Biz gtiney sınınmızda ölüm
kalım savaşı veriyoruz. Bu arada
sizinle olan sınırlanmızı koruya-
mıyoruz. Siz eger şikfiyetçi iseniz
kendi sınınnıza bâkim olnn. Biz
sizi size karşı koruyamayız."
Bu "iki yanlı monolog" iki ül-
kenin diplomatlan arasında yülar-
•
Işadamı
(Baştarafı l. Sayfada)
başında da ekonomi gelir. Gerçi
bugün parlamentoda gerekli oy
çoğunluğuna sahip bir hükümet
var, ama yine de güçlü bir yöne-
tirn ve otorite boşluğu ortaya çı-
kıyor. Bu durumda yapılabilecek
iki şey var. Biri hükümetin mev-
cut kadrolarla soruna sahip çık-
ması, ki bu zor görünüyor. îkin-
cisi de 26 Mart yerel seçimleri son-
rasında ortaya çıkan rnilli irade-
nin parlamentoya yansıtılmasıdır.
Bir etken genel seçime gidilmeli.
Nuh Kusçuhı (Istanbul Ticaret
Odası eski Başkanı): Parlamento-
nun dışında olan bizlerin böyle bir
çağn yapması havanda su dovtnek
gibi bir şey. Yaptınm gücümüz
yok. Seçime zorlama parlamento-
dan olmalı. Onu da muhalefet
partileri yapıyorlar. Adam bir kere
ruhsat almış, bu ruhsatın geçerli-
lik tarihi de beş yıllık. Ekonomik
birimler olarak bizim bunu ken-
di aramızda tartışmamız Türkiye
1
yi bir genel seçime götürmez. Ka-
rarı verecek olan parlamentodur.
Bu kavgayı parlamentonun dışına
çıkarmarun ve kavganın içine biz-
leri sokmanın yararını ben göre-
miyorum. Zaten benim sozüm
dinlense ekonomik konularda
dinlenirdi. Ekonomik konularda
dinlenmeyen söz siyasi konularda
neden dinlensin? Ama ekonomik
istikran temin etmek için politik
istikrann getirilmesini de haklı gö-
rüyorum.
Ali Coskun (TOBB Başkanı):
Turkiye"de şu anda sosyal barışa
gereksinim duyuluyor. Sosyal ba-
rış da toplum kesimlerinin karşı-
lıklı çıkarlanna saygılı davranma-
lanyla sağlanabilir. Ekonomik fa-
aliyetlerin sağhklı olabilmesi için
emek, sermaye ve girişim gücünün
dengeli ve iyi ilişkiler içinde olma-
sı gerekir. Sosyal barışın en ağır-
UJ;lı noktasını işçi-işveren ilişkileri
oluşturur. Kavgacı bir üslup yeri-
ne uzlaşmacı bir yaklaşım, ama
doğrudan yana bir Uslup bizim de
seçtiğimiz bir yöntemdir. Demok-
rasi Turkiye için vazgeçihnez bir
yönetim şeklidir.
dır sürüp gidiyor.
Ancak iki ülke başka bir coğ-
rafya parçasına taşınmadıkça bir-
likte yaşamak zorundalar. Konı-
şulararası sorunlann çözümünde
savaşmanın çözüm olmadığıru
tran ve Irak karşılıklı kanıtladılar.
Türkiye'nin Suriye'yi, Irak'ı ve
tüm çevre Arap ülkelerini içine
alan Barış Suyu projesi, karşılıklı
guven ortamı yaratacak bir giri-
şimdi. Bu ülkelerin su boru hattı
ile birbirlerine bağımlı küınmalan
bölgedeki güvensizlik duyguları-
m dağıtacaktı. Projenin maliyeti
22 milyar dolardı. Bu pararun Su-
udi Arabistan, Körfez ülkeleri da-
hil on dolayında ülke arasında
belli oranda paylaşımı öngö-
rülmüştü.
Bölge tarihinde ilk kez bu öl-
çekte ve kapsamda bir işbirliği
önerisi ortaya konulmuştu. Bu ne-
denle projenin kendisinden çok,
yaratacağı dayanışma ve diploma-
tik boyut önemli idi.
Ancak biraz da özal iktidannın
acdeciliğinden, bölgede gerekli ve
yeterli ön atmosfer oluşturulma-
dan konu gündeme getirildi ve
proje Araplar tarafından bir "sn
mtselesi" olarak algılandı. Dışiş-
leri Bakanlığı yetkilileri, Kadda-
fı'den Saddam'a kadar tek tek
Arap liderlerinin ayaklarına gide-
rek konuyu anlamklan halde Ba-
nş Suyu projesi buharlaşmaya yüz
tuttu.
Bu buharlaşmad^ Surrye ve ote-
fei ArapTiIketen iîe yaşanan güven
bunalımının payı büyük. Şimdi
Türk dış politikasının Arap boyu-
tunu gözden geçirme zamanı..
(Baştarafı 1. Sayfada)
Mücahitleri" örgütiinün lideri
Mesut Rajavi, saldırıya uğrayan
üç kişinin "örgüt mücahiti" oldu-
ğunu belirtti. Rajavi, Cumhur-
başkanı Turgut Özal'a çektiği
telgrafta, "OUydan tstanbul'daki
İran diplomatlannın sorumlu ol-
dutunu" ileri sürdü.
İçinde, Bağdat'a gidecek olan
17.00 uçağı yolcusu Parvin Fara-
nian (30) adlı Iranlı kadın ile ken-
disini yolcu etmek üzere eşhk eden
aynı uyruklu Muhammed Tagni
(37) ve Muhammed Rıza Akhvan-
jan'm (32) bulunduğu 34 JFA 03
plakalı Doğan marka özel otomo-
bilin yolu, dün saat 16.00 sırala-
nnda Çobançeşme havalimanı
kavşağı girişinde plakası belirle-
nemeyen koyu renk, Doğan mar-
ka bir araç tarafından kesildi.
Edinilen bilgiye göre, içinde dört
kişi bulunan otomobüden inen si-
lahlı iki kişi, İran rejimi aleyhın-
de faaliyet gösteren "Hallun Mü-
cahitleri" örgütüne mensup ol-
duklan belirtilen üç tranlımn bu-
lunduğu araca yöneldiler. Bu sı-
rada otomobüden inen üç tranlı
kaçmak istedi. Ancak silahlı ki-
şilerin açtı|ı ateşte, karaciğerine
tek kurşun isabet eden Muham-
met Rıza Akhvanjan ağır yaralan-
dı. Diğer iki Iranlı, Muhammed
Tagni ile Parvin Faranian kaça-
rak olay yerinden uzaklaştılar.
Iranlılann kacarken silahlı saldır-
ganlara, "Humeyni'nin
teröristleri" diye bağırdıkları oğ
\
YARALI — Rıza Akhvanjam
olarak kaldınldığı Yeşilköy Inter-
national Hospital Hastanesi'nde
ameliyata alındı.
Üç lranlının Aksaray'daki bir
yakmlarının yanında yaklaşık bir
aydır rrusafir olarak kaldıklan öğ-
renildi. Tahran Üniversitesi'nde
Diş Hekimliği öğrenimi gören
Parvin Faranian'ın 17.00 uçağı ile
Bağdat'a gideceği, Tahran Üni-
Bakanlıgı'nca hazır-
lanan Sag-Kur yasa taslagı hükü-
met içinde eleştiri aldı. Özellikle
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Baka-
nı tmren Ayknt, SSK primlerinin
kuilanımı konusunda getirilmesi
öngörülen düzenlemelere karşı
çıktı. Saglık Bakanı Halil Şıvgın
konuyla ilgili Cumhurbaşkanı
Turgut Özal için mülrJvizyon gös-
terisi düzenlerken, Bakanlar Ku-
rulu da taslagı incelemek üzere
dört bakandan oluşan bir korais-
yon kurulmasını karariaştırdı.
— Bezm-i Âlem Üaiversitesi-
ne Bilkent gibi ayncaltklar tanın-
masına karşı çıkan Milli Eğitim
Bakanı Avni Akyol'un bakanlı-
ğında yapugı tayiıUer hükümetin
versitesi'nde sosyolog olduğu öğ
renilen Muhammed Rıza Ak-
hvanjan ile mühendis Muham-
med Tagni'nin ise kendisini yol-
cu etmek üzere eşlik ettikleri be
lirtildi.
Yetküiler, olay yerinde yapılan in-
celemelerde uç adet 7.65 mm, ikı
adet 9 mm çapında boş; bir adeı
de 7.65 mm çapında dolu kovan
bulunduğunu açıkladılar.
Bağdat'ta karargah kuran ve
İran'daki mevcut rejime karşı
mücadele eden "Halkın
Mücahitleri" örgutünün lideri
Mesut Rajavi, olayın duyulması
üzerine dün gece Cumhurbaşka-
nı Turgut Özal'a bir telgraf çeke-
rek, saldırganların yakalanması-
nı istediğini bildirdi. Dün gece
02.30 sıralarında Bağdat'tan ga-
zete bürolanna teleksle geçilen
açıklamada, "Saldırı için direkl
olarak İstanbul'da bulunan tran
Başkonsoloslugu yelkililerinin
emir verdikJeri" ileri sürüldü.
Ttiketici hakkı
(Baştarafı 1. Sayfada)
"Türkiye giderek bir tüketim
toplumu olmaya yönelmektedir.
Türkiye de çok uluslu şirketlerin
ve buna benzer kuruluşlann etki
alanı altında girmektedir. Türki-
ye'deki tuketiciler de dünya tüke-
tim külturunden nasibini alıvor."
Rhoda Karpatkın 1985 yılında
BM'nin tüketiciyi koruma konu-
renildi. Saldırganlann ise olay ye- sugda bir rehber yayımladığıru,
rinderl aynı araçla uzaklaştıklan bunâTTürkiye'nin de imza attığı-
kaydedildi. nı belirterek "Burada dünyanın
Saldında yaralanan, Muham- her tarafında tüketicilerin yarar-
med Rıza Akhvanjan, ağır yaralı lanmalan gereken asgari haklar
yer alıyor. Bu rehber bir yol gös-
terici. Türkiye de bunu kabul et-
miş durumda" dedi. Bu rehber-
deki asgari haklardan Türkiye'de-
ki tüketicilerin yararlanıp yarar-
lanamadığına ilişkin soruya Kar-
patkin, "Kesin bir cevap vere-
mem. Ancak hükümetin yapma-
sı gereken, bu rehberi alıp mev-
cut yasalan, yonetmelikleriyle kı-
yaslaması ve eksiklerini tamamla-
masıdır. Bir inceleme yapmadım
ama Türkiye'nin minimum stan-
dartlan karşılayacak düzeyde ol-
madığına inanıyorum" yanıtını
verdi.
muhafazakâr kanadınca yogun
biçimde eleştirildi.
— Yayulan vine muhafazakâr-
larca eleştirilen TRT'yi ilgili Dev-
let Bakanı Mehmet Yazar, 'denet-
leme mekanizmaları çalıştınlıyor'
sözleriyle savundu.
Ekonomik konular
Ekonomik konularda hükümet
içi sorunlar Akbulut kabinesinin
açıklandığı ilk günlerde başladı.
DPT'den sorumlu Devlet Bakanı
Işın Çeiebî ilk görev dağılımında
Yüksek Planlama Kurulu üyeliği-
ne alınmadı. Daha sonra yapılan
bir düzenlemeyle kurul üyesi ol-
du ve eski tarihi YPK kararlarmı
imzaladı.
Hukumet içinde daha sonra or-
taya çıkan ekonomik sürtüşmeler
de özetle şöyle oldu:
— Maliye ve Gümrük Bakanlı-
ğı arahk ayı içinde bazı vergi ka-
nunlannda degişiklik tasansı ha-
zırladı. Tasan TBMM Başkanlı-
ğı'na sunulurken, Çahşma ve Sos-
yal Güvenlik Bakanı tmren Ayknt
kendisine bağlı SSK ve Bağ-
Kur'un prim alacaklannın vergi
borcu gibi kabul edilerek Maliye
tarafından tahsiline karşı çıktı. Bu
konudaki göriisiinü TBMM'ye ya-
zılı olarak bildirdi. Diger eleştiri-
ler de dikkate almarak TBMM
Plan ve Bötçe Komisyonu günde-
minde askıya alındı.
— Devlet Bakanı Güneş Taner
tarafından haarlatılan ithalat re-
jimi karannda yaş meyve ve seb-
ze ithalinde gümrük vergilerinin
sıfırlanması güişimine Maliye ve
Gümrük Bakanı Ekrem Pakde-
mirli, devlet bakanlanndan Hüs-
nü Doğan ve Kemal Akkaya kar-
şı çıktılar. Kararname de revize
edilerek' gecikmeU kabul edikJi.
Bu gelişmenin ardndan. Taner de
Maliye'nin hazırladıgı kira yardı-
mı kararnamesini 'teknik' gerek-
çelerle engelledi.
— Özelleştirme konusundaki
çauşmalar da Pakdemirli-Taner
çekişmesine yol açtı. Pakdemiıii,
Cumhurbaşkanı Özal'ın öniinde
Taner'i 'özelleştirmenin yavaş
gittiğı' gerekcesiyle eleşnrince, Ta-
ner de 'Siz hangi Tekel fabrikası-
nı özelleştirebildiniz?' diye sordu.
— Devlet Bakam Işın Çelebi'-
nin DPT kadrolannda yapbgı de-
gişiklikler hükümetin muha.'aza-
kâr kanadında 'tasflye' diye nite-
lendi. Çelebi, önceki hafta gnıp
toplantısında yaptıgı konuşmada
Devlet Bakanı Mehmet Keçeciler'i
eleşrirdi. Çelebi, DPT Genel Sek-
reterttği'ne getirilen L'ğur Doğan^
IB kendisine haber dahi verilme-
den Keçeciler'e bağlı Petrol Ofisi
Genel Müdürlnğü'ne getirilmesi-
ni eleşrirdi.
— Pakdemirli-Taner çekişmesi-
nin bir örnegi de konut ve arsa
sertifikası ihracında ortaya çıktı.
Birbirine rakip iki menkul deger
aynı tarihlerde pij-asaya çıkanldı.
Pakdemiıii, Taner'in emriyk ihra-
cına karar verilen konut sernTıka-
lanna karşılık hazıruklar tamam-
lanmadan arsa sertifikası çıkarttı.
Güven,özverü
Huviyet cüzdammı kaybettim.
Hükümsüzdür.
ÎBRAHlM AKÇA
Bu anhmlı lîaftada
Tüm heldmlerimize saygıyla...
CIBA-GEIGY
GOZLEM
UGUR MUMCU
(Baştarafı 1. Sayfada)
lamıştı
Alpagut'un yazısında PKK'nın Suriye'de şu kamplarda
eğitildikleri yazılmıştı:
1- Kamışlı kampı, 2- Ayn-el Arap kâmpı, 3- El Saika kampı,
4- Hetve kampı, 5- ÜrdünSuriye sınınnda George Habbaş
kampı, 6- Zebadari kampı, 7- Hoga Deresi kampı, 8- Resü-
layn kampı, 9- Derik kampı, 10- Kuneytra kampı.
Aynı yazıda PKK militanlarının Irak'ta "Hamer, Zaviile, Ha-
yat, Nirve ve Harur", İran'da ise "Rajdan, Hevozan, Talin, Zi-
veh, Desaj ve Alaye" kamplannda eğitildikleri yazılmıştı.
Irak'da bunlardan başka şu kamplar da var:
— Kişhan, Karah, Deyzenur, Kani, Raşhi... Zaho- Duhuk..
Urah.. Shushin...
Türkiye, Irak ve İran topraklan üzerinde çeşitli Kürt ör-
gütleri var.
İran'da "vfezaraN Irsad-i İslami" tarafından hazırlanan ve
1982 yılında Türkçe olarak basılan, "Kürdistan, Emperya-
lizm ve Bağımlı Gruplar" adlı kitapta şu Kürt örgütlerinden
söz ediliyor:
— Kürdistan Demokrat Partisi... iran Halk Fedaileri Örgü-
tü... Kürdistan Devrimci Zahmetkeşler Örgütü... PeykarOr-
gütü... Sipah-i Rızgari...
Kitapta bu Kürt örgütlerinin "süper güçlere" bağlı ol-
duklari ileri sürülüyor ve Molla Mustafa Barzani'nin CIA ve
devrik İran Şahı ile ilişkileri olduğu yazılıyor.
Kısa adıyla "Komkar" olarak bilinen "Kürdistan işçi Der-
nekleri Federasyonu" ile kısa adıyla "TKSP" olarak anılan
"Türkiye Kürdistanı Sosyalist Partisi" yurt dışında yayımla-
dıkları bildirilerde PKK için şu suçlamalan, şu tanım ve ni-
telemeleri kutlanıyorlar:
Komkar:
"Apocu çete, cinayet ve saldırılanyla 12 Eylül sonrasında
(...) yurt dışında verilen mücadeleyi sabote etmek istiyor...
(...) Apdcinayet şebekesi...(...) PKK daha kuruluşunda düş-
man parmağı bulunan, onun tarafından yön verilen bir ör-
güttür. (...) Apocu provokatörler. (9 Mayıs 1987 Hannover).
TKSP:
Güdümlü cinayet örgütü PKK...(...) Katil PKK (RİYA AZA-
Dİ, 1987 Temmuz, S: 6-11)
1973 yılında başlayan Ermeni terörü, 1974 Kıbns Banş Ha-
rekâtı'dan sonra hızlandırıldı. Ermeni terörünün baş des-
tekçilerinden biri Yunanistan ve Kıbrıs Rum kesimiydi.
1974 yılından sonra ilk "Asala" cinayeti, 22 Ekim 1974 günü
işlendi. Ermeni teröristler, Viyana Büyükelçimiz Daniş Tu-
nalıgil'i öldürdüler. İkinci cinayet, iki gün sonra işlendi. Pa-
ris Büyükelçimiz İsmail Erez de "Asala" tarafından öldürül-
dü. Bu cınayetten bir hafta sonra Beyrut'taki Türk Büyükel-
çiliği'ne "Asala" roketatar ile saldırdı. 16 Şubat 1976 günü
Beyrut Büyükelçiliğimiz Başkâtibi Oktay Cirit, 9 Haziran
1977'de Vatikan Büyükelçimiz Taha Carım, 2 Haziran
1976'da Madrid Büyükelçimiz Zekı Kuneralp'ın eşi Necla Ku-
neralp ve emekli Büyukelçı Beşir Dalcıoğlu, 12 Ekim 1976'da
Lahey Büyükelçimiz Özdemir Benler'in oğlu Ahmet Ben-
ler, 22 Aralık 1979'da Paris Büyükelçiliğimiz Turizm Müşa-
viri Yılmaz Çolpan, 31 temmuzda Atina Büyükelçiliğimiz İda-
ri Ataşesi Galip Özmen ve kızı Neslihan Ozmen, 17 Aralık
1980'de Sidney Başkonsolosu Şarık Arıyak ve koruma gö-
revlisi Engin Sever, 4 Mart 1981'de Paris Büyükelçiliğimiz
Çalışma Müşaviri Reşat Moralı ile din görevlisi Tecelli An,
9 Haziran 1981'de Cenevre Başkonsoloslugu sekreteri Meh-
met Savaş Yeryüz, 24 Eylül 1981'de Paris Büyükelçiliğimiz
koruma görevlisi Cemal Özen, 28 Ocak 1982'de Los An-
geles Başkonsolosu Kemal Arıkan, 7 Haziran 1982'de Liz-
bon Büyükelçiliğimiz İdari Ataşesi Erkut Akbay ve eşi Na-
dide Akbay, 27 Ağustos 1982'de Ottavva Büyükelçiliğimiz
Askeri Ataşesi Hv. Kur. Albay Attila Özkanat, 7 Eylül 1982'de
Burg&z Başkonsoloslugu İdari Ataşesi Bora Süelkan, 9 Mart
1983'te Belgrad Büyükelçimiz Galip Balkar, 27 Temmuz
1983'te Lizbon Büyükelçiliğimiz Müsteşarı Yurtsever Mıh-
çıoğlu'nuneşi Cahide Mıhçıoğlu, 28 Nisan 1984'te Tahran
Büyükelçiliğimiz aekreteri Şadiye Yönder'in kocası Işık Yön-
der, 20 Haziran 1984'te Viyana Büyükelçiliğimiz Çalışma
Müşaviri Erdoğan Özen, 19 Kasım 1984'te de Birleşmiş Mil-
letler Sosyal Kalkınma ve insancıl İşler Merkezi Direktör Yar-
dımcısı Enver Ergun, Ermeni teröristlerce öldürülmüşler-
dir.
15 Temmuz 1983 günü de Paris'teki Orly Havaalanı'nda-
ki patlamada ikisi Türk, sekiz kişi ölmüş; 28'i Türk 60 kişi
de yaralanmıştı.
1973'lerde başlayıp, 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı ile hızla-
nan Ermeni terörü 23'ü diplomat olmak üzere 51 can al-
mıştı!
1984 yılında kesilen Ermeni teröründen sonra PKK terö-
rü başlatıldı.
1984 yılı ağustos ayından bu güne kadar, sivil halktan 549
kişi PKK tarafından öldürüldü. 1984-90 arasında 25 subay,
24 astsubay, 234 er ve erbaş, 23 emniyet görevlisi, 56 köy
korucusu, 11 muhtar, 15 öğretmen, 563 de PKK militanı öl-
dürüldü.
Suriye, PKK'ya niçin kucak açıyor?
Bu aşamada üzerinde tartışılması gereken konu budur.
•
Irtica sızmasma karşı
(Baştarafı l. Sayfada)
soruşturma kapsamındaki 154 su-
bay ve astsubaym Ankara'daki
Hava Ulaştırma Grup Komutan-
lığı'nda sorgulamalanrun sürdüğu
öğrenildi.
Hava Kuvvetleri Komutanlığı'n-
da sürdürülmekte olan %e 146 su-
bay ve astsubayın "ordudan
ihraamn" kararlaştırıldığı "irtica
soruşlurraası" ile ilgili olarak
Cumhuriyet'in sorulannı yanıtla-
yan Genelkurmay Başkanhğı'nda-
ki üst düzey yetkili, konunun en
ince hatlarına kadar incelendiği-
ni, soruşturmanın genişletilmesi-
nin ise şu anda söz konusu olma-
dığını belirtti. Askeri yetkili,
"Türk Silahlı Kuvvetleri'ne bu tnr
sızmalann nasd olduğu" yolunda-
ki bir soruya ise şu yanıtı verdi:
"Toplumun bir parçasıyız. Top-
lumun her biri şerefli Türk aile-
lerinin temsildlerinden oluşmuş
bir grubuz. Olmaması gerekir.
Ancak sızmalann olduğu tespit
ediliyor."
Öte yandan "irtica soruş-
turması" kapsamındaki subay
ve astsubayların Ankara'daki
Hava Ulaştırma Grup Komu-
tanlığı'ndakı sorgulamalan da sü-
rilyor. Sorgulama sırasında kendi-
lerine işkence yapıldığmı savlayan
5 subay ve astsubay, manevi taz-
minat davası açmak için Milh' Sa-
vunma Bakanlığı'na, Hava Kuv-
vetleri Komutanlığı'na ve Genel-
kurmay Başkanlığı'na başvuruda
bulundu. Astsubaylar İsmail El-
ma ve Recep Meral için Milli Sa-
vunma Bakanlığı'na manevi taz-
minat ödenmesi yolunda yapılan
başvuruya ise MSB Müsteşarı
Korgeneral Dogan Çelikay, bakan
namına 27 Şubat 1990'da gönder-
diği yazılı yanıtında, şu görüşlere
yer verdi:
"Ceza kanunlanna göre suç
oluşturmasa bile disiplini bozucu
eylemleri araştırmak, sonıştur-
mak, incelemesini yapmak. gerek-
tiğinde disiplin cezalannı uygula-
raak amirierin görev ve yetkileri
arasındadır.
Söz konusu kişOerin tutum ve
davramşlan ile irticai göriişleri be-
nimsedikleri ve faaliyette bulun-
duklan konusundaki duyumlann
komutanlıkça disiplin soruştur-
masına konu edildiği, alınan sa-
vunmalann yeterli göriılmeyerek
disiplin cezası uygulandığı, Genel-
kurmay Başkanlığı'ndan gelen 12
Şubat 1990 günlu yazjdan ögrenil-
miştir. Bu nedenle manevi tazmi-
nat ödenernez."
GRİ
VEFAT
Merhum Osman ile merhume Emine Cankaya'nın oğullan,
merhum Halil ve Ahmet Cankaya'nın ve Zehra Akman'ın değerli
kardeşleri, Ülku Koca ve Cevdet Akman'ın dayıları, Sevim, Erol ve
Osman Cankaya'nın amcaları, Olcay Ergün. Y.Doc. Dr. Özden
Cankaya ve Dr. Erdem Cankaya'nın sevgıli babalan, Umay, Koray,
Eray, Ergün'un, Aycan, Canan, Candan Canka>-a'nın ve Ayşecan
Kaıtal'ın biricik dedeleri, emekli öğretmen Saadet Cankaya'nın çok
sevgili hayat arkadaşı, emekli tarih öğretmeni, eski lise
müdürlerinden, Ataturk devTİmlerinin yılmaz savunucusu, örnek
eğitimcı, aydınlık insan
MUST4FA CANKAYA
13 Mart 1990gunu Hakkın rahmetine kavuşmuştur. Cenazesi 15
Mart 1990 Perşembe (bugün) öğle namazından sonra Fatih
Camii'nden alınarak toprağa verilecektir. Allah rahmet eylesın.
AİLESİ