Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURÎYET/12 PAZAR KONUĞU 11 ŞUBAT1990
Prof.Dr. Türkân Saylan:
Çağdaş kadm itici olmamalı199O'ın başında bütün dünyada kadın sorunu ve kadın hakları çok
güncel olarak tartışılıyor. Kadın sorunları Türkiye'nin de
gündeminde. Kadın örgütlenmeleri feminizmden tesettüre kadar
çok ayrı yaklaşımlar içinde, etkinlik yanşında.
Mustafa Kemal Atatürk'ün çağdaş Türk kadınını yaratma özlemi ile
başta siyasi hayata katıhm olmak üzere Batı kadmından önce Türk
kadınına tanıdığı haklar acaba büyük çoğunluk tarafından
kullanılabiliyor mu? Türk kadınının çok daha önce kazanmış
olduğu medeni haklarını kullanmada, siyasete, sosyal yaşama
katılımda, iş yaşamındaki yerini almada, çağdaş kadm özgürlükleri
ve haklarını kullanmada dünyadaki yeri nedir?
İş Sendika Servisi şefimiz Şükran Ketenci, sadece meslek başansı
ile değil, sosyal, kültürel ve kadm haklanna yönelik çalışmalan ile
de tanınan Prof. Türkân Saylan ile 'çağdaş kadın'ın kimliği,
sorunlan ve sorumluluklan üzerine konuştu.
SÖYLEŞİ ŞÜKRAN KETENCİ
PAZAR
KONUĞU
\Sayin Türkân Saylan, siz cüzam gibi,
insanların korktuğu, çirkin bulduğu bir hastalı-
ğı, topluma sevecen göstermeyi başarmış bir ki-
şisiniz. Cüzamla savaş kampanyasında kullandı-
ğınız mesajlann sıcaklığt, renk, çizgi zenginliği,
iyimserlik çok çarpıcı. Galiba başannm sırrı da
burada. Biraz anlatır mısınız?
— Çok kûçük yaşlarda karşılaştığım beni et-
küeyen olaylann yönlendinnesi var. Insanlann çir-
kin şeyiere karsı iticiliğini, hastalıklardan korku-
sunu taıudım. ftici olaylar, itilen kîşi beni hep çek-
miştir. 1ten insana karşı, itilenin yanında olmu-
şumdur. Tıpta dermatolojiye ilgi duymamın ga-
liba kaynağı bu. Güzellik ve çirkinlik, her şey bi-
zim için var. Yaşamın bütünlüğü içinde acıyı-
sevinci, güzeli-çirkini kabul edebilmeyi öğrenme-
liyiz. Lepra itici bir konu. Sorunun, hastalığın bi-
linmesi, onunla mücadele için öncelikle itici gel-
memesi gerekiyor. Lepra üzerinde doğru ve yan-
I15 büinenJer var. Doğrular, yanlış bilinenlerin içine
nasıl sokulur? Daha insancü yollardan, inandın-
cı olarak anlatmaya çahştım. Aslında sonuç o ka-
dar yüz güldürUcü değil. Aslında belli bir yaşam
düzeyine ulaşmış insanımızda sosyal konulara eği-
lim yok. "Ben cüzam olmayacagım. Cüzam gelir
düzeyi daha düşük insanlar arasında görülür" di-
yor. llgilenecek, yardım yapacaksa, daha göste-
rişli konuları seçiyor. Cüzamla savaşta parasal
kaynaklar bu kadar önemli olmasaydı, sadece bil-
gimiz ile sonuç aJabilseydik, bugün çok daha iyi
bir sonuç almış olurduk. Yine de genç hekim,
hemşirelerin, inanmış insanların büyük çabaları
iie çok iyi bir noktada olduğumuzu söyleyebili-
rim.
•••^•Soy/n Saylan, tek başma cüzamla savaş
için yaptığınız sosyal çalışmalarfazlasıyla yoğun,
oysa siz öncelikle çok önemli bir 'bilim kadını-
sınız. Sizi aynca çok yönlü başka sosyal çalışma-
lar içinde de görüyoruz. Bir de kendinize yöne-
lik kültürel yaşam içinde yer ahyorsunuz. örne-
ğin Sinema Günleri'ni izliyordunuz. Bu kadar çok
yönlü bir yaşamı nasıl başarıyorsunuz?
— Insan mesleğinde çok başanlı ise aiJe haya-
tı yoktur. Dostlan yoktur. Bu çok yanlış, üzücü
bir yaşam biçimi olabilir. Benim için hayat bir bü-
tündür. Yaptığım işten haz alıyor, mutlu oluyor-
sam, işimi isteyerek yapıyorsam, fazla bir yorgun-
luk duymam. Elbette bedenin bir gücü var. Ben
bunu sonuna kadar kullanıyorum. Onümdeki so-
runu çözmüşsem, örneğin hasta için gereken pa-
rayı bulmuşsam, bir problemi çözmüşsem çok
mutlu oluyorum. Ahla, ofla, hayıflanarak geçe-
cek saatleri, çahşarak geçiriyonım. O zaman ken-
dimi daha zinde hissediyorum.
Genelde, "aslanstn", "bir tanesin", "sen
ofanasan" türü övgü sözleri beni çok rahatsız eder.
Ben görevimi yaptığıma inanıyorum. Hayatımı
çöpçü olarak kazanmak zorunda kalsaydım, iyi
bir çöpçü olmak isterdim. Çocukken hem dok-
tor hem de öğretmen olmak istemişimdir. Ikisini
birden yapabüiyorum. Bu şansı elde etmişim. En
iyi şekilde kullanıyorum. İyi bir ev kadını dahil,
her mesleğe ve mesleğini iyi yapana saygım var.
Başkalannın başansından mutlu olmak yerine, in-
sanlar kendileri aynı şeyleri yapabilirler. Başka-
lannın mutluluğu ile mutlu olmamam gerekiyor.
Bana bir şans verilmiş. Onu en iyi şekilde kullan-
mam lazım. Okumuşum, devlet benim için bir
harcama yapmış. Karşılığını vermekle kendimi
borçlu hissediyorum.
Tabii bir insan olarak sadece çalışarak yaşaya-
mam. Yaşamdan zevk almak gerekiyor. Örneğin
ben iyi bir 'mavi yolcu'yum. Azra Erbat ile ço-
luk çocuk, çok güzel, çok keyifli mavi yolculuk-
lar yaptık. Her ay ilk pazartesıleri arkadaşlar bu-
Juşuyoruz. Sinemayı çok seviyorum. Eskiden, üç
sinemaya birden aynı günde gittiğimiz oluyordu.
Mıiziği çok seviyorum. Çocukken 8 yıl keman cal-
dım. Yeteneğim yoktu, bıraktım. Sanatçı dostla-
run çoğunlukta. Bir de yazı yazıyorum.
Çalışmak, üretmek, yaşamdan zevk almak..
Bunlar birbiri ile çelişen şeyler değil. Tam tersine
birbirini tamamlayan, destek veren şeyler.
ÜHBHBSoy'fl Saylan kadın sorunlan, kadın hak-
ları ilgi alanımza nasıl girdi?
— Doktor olarak sürekli insanlarla beraberim.
İster istemez kadınlar ve ülkemiz için çok ağır
olan sorunlarıyla iç içe oluyorsunuz. Bir de ka-
dınsınız. Doktor olarak kadının ezilmişliğini da-
ha kolay görüyorsunuz. Çok fazla hasta kadm ge-
liyor. Muayene ediyorsunuz. Hiçbir fiziksel neden
bulamıyorsunuz. Kadının karşı karşıya kaldığı
hastalıklarda psikosomatik olanlar çok fazla. O
zaman Türkiye'de en önemli sorunlardan birinin
de kadın sorunu olduğunu saptıyonız. Birisi ar-
kanızdan itmiş gibi kendinizi kadın sorununun içi-
ne girmiş buluyorsunuz. Bir anne olarak, öğren-
cüerinizle ügilenirken hep bu sorunun içindesiniz.
Ben kadın sorununun sadece kadına ait bir so-
run olarak görmüyonım. Kadın-erkek ilişkisinde
yaşanan bir sorun olarak görüyorum.
Sadece bir hekim olarak da kadın sorununun
içine girmiş değilim. Hastanede yönetici olarak
kadın sorununun çok başka boyutlanna muha-
tap oluyonım. Çahşan personelin sorunlannı çöz-
meye çalışırken yine çok ağır kadına özgü sorun-
iarla karşı karşıya kalıyorsunuz.
gelişince, örneğin kadmın politikadaki konumu
birden dikkatimi çekti. Sanıyordum ki politika-
ya atılan kadınlar, konuya gereken ilgiyi göster-
miyor, o yüzden kadın politikadaki yerini alamı-
yor. Konuyla biraz ilgilenince, kadının politik ya:
şamdaki yerini almasının ne kadar güç olduğu-
nu gördüm. Erkeklerin sorunu ele alabileceğini
düşünmek ise bir hayal. Bu sorunu, diğer bütün
sorunlannı olduğu gibi kadının' kendisinin çöz-
mesı gerekiyor. Kadın, sorunu olduğunu dahi bıl-
mıyor. İçinde bulunduğu durumu, kendi statüsü sa-
nıyor. Işte o zaman bir kadın olarak "Bu çembe-
n kınnak için bir şeyler yapabâir miyiz" diye du-
şünmeye başladım. İnsan gereğini duyduktan son-
ra yapacak bir şeyler de bulur.
W^t^MKadm haklan mücadelesinde çok deği-
şik yaklaşımlar var. Siz olaya nasıl bakıyorsunuz?
— Kadın sorunu, kadın haklan sorununu in-
san haklan içinde bir bütün olarak görüyorum.
öncelikle ben bu konudaki her cabaya saygı gös-
teriyorum. Bütün çabaların birleşmesi gereğine
inanıyorum. Elbette düşünce, yaklaşım farklılık-
ları olacaktır. Ancak kadın sorununu çözme ge-
nel isteğinde bütünleşme gerek. Ben neredeyim?
Muhakkak ki bir kadın olarak feministim. Her
kadının kendisine (feminisnın) diyebilmesi lazım.
Feminist değilim diyen bir kadın, kendi benliği-
nin bilincinde değildir. Feminist değüim, kadın de-
ğilim ile tfzdeş. Ikinci sınıf vatandaşhğı benimse-
meye benziyor. Bunun yanlış olduğuna inanıyo-
nım. Belki sorun, kelimenin anlamı dışmda kul-
lanılmasından çıkıyor.
Ben feminizmi erkek düşmanlığı olarak görmü-
yorum. Kadın haklan için çalışma yapmak ola-
rak görüyorum. Kendilerine feminist adını veren
birbirinden aynlan yaklaşımlar var. Ben hepsine
sıcak bakıyonım. Sorun birleşebilmek. tş haya-
T U R K AN
S A Y L A N
Türkân Saylan 1935 Istanbul doğumlu. Kandilli
Kız Lisesi, tstanbul Tıp Fakültesi'ni bitirdikten
sonra I968'de cildıye uzmanı olarak çalışmaya
başladı. Bir süre SSK'da çalıştıktan sonra
üniversiteye geçti, 1972'de doçent, 1977'de
profesör oldu. 1976'da Cüzamla Savaş Derneği
kurucusu (halen başkanı), tst. Tıp Fak. Lepra
Araş. ve'Uygulama Mer. Müdürü, 6 yıl da Deri
Has. Anabilim Dalı Başkanlığını yaptı
Florance Nightingale Vakfı, Cüzamla Savaş
Vakfu Universiteli Kadınlar Derneği, Türk
Dermatoloji, Deri ve Zührevi Hastalıklar Der,
Patoloji Der, Çağdaş Yaşamı Destekleme
Demeği gibi sosyal ve mesleki örgütlenmelerde
kuruculuk, yöneticilik, başkanhk görevkrı aldı.
Uluslararası platformda ise Ingiltere Dermatoloji
Derneği şeref üyesi, Uluslararası Lepra Demeği,
Uluslararası Lepra Birliği üyesi
1986 yılmda cüzamla savaş ve bilimsel
katküanndan ötürü Birinci Uluslararası Gandi
Ödülü'nü kazandı.
Kendini bir erkeğin süslediği, kürkünü aldığı, gü-
dümlü bir insan olmasım kavrayamıyorum. Eği-
tim görmüş bir kadının mutlaka kendine özgü bir
kişiliği, yapacağı işler olması gerektiğıne inanıyo-
nım.
WKHKMÇağdaş kadm olabilmek Türkiye koşul-
larında böylesine zorken, değerinin çok fazla bi-
linmesi gerekiyor galiba. Toplumda çağdaş kadı-
nın yeri ne?
Çağdaş kadının avakta kalması kolay değil. Er-
keğimiz gercek çağdaş kadın karşısında dehşet
içinde. Çok az erkek, gerçek çağdaş kadına saygı
duyar. Genelde, aklı ile saygı duysa da kendi ya-
şamında hoş karşılamıyor. Kadm çağdaşlaşırken,
erkeğin de çağdaşiaşması lazım. .Bu kolay olmu-
yor. Bu kuşakta çağdaş kadının çok sıkıntılar çe-
keceğine inanıyorum. öncelikle kendi özel yaşa-
mında. Gece kitap okuman, ders çahşman, yazı
yazman lazım. Erkek "ben seni kadın olarak
aldun" diyor. Bu yüzden birçok aile bağı kopu-
yor. Iki evliliğim var. Birincisi 9 yıl sürdü. Diplo-
mam ve kendimi bilime adamak ile kadın olmak
arasında bir seçimle karşı karşıya bırakıldım. Eş
olmak, ana olmak da istedim. Ama bir de iyi he-
kim olmak istedim. 9 yüük evlilikten sonra seçim
yapmak zorunda kaldim. Aile tartışmalanmn ço-
cuklanmı olumsuz etkilediğini duşünerek bir ka-
rar verdim. lki çocuğumla özel yaşamımda son-
ra daha mutlu oldum. Onların erkek olarak ken-
di özel yaşamlannda daha çağdaş olabilecekleri-
ni umuyorum. Bir aile bağının ite kaka götürül-
mesi çok ağmma gidiyor.
MKKKtÇağdaş kadın varda karşısında bir çağ-
daş erkek yok mu?
Çağdaş kadının karşısındaki erkeğin durumu
zor. Her şey ailede görerek gelişiyor. En üst eği-
timde bile erkek egemen topluma hazırlanmış.
Büyüyecek, adam olacak ve bir kadın alacak. Ka-
dın malı olacak. Bilinçaltına yerleşmiş, alışmış,
kendi şekillendirmek istiyor. Çağdaş kadını be-
ğeniyor. Onunla evleniyor. Daha sonra şuur al-
tındaki kadın şekline sokmak istiyor. Bu olama-
yınca tutarsızhklar başhyor. Çağdaş kadınJann ye-
tiştireceği erkekler ancak çağdaş kadınlarla mut-
lu evlilikler yapabilecekler. Ben buna inamyorum.
^^EKBÇağdaş kadın, karşısında gerçek bir çağ-
daş erkek bulamayınca ne oluyor?
Kendi kafasına göre bir yaşam biçimi seçen ka-
dınlar için büyük sorunlar var. İş hayatında ba-
şanh, çalışkan olduğu sürece saygınlığı sürüyor.
Orada kendi kurallannı koyuyor, özgürlüğünü ko-
ruyor. Ama özel yaşamında kendi kurallannı koy-
maya kalkıştığında, başta ailesi, hem cinsleri, karşı
cinsten çok büyük bir tepki alıyor. "Tek başına
nasd yaşarsın" sorusuna muhatap oluyor.
Son günlerde çok tartışılan Anayasa Mahkeme-
si karannı veren çağdaş erkekler değil mi? "İffet
ne demek?" 20. yüzyılda iffet bambaşka bir şey.
Ancak çağdaş yaşantınız içinde bile özel yaşdntı-
nızı konıyamıyorsunuz. Düşünün evli olmayan bir
_j_ a B i ^
T
-~ . SJ.
. Prof .Türkân Saylan çağdaş kadının çemberi kırabilir raiyim sorusunu sormasıyla yapacak bir şeyler bulanacagım söyluyor.
ayın Saylan, bildiğimiz kadarı ile ka-
dın sorunlanna yaklaşımımz, kendi mesleğinizin
zorunlu kıldığt smırlar ile çizili değil. Kadm hak-
lan mücadelesinde aktif bir yeriniz de var. ön-
celikleriniz arasına girişini biraz açar mısınız?
— Kadın sorununa kaçınılmaz, doğal bir ilgi
tında kurabildiğim ekip çalışmasını, birlikte iş
yapmayı paylaşmayı isterim. Lepra çalışmasında
ekip olmayı yaşayarak öğrendik. Ama bu bizim
kültürümüzde yok. Birlik içinde 'ben' olmuyer.
Her alandaki çalışmaların olduğu gibi kadm ör-
gütlenmeleri ve kadm haklan çalışmasının da bir
emeklemesi var. İsterim ki bir an önce bütün ça-
balar birleşsinler. Ama çahşmaya başlamak bile
iyi. Çözümde, sorunda birleşiyorsak, nasılsa bir-
leşiriz.
U^tKUMKadın sorunu, kadın haklan tartışması
ile birlikte, çağdaş kadın tartışması da gündeme
geldt Çağdaş kadın. Batılı kadına benzemek mi-
dir?
laşmasına katkısı olan kadmdır. Çağdaş kültür
düzeyinde olan kadınlanmız, yapmalan gereken
pekçok şeyi yapmıyorlar. İyi bir amaç birliği, iş-
birliği olursa çok iş yapıhr. Batı'ya özenticilik için-
de değil, ülkemiz için öncelikleri seçmemiz gerek.
20 • yüzyılda 'iffet'
bambaşka bir şey. Ancak
çağdaş yaşantınız içinde, bile
özel yaşantınızı
koruyamıyorsunuz. Düşünün,
evli olmayan bir kadının
evine erkek arkadaşı gelre,
'eve erkek aldı' diye
suçlanıyor. Bir ilişkisi olsa
'metres oldu' deniyor.
— Gelişmiş ülkelerde işler daha iyi yüriir. Bu
nedenle insanın bireysel tatmini önemlidir. Ken-
di başansı önemlidir. Örneğin benim mesleğim-
de çağdaş bir Batılı kadın en iyi doktor olmak is-
ter. Kadın olarak erkeğin önüne geçmek ister.
Güçlü olmak ister. Sanatçı ise o alanda zirveye
çıkmak ister. Her insan için geçerli olduğu üzere
guzel olmak ya da başka biçimlerde topluma ken-
dini kabul ettirmek ister. Türkiye'de de çağdaş ka-
dını böyle görmek istiyorum. Türkiye geri bir ül-
ke. Çağdaşlık için emekleyen bir ülke. Çağdaş ka-
dının bu ülkede bir tuğla, bir harç hizmeti gör-
mesi lazım. Ülkemizde çağdaş kadını tümü ile bir
önder olarak görüyorum.
Çağdaş Türk kadını, Türk kadınının çağdaş-
Yani Türkiye için özgün bir çağdaş ka-
dm kavramı mı var?
Türkiye modelinde çağdaş kadın tanımı ister-
seniz, "Çağdaş kadını alcak göniühi, sade, yapı-
cı, yaratıcı, çok yonlu, iyi bir anne, iyi bir arka-
daş, iyi bir dost, iyi bir meslek kadını olarak gör-
mek istiyorum" derim. İtici olmaması gerektiği-
ne inanıyorum. Giyimi ile davramşlan ile itici ol-
mamak durumunda. Bizde bunlar insan iletişi-
minde çok önemli. Çizgisini değiştirmeyen, dü-
şündüğünü savunan, inandığı yoldan dönmeyen
bir insan olmalı. Olaylara kişisel sonınu olarak
dep, ülkesinin sorunlanna göre yaklaşan, çözüm-
lemeye çalışan, katılımcı bir kadın olarak düşü-
nüyorum.
Çağdaş kadına bu toplumda o kadar büyük gö-
revler düşüyor ki. Bu toplum ileri gidecekse, ka-
dının yetiştirdiği insan yolu ile gidecek. Çağdaş
kadm her dakika çevresindeki, başka kadınlan et-
kileyebüme, öraek olma gücüne sahip. Bu nedenle
Batı'nm çağdaş kadını gibi, kendi istemlerine dö-
nük olmada özgür değil. Çevresini en iyi şekilde
etkileyebilmeli. Her alanda en iyi ornekleri vere-
bilmeliyiz. Çauşkanlık, erdemülikte ornek olmaya
çalışırken, bir de özeleştiri yapmalıyız. Sürekli öz
eleştiri yapmak, kişisel, duygusal çıkarcılıkları
bastırabümek. Yaşamımızı, bedenimizi, mesleği-
mizi, her şeyimizi severek. Önümüze pek çok so-
run, engel çıkabilir. Bunlara üzülmeye vaktimiz
yok bizim.
Türkiye'de büyük bir çağdaş kadm israfı görü-
yorum. Çok iyi eğitim görmüş pek çok kadın ev
kadınlığını yeğliyor. Ev kadınlığına büyük saygı
duyTiyorum. Ama bu bir meslek oluyor ise. Yani
kendi dışında evin işlerini yapan bir başka kadın
yok ise. Kadın kendi bedeni ile tüm işleri üstlen-
miş, çocuklar, çarşı, ev işi, sosyal yaşam.. Batı-
da bunu yaparlar. Bizde bu böyle olmuyor. Baş-
kalarına iyi örnek olamıyoruz. Konkene giden,
güne giden kadınların evde hizmetçileri iş yapı-
yor. Evin hanımı sıkıntıdan pathyor. Boş zaman-
ları çok oian ve sonımluluğu olmayan kadınlar,
ruhsal açıdan en çok rahatsız olan kadınlardır.
kadının evine erkek arkadaşı gelse "eve erkek aldı"
diye suçlanıyor. Bir erkekle ilişkisi olsa "metres
oldu" deniyor.
Kendisini çağdaş kabul eden erkeklerimiz, çağ-
daş kadma uzaktan hoşgörü ile de baksalar, kendi
aileleri içinde büyük tepki gösteriyorlar. Çağdaş
kadına destek olmak şöyle dursun, köstek oluyor-
lar.
W^KKKTürkiye 70 yıldır çağdaşlaşma yolunda.
özellikle kadının çağdaşlaşmasında gelebildiğimiz
tablo ortada. Bunda din faktörü çok önemli bir
engel mi?
Kadının kişilik kazanmasında din faktörünun
Eiirkeğimiz gerçek çağdaş
kadın karşısında dehşet
içinde. Çok az erkek, gerçek
çağdaş kadına saygı duyar.
Genelde, aklı ile saygı duysa
da kendi yaşamında hoş
karşılamıyor. Kadın
çağdaşlaşırken erkeğin de
çağdaşiaşması lazım. Bu
kolay olmuyor.
de rolü var. Kadın ikincil kabul edilmiş. Bütün
insanlar kul. Kadın en beceriksiz ve evde bir kul.
Bunu aşmak kolay değil. Ben tslamm bunu bu
şekilde görmek istediğine de inanmıyorum. Ken-
di din eğitimimde öğrendiğim kadarı ile eşit ol-
duğumu ve kendimi geliştirme imkâruna sahip bu-
lunduğumu biliyorum. Oysa öğretilen tam tersi.
Arap kadımn yüzlerce yıl önceki yaşam kuralla-
rma Müslüman her kadının uymak zorunluluğu
olduğuna yürekten inanmıyorum. Din daima bazı
çıkar ortaklan tarafından insanlara baskı kurmak
üzere araç olarak kullanılmıştır. İnsanlar kork-
muşlardır. Bütün dinler için bu geçerlidir. Güna-
hı kullanmışlardır.
Çağdaşlaşma süreci içinde, din insanların yü-
reklerine bırakılmıştır. Hıristiyanlık dini laik ha-
le getirilmiştir. Hıristiyanlık dini insanlara ken-
dini sevdirmeyi devam ettirebümek için onlan ez-
mek yerine, onlan kulluktan çıkanp birey olma-
ya yönlendirmiştir. 20. yüzyılda özgürlüğün ate-
şini yakan bir müessese haüne geldi. Banş yaptı.
Çevrecilik, insan haklan, antinükleer, ırkçıhğa
karşı, özgürlük bayrağım açtı. Toplumlann ileri
gitmesi için bir fonksiyon kazandı. Müslümanhk
ise kendi felsefesi içinde, insan nıhunu güçlendi-
ren, banş, sevgi, kardeşlik getiren bir din olarak
başladığı halde insanı sürü halinde tutmaya, ahi-
ret korkusu vererek düşünmeye tepki göstermeyi
sürdürdü. Tabii ki bu bağnaz din adamlannın ya-
rattığı bir tablo.
ITürkiye laik bir ülke olduğuna göre, di-
nin çağdaşlaşma ve kadın haklan üzerinde çok
fazla olumsuz etki yapmaması gerekmiyor mu?
— Atatürk laik bir ülke kurdu. Olağanüstü bir
gözlemci. Verdiği kararla dinsel baskılardan ann-
mış, dini bireyin inancı, iç sorunu olarak algıla-
yan bir Türkiye ortaya çıktı. Biz cumhuriyet dö-
nemi çocuklarıyız. Laik eğitimden geçtik. Hiçbi-
rimiz de dinsiz olmadık. Ama daha sonra dini gi-
derek kullanma başladı. Türk toplumu istenen
eğitim düzeyine gelemedi. 50 milyon eğitimden ge-
çirilebilseydi, içinde bulunduğumuz olumsuz tablo
doğmazdı. Biz Atatürk'ün herkesin eğitimden ge-
çirihnesi hedefine gelemedik. Okuma yazma bil-
merae oranmı bile sıfırlayamadık. Politikacılar
toplumun zaafmı keşfettiler. Dini kullanmaya baş-
ladılar. Yoksul insanlara "yoksuUuğunun nedeni
başını açmaktır" dendi.
12 Eylül'e bizi getiren olaylarda nasıl komUnizm
tehlikesi kullanıldıysa, komünizme karşı savun-
ma aracı olarak da din düşünüldü. Sonuç olarak
şeriat istemine kadar uzanan, uluslararası boyut-
ları olan dinsel akımlar gelişti, dal budak saldı.
Ne >azık ki politikaalar büyüyen tehlike karşı-
sında da duyarlı olmadılar. Oy, destek kaygısı için-
de hoşgörüyle baktılar. 12 Eylül müdahalesi son-
rası din dersinin zonınluluk olarak anayasaya gir-
mesi akıl almaz bir olay. Amaç bunda insanlan
daha dindar kılmak, komünizm tehlikesini, ileri
akımları önlemek belki. Ama nasıl ters tepeceği-
ni kimse tahmin etmedi. Imam hatip okulların-
dan amaç imam gereksinmesini karşılamaktı.
Meslek lisesiydi. Derken kız öğrenci almaya baş-
ladılar. Mezunlan üniversiteleri doldurdu. Bu bir
başka çok tehlikeli ve büyük yanlıştı.
WKKKKiLaikliği tehlikede mi görüyorsunuz?
— Dünyanın düz olduğunu, insanın çamurdan,
kadının kâburgadan yaratıldığına inandırılmış bir
insana dünyanın yuvarlak olduğuna kabul ettire-
bümek mümkün değildir. Ne yank ki üniversite-
ler imam hatip cıkışlılarla dolduruldu. Bunlar çok
akıllı çok seçme çocuklar. Ülke için çok yararlı
olacaklardı. Çağdaş düşüncenin karşısında eğitil-
miş, koşullandırılmış bu gençler, çağdaş Türki-
ye'de nasıl yer alabilecekler?
tKtKKMLaikliğin tehlikede olduğu olgusu kar-
şısında, kadınlar, kadm hareketleri daha önde, da-
ha duyarlı gözüküyorlar. Bunun nedenini nasıl
açıklarsmız?
Laik düzene karşı çıkan fîkir ve hareketler en
başta kadını ilgilendirmekte. Belki de büyük bir
politik beceri olarak kadınların, genç kızlann ba-
şörtüsü, türban bayrak olarak ortaya çıkanldı.
Nasıl ki cumhuriyetin kuruluş yıllarında çağdaş-
laşmanın ilk siyasi simgesi kadının çarşafı atma-
sı olduysa. Çağdaş giyim kuşam çağdaşlık ölçü-
tü, simgesiydiyse, bu kez de şeriat özlemcilerinin
şemsiyesi "tiirban" örtmek oldu.
Işte burada birdenbire çağdaş kadınlar, çağdaş
olması gereken erkeklerden daha önce tehlikeyi
sezdiler. Başörtüsünün sadece bir giyim özgürlüğü
olmadığına, bunun arka planında çok daha de-
ri n örgütlenmelerin, uluslararası boyutta örgüt-
lenmelerin olduğunu belki de hissettiler. Çünkü
henüz zorla bir şeyler olduğu düşünülmüyordu.
Birçok aydınımız da ilk dönemlerde, hatta şimdi
bile, bu tutumu özgürlük olarak değerlendiriyor-
lar.
WEBKM Siyasal parti/er, pek çok çağdaş insan,
genellikle erkekler, hâlâ laikliğe karşı çok büyük
bir tehlike olmadığı kanısındalar. Kadınlar aca-
ba duygusal bir abartı içinde olabilirler mi?
Ben hekim olarak Kuran kurslarına, yurtlara
alınıp, ailesinden uzak tutulmuş, iş yaptırılarak,
ibadet ettirilerek ruh sağlığı kaybettirilmiş çok
genç kızla karşılaştım. Genellikle yoksul aile ço-
cuklan. Ailelerine ekonomik destek çok cazip gel-
mişti. Öğrencilerim arasında bu tip gençlerle be-
raber oldum. Bir çağdaş hekim olarak doktor
adayı bir genç kız, hasta erkeğe elini sürmemek-
te direnirse. "Adl vaka olursa ne yaparsın" soru-
suna, "müftüye, imama soranm" yanıtını verirse,
bu tablodan korkanm. Kafaları öyle kanştı ki
gözlediğimiz gibi göruntü "başörtüsü", "tiirt»n"
ile smırlı kaimadı. Sakallı, poturlu erkekler türe-
di. Özgürlük adına örgütlenmelerine karışıuna-
masını isteyen bu gençler, "bizim düzenimizde sizi
.vaşatmayacağız" demeye başladılar. Aynca Iran
olayları oldu. İran'da bir Humeyni olayı yaşan-
dı. llerici kesim, dinci kesim ile birleşti. Ülkeîeri-
ni çağdaşlaştırmak isteyen bu insanlar ve en baş-
ta kadınlar ilk zarar görenler oldu.
Türk kadını Türkiye'nin çağdaşlaşmasınm ken-
di çağdaşlaşmasmdan geçeceğinin bilincini du-
yumsadı. Cumhuriyet ilkelerinde, laiklikte adeta
bütünleşti. Çağdaş kadın, çağdaş yaşamı yaşat-
ma çabalan, örgütlenmeleri böylece güçlendi. Ku-
rucularından olduğum dernek de bu gereksinme-
den ortaya çıktı.
WK^MBiraz da son zamanlarda güncelleşen ka-
dının politik yaşama katılımından söz edebilir mi-
yiz?
— Laikliğin korunması, çağdaş kadın, çağdaş-
laşma. Eninde sonunda politikaya dayamyor. Ka-
dınlar şimdi poiitikaya katılımda daha çok istek-
liler. Kadının poh'tikaya atılması, etkili olması
Atatürk ilkeleri, laikliğin gelişmesi kadar daha gü-
zel bir Türkiye için her alanda gerekli. Bütün dün-
ya, kadının banşın korunması, nükleer silahlan-
maya karşı sivil üretim, çevrenin korunması ve kir-
lenmesinin engellenmesi konularında çok daha
duyarlı olduğunu kabul ediyor. Demokrasinin
Türkiye'de yerleşmesi için kadına büyük pay dü-
şüyor. BUtün bunlar için de kadının, her engeli
aşarak politikaya katılması şart. Ashnda kişisel
olarak politikaya atılmayı düşünmesek bile, en
önemli ve yararlı hedeflerden biri olduğu için ka-
dın haklarını savunan tüm kadınlar, kadının po-
litikadaki yerini alması için mücadele vermek ge-
reğini duyuyoruz. Kota dahil, büyük küçük, bu
anlamda atılan ve atılacak her adımı da destekli-
yoruz. Önümüzde çok büyük engeller olduğunu
bilerek, zoru göze alarak kararlı dayamşmak is-
tiyoruz.