05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
14 ŞUBAT 1990 KÜLTÜR-SANAT CUMHURİYET/5 Oscar'a aday Türk filnıi • Kültür Servisi — Tunç Başaran'ın "Uçurtmayı Vurmasmlar" fılminin "En lyi Yabancı Film Oscan" için yarışıp yarışaraayacağı bugün yapılacak önseçimde belli olacak. ABD Film Akademisi'nin yapacağı seçimde 37 film arasından seçilecek 5 film 26 martta değerlendirilecek ve en iyi film açıklanacak. Başrollerini Nur Sürer ve Ozan Bilen'in paylaştıklan "Uçurtmayı Vurmasınlar" geçen yıl İstanbul Film Festivali'nde en iyi yerli film ödülünü kazanmış, Anlalya Film Festivali'nde 6 Altın Portakal almış, ayrıca yurtdışında da çeşitli şenliklere kaularak ödüllendirilmişti. Film için Türk hükUmeti 150 milyon liralık maddi destek sağladı ve ABD'de yoğun kulis etkinlikleri gerçekleştirildi. Demir Ozlü'niuı yeni romanı • Kültür Servisi — 1980 sonrasında on yıl kadar yurtdışında kaldıktan sonra Türkiye'ye dönen Demir özlü'nün "Bir Yaz Mevsimi Romansı" adlı romam Ada Yayınları arasında çıktı. "Bir Yaz Mevsimi Romansı", Özlü'nün 1976"da basılan "Bir Uzun Sonbahar" ve 1979'da yayımlanan "Bir Küçükburjuvanın Gençlik Yılları" adlı romanlanndan sonra üçüncü romanı. "Bunaltı", "Soluma", "Boğuntulu Sokaklar", "öteki Günler Gibi Bir Gün", "Aşk ve Poster" ve "Stockholm öyküleri" gibi öykü kitaplan, "Bir Beyoğlu Düşü" ve "Berlin'de Sann" gibi anlatı yapıtlan da bulunan Özlü'nün yeni romanı, 12 Mart 1971 rejimini Istanbul'da yaşayan, ardmdan kendini kuzey ülkelerine sürgün eden bir aydının serüvenlerini anlatıyor. Hilmi \avuz'dan Taormina' • Kültür Servisi — Şair, eleştirmen ve felsefeci Hilmi Yavuz'un düzyazı anlatı türündeki ilk kitabı olan "Taormina" Afa Yayınlan tarafından yayımlandı. 1978'de "Doğu Şiirleri" ile Yeditepe Şiir Armağanı'nı, 1987'de "Zaman Şiirleri" ile Sedat Simavi Edebiyat ödülü'nü alan Hilmi Yavuz'un bir süre önce de "Söylen Şiirleri" adlı son şiir kitabı ve "Huzün ki En Çok Yakışandır Bize" adı altında toplu şiirleri yayımlanmıştı. Rostropoviç MoskovaVta • MOSKOVA ( A J O — Dünyaca Unlü Çellist Mstislav Rostropoviç, sürgünde yaşayan Nobel ödülü sahibi Sovyet Yazar Alexander Soljenitsin'in, bir zamanlar SSCB'de yasaklanan kitaplannın herkes tarafından serbestçe okunabildiği zaman ülkesine dönmeye söz verdiğini söytedi. Soljenistin'in yakın arkadaşı olan Rostropoviç, 1974 yılında SSCB'yi terkettikten sonra VVashington Ulusal Senfoni Orkestrası'nı yönetmek üzere ilk defa önceki gün Moskova'ya geldi ve bir basın toplantısı düzenledi. SSCB'den 1974 yılında ayrılan "Gulag Takımadalan" adlı kitabın yazarı Soljenitsin ile sürgünde yaşadığı ABD'deki evinde görüştüğünü söyleyen ünlü çellist, "Soljenitsin bana, SSCB'de herkesin kitaplarını serbestçe okumaya başladığı zaman Ülkesine geri döneceğini söyledi" dedi. Ugurhr'nnn resitalleri • Kültür Servisi — Piyanist ve besteci Tuluy Uğurlu, yarın saat 19.30'da AlaTko'da bir resital verecek. Resitali İstanbul Rotary Kulübü düzenliyor. Sanatçı, 23 şubatta ise İstanbul Üniversitesi'nin kültürel etkinlikleri çerçevesinde Kuyucu Murat Paşa Medresesi'nde saat 17.00'de resitalini tekrarlayacak. Halen Viyana'da piyano ve kompozisyon üzerine doktora eğitimini sürdüren TAıluy Uğurlu, resitallerinde Bach, Chopin, Rahmaninof, Keith Jarrett ve Oscar Peterson'un besteleriyle kendi çahşmalannı seslendirecek. Uğurlu, çaldığı yapıtlarla ilgili açıklamalarda da bulunacak. SothebyVde 'İstanbul' • LON'DRA (A.A.) — lngiltere'nin dünyaca ünlü muzayede şirketi Sotheby's, perşembe günü satışa sunulacak Osmanlı dönemi tabloiarına Türk alıcılar bekliyor. Sotheby's'den yapılan açıklamada, yapılan açık artırmaya sunulacak "Topografik Manzaralar" serisinde 18. yü2yıl ressamlanndan Luigi Mayer'in Osmanlı Imparatorluğu'nda yaptığı 22 adet suluboya eser de yer alacak. lngiltere'nin Osraanh lrnparatorluğu'ndaki büyükelçilerinden Sir Robert Ainslie'nin hizmetinde çalışmış ressamlardan olan Mayer, Osmanlı topraklarındaki gezileriyle tanınıyor. Mayer'in eserleri arasında, Osmanlı döneminde Yunanistan manzaralan ve İstanbul göriıntüleri yer alıyor. îngiliz sanat eleştirmenlerinden Antony Thorncroft, "Ülkelerinin dışında zenginliğe kavuşan kişilerin" en fazla ilgi gösterdikleri şeylerin başında kendi ülkelerine ait manzara resimleri geldiğini kaydederek Osmanlı dönemi tablolarının da Türk alıcı bulmasının beklendiğini belirtti. MÜZİK FİLİZALİ İDSO'nun hafta sonu konserleriniAlexander Schwinckyönetti Doğal mıknatıs PekînellerArtık dünyaca tanınan Pekinel adı, Türkiye'de tek başına salonu doldurabiliyor. Devlet Opera ve Balesi'nin müzik direktörlüğünü yapan ve İstanbul Festivali'ne katılan Alexander Schwinck de îstanbullulann yabancısı değil. Şükürler olsun, doyurucu bir program, doyurucu bir konser dinleyebildik nihayet. Evet, niha- yet üzerinde konuşulabilecek, dü- şünülebüecek bir konser dinlemek nasip oldu bizlere. Istanbullu mü- zikseverin durumu öyle pek iç açı- cı değil aslına bakarsanız. Seçim yapraa durumu yok en basta, tek bir orkestranın verdiği konserle- re mecbur bir bakuna. Nüfusu 10 milyonu aşmış böyle bir metro- polde sadece bir senfoni orkestra- sı olması, bu orkestranın haftada sadece iki konser vermesi üzücü, hatta dünya koşullan düşünülürse ayıp bile. Üstelik bu iki konserin programlan da faıkh degil, yani ayru konser iki kez sunuluyor, o kadar. İstanbul'da ikinci bir orkestra olsa ve aralarında mesleki bir çe- kişme ortamı yaratılsa müzik ya- şamımızın içinde bulunduğu çık- maz sokaktan çıkacağma inaruyo- rum. Böyle bir durumda her iki orkestranın da muşteri çekmek için birbirleriyle nitelik ve nicelik bakımından yanşacaklan, birbir- lerinden daha guzel, daha fîyakalı programlar oluşturmak için kafa patlatacaklarını umuyorum. Bu- yük metropollerin hepsinde du- DİNLEYtCtLERtN KALBİNt ÇALDILAR — Geçen hafta sonu konserlerinde Fransız besteci Pou- lenc'in iki piyano konçerlosunu seslendiren Güher ve Süher Pekinel kardeşler, kusursuz muzisvenlikle- riyle bir kez daha dinlevicilerin kalbini çalmayı başardılar. rum bu, hem kaç iki, irili ufaklı bir sürü orkestra sürekli muzik yaşamını canlı tutmak peşinde oralarda. tstanbul'daki arz ve talep ara- sındaki ilişkide görülen dengesiz- liğin nedeni artan talep karşısm- da müzisyenlerin yeni mallar arz edememelerinden kaynaklanmak- tadır. Her hafta sonu Atatürk Kültür Merkezi salonlannı doldu- ran müzikseverlere doyurucu programlar, doyurucu şefler, do- yurucu solistler arz etmek duru- mundadır bu kentin tek senfoni orkestrası. Nasıl mesala? Sözge- limi, 9-10 şubat konserleri gibi. Bu konserlerin doğal mıknatısı Güher ve Süher Pekinel kardeşler kuşkusuz. Artık dünyaca tanınan Pekinel adı tek basına salonu dol- CemalReşit Rey Konser Salonu'nda şubat konserleri Şubat ayı piyanistlerin Konser Salonu'nda son haftalarda çalan İdil Biret, Gülsin Onay, Ayşegül Sarıca, Vovka Ashkenazy ve Lubov Timofeyeva'yı Gloria Lanni ve Yannis Vakarelis'in piyano resitalleri izleyecek. istanbul Belediyesi Cemal Re- şit Rey Konser Salonu'nda aralık 1989'da başlayan çeşitli konser et- kinlikleri arasında, aynca mevsim boyu sürecek olan "Ünlü Piyanist- ler" serisi konserlerinin ilki Vov- ka Ashkenazy resitaliydi. Vovka Ashkenazy dinleyicileri biraz düş kırıklığına uğratmıştı. Karşıların- da babası Vladimir Ashkenazy gi- bi bir piyanist bekleyerdere Vov- ka'nın ufak bir sürprizi vardı. O, babası gibi harika bir piyanist de- ğüdi. , Piyanistler serisinin ikinci kon- seri, İdil Biret'ın yeni yüın ilk haf- tasmda verdigi Mozart ve Beetho- vcn resitaliydi. İdil Biret, istanbul dinleyicilerine sunduğu resital programını şubat ayı içinde Ja- ponya turnesinde tekrarlayacaktı. 22 ocakta Gülsin Onay; Haydn, Schumann ve Mendelssohn'un "çesiüeme" biçimindeki eserlerin- den bir seçmeyi, Bartok ve Say- gnn'un kısa piyano eserleri ile bir- likte seslendirdi. 29 Ocak 1990"da piyanist Ayşegül Sarıca, Schu- mann'ın eserİerinden oluşan yüklü ve iddialı bir programı her zaman- ki ustalığı ve ustün müzikalitesi ile dinleyiciye sunmuştu. Piyanistler serisi şubat ayında da sürüyor. Serinin ilk solisti Sov- yet sanatçı Labov Tiraofeyeva 8 şubat akşamı bir Chopîn resitali verdi Cemal Reşit Rey Konser Sa- lonu'nda. Timofeyeva'yı tstanbul Festivali'nde tarumıştık birkaç yıl İTALYAN VE YUNANLI PİYANİSTLER — İtalyan piyanist Gloria Lanni 20 şubatta "pastoral" ya- pıtlardan oluşan bir resital verecek. Yunanlı piyanist Yannis Vakarelis ise 26 şubalta "Viyana" agırlıklı resitalinde Beethoven ve Brahras çalacak. önce. Sanatçı, Sovyetler'in "hari- ka çocnk"larından biri. 15 yaşın- da Prag'da ilk uluslararası ödülü- nü kazanmış, 18 yaşında Paris'te piyano yanşmalannın en prestij- lilerinden biri sayılan Marguerite Long-Jacques Thibaud Yarışma- sı'nda büyük ödül alarak ulusla- rarası kariyerine adım atmıştı Ti- mofeyeva. Sanatçının Chopin yorunıu ol- dukça ilginç. Ozellikle op. 35, No. 2, si bemol mınör unlü "Marc- he Funebre", yani cenaze marşh sonatta Lubov, iyiden iyiye "maniyere" denilebilecek türde ru- batolar yaparak ahşık olduğumuz, tanıdığırnız müzik cümlelerine, riunik motiflere yeni bir boyut ge- tiriyordu. Kimine göre ilk başta fazla abartıü gelebüecek bu yorum tarzını sanatçının inandıncı kıldı- ğını ve Chopin'i hem geleneklere uygun hem de çağdaş bir anlayış- la yorumladığını kabul etmek ge- rek. Tünofeyeva, Fantezi-Enıpromp- tu'de ya da valslerde aynı "mani- yere" çalışa yönelmedi zaten. Renkleri dengelemesi, özellikle çok hafif pianissimolardan adım adım yükselerek büyük, kütle tı- rulara doğru yönelebilmesi, yani ses yoğunluğunu çok iyi ayarla- ması, Timofeyeva'nın en önemli özelliklerinden biri idi. Şubat ayında iki yabancı piya- nist daha var "piyanistler seri- si"nde. İtalyan piyanist Gloria Lanai 20 şubat akşamı Beetboven, Liszt, Debws>, Bartok ve De Fal- la'nın "doga^-ile ilgili, bir başka deyişle "pastorifC^eserlerinden oluşan ilginç bir resı^Bsverecek. 26 şubatta ise Yunan M l ı pi- yanist Yannis YakareUs üç Beetho- ven ve bir Brahms sonattan olu- şan "Viyana" ağırlıklı resitali ile şubat ayının piyanistler serisini ta- mamlamış olacak. Şubatın son konserini 28 şubat- ta, bu kez gerçekten Viyana'dan gelecek olan bariton Ralf Döring verecek. Döring, kendisine katıla- cak olan soprano Güzin Giirel ile Robert Schumann'ın "LJed"lerin- den oluşan bir program sunacak ve "tek bir tema" ya da "tek bir besteci" çizgisini sürdürecek Ce- mal Reşit Rey Konser Salonu'nda. durabiliyor Türkiye'de. Alexan- der Schwinck de daha önce İstan- bul Devlet Opera ve Balesi'nde Genel Müzik Direktörlüğü yaptı- ğından, 1989 İstanbul Festivali'- ne katıldığından tstanbullulara yabancı değil. Programda epeydir dinlemedi- ğimiz eserler yer alıyordu. Bu da orkestra açısından olumlu bir pu- an. Dinleyici açısından da sevin- dirici. Temcit pilavı gibi dönup dolaşıp aynı eserleri çalıp dur- mak, fstanbul'un tek senfonik or- kestrasının dinleyicisıni sıkmak olmuyor mu? Neyse bu kez çok- tandır programlara konmayan bir eser ile başlıyor konser. Franz Schubert'in unlü "Bitmemiş Sen- fonisi"ni (No.8 si minör) özlemi- şiz meğer. Alexander Schwinck, Schubert'in en onemli özellikle- rinden biri olan kusursuz, kesin- tisiz ezgi çizgilerini hiç abartma- dan tam bir denge içinde ortaya çıkardı bu senfonide. Üfleme grupları, flüt, obua, klarnet, fa- got ve kornolar, yaylılarla hem renk hem denge açısından uyum sağlıyorlardı eser boyunca. Schwinck, Alman ekolünün tum özelliklerine olmasa da en önemlilerine sahip bir şef. Tekste baglılık; temiz, belirgin çizgilerle eserin yapısının sınırlarının çizil- mesi; tempolarda aşınhğa kaç- mak zinhaı yasak; a>nntılar teker teker düşünulmeli ve halledilme- li (işte bu sonuncusunu elde etmek pek kolay değil ama). Alman eko- lü anlayışı aşağı yukarı böyle. Schwinck de bana göre yer yer fazla ağır tempolar almasına rağ- men İDSO ile ele güne karşı mah- cup olmadan, eli yüzü duzgün bir icra çıkardı. Francis Poulenc'in 1932'deVe- nedik'te gerçekleştirilen Uluslara- rası Çağdaş Müzik Derneği Fes- tivali için bestelediğı ilk piyano konçertosunu Güher ve Süher Pe- kinel seslendirdiler bu konserde. Poulenc (1899-1963) 20. yüzyü Fransız bestecileri arasında hızla popüler olnauş, iki piyano ve or- kestra için konçertosu, "Les dia- logues des CarmeJiles" operası, "Rapsodie negre" adlı bariton, piyano, yaylı çalgılar dörtlüsü ve klarnet için yazdığı ilginç eseri, Paul Eluard, GuilU-ıme Apoilina- ire, Max Jacob gibi sürrealist ozanlann şiirleri üzerine yazdığı şarkılar, yine Paul Eluard'ın teks- "ti üzerine bestdediği, Pablo Pkas- so'ya, Nazi işgali altındaki Paris halkına ve tum Fransızlara ada- dığı "Figure bumaine" kantatı ile saygınlık kazanmış bir bestecidir. tki piyano konçertosunda bol bol müzikhol şarkılarından esin- lendiği anlaşılan Poulenc için bu- gün yaşadığı dönemdeki önemini yitirmeye başladığı söylenebilir. Ancak iki piyano dağanna kazan- dırdığı bu sevimli konçertoyu da yabana atmamalı. Pekinel kardesler her zaman ol- duğu gibi kusursuz müzisyenlik- leri, özellikle ritmik enerjileri ile dinleyicilerin kalbini çalmayı bir kez daha başardılar. Konserin son eseri Ricbard Strauss'un (1864-1949) "Don Jnan" senfo- nik şiiriydi. Richard Strauss 1887'den başlayarak, yani daha 23 yaşmdayken senfonik şiir bi- çimine gönül vermişti. "Macbeth" (,1887), "Don Jnan" (1888), "Ölöm ve Biçim Değiştimıe" (1889), TU1 Rulen- spiegel'in Neşeli Yaramazhklan" (1895), "Zerdüşl Dedi ki", (1896), "Don Kişot" (1897), "Bir Kahramamn Yaşamı" (1898), bestecinin gençlik yıllannın ürün- leridir hep. Strauss, senfonik şiir biçiminin özgünluğünü sevmiştir. Ses paletiyle gönlünce oynar ve öyküsünü seslerle, onlann birbir- leriyle olan ilişkileriyle, çözülme- yen akorlarla, çelişkilerle anlatır. İDSO'yu, tüm orkestra ele- manlarını, özellikle bakır ve tah- ta üfleme çalgılan, aynca sololar ile GnMen Tnrah'yı, böyle dört başı raamur bir program yaptığı için şef Schwinck'i kutlarun. 9 YIL 2 AY 5GUN UMUT'U TÜRKİYE'YE SOKMADILAR. Lou Reed'in "New York' albümü son bir yüın gözdelerindendi Mtizisyenin hemşerilik belgesi 16 ŞUBATTA SINEMALARDA YAVUZ BAYDAR STOCKHOLM — Lou Reed- in son albümü New York. 1989 bo>Tinca rock çevrelerinde adın- dan coşkuyla, heyecanla söz ettir- di. Lou Reed ve New York... Birbi- rine kenetlenmiş iki isim. Daha doğrusu, iki imge. Her metropol görüntüsunü/se- sini ona en çok sadık kalanlar(l)a yansıtır. New York, kendisine görüntü yönetmeni olarak Woody AUen'ı, ses yapımcısı olarak da Iked'i seç- miş durumda. Albümün, adıru kentten alma- 5i, sadakatin yalın belgesi. lçeriğe, yaklaşık bir saatlik mü- ziğe de boylu boyunca yansıyor bu yalınlık. —Biri Reed, öteki Mike Rathke tarafından çahnan— İki gitar, Rob Wasserman'ın 6 telli bas gitan ve —Scritti Politti Toplu- luğu'ndan— Fred Maher'in davu- lu. Hepsi bu. Bir de bu klasik rock topluluk dıziminin ortasında Lou Reed'in her gün, her gece kentte etkisini sürdüren gerilimle çatlamıs, "ya- muk" sesi. Yalınlık arayişırun bilinçli oldu- ğunu, album kapağına yazdığı "2 gitar, bir bas ve davulu kimse alt edemez" tümcesiyle saptamak da istemiş. Bir isteği daha var Reed'in (onu da yazmış). 58 dakikayı aşan 14 bestenin bir otur.uşta. aralıksız bi- çimde —kitap okur ya da film iz- ler gibi— dinlenmesini öneriyor. New York, epik ozellikler taşı- yan, ciddi, küstah ve ağırlıkh bir rock yapıtı. Üç Kuraşlnk Opera- nın, üzerinde yadsınmayacak bır etkisi var. New York'u New York kılanla- nn, kenti olanca ağırlığıyla sırtın- da —ya da başka vücut parçala- nnda— tasıyanlann öykülerini Lou Reed ve New York. Birbirine kenetlenmiş iki isim. Ünlü Amerikalı müzisyen, "New York" albümünün kitap okur ya da film izler gibi dinlenmesini istiyor. Albümün adım kentten alması, sadakatin yahn belgesi. Kimi eleştirmenlerce ukalalık olarak tanımlanan bu tavır, Reed 1 in son yıllarda iyice Brecht ve Kurt Weill kuramlarına-yapıtlarına kaymasından ka> naklanıyor. \Ve- ill'ın en ciddi konuları bile popu- ler şarkılarda işleyebilme özelliği, Reed'e göre, 1980'lerin rock dun- yasının ders alması gereken bir yaklaşım. anlatıyor Reed. Üyesi oJduğu alt- kültürün, yerleşik düzene her tür- lü baskaldınmn ortasında, yasa- ların kıyısında yaşayan insanlan... Kentine karşı acımasız, umut- suz ve alaycı. 14 parça sonunda ortaya çıkan görüntü, boğuntu verici. Reagan döneminin kentte bıraktığı son iz- leri, iğrenti ve öfkeyle yoğurmuş Reed. Kötümser, biraz da kırgın. Albümün 14. parçası olan Di- me Store Mystery, Nevv York'un bir başka imgesine, Andy Wır- hol'a adanmış. Fred Maher, davu- lunu bu parçada Maureen luc- ker'a ödünç veriyor. Nedeni var tabii bunun. Reed ve Tucker, 23 yıl önce, 1960'ların en dinamik zaman diliminin başlan- gıcında, Warhol tarafından keşfe- dilmiş, — Feliini'nin Tatlı Hayati ında kuçük bir rolle dikkati çeken— Alman manken Nico, In- giltere'den New York'a göç etmiş olan genç ve parlak yetenek Jobn Cale ve Starling Morrison'la bir araya getirilmişti. Topluluk dağıldıktan sonra 1970'ler boyunca, ruhsal çöküntü ve eroin alışkanlığının golgesi al- tında bir kimlik arayışı sergiledi Reed. Tutarsız bir on yıl. Transfor- mer gibi, erkek-dişi sınırlarının araştırıldığı iyi albümlerin yanın- da, Metal Machine Music gibi berbarlığı su göturmez çalışmalar da yaptı. New York'la anlatım olgunlu- ğuna birkaç adım birden yaklaş- mış durumda. Rockta marjinal tatlar arayan- lar için. Houdini'nin yaşamöyküsti • Kültür Servisi — Îngiliz Hazard Tiyatrosu lstanbul'da bugün son kez "Kafes" adlı oyunu sergileyecek. Ünlü sihirbaz Houdini'nin yaşamöyküsünden esinlenilerek hazırlanan ve Mike McCormak'ın başrolünde yer aldığı "Kafes" saat 15.00 ve 18.00'de Harbiye Kenter Tjyatrosu'nda izlenebilir. Türk-tngüiz Kültür Derneği tarafından Türkiye'ye getirilen "Kafes" Lyall > Watson'ın imzasım taşıyor. Oy\ın, "hiçbir düğümün tutamayacağı adam" Houdini'nin, annesinin ölümünden sonra ölümle yaşam arasındaki sının aşma çabalarıru, çılgınhk boyutlanna ulasan arayışıru | ve sonuçta kendi içinde * kurduğu kafesin içinde sıkışıp kalmasını anlatıyor. Uraz'ın fotografı • Kültür Servisi — İFSAK üyesi Aclan Uraz'ın bir fotoğrafı Dünya Aile Planlaması Eterneği'nin kongre kitabının kapağı oldu. Bu yıl Londra'da yapılan kongrede diğer üye ülkelerin, ülkelerinde yaptı kları fotoğraf yarışmalarında derece alan yapıtlar ile birlikte değerlendirmeye alınan Uraz'ın fotoğrafı en başarılı yapıt bulunarak kitap kapağı oldu. ^yıncılar toplanıyor • Kültür Servisi — Yayıncılar Birliği Olağanüstü Genel Kurulu bugün yapılacak. Bir süre önce yönetim kurulu üyesi Erdal öz'ün istifası ve daha sonra çağrı yapılan yedek üyelerin de görev kabul etmemesi üzerine alınan olağanüstü genel kuml kararında, yayıncılık sektörünün içinde bulunduğu zor koşullar da etkili oldu. Tazıt'ın 2. sayısı • Kültür Servisi — Üç aybk edebiyat dergisi "Yazıt"ın ikinci sayısında, ozanlar 80'li yıllann şiirini tartışıyor. Cavit Yıldırım'ın "Teknolojik Gelişim ve Şiir", Hasan Hüseyin Yalvaç'ın "Şiir Notlan", Halil Gökhan'ın "Pierre Reverdy'nin Şiir Saati", Kemal Gündüzalp'in "Akdeniz Duyarlığı, Bireysel Nostalji ve 'Mersin' Senfonisı", Izzet Kılıçlı'nın "Ölüm Gibiydi Bozkır", Hasan Ali Toptaş'ın "Dizgin ve Rüzgâr", Cemil Kavukçu'nun "İki ölü Gibi", Engin Çetinbağ'ın "Bir O, Bir Sen ve Behram", Tamer Bilgin'in "Cumhuriyet Dönemi Edebiyat Dergileri", Sami Karaören'in "Fridon Helvaşi ve Fakir Baykurt'un Şiirleri" adlı yazıları da yer alıyor. Türk-Fılırf • Kültür Servisi — Türkiye içindeki festivallerin düzenlenmesi ve ağırlıklı olarak dünya çapında düzenlenen uluslararası film festivallerine Türk fılmlerinin iyi bir düzenlemeyle katılımını sağlamak amacıyla Türk- ' Film adında yeni bir birim kuruldu. UGÜN • Ümraniye Günleri 1. Geleneksel Ümraniye Günleri kapsamında nikâh salonunda saat 14.00'te "Yerel Yönetimler ve Basın" paneli gerçekleştirilecek. Oktay Akbal ve Naim Tirali'nin katılacağı imza - söyleşi ise saat 15.00'te Kitap Kulübü'nde gerçekleştirilecek. Tiyatro salonunda saat 20.00'deki film gösterisinde ise "Indiana Jones" yer alacak. BILSAK'TA BUGÜN 14 Şubat Çarşamba: 19.00 SEMPOZYUM: Cemaatten Sivil Topluma, Kuldan Bireye II: Sivil Toplum ve Sivasel. Taha AKYOL", Kürşat BUMİN, Nilufer GÖLE, Ferbat KENTEL. 19.00 Sosjalist Biriik Dergisi Okuynculanyla Taraşıyor. Oral ÇAL1ŞLAR. 10.00-01.00 arası. CAFE- FOYER-BAR BİLSAK Herkese Açıktır. BİLSAK Sıraselviler, Soğancı Sk. No: 7 CİHANGİR 143 28 79-143 28 99
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle