Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/6 DİZİ-RÖPORTAJ 18ŞUBAT1990
MEIİAL TAMERTUKETICI OLMANIN SIRLARI
Yılmayın,hakkınızı arayınArtık zamaru geldi...
Tüketici olarak hakkınızı ara-
maya başlamahsınız.
Ahşveriş yaptığınızda ödediği-
niz bedelin tam karşılığını aldığı-
> nıza inanıyor musunoz?
J Satın aldığınız mal kalitesiz çık-
\ üğuıda ne yapıyorsunuz? Nerelcre
başvuruyorsunuz?
TOketici olarak hangi haklara
sahipsiniz? Biliyor musunuz?
Tdevizyon-buzdolabı gibi da-
yanıkJı tüketim mallannı satın
alırken nelere dikkat etmeniz ge-
rckiyor?
Servislerden şikâyetçi misiniz?
Sık sık bozulan ve bir türlü ona-
nlamayan çama$ır makinesini ku-
sursuz çalışır hale getirmenin yo-
lu nerderden geçiyor?
Konfeksiyon-ayakkabı alırken
doğru seçimi yapıyor musunuz?
Yüklü alısverişlerinizi yorgun-
ken, hastayken ya da mağazala-
nn kalabalık olduğu saatlerde
yapmamaya özen gösteriyor
musunuz?
Bugüne kadar satıcı piyasasının
egemen olduğu ülkemizde son do-
nemde alıcı piyasasına doğru ilk
adımların atümakta olduğunu
memnunlukla görttyoruz. Tekil
çabalar da olsa, tüketici kendi
haklarına sahip çıktıkça, "kom-
şunun komşaya Uvsiyesi"nin en
kalıcı ve ucuz reklam aracı oldu-
ğunun biüncine varan, malı sata-
na kadar müşteriye gösterdiği gü-
leryüzü, malı sattıktan sonra bir
sorun çıktığında da sürdüren ure-
ticilerin sayısı birer - ikişer artı-
yor.
Yoksa siz bu küçük değişimle-
rin henOz farkında değil misiniz?
Bugüne kadar hakkınızı aramayı
denemediyseruz, nasıl farkında
olabılirsinız ki? Ama bir yerden
başlamanız lazım. Tüketici olarak
bugüne kadar eğer yanlış seçimi
ve kalitesiz malı "kader" sayan
"boynu bükük" bir kişilik sergi-
lediysenız, arttk sılkinin! Hak ara-
maya başlamanın tam zamanı.
Belki ilk denemeleriniz başarısız
olabilir. Olsun, yılmayın. Çocuk
da düşe kalka yürümeyi öğrenir.
Unutmayın, haklar verilmez
alınır. Hiçbir hak, kimseye aitın
tepsi içinde sunulmamıştır. Uğ-
runda mücadele vermeden, bir be-
del ödemeden, tımaklannızla ka-
nırtıp sökmeden elde ettiğiniz
"gerçek degerler" olduğunu pek
TM-UT
Jm-ürkiye 'de SSmilyon insanın tümünün birleşebileceği tek ortak rtokta
'tüketici olmak.' Öyleyse biz 55 milyonluk biraileyiz. Haydibirlik olalım ve
boynu bükük, kaderine razı tüketici tipini terk edelim. Hak aramaya başlamanın
zamanıdır.
sanmıyoruz. "Gökten zembille
l»en" hoşluklar, ancak masalia-
ra özgüdür.
Bugün Türkiye'de tüketicinin
korunması konusu artık nihayet
"kıptrdanmaya" başlamışsa, bu
olumlu gelişmedeki en önemli
pay, yıllar öncesinden kendi hak-
lannı aramaya başlamış, mücade-
leci, bilinçienmiş tüketicilerindir.
Örneğin Türkiye'de tüketici keli-
mesinin "t"sinin bile telaffuz
edilmediği 1968 yıhnda, Antalya-
da satın aldığı anzalı Arcelik buz-
dolabını, Veabi Koç'a mektup ya-
zarak 12 gttn içinde sağlamıyla de-
ğiştirmeyi başaran ve aradan 20
yıl geçtikten sonra bize mektup
yazarak bu deneyimini Cumhuri-
yet okurlanyla paylaşan emekli il-
köğretim müfettişi İbrahün Kes-
kin'indir. Ya da örneğin 1984 yı-
hnda kataloğuna bakarak satın
aldığı yerli video, broşürde belir-
tilen özeUiklere sahip çıkmaymca,
gerek satıcının gerekse üretici fir-
manın tüm itiraz ve direnişlerine
göğüs gererek aylarca ticaret oda-
sıydı, noterdi, avukattı, basındı,
her kanalı deneyerek uğraşan ve
sonuçta söz konusu finnanın o
kadar marifetli video üretmediği-
ni kabul etmesi uzerine parasını
geri alarak kendi istediği özellik-
lerdeki videoyu almayı başaran
Dr. Hüseyin Balar'undur. Ya da
burada adiannı sayamayacağı-
mız, ama son 5-6 yıl boyunca bir-
likte nice nice "seriiveııler" yaşa-
diğımız sorumlu, kaühmcı Cuin-
huriyet okurlarınındır.
Bütün bu çabalar gerekliydi,
ama yeterti degiklir. Bundan böy-
le daha geniş tabanlı, daha kitle-
sel davranış biçimlerine gereksin-
me var. Onun için bugüne kadar
tüketici olarak hak arama yolun-
da "basansu" girişimlerde bu-
lunmuş olaniara sesleniyoruz. Ye-
niden bir yerlerden başlayın. Mü-
cadeleci ve "öncü" tüketicilerin,
bugün Türkiye'de sizler için artık
"daha kolay bir orUm"m kapı-
lannı araladıklannı bilin. Bu or-
tamın yaygınlaşması yolunda ken-
di payınıza düşeni yapın.
Düşünün ki siz, 55 milyonlnk
bir güçsnnüz. Kadından erkeğine,
gencinden yaşlısına, ANAP'usın-
dan SHP'lisine, DYP'lisine, Fe-
nerbahçelisinden Galatasaraylısı-
na, Beşiktashsına, dincisinden
ateistine, üreticisinden satıcısına
(çünku onlar da tüketici) ve beşik-
Ahşveriş yapbgınızda ödediginiz bedelin tam karsıbgıu aklıgnnza inanıyor masunuz? (Folograf: Ergun Çagatay)
ten mezara bdki de Türkiye'de 55
milyon insanın tümünün birleşe-
bileceği tek ortak nokta "tiketi-
d olmak. "
Öyleyse biz 55 nuyonhk bir u-
leyfe. Haydi birlik olalım. Boynu
bükük, kaderine razı tüketici ti-
pini terk edelim. "Devlet bize sa-
hip çıkmıyor", "tükeddyi koru-
yaa yasa yok", "etkffl tüketfci
dereekleri yok", 'beJediyelerde
denetim yapacak yeterti eleman
yok" gibi bahanelerin arkasına
gizlenmeyelim. Belki bunlardan
hiçbiri olmayabilir. Ama o der-
nekleri, örgütleri yaratacak olan-
lar, o yasalann çikmasım zorla-
yacak olanlar sizlersiniz.
Sadece Türkiye'de değil, dün-
yanın herhangj bir yerinde "tiHce-
ticiler"den daha etkili bir baskı
grubu olabilir mi? tsterseniz A ve-
ya B firmasının mallannı yurt ça-
pında boykot eder ve kepenkleri-
ni indirme durumunda bırakabi-
lirsiniz. Ya da spekülatif fıyat ar-
tıslannın söz konusu olduğu X ya
da Y malıru bir süre almayarak fi-
yatlan hizaya getirebilirsiniz. Ye-
ter ki haklılığınızdan emin oldu-
ğunuz durumlarda hakkınızı ara-
yın ve birleşin. Çok klasik ve bey-
lik bir soz gibi gelebilir, ama biz
yine de tekrarlayalım: "Biriiktea
kavvet dogar."
Ancak bu noktada bir konunun
yanlış anlaşılmamasıru istiyoruz
ve altım çizerek vurguluyoruz:
Biz, tüketicileri hak aramaya ça-
ğınrken bir geneüeme yaparak
"tüm ureticiler ve satıcılar
haksudır" demek istemiyoruz.
Üretici ve satıcüan hedef tahtası
olarak da gösteriyor değiliz. Hat-
ta tüketicinin kendini korumak
için vereceği mücadelenin, so-
nuçta sadece günü kurtarmayı de-
ğil, yannlaruu da düşünen, kap-
kaççı oknayan üretici ve satıcıla-
nn da yaranna olacağı dusünce-
sindeyiz.
Ve bu noktadan bir adım daha
ileri gjderek mahnın kah'tesine gü-
venen, tüketidye saygılı davrana-
rak satı$lannı arttıran, uzun va-
deli stratejüer çizen üreticileri ve
satıcılan, bilinçli tüketicinin ya-
mnda yer aimaya, tüketicinin ko-
runması konusuna destek verme-
ye çağınyoruz.
: Hak arama
gezintisi
StZ OLSAYDEVIZ NE Y APARDCVIZ?
Ayakkabınız
açılınca...Yıl 1984... Bogaziçi Üniversitesi öğretira görevlilerinden Aysc-
li Usluata, Mudo'oun Kadıköy magazasından yeğenine armagan
olarak bir ayakkabı satın alıyor. Ancak ayakkabı daha ikinci gi-
yişte yanlanndan açıhyor. Usluata Mudo yetkililerine durumu
aktardığında ve ayakkabının değiştirilmesini talep ettiğinde, al-
dığı ilk yanıt, "insanlanıı bile kabında küt diye öiebilecegi" olu-
yor. Mudo adına konuşma yetkisine sahip olan kişi, 6 yıl önce
iki giyişte parçalanan ayakkabıyı aniden ölen bir insana benze-
tebiliyor. Ama Usluata bu cevaptan yılmamış, bizi aramış ve gün-
, lerce uğraşıp didindikten ve örnek bir mücadele verdikten sonra
yine de o ayakkabıyı Mudo'dan yenisiyle değişiirmeyi başarabil-
mişti. Bu olay 1984'te yaşandı.
Eveeeet, şöyle bir düşünün bakalım. Altı yıl önce benzeri bir
olay başınıza gelseydi siz nasıl davranırdımz? Malı değiştirince-
ye kadar uğrasmaya soluğunuz yeter miydi?
Yıl 1990...
önümüzde bir
tüketici mektu-
bu. lstanbul-
dan yazan Naz
Koynala'ya so-
zü bırakıyoruz:
"19t9 yıta ttk-
bahar acnzlu-
tBMUn yararla-
•arak Levent
Mado'daa bir
bot aktan. Mev-
rim gcrcti an-
cak ba soaba-
hana OerlemB}
giaJeriade kul-
U a d ı n . Ya|-
•arda tabanı
kua sürede ya-
pışkanlanadan
kartalarak öndeo ve arkadaa aynldı. Akhğım yerc gö-
tardiaı. HCBMH UgUeadüer. Yaptf&rarak kısa siirrde iade erti-
ter. Ne var ki bir sire mnra dlgeri de acıldı, içine su aldı. Ç*ki-
nerek tekrar gittiğimde yenisryle degiştinnevi öıterdiler ve benimle
devaınh irtibal kurarak benzeri bir bot buldular. Ancak bir dost
çevresinde rastlayabilecegim bu Ugi ve duyariılık için Mudo'ya
teşekkür..."
Mudo burada bir firma olarak değil, değışen zihniyeti somut-
la$tırmamıza yarayan bir "örnek" olarak duşünülmelidir.
Mudo'da 6 yıl içinde değişen bu mantalite, belki de Türkiye1
de tüketicinin korunraasında alınan mesafenin çarpıcı bir gös-
tergesidir. Bu örnek, aynı zamanda üreticinin de son 6 yılda ne-
reden nereye geldiğini göstermektedir. Az sayıda da olsa artık
bazı ureticiler, tüketiciye malı satıncaya kadar değil, aslında sat-'
tıfctan sonra verilen hizmetin daha önemli olduğunun biüncine
varmaya başlamış, satış sonrasında tüketiciyle kurulan iyi ilişki-
(Arkası 17. Sayfada)
l G i R M i M C i40'LARIN CADI KAZANI
TKPraporlarındaMareşal Çakmak
Orhan
Veli
Açlıktan babsediyorsun
Demek ki sen komünistsin
Demek bütün binalan yakan sensin.
İstanbul'dakileri sen.
Ankara'dakileri sen
Sen ne domuzsun sen!
— 8 —
Giresun Milletvekili Abmet Ulus, "Son
günlerde kendisini daha fazla gösteren ko-
münist tahriklerinden dolayı Sıkıyönetim
Komutanlığı'nca yapılan tahkikatlann bu-
günku durumu ve şimdiye kadar alınnuş
olan sonuclar hakkında" sözlü önergesini
hazırladığında herhalde sorunun hiç bu ka-
dar dallanıp budaklanacağını dUşünmemisti.
Takvimler, 1947 yüının ocak ayınm 29. gü-
nünü gösteriyorlardı.
Recep Peker hükümetinin tcişleri Bakanı
Şökrö Sökmensöer, TBMM kürsüsunden bu
sözlü soruyu yanıtlarken komünist örgütlen-
melerden, Türkiye Komünist Partisi'nden söz
etmis; TKP hderi Dr. Şefik Hüsnü'nün evin-
deki aramada ele gecen mektuplardan bö-
lümler okuyarak, TKP'nin Demokrat Parti
ile işbirligi yaptığmı üstü kapalı biçiminde
de olsa ileri surmüştü.
Bakan Sökmensüer'in komünistlerle işbir-
ligi yapmakla suçladığı siyasetçiler arasında
Kurtuluş Savaşı'nın ünlü komutanlarından
Mareşal Fevzi Çakmak da bulunmaktaydı!
Sökmensüer, yaptığı konuşmada, komü-
nist hareketleri beş bölüme ayınyor; bu ör-
gütlenmelerin odak noktasına Dr. Şeflk
Hüsnü'yü oturtuyordu.
tcişleri Bakanı Sökmensüer, komünist ha-
reketler için "biriaci safha" olarak adlandır-
dığı ilk örgütlenme çalışmalarım şöyle an-
latıyordu:
"Daha evvel Berlin'de ve komünizmin yer
aklıgı diger yabancı memleketlerde calışan
ve yetiştirilen ve Bakii'de Mustafa Snphi'nin
daveti ile birinci kongresini yapan Tiirk ko-
münistleri, bn kongrede Türk Komünist Fır-
kası'nın programını hazırlamışlardır. Biiyiik
harpte muhtelif sebepler altında hariçte ka-
lan ve komnnizme kazanılmış olan vatandaş-
lar bu kongreden sonra Tıirkiye'ye girerek
faaliyetlerine baslamıslardır.
1919'da Şefik Htfsnü, Komünist Partisi
murahhası sıfatryla Üçüncii Enternasyonal'e
iştirak etmiş ve dönüşiinde bu enternasyo-
nalden aldığı direktifle tş Dern«fi adı altın-
da sendika teşkilatının lemelini atmıştır..."
Sökmensüer, Aydınhk, Kurtuluş, Orak Çe-
kiç ve Yoldaş dergileri çevresinde örgütlenen
komünisllerın bu çalışmalarının "açık
cereyan" ettiğini ve bu dönemin Takrir-i Sii-
kun Yasası ile sona erdiğini anlatıyor.
Bakan, komünistler için "gizii cereyan"
eden dönemin bundan sonra başladıgını, Şe-
fik Hüsnü ve Nâiım Hikmet'in aralarında
bulunduğu 38 kişinin tutuklandıklannı ve
Şefik Hüsnü'nün 15 yıllık ağır hapis cezası-
na çarptınldığını, hapiste yatmamak için
yurtdışına kaçtığmı ileri sürüyordu.
Sökrnensüer'e göre ceza yasasındaki ceza-
lann hafiflemesi uzerine Türkiye'ye dönen
Şefik Hüsnü, "Türkiye'de ihtilal yaparak
proletarya diktatörlûgü kunnak ve Sovyet re-
jimine iltihakı saglamak" için yeniden ör-
gütlenme çalışmalarına girmiş; bu arada 89
kişi yakalanarak tutuklanmıştır.
Üçüncü aşama bundan sonra başlamış;
1928 yılında tstanbul'da 45 kişi tutuklanmış;
1935 yılında Ankara'da,. Trabzon'da, Adana
ve Samsun'da bakanın deyişi ile "komünist
ynvalan tespit" edilmişti.
Sökmensüer, bu dönemin komünist örgüt-
lenmelerinde izlenen taktikleri kendince şöy-
le tanımlıyordu:
"Bu devirde siir ve edebiyat gerekse ilim
sahasında faaliyet örtıilü olmuştur. Nizun
Hikmet'in şiirleri şöbret kazanmış: Man-
ın, Engels'in ve diger Marksistlerin eserleri
tercüme edilerek ayduüann mütalaalanna
sunulmuştur."
Sökmensüer, "dördüncii safh»"nın
"1938-39'a kadar Deniz Harp Okulu ögren-
cileri ile Yavuz harp gemisi mürettebaü ara-
sına hulul eden teşebbüsler" ile başladıgını,
Deniz Harp Okulu ve Yavuz gemisinde or-
taya çıkanlan örgütlenmeleri daha sonra
1940-41 yılları arasında tzmir ve Zonguldak-
ta öğrencilerin izlediğini, 1943 yılında "Ha-
midiye Köy Enstitüsü'nde bir tahrikat yuva-
a"nın ortaya çıkarıldığını, Ankara ve tstan-
bul'da yedek subay okullarına "nnfnz etmek
isteyen teşebbüslerin tespit edildigini", Ka-
rabük'te öğrencilerin yakalandıklannı, tstan-
bul'da da "tleri Gençlik Komünist Örgürii"-
nün ele geçirildiğini anlatıyor ve Niam Hik-
met'in bu Marksist örgütlenmeler üzerindeki
etkisini de şu tümcelerle açıklıyordu:
"Bu devirde sinsi ve sistemli komünist aeş-
riyat faaliyetJne de şahit oluyonız. Başta Nâ-
nm Hikmet olmak üzere birtakun şairler ve
romancılar sanat kisvesi adı al&nda komü-
nist fikir ve inançlannı yaymaya başlamış-
lardır ki, bu neşriyat genç ve beyecanlı di-
maglarda az çok müessir olmuştur."
CHP hükümetinin Içişleri Bakanı Şukrü
Sökmensüer, "Marksist bilginlerin isimleri
ve eserleri zikredilmeksizüı fonnülleri ve ma-
nıf tabirleri kullanılmaksızın güya memle-
keümizde sosyal ve ekonomik problemleri-
ai ilmi bir şekikte Uhlil ve tesrih eder mabi-
yette propaganda" yapıldığından da yakını-
yor. Bakan, komünistlerin günluk basına sız-
dıklannı da anlatıyor.
Şükrü Sökmensüer'in bomba etkisi yapan
açıklamalan, bakanın "beşinci safha" adı-
nı taktığı bölümdeydi.
Bakan Sökmensüer, Şefik Hüsnü'nün
Türkiye Sosyalist Emekçi ve Köylü Partisi-
ni, Esat Adil'in de Türkiye Sosyalist Parti-
si'ni örtülü olarak kurduklannı "Iscilerimi-
rin milli dnygulannı çüriitecek telkinler al-
tında calışan komünist partisinin direktifi
ile" sendikalann kurulduğu, Tan Gazetesi'-
nin bu koşutta yayınlar yaptığını anlattık-
tan sonra Şefik Hüsnü'nün de gecen mek-
tuplanndan parçalar okuyordu..
Bakan Sökmensüer, Dr. Şefik Hüsnü'nün
1944 yılında "umumi bir komünist
merkezinj" gönderdiğini ileri sürdüğü rapo-
rundan şu parçalan okumuştu:
"Memleketimizde de her türlü sol tema-
yiuJü graplar ve namusiu lerakldperver yurt-
\e eski dostlnk bağlanndan daha knvvetli
münasebet kuracak, aoti-faşist demokrat bir
bUnmet,
6- BütüH işcöer ve terakkfeever aydmlar
(Halk tcin Türkiye) saglayacak olan (tleri
Demokratiar Cepbesi) ki, bu liste dogmak
üzere olan hareketin siyasi muhtevası ve le-
melini karakterize ettigi cibetle onu da ay-
nca mektupla birlikte gonderiyorum."
tcişleri Bakanı Sökmensuer, Dr. Şefik
Hüsnü'nün bu raporunu ya da mektubunu
değerlendirir. TKP, o tarihlerde, yeni oluşan
Demokrat Parti muhalefetini desteklemek-
tedir!
Sorun da budur.
Bakan şu kanıdadın TKP, DP'yi "körük-
lemek ve desteklemek" kararı almıştır.
Içişleri Bakanı, Dr. Şefik Hüsnü'nün im-
zasıru taşıyan 1945 tarihli bir başka mektup-
taki şu bölümleri okur:
"Partimizin iç taktigi, Türkiye'mn bir Sov-
yet cumhuriyeti olmasına jnrayacak en kes-
Idn şartlan bütün açıkhğı ve çıplakügj ile
İL.,ıl 1947. Recep Peker
hükümetinin tcişleri Bakanı
Şükrü Sökmensüer TBMM'de
yaptığı konuşmada Türkiye
Komünist Partisi TKP'yi,
Demokrat Parti ve Mareşal
Fevzi Çakmak'ı körüklemek ve
desteklemekle suçlar.
Sökmensüer, TKP raporu ve
Şefik Hüsnü mektuplanndan
örnekler okur. Fevzi Çakmak
ertesi gün bu tür suçlamalara
çok sert bir yanıt verir.
severleri içine alacak ve batta faşizme gönül
vermiş ve yabancı faşist hükümetlerin ajan-
lan ile duşüp kalkmış unsurlardan temizle-
mek şartıyla Halk Partisi'ne de yer verecek
(Faşizme ve Vurgunculara Karşı Demokrat
Mücadele Cephesi) namı altında bir tesek-
kül yaratmaya cahsmak karariaşünimışbr»."
Şefik Hüsnü, bu mektubunda izlenecek il-
keleri şöyle özetlemiştir:
"1- Faşizm propagandacı ve tahrikatcıla-
n zindana,
2- Devlet dairelerinde ve ordu kadrosnn-
da faşistlerden, vurgunculardan ve köfü kul-
lananlardan sıkı bir temizlik,
3- Mahkûm ve sanık anti-faşisl sol mü-
cabitieri serbesl, rahat ve faaliyete iade,
4- Balkanlar'da eski irtica cereyanlanna
degil yeni demokrat hükümetlere yardım ve
onlarla kaynaşma,
5- Sovyetler Biriigi ile çabucak anlasacak
mevzubahis etmekten çekinmez. Çünkü bu
istedigimiz bir şeydir ve bunu kendi aramız-
da böylece konuşup bilmeliyiz. Fakat etra-
fımızdaki henüz iyice olmamış unsurlan ve
cahil halk yığınlannı ürkütmemek için on-
lara daha başka türlü ve sureti haktan gö-
rünerek konuşmaraız ve politika yapmanuz
zanıreti dogar ki, bu partimizin dış taktigi
meselesidir."
Bakan, TKP'nin, Demokrat Parti'yi des-
tekleme kararı aldıktan sonra Ankara'da
Yurt ve Dtinya ve Adımlar gibi Marksist egi-
limli dergilerin yayınlara başladığı ve tstan-
bul'da da Sabiha ve Zekeriya Serteller'in yö-
netimindeki gunlük gazete Tan'm DP'yi des-
tekler nitelikte yayınlar yaptığını ileri sürü-
yor.
Recep Peker hükümetinin tcişleri Bakanı
Sökmensüer, daha sonra, Marksistlerin Ata-
türk'ün dışişleri bakanlarından Tevfık Rüş-
tü Aras aracılığı ile Demokrat Parti ile iliş-
ki kurduklarını da anlatıp, Zekeriya Sertel'in
evindeki aramada ele gecen 1945 tarihli mek-
tubu okuyor.
Tevfık Rüştü Aras, Zekeriya Sertel'e yaz-
dığı mektupta Adnan Menderes'in
"Göriişler" adlı dergiye yazı yazmayı kabul
ettiğini şöyle anlatıyor:
"Mecmuaya yan göndernesi için Adnan
Menderes üe konastum. Gazetemizde zaru-
ret olmadıkça yazı yazmak âdetini edinme-
«Utini bOdigimi habriatarak svf meanuumz
için ikinci nishaya bir şeyler hazırlayacagı-
nı vaadetti. Cdal Bayar daba henüz baraya
gelmedi. Belki siz orada daha önce görüşe-
ccksiniz.
Yaa kadrosuna isterseniz Rüştü Şardag'ı
da koyabflirsiniz."
Tevfik Rüştü Aras, 30.10.1945 tarihinde
Sabiha Sertel'e yazdığı mektupta da aynı soz-
leri yinelemektedir.
Bakan Sökmensüer, Cami Baykurt ve Ze-
keriya Sertel'in 2 Eylül 1956 tarihinde Ma-
reşal Fevzi Çakmak'a yazdıkları mektubu
okur.
Mektup şöyle başlar:
"Muhterem Mareşal:
Bugün Cami Beyefendi ile birlikte vaziyeti
tetkik edcrken vardıgımız netkeyi zati dev-
letlerine arzetmeyi faydah bulduk. Mediste
intibap mazbataları hakkında cereyan eden
mözakere ve vanlan netice bizde şn kaanati
kuvveÜeBdirmişür ki, Halk Partisi şimdiye
kadar mubaliflere karşı oynadıgı oyunlarda
mnvaffak olmuş ve nihayet Meclisin, hükü-
metin Cumburreisi'nin mesruiyeti bakımın-
dan bir emrivaki vücuda getirmişlerdir. Bu
işte bizi en ziyade uzen nokta, Halk ve De-
mokrat Parti'nin zatı devletlerinin de halk
nezdindeki büyük tevecfübü ve itimadını
sarsmak için adeta elbirligi ge hiçbir gayre-
ti esirgememekte olmalandır."
Mektupta, 1946 seçim sonuçlanmn yarat-
üğı kuşkulardan söz edilmekte ve Çakmak'a
şu öneride bulunulmaktadın
"Zan devkdermin Mecte kürsösirnden kı-
sa, veciz ve fakat katı bir nutnkla Meclisin,
hükümeün ve Cumhurreisi'nin gayri meşnı
olarak kunıldugnnu, böyle bir Mecliste bu-
lunmakla onun mesuh'yetlerine iştirak ede-
meyeceginizi bildirerek cekilmenizi. gemisi
batmak üzere olan bir amiral gibi bayrağı-
nıza alarak dışanda haOda beraber onun hak-
kını ve davasını müdafaa etmenizi en tabii
ve zaruri bir hareket olarak göriiyoruz. Bü-
tün miliedn böyle bir hareket karştsında ar-
kpmrılf gelecegine emin buluauyonız.
Sahsuuza karşı olan sonsnz bahdan ve
memleketin selamet ve kurtnlu; ihtiyaandan
cesaret alan bu maruzatımızdan dolayı bizi
mazur göreceginizi omanz."
Bakan Şükru Sökmensüer'in açıklamalan
bomba etkisi yapmıstı.
Bakan, Sertel ve Baykurt'un bu ortak
mektupLarının, Tevfik Rüştü Aras tarafuıdan
Mareşal'a götürüldüğünü, Çakmak'ın da
Sertel ve Baykurt'a "sönmez
muhabbetlerini" gönderdiğini, Aras'ın Ser-
tel'e gönderdiği mektuba dayanarak açıklı-
yor ve daha sonra şu değerlendirmeyi yapı-
yordu:
"Bu mektup, Büyük MİDet Medisfnln
meşnı olmadıgını miUete göstermek için De-
mokrat Parti Medis Grubu'nun Meclisi ter-
ketmek hareketine leşvikte mu'.affak olama-
yan solculann Demokrat Parti'den ümitle-
rini keserek Meclisin kanuni ve mesra du-
nnnnno baltabımak için Mareşal Çakauk'ı
alet olarak kullanma yolunda ayaröa teseb-
böskre nasıl devam ertiklerini pek açık so-
rette göstermektedir. Bu surette Mareşal
Çakmak'ın hizmet yıllannda kazandıgı bür-
met sayesinde devleti yıkmak için bir tahrik
malzemesi olarak kuUanmak teşebbösii aza-
mi kuvvetini bulmuş demektir. Demokrat
Parti'yi idare edenlerin komünistlerin bn al-
dalıcı taktiklerine alet olmamak için göster-
dikleri nyanıldıgı memnuniyetle karşılıyo-
tçişleri Bakanı, bu mektuptan sonra Dr.
Şefik Hüsnü'nün mektubunu okurken DP
lideri Celal Bayar oturduğu yerden bakana
söz atar:
"Birçok serserilerin mektuplannı getirmiş
okuyorlar."
Bakan Sökmensüer, Şefik Hüsnü'nün şu
yazısını da okur
Dr. Şefik Hüsnü'nün 29 Temmuz 1946 U-
rihli değerlendirmeleri çok ilginçtir. Okuya-
lım:
"Göriilüyor ki, Demokraüarla Halkçıla-
n ayıran birçok teferrnafın üstünde Törki-
ye'ain sdameti İngiltere'ye mi yoksa Sovyet-
ler Biriiği'ne mi dayanmakta olduğu mese-
lesi vardur. Ve Demokrat muhalefete mensnp
olanlar ve en başta Mareşal, Halkcılann
memleketi toptan İngiltere'ye satmalanna ve
tabi bir devlet haline düşürmelerine karşı-
hk söratle Sovyetler'le anlaşmak sayesinde
ancak memleketi kurtarmak ve milli istik-
laMni sağiamlaştırmak mümkün obtcagına ve
bunun için insiyaki bir tarzda bu kanaati
besleyen inkılapçı, çalışkan halk yığınlan ile
el biriigi yapmak lâzım geldiğine inandıkla-
nm acıga vnrmaktan çekinmediler. Öyle aa-
laşılıyor ki, Demokrat muhalefet iktidara
geldiği takdirde Halk Partisi'nin yaptığı gi-
bi emekçi kitlelerin inkılapçı mümesstti olan
bizlere, düşman muamelesi yapmayacak, bi-
lakis barici siyasetlerinde tarafımızdan des-
teklenmeye kiymet vereceklerdir."
Bakan, Dr. Şefik Hüsnü'nün konu ile il-
gili değerlendirmelerini aktarmayı sürdürür.
TKP Genel Sekreteri Şefik Hüsnü, DP ve
Mareşal'in TBMM'den toptan aynlmalann-
dan sonra ortaya çıkabilecek olasıhklan şöy-
le yorumlar:
"Bu ihtimaDerden en mühimi birincisidir.
Bn şekilde mücadele halk arasına ve köyle-
re intikal ettirikligi takdirde bizira bütün gü-
cümüzle ona katılrnamız. Mareşal'i ve De-
mokrat Parti'yi desteklememiz, bütün teski-
labmızı ve faali>etimizi bu mücadelenin
kaplanna göre ayariamamız icap eder. Dik-
kat edecegimiz nokta, Demokrat Parti'nin
(Arkast /7. Sayfada)