05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
f CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 10 MART 1990 Akşit Göktürk ve Çağdaş \ azm Eğilimi... Okur olarak bilgimizi, görgümüzü arttırdığı, kültür düzeyimizi yükselttiği için mi yazın yapıtlannı okumayı alışkanlık konumuna getirmek gereklidir, yoksa yazın yapıtlarının okura çok daha önemli başka katkıları mı vardır? Bu sorulara vereceğimiz yanıtlar 'yazın'dan ne anladığımıza göre değişecektir. Prof. Dr. NİLÜFER KURUYAZICI İstanbul Üniversitesi Alman Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı. Akşit Göktürk'ün 1977-86 arasında çeşitli dergi ve gazetelerde çıkmış olan denemeleri geçen yıiın sonlannda Söziin Ölesi adı altında toplu olarak ya- yımlandı. Yazınbilim gibi, her geçen gun değişik bakış açılannın üretildiği bir alanda Göktürk'ün 10-13 yıl önce söyledikleri. bugün bizler için 'eskimiş' olamaz mı diye düşünebiliriz bir an. Ger- çekten de Göktürk'ün 70'lerde urettiği düşuncele- rin çıkış noktasını oluşturan sanat yapıtına okur açısından yaklaşım' '90'ların okuru için yenı sayıl- maz artık. Ama bu gerçek, Göktürk'ün urettiği dü- şüncelerin bizim için güncelliğini yitirdiği, aşılıp ge- rilerde kaldığı anlamına gelmıyor. Göktürk'ün uze- rinde durduğu okumasız okuryazarlar sorunu ya da gençleri nasıl okumaya ahştırabileceğimiz dü- şüneesi onumuzdeki on yılda da yazın bilimcileri olduğu denli, ülkemizdeki eğitimcileri de ilgilendir- mek zorunda. Bu gerçek karşısında, Akşit Gokturk'u okurken bugün bizlere düşen, onun on yıl önce söyledikleri doğrultuda yeni düşünceler üretmek, Göktürk'ün dediklerini çıkış noktası alarak onları bir adım daha ileri göturmek. İlk kitabı Okuma Uğraşı'nın ön- sözünde kendisinin de dediği gibi gösterdiği çaba "bu konularda uretici bir düşünceye durtu olabilirse" amacına büyuk ölçüde ulaşmış ola- caktır. 'Yazın okuru aranıyor' Sozün Ötesi'nin yazın bölumünde yer alan yazı- ların ortak paydasını 'okumak' sözcüğünün oluş- turduğunu görüyoruz. Nasıl bir 'okumak' Gök- türk'ün sözünü ettiği? Bu sözcüğün dilimizde taşı- dığı değişik anlamlan araştırdığı 'Okumasız Okurvazarlar' adlı denemesinde okumanın bir sa- nat olduğunu söyleyen Göktürk, okumanın "Bire- >in, kâğıt üzerindeki birtakım imleri birbirine ça- tarak anlamlar çıkarabilme becerisinden ileri git- mesinin ve okuma yazma becerisi üstüne bir oku- ma alışkanlığının kurulmasının gerekliliğini savu- nuyor. Burada söz konusu edilen özel bir okur, "okuma ediminin vazgeçilmez coşkusunu yaşayan kişi olarak 'yaz okuru'dur" Okuma zorunlu bir edim oimamalıdır. 'Gönüllü yazın okuru olmak1 tır Gökturk için önemlisi. Ancak bu tür bir gönül- lu okuma gerçek yazın okurunu yaratacaktır. Çunkü Göktürk'ün sözleriyle, "bizleri saplantılardan, ka- tılığın, sınırlıhğın, biJgiçliğin yoz çemberinden kur- tararak olumlu bir değişimin özgürlüğune yönelt- mek"tir okumanın kutsal işlevi. Akşit Göktürk'ün 'okuma', hatta 'gönüllü okuma' konularındaki düşuncelerine katılmamak elde değil. Ama bugün bize düşen, kanımca, yazın okurunun nasıl oluşturulabileceğini sormaktır. Baş- ka bir deyişle, Göktürk'ün öngördüğü anlamda 'okuma' nasıl öğretilebilir, ilk ve orta eğitimin Türk- çe yazın (edebiyat) dersleri bu konuda nasıl yardımcı olabilir? Ya da okumayı bir araç olarak kullanıl- maktan çıkarıp amaç kılmak için neler yapılabilir? Örneğin dersten geçer not almak ya da boş vaktini doldurmak için okumak Göktürk'ün özlemini çek- tiği anlamda gönuilû okuma değildir. fstenen, oku- maktan tat alınması ve sonuçta okumanın alışkan- lığa dönuşturuJmesidir. Peğişen yazın anlayışı Şimdi soruna bir de baska yonden bakalım. Okur olarak bilgimızi, görgümüzü arttırdığı, kultür dü- zeyimizi yükselttiği için mi yazın yapıtlannı oku- mayı alıskanlık konumuna getirmek gereklidir, yok- sa yazın yapıtlarının okura çok daha önemli başka katkıları mı vardır? Bu sorulara vereceğimiz yanıt- lar 'yazın'dan ne anladığımıza göre değişecektir. Yüzyılımızın ikinci yarısına değin yaygın olan gö- rüşe göre yazın, iyi ve güzei olanı dile getiren, in- sanların 'güzel'i öğrenmesine yardımcı olan ve gun- delik yaşamın uzerinde yer alan ayrı bir dünyadır. Sanat yapıtının anlamı, içinde gizlidir, bu anlam tektir ve değişmez, yapıtın anlaşılması da bu gizli anlamın çözümlenmesi demektir. Yazınbilimcinin gorevi ise bu anlamı başka okurlara göstermek. öğ- retmektir. Onaçağın değişmez dogmalarını andırır bu yaklaşım doğrultusunda yürutülen 'yazın (ede- biyat) dersleri'nin gorevi de öğrencilere şiirlerin, ro- manların 'doğru' açıklamalarını 'öğretmek', onla- nn bu klişeleri aynen yinelemelerini sağlamaktır. Bu yönde yurütülen yazın eğitiminin amacı da, ya- zarların yaşamöykülerini, yazınsal türlerin özellik- lerini, belirli yazın akımlarını, bilgi yığını biçimin- de öğreterek sözde 'kültürlü insan'lar yetiştirmektir. Çağdaş eğitimde ise artık bu tur bir yazin anla- yışı ve bu doğrultuda sürdürülen yazın eğitimi çok- tan aşılmıştır. Artık okurun ön bilgileri, kendi ki- şisel yaşantısı doğrultusunda >apıta yaklaşımı te- mel alınmakta \e yapıtın tarihselliği uzerinde du- rulmaktadır. Burada tarihsellikten anlaşılan, yazın yapıtının yalnız içinde oluştuğu donem için gecerli tek bir anlam taşımadığı, bu anlamın her dönemin okuru için değişebileceği, yapıtın değişik bir yon- den alımlanabileceği görüşüdür. Yani yazın yapıtı yazılıp bittiği anda tamamlanmış, böylece tarihin malı olmuş sayılmaz, her yeni okunuşunda yeniden anlam kazanacağı benimsenir. Böylelikle de yazın yapıtının, kabul edilen tek doğru yorumuyla bir- likte kuşaklardan kuşaklara değişmeden aktaniması yerine, okunduğu her yeni koşulda yeniden ve da- ha değişik bir yönüyle alımlanmasjna olanak sağ- lanmış olur. Bu yaklaşım sonucunda artık yazın ya- pıtından beklenen de okuru kültürlü kılması değil. onun düşunmesini, yapıtla ilgili kendi düşüncele- rini oluşturmasını sağlamasıdır. 'Okuma sanatı' ve eleştirel okuma Işte bu yönde gelişen yazın anlayışı ile bırlikte 'okuma edimi'nin anlamı da değişmiştir. Artık ya- zın yaptcını okumak başlı başına bir sanata dönüş- müştür ve okurların da bu yönde eğitilmesi gerek- lidir. Oysa yurdumuzda ortaöğretimde, eskilerin di- liyle 'edebiyal' derslerinin genelde sürdürülen biçi- miyle 'okumayı öğretmeyi' amaçlamadığı, tam ter- sine öğrencileri okumaktan soğuttuğu, GöktürkL ün korktuğu gibi 'okumasız okuryazarlar' oluştur- duğu açıktır. Onun da dediği gibi bu noktada "ya- zınsal iletişimin yarışmak zorunda olduğu başlıca iletişim biçimi" olan televizyonun kişiler üzerinde- ki olumsuz etkisi de unutulmamahdır. Televizyonun kendisine sunduğu hazır göruntülerle oyalanıp va- kit geçirmek günümüz insanının "gizli tembelliği- ni okşamakta", hiç kuşkusuz ona çok daha çekici gelmektedir. Bovle bir ortamda yazın okurlarının kendiliğinden oluşmasını beklemek yanhştır. Öy- leyse yazın okurları oluşturmak, okuma alışkanh- ğını yerleştirmek için bir şeyier yapmak gereklidir. Bu konuda en büyuk görev, belki de ilköğretim- den başlayarak önce 'Türkçe', sonra da 'edebiyat' derslerine duşmektedir. Artık günümüzde "yazın eği- timi'nin amacı, düşunmesini bilen, okuduğu ile ile- tişim kurabilen, yapıtta dile getirilen anlamlan ez- berlemek yerine, okuduklannı kendi bilgi ve yaşantı süzgecinden geçiren okurlar oluşturmak olmalıdır. Göktürk'ün dediği gibi önemli olan "okurda bir oluş, büyüme, özgürleşme, kendi beninin dışına taş- ma sürecinin uyandırıJmasıdır." Bu doğrultuda ge- reken 'eleştirel okuma' alışkanlığının yerleştirilme- sidir. Değişik açılardan metne yaklaşarak metni sor- gulamak, metinle hesaplaşmak okurun hem her okumada metinde gizli başka bir anlamı yakalama- sını sağlayacak hem de okuduğu metne (okur ola- rak) kendisinden bir şeyier katabilmesine, "kendinde yaşam deneyleriyle birikmiş bire>sel bilgiyi etkin kılmasına" yardımcı olacaktır. Bu yönde bir yazın eğitiminde öğretmenin konumu da değişecek, onu yazın vapıtının yorumu ya da yapıta ek bilgiler ko- nusunda doğru - yanlış çizelgesi uygulayan kişi ol- maktan çıkaracaktır. Birer okur olarak değerlen- dirilmeleri gereken oğrencileriyle metin uzerinde tar- tışan, onların metin içindeki önemli ipuçlarını, ki- lit noktalannı gormelerine yardım eden kişi olacak- tır öğretmen. Kendi kişisel tutumunu, yaşantı biri- kimini onaya koyan öğrenci, okuduğu metne ken- dinden bir şeyler katabildiği oranda metni benim- seyecek, okumaktan tat alacak, yazın metninin kurmaca dünyasına girmeye çalışacaktır. Okurun, görev olarak değil de tat aldığı için okumasına yar- dımcı olacak ilk adım budur kanımca. Sonuç Yazın alamndaki son gelişmeler doğrultusunda artık amaç, 'yazın ogretimi' yerine 'okuma eğitimi' vermek, 'düşünceyi, duyariığı geliştirici bir okuma alışkanlığı kazandırmak' olmalidır. Yoksa Akşit Göktürk'ün korktuğu gibi "okumayan sözde aydın- lardan geçilmez olur" Bkz Ça^daş Egitimin Gerekkri. Cumhurıycı 9.11.1989 PENCERE EVET/HAYIR OKX4YAKBAL Uyanık Bekçiler Olmak.. . "ilişik listede imzası bulunan biz İstanbul Üniversitesi öğre- tim elemanlan fakültemizin bazı öğrencilerinin toplu namaz, sa/- var ve potur giyme, türban veya başörtüsü takma, çember sa- kal bırakma gıbı çağdaş görünümden uzak kılık ve kıyafeti ile davranışlarını onaylamıyoruz. Bu ve benzerı olayların Danıştay 8. dairesinin 1984/1574 sayı ve 13.12.1984 tarihli ve Anayasa Mah- kemesi'nın 1989/2 sayı ve 73.1989 tarihli kararlarında açıklanan gerekçefer doğrultusunda laik devlet ilkelerine aykırı ve cumhu- riyetimize yönelik yıkıcı eylemlerden olduğu görüşü ile bu gibi olayların yınelenmesini önlemek üzere ilgili makamların Danış- tay ve Anayasa Mahkemesi'nin kararlarını dikkate alarak bir ka- rar alması zorunluluğuna inandığımızı kamuoyunun bilgisine su- narız." İstanbul Üniversitesi Vetenner Fakültesi öğretim üye ve ele- manlan da böyle bir bıldirı yayımladılar Görüyorsunuz, üniver- site öğretim üyeleri yurt ye ulus sorunları karşısında büyük bir titizlik göstermektedirler. Özetlikte YÖK ve laiklik konulan, Türkiye (Arkası 15. Sayfada) ÇAĞDAŞ YAYINLARI MELİH CEVDET ANDAY SEVİŞMENİN GUDUKLUGU VE YÜCELİĞİ 6000 lira (KDV içinde) Ödemeli gönderilmez. ÇAĞDAŞ YAYINLARI Tmk Ocağt Cad. 39-41 CağalogtuISTANBUL ÇAĞDAŞ YAYMLARI HALİT ÇELENK HUKUKSU2 DEMOKRASİ 3.BASI 5000 lira (KDV içinde) Ödemeli gönderilmez. ÇAĞDAŞ YAYINLARI Türk Ocağ: Cud. 39-41 G$ğaloğ}«-!STANBUL "Modernizasyon?" Orgeneral Torumtay, televızyona çıktı, "32. Gün" programında Meh- met Ali Bırand'ın sorulanna yanıt verdi. Türk Silahiı Kuvvetleri'ne iliş- kin birkaç gerçeğin altını çızdi: 1) Ordumuzun durumu pariak değil- dtr. 2) Ikınci Dünya ve Kore Savaşt'ndan kalma stlahian kullanıyoruz. 3) Modernizasyon gemklidir. 4) Hedefimiz. asker sayısı az, vurucu gücü yüksek bir ordudur. 5) Modernizasyon gerçekleşmeden ordu mevcu- dunda indirim yapmak olanaksızdır. 6) Dış dunyadaki gelişmelerde belirsizlik var. Bekle ve gör dönemini yaşıyoruz. Genelkurmay Başkanının söyledikleri özetleyebildiğim kadanyla budur; daha önce bu gerçekler çok dile getinlmıştı. Ama ordumu- zun en yetkili ve sorumlu askerinin ağzından kamuoyuna duyurul- ması önem taşıyor. * Elimde bir kitap var: "Türkiye'nin Milli Savunma Stratejisı ve Dış Politika Sorunları" Yayın yılı. 1968! O dönemde en ağırlıklı gençlik örgütü lan TMGT (Türkiye Mıllı Gençlik Teşkilatı) Genel Başkanı Alp Kuran, kitabı şöyle tanıtıyor: "TMGT, 1967 yıiının araiık ayında 'Millı Savunma Stratejisi ve Dış Poli- tika Sorunlan' konulu bir semıner düzenledi. Seminerde Türk ordu- sunun yetiştırdıği çok güzide üç kurmay subay (Haydar Tunçkanat. Suphi Karaman, Mustafa Ok) bir uzman dış politika yazan (Ibrahim Çamlı) bir iktisatçı üniversite öğretim üyesi (İdris Küçükömer) konuş- tular. Seminer yukandaki konuşmactlardan başka yazar İlhan Setçuk ve benim katıldığım bir açıkoturumla kapandı" Kitap işte bu seminerin tutanağıdır. * Haydar Tunçkanat değerli bir kurmay subay, 27 Mayıs Milli Biriik Kornitesı üyesı, semınere sunduğu bildırıde o dönemdeki milli sa- vunma bütçesini şöyle özetliyor: "Türkiye'nin 20 mılyar lira olan 1967bütçesının 4 mılyar kadan milli savunmaya aynlmıştır. Millı savunma bütçesinde 3.469.861.000 lira olan cari harcamalar, tüm savunma bütçesinin yüzde 88.3Tsıni kapsamak- tadır. Bunun anlamı bûtçenin yüzde 9O'ı Silahiı Kuvvetler personeli- nin maaş, yolluk, ödenek, tazminat, yıyecek, yakacak ve gıydirilmesi için harcanacak demektir. Geri kalan paradan 332.905.001 lirası da yapı, tesıs, büyuk onanmlara aynlmıştır. Görülüyor ki Türk hükümeti milli savunma polıtikasmda Silahiı Kuv- vetler'in teçhizat ve silahlannın tamamen dış yardımdan yapılacağı fikrıne sıkı sıkıya sarılmıştır. Bu silah ve teçhizatın lojistik desteği de dıştan, yani Amerıka'dan yapılacaktır" •k Aradan yaklaşık çeyrek yüzyıf geçti.. Yıl 1990. 25 Ocak 1990 günü Cumhuriyet'te çıkan "Silahiı KuvvetlerimizDe- mode Olabilir" başlıklı yazısında E. Amıral Yılmaz Usluer açıkhyor: "7990 savunma bütçesı 7.841 trilyon Türk ürası'dır. Bu bûtçenin 303.2 mılyar lıralık bölümü savunma yatmmlarma aynlmıştır. Bu miktar sa- vunma bütçesının yüzde 4'ünü oluşturur. Bûtçenin geri kalan 7.5 tril- yonluk (yüzde 96) bölümü, personel hızmetlerı, tûketim harcamalan ile makine teçhizat bakımlanna ve onanmlara tahsis edilmiştir Bu büt- çe, ancak personel harcamalanyla bakım ve onarım harcamalannı karşılayan bir bütçedir." • Çeyrek yüzyılda değişmıs bir sey yok 1967'dekı TMGT seminerinde Suphi Karaman. "sayıca daha az; ama vurucu gücü yüksek ordu" gereğını çok çarpıcı biçimde dile ge- tirmışti. Peki ne oldu? "Modernizasyon" vaşington isterse gerçekleşecek; ama Ameri- ka'nın Türk ordusuna bakışı kırk yıldan beri değışmeyen bir "devlet politikası'dtr; Beyaz Saray'a hangi başkan gelirse gelsin, bu siya- seti uygular. Yunanistan'la israil parantezi arasında Türk ordusu si- lahça aşağı düzeyde tutulur. Modernizasyon bu koşullarda -hele bundan sonra- hayaldir. Ger- çekçı olması gereken asker, bu duş ile kırk yıldan beri nasıl oyala- nabıliyor? • Evet, "mıllı savunma" gerçeklerı çeyrek yüzyıl önce bir gençlik toplantısmda dile getırilmışti; çeyrek yüzyıl sonra televizyonda Ge- nelkurmay Başkanı Torumtay'ın ağzından kamuoyuna duyurulabil- di. Allah nazardan saklasın, "çağdaşlaşma" ve "modernizasyon" yo- lunda pek hızlıyız. Şimdi TELECARD'laalışveriş! Türkiye'de ilk defa Yapı Kredi, hayatı daha da kolaylaştıracak yepyeni bir hizmet başlatıyor: TELECARD'la alışverişl Şimdi, birçok mağaza, otel, lokanta, süpermarket ve benzin istasyonunda para yerine TELECARD kullanılacak. TELECARD sahipleri, yanlannda para taşımadan, ödemelerini anında bankadaki hesaplarından yapacaklar* Siz de Tele-İşlemli bir Yapı Kredi'de hesap açtınn, ücretsiz TELECARD'ınızı hemen alın. TELECARD'm tüm koiaylıklanndan yararianın, "yeni bir hayaf'a adım atın. *TELECARD'la alışverişyapabıleceğiniz işyerlerini vitrinlerinde. girişlerinde, kasalannda göreceğiniz özel etiketlerden tanıyacaksınız. Bu işyerlerinde. TELECARD'ınız bir cihazdan geçirilecek, siz şifrenizi yazacaksınız. Ve tüm ödemelerinizi TELECARDIa yapacaksınız. Çabucak... Kolayca! YAPI^CKREDi "hizmette sın/r yokturn
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle