22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET/10 PAZAR l^ZILARI 18ŞUBAT1990 AtmcCdan Dalgageçen teröristlerYunanistan'daki ünlü terör örgütü 17 Kasım, on altı yıldır sürdürdüğü faaüyetlerine bir yenisini daha ekledi. On aJtı yıldır tek bir üyesi bile yakaJanmayan örgüt, bu kez Harp Müzesi'nden iki bazuka çaldı. STELYO BERBERAKIS ATİNA — Yunanistan'ın ünlü terör örgütü "17 Kasım" geçen hafta yine gündemdeydi.. Terör örgütünün 1973 yılında adını al- dıg; 17 kasım politeknik olayla- rına sahne olan Atina Teknik Üniversitesi de 17 gün işgal al- tındaydı.. Yiınanistan'ın 1974'te çöken 7 yıl- iık cuntasından sonra faaliyet gösteren 17 Kasım örgütü bugil- ne kadar 16 siyasi cinayet işlemiş, birçok bombalı saldınyı üstlen- tniş, buna karşın 16 yıldır yakayı ele vermemiş bir örgüt.. Gereğin- de polis karakolunu basan ve içindeki polisleri kıskıvrak bağ- layıp karakolun silahlanm çalan bu örgüt, geçen hafta Atina'da- ki Harp Müzeani soydu. Dahası geçenlerde yayımladığı bir bildi- riyle de çeşitli askeri depolarda kaybolan "cephanelikierin" ken- dileri tarafından çalındığını "resmi" belgelerle kanıtladı.. 17 Kasım üyelerınin "kinT oldukla- n doğrultusunda yıllar yüı süren araştırma ve soruşturmaların en cavcavlı zamamnda meydana ge- len bu son olaylar, Yunan kamu- oyunu yine hayrete düşürdü.. Hayretler, 17 Kasım örgütünün MıÇ 063 SfANDAI w İAf ÎTINI <AV ftP( >—»*— Londm'dan Havuç Avrupa boyu 12 yıldızlı Avrupa'nın ruhu Brüksel'de alınan karara göre havuç artık sebze değil, meyve. Üstelik havuçların en, boy ve kapsamına AT standardı getiriliyor. İngilizler Avrupa'run havucu disipline etmesine çok bozuluyorlar. EDİP EMİL ÖYMEN LONDRA — Bundan böyle Avrupalı havuçlar, benzer en, boy ve sırada olacak. trili ufaklı, yam- rulu yumnılu değil. Avrupa havu- cu oiduklarının bilincini taşıya- rak. Çünkü artık Avrupa havucu, sebzelikten meyveliğe terfı etti. Brüksel'de alınan karar uyannca bundan böyle meyve. Portekiz'- in havuçlu ve şeker patatesli mar- melatı Avrupa Reçel ve Marme- lat Yönetmeliğ) uyannca standart dışına çıkmasın diye Brüksel Ko- misyonu, havucu da meyva kap- samına aldı. Maksat yeni üyelerin gönlü hoş olsun. 1993'ten sonra 12 ülkede de sözde her şey bir boy olacak ya, ona hazırlık. Kıymalık et, bi- zim tala$ boreğini zar zor andırır yenmez yutulmuz hamur işleri, musakka ve köfte için dahi 12 ül- kede birden geçerli "tek düzen-tek boy" karan olduktan sonra havu- cun da er geç başına bir şeyler ge- lecekti. Ama tngilizler eski sebze - ye- ni meyve havuç "olayua" her za- manki geleneksel muhalefet tep- kilerini gösterdiler. Tanm Bakan- bğı, AT Komisyonu'ndan gelen buynığu "önemsiz evrak" dosya- sına kaldınp, çiftçilere belli belir- siz bir duyuru yaptı. "Havncun meyve olmasuu iti- raz eden var mı?" diyen tngi- lizler, küçük adalannın karşı kı- yüarında, durup durup cevher yu- murtlayan, nanik yapan Briikselli Avrupahlara içerliyorlar. Ama ne çare. Evlenmişler bir kere. Ara- aa ruhsal uyuşmazlık olsa da "Hem aglannı bem giderim" ör- neğin. "Elâlemin havuçlu mannelatı yüznnden biz havucumuzdaa mı olacağız?" Vergi idaresi de şas- kın, vergi matrahlarını bir bir de- giştinnek gerekli. Katma değer hesapları degişecek, vergi iadele- ri, ithalat - ihracat bordroları... Bundan böyle havuçlu salata da havuçlu kek de sebzeden değil, meyveden yapılacak. Herhalde pasta ve kek tariflerini de buna uygun değiştirmek şartıyla... Bütün bunlar, 1993'ten sonra havuçlu ve şeker patatesli Porte- kiz marmelatı da eni enine, boyu boyuna uygun diğer milli marme- latlarla birlikte 12 yıldızlı Avru- pa süpermarketlerinde satılsın di- ye. Bizim "Cezeriye" ise Avrupa- hlığı daha bir 30 yıl bekleyeceğe benzer. Ama hiç olmazsa, havuç "meyvesinden" değil, her zaman- ki gibi havuç "sebzesindea" ya- pılarak. "becerisinden" çok, güvenlik ma- kamlarımn "beceriltsizUğine" yönelik.. Geçen hafta icinde 17 Kasım ör- gütünün iki üyesi Atina'nın gö- beğindeki görkemli Harp Müze- si'ne girerken her ziyaretçi gibi hareket ediyordu.. Yalnız arala- rındaki tek fark, bu iki ziyaret- cinin müzeden ayrdırken yanla- rına almış olduklan iki adet ba- zuka idi.. Sıra sıra dizilmiş yeni ve eski tip bazukalardan îkisini "alan" örgüt üyeleri, kendilerini merakla izleyenlere "Merak et- meyin bakım ve onanm için alıyoruz" demişlerdi.. Ancak "olay yerinden" uzaklaşırken yere bıraktıkları plastik çantarun için- de "infilak" etmeye hazır bir bomba bulunduğunu söylemiş- lerdi.. Merakh halk buz gibi don- muştu.. Az ötedeki bekçiler ise ne olup bittiğinden bihaberdi.. Ne- den sonra plastik cantanın için- de bomba olmadığı anlaşıMı.. örgüt her "faadyeOen" sonra ol- duğu gibi ertesi gün gazetelere bir bildiri ve iki adet fotoğraf gön- derdi.. Yunan parlamentosunda "terör örgütlerinin bildirilerini yayımlama yasağuu" öngören ya- sa tasarısı kabul edilmediği için 17 Kasım'ın gönderdigi bildiri ve fotoğraflar bütun Yunan gazete- lerinin orta sayfalannı süslüyor- du o gün... Birinci fotografta bir gün önce Harp Müzesi'nden ça- lınan iki bazuka; arka planda ise kızıl bir bayrak ile Marx, Engels ve Yunan lç Savaşı'run komunist kahramanı Aris Veluhiottis'in portreleri görülüyor.. Ikinci fo- toğraf daha büyük sürprizlerle dolu.. Çünkü Orta Yunanistan 1 ın Larissa kentindeki Sikouro as- keri kışlasında bir yıldan bu ya- na çalınan cephaneliklerin tumu sergileniyor.. Roketatarlar, top mermileri, şarjörler, el bombala- n, bir gün önce müzeden çalınan bazukalara uyan mermi (ipleri.. Hepsi sandık sandık.. Bütün san- dıkların içi de dopdolu.. 17 Ka- sım bu kez yalnız polis ile değil askerle de "dalga" geciyordu san- ki.. Bu fotoğraflara eşlik eden uzun bildiri her zaman olduğu gi- bi itina ile ve ilerici bir dille ya- züraış.. Bütün partileT hedef aün- mış, demokrasi ve solculuk ders- leri verilmiş.. Bazuka ve cepha- nelerin ne denli kolay çalındığı- nı açıklayan bildiride ".. Bu cep- hanelikler gereginde kullanıla- caktır." ifadesi de yer alıyor.. Kapenhag'dan Piontek'i gazeteciler kaçırdıFERRUH YILMAZ KOPENHAG — 11 nisanda Kopehnag'da Danimarka-Türkiye dostluk map var. Nasip olursa Danimarka'mn 11 >illık teknik di- rektörü Josef Emmannel Huber- tos Piontek, nam-ı diğer Sepp Pi- ontek, saha kenarında Danimar- ka'run değil Türkiye'nin kulübe- sinde oturacak. Belki Danimarka- hlann yuhalamalarına belki de sevgi gösterilerine maruz kalacak. Belki bir kısmı yuhalarken bir kıs- mı alkışlayacak. Bu son şık daha bir kuvvetle muhtemel. Çünkü Danimarka'da öğle vakitleri piyasaya çıkan iki büyük bulvar gazetesi var ve biri- ni okumayan Daniraarkalı, raut- laka öbürüne hiç degiJse göz atar. Bulvar gazeteleri ya, ana konula- nnı sansasyonel haberler, çıplak memeh kızlar ve tabii ki spor oluş- turur. Birinin adı Ekstra Bladet öbürününkiyse BTdir. Amerikan partileri gibi birbirlerine pek ben- zeseler de biri sagda, biri solday- mış gibi yapar. Reklam kampan- yalanndan basyazılarına kadar birçok yerde durmadan birbirle- riyJe didişirler. tşte Danimarka'mn bu iki bul- var gazetesi, Sepp Piontek ytizün- den yine birbirlerine girdiler. Bu didismede havada uçusan kavram- lar oldukça ciddi bir tartışmaya delalet ediyon "Baan özgüriügıi", "rıkir hurriyetleri", "basının kişi- lerin özel bayatına kansntası, ka- nşmaması" gibi. Fırtınanın kopmasına Sepp Pi- ontek'in 11 yıldır çaJıştırdığı Da- nûnarka'yı bırakacağuıı acıkJama- sı neden oldu. Piontek, Danimar- ka'dan aynlma kararını futbol fe- derasyonuyla ücret anlaşmazlığı- na düsmesinden çok, Ekstra Bla- det gazetesinde kendi hakkmda yer alan bir yazınm neden oldu- Piontek'in ayrıhşı Danimarka basınım birbirine düşürdü. Türk Milli Takımı'nın başına getirilen Piontek'in panimarka'yı terk etme nedeni basında çıkan bir haber. Piontek'in Lichtensteîn'da hesap açıp vergi kaçırdığım öne süren bir Danimarka gazetesi ünlü antrenörün 11 yıldır çalıştığı ülkeyi terk etmesine neden oldu. ğunu söyledi. Birçok bulvar gazetesi gibi tab- loit boyda yaymüanan Ekstra Bla- det'in tüm ön sayfasmı ayırdığı haberde, Sepp Piontek'in Lich- tenstein'da bir banka hesabı oldu-^ fu, Piontek'in özellikle yurtdışm- daki reklam gelirlerinin bu hesa- ba vatırıldığı duyuruluyordu. Hoş, Piontek'in bu yaptığında yasadışı bir yan yoktu, ama ücret artışı diye tutturulan ve kendisi- nin dürüst olduğunu öne süren Pi- ontek işte böyle bir insandı. Dü- rüst bir insanın neden Lichtenste- in'da hesabı olsun ki? Piontek ise dürüstlüğüne bu se- kilde balel getirilmesine fena şe- kilde içerledi. "Danimarka'd* vcr- gilerin çok yüksek otdoğano dü- şüDdnğüm ve bunu defalarca söy- lcdigim halde ben bugüne kadar vergimi düzenli oiarak ödedim. Benhn özei havaoma bıının sokol- masına tahammul edemem. Hesa- bınt veremcjecegiiB biçbir şey ol- madıgı halde sanki yasadışı bir şeyler yapıyormasunı ve dürnst degilmİ$im havası >ınıtılmasını kaboi edemjyonın" diye kükredi. Piontek'in Danimarka'yı bua- kacağı açıklaması, Danimarkalı- larda tam bir şok etkisi yarattı. Radyoda ve televizyonda Pion- tek'ten sonra Danimarka futbolu- nun varolup olamayacağı tartışıl- maya başlanırken, yaşlı kadınlar Piontek'in evine telefon edio hün- gür hüngör ağladılar. Piontek'in, Danimarka'da bu kadar tutulmasının nedeni, Dani- markalılann ilk defa railli bir olay etrafında kenetlenmeleri ve Dani- markalılıklannı hissetmeleri. BT de bu fırsatı kaçırmayıp "Dünya Piontek'ten sonra artık ayıu dün- ya degil" başhğıru attr. Basyazısın- da da Danimarka'nın sahip oldu- ğu en büytik değerlerden birinin kaçmasına neden olduğu için Ek- stra Bladet'e fena şekilde yüklendi. Ekstra Bladet ise konunun üze- rine gitmekten geri kalmadı. Ya- rası olan gocunur misali, yasadı- şı olmayan bir şeyden dolayı hiç kimsenin huzursuzluk duymaması gerektiğini, öbür taraftan halkın böylesine kamuya maJ olmuş bir kişinin her yönünü bümesi gerek- tiğini savundu ve bunun adına "bilgi edinme özgiûiügü" dendi- ği dersini verdi. Sonra işaret par- mağını Piontek'e döndürerek, "Oaaimarka soz söyleme özgür- Intüniin buluoduğu bir ülke. Eger ba özgariakten hoşlanmıyorsan keodiııe böyle bir özgüriügün ol- madıgı bir ülke ara" dedi. Pion- tek'in Türkiye"ye gideceğinin öğ- renilmesinden sonra bu yönde yeni yorumlar çıkabilir. Bonn'dan Türklerin ^birleşme' korkusuŞAHİN ALPAY BONN — Almanya bütün bek- lentilerin ötesinde bir hızla birleş- meye doğru gidiyor. Almanya hızla birleşmeye gi- derken, Batı Almanya haJkmda "kanşık duygnlar" var. Edindi- ğim izJenime göre pek çok Batı Alnıan durumdan rahatsız. Do- ğu'dan Batı'ya sığınan, geçen yıl 720.000, bu yıl şimdiden 70.000 Almana konut ve iş piyasasında sağlanan öncelikler; yapılan yar- dımlar; vatandaslıkla birlikte ta- nınan genel emeklflik hakJarı, Ba- tı Almanlan tedirgin ediyor. Ba- tı'ya göçü bir an önce durdurmak amacıyla girişilen "para birligi" ile baslayacak ekonomik entegras- yon programıyla Doğu Alman- ya'da hayat standardının bedeli- nin Batı Alman vergi yükümlüle- rinin "sırtıiMİaıı" ödenecek olma- sı da endise uyandırıyor. Muha- lefet partileri seçmenleri, bu ara- da sosyal demokrat seçmenler arasında, Kohl'ün birlesme prog- ramını halka hiç danışmaksızın, kendi bildiği şekilde yürütüyor ol- masını şiddetle eLeştirenler oldu- ğu görülüyor. Konuştuğum, lkin- ci Dünya Savaşı'nı yaşamış, yaş- lı bir Almana göre bugün hava- da 1937'yi, Avusturya'mn ilhak edildiği günleri andıran kötü bir milhyetçi "koku" var. Birçok Ba- tı Alman birlesmenin ekonomik maliyetinden ve milliyetciliğin az- masından endiseli Batı Almanya'da çalışan ve ya- şayan Türkler arasında da benzer endişeler yaygın. 1980'den bu ya- na değiştirilmesinden söz edilen Yabancılar Yasası'nda şimdi apar topar, büyük bir süratle yapüma- ya çalişılan değjşikliklerle Alman- ya'da "uygun" konutu ve işi ol- mayan yabancıların calışma izin- lerinin iptal edümesi mümkün ha- le getiriliyor. Öte yandan, Doğu'- dan gelen Almanlar için yapılacak sosyal harcamalann bir bölümü- nün göçmenlere ayrılan kaynak- lardan yapılacak kısıntılarla fi- nanse edilmesi gündemde. Alman birleşmesinin milliyetçiliği "azdırması" olasıuğı, bunun şim- diden yaşanan bazı belirtileri, Türkleri endişelendiriyor. Ancak birleşmiş Almanya'nın genel oiarak yabancılar için ve özel oiarak Türk göçmenler için yeni ekonomik olanaklar açması bekjentisi de yok değil. Doğu Al- manya'da ve öteki Doğu Avrupa ülkelerinde baslayacak olan eko- nomik yeniden inşa çalışmalan- nın, Türklere yeni iş ve kazanç sa- halan açması kuvvetli görünen bir ihtimal. Batı Almanya'da göç- menler için bilgilendirici yayınlar yapan bir yayınevinin, Italyan asüh sahibinden öğrendiğime göre ttalyan ve Türk göçmenler arasın- dan bazı "öncö knrvetler", şim- diden Doğu Almanya ve liberal- leşen öteki Doğu Avrupa ülkele- rinde restoran, dükkân açmak için teşebbüsegeçmiş durumda. Almanlar 'Birlesik Anavatan'şarkılan söylerken, gurbetçi Türkler hfilâ 'Almanya Acıvatan'ı oynuyor- Madrid'den Boşlukta uçuşan tüy gibi erotizm50 yaşlanndaki o iki Italyan, şapkasıyla bir köşede oturup uçağının gelmesini bekleyen îspanyol kadına şapkasına takması için bir tüy sundular. "Tüy şans getirir" dediler. "Çok ihtiyacım var" dedi Îspanyol dilber. "Kimin yok ki?" dedi ltalyanlar. O an havada amaçsız ve umarsız bir erotizm uçuştu. Tüy gibi hafif... MtNE G.SAULNBER MADRİD — Ispanyolluğuna saygılı her Îspanyol kadınının üst dudağı biraz gölgeli olmaiıdır. In- ce ses "caiz" değildir. Saat başı koyu kahve ve zindrleme sîgaray- la kısa sürede çatallı ve seksi bir ses sağlanabilir. Ayak bilekleri oldukça ince, kalça ve göbek yerinde gerekmek- tedir. Gögüsler büyük de olabilir, küçük de. Önemli olan gerdan açüdığı zaman "kemiksiz" bir manzara sunmalıdır. Kuzeyden gelen gıllıgışsız ırklann yerleştir- meye çalıştığı köprücük çıkığinın güzelliği falan palavradır. Îspanyol kadını sabn dar, kıv- nmlan geniş bir cinstir. Havyar- dan anlamayanlar tadım garip bu- lurlar. Acemileri çarpar, oburla- nn midesine oturur. Fakat bu ta- nımlama, geneli dile getirirken bütün tber Yanmadası dişilerine eldiven gibi uymuyor elbet. Çok ince, çok uçucu îspanyol dilber- leri de var. Madrid Barajas Havalimam, sabahın ilk ışıklan. Dıs hatlar ter- minali, en sevdiğim peygamber Nuh'un gemisini andırıyor. Kc- lombiyalüar, Meksikahlar, Arjan- tinli seçkinler, Perulu melezler, ne ararsan var. Çeyrek saatten yanm güne uzanan bir aktarma beklen- tisinde, kimi yayümış, kimi düpe- düz yatıp sızmış rahat koltukla- ra. Bunların çoğu Latin Ameri- ka'dan tspanya'ya düzenlenen turların müşterileri. Okyanus'u aşıp eski "baba"larmı görmeye geliyor; 10 gün içinde Prado Sa- rayı'nı koşar adım, Corte Inges Mağazaları'nı emekleyerek, Fla- mencolu Madrid gecelerini ise sü- rünerek "taraf" edip dönûyorlar. Bu renkli kalabalık arasında. yedi milletten işadamları da cirit atıyor. tspanya bir yatırun cenne- ti: Fransızlar, ltalyanlar, Alman- lar, bu ülkede iş kapabilmek için birbirlerini çiğnemekteler. İki dir- hem bir çekirdek giyimleriyle dik- kati çeken bu beyler, havaalanın- da güzel kokular saçarak doiasıp kendileri gibi şık "Dury Free Sbop'Mardan gönlü hoş edilmesi gereken bir hanıma son dakika ar- mağanı aramaktalar. Bekleme salonunun boş köşele- rinden birinde bir kadın çarptı gözüme. Genele uymasa da îspanyol mutiaka. Başında yumu- şak ve kahverengi bir fötr şapka var, bu aynntı ile ilginç kılıyor kendisini. Kalkış ışığı yarnp sönen Milano yolcularuun alındiğı bol- menin önünde oturmasına karşı- lık, o uçağın yolcusu değil; aktar- masma daha çok var, belli. Yanı- na gazeteleri istiflemiş, büyük bir dikkatle okumakta. Elli yaşlannda, kır saçlı ve ya- kışıklı iki Italyamn dikkatini çek- tiğjnin ayrımında bile değil. Ital- yanlar, Milano çağnsına uyma- dıklarına göre, bir sonraki Roma uçağını beküyor olmalılar. Giyim- lerinden, "ne olduklan" anlaşıl- mıyor. Ikisinin de sırtmda çok pa- halı spor ceketler-var. Ama kadı- fe pantolonlan ve kadının yanı- na oturanın eündeki Tirol şapkası ile Madrid'e ihale görüşmeleri yapmaya gelmiş olamazlar. Ayak- ta volta atan Italyan, bir süre son- ra oturanın yanına dikilip şapka- h kadının duyacağı bir sesle şöy- le dedi: "Sen de kendininkini şapka sa- nıyorson. Bak, şapka dediğin sin- yorinanınki gibi olur!" Şoyle bir dönüp süzdükten son- ra "dogrn" diye yanıtladı beriki. "Onun şapkası benjmkjnden gü- zel. Ama bir eksiğj var..." Kadın okumayı bırakmış, hafif bir gülümseyişle izlemeye başla- mıştı, komşuiarının kendisine yö- nelik tuluatım. "... Fakat bu ek- sigi biz giderebiliriz!" diye sür- dürdü sözünü şapkalı Italyan. Za- rif bir hareketle cebinden portfö- ytınü çıkardı, aça ve bir küçük tüy demeti uzattı kadına: "Içinden yalnız bir tane çekebilirsiniz." Kadın açıkça gülüyordu artık. Yeşil ışıltıh güzel bir tüy çekti de metin içinden. "Şimdi bunn şapkanıza ta- kın!" Kahverengi fötr çıkanlıp özenle takıldı tüy. Kadın tspanyolca, adamlar ttalyanca konuşuyor, ama rahatlıkla anlıyorlardı birbir- lerini. "Çok teşekkür ederim, ama siz tüycii müsiiniiz?" "Öyle sayıbj" diye güldü ltal- yanlar. "Avcıyız biz. Av mevsi- mi açıldı ya, İspan\a'da yaban ör- degi avlamaya geldik. İşte bunlar vurdugumuz ördekkrin güzel bir- kaç tiiyü." Kadının doğayı fazla- ca tar.ımaması olasılığına karşı eklediler: "Hani şu göç eden ye- şil başlı kuşlar!" O sırada, Roma uçaguıın anon- su duyuldu. Ayaktaİci, saate bak- tı: "Haydi" dedi arkadaşına, "Ucağı kaçırmayalım." Kadının elini hafifçe eğilerek sıktılar: "lyi yolculuklar sinyori- na. Nereye giderseniz gidin, ba tüy uğur getirir size!" "Çok ihtiyacım var" diye gül- dü kadın. "Kimin yok ki?" diye yanıtladı biri. Sonra tam uzakla- şırken, çapkın bir göz kırpışıyla dönen öteki "Tabii anlamıs^ınız- dır" dedi. "Yalmzca şapka defil güzel olan!" Kadını öylece, şaşkın bırakıp uzaldastılar. Birkaç dakikaya sı- ğın bir zaman diliminde; havada amaçsız, umarsız bir erotizm uçuşmuştu. Geçmişi ve geleceği olmayan bir flört, bir duygu ho- vardalığı. Belki yıllarca anılacak bir imge, tüy gibi hafif ve ince bir anı. Ibkyo'dan Japonlau* otomobil bıkkını MÜMTAZ ARIKAN TOKYO — •'Amerika'oın ve AvrnDa'mn dev yapunalarıııa ka- fa tntan Japon otomobil sanayi- cileri, tüm dünya pazarlannı et- Idlerken kendi iç piyasaiannda hiç de başarüı sayılmazlar!" dersem şasırır mısınız? Gerçekten de, dunya otomobil pazannda rekor satışlar yapan Ja- ponlar, umulanın aksine, ülkele- rinde düşük sayılara razı olmak durumunda. ABD'de neredeyse her ailenin birden fazla otomobüi varken ve onlar obnadan yasaya- mazken, Japonlar bu konuda is- teksiz davranjyor. tstatistiklere göre, ABD'de, 54 kişiye bir otomobil düşüyor. Bu rakam Japonya'da 22,6... Japon- ya'daki durum Avustralya, Batı Almanya, Fransa, tngiltere, ttai- ya ve Kanada oranlarının altında... Kişi başına düşen 10 btn dolar- lık milli gelir ortalamasıyla dün- yanın sayüı zengin ülkeleri arasın- da yer alan Japonya'da, iki oto- mobilli aiie yok denecek kadar az. Dahası, birçok aile otomobil al- mayı düşünmüyor bile.. Nüfusun yoğunluğu, ana cad- deler dışındaki sokakların genel- likle dar oluşu, park yeri bulma güçlüğu ve park ücretlerinin yük- sekliği Japonlan yıldınyor. Söy- lendiğine göre, otopark ücretleri ayda birkaç yüz dolan bulmak- taymış. Bunu da ancak yüksek üc- ret liler göze aJabilmekteymiş. Aslında, Japonların otomobi- le hiç gereksinimleri yok dersem, abartmış olmam. Otobüsleri bir yana bırakırsak, metro sistemle- ri hemen hemen bütün büyük kentlerde bulunuyor. Tokyo, Yo- kohama, Osaka, Kobe, Sapporo ve Nagoya'da yeraltı trenleri vı- zır vmr çalışıyor. Ve süreklt yeni hatlar ekleniyor. Kentlerdekı metro aglan, tren hatlanyla bağlantüı oiarak çalışı- yor. Metronun bittiği yerden tre- ne aktarma yapabiliyorsunuz. Uzun mesafeleri birkaç saatte asan hızlı trenlerini (Bullet Trains) duymayan kalmamıştır herhalde. Japonca "Shinkansen" adı veri- len bu trenler, her on dakikada bir kalkmakta ve saatte 215 kiometre hıza ulaşmakta! Aynca konforla- rıyla da tanınıyorlar. Birinci ve ikinci sınıf vagonlarında kahval- tı ile yemek bölümleri bulunuyor. Petrolünün % 99'unu dısandan alan Japonya için, bu yakıt ba- ğımlılığı önemli bir sorun. Petro- lün dörtte üçünü Arap ülkelerin- den, geri kalanını da Endonezya ve Çin'den ithal eden Japonya, 1979'daki petrol krizinde büyük sarsıntı geçirmiş. Şimdi petrole bağlı oJmadan, yeni enerji kay- nakları yaratmaya çabalıyor. Ş İ m d i m ü z i k M E T A ! KALTTEYE KULAK VERİN... İşte süper bir müzik seti! META / Schaub-Lorenz. Müziğin hakkıru verin. İleri Meta teknolojisi şimdi elinizin altında. Düğmeye basmakla... • Üsrün ses kalitesi • 5 bant grafık ekolayzer • Hızlı çoğaltma sistemi • Teypten teybe otomatik geçiş... ve ideal bir portatif müzik setinde var olan tüm özellikler! Meta / Schaub-Lorenz çift kasetli radyo-teybiniz, Meta kalitesinin sesini yükseltiyor. META Lorenz Ureüci: META ELEKTRONİK ENDÜSTRİ ve TİCARET A^. • Uytaş Dayanılüı Tükctlm MalUn Tlcaıet ve Sanayi KJŞ. Hocapaşa Cad' No 32 Sirkea-İSTANBUL Tel: 527 17 22 • 522 32 97Genel Satıcüar: > Elektromcta Teknik Malzcmc Ticarct ve Sanayi A.$. Meşrutiyct Cari. 184 Ersoy Han Şişhane-İSTANBL'L Tel: Santral 151 50 34 (8 hat) 151 62 89 - 151 50 42 > Gclper Davanıklı Tükctlm Malları Ticarct ve Sanayi A4. Çiçekpazan Cad. Yeni Iş Hanı Kaı 3 Eminonü-İSTANBUL Te). 511 23 22-511 23 23
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle