Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/6 DİZİ-RÖPORTAJ 19ŞUBATJ990
MERAL TAMERTUKETICI OLMANIN SIRLARI
Firmayadoğruhakarama seferi— 2 —
Dttnkü yazımızı sizlere ısrarla
"hakkum anunaya başlayın" me-
sajını vererek kapattık. Bu konu-
da pek deneyimleri olmayan okur-
lanmız "pekiyi başlavabm da ne-
reden, nasıT diye sorabilirler. Bu-
gün sizlerle aylık kazancımızın
büyük bölümünü yutan belli başb
mal gruplarında "hak arama
gezinrisiııe" çıkacağız.
önce bütçemizden ber gün belli
bir miktar ayırmak zorunda oldu-
ğumuz "gıda"dan başlayalım. Di-
yelim ki bakkaJınızdan aldığınız
yoğurt ekşimiş. Ya da manavdan
akügınu portakakn suyu çekilmiş,
sırf posası kalmış. Çöpe atmaya
ya da zorla yemeye kalkmayın.
Üsenmeyip aldığuuz yere götürun
ve kına olmayan bir üslupla du-
rumu anlatıp, yerine taze yoğurt
ya da suiu portakal ısteyin. Eğer
karşı çıkarsa bakkala şaka yollu
"ekşimiş yogurdu kendisinin
yemesini" ya da manava sırf po-
sadan ibaret portakalı kendi evin-
de tüketmesini bile önerebilirsiniz.
Semt esnafı özellikle gıda tnad-
delerinde sizin haklı isteklerinizı
geri çevirmeyecektir. Çünkü de-
vamlı müşterisini kaybetmek iste-
meyecektir. Çünkü 3 adım ötede-
ki bir bakkaJ ya da manavın, ken-
disinin yerini aJmaya can attığını
bümektedir. Yeter ki siz, "öküzün
altında buzagı arayan", huysuz,
lurçın bir muşteri olarak, bakkalı
zaten çoktan bezdirmiş olmayın...
Kaliteye yöneiiş
Tek başına fazla bir meblağ tut-
mayan gıda maddelerinde üşen-
meyip hak aramanın bir diğer so-
nucu da bakkalın-rnanavın zaman
içinde daha kaliteli mal satmaya
yönelmesı olmaktadır. Yine ba$-
taki örneğe dönelim. Eğer siz ara
sıra ekşimiş yoğurt aldığınızda se-
sinizi çıkartmazsanız, bakkal da
"mnşteri memnun" zannedebilir.
Ama ses çıkaraniar arttığı tak-
dirde bakkal belki deraakulbek-
leme süreleri aşmış yoğurtları tü-
keticiye satmak yerine rafından
indirip, üretici firmaya iade etme
yoluna gidecektir. Çünkü siz geri
verdiğinizde de zaten iade etmek-
tedir, aynca size karşı da mahcup
olmaktadır.
Bir adım daha ileri gidelirn.
Uretici fîrma ise kendisine geri ve-
riien günü geçznis ınallar arttıkça
aldığınız mal katttesiz çıkmca sırayla nerelere başvuracakstnız?
M- m
Tezgâhm arkasuıdaki kişiye başvurun. % # m
2 'Mağaza sorumlusuna ulasmaya çauşuu
Üreticifirmaya gidin.
Ticaret OdasıYu devreye sokun.
ya o mahalleye daha sık servis ya-
pacak ya da uğrayışında daha az
miktarda mal vererek bayatlamış
raalların raflarda beklemesinin
önüne geçecektir. Ve sonucta da
bizim soframıza ekşimiş yogurt
gelme olasıhğı büyük çapta aza-
lacaktır. "Amaaaaan, bin liraiık
yognrtla mı uğraşacağım!" ya da
"bana ae_" demek yerine katılım-
cı bir vatandaş gibi davranmaya,
üsenmeyip hakkımızj aramaya
değmez mi?
Diyelirn ki satın aldığınız elbi*
se, pantolon, palto ya da ayakka-
bı kalitesiz çıktı. Yapacağıtuz ilk
iş, yine malı satın aldığınız mağa-
zaya götürüp yumuşak bir üslup-
la sorununuza çözüm aramak ol-
malıdır. Tezgâhm arkasmdaki kişi
size yardımcı olamıyorsa ya da
yetkili degilse, ikinci adım mağa-
za sorumlusuna ulasmaya çalış-
maktadır.
Firmaya dogru
Mağaza sorumlusu da size karşı
duyarsız davrarursa, önünüzde 2
seçenek var demektir:
• Birincisi satın aldığınız giysi
ya da ayakkabının üzerindeki kü-
çük etiketten yola çıkarak üretici
firmaya ulaşmak. Hemen her giy-
sinin bir yerinde üretici firmanın
adı ve telefonunun yazılı olduğu
küçük bir etiket, sanınm sizin de
dikkatinizi çekmiştir. lşte o etiket,
sizi üretici firmaya götürecektir.
Üretici firmaya ulaşüdığında ise
çoğu kez tüketicinin sorunu çö-
zümlenmektedir. Eğer saun aldı-
ğınız giysinin üzerinde üretici fîr-
ma etiketi yoksa, zaten o mal hak
»ramayacagınız kadar düşttk ka-
litede ya da kaliteli bir firmanın
defolu malları demektir.
• tkinci yol ticaret odasını dev-
reye sokmaktır. Bize göre ticaret
odasına, ancak üretici firmadan
olumsuz yamt alındığı takdirde
başvurulmalıdır. Çünkü ticaret
odalan da sizin sorununuzu üre-
tici firmaya iletecekür. Ticaret
odalanna başvuruyu bir diiekçey-
le yapınız. Bulunduğunuz ildeki
ticaret odasırun adres ve telefon-
larını, telefon rehberinizden ya da
istihbarattan öğrenebilirsiniz. Ti-
caret odasının sizin başvunınuzu
isleme koyabilmesi için malı üre-
Daba sonradan açılan ayakkabüaria uğraşmamak için, sabn alırken "biraz uğraşmaya" ihtiyaç var. (Fotogref: Ergun Çağatsy)
ten ya da satan firmanın odaya
kayıtlı olması gft-ekir. Ticaret
odalarının, kendilerine kayıtlı ol-
mayan finnalar üzerinde yaptınm
yetkisi yoktur.
Belgelerle birlikte
Dayanıklı tüketim mallannda
ise kullanımdan kaynaklanan bir
şikâyetle ilgili olarak, malı satın
aldığınız yere başvunnanın bir ya-
ran yoktur. Ancak küçuk kentler-
de, kasabalarda başka bir seçenek
yoksa bayiye başvurulabilir. Ama
bayinin sorumluluğu malı satın-
ca biter. Muhatap servis örgütle-
ri ve Uretici firmadır. Demek ki sık
sık anzalanan ve servis tarafından
bir türlü sizi tatmin edici düzey-
de onarılamayan bir buzdolabı,
çamaşır makinesi ya da televizyo-
nunuz varsa, bu durumu belgele-
yen makbuzlarınızın fotokopüe-
riyle birlikte üretici firmanın hem
servis müdürlüğune hem de genel
müdürlüğüne mektupla başvurun.
Meramıruzı doğru anlattığınız
takdirde çoğunlukla sizinle ilgile-
nileceğini ve sorununuza tatmin
edici bir çözüm getirileceğini gö-
receksiniz.
İ S E garantisi
Üretici firmayla anlaşmazlıga
düştüğünüz durumlarda başvuru-
lacak yerler ise ticaret ve sanayi
odalan ya da Türk Standartian
Enstitüsü'dür. Bilindiği gibi TSE,
kendi amblemini taşıyan bir mal-
da, üretim, isçilik ve malzemeden
kaynaklanan bir hata varsa, ga-
ranti süresi geçmiş olsa bile ma-
lın sağlamıyla değiştirilmesine ya
da tüketiciye paranın iade edilme-
sine aracı olmaktadır. Ancak pa-
ranın geri istenmesi anlamlı değil-
dir. Çünkü bu dururada üretici
finna, TSE Ue yaptığı anlaşma ge-
reği size; malı satın aldığınız gün
ödediğiniz bedeli iade edecektir.
Oysa enflasyonla iç içe yaşadığı-
mız şu ortamda malı satın aJdığı-
nız günkü parayla çarşıya çıksa-
nız, ancak o malın yansını ya da
dortte birini alabilirsiniz. Demek
ki TSE'ye başvurularda
"paranızı" değil, bozuk malın ye-
rine sağlamını istemelisiniz.
Yarın: Dayanıklı
tüketim mallan satın
alırken nelere dikkat
etmeli?
SİZ OLSAYDIIVIZ NE YAPARDIMZ?
Yetkilimercii
uyandırmak"Siz olsaydınız ne yapardınız" köşemizin bugünkü konuğu, benzin
istasyonundaki gosterge bozuk olduğu için otomobilinin lastik-
lerine farkında olmadan "fazla" hava basan ve bu yüzden bü-
yük bir kazadan tesadüfen kurtulan Istanbullu okurumuz Ugur
Kurul.
Belki sizin arabaruz da dolayısıyla böyle bir sorununuz da yok.
Ama lütfen yazıyı okuyun. Çünkü önemli olan size sorun yara-
tan malın ya da hizmetin türü değil! önemli olan davramş biçi-
mi...
Uğur Kurul'un derdi; arabasının lastiklerine basılan fazla h'a-
vaysa, sizinki ilci giyişte parçalanan ayakkabı ya da saiın alın-
dıktan 3 gün sonra bozulan televizyon olabilir. Hem bındiğıniz
taksi ya da dolrnuşun lastiklerine aynı nedenle fazla hava basıl-
madığı ve benzeri bir kazanın sizin başınıza gelmeyeceği ne ma-
lum...
Türkiye'de
yaşamakta olan
bir tüketici ola-
rak benzer bir
olay mutlaka si-
zin başınızdan
da geçmiştir,
geçmektedir ve-
ya geçecektir.
"Kurtuluşuouz"
yok.
öyleyse siz
olsaydınız ne
yapardınız?
Ne yapıyor-
sunuz?
Ne yapmabsj-
nız?
önce Uğur Ku-
rul'un mektu-
bunu okuyun, sonra size bazı önerilerimiz var:
"Benzin istasyonlanndaki hava gostergelerini kimin denetle-
diğini, günlerden beri araştırdığım haide bulamadım. Belki de
böyle bir merci yoktur. Olmayabilir de... Olsaydı hem bedavaya
hava basıp hem de başıru belaya sokar rruydı benzinci?
Sanıyorum adamlardaki düşünce şu: 'Allah yapısı değil ya bo-
zulabiHr. Ben koydugnmda sağlamdı! Vatandaşa hizrael diye bağ-
ladık. Bozuksa bunu vatandaş olarak sen anlayacaksın; Bedava
hizmetin bir de hesabını mı vereceğiz?'..
Nankörlük bu ya... Ben yine de "merci" arıyorum. 9 ocak cu-
ma günü Tuzla'da bir benzincide 28 psi'yc ayarlayıp da bastığınız
hava, kazadan tesadüfen kurtulup ölçtürdüğünüzde 48 psi çıkarsa,
siz de ya merci ararsımz, ya da dövecek adam!..
Ben önce ilkinden başlayıp şöyle yaptım:
1- Pendik Zabıu Amir.'iği'ne telefon ettim. Cevap: 'Bu iş flen-
dik Belediyesi Sağlık Jşleri Müdürlüğü'nün uhdesindedir. Tele-
fonu 354 30 53'tür. Onu arayın:
2- 354 30 53'e telefon ettim. Cevap: Efendim. bu telefon yan-
lış. Dograsu 354 22 97.'
(Arkası 17>Say/ada)
>j
UGUR MUMCi40'LARIN CADI KAZAN1
40'ların modası: Komünistlik suçlaması
Attila
Ilhan
Kim kaldı / Müdafaa-i Hukuk
Cemiyeti'nden / Avct ceketli / Körüklü
çizme / Astragan kalpak / Bazen
"İttıhatçı" / Hafif "Iştıraküyun /
Öfkeli kaşlan salkım saçak / Kumral
bıyıklan mahzun?
Ezeli dalgtnhğımızın ıshğıdır ney /
Kematı yanhş anlaşılmasından tedirgin
/ Utlar vahim sorular soruyor / Öldü
Nâzım, Şamılof, San Mustafa /
Yıkılmış Strasnoy Ploscat'ın saat kulesi
/ Eskı Bolşeviklerden kim kaldı?
Mareşal Çakmak'ın kısa demecine Şiik-
rii Sökmensüer hemen yanıt verdi:
"Benim ifadem sarahatla gösteriyor ki,
kapalı bir şekilde komünist partisi kuranlar,
mareşalden işçiler \e kövlulere kadar mem-
leketin butün unsurian meşnı devlerj yıkmak
için vasıta olarak kullanmayı esas tutmuş-
iar ve metodln bir şekilde tatbikatına girmiş-
lerdir. (...) Yaptığım açıklamalar kendileri-
nin komünistler tarafından bir tahrik vası-
tası olarak istendiği noktasında mareşali
uyandiTmış bulunmalıydı."
Sökmensüer, bu açıklamayı yaptıktan son-
ra şunlan söylüyordu:
"Mareşalin 'memleketimizdeki demokra-
sinin gelişmesİDİn iklidarca bir komünist
tahriki şeklinde gosterilmek btendiğini' ifade
elmesi kamuoyunca iızuntu ile karşılanacak-
tır."
tçişleri Bakanı bu demecine bir de belge
ekliyordu. Sökmensüer'in sunduğu TKP ile
ilgili bir belgede şunlar yazılıydı:
'TKP, Türkiye'nin hususi şartları içinde
emperyalizm, milli burjuvazi ve derebeyi
aleyhine sosyalist Sovyetler Birliği, cihan
proletar>
r
a inkılabını ve komünizm lehine
mücadele ile mevcut burjuvazi hâkimiyeti-
ni devirerek yerine Sovyet rejimini kurmak
gayesini takip edef.
Bakan, bu belgeyi okuduktan sonra şu yo-
rumu yapıyordu:
"Sarih ve açık vesikalara rağmen komü-
nizmin çabalamalarına demokrasi gelişme-
si şeklindeki ifade>i, şuphcsiz ki, her vatan-
daş barretle karşılavacaktır."
Zekeriya Sertel yanıtlıyor.
Içişleri Bakanı Sökmensüer, gazeteci Ze-
keriya Sertel'i komünistlikle suçlamaktaydı.
Sertel, hemen yanıt verdi:
"Ben komünist degilim."
Sertel, Sökmensüer'in sözlerini şöyle ya-
rutlıyordu:
"Tevfik Riiştii ile aramızda cereyan eden
muhaberenin meydana çıkardığı hakikat ise
o vakit Adnan Menderes, Fuat Koprulu ve
Tevfik Rüştü'nün Gonişler mecmuasına >azı
yazımında bulunmayı vaat eltikleridir. Biz
o vakit bürriyet ve demokrasi davasında bu
davayı benimsemiş olan bıitün aydınlann ka-
lem yardıralannı (ernine çaiışmış, Rauf Or-
bay, Halide Edip Adı var, Adnan Adıvar, Ce-
lai Bayar ve M. Ali Aj bar gibi birçok zatla-
ra da miiracaat etmiştik."
Sertel daha sonra Mareşal Çakmak'a mek-
tup yazıp dilek ve düşüncelerini bildirdikle-
rini söylüyor ve soruyordu:
"İstanbul ve Ege vilayetlerinde mareşal
hakkında yapılan nümayişler esnasında hal-
kın bep bir ağızdan tekrar ettigi 'Maresal sen
bizi kurtaracaksın' feryadı aynı duygu ve dii-
şüncenin bir başka şekilde millet tarafından
ifadesi demek değil midir? Yoksa mareşalin
elrafında toplanıp bu feryadı koparan yüz-
binlerce insan bep bozguncu ve komünist-
ler miydiler?"
Sertel, bakandan özur dilemesini de isti-
yordu.
l Şubat 1947 tarihli gazetelerde CHP Ge-
nel Sekreteri Hilmi Uran'ın bir açıklaması
yer alıyordu.
CHP Genel Sekreteri, Içişleri Bakam'nı
şöyle yalanlıyordu:
"Benim elimde Demokrat Parti'nin komü-
nistleri desteklemekte olduğu hakkında bir
vesika yoktur."
Uran, DP kongrelerinde CHP hakkında
"tellak hikâyeleri" uydurulduğu ve "Kızıl
Sultan" benzetmeleri yapıldığından yakın-
maktaydı.
Bu arada CHP milletvekillerinden şair
Behçet Kemal Çağlar, DP kuruculanndan
Fuat Köprülü'ye yazdığı yazıda mareşali Nâ-
zım Hikmet'e selam ve af müjdesi yollanıak-
la suçluyordu!
Suçlamalar ve karşı suçlamalar böyle gi-
jdiyordu.
Bu demeçler, o gunlerde ilgiyle izleniyor-
du. Mareşai Çakmak'ın TBMM kürsüsüne
çıkıp Bakan Sökmensüer'i yanıtlaması da
bekleniyordu. Bakan Sökmensüer ile mey-
dan savaşını Meclis yerine gazetelerde açmayı
uygun bulmuştu.
Mareşal sertleşiyor:
Mareşalin sert yanılı 7 şubat gunlü gaze-
telerde çıktı. Tartışma, Cami Baykurt ve Ze-
keriya Sertel'in mareşalden Meclisi terketme-
si yolundaki önerilerinden kaynaklanmak-
taydı.
Çakmak, suçlamalann bu bolümünü şoy-
le yanıtlıyordu:
"Benim Meclisten çekilmemi isleyenler
valnız onlar degildir. DP de bu şartlar allın-
da Mecliste orurup oturmamavı düşunmek-
tedirler. Bana yazılan mektupta 'gel komü-
nistlik yapalım' di>orfarmış. Bu, Meclisin
meşruluğuna karşı gelme hazırlıgı imiş. Dün-
yanın neresinde bir milietvekilinin Mecliste
zorla oturacağı ve çekilirse bunun bir ayak-
lanma olacağı bakkında bir hükum göriil-
müştür?"
Çakmak, "Sine-i millete çekilme" diye ad-
landırılan bu tavrın "komünist raücadelesi"
olmadığını vurguiuyor, TBMM'den çekilip
mücadeleye dışandan devara etmesi haliıı-
de kendisini "tıiçbir kuvvetin
durduramayacağını" ve böyle bir kuvveti de
"tasavvur" etmediğinı söylüyordu.
Bu açıkça-bir meydan okumaydı.
Çakmak, kurucusu olduğu însan Hakla-
n Derneği ile ilgili suçlamaları da şöyle ya-
nıtlıyordu:
"Bir cemiyeti siyasi bir harekete alet elmek
Çakmak'ın adlarını vermediği iki millet-
vekilinden biri Saffet Arıkan, öteki de Nuri
Conker'di.
Çakmak, daha sonra açıklamasmı şöyle
sürdürür:
"Ben komünistliği bu memieket için mu-
zır lelakki edenlerdenim. Onun için komü-
nistler ordtı ve donanmaya sokulmak iste-
dikleri zaman şiddetle mukabele ettim. Halk
Partisi mensupiarından birçok hatırlı zeva-
ön tavassutuna rağmen ısrar ettim. Fakat on-
lar, Şefîk Husnü'\e parti kurmak selahiye-
tini ve 34 tane miiseccel komıinisle de ame-
lenin, işçinin önüne geçerek rebberlik etme
imkânını sağladılar..."
Demecin püf noktası bundan sonra geli-
yordu:
"Ben daha isin başındayken eski bir Mil-
li Eğitim Bakanı'mn bu faaliyeti destekleyen
bareketinden dolayı hükümeti resmen ikaz
etlim. Kimse kulak asmadı, daba sonra da
Hamidiye Koy Enstitusıi'ndeki komünist yu-
vasından babsettiler..."
Mareşal bu üstü kapalı suçlamadan stın-
ra şu güvenceyi de veriyordu:
"Komünistlik bu milletin ruhuna aykırı-
dır. Bu cereyanlara hükumet musamaba et-
ve garaz"dan kaynaklandığını ileri sürüyor,
temaslanndan "Polis romanlannda yapıldığı
gibi" anlamlar çıkarılıp muhaliflerin sindi-
rümek istendiğini yazıyordu.
Ve Bayar konuşuyor
Şükrü Sökmensüer'in açıklamaları, üstü
kapalı da olsa Demokrat Parti'yi komünist-
lerle işbirliği yapmakla suçlamıştı. DP lide-
ri Celal Bayar da tartışmaya katılma gereği
duymuştu.
Bayar, parti örgütüne gönderdiği genelge-
de, Dr. Şefik Hüsnü'ye parti kurma izni ve-
ren CHP hükümetini suçluyor ve "Cöriiş"
adlı dergiyle ilgili şu açıklamayı yapıyordu:
"1945 senesi sonlannda fstanbul'da bazı
kimselerin çıkarmak istedikleri bir mecmu-
aya, arkadaşlarımız Prof. Fuat Köpriilü ve
Adnan Menderes'in benden yazı istemesi hi-
kâyesini ihtiva etmektedir. Guya mühim bir
meseleymiş gibi bunun etrafında başkalan
tarafından makale verildi, verilecek gibi ya-
zılar ve mektuplan vesika mahiyetinde gös-
termeye hususi bir dikkat atfedilmiştir."
Bayar, dergiye "sağ ve sol cereyanlarla ala-
kası olmayan marııf bazı zevata miiracaat"
IçişleriBakanı Sökmen Süer, gazeteciZekeriya SerteH komünistlikle suçluyordu.
CHP Mületveküi Behçet Kemal Çağlar, Mareşal Çakmak \ komünistlikle suçluyordu.
Mareşal kendisiyle ilgilikomünistlik suçlamalannı reddediyor,
i(
eski bir Miüi Eğitim
Bakanrnı" komünistleri himaye etmekle suçluyordu. CHP, DP'yi, DP de CHPyi
komünistlikle suçluyor, gazetelerde her gün demeçler ve cevaplar yayunlanıyordu.
istedikleri gun ya onlar ya ben cemiyellen
alakamızı keseriz. Fakat demokraı düşünceii
bir vatandaş olarak mabkeme hükmü giy-
meuuş, kumııııistlikleri sabit olmaraış insan-
lara ben şahsen leke sürmem."
Mareşal Çakmak'ın asıl gürültü koparan
açıklaması bundan sonraydı.
Çakmak, Cami Baykurt ve Tevfik Rüştü
Aras'ı yüiar önce tanıdığını, siyasal duşün-
celerinin ayn olduğunu, ancak "medeni
insanlar" olarak birbirlerine saygı duyduk-
larını anlatıyordu.
"Hükumet, erarindeki imkânlarla araşür-
sın, bu vatandaşlann komünist tahrikatçı-
sı, hain olduklannı tesbit etsin, ben de on-
lara düşman olayım."
Mareşal daha sonra şunlan soyleyecekti:
"Milli mücadele esnasında Cami Baykurt-
un Italya'da para sarfedip hesabını hukümete
vermediği de yazılmışlır. Ben hareketin ba-
şından bugıine kadar oyle bir hadiseden ha-
berdar olmuş degilim. Valnız A\nıpa'ya si-
lah miiba.vaa.sina giden ve onun hesabını ver-
meyen iki kişi bilirim ki bugün bir tanesi
Haik Partisi'nde nu'fuz saiıibi olan bir zat-
tır; diğeri de ölmüştiir... Bunları divanı har-
be sevk elmişlim. Fakat sonra mebus seçil-
dikleri için hakJarında takibat durdu."
se bile biz mücadele edeceğiz. Aklımza ma-
reşal de komünist olabilirmis gibi bir fikir
sakın gelmesin."
Kimdi komünistleri destekleyen bu Milli
Eğitim Bakanı?
Mareşalin CHP Milletvekili Saffet Ankan
ve Nuri Conker ile ilgili yolsuzluk suçlama-
larını Arıkan ve Conker'in oğlu Mahmut
Naci Conker yanıtlıyorlardı.
Saffet Arıkan, 1920 yılında Nuri Conker
ile birlikte sahte kimliklerle Almanya'ya si-
lah almak için gittiklerini, bir Alman işada-
mı tarafından silah alımlan sırasında dolan-
dırıldıklannı, dolandıncının mahkûm oldu-
ğunu, olayla ilgili soruşturmanın Celal Ba-
yar'ın da aralarında bulunduğu bir kurulca
yapıldığını, Milli Savunma Bakanlığı'nın
dosyayı incelediğini ve vardığı sonucu Baş-
bakanlığa bildirdiğini anlatıyor ve
TBMM'nin kendilerini sorurnlu bulmadığı-
nı açıklıyordu.
Tevfik Rüştü Aras ne diyor?
Tartışmaların odak noktasına Tevfik Rüş-
tu Aras, Zekeriya Sertel, Dr. Şefik Husnu ve
Cami Baykurt adları oturtulmuştu.
Tevfik Rüştü Aras, Ulus gazetesine gön-
derdiği mektupta, kendisine yöneltilen suç-
lamalann "Atatürk'ün ölümiinden beri kin
edildiğini söylüyor, konunun abartıldığını
ileri sürüyordu.
İçişleri Bakanı Sökmensüer, Hatay'da 19
Temmuz 1946 günü şöyle konuşmuştu:
"lyi biliniz ki bunlann 'yani
demokratlann' istedikleri hurriyet Kemalist
hürriyet degildir. Kızıl faşist hürriyeıtir, ya-
ni hakiki esarettir. Bu zavallılar işbaşına ge-
çerlerse asıl o zaman bu memieket hürriyet-
siziikle boğulacaktır. Çünkü onların kulak-
lanna ufleyenleri bu temiz ve arslan yurekli
vatanın boynuna geçirmek onlann baş be-
defidir. Kızıl faşistlerin bir gün maskelerini
yüzlerinden dütşürdünüz mu karşımza kıp-
kızıl bir sırtlan dikilir. Ve sizi canavarlar gi-
bi yemek ister."
Bayar, İçişleri Bakanı Sökmensüer'in
"Mecliste DP'yi idare edenlerin komünist-
lerin aldatıcı telkinlere alet olmadıklan için
gösterdikleri dikkat ve uyanıklığı memnuni-
yet ve şukranla karsılıyoruz" bıçimiode ko-
nuştuğunu, bakanın o günku küfurlerine de
bugünkü ovgulerine de aldırmadıklarını soy-
luyordu.
Celal Bayar, Sökmensüer'in Mecliste'ki ko-
nuşması ile güdülen amaçları şöyle sıralıyor-
du:
1- DP'yi komünist hareketi ile ilişkili gös-
termek.
2- DP ile uyum halinde gördükJen mare-
şal ile partiyi birbirinden ayırmak.
3- Komünizm vegericilik konusundaki ya-
saları elde tutma zorunluluğunu halka au-
latmak.
4- Sıkıyönetimin devamını sağlamak ve sı-
kıyönetimi siyasi baskı aracı olarak kullan-
mak.
5- Meclisten çekilme kararı verilirse, bu
hareketi komünist etkisine bağlamak.
Bayar, CHP iktidarını sağ ve sol örgütle-
ri kendi siyasetleri için kullanma taktiği uy-
guladıklannı da söylüyordu:
"...Halk Partisini temsil edenlerden baa
zevat sahıslan namına politika yapmaya aiı-
şık olduklarından zaman zaman komünist-
leri zaman zaman da ırkçılan tutup okşa-
dıklan gibi bazen de bunlardan birini alıp
diğerini yere vurmak istedikleri bilinen ba-
kikatlerdendir."
Çakmak'ın konuşmasına CHP'nin yaym
organı Ulus gazetesinde Falih Rıfkı Atay'-
dan da tepkı geliyordu.
Atay, Çakmak'ı eleştiren uzun yaasımn
bir bölümünde mareşalin komünistlik ve Dr.
Şefik Hüsnü ile ilgili suçlamalanna karşı
şunlan yazıyordu:
— Mareşal, kendisini hiçkimse komünist-
lik temayiilü ile suçlamamısken, nedense iş
başında balundağu vakit kızıllan» karşı ne-
ler yapotuu «nUfmak Uttijaam duymuştur.
Komünisîlere kmrşı çok şiddette barcket et-
mis, CHP measopUnadan birçok habriı za-
tın tavsiyesine rağmen harekerjnden cayma-
mış. (...) Acaba mahkemeler mareşalın em-
ri Ue hoküm veriyortar mıydı ki hatırlı zat-
fatfu sozfcriniD dinienip düıienmemesi ile ce-
za görecekler veya görmevecekkrdir? Dahası
var. Komünistiere çahşma hnkâuı verenler
CHP bükümetteri imiş. Bu nasd iddia? CHP
hiikümetlerine, insanlann düşiinnş ve anla-
yıslanna, kanunun ve mahkemeierin işine
kanşmak hakkıoı kim vermiştir?"
Ulus basyazarı, Dr. Şefik Hüsnu'nün eğer
serbest dolaşıyorsa buna yasanın izin verdi-
ğini de söylüyordu.
Tartışma bu yanyla da bitmedi. Prof. Ni-
hat Erim, Ulus gazetesindeki "Bu ne telaş"
başbkh yazısı Ue mareşali "genelkurmay baş-
kanı iken aşın ırkçılık" gutmekle suçluyor.
Muhalefetin mareşalin adı çevresinde bir
Hitler ve Mussolini edebiyatı yaratma peşin-
de olduğunu yazıyordu.
Peyami Safa da Ulus'taki "kısa ve açık"
başlıklı köşesinde 14 şubat 1947 günu DP'yi
komünistleri korumakla suçluyordu:
"DemokraÜar, kızıl harekâo küçtımsemek
ve dolayısıyla komunistlerin ifüraya uğradık-
lan hissini vermek için bir adım ötesi onlan
mudafaa etmekten başka bir se> olmayan bir
propaganda yolu tutmuşlardır."
Peyami Safa'nın mareşal hakkındaki )ar-
gısı da kesindir:
"Çakmak... KızıUarla açıkça isbirliği >ap-
ınıştır!"
Yarın: Kenan Öner-Hasan
Âli Yücel davası