Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
14 ŞUBAT 1990 KÜLTÜR-SANAT CUMHURİYET/5
Oscar'a aday Türk filnıi
• Kültür Servisi — Tunç Başaran'ın "Uçurtmayı
Vurmasmlar" fılminin "En lyi Yabancı Film Oscan" için
yarışıp yarışaraayacağı bugün yapılacak önseçimde belli
olacak. ABD Film Akademisi'nin yapacağı seçimde 37
film arasından seçilecek 5 film 26 martta
değerlendirilecek ve en iyi film açıklanacak. Başrollerini
Nur Sürer ve Ozan Bilen'in paylaştıklan "Uçurtmayı
Vurmasınlar" geçen yıl İstanbul Film Festivali'nde en iyi
yerli film ödülünü kazanmış, Anlalya Film Festivali'nde
6 Altın Portakal almış, ayrıca yurtdışında da çeşitli
şenliklere kaularak ödüllendirilmişti. Film için Türk
hükUmeti 150 milyon liralık maddi destek sağladı ve
ABD'de yoğun kulis etkinlikleri gerçekleştirildi.
Demir Ozlü'niuı yeni romanı
• Kültür Servisi — 1980 sonrasında on yıl kadar
yurtdışında kaldıktan sonra Türkiye'ye dönen Demir
özlü'nün "Bir Yaz Mevsimi Romansı" adlı romam Ada
Yayınları arasında çıktı. "Bir Yaz Mevsimi Romansı",
Özlü'nün 1976"da basılan "Bir Uzun Sonbahar" ve
1979'da yayımlanan "Bir Küçükburjuvanın Gençlik
Yılları" adlı romanlanndan sonra üçüncü romanı.
"Bunaltı", "Soluma", "Boğuntulu Sokaklar", "öteki
Günler Gibi Bir Gün", "Aşk ve Poster" ve "Stockholm
öyküleri" gibi öykü kitaplan, "Bir Beyoğlu Düşü" ve
"Berlin'de Sann" gibi anlatı yapıtlan da bulunan
Özlü'nün yeni romanı, 12 Mart 1971 rejimini Istanbul'da
yaşayan, ardmdan kendini kuzey ülkelerine sürgün eden
bir aydının serüvenlerini anlatıyor.
Hilmi \avuz'dan Taormina'
• Kültür Servisi — Şair, eleştirmen ve felsefeci Hilmi
Yavuz'un düzyazı anlatı türündeki ilk kitabı olan
"Taormina" Afa Yayınlan tarafından yayımlandı. 1978'de
"Doğu Şiirleri" ile Yeditepe Şiir Armağanı'nı, 1987'de
"Zaman Şiirleri" ile Sedat Simavi Edebiyat ödülü'nü
alan Hilmi Yavuz'un bir süre önce de "Söylen Şiirleri"
adlı son şiir kitabı ve "Huzün ki En Çok Yakışandır
Bize" adı altında toplu şiirleri yayımlanmıştı.
Rostropoviç MoskovaVta
• MOSKOVA ( A J O — Dünyaca Unlü Çellist Mstislav
Rostropoviç, sürgünde yaşayan Nobel ödülü sahibi
Sovyet Yazar Alexander Soljenitsin'in, bir zamanlar
SSCB'de yasaklanan kitaplannın herkes tarafından
serbestçe okunabildiği zaman ülkesine dönmeye söz
verdiğini söytedi. Soljenistin'in yakın arkadaşı olan
Rostropoviç, 1974 yılında SSCB'yi terkettikten sonra
VVashington Ulusal Senfoni Orkestrası'nı yönetmek üzere
ilk defa önceki gün Moskova'ya geldi ve bir basın
toplantısı düzenledi. SSCB'den 1974 yılında ayrılan
"Gulag Takımadalan" adlı kitabın yazarı Soljenitsin ile
sürgünde yaşadığı ABD'deki evinde görüştüğünü söyleyen
ünlü çellist, "Soljenitsin bana, SSCB'de herkesin
kitaplarını serbestçe okumaya başladığı zaman Ülkesine
geri döneceğini söyledi" dedi.
Ugurhr'nnn resitalleri
• Kültür Servisi — Piyanist ve besteci Tuluy Uğurlu,
yarın saat 19.30'da AlaTko'da bir resital verecek. Resitali
İstanbul Rotary Kulübü düzenliyor. Sanatçı, 23 şubatta
ise İstanbul Üniversitesi'nin kültürel etkinlikleri
çerçevesinde Kuyucu Murat Paşa Medresesi'nde saat
17.00'de resitalini tekrarlayacak. Halen Viyana'da piyano
ve kompozisyon üzerine doktora eğitimini sürdüren TAıluy
Uğurlu, resitallerinde Bach, Chopin, Rahmaninof, Keith
Jarrett ve Oscar Peterson'un besteleriyle kendi
çahşmalannı seslendirecek. Uğurlu, çaldığı yapıtlarla
ilgili açıklamalarda da bulunacak.
SothebyVde 'İstanbul'
• LON'DRA (A.A.) — lngiltere'nin dünyaca ünlü
muzayede şirketi Sotheby's, perşembe günü satışa
sunulacak Osmanlı dönemi tabloiarına Türk alıcılar
bekliyor. Sotheby's'den yapılan açıklamada, yapılan açık
artırmaya sunulacak "Topografik Manzaralar" serisinde
18. yü2yıl ressamlanndan Luigi Mayer'in Osmanlı
Imparatorluğu'nda yaptığı 22 adet suluboya eser de yer
alacak. lngiltere'nin Osraanh lrnparatorluğu'ndaki
büyükelçilerinden Sir Robert Ainslie'nin hizmetinde
çalışmış ressamlardan olan Mayer, Osmanlı
topraklarındaki gezileriyle tanınıyor. Mayer'in eserleri
arasında, Osmanlı döneminde Yunanistan manzaralan ve
İstanbul göriıntüleri yer alıyor. îngiliz sanat
eleştirmenlerinden Antony Thorncroft, "Ülkelerinin
dışında zenginliğe kavuşan kişilerin" en fazla ilgi
gösterdikleri şeylerin başında kendi ülkelerine ait
manzara resimleri geldiğini kaydederek Osmanlı dönemi
tablolarının da Türk alıcı bulmasının beklendiğini
belirtti.
MÜZİK
FİLİZALİ
İDSO'nun hafta sonu konserleriniAlexander Schwinckyönetti
Doğal mıknatıs PekînellerArtık dünyaca tanınan
Pekinel adı, Türkiye'de
tek başına salonu
doldurabiliyor. Devlet
Opera ve Balesi'nin
müzik direktörlüğünü
yapan ve İstanbul
Festivali'ne katılan
Alexander Schwinck de
îstanbullulann yabancısı
değil.
Şükürler olsun, doyurucu bir
program, doyurucu bir konser
dinleyebildik nihayet. Evet, niha-
yet üzerinde konuşulabilecek, dü-
şünülebüecek bir konser dinlemek
nasip oldu bizlere. Istanbullu mü-
zikseverin durumu öyle pek iç açı-
cı değil aslına bakarsanız. Seçim
yapraa durumu yok en basta, tek
bir orkestranın verdiği konserle-
re mecbur bir bakuna. Nüfusu 10
milyonu aşmış böyle bir metro-
polde sadece bir senfoni orkestra-
sı olması, bu orkestranın haftada
sadece iki konser vermesi üzücü,
hatta dünya koşullan düşünülürse
ayıp bile. Üstelik bu iki konserin
programlan da faıkh degil, yani
ayru konser iki kez sunuluyor, o
kadar.
İstanbul'da ikinci bir orkestra
olsa ve aralarında mesleki bir çe-
kişme ortamı yaratılsa müzik ya-
şamımızın içinde bulunduğu çık-
maz sokaktan çıkacağma inaruyo-
rum. Böyle bir durumda her iki
orkestranın da muşteri çekmek
için birbirleriyle nitelik ve nicelik
bakımından yanşacaklan, birbir-
lerinden daha guzel, daha fîyakalı
programlar oluşturmak için kafa
patlatacaklarını umuyorum. Bu-
yük metropollerin hepsinde du-
DİNLEYtCtLERtN KALBİNt ÇALDILAR — Geçen hafta sonu konserlerinde Fransız besteci Pou-
lenc'in iki piyano konçerlosunu seslendiren Güher ve Süher Pekinel kardeşler, kusursuz muzisvenlikle-
riyle bir kez daha dinlevicilerin kalbini çalmayı başardılar.
rum bu, hem kaç iki, irili ufaklı
bir sürü orkestra sürekli muzik
yaşamını canlı tutmak peşinde
oralarda.
tstanbul'daki arz ve talep ara-
sındaki ilişkide görülen dengesiz-
liğin nedeni artan talep karşısm-
da müzisyenlerin yeni mallar arz
edememelerinden kaynaklanmak-
tadır. Her hafta sonu Atatürk
Kültür Merkezi salonlannı doldu-
ran müzikseverlere doyurucu
programlar, doyurucu şefler, do-
yurucu solistler arz etmek duru-
mundadır bu kentin tek senfoni
orkestrası. Nasıl mesala? Sözge-
limi, 9-10 şubat konserleri gibi.
Bu konserlerin doğal mıknatısı
Güher ve Süher Pekinel kardeşler
kuşkusuz. Artık dünyaca tanınan
Pekinel adı tek basına salonu dol-
CemalReşit Rey Konser Salonu'nda şubat konserleri
Şubat ayı piyanistlerin
Konser Salonu'nda son
haftalarda çalan İdil
Biret, Gülsin Onay,
Ayşegül Sarıca, Vovka
Ashkenazy ve Lubov
Timofeyeva'yı Gloria
Lanni ve Yannis
Vakarelis'in piyano
resitalleri izleyecek.
istanbul Belediyesi Cemal Re-
şit Rey Konser Salonu'nda aralık
1989'da başlayan çeşitli konser et-
kinlikleri arasında, aynca mevsim
boyu sürecek olan "Ünlü Piyanist-
ler" serisi konserlerinin ilki Vov-
ka Ashkenazy resitaliydi. Vovka
Ashkenazy dinleyicileri biraz düş
kırıklığına uğratmıştı. Karşıların-
da babası Vladimir Ashkenazy gi-
bi bir piyanist bekleyerdere Vov-
ka'nın ufak bir sürprizi vardı. O,
babası gibi harika bir piyanist de-
ğüdi. ,
Piyanistler serisinin ikinci kon-
seri, İdil Biret'ın yeni yüın ilk haf-
tasmda verdigi Mozart ve Beetho-
vcn resitaliydi. İdil Biret, istanbul
dinleyicilerine sunduğu resital
programını şubat ayı içinde Ja-
ponya turnesinde tekrarlayacaktı.
22 ocakta Gülsin Onay; Haydn,
Schumann ve Mendelssohn'un
"çesiüeme" biçimindeki eserlerin-
den bir seçmeyi, Bartok ve Say-
gnn'un kısa piyano eserleri ile bir-
likte seslendirdi. 29 Ocak 1990"da
piyanist Ayşegül Sarıca, Schu-
mann'ın eserİerinden oluşan yüklü
ve iddialı bir programı her zaman-
ki ustalığı ve ustün müzikalitesi ile
dinleyiciye sunmuştu.
Piyanistler serisi şubat ayında
da sürüyor. Serinin ilk solisti Sov-
yet sanatçı Labov Tiraofeyeva 8
şubat akşamı bir Chopîn resitali
verdi Cemal Reşit Rey Konser Sa-
lonu'nda. Timofeyeva'yı tstanbul
Festivali'nde tarumıştık birkaç yıl
İTALYAN VE YUNANLI PİYANİSTLER — İtalyan piyanist Gloria Lanni 20 şubatta "pastoral" ya-
pıtlardan oluşan bir resital verecek. Yunanlı piyanist Yannis Vakarelis ise 26 şubalta "Viyana" agırlıklı
resitalinde Beethoven ve Brahras çalacak.
önce. Sanatçı, Sovyetler'in "hari-
ka çocnk"larından biri. 15 yaşın-
da Prag'da ilk uluslararası ödülü-
nü kazanmış, 18 yaşında Paris'te
piyano yanşmalannın en prestij-
lilerinden biri sayılan Marguerite
Long-Jacques Thibaud Yarışma-
sı'nda büyük ödül alarak ulusla-
rarası kariyerine adım atmıştı Ti-
mofeyeva.
Sanatçının Chopin yorunıu ol-
dukça ilginç. Ozellikle op. 35,
No. 2, si bemol mınör unlü "Marc-
he Funebre", yani cenaze marşh
sonatta Lubov, iyiden iyiye
"maniyere" denilebilecek türde ru-
batolar yaparak ahşık olduğumuz,
tanıdığırnız müzik cümlelerine,
riunik motiflere yeni bir boyut ge-
tiriyordu. Kimine göre ilk başta
fazla abartıü gelebüecek bu yorum
tarzını sanatçının inandıncı kıldı-
ğını ve Chopin'i hem geleneklere
uygun hem de çağdaş bir anlayış-
la yorumladığını kabul etmek ge-
rek.
Tünofeyeva, Fantezi-Enıpromp-
tu'de ya da valslerde aynı "mani-
yere" çalışa yönelmedi zaten.
Renkleri dengelemesi, özellikle
çok hafif pianissimolardan adım
adım yükselerek büyük, kütle tı-
rulara doğru yönelebilmesi, yani
ses yoğunluğunu çok iyi ayarla-
ması, Timofeyeva'nın en önemli
özelliklerinden biri idi.
Şubat ayında iki yabancı piya-
nist daha var "piyanistler seri-
si"nde. İtalyan piyanist Gloria
Lanai 20 şubat akşamı Beetboven,
Liszt, Debws>, Bartok ve De Fal-
la'nın "doga^-ile ilgili, bir başka
deyişle "pastorifC^eserlerinden
oluşan ilginç bir resı^Bsverecek.
26 şubatta ise Yunan M l ı pi-
yanist Yannis YakareUs üç Beetho-
ven ve bir Brahms sonattan olu-
şan "Viyana" ağırlıklı resitali ile
şubat ayının piyanistler serisini ta-
mamlamış olacak.
Şubatın son konserini 28 şubat-
ta, bu kez gerçekten Viyana'dan
gelecek olan bariton Ralf Döring
verecek. Döring, kendisine katıla-
cak olan soprano Güzin Giirel ile
Robert Schumann'ın "LJed"lerin-
den oluşan bir program sunacak
ve "tek bir tema" ya da "tek bir
besteci" çizgisini sürdürecek Ce-
mal Reşit Rey Konser Salonu'nda.
durabiliyor Türkiye'de. Alexan-
der Schwinck de daha önce İstan-
bul Devlet Opera ve Balesi'nde
Genel Müzik Direktörlüğü yaptı-
ğından, 1989 İstanbul Festivali'-
ne katıldığından tstanbullulara
yabancı değil.
Programda epeydir dinlemedi-
ğimiz eserler yer alıyordu. Bu da
orkestra açısından olumlu bir pu-
an. Dinleyici açısından da sevin-
dirici. Temcit pilavı gibi dönup
dolaşıp aynı eserleri çalıp dur-
mak, fstanbul'un tek senfonik or-
kestrasının dinleyicisıni sıkmak
olmuyor mu? Neyse bu kez çok-
tandır programlara konmayan bir
eser ile başlıyor konser. Franz
Schubert'in unlü "Bitmemiş Sen-
fonisi"ni (No.8 si minör) özlemi-
şiz meğer. Alexander Schwinck,
Schubert'in en onemli özellikle-
rinden biri olan kusursuz, kesin-
tisiz ezgi çizgilerini hiç abartma-
dan tam bir denge içinde ortaya
çıkardı bu senfonide. Üfleme
grupları, flüt, obua, klarnet, fa-
got ve kornolar, yaylılarla hem
renk hem denge açısından uyum
sağlıyorlardı eser boyunca.
Schwinck, Alman ekolünün
tum özelliklerine olmasa da en
önemlilerine sahip bir şef. Tekste
baglılık; temiz, belirgin çizgilerle
eserin yapısının sınırlarının çizil-
mesi; tempolarda aşınhğa kaç-
mak zinhaı yasak; a>nntılar teker
teker düşünulmeli ve halledilme-
li (işte bu sonuncusunu elde etmek
pek kolay değil ama). Alman eko-
lü anlayışı aşağı yukarı böyle.
Schwinck de bana göre yer yer
fazla ağır tempolar almasına rağ-
men İDSO ile ele güne karşı mah-
cup olmadan, eli yüzü duzgün bir
icra çıkardı.
Francis Poulenc'in 1932'deVe-
nedik'te gerçekleştirilen Uluslara-
rası Çağdaş Müzik Derneği Fes-
tivali için bestelediğı ilk piyano
konçertosunu Güher ve Süher Pe-
kinel seslendirdiler bu konserde.
Poulenc (1899-1963) 20. yüzyü
Fransız bestecileri arasında hızla
popüler olnauş, iki piyano ve or-
kestra için konçertosu, "Les dia-
logues des CarmeJiles" operası,
"Rapsodie negre" adlı bariton,
piyano, yaylı çalgılar dörtlüsü ve
klarnet için yazdığı ilginç eseri,
Paul Eluard, GuilU-ıme Apoilina-
ire, Max Jacob gibi sürrealist
ozanlann şiirleri üzerine yazdığı
şarkılar, yine Paul Eluard'ın teks-
"ti üzerine bestdediği, Pablo Pkas-
so'ya, Nazi işgali altındaki Paris
halkına ve tum Fransızlara ada-
dığı "Figure bumaine" kantatı ile
saygınlık kazanmış bir bestecidir.
tki piyano konçertosunda bol
bol müzikhol şarkılarından esin-
lendiği anlaşılan Poulenc için bu-
gün yaşadığı dönemdeki önemini
yitirmeye başladığı söylenebilir.
Ancak iki piyano dağanna kazan-
dırdığı bu sevimli konçertoyu da
yabana atmamalı.
Pekinel kardesler her zaman ol-
duğu gibi kusursuz müzisyenlik-
leri, özellikle ritmik enerjileri ile
dinleyicilerin kalbini çalmayı bir
kez daha başardılar. Konserin son
eseri Ricbard Strauss'un
(1864-1949) "Don Jnan" senfo-
nik şiiriydi. Richard Strauss
1887'den başlayarak, yani daha
23 yaşmdayken senfonik şiir bi-
çimine gönül vermişti.
"Macbeth" (,1887), "Don Jnan"
(1888), "Ölöm ve Biçim
Değiştimıe" (1889), TU1 Rulen-
spiegel'in Neşeli Yaramazhklan"
(1895), "Zerdüşl Dedi ki",
(1896), "Don Kişot" (1897), "Bir
Kahramamn Yaşamı" (1898),
bestecinin gençlik yıllannın ürün-
leridir hep. Strauss, senfonik şiir
biçiminin özgünluğünü sevmiştir.
Ses paletiyle gönlünce oynar ve
öyküsünü seslerle, onlann birbir-
leriyle olan ilişkileriyle, çözülme-
yen akorlarla, çelişkilerle anlatır.
İDSO'yu, tüm orkestra ele-
manlarını, özellikle bakır ve tah-
ta üfleme çalgılan, aynca sololar
ile GnMen Tnrah'yı, böyle dört
başı raamur bir program yaptığı
için şef Schwinck'i kutlarun.
9 YIL 2 AY 5GUN
UMUT'U TÜRKİYE'YE SOKMADILAR.
Lou Reed'in "New York' albümü son bir yüın gözdelerindendi
Mtizisyenin hemşerilik belgesi
16 ŞUBATTA SINEMALARDA
YAVUZ BAYDAR
STOCKHOLM — Lou Reed-
in son albümü New York. 1989
bo>Tinca rock çevrelerinde adın-
dan coşkuyla, heyecanla söz ettir-
di.
Lou Reed ve New York... Birbi-
rine kenetlenmiş iki isim. Daha
doğrusu, iki imge.
Her metropol görüntüsunü/se-
sini ona en çok sadık kalanlar(l)a
yansıtır.
New York, kendisine görüntü
yönetmeni olarak Woody AUen'ı,
ses yapımcısı olarak da Iked'i seç-
miş durumda.
Albümün, adıru kentten alma-
5i, sadakatin yalın belgesi.
lçeriğe, yaklaşık bir saatlik mü-
ziğe de boylu boyunca yansıyor bu
yalınlık. —Biri Reed, öteki Mike
Rathke tarafından çahnan— İki
gitar, Rob Wasserman'ın 6 telli bas
gitan ve —Scritti Politti Toplu-
luğu'ndan— Fred Maher'in davu-
lu. Hepsi bu.
Bir de bu klasik rock topluluk
dıziminin ortasında Lou Reed'in
her gün, her gece kentte etkisini
sürdüren gerilimle çatlamıs, "ya-
muk" sesi.
Yalınlık arayişırun bilinçli oldu-
ğunu, album kapağına yazdığı "2
gitar, bir bas ve davulu kimse alt
edemez" tümcesiyle saptamak da
istemiş.
Bir isteği daha var Reed'in (onu
da yazmış). 58 dakikayı aşan 14
bestenin bir otur.uşta. aralıksız bi-
çimde —kitap okur ya da film iz-
ler gibi— dinlenmesini öneriyor.
New York, epik ozellikler taşı-
yan, ciddi, küstah ve ağırlıkh bir
rock yapıtı. Üç Kuraşlnk Opera-
nın, üzerinde yadsınmayacak bır
etkisi var.
New York'u New York kılanla-
nn, kenti olanca ağırlığıyla sırtın-
da —ya da başka vücut parçala-
nnda— tasıyanlann öykülerini
Lou Reed ve New York.
Birbirine kenetlenmiş iki
isim. Ünlü Amerikalı
müzisyen, "New York"
albümünün kitap okur ya
da film izler gibi
dinlenmesini istiyor.
Albümün adım kentten
alması, sadakatin yahn
belgesi.
Kimi eleştirmenlerce ukalalık
olarak tanımlanan bu tavır, Reed
1
in son yıllarda iyice Brecht ve Kurt
Weill kuramlarına-yapıtlarına
kaymasından ka> naklanıyor. \Ve-
ill'ın en ciddi konuları bile popu-
ler şarkılarda işleyebilme özelliği,
Reed'e göre, 1980'lerin rock dun-
yasının ders alması gereken bir
yaklaşım.
anlatıyor Reed. Üyesi oJduğu alt-
kültürün, yerleşik düzene her tür-
lü baskaldınmn ortasında, yasa-
ların kıyısında yaşayan insanlan...
Kentine karşı acımasız, umut-
suz ve alaycı.
14 parça sonunda ortaya çıkan
görüntü, boğuntu verici. Reagan
döneminin kentte bıraktığı son iz-
leri, iğrenti ve öfkeyle yoğurmuş
Reed. Kötümser, biraz da kırgın.
Albümün 14. parçası olan Di-
me Store Mystery, Nevv York'un
bir başka imgesine, Andy Wır-
hol'a adanmış. Fred Maher, davu-
lunu bu parçada Maureen luc-
ker'a ödünç veriyor.
Nedeni var tabii bunun. Reed ve
Tucker, 23 yıl önce, 1960'ların en
dinamik zaman diliminin başlan-
gıcında, Warhol tarafından keşfe-
dilmiş, — Feliini'nin Tatlı Hayati
ında kuçük bir rolle dikkati
çeken— Alman manken Nico, In-
giltere'den New York'a göç etmiş
olan genç ve parlak yetenek Jobn
Cale ve Starling Morrison'la bir
araya getirilmişti.
Topluluk dağıldıktan sonra
1970'ler boyunca, ruhsal çöküntü
ve eroin alışkanlığının golgesi al-
tında bir kimlik arayışı sergiledi
Reed. Tutarsız bir on yıl. Transfor-
mer gibi, erkek-dişi sınırlarının
araştırıldığı iyi albümlerin yanın-
da, Metal Machine Music gibi
berbarlığı su göturmez çalışmalar
da yaptı.
New York'la anlatım olgunlu-
ğuna birkaç adım birden yaklaş-
mış durumda.
Rockta marjinal tatlar arayan-
lar için.
Houdini'nin
yaşamöyküsti
• Kültür Servisi — Îngiliz
Hazard Tiyatrosu
lstanbul'da bugün son kez
"Kafes" adlı oyunu
sergileyecek. Ünlü sihirbaz
Houdini'nin
yaşamöyküsünden
esinlenilerek hazırlanan ve
Mike McCormak'ın
başrolünde yer aldığı
"Kafes" saat 15.00 ve
18.00'de Harbiye Kenter
Tjyatrosu'nda izlenebilir.
Türk-tngüiz Kültür Derneği
tarafından Türkiye'ye
getirilen "Kafes" Lyall
> Watson'ın imzasım taşıyor.
Oy\ın, "hiçbir düğümün
tutamayacağı adam"
Houdini'nin, annesinin
ölümünden sonra ölümle
yaşam arasındaki sının
aşma çabalarıru, çılgınhk
boyutlanna ulasan arayışıru
| ve sonuçta kendi içinde
* kurduğu kafesin içinde
sıkışıp kalmasını anlatıyor.
Uraz'ın
fotografı
• Kültür Servisi — İFSAK
üyesi Aclan Uraz'ın bir
fotoğrafı Dünya Aile
Planlaması Eterneği'nin
kongre kitabının kapağı
oldu. Bu yıl Londra'da
yapılan kongrede diğer üye
ülkelerin, ülkelerinde
yaptı kları fotoğraf
yarışmalarında derece alan
yapıtlar ile birlikte
değerlendirmeye alınan
Uraz'ın fotoğrafı en başarılı
yapıt bulunarak kitap
kapağı oldu.
^yıncılar
toplanıyor
• Kültür Servisi —
Yayıncılar Birliği
Olağanüstü Genel Kurulu
bugün yapılacak. Bir süre
önce yönetim kurulu üyesi
Erdal öz'ün istifası ve daha
sonra çağrı yapılan yedek
üyelerin de görev kabul
etmemesi üzerine alınan
olağanüstü genel kuml
kararında, yayıncılık
sektörünün içinde
bulunduğu zor koşullar da
etkili oldu.
Tazıt'ın 2.
sayısı
• Kültür Servisi — Üç
aybk edebiyat dergisi
"Yazıt"ın ikinci sayısında,
ozanlar 80'li yıllann şiirini
tartışıyor. Cavit Yıldırım'ın
"Teknolojik Gelişim ve
Şiir", Hasan Hüseyin
Yalvaç'ın "Şiir Notlan",
Halil Gökhan'ın "Pierre
Reverdy'nin Şiir Saati",
Kemal Gündüzalp'in
"Akdeniz Duyarlığı,
Bireysel Nostalji ve 'Mersin'
Senfonisı", Izzet Kılıçlı'nın
"Ölüm Gibiydi Bozkır",
Hasan Ali Toptaş'ın
"Dizgin ve Rüzgâr", Cemil
Kavukçu'nun "İki ölü
Gibi", Engin Çetinbağ'ın
"Bir O, Bir Sen ve
Behram", Tamer Bilgin'in
"Cumhuriyet Dönemi
Edebiyat Dergileri", Sami
Karaören'in "Fridon
Helvaşi ve Fakir Baykurt'un
Şiirleri" adlı yazıları da yer
alıyor.
Türk-Fılırf
• Kültür Servisi —
Türkiye içindeki
festivallerin düzenlenmesi
ve ağırlıklı olarak dünya
çapında düzenlenen
uluslararası film
festivallerine Türk
fılmlerinin iyi bir
düzenlemeyle katılımını
sağlamak amacıyla Türk-
' Film adında yeni bir birim
kuruldu.
UGÜN
• Ümraniye Günleri 1.
Geleneksel Ümraniye
Günleri kapsamında nikâh
salonunda saat 14.00'te
"Yerel Yönetimler ve
Basın" paneli
gerçekleştirilecek. Oktay
Akbal ve Naim Tirali'nin
katılacağı imza - söyleşi ise
saat 15.00'te Kitap
Kulübü'nde
gerçekleştirilecek. Tiyatro
salonunda saat 20.00'deki
film gösterisinde ise
"Indiana Jones" yer
alacak.
BILSAK'TA
BUGÜN
14 Şubat Çarşamba:
19.00 SEMPOZYUM:
Cemaatten Sivil Topluma,
Kuldan Bireye II: Sivil
Toplum ve Sivasel. Taha
AKYOL", Kürşat BUMİN,
Nilufer GÖLE, Ferbat
KENTEL.
19.00 Sosjalist Biriik Dergisi
Okuynculanyla Taraşıyor.
Oral ÇAL1ŞLAR.
10.00-01.00 arası. CAFE-
FOYER-BAR
BİLSAK Herkese Açıktır.
BİLSAK Sıraselviler,
Soğancı Sk. No: 7
CİHANGİR
143 28 79-143 28 99