08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/6 DtZİ-RÖPORTAJ 24 ŞUBAT1990 MERAL TAMERTUKETICI OLMANIN SIRLARI Bilinçlitüketiciyle demokrasiye— 7 — Bize ayrılan 7 günlük sürenin sonuna geldik. Bu süre içinde Türkiye'deki 55 milyon insanın en yaygın tükettiği mal gruplan ara- sında gezinip durduk, konuyu fazla dağıtmadık. Amacımız siz- lere ulaştırmak istediğimiz mesaj- ların zihninizde yer etmesini sağ- lamak, sizi iknaetmekti. Uraanm başarabilmişizdir. Değinmedığimiz pek çok alan var. örneğin son yıllann en göz- de sektörü "hizmctler" konusu- na hiç girmedik. Oysa banka hiz- metlerindeki aksaklıklardan sehir- leraıası otobüs ulaşımına, kuru temizlcyicilerde "mahvolan" ya da "yok oJaa" giysilerden evden eve nakliye şirketleriyle yaşanan "şangırtılı taşınma maceralan"- na, badana-boya için ya da su damlatan radyatörü onarmak için gelip de evlerimizi günler-haftalar boyu "savaş alanı"na çeviren us- talara bizde daha çoooook traji- komik "seıüvMÜer" var. Hepsi- ni yazmaya kalksak, haftalar- aylar surer. En iyisi bu son günde size alış- verişin püf noktaları konusunda her zaman işinize yarayabilecek bazı küçük ipuçları verelim. • Alışverişinizi dükkânların tenha olduğu sabah saatlerinde yapmaya çalışın. özellikle gıda alışverişinizi; yiyecekler seçilme- den yapın. Akşamüstüne, hava- nın karardığı, gözün iyiyle-kötüyü zor ayırt ettiği saatlere bırakma- yın. Aynca tavuk-balık gibi has- sas ürünlerin market tezgâhlann- da akşam saatlerine kadar tazelik- lerini yitirebileceklerini unutma- yın. Gıda dışındaki giysi, ayakka- bı, züccaciye gibi ihtiyaçlannıa da magazalann boş olduğu sabah sa- atlerinde yapmaya çalışın. Dük- kânların kalabalık olduğu cumar- tesi günlerinin, alışveriş için hiç de uygun zaman olmadığuu hatırdan çıkartmayın. Hele satın aldığınız bir malda sorun çıktıysa, bu so- nınunuzu tezgâhtar ya da dükkân sahibine anlatmak için sakın cu- martesi gününün en civcivli saat- lerini seçmeyin. • Yorgunken, hastayken alışve- rişe çıkmayın. ÇUnkU dikkatinizi bir nokta üzerinde toplamakta zorlanabilirsiniz. Tam doğru so- ruyu soramadığınız için yanıltıcı bir yanıt alabilir ve sonradan piş- man olabileceğiniz bir alışveriş ya- pabilirsiniz. • Alışveriş yaparken kesinlikle Seçeneklerin çogaldığı, ihtiyaçlann çeşitlendigi günümüzde, alışveriş de artık bir uzmanlık işi. (Fotograf: Ergun Çagatay) acele etmeyin. Acele karar verme- yin. Satın aldığınız mal, sizin ih- tiyacınıza cevap verecek en uygun mal mı, fîyatı makul mu? Bu so- rulara kesin yanıt bulmadan ter- cihinizi yapmayın. • Birbirinin tıpatıp aynı olan iki malı, değişik iki mağazada.farklı fıyatlarda görürseniz şaşmayın. Bu farkın nedeni satıcılardan bi- rinin daha fazla kazanç sağlama isteği olabileceği gibi, mallardan birinin daha yeni alınmış, yani sa- tıcıya giriş fıyatının daha yüksek olması da olabilir. Dolayısıyla okurumuz Ayşe Gürman gibi, "Eczaneden bir çift teriik aldım. 3 sokak otedeki eczanede tam ay- nı teriigi 3 bin lira ncuza gördâm. Bana pahalı satanı nereye şikâyet edeyim..." demek pek de haklı değildir. Burada yapılması gere- ken, terliği aldıktan sonra değil, almadan önce eczaneleri dolaş- maktır. • Ana caddelerdeki albenisi olan mağazalar yerine, sokak ara- larında kuytu yerlerde kalmış dükkânlar arayın. Kenarda- köşede kalmış gösterişsiz dükkân- lar, ancak mallannın kalitesiyle müşteri tutabilirler. Aynca dük- kân kiralan daha az olduğu için, fıyatları da ucuzdur. Böyle dük- kânlar bulun, ama sokak-sokak dolaşarak değil, eşe-dosta danışa- rak. örneğin benim Beşiktaş'ta bir hanın en dibinde küçücük bir baharatçım var. Oradan satın al- dığjm baharatın ve kınarun kali- tesiz çıktığına hiç rastlamadım. Görüyorsunuz ki alışveriş de günümüzde artık uzmanlık işidir. Her alışverişte dikkatli. uyanık ol- malv;ın]7 Ama buna rağmen malı satın aldıktan sonra bir sorun çı- karsa, o zaman da satıcıyla "ko- nuşarak anlaşmaya" çalışın. önemli olan karşımzdaki insan- la doğnı diyaloğu kurabilmeniz, ona derdinizi anlatabilmeniz, onu kendi sorununuzun içine katabil- menizdir. Kelimeleri seçerek, la- fı fazla uzatmadan, kesinlikle öf- keye kapılmayıp sukûnetinizi ve yumuşakhğınızı koruyarak ve en önemlisi 'tepeden bakmadan' ya da 'onun karşısında ezümeden' eşitlerarası diyaloğun kapüarını aralayın. Tezgâhın arkasındaki kişinin, rolleri değişip kendisini si- zin yerinize koymasını sağlamaya çalışın. Çünkü saücı da aslında, o tezgâhın arkasından çıkıp dük- kânın kapısını kapatnğında bir tü- keticidir. Bitişik dükkânda benze- ri bir sorun her an onun da başı- na gelebilir. • BUtUn bu dediklerimizi uygu- lamanıza rağmen sorununuzu çö- zemediğiniz durumlarla karşılaşır- sanız, lütfen kendinizi kahredecek derecede üzülmeyin. Çünkü öğ- renmenin de bedeli vardır. Boşa gitmiş gibi görünen parayı, "ö£- renmenin bedeli" olarak kabul edin ve o deneyden gerekli ders- leri çıkararak, tekranna fırsat ver- meyin. öte yanda "başansız kaMım" diye de yümaym. Zaman zaman hepimizin karşısına hiç laf- tan anlamaz insanlar çıkabilir. Hedefimiz ne olmalı? Biz 55 milyonluk bir aileyiz. Büyük bir gücüz. Zorluklan aş- mayı başarmalıyız. Kendimize "reva gönnedigimiz" muameleyi sineye çekmemeliyiz. Kendimize "layık gördagüıniiz" ortamı ya- ratıncaya kadar mücadele etme- liyiz. Nereye kadar? "Bireylerin haklannın ve bn haklınn sınırlanmn açıkça belir- ledigi bir hukok düzeni oluşunca- ya kadar. Sivil toplumun da ge- regi badur." Hedefimiz tüketici cenneti sa- yılan ABD'de tüketicinin bugün vardığj düzeydir. Boğaziçi uni- versitesi öğretim üyelerinden Doç.Dr. Eser Borak'tan öğrendi- ğimize göre Amerika'da tüketici- nin korunması artık lafı büe edil- meyen "demode" bir konu ol- muştur. Tüketici aşın korunduğu için yavaş yavaş üreticiyi konıya- cak yasalann hazırlanması yolun- da sesler yükselmektedir. Amerika'da "sorumiıı" ya da "bilİDçli" tüketici olmamn ölçü- tü, "hak aramak" ya da "ödedi- gi bedelin tam karşıuğını almak" falan değildir. Borak'ın anlattık- larına göre ABD'de artık, satın alınan mal ve hizmetlerin "sosyal maliyeti" tartışılmaktadır. örne- ğin çevre kirliliğine olumsuz etkisi var mı? Doğal kaynakların ısra- fına yol açıyor mu? Amerika'da bilinçli tüketici, ar- tık satın aldığı mal ve hizmetlerle çevreye zarar vermeyen, doğal kaynaklan ısraf etmeyen kişi ola- rak tanımlanmaktadır. örneğin sigara tiryakisi bir kişi, başkala- nna ve çevreye verdiği zaran dik- kate alarak, keyif duyduğu bu malı satın almama ve kullanma- ma sorumluluğunu gösterebil- mektedir. Hedefimiz, haklanmızı koruya- büeceğimiz, hatta onun da ötesi- ne geçerek davranışlarımızın sos- yal maliyetini hesap etme sorum- luluğunu duyacağımız bir ortamı yaratmak olmalıdır. "Haklar ve- rilmez alınır" diyerek kolları sı- var ve "adam-sende^ilik"ten vaz- geçersek, tuketiciler olarak ülke- mizdeki en güçlü baskı grubunu oluşturabiliriz. Bilinçli bir tüketici olmayı, hak- larımıza sahip çıkmayı öğrenir- sek, tüketici demokrasisini yara- tırsak, belki her 10 yılda bir ke- sintiye uğrayan genç demokrasi- mize sahip çıkmakta da gelecek- te daha başanlı oluruz. Öyleyse haydi... Artık zamanı geldi. BİTTİ SİZ OLSAYDINIZ NE YAPARDEV1Z? Amerika'da tüketicihakları"Siz olsaydımz ne yapardımz?" köşemizin son gününde Ame- rikalı 2 tüketiciyi konuk ediyoruz. "Türkiye'dekiler bitti de, sıra Amerika'dakilert mi geldi?" de- meyin. Türkiyemizden tüketici manzaralarını nasıl olsa Cum- huriyet'te haftada 2 gün okuyabilirsiniz. Ayrıca tüketici olarak her gün kendiniz de nefes kesici serüvenler yaşıyorsunuz. tlk örnek Jeanne Leichtamer: "2 arkadaşımla birlikte ciple yolculuk yaparken cip devrildi. Kazada arkadaşlarım öldü, ben felçli kaldım. Henüz 21 yaşın- dayken tekerlekli sandalyeye mahkûm olmuştum. Cipi üreten American Motors aleyhine açtığım davayı 2 yılda kazandım. Da- va sonucunda American Motors, "cipin kaportasının oturduğu demir aksamı yeterince sağlam üretmemekten" suçlu bulundu ve bana 2,2 milyon dolar (yaklaşık 5 milyar 280 milyon lira) öde- meye, aynca te- kerlekli sandal- yeye mahkûm olduğum için, geçimimi sağla- mak uzere ömür boyu yıl- da 100 bin dolar (yaklaşık 240 milyon lira) odemeye hü- kum giydi. Ar- tık varuklı bir kadınım. Te- kerlekli sandal- yede yaşarken evlenip, çocuk sahibi bile ol- dum." tkinci örneği- miz 62 yaşında- ki çiftçi Robert Smooth: "Torunuma ağızdan çocuk felci aşısı vermiştim. Çocuk kısa bir süre sonra üzerime kustu. Sildik falan, ama sonuçta ben de çocuk felcine yakalandım ve sakat kaldım. Aşının prospektüsü- nü iyice okumuştura ve orada kusma halinde kusmukla temas edenlerin çocuk felcine yakalanabileceklerine ilişkin bir uyan yok- tu. Olsaydı, belki önlemimi ahrdım. Bu durumda aşının Uretici- si olan Lederle firmasını hem bana verdiği zarar, hem de kamu- ya karşı sorumsuz tavn nedeniyle dava ettim. Mahkeme beni hak- lı buldu. 2 milyon dolar (yaklaşık 4 milyar 800 milyon lira) taz- minat aldım. Lederle aynca topluma karşı sorumsuz davrandı- ğı için kamuya 8 milyon dolar (yaklaşık 19 milyar 200 milyon lira) odemeye mahkûm edildi." 1984 yılına ait bir Nevvsvveek dergisinden derlediğim bu ör- nekler, her gün onlarca kişinin trafik kazalannda ya da hastane kapılannda hayatlarını kaybettikleri, "insan"ın çok ihmal edil- diği ülkemiz için şimdilik tam bir "fantezi." Ama hiç belli olmaz. Bazen olayların seyri bir anda değişir ve ivme kazanarak önceden öngönılemeyecek boyutlara varır. Bu süreçte tüketici olarak bizlere duşen önemli roller de vardır. Hep birlikte kolları sıvayalım mı? U G U R M V M C L40'LARIN CADI KAZANI Bir cinayet,bir intihar,bir sır Nihal Atsız (Vasiyetname 4 Mayıs 1941 Yağmur Oğlum! Bugün tam bir buçuk yaşındasın. Vasiyetnameyi bitirdım, kapatıyorum. Sana bir de resmimi yadigâr olarak btrakıyorum. Ögütlerimı tut, iyi bir Türk ol. Komünizm bizedüşman bir meslektır. Bunu iyi belle. Yahudiler bütün milletterin gızli düşmanıdır. Ruslar, Çinliler, Acemler, Yunanhlar tarıhi düşmanlanmızdır. Bulgarlar, Almanlar, İtalyanlar, İngilizler, Fransızlar, Araplar, Sırplar, Hırvatlar, İspanyollar, Portekizliler, Romenler yeni düşmanlanmızdır. Japonlar, Afganlılar, Amerikahlar yarınkı düşmanlanmızdır. ,Ermeniler, Kürtler, Zazalar, Çerkezler, Abazalar, Boşnaklar, Arnavutlar, Pomaklar, Lazlar, Lezgiler, Gürcüler, Çeçenler, Çingeneler içerikı düşmanlanmızdır. Bu kadar çok düşmanla çarpışmak için iyi hazırlanmalı. Tann yardımcın ohun. — 1 4 — Yiicel'in avukatı Biılent Nuri Esen, An- kara 3. Asliye Ceza Mahkemesi'nin kararı- nın bozulması için Yargıtay'a başvurdu. , Yargıtay 4. Ceza Dairesi kararı bozdu. Bozma gerekçesinde soruşturmanın eksik yapıldığı ve bakanların eylem ve işlemleri- nin ancak Yuce Divan'da yargılanabileceği yazılmıştı. Yargıç Saffel Ünan bu karara karşı direıı- di. Yargıtay Gend Kurulu, 16 Mart 1948 gü- nü şu sonuca vardı: "Bir bakan hakkında hakaret suçundan yargılanan sanıklar, hakarete konu olan sav- lannı yargılandıklan mahkemede ileri sure- mezler." Yargıtay Ceza Kurulu da mahkemenin ıs- rar ve genel kurulun içtihadı birleştirme ka- rarlanndan sonra dosyayı ele almış ve Yü- cel'in bakanlığı dönemindeki savlann 3. As- liye Ceza Mahkemesi'nde görülemeyeceği gerekçesiyle kararı bozmuştu. Yargıç Saffet Ünan, Yargıtay'ın verdiği bu "tevhidi içtihat karan" ile sanıklann sav- larını kanıtlama olanaklarının ellerinden alındığını ileri surûyor. Bu hukuksal geliş- meyi hafifletici neden sayarak Kenari öner ile Cemalettin Saraçoğlu'nu 4'er ay 20'şer gün hapis cezasına çarptınyor ve cezalan da erteliyordu. Yargıtay bu kararı 21 Temmuz 1949 gü- nü onadı. Hasan Âli Yücel, sonunda dava- yı kazanmıştı. Hasan Âli Yücel, Kenan öner' karşı bir dava daha açmıştı. Dava konusu yine ha- karetti. Kenan Öner'in dava dilekçelerinde kullan- dığı sözler suç sayılmıştı ve Öner, bir de bu sözlerinden dolayı 16 gün hapis cezasına çarptırılıyor ve ceza da erteleniyordu. Hasan Âli Yücel, taruklardan Osman Yük- sel Serdengeçti, Cemal Oğuz ve Haluk Ka- ramağralı, Selahattin Erturk \c Sururi Er- mete haklannda da davalar açmış, bu da- va lann hepsi de tanıklann cezalandınlma- ları ile sonuçlanmıştı. Bu davalann yargıcı Ferruh Adalı'ydı. Aradan yıllar geçti, 27 Mayıs 1960 ihtila- li, 1944 ırkçılık-Turancılık davası sanıkları ile Hasan Âli Yucel-Kenan Öner davasının savcı ve lanıkları başka başka koşullarda karşılaştılar. Albay Türkeş, 27 Mayıs ihtilalini yapan ihtilal komitesinin icindeydi. Komitenin ka- rarı ile tutuklanan Demorat Parti milletve- killeri arasında ırkçılık-Turancılık davası sa- nıklarından Sail Bilgiç de bulunuyordu. Bilgiç'in, Yassıada'daki ilk sorgusu Altoy Ömer Egesel başkanlığındaki 3 nolu soruş- turma komisyonunda yapılmıştı. Bu komis- yonun üyelerinden biri de ırkçılık-Turanahk davası samklarından Cebbar Senel'di! İhtilal hükümeti de Adalet Bakanlığı'na Hasan Âli Yücel-Kenan Öner davasının sav- cısı Dr. Abdullah Polat Göziıbüyük'ü getir- mişti. Aradan yine yıllar geçmiştir. Yıl IV-0 Gözübüyük, Yargıtay 8. Ceza Dairesi 9 lı yıllann ortasında Türkiye 'yi ilgilendiren iki olay vardı. Bu iki olay üzerinde söylentiler, yorumlar ve kuşkular birbirini izlemekteydi. Konulardan biri Sovyetler Birliği " Büyükelçilik doktoru Neşet Naci'nin öldürülmesi, öbürü de Ankara Valisi Tandoğan 'ın intiharıydı. Bu iki olay da bir kanlı giz zinciriyle birbirine sımsıkı bağhydı. Bu iki olayın da kilit adamı Haşmet Orbay 'dı. Başkanı'dır. 1944 yılının ırKçılık-Turancılık davası sanığı ve Yücel-Öner davası tanığı Türkeş de Demirel hukümetinin başbakan yardımcısı Gozübuyuk, Turkeş'e gönderdiği bayram tebriğinde şu tümceleri kullanır: "Tarihi. kalbi dostluk, aynı ülkü ve aynı Türkçülük üstün duygulan ile..." Abdullah Polât Gozübüyük, Yücel-Öner davasında 18 Ekim 1947 günü okuduğu "Esas bakkındaki mütalaa"nın 33. sayfa- sında ırkçılık-Turancılık davasını şöyle yo- nımlamıştı: "Milli sınırlar dışı milliyetçiliğin nazizm- den mülhenı kan ırkçılığı yurdun hayab olan iç ve dış giivenliğine karşı gösterdiği tehlike ve zarar..." Haşmet Orbay olayı 4O'lı yıllann ortasında Türkiye'yi ilgilen- diren iki olay vardı. Bu iki olay üzerinde söylentiler, yorumlar ve kuşkular birbirini izlemekteydi. Konulardan biri, Sovyetler Birliği Büyü- kelçilik doktoru Neşet Naci'nin öldurulmesi, öbürü de Ankara Valisi Tandogan'ın inti- harıydı. Bu iki olay da bir kanlı giz zinciriyle bir- birine sımsıkı bağhydı. Bu iki olayın kilit adamı Haşmet Orbav'dı. Haşmet Okbay, Genelkurmay Başkanı Kâzım Orbay'ın oğluydu. Ve o tarihteki adı Milli Emniyet olan MİT'te görevlıydi. Haşmet Orbay, 1986 yılında Erkekçe Der- gisi'nden gazeteci Avni Özgürel'e şu açık- lamalarda bulunacaktı: "Daha evvel Erzurum'da pederim Kâzım Orbay 3. Ordu müfettişiyken, ben Milli İs- dhbarat Teşkilatı'nda vazifdiydim. Sonra Ankara'ya gelince, bu vazifeme devam et- tim. Aynı zaınanda, vilayel hususi kâtibiy- dim.. (..) Erzurum'dayken harici kısım var- dı. Harici kısımda birçok sızıntılar oluyor- du. Hudutta.. Malumat alıp sorgulannı ya- pıyorduk. Ankara'da, ben, dahili bir vazi- fe almıştım. Ama yine de benim vazifem ec- nebilerle ilgiliydi.. (..) Biz. MİT'te çalışan- lar. memleketimize yaptığımız bütün vazi- felerimizi mezara beraber götüriıniz." O sıralarda Vali Nevzat Tandoğan da An- kara Valiliği'ndeki on yedinci yüım doldur- maktaydı. Tandoğan, özel kalem müdürü Haşmet Orbay'ı oğlu gibi severdi. Orbay, ünlu Enver Paşa ile Kafkas tslam Ordulan Komutanı Nuri Paşa'nın da yeğe- niydi. Neşet Naci cinayeti Dr. Neşet Naci Arzan, 16 Ekim 1945 gü- nu Ankara'da Anafartalar Caddesi'ndeki Çocuk Esirgeme Kurumu apartmanındaki muayenehanesinde Reşit Mercan adındaki bir genç tarafından tabancayla vurularak öl- dürülmüştü . Katil, Neşet Naci'nin odasına girmiş; bir süre doktorla görüjmüş; sonra tabancasını çekmiş, doktor yan odaya geçmiş, katil, doktoru bu odada oldürmüştü. Ertesi gün Anafartalar Emniyet Amirli- ği'ne gelen Reşit Mercan, "Katil benim" de- miş ve cinayet nedeni olarak da şu açıkla- mayı yapmıştı: 'Veremim, doktordan rapor istedim ver- medi. Bu yüzden oldürdüm." Mercan'ın bu sozleri kimseyi inandırma- mıştı. Üstelik, Reşit Mercan'ın sapasağlam ol- duğu da doktor raporu ile saptanmıştı. Mercan, Haşmet Orbay ile aynı evde kal- maktaydı. Reşit Mercan cinayetten sonra Haşmet Orbay'ın evine gitmiş; evde, üzerindeki el- biseleri çıkararak Haşmet'in elbiseve pal- tosunu giymiştir. Reşit Mercan, Haşmet Orbay ve Vali Tan- dogan'ın oğlu Haldun Tandoğan üç yakın arkadaştılar. Mercan-Oıbay arkadaşlığı kuşkuları art- tırmaya yetmişti. Reşit Mercan'ın poliste ve savcıhktaki sözleri hiç de inandırıcı değildi. Üstelik ci- nayette kullarulan tabancanın kılıfı Haşmet Orbay'ın belediyedeki odasında bulunmuş- tu. Dr. Neşet Naci niçin öldürülmüştü? Para için mi? Mercan, polise ve savcıya verdiği ilk sor- gularında amacının silah tehdidi ile para top- lamak olduğunu; Haşmet Orbay ile arala- rında şu konuşmanın geçtiğini anlatmıştı: "Bu tasavvurumu tahakkuk ettirebilirsem zengin olacağım, öteden beri zihnimi kur- calayan yokluk ve yoksulluktan kurtulaca- ğım. Beni maddi sıkıntıdan kurtaracak tek çare bazı zengin şahsiyetleri tehdit ederek para koparmaktır. Senden yakın dostum yok, bu hususta sen bana yardım edebilir- sin." Reşit Mercan ile ilk görüşmeyi savcıdan önce Vali Tandoğan yapmaktaydı. Bu görüşme de olay üzerindeki kuşkula- rı arttırmıştı. Dışişleri Bakanı'nın ve Sovyetler Birliği Büyukelçiliği'nin doktoru Neşet Naci, Ge- nelkurmay Başkanı Kâzım Orbay'ın oğlu- nun arkadaşınca niçin öldürülmüştü? Dava suçüstü hükümlerine göre açıldı: 16 ekim günü işlenen cinayet için düzenlenen iddianame 18 ekim tarihini taşımaktaydı. İlk duruşma da aynı gün başlamıştı. 18 ekim gunlü ilk duruşmada sanık Mer- can, ilk ifadelerini yineledi. Duruşmada taruk olarak dinlenen Haşmet Orbay, sanıkla Roben Kolej'deyken tanış- tığjnı, kendisini uzun yıllar görmediğini, iki yıl önce karşılaşmalarından sonra sık sık gö- niştüklerini ve Mercan'ı işe yerleştirdiğini ve aynı evde oturduklannı anlatmıştı. Reşit Mercan, cinayetten bir hafta once Haşmet Orbay'ın evinden ayrılıp bir başka eve taşınmıştı. Orbay, mahkemede olayı şöyle anlatıyor- du: "Üç gün önce bana gelerek bazı projele- rinden bahsetti. 'İnşallah hayırlı işlerdir' de- dim. 'Göze öyle bir şey alıyorum ki bunu muhakkak yapacağım' dedi. 'Sonu fena olmasın' dedim. 'Çok hayırlı olacak, bütün arzulanm tahakkuk edecek' cevabını verdi. Projesi hakkında izahat vermedi. Fakat bir tabanca;st••ıcekte ısrar etti. Evvelsi gün bir- likte Hergeie Meydam'na gittik. Tanıdığım eskici Ömer'in bir arkadaşından bir taban- ca aldık. Kendisine 'bundan mesuliyet ka- bul etmem' dedim." Daha sonra mahkeme başkanı Reşat Bay- ramoglu, Reşit Mercan'ın savcılık ifadesini okur. Mercan, ifadesinde "Haşmet'in 1200 lira borcu varmış. Bana bu işi teklif etti" dediği anlaşılır. Haşmet Orbay sapsarı olmuştur. Başkan duıuşmaya ara verir; Haşmet Or- bay fenalaşmıştır. Duruşma yeniden başlar. Haşmet Orbay, Mercan'm bu sözlerini "Suçlu kendisini kurtarmak için böyle söyler" diye yanıtlar. Başkan Bayramoğlu, bu kez Mercan'a sorar: "Hanginiz teklif etti?" Mercan bir süre susar, sonra alçak sesle "Ben (eklif elmiş olayım" der. Bu soru-vanıttan sonra kuşkular busbü- tun anmıştır. Duruşmada daha sonra Ma- liye Bakanı özel kalem müdürlerinden Ce- mil Conk, kapıcı İzzet Aksoy ve tabancayı satan Kızılcahamamlı eskıciler dinlenmişti. Savcı Kemal Bora ve savcı yardımcısı Kâ- mil Okay, Reşit Mercan'ın adam öldürme suçundan cezalandırılmasım istemişti. Esas hakkındaki göruşte de Haşmet Orbay, cina- yet suçuna katılmaktan sorumlu görülmü- yordu. Duruşma sonunda mahkeme karannı açıklıyordu: Haşmet Orbay hakkında yataklık, nıhsat- sız tabanca bulundurmak ve adliyeyi yanılt- mak suçlanndan dolayı soruşturma açılması için savcılığa suç duyurusunda bulunulma- sı kararlaştırılmıştı. Haşmet Orbay, mhsatsız silah bulundur- mak, yataklık ve adliyeyi vanıltmak suçla- nndan tutuklandı. Orbay, 22 Ekim 1945 günü Ankara Birin- ci Asliye Ceza Mahkemesi Yargıcı Bekir Kayral'ın sorularını şöyle yanıtlıyordu: "Reşit'i on senedir tanırım, ona hayatı- mın sıkıntı içinde olduğunu, buna çare bul- mak icap ettiğini, benim zengin adamlardan tehditle para koparmak gibi bir problemim olduğunu söyledim. Kabul etti. Ben duru- mum bakımından bu işi bizzat yapabilecek halde olmadığımdan. işi Reşit'in yapması- m kararlaştırdık." Haşmet Orbay ile Reşit Mercan'ın dava- ları Ağır Ceza Mahkemesi'nde birleştirildi. Davaya Dr. Neşet Naci'nin ailesi adına katılan Avukat Hamit Şevket tnce cinaye- tin Haşmet Orbay tarafından işlendiği ka- nısındaydı. Orbay'ı Avukat Nail Taner; Reşit Mer- can'ı Celal Yardımcı, Abdurrahman Taşpı- nar, Meliha Görken savunuyorlardı. Başkan Reşat Bayramoğlu, üyeler Yusuf Bahri Bilen ve Hakkı Uma'dan oluşan Ağır Ceza Mahkemesi 13 kasım günü karannı açıkladı: Katil, Reşit Mercan'dı. Mercan'a 20 yıl ağır hapis cezası verildi. Haşmet Orbay'a verilen ceza da 1 yıldı! Dosya Yargıtay'a gitmişti. O günlerde Ankara, Haşmet Orbay olayı ile çalkalan- makta; hemen hemen her yerde bu konu ko- nuşulmaktaydı. Vali TandoğaıTın intiharı Dr. Neşet Naci niçin öldürülmüştü? Yargıtay, Ağır Ceza Mahkemesi'nin ka- rannı bozdu. Bozarken de davanın Anka- ra'da değil, Bolu'da görulmesine karar ver- di. Dava, Bolu Ağır Ceza Mahkemesi'nde 1946 yılı nisan ayı ortasında yeniden başla- mıştı. Reşit Mercan, bu kez "Katil ben degilim" diyordu. Bolu'da başlayan mahkeme, Ankara Va- lisi Nevzat Tandogan'ın tanık olarak din- lenmesine karar vermişti. Tandoğan, Ankara'da "istinabe yoluyla" dinlendi. Yargıç, Vali Tandoğan'a "Reşit Mercan ile sa\cıdan önce niçin görüştügünü" sordu. Vali, "Cinayetin şehirde yaptığı akisleri, ( irkast 17. Sayfada)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle