05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/14 DIŞ HABERLER 11 ŞUBAT1990 JAMESBAKERİLEEDUARD ŞEVARDNADZEANLAŞTI Kimyasal silahlara sonABD Dışişleri Bakanı'nm Moskova ziyareti sona erdi. Kimyasal silahların yok edilmesine ilişkin anlaşma haziranda Mihail Gorbaçov'un Washington gezisi sırasında imzalanacak. Baker, dün sabah Sovyet Parlamentosu'nda konüştu. şe> keşfetmediklerîni' ancak iki bakanın da bu ay sonunda New York'ta Genel Sekre- ter Perez de Cuellar'ın KKTC Cumhurbaş- kanı Denktaş ve Rum lideri Yorgo Vasiliu ile yapacağı görüşmelerde ilerleme sağlan- ması için taraflan elden geldiğince teşvik et- me konusunda görüşbirliğine vardıklarını kaydettı. Dış Haberler Servisi — ABD ile Sovyet- ler'Birliği, iki süper gücün kimyasal silah- larını imha etmesi konusunda anlaştılar. ABD Dışişleri Bakanı James Baker'ın uç günlük Moskova ziyareti sonunda dun dü- zenlenen basın toplantısında gazeteciiere açıklama yapan SSCB Dışişleri Bakanı Eduard Şevardnadze, iki super gucun Ame- rikan planı uyarınca kimyasal silah stokla- nnı aşamalı biçimde yok etmeyi kararlaş- tırdıklarını bildırdi. Şevardnadze şoyle de- di: "Bu konudaki anlaşmaıun Mihail Gor- baçov'un haziranda Washington'a >apaca- ğı ziyaret sırasında imzalanacağına inanı- yoruz." Kimyasal silah stoklarırun anlaşmanın imzaianmasından sonra iki yıl ıçınde imha edilmesi öngörülüyor. tki ülke larafmdan yapılan ortak açıkla- mada da taraflann kimyasal silahların ya- yılmasını önlemek ve ileride, bu silahların üretimini tamamen yasaklayan uluslarara- sı bir anlaşma imzalanmasını sağlamak için ortak çaba gösterecekleri de bildirildi. Ba- ker, dün Moskova'dan Bulgaristan'a gitti. Şevardnadze dünkü basın toplantısında, James Baker'ın ziyaretiyle iki ulke arasın- daki ilişkilerde yeni bir sayfa açıldığını söy- ledi. Şevardnadze, Baker'ın ziyaretinde el- de edilen diğer sonuçiar hakkında da bilgi verdi. SSCB Dışişleri Bakanı, havadan fırlatı- lan Cruisc füzelerinin sayısal hesaplanma- sı, konuşlandırılmarmş fuzeler, nükleer de- nemelerin sınırlanması gibi birçok konuda anlaşmaya vanlmış olmasına karşın deniz- den fırlatılan Cnıise füzeleri ve Avrupa'daki konvansiyonel indirimler kapsammda uçak- lara getirilecek tavan konusunda hâlâ go- rüş aynhkları bulunduğunu belirtti. Kıbns Bölgesel sorunlarda ise başta Orta Ame- rika ve Ortadoğu olmak üzere farklılıkla- rın devam ettiğini belirten Sovyet Dışişleri Bakanı, bu kategoride ele alınan Kıbns so- rununa da değindi. Şevardnadze, Kıbns konusunda 'yeni bir Almanya konusu Sovyet Dışişleri Bakanı, basın toplantı- sında Sovyet- Amerikan göruşmeleriyle il- gili olarak düzenlemiş olmasına karşın, ga- zetecilerin daha çok Alman sonınu üzerin- de yoğunlaşan sorulannı yanıtlamak zorun- da kaldı. Birleşik bir Alman devletinin tarafsız ol- masının tkinci Dünya Savaşı'nın sonundan beri beslenen bir ümit olduğunu bildiren Şe- vardnadze, bugünün gerçekleri karşısında Alman birleşmesi için tek tutarlı öneri ola- rak Demokratik Almanya Başbakanı Hans Modrow'un açıkladığı planı kabul ettikle- rini bildirdi. Şevardnadze, ülkesinin Alman halkının kendi geleceğini belirleme hakkını kullan- masına karşı olmadığını ve birleşik Alman devletinin oluşturulmasım da ilke olarak desteklediğini söylemekle birlikte, bu yeni Alman devletinin kesinlikle komşuları açı- sından tehdit yaratmaması zorurüuluğunu vurguladı. Baker Yüksek Sovyet'te James Baker'ın Moskova gezisinin renkli bir yanını, ABD Dışişleri Bakanı'nm dün sabah Sovyet parlamentosunda (Yüksek Sovyet) konuşması oluşturdu. Böylece Ba- ker, Sovyet parlamentosunda konuşan ilk ABD Dışişleri Bakanı oldu. AP'ye göre Baker konuşmasında, Mos- kova'nın Küba'ya yaptığı askeri ve ekono- mik yardımı eleştirerek, bu yardımın kesil- mesini istedi. ABD Dışişleri Bakanı, Mos- kova'nın Küba'ya silah yardımı yapmasını "hoşgörü ile karsılayamayacaklanm" söy- ledi. BAKER'I TERLETTtLER — James Baker, dun sabah Sovvet Parlamentosu'nda konu- şan ilk ABD Dışişleri Bakanı oldu. Sovyet parlamenterler Baker'a Panama'nın işgali ve savunma giderleri konularında sonılar yönelterek Dışişleri Bakanını terlettiler. MOSKOVA Gorbi'den Kohl'e yeşil ışık DİLEK ZAPTÇIOĞLU BONN — "Bugiin Almanya'nın birleş- mesi yolunda tarihi onem taşıyan bir gün- dür." Başbakan Helmut Kohl, dün akşam Moskova'da basına bu açıklamayı yapıyor- du. Sovyetler Birliği Deviet Başkam Mihail Gorbaçov, Moskova'daki dört saatlik gö- rüşme esnasında Almanlara birleşme yolun- da yeşil ışık yaktı. F.Almanya Başbakanı Kohl, Moskova'daki Uluslararası Basın Merkezi'nde gazeteciiere şöyle dedi: "Almanlann kendi kaderini tayin hak- kı Moskova tarafından kabul edilmiştir. Genel Sekreter Mihail Gorbaçov, birieşme- nin zamanlaması ve biçimi hakkındaki ka- rann yalnızca Alman halkı tarafından ve- rilecegini söylemişlir. Genel Sekreter ve ben, yeniden birleşme hakkında karar vet- kisinin sadece Alman halkında oldugu ko- nusunda mutabakata varmış bulunuyo- ruz." Kohl, birleşmenin önündeki en büyük en- geli oluşturan "askeri itüfaklar sorunu" hakkında bir açıklamada bulunmadı. Kohl, "Askeri ittifaklar meselesini Batılı mütte- fiklerimizle ileride göriişecegiz" demekle yetindi. Federal Almanya Başbakanı Helmut Kohl ve Dışişleri Bakanı Hans Dietrich Genscber dun Moskova'ya hareket etme- den önce görüşmenin gündemi şöyle belir- lenmişti: Almanya'nın birleşmeden sonra hangi askeri ittifaka dahil olacağı; 'yansızlık' konusu ve Avrupa'da sınırların değişmemesi yolunda güvence. Kohl, Bonn'da verdiği demeçte, "Moskova'dan kesin kararlarla dönmeyecegini, Mihail Gorbaçov'la önümüzdeki dönemde sık sık göruşeceğini tahmin ettiğini" söylemişti. Kohl ayrıca Gorbaçov'a, Demokratik Al- manya'nın içinde bulunduğu ekonomik çık- mazı anlatacak ve '\NATO içinde birleşme" önerisini götürecekti. Moskova, Başbakan Kohl'ün dün akşam beyan ettiği gibi gerçekten de "birleşmeye kayıtsız şartsız yeşil ışık" mı yaktı? Kohİ'- un Gorbaçov'la baş başa yaptığı dört sa- atlik görüşmede neler konuşuldu? Kohl'- ün mesajı basitti: "Demokratik Almanya ekonomik iflasın eşiğinde. Doğu Alman halkı hemen birleşme isliyor. Eger acilen adım atmazsak göç giderek hızlanacak. Bu- no ne F.AImanya kaldırabilir, ne de D.Al- manya. Ama Bonn, Dogu'ya yoğun yardım yaparak iflası onleyebilir." Moskova'dan dün gelen bilgiler Federal Almanya'da olduğu kadar duvarın ötesin- de de iyimserliğe yol açtı. Ama Almanya'- nın birleşmesinin önündeki başlıca engeli, askeri ittifaklar sorunu oluşturuyor. Mihail Gorbaçov her ne kadar "yeşil ışık" yaktıysa da Sovyetler Birliği "NATO içinde birieşmeye" karşı çıkıyor. Amerika Birle- şik Devletleri ise Almanya'mn birleşme ha- linde NATO'dan çıkmasıru kabul etmiyor. Bu anlamda dün Moskova'da konuşulan- lar "Alman sonınu"nu henüz çözüme ulaş- tırmış sayılamaz. DIŞ BASIN Şrûnffiırter.Allııemeinf Almanyasorunu iki Almanya'nın birleşmesi, geçen yılki şaşırtıcı gelişmelerden sonra tahmin edildi- ğinden bile çabuk yürürlüğe giriyor. Gor- baçov'un "geç kalanı hayatın cezalandıra- cağına" dair sözleri hâlâ geçerlidir. Sovyet- ler Birliği yönetimi de şu anda zamanlama yapacak durumda değildir. Gorbaçov'un kendi ulkesindeki sorunlan, dışandan gö- züktüğünden çok daha ağırdır. Malta'daki görüşlerinin neden birden değiştiğini yok- sa anlayamazdık. Gorbaçov, Sovyetler Bir- liği'nin en geri cephesine çekilmesini mi is- tiyor? Savaş sonrasında Avrupa'da kurulan dü- zen, bölünmeyi zorunlu kılmıştı. Ancak NATO, Marshall Planı, OECD ve Schu- mann Planı gibi geçici çözümlerden yeni bir düzen ortaya çıkmıştır. Avrupa'da bugün Ortaçağ'dan beri görülmeyen güçlü bir da- yanışma hâkimdir. Zamanında Kuzey Ame- rika'ya göç eden halklar da Avrupa'da olu- şan bu dayanışma içindeki yerlerini almak- tadır. Bütün bu düşünceler ışığında Almanya'- nın birleştikten sonra "tarafsız" kalması öne- rileri gerçekçi değildir. Almanya, coğrafi ko- numu, nüfusu ve ekonomik potansiyeli ile öyle güçlü bir faktördür ki eğer askeri itti- fakların dışında kalacak olursa komsulan için sürekli riziko taşıyacaktır. (10 şubat) HABERLERtN DEVAMI "Okumayan İnsan Düşünemez..." Üç yönetici tutuklandı (Baştarafi 1. Sayfada) konulabiliyor. Gazeteciler, yazartar fikirlerin- den ötürü yargılanıp demir parmaklıklar ar- kasına atılabiliyor. Yayıncıların bir türlü ha- fiflemeyen ekonomik güçlüklerine yönelik duyarsızlık yıllardır sürdürülüyor siyasal odaklarda. Böylesi koşullar insanlan ister istemez okumaktan, yazmaktan uzak tutuyor. Yeni bir yüzyılın eşiğindeyiz. Ama hâlâ sözlü toplum olma özelliğimizden ne acıdrr ki sıyrılamadık bir türlü. Düşünsel yoksulluğumuz şaşırtıcı biçim- de devam ediyor. Az okuyoruz, az düşünü- yoruz, az yazıyoruz. Düşünebilmek... Saplantılardan uzak bağımsızca düşünüp dile getirebilmek... Tabulan, yerteşik yargıları, önyargıları ser- bestçe sorgulayabilmek, tartışabilmek... Doğrulardan kuşku duyabilmek... Aklı, dogmaların tutsakJığından kurtara- bilmek... Bunları başarabilmek için, Türkiye'yi ön- celikle bir "okuma çölü" olmaktan çıkar- malıyız. Aileden, okuldan başlayarak okuma alış- kanlığı özendirilmelidır. Kütüphaneler, kitap- lıklar kunjlmah, zenginleştirilmelidir. Kimi za- man Kitap okuma seferberlikleri ılan edilme- lidir. Televizyon ve radyo, kitap sevgisini aşı- layıcı yayınlara koyulmalıdır. Kamu ve özel kuruluşlar kitap konusunda kendi üstlerine düşen birçok görev olduğunu unutmamalı- dııiar. "Düşünen insan"\ olmaksızın ileriye gıde- mez bir toplum; "tutsak a/c//"larla bir yere va- ramaz. Bunun için okumayı engelleyen tüm setler yıkılmalıdır artık bu ülkede. Her cuma günü gazetemizle birlikte veri- lecek Kitap Eki de bu çerçevede bir kültür gırişımi olarak değerlendırilebilir. Daha çok okuru daha çok kıtapla buluşturmak, iç dün- yamızı zengınleştırecek, ona yeni boyutlar katacak bir adımdır aynı zamanda. • Yeryüzü, tabuların yıkıldığı, değer yargı- larının gözden geçirildiği olağanüstü ilginç bir dönemden geçiyor. Duvartar birbıri ardından yıkılıyor her yanda. Buna en son örnek Güney Afrika. İnsanlı- ğın yüz karası bir rejimin, ırk aynmcılığının resmen geçerli olduğu Güney Afrika'da da olağanüstü bir sıçrama yaptı tarih. 27 yıldır demir parmaklık arkasında tutulan Nelson Mandela bugün salınıyor. Siyahların lideri olan bu özgürlük savaşçısının hapisten çıkışı, utanç verici dönemin sonu ile umut veren bir başlangıcı vurguluyor. Tarih soluk soluğa yaşanıyor. Lütfen ge- risinde kalmayalım! CUNEYT ARCAYUREK yazıyor (Başlamfı 1. Sayfada) Deniz Baykal ve Demirel, iç bünyedeki kargaşayı örtmek için alındığı bildirilen gizlilik kararını dün, tek sözcûkle "rezatet" dı- ye nitelediler. Baykal, Yeniçettek'te yaşanan dramın ağırlığını hâlâ üzehnden atamamış. Dûn sabah ülkeyi sa- np sarmalayan iktidarsızlığı acı bir dille eleştıriyor ve "10 Şubat '90 sabahı, Oran'dan sisler için- de görünüyor, ama vatan sathı -tabii hükümete göre- çok aydınlık" divordu. Gidip görmüş, Yeniçeltek'teki işçilerle, ilgililerle uzun uzadıya konuşmuş, hemen her çevreyi sorguya çekmiş. Ürpertici so- nuçlarla dönmüştü. "Benim söy- lediğimi, sorumluluğumu bilerek söylüyorum, açıkça yazın" diyor ve kimi gerçeklerin altını çiziyor- du: "Maden ocağı şirketinin yö- netim kurulunda madencilikten, işletmecilikten anlayan tek kişi yok. Şirkete ortak belediyeler bir yana atılmış, üyeliğe seçim yitır- miş bir ANAP belediye başkanı, emekli albay, seçim yitirmiş mil- letvekilleri bu iktidar tarafından alınmış". Baykal, "Daha ötesi var, asıl bunu yazın" dedi: "Işletme Mü- dürü Süleymancı, tarikatçı. Fa- ciadan sonra 'takdir-i ilahi, mukadderat' dediğini yörede herkes biliyor, tanıklar söylüyor. Şimdi ortalıkta yok. Genel müdür de söyledi. On iki saat önce gri- zu patlaması olacağı belirlenmiş. Dört vardiyasına Polonya'dan gelen kimi araçlar kurtanlsın di- ye işçiler sokulmus. Üç saat son- ra patlama olmuş. Bakanların, il- gililerin önünde bu bilgıyı alırken sordum: Ne için madenegirdi- niz? İşçilerin hepsi 'üretim için" dediler. Olacak şey değil." Bunları anlatıyor Baykal, "İh- male, kendine özgü yöntemlerı olan maden işletmeciliğınin. bil- mez insanların eline teslim edil- mesine, facianın önceden bilin- mesine karşın. tarikatçı bir kafa- ya teslim edilen ocağın olaydan sonra takdir-i ilahiye bağlanma- sına isyan ettiğini" vurguluyor. Bu gerçeklerin yazılmasını, baş tanık olarak gerçekleri her yer- de konuşacağını bildiriyor. Öte yandan bir başka konu kaynıyor. SHP ve DYP, dış poli- tikanın naklen yayımdan çıkarıl- masma, hele gizli oturuma kar- şı çıkıyor. Dış sorunlarda "her şeyın ayakta" olduğu dönemde, terör diyecek, dış politika diye- cek ve sonra halkın bilgilenme- sini gizlilik karanyla önleyecek- sin, "işte buna isyan" ediyorlar. Hâlâ bir umutlan vardı. Olur ya ANAP grubu hükümetin gizlilik istemine karşı çıkardı. Belki Me- sut Bey'in ya da Hasan Celal Güzel'in "adamlan" gizliliği red- deder, naklen yayın isterdi. ANAP grubunda sağduyu hare- kete geçerse, muhalefetle birlik- te gizli oturum kabul edilmeye- bilirdi. TV olmazsa, tartışmalar en azından basın aracılığıyla ka- muoyuna yansıyabilirdi. Sorunlara sorun eklemekte mahir olan bu hükümetle ve baş- tan sona bu iktidarla bakalım ne- reye kadar... Mandela (Baştarafi 1. Sayfada) Deviet Başkanı De Clerk, Mande- la'nın serbest bırakılacağını açık- ladıktan sonra "Bay Mandela'nın buadan sonra Guney Afrika'da banşın ve insan haklannın verieş- mesine olan katkılannı surdurece- ğine inanıyonım" dedi. Clerk, bir- çok yerli ve yabancı gazeteci tara- fından izlenen basın toplantısın- da, Mandela ile yaptığı görüşme- lere ve Mandela'nın siyah çoğun- luk için önemine de değindi. De Clerk, 2 şubatta yaptığı bir açıklamada, Nelson Mandela'nın kısa süre içinde serbest bırakıla- cağını ve ülkedeki Afrika Ulusal Kongresi dahil muhalefet grupla- nna resmilik kazandırılacağını açıklamıştı. ABD Başkanı George Bush ve tngiltere Başbakanı Margaret Thatcher, Mandela'nın serbest bı- rakılması kararını memnunlukla karşıladıklannı bildirdiler. Bush kararı, "ırkçı olmayan demokra- tik Güney Afrika için önemli bir aşama" olarak nitelendirdi. Thatc- her da, De Klerk'in bu tutumunun olumlu ve somut bir yanıtı hak et- tiğini belirterek, Londra'nın Gü- ney Afrika'ya yeni yatınmlar ko- nusunda göruşmelerde bulunaca- ğını kaydetti. TBKP'U 150 kişiye gözalü (Baştarafı l. Sayfada) sim Öz ve.>ine TBKP yöneticile- rinden Toygun Eraslan'ın da ka- tıldığı belirtildi. Neden yapıldığı öğrenilemeyen toplantı yerine gi- den siyasi polisin daha sonra 150 kişiyi gözaltına aldığı ve sorgula- mak üzere Gayrettepe'deki Siya- si Şube MudurlUğü'ne goturdüğu bildirildi.TBKFlııerden kimlik- leri tespit edilenler: Abdurrahman Atalay, Şeha- bettin Akman, Adnan Sel, Ömer Ağın, Alaattin Taş, Celal A. Ka- nat, İlban Başkan, Enver Sezgin, Haluk Tan lpekçi, Salih Şimşek, Meb.use Cinmen, Menderes Me- netli, Mustafa Erdoğan, Yalçın Ergin, Doğan Emin Turan, Atil- la Tanılkan, Selim Mahmudoglu, Ahmet Demir, Yasin Çagıranka- ya, Mehmel Koç, Falma Karaha- sanoğlu. Canan Küçük Jüler Nu- rettin Yalçın, Menderes Özcan, Yıldınm Seyilhan, Veysel Uçum, Ata Uçum, Peyami Arık, Nuret- tin Pirim, Zeki Çopuroğlu, A.Fu- at Vardar, Musa Kara, Engin Arı- can. Mehmet Balpetek, Mehmet Emin Gura, Hakkı Çelebi, Sela- hattin Sabuıüu, Selahattin Cangıl. 1 BKP Sarıyer ve Beşiktaş ilçe teşkilatlan akşam Kuruçeşme'de- ki Mülkiyeliler Lokali'nde "Ya- sallığı kutlama ve tanışma yemegi" verdi. (Baştamfı 1. Sayfada) ümit ışığı yaktı. Hans Fockema- yer ve Poul Klaszen isımlı uzman- lar, "Biz her göçiikte canlı olabi- lecefini düşiinüriiz. 57 kişinin mahsur kaldığı ocakta da 'çoğu- nun canlı olabüeceği' varsayımıyla çalışmaJanmızı surdnroyoruz" de- diler. Grizu faciası soruşturmasının adli yönü tamamlandı. Soruştur- mayı ytirüten Cumhuriyet Savcı- sı Nuri Savaş tarafından gözaltı- na alınan 4 yönetici, dün büyük güvenlik önlemleri arasında Mer- zifon Adliyesi'ne getirildi. Nöbetçi Sulh Ceza Mahkemesi'ndeki du- ruşma sonunda, işletme müdüril Hasan Sanlepe, iş guvenliği mü- hendisi Hüsnii Meydan ve başmû- hendis Cerail Tir\akioglu "dik- katsizlik ve tedbirsizlikten" suçlu bulunarak tutuklandılar. Mahke- me, maden başçavuşu Ziya Kılıç'ı ise tutuksuz yargılanmak üzere serbest bıraktı. Savcı Savaş, sariık- lann TCY'nin 455. maddesine gö- re cezalandırılmasını istedi. llgili yasa maddesi sorumlular hakkın- da 4 yıldan 10 yıla kadar hapis ce- zasını öngörüyor. Bu arada görevlerinden alınan işletme müdürtı Hasan Santepe 1 nin yenne, Sorgun Linyit lşletmesi Müdürü Mesut Çankaya, üretim mühendisi Cemil Tiryakioğlu'nun yerine de Fabri Bozat getirildtler. işletme müdürü Santepe ve 3 yönetici adliyeye götürülürken halk tarafından "linç" edilmek is- tendi. Çıkan olaylarda bir kişi ya- ralandı. Halk, sanıkları taşıyan jandarma aracına işletme çıkışın- dr. saldırdı. Aracın camları, gale- yana gelen halk tarafından taş ve yumruklarla parcalandı. Protesto- cuların araca girerek yöneticilere saldırısını, jandarma kuvvetleri güçlükle önledi. Bu arada, protes- toculardan biri jandarmalann karşı koymalanna rağmen hareket eden askeri araca binmeyi başar- dı. Grizu faciasımn baş sorumlu- su olarak gösterilen ve ölenlerin yakınları tarafından ağır eleştiri- lere hedef olan işletme müdürü Hasan Sarıtepe'nin boğazına sa- nlan bu kişi, hızlanan minibüsten görevliler tarafından aşağı atıldı. Başından ve çeşitli yerlerinden ya- ralanan protestocu, Merzifon Deviet Hastanesi'nde tedavi ahı- na alındı. Minibusu kaçırmaya ça- hşan jandarma ile halk arasında yer yer çatışma çıktı. Bir jandar- ma subayı, ocakta yaşamını yiti- renlerin yakınlan tarafından sal- dırıya uğradı. Olaylar uzerine böl- geye takviye birlikler sevk edildi. Halkın jandarmalan taşıyan araç- ların önune kendilerini atmak is- temesiyle gerginlik daha da büyü- dü. Kömür işletmesınin önünde- ki olaylar karanhğın çökmesiyle duruldu. Bu arada kurtarma çalışmalan için ön hazırlıklar sürerken işlet- me önünde toplanan halk protes- to gösterilerini sürdürdü. Türkiye Maden lşçileri Sendikası Şube Başkanı Necraetıin Bilican da sa- bah aralanna girdiği bir grup işçi tarafından dövuldu. Yeniçeltek'teki grizu faciasın- dan sonra baslatılan kurtarma ça- lışmalannı yönetmek üzere Fede- ral Almanya'dan gelen iki uzman, ocakta mahsur kalan 57 işçiden çoğunun hayatta olabileceklerini bildirdi. Patlamanın olduğu ocakta dün incelemeler yapan Hans Fuckema- yer ve Poul Klaszen, ön tespitler- den sonra, Almanya'da hazır bek- letilen araç ve gereç yüklü uçağın hemen Türkiye"ye gönderilmesini istediler. Çalışmalara katılacak olan Çayırhan Linyit lşletmesi- nde görevli Alman mühendisler için de Başbakan Yıldınm Akbn- lut'un özel uçağı tahsis edildi. Dün saat 12.00 sıralarında ocağa inen uzmanlar, betonla kaplan- masına rağmen halen gaz smntı- sı olan ocak bolgesinden gaz ör- nekleri aldılar. İlk ölçümlerde pat- lamanın meydana geldiği ocakta gaz oranı çok yüksek çıktı. Bunun uzerine Alman uzmanlar şimdilik beton barajın kaldırılmasının mümkün olmadığını bildirdiler. F. Almanya'dan gelecek modern aletlerle tekrar ölçum yapacakla- nnı kaydeden iki uzman, kesin ka- rara bundan sonra varacaklarını söylediler. Alman uzmanlar, "Biz her göçükte canlı olabilecegini varsayarak çahşmalanmızı yapa- nz. 57 kişinin mahsur kaldığı ocakta 'çoğunun canlı olabüeceği' düşünctsiyle kurtarmaya esas ola- cak çahşmalanmızı sürdiirüyoruz" dediler. İki Alman uzmanın "ocakta canlı olabilir" görüşü acılı yürek- lere bir umut ışığı saçarken göçük altında kalanlann yakınlan dün de gösteriler yaptı. Ayrıca lstan- bul'dan gelen demokratik kitle ör- gutlerinden 25 kişilik bir grup ölenlerin anısına saygı duruşunda bulunup gösteri yaptı. Patlamanın olduğu ocak girişine kırmızı ka- ranfü bırakma istekleri yetkililerce kabul edilmeyen göstericiler, ma- den ocağının girişini 2 saat süreyle kapattılar. "Katillerden hesap' sonılacak" şeklinde slogan atan grup, jandarma tarafından olay yerinden uzaklaştırıldı. Olay gunünden sonra bölgeye gelen ANAP Amasya Milletveki- li ve Spordan Sorumlu Deviet Ba- kanı Ismet Özarslan, Yeniçeltek Maden Ocağı giriş kapısında gün- lerce bekleyen ve ocaktan çıkarıl- malanm bekledikleri yakınlannın kurtanlmasını isteyenlere, net ol- mayan bilgiler doğrultusunda umut aşıladı. Özarslan, "Katiller bulunsun" diye bağıran gözu yaşlı ailelere makam otosundan mega- fonla seslendi. Alman heyetin "Biz her şey sonuçlanmadan ümit yok diyemeyiz. Bizim amacımız içeride yaşayan olabilir düşünce- siyle kurtarma yapmaktır" dedi- ğini belirterek, "Ümit var, içeride kalanlann hayatta olduklannı dü- şünerek bu çalışmayı yapıyoruz" diye konuştu. Deviet Bakanı Ismet Özarslan, "Ben bepinizin abisiyim, kardeşi- yim. Sizden daha çok üzüliiyo- rum** diyerek başladığı konuşma- sını şöyle sürdürdü: "Alman heyetin alacağı gaz nu- munesine göre çalışmalar yönlen- dirilecektir. Kurtancılar gayet lek- nik insanlar, yalnız çalışmalan so- nuçlanıncaya kadar kamuoyuna bir açıklama yapamayacaklannı, bunu da benim size aktarmamıri- ca ettiler. Temennimiz, inşallah içeridekilerin sağ salim knrtanl- masıdır. Lütfen panige kapılma- yın. Siz hepiniz iyi niyetlisiniz. Ama bazı yanlış insanlar var. Bu- nu yanlış yere çekmek istevenler vardır. Acınıza başka acı katmak istevenler var. Lütfen kimse pani- ğe kapılmasın. Burda sakin bek- lejin. En küçuk ihmal varsa ve bu ibmalde adı geçen kardeşim dahi olsa sonuna kadar cezalandınla- caktır. Sogukkanlı olmanızı, tah- rike kapılmamanızı rica ediyo- rum." Federal Almanya'dan gelen kur- tarma heyeti, beraberlerinde Yeni- çeltek maden ocağı mühendisle- rinden oluşan ekiple birlikte pat- lama noktasına gittiler. Ekip, ça- lışmalannı akşam saatlerine kadar sürdürdü. öte yandan ocağın gi- rişine çok sayıda asker gönderile- rek gazetecilerin ve diğer ilgilile- rin girmesi önlendi. Bu arada Kızılay bir TIR dolu- su yiyecek ve giyecegı bölgeye gön- derdi. Öğle saatlerinde grizu faci- asımn meydana geldiği Yeniçel- tek'e 25 kişiden oluşan demokra- tik kitle örgütleri temsilcileri gel- di, ocağa girmelerine izin verilme- yen TAYAD, DEMKAD, BtKAD, ÇAYAD, AKAT, Demokrasi Mü- cadelesinde Avukatlar, Demokrasi Mücadelesinde Kamu Çalışanla- rı ve Sendikacılar temsilcileri el- lerinde karanfıllerle meydana ge- len olayı protesto ettiler. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Ba- kanı Imren Aykut, yaptığı açıkla- mada, ölen işçilerin aileleri ve ya- kınlan için yurtiçi ve yurtdışında 3 TUTUKLAMA — Yeniçeltek Kömür tşletmeleri'ndeki grizu patlaması sonıştunnasından sonra mah- keme (soldan saga) emniyet sorumlusu Ziya Kılıç'ı serbest bırakırken. iş guvenliği mühendisi Ziya Mey- dan, işlelme müdürü Hasan Santepe ve başmühendis Cemil Tiyrakiyoglu'nu tutukladı. (Fotoğraf: AA) İşçiler: îşe devama mecburuz IŞIK KANSU MERZİFON — Yağlı is yüzle- rini kaplamış bırkaç maden işçisi ocak ağzında belirdi. Başlan öne eğik, göçükte kalan arkadaşian- nı yerin dibine gömmekten dönü- yorlar. Bacalan kapatmadan dö- nüyorlar. Yemekhanede sessizlik egemen. Ocaktan çıkan işçiler sus pus. Bir kaşık atıyor kurufasulyeye yanı- mızdakı işçi. "Nasıl indiniz? Na- sıl inebildiniz olaydan sonra oca- ğa?" diye soruyoruz. Gözlerini kaldınyor: — lnsanın tüyleri iirperiyor ha- liyle. "Onlarea arkadaşınız öldü. Mad«ndlige devam mı?" diye so- ruyoruz. Bir diğeri yanıtlıyor: — Mecbur yapacaksın. Başka ne iş yapacaksın? 52 yaşmdaki Mctamet Ceylan hâlâ ocakta çahşıyor. O da, "En büyük arkadaşımız kömür ve ocak. Hayat böyle dayattı" diyor. Turgut Susan, "Maden de ma- denin parasa da kara ve acı doludur" diyor. Maden işçiliği zorunluluk. Hem de öyle zorunluluk ki işe girmek için milyona yakın rüşvet veriyor- sun. öyle bir zorunluluk ki "Bu ocakta iş guvenliği yok ben bura- ya giraıem" diyemiyorsun. Öyle bir zorunluluk ki yirmi günlük işçi de olsan, doğrudan üretim ayağı- na gönderiliyorsun. Yeniçeltek işletmesınin demir kapısı, kapının ardındaki dizi di- zi jandarma, göçük altında kalan işçilerin aileleri ile on beş metre ilerdeki ocak kapısını ayırıyor. Kalabalığın sessizliğini zaman za- man arkadaki kavaklara siyah noktalar gibi konan kargalann cak caklan bozuyor. Arada tel ör- güye sanlan bir kadının "Oy, oy oğul oy" ağıdı yükseliyor. Yeniçeltek lşletmesi Teknik Müdürü Hamdi Lğur, bir sandal- yenin uzerine çıkıp kendileri ile görüşmeye başlaymca kalabalık dalgalanıyor. Biri, elini yumruk yapıp işaret parmağını mttdüre doğru sallıyor: — Ben emin degilim aşağıda yangın olduguna. Izin verin ben yıkacağım örduguniız duvan. Müdur, "kimse giremez oraya" demeye getiriyor. Bir genç resmen haşlamaya başlıyor müdü- rü: — Sağ insanlar varsa nc ola- cak? Müdür, Almanya'dan ekip ge- leceğini anlatıyor. Bu kez kalaba- lıktan mmltılar yükseliyor. — Kimi kandınyorsun? — İnsanlar oldükten sonra ne lazım? bağış ve yardım kampanyası baş- latıldığım bildirdi. Deviet Bakanı Ismet Özarslan Yeniçeltek işletme- sinde çalışan tüm işçiiere maaşla- nnın yarın ödeneceğini, üretim durduğu için işçilerin izinli sayıl- dığını açıkladı. Faciada ölen, ya- ralanan ya da mahsur kalan işçi- lerin okul çağındaki çocuklarına eğitim bursu verileceğini bildiren özarslan, burs miktannın ve sü- resinin daha sonra belirlerreceği- ni söyledi. 2 dakikalık saygı duruşu Türk-Iş Yonetim Kurulu'nun aldığı, Turkiye Işverenler Sendi- kası ile Hak-İş Konfederasyonu'- nun da desteklediğı karar uyarınca, tum işyerlerinde yarın saat 10.00'da Yeniçeltek'te ölen madencilerin anısına 2 dakikalık saygı duruşunda bulunulacak. Türkiye Gazeteciler Sendikası, Sosyalist Parti Genel Başkam Yalçın Büyukdağlı, tnsan Haklan Derneği Genel Başkanı Nevzat Helvacı ile Türk Mühendisler ve Mimar Odaları Birliği yaptıkları açıklamalarda "Yeniçertek facia- sı"mn sorumlularının ortaya çı- kanlması gerektiğini bildirdiler ve yetkililerin tutumunu kınadılar. TGS Yonetim Kurulu da, Yeni- çeltek'te ölenler için yann 2 da- kikalık saygı duruşu yapmayı kararlaştırdı. Eski Turk-İş Genel Başkanı Halil Tunç ise, maden iş- çilerini genel greve çağırdı. NOTLAR 'Ölülerin üzerinde geziyoruz' CEMİL CİĞERİM ~ MERZİFON — "Allah belaru- ıı versin. Biz hâlâ ölulerimizin üzerinde geziniyoruz" diye bağı- nyor Yeniçeltek Kömür İşletme- si'nin önünü dolduran onlarea in- san. tşçilerin yakınlan,Başbakan Akbulut'un da "Allah'tan umut kesilmez. Kurtannak için elimiz- den gdeni yapacağız" sözü ile içe- ride hiçbir çalışma olmamasına karşın ocağın önünden aynlmıyor ve işletmeden çıkmak isteyen araçlara da izin vermiyor. Grizu patlamasının ardından Zonguldak'tan gelen ekip ile ar- kadaşlarını kurtarmak için 300 metreye kadar indiğini, ancak da- ha ileriye güvenlik açısından gon- derilmediğini söyleyen 4 yüük ma- denci İkram Ceylan da günlerdir işletme kapısında umutla bekledi- ğini anlatıyor. Ceylan'ın gözleri uykusuzluk ve ağlamaktan şişmiş. Küfretmekten kısümış sesiyle, "Abi birine düşmanlığımz varsa, Allah belanı versin deme. Allah sizi madenci yapsın diye beddua et" diyerek kısaca ne şarüar alün- da çalıştıklarım dile getiriyor. öte yandan İşletme Müdürü Hasan Sarıtepe'nin de görevden alınmadan önce "Hiçbir vicdani rahatsızlık duymuyorum. Tüm önlemler alınmıştır. Bu aaya da- yanan kalbim demek ki saglam- nıış" sözleri de göçüktekilerin ya- kınlannın buyuk tepkisine neden oldu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle