22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET/12 PAZAR KONUĞU 11 ŞUBAT1990 Prof.Dr. Türkân Saylan: Çağdaş kadm itici olmamalı199O'ın başında bütün dünyada kadın sorunu ve kadın hakları çok güncel olarak tartışılıyor. Kadın sorunları Türkiye'nin de gündeminde. Kadın örgütlenmeleri feminizmden tesettüre kadar çok ayrı yaklaşımlar içinde, etkinlik yanşında. Mustafa Kemal Atatürk'ün çağdaş Türk kadınını yaratma özlemi ile başta siyasi hayata katıhm olmak üzere Batı kadmından önce Türk kadınına tanıdığı haklar acaba büyük çoğunluk tarafından kullanılabiliyor mu? Türk kadınının çok daha önce kazanmış olduğu medeni haklarını kullanmada, siyasete, sosyal yaşama katılımda, iş yaşamındaki yerini almada, çağdaş kadm özgürlükleri ve haklarını kullanmada dünyadaki yeri nedir? İş Sendika Servisi şefimiz Şükran Ketenci, sadece meslek başansı ile değil, sosyal, kültürel ve kadm haklanna yönelik çalışmalan ile de tanınan Prof. Türkân Saylan ile 'çağdaş kadın'ın kimliği, sorunlan ve sorumluluklan üzerine konuştu. SÖYLEŞİ ŞÜKRAN KETENCİ PAZAR KONUĞU \Sayin Türkân Saylan, siz cüzam gibi, insanların korktuğu, çirkin bulduğu bir hastalı- ğı, topluma sevecen göstermeyi başarmış bir ki- şisiniz. Cüzamla savaş kampanyasında kullandı- ğınız mesajlann sıcaklığt, renk, çizgi zenginliği, iyimserlik çok çarpıcı. Galiba başannm sırrı da burada. Biraz anlatır mısınız? — Çok kûçük yaşlarda karşılaştığım beni et- küeyen olaylann yönlendinnesi var. Insanlann çir- kin şeyiere karsı iticiliğini, hastalıklardan korku- sunu taıudım. ftici olaylar, itilen kîşi beni hep çek- miştir. 1ten insana karşı, itilenin yanında olmu- şumdur. Tıpta dermatolojiye ilgi duymamın ga- liba kaynağı bu. Güzellik ve çirkinlik, her şey bi- zim için var. Yaşamın bütünlüğü içinde acıyı- sevinci, güzeli-çirkini kabul edebilmeyi öğrenme- liyiz. Lepra itici bir konu. Sorunun, hastalığın bi- linmesi, onunla mücadele için öncelikle itici gel- memesi gerekiyor. Lepra üzerinde doğru ve yan- I15 büinenJer var. Doğrular, yanlış bilinenlerin içine nasıl sokulur? Daha insancü yollardan, inandın- cı olarak anlatmaya çahştım. Aslında sonuç o ka- dar yüz güldürUcü değil. Aslında belli bir yaşam düzeyine ulaşmış insanımızda sosyal konulara eği- lim yok. "Ben cüzam olmayacagım. Cüzam gelir düzeyi daha düşük insanlar arasında görülür" di- yor. llgilenecek, yardım yapacaksa, daha göste- rişli konuları seçiyor. Cüzamla savaşta parasal kaynaklar bu kadar önemli olmasaydı, sadece bil- gimiz ile sonuç aJabilseydik, bugün çok daha iyi bir sonuç almış olurduk. Yine de genç hekim, hemşirelerin, inanmış insanların büyük çabaları iie çok iyi bir noktada olduğumuzu söyleyebili- rim. •••^•Soy/n Saylan, tek başma cüzamla savaş için yaptığınız sosyal çalışmalarfazlasıyla yoğun, oysa siz öncelikle çok önemli bir 'bilim kadını- sınız. Sizi aynca çok yönlü başka sosyal çalışma- lar içinde de görüyoruz. Bir de kendinize yöne- lik kültürel yaşam içinde yer ahyorsunuz. örne- ğin Sinema Günleri'ni izliyordunuz. Bu kadar çok yönlü bir yaşamı nasıl başarıyorsunuz? — Insan mesleğinde çok başanlı ise aiJe haya- tı yoktur. Dostlan yoktur. Bu çok yanlış, üzücü bir yaşam biçimi olabilir. Benim için hayat bir bü- tündür. Yaptığım işten haz alıyor, mutlu oluyor- sam, işimi isteyerek yapıyorsam, fazla bir yorgun- luk duymam. Elbette bedenin bir gücü var. Ben bunu sonuna kadar kullanıyorum. Onümdeki so- runu çözmüşsem, örneğin hasta için gereken pa- rayı bulmuşsam, bir problemi çözmüşsem çok mutlu oluyorum. Ahla, ofla, hayıflanarak geçe- cek saatleri, çahşarak geçiriyonım. O zaman ken- dimi daha zinde hissediyorum. Genelde, "aslanstn", "bir tanesin", "sen ofanasan" türü övgü sözleri beni çok rahatsız eder. Ben görevimi yaptığıma inanıyorum. Hayatımı çöpçü olarak kazanmak zorunda kalsaydım, iyi bir çöpçü olmak isterdim. Çocukken hem dok- tor hem de öğretmen olmak istemişimdir. Ikisini birden yapabüiyorum. Bu şansı elde etmişim. En iyi şekilde kullanıyorum. İyi bir ev kadını dahil, her mesleğe ve mesleğini iyi yapana saygım var. Başkalannın başansından mutlu olmak yerine, in- sanlar kendileri aynı şeyleri yapabilirler. Başka- lannın mutluluğu ile mutlu olmamam gerekiyor. Bana bir şans verilmiş. Onu en iyi şekilde kullan- mam lazım. Okumuşum, devlet benim için bir harcama yapmış. Karşılığını vermekle kendimi borçlu hissediyorum. Tabii bir insan olarak sadece çalışarak yaşaya- mam. Yaşamdan zevk almak gerekiyor. Örneğin ben iyi bir 'mavi yolcu'yum. Azra Erbat ile ço- luk çocuk, çok güzel, çok keyifli mavi yolculuk- lar yaptık. Her ay ilk pazartesıleri arkadaşlar bu- Juşuyoruz. Sinemayı çok seviyorum. Eskiden, üç sinemaya birden aynı günde gittiğimiz oluyordu. Mıiziği çok seviyorum. Çocukken 8 yıl keman cal- dım. Yeteneğim yoktu, bıraktım. Sanatçı dostla- run çoğunlukta. Bir de yazı yazıyorum. Çalışmak, üretmek, yaşamdan zevk almak.. Bunlar birbiri ile çelişen şeyler değil. Tam tersine birbirini tamamlayan, destek veren şeyler. ÜHBHBSoy'fl Saylan kadın sorunlan, kadın hak- ları ilgi alanımza nasıl girdi? — Doktor olarak sürekli insanlarla beraberim. İster istemez kadınlar ve ülkemiz için çok ağır olan sorunlarıyla iç içe oluyorsunuz. Bir de ka- dınsınız. Doktor olarak kadının ezilmişliğini da- ha kolay görüyorsunuz. Çok fazla hasta kadm ge- liyor. Muayene ediyorsunuz. Hiçbir fiziksel neden bulamıyorsunuz. Kadının karşı karşıya kaldığı hastalıklarda psikosomatik olanlar çok fazla. O zaman Türkiye'de en önemli sorunlardan birinin de kadın sorunu olduğunu saptıyonız. Birisi ar- kanızdan itmiş gibi kendinizi kadın sorununun içi- ne girmiş buluyorsunuz. Bir anne olarak, öğren- cüerinizle ügilenirken hep bu sorunun içindesiniz. Ben kadın sorununun sadece kadına ait bir so- run olarak görmüyonım. Kadın-erkek ilişkisinde yaşanan bir sorun olarak görüyorum. Sadece bir hekim olarak da kadın sorununun içine girmiş değilim. Hastanede yönetici olarak kadın sorununun çok başka boyutlanna muha- tap oluyonım. Çahşan personelin sorunlannı çöz- meye çalışırken yine çok ağır kadına özgü sorun- iarla karşı karşıya kalıyorsunuz. gelişince, örneğin kadmın politikadaki konumu birden dikkatimi çekti. Sanıyordum ki politika- ya atılan kadınlar, konuya gereken ilgiyi göster- miyor, o yüzden kadın politikadaki yerini alamı- yor. Konuyla biraz ilgilenince, kadının politik ya: şamdaki yerini almasının ne kadar güç olduğu- nu gördüm. Erkeklerin sorunu ele alabileceğini düşünmek ise bir hayal. Bu sorunu, diğer bütün sorunlannı olduğu gibi kadının' kendisinin çöz- mesı gerekiyor. Kadın, sorunu olduğunu dahi bıl- mıyor. İçinde bulunduğu durumu, kendi statüsü sa- nıyor. Işte o zaman bir kadın olarak "Bu çembe- n kınnak için bir şeyler yapabâir miyiz" diye du- şünmeye başladım. İnsan gereğini duyduktan son- ra yapacak bir şeyler de bulur. W^t^MKadm haklan mücadelesinde çok deği- şik yaklaşımlar var. Siz olaya nasıl bakıyorsunuz? — Kadın sorunu, kadın haklan sorununu in- san haklan içinde bir bütün olarak görüyorum. öncelikle ben bu konudaki her cabaya saygı gös- teriyorum. Bütün çabaların birleşmesi gereğine inanıyorum. Elbette düşünce, yaklaşım farklılık- ları olacaktır. Ancak kadın sorununu çözme ge- nel isteğinde bütünleşme gerek. Ben neredeyim? Muhakkak ki bir kadın olarak feministim. Her kadının kendisine (feminisnın) diyebilmesi lazım. Feminist değilim diyen bir kadın, kendi benliği- nin bilincinde değildir. Feminist değüim, kadın de- ğilim ile tfzdeş. Ikinci sınıf vatandaşhğı benimse- meye benziyor. Bunun yanlış olduğuna inanıyo- nım. Belki sorun, kelimenin anlamı dışmda kul- lanılmasından çıkıyor. Ben feminizmi erkek düşmanlığı olarak görmü- yorum. Kadın haklan için çalışma yapmak ola- rak görüyorum. Kendilerine feminist adını veren birbirinden aynlan yaklaşımlar var. Ben hepsine sıcak bakıyonım. Sorun birleşebilmek. tş haya- T U R K AN S A Y L A N Türkân Saylan 1935 Istanbul doğumlu. Kandilli Kız Lisesi, tstanbul Tıp Fakültesi'ni bitirdikten sonra I968'de cildıye uzmanı olarak çalışmaya başladı. Bir süre SSK'da çalıştıktan sonra üniversiteye geçti, 1972'de doçent, 1977'de profesör oldu. 1976'da Cüzamla Savaş Derneği kurucusu (halen başkanı), tst. Tıp Fak. Lepra Araş. ve'Uygulama Mer. Müdürü, 6 yıl da Deri Has. Anabilim Dalı Başkanlığını yaptı Florance Nightingale Vakfı, Cüzamla Savaş Vakfu Universiteli Kadınlar Derneği, Türk Dermatoloji, Deri ve Zührevi Hastalıklar Der, Patoloji Der, Çağdaş Yaşamı Destekleme Demeği gibi sosyal ve mesleki örgütlenmelerde kuruculuk, yöneticilik, başkanhk görevkrı aldı. Uluslararası platformda ise Ingiltere Dermatoloji Derneği şeref üyesi, Uluslararası Lepra Demeği, Uluslararası Lepra Birliği üyesi 1986 yılmda cüzamla savaş ve bilimsel katküanndan ötürü Birinci Uluslararası Gandi Ödülü'nü kazandı. Kendini bir erkeğin süslediği, kürkünü aldığı, gü- dümlü bir insan olmasım kavrayamıyorum. Eği- tim görmüş bir kadının mutlaka kendine özgü bir kişiliği, yapacağı işler olması gerektiğıne inanıyo- nım. WKHKMÇağdaş kadm olabilmek Türkiye koşul- larında böylesine zorken, değerinin çok fazla bi- linmesi gerekiyor galiba. Toplumda çağdaş kadı- nın yeri ne? Çağdaş kadının avakta kalması kolay değil. Er- keğimiz gercek çağdaş kadın karşısında dehşet içinde. Çok az erkek, gerçek çağdaş kadına saygı duyar. Genelde, aklı ile saygı duysa da kendi ya- şamında hoş karşılamıyor. Kadm çağdaşlaşırken, erkeğin de çağdaşiaşması lazım. .Bu kolay olmu- yor. Bu kuşakta çağdaş kadının çok sıkıntılar çe- keceğine inanıyorum. öncelikle kendi özel yaşa- mında. Gece kitap okuman, ders çahşman, yazı yazman lazım. Erkek "ben seni kadın olarak aldun" diyor. Bu yüzden birçok aile bağı kopu- yor. Iki evliliğim var. Birincisi 9 yıl sürdü. Diplo- mam ve kendimi bilime adamak ile kadın olmak arasında bir seçimle karşı karşıya bırakıldım. Eş olmak, ana olmak da istedim. Ama bir de iyi he- kim olmak istedim. 9 yüük evlilikten sonra seçim yapmak zorunda kaldim. Aile tartışmalanmn ço- cuklanmı olumsuz etkilediğini duşünerek bir ka- rar verdim. lki çocuğumla özel yaşamımda son- ra daha mutlu oldum. Onların erkek olarak ken- di özel yaşamlannda daha çağdaş olabilecekleri- ni umuyorum. Bir aile bağının ite kaka götürül- mesi çok ağmma gidiyor. MKKKtÇağdaş kadın varda karşısında bir çağ- daş erkek yok mu? Çağdaş kadının karşısındaki erkeğin durumu zor. Her şey ailede görerek gelişiyor. En üst eği- timde bile erkek egemen topluma hazırlanmış. Büyüyecek, adam olacak ve bir kadın alacak. Ka- dın malı olacak. Bilinçaltına yerleşmiş, alışmış, kendi şekillendirmek istiyor. Çağdaş kadını be- ğeniyor. Onunla evleniyor. Daha sonra şuur al- tındaki kadın şekline sokmak istiyor. Bu olama- yınca tutarsızhklar başhyor. Çağdaş kadınJann ye- tiştireceği erkekler ancak çağdaş kadınlarla mut- lu evlilikler yapabilecekler. Ben buna inamyorum. ^^EKBÇağdaş kadın, karşısında gerçek bir çağ- daş erkek bulamayınca ne oluyor? Kendi kafasına göre bir yaşam biçimi seçen ka- dınlar için büyük sorunlar var. İş hayatında ba- şanh, çalışkan olduğu sürece saygınlığı sürüyor. Orada kendi kurallannı koyuyor, özgürlüğünü ko- ruyor. Ama özel yaşamında kendi kurallannı koy- maya kalkıştığında, başta ailesi, hem cinsleri, karşı cinsten çok büyük bir tepki alıyor. "Tek başına nasd yaşarsın" sorusuna muhatap oluyor. Son günlerde çok tartışılan Anayasa Mahkeme- si karannı veren çağdaş erkekler değil mi? "İffet ne demek?" 20. yüzyılda iffet bambaşka bir şey. Ancak çağdaş yaşantınız içinde bile özel yaşdntı- nızı konıyamıyorsunuz. Düşünün evli olmayan bir _j_ a B i ^ T -~ . SJ. . Prof .Türkân Saylan çağdaş kadının çemberi kırabilir raiyim sorusunu sormasıyla yapacak bir şeyler bulanacagım söyluyor. ayın Saylan, bildiğimiz kadarı ile ka- dın sorunlanna yaklaşımımz, kendi mesleğinizin zorunlu kıldığt smırlar ile çizili değil. Kadm hak- lan mücadelesinde aktif bir yeriniz de var. ön- celikleriniz arasına girişini biraz açar mısınız? — Kadın sorununa kaçınılmaz, doğal bir ilgi tında kurabildiğim ekip çalışmasını, birlikte iş yapmayı paylaşmayı isterim. Lepra çalışmasında ekip olmayı yaşayarak öğrendik. Ama bu bizim kültürümüzde yok. Birlik içinde 'ben' olmuyer. Her alandaki çalışmaların olduğu gibi kadm ör- gütlenmeleri ve kadm haklan çalışmasının da bir emeklemesi var. İsterim ki bir an önce bütün ça- balar birleşsinler. Ama çahşmaya başlamak bile iyi. Çözümde, sorunda birleşiyorsak, nasılsa bir- leşiriz. U^tKUMKadın sorunu, kadın haklan tartışması ile birlikte, çağdaş kadın tartışması da gündeme geldt Çağdaş kadın. Batılı kadına benzemek mi- dir? laşmasına katkısı olan kadmdır. Çağdaş kültür düzeyinde olan kadınlanmız, yapmalan gereken pekçok şeyi yapmıyorlar. İyi bir amaç birliği, iş- birliği olursa çok iş yapıhr. Batı'ya özenticilik için- de değil, ülkemiz için öncelikleri seçmemiz gerek. 20 • yüzyılda 'iffet' bambaşka bir şey. Ancak çağdaş yaşantınız içinde, bile özel yaşantınızı koruyamıyorsunuz. Düşünün, evli olmayan bir kadının evine erkek arkadaşı gelre, 'eve erkek aldı' diye suçlanıyor. Bir ilişkisi olsa 'metres oldu' deniyor. — Gelişmiş ülkelerde işler daha iyi yüriir. Bu nedenle insanın bireysel tatmini önemlidir. Ken- di başansı önemlidir. Örneğin benim mesleğim- de çağdaş bir Batılı kadın en iyi doktor olmak is- ter. Kadın olarak erkeğin önüne geçmek ister. Güçlü olmak ister. Sanatçı ise o alanda zirveye çıkmak ister. Her insan için geçerli olduğu üzere guzel olmak ya da başka biçimlerde topluma ken- dini kabul ettirmek ister. Türkiye'de de çağdaş ka- dını böyle görmek istiyorum. Türkiye geri bir ül- ke. Çağdaşlık için emekleyen bir ülke. Çağdaş ka- dının bu ülkede bir tuğla, bir harç hizmeti gör- mesi lazım. Ülkemizde çağdaş kadını tümü ile bir önder olarak görüyorum. Çağdaş Türk kadını, Türk kadınının çağdaş- Yani Türkiye için özgün bir çağdaş ka- dm kavramı mı var? Türkiye modelinde çağdaş kadın tanımı ister- seniz, "Çağdaş kadını alcak göniühi, sade, yapı- cı, yaratıcı, çok yonlu, iyi bir anne, iyi bir arka- daş, iyi bir dost, iyi bir meslek kadını olarak gör- mek istiyorum" derim. İtici olmaması gerektiği- ne inanıyorum. Giyimi ile davramşlan ile itici ol- mamak durumunda. Bizde bunlar insan iletişi- minde çok önemli. Çizgisini değiştirmeyen, dü- şündüğünü savunan, inandığı yoldan dönmeyen bir insan olmalı. Olaylara kişisel sonınu olarak dep, ülkesinin sorunlanna göre yaklaşan, çözüm- lemeye çalışan, katılımcı bir kadın olarak düşü- nüyorum. Çağdaş kadına bu toplumda o kadar büyük gö- revler düşüyor ki. Bu toplum ileri gidecekse, ka- dının yetiştirdiği insan yolu ile gidecek. Çağdaş kadm her dakika çevresindeki, başka kadınlan et- kileyebüme, öraek olma gücüne sahip. Bu nedenle Batı'nm çağdaş kadını gibi, kendi istemlerine dö- nük olmada özgür değil. Çevresini en iyi şekilde etkileyebilmeli. Her alanda en iyi ornekleri vere- bilmeliyiz. Çauşkanlık, erdemülikte ornek olmaya çalışırken, bir de özeleştiri yapmalıyız. Sürekli öz eleştiri yapmak, kişisel, duygusal çıkarcılıkları bastırabümek. Yaşamımızı, bedenimizi, mesleği- mizi, her şeyimizi severek. Önümüze pek çok so- run, engel çıkabilir. Bunlara üzülmeye vaktimiz yok bizim. Türkiye'de büyük bir çağdaş kadm israfı görü- yorum. Çok iyi eğitim görmüş pek çok kadın ev kadınlığını yeğliyor. Ev kadınlığına büyük saygı duyTiyorum. Ama bu bir meslek oluyor ise. Yani kendi dışında evin işlerini yapan bir başka kadın yok ise. Kadın kendi bedeni ile tüm işleri üstlen- miş, çocuklar, çarşı, ev işi, sosyal yaşam.. Batı- da bunu yaparlar. Bizde bu böyle olmuyor. Baş- kalarına iyi örnek olamıyoruz. Konkene giden, güne giden kadınların evde hizmetçileri iş yapı- yor. Evin hanımı sıkıntıdan pathyor. Boş zaman- ları çok oian ve sonımluluğu olmayan kadınlar, ruhsal açıdan en çok rahatsız olan kadınlardır. kadının evine erkek arkadaşı gelse "eve erkek aldı" diye suçlanıyor. Bir erkekle ilişkisi olsa "metres oldu" deniyor. Kendisini çağdaş kabul eden erkeklerimiz, çağ- daş kadma uzaktan hoşgörü ile de baksalar, kendi aileleri içinde büyük tepki gösteriyorlar. Çağdaş kadına destek olmak şöyle dursun, köstek oluyor- lar. W^KKKTürkiye 70 yıldır çağdaşlaşma yolunda. özellikle kadının çağdaşlaşmasında gelebildiğimiz tablo ortada. Bunda din faktörü çok önemli bir engel mi? Kadının kişilik kazanmasında din faktörünun Eiirkeğimiz gerçek çağdaş kadın karşısında dehşet içinde. Çok az erkek, gerçek çağdaş kadına saygı duyar. Genelde, aklı ile saygı duysa da kendi yaşamında hoş karşılamıyor. Kadın çağdaşlaşırken erkeğin de çağdaşiaşması lazım. Bu kolay olmuyor. de rolü var. Kadın ikincil kabul edilmiş. Bütün insanlar kul. Kadın en beceriksiz ve evde bir kul. Bunu aşmak kolay değil. Ben tslamm bunu bu şekilde görmek istediğine de inanmıyorum. Ken- di din eğitimimde öğrendiğim kadarı ile eşit ol- duğumu ve kendimi geliştirme imkâruna sahip bu- lunduğumu biliyorum. Oysa öğretilen tam tersi. Arap kadımn yüzlerce yıl önceki yaşam kuralla- rma Müslüman her kadının uymak zorunluluğu olduğuna yürekten inanmıyorum. Din daima bazı çıkar ortaklan tarafından insanlara baskı kurmak üzere araç olarak kullanılmıştır. İnsanlar kork- muşlardır. Bütün dinler için bu geçerlidir. Güna- hı kullanmışlardır. Çağdaşlaşma süreci içinde, din insanların yü- reklerine bırakılmıştır. Hıristiyanlık dini laik ha- le getirilmiştir. Hıristiyanlık dini insanlara ken- dini sevdirmeyi devam ettirebümek için onlan ez- mek yerine, onlan kulluktan çıkanp birey olma- ya yönlendirmiştir. 20. yüzyılda özgürlüğün ate- şini yakan bir müessese haüne geldi. Banş yaptı. Çevrecilik, insan haklan, antinükleer, ırkçıhğa karşı, özgürlük bayrağım açtı. Toplumlann ileri gitmesi için bir fonksiyon kazandı. Müslümanhk ise kendi felsefesi içinde, insan nıhunu güçlendi- ren, banş, sevgi, kardeşlik getiren bir din olarak başladığı halde insanı sürü halinde tutmaya, ahi- ret korkusu vererek düşünmeye tepki göstermeyi sürdürdü. Tabii ki bu bağnaz din adamlannın ya- rattığı bir tablo. ITürkiye laik bir ülke olduğuna göre, di- nin çağdaşlaşma ve kadın haklan üzerinde çok fazla olumsuz etki yapmaması gerekmiyor mu? — Atatürk laik bir ülke kurdu. Olağanüstü bir gözlemci. Verdiği kararla dinsel baskılardan ann- mış, dini bireyin inancı, iç sorunu olarak algıla- yan bir Türkiye ortaya çıktı. Biz cumhuriyet dö- nemi çocuklarıyız. Laik eğitimden geçtik. Hiçbi- rimiz de dinsiz olmadık. Ama daha sonra dini gi- derek kullanma başladı. Türk toplumu istenen eğitim düzeyine gelemedi. 50 milyon eğitimden ge- çirilebilseydi, içinde bulunduğumuz olumsuz tablo doğmazdı. Biz Atatürk'ün herkesin eğitimden ge- çirihnesi hedefine gelemedik. Okuma yazma bil- merae oranmı bile sıfırlayamadık. Politikacılar toplumun zaafmı keşfettiler. Dini kullanmaya baş- ladılar. Yoksul insanlara "yoksuUuğunun nedeni başını açmaktır" dendi. 12 Eylül'e bizi getiren olaylarda nasıl komUnizm tehlikesi kullanıldıysa, komünizme karşı savun- ma aracı olarak da din düşünüldü. Sonuç olarak şeriat istemine kadar uzanan, uluslararası boyut- ları olan dinsel akımlar gelişti, dal budak saldı. Ne >azık ki politikaalar büyüyen tehlike karşı- sında da duyarlı olmadılar. Oy, destek kaygısı için- de hoşgörüyle baktılar. 12 Eylül müdahalesi son- rası din dersinin zonınluluk olarak anayasaya gir- mesi akıl almaz bir olay. Amaç bunda insanlan daha dindar kılmak, komünizm tehlikesini, ileri akımları önlemek belki. Ama nasıl ters tepeceği- ni kimse tahmin etmedi. Imam hatip okulların- dan amaç imam gereksinmesini karşılamaktı. Meslek lisesiydi. Derken kız öğrenci almaya baş- ladılar. Mezunlan üniversiteleri doldurdu. Bu bir başka çok tehlikeli ve büyük yanlıştı. WKKKKiLaikliği tehlikede mi görüyorsunuz? — Dünyanın düz olduğunu, insanın çamurdan, kadının kâburgadan yaratıldığına inandırılmış bir insana dünyanın yuvarlak olduğuna kabul ettire- bümek mümkün değildir. Ne yank ki üniversite- ler imam hatip cıkışlılarla dolduruldu. Bunlar çok akıllı çok seçme çocuklar. Ülke için çok yararlı olacaklardı. Çağdaş düşüncenin karşısında eğitil- miş, koşullandırılmış bu gençler, çağdaş Türki- ye'de nasıl yer alabilecekler? tKtKKMLaikliğin tehlikede olduğu olgusu kar- şısında, kadınlar, kadm hareketleri daha önde, da- ha duyarlı gözüküyorlar. Bunun nedenini nasıl açıklarsmız? Laik düzene karşı çıkan fîkir ve hareketler en başta kadını ilgilendirmekte. Belki de büyük bir politik beceri olarak kadınların, genç kızlann ba- şörtüsü, türban bayrak olarak ortaya çıkanldı. Nasıl ki cumhuriyetin kuruluş yıllarında çağdaş- laşmanın ilk siyasi simgesi kadının çarşafı atma- sı olduysa. Çağdaş giyim kuşam çağdaşlık ölçü- tü, simgesiydiyse, bu kez de şeriat özlemcilerinin şemsiyesi "tiirban" örtmek oldu. Işte burada birdenbire çağdaş kadınlar, çağdaş olması gereken erkeklerden daha önce tehlikeyi sezdiler. Başörtüsünün sadece bir giyim özgürlüğü olmadığına, bunun arka planında çok daha de- ri n örgütlenmelerin, uluslararası boyutta örgüt- lenmelerin olduğunu belki de hissettiler. Çünkü henüz zorla bir şeyler olduğu düşünülmüyordu. Birçok aydınımız da ilk dönemlerde, hatta şimdi bile, bu tutumu özgürlük olarak değerlendiriyor- lar. WEBKM Siyasal parti/er, pek çok çağdaş insan, genellikle erkekler, hâlâ laikliğe karşı çok büyük bir tehlike olmadığı kanısındalar. Kadınlar aca- ba duygusal bir abartı içinde olabilirler mi? Ben hekim olarak Kuran kurslarına, yurtlara alınıp, ailesinden uzak tutulmuş, iş yaptırılarak, ibadet ettirilerek ruh sağlığı kaybettirilmiş çok genç kızla karşılaştım. Genellikle yoksul aile ço- cuklan. Ailelerine ekonomik destek çok cazip gel- mişti. Öğrencilerim arasında bu tip gençlerle be- raber oldum. Bir çağdaş hekim olarak doktor adayı bir genç kız, hasta erkeğe elini sürmemek- te direnirse. "Adl vaka olursa ne yaparsın" soru- suna, "müftüye, imama soranm" yanıtını verirse, bu tablodan korkanm. Kafaları öyle kanştı ki gözlediğimiz gibi göruntü "başörtüsü", "tiirt»n" ile smırlı kaimadı. Sakallı, poturlu erkekler türe- di. Özgürlük adına örgütlenmelerine karışıuna- masını isteyen bu gençler, "bizim düzenimizde sizi .vaşatmayacağız" demeye başladılar. Aynca Iran olayları oldu. İran'da bir Humeyni olayı yaşan- dı. llerici kesim, dinci kesim ile birleşti. Ülkeîeri- ni çağdaşlaştırmak isteyen bu insanlar ve en baş- ta kadınlar ilk zarar görenler oldu. Türk kadını Türkiye'nin çağdaşlaşmasınm ken- di çağdaşlaşmasmdan geçeceğinin bilincini du- yumsadı. Cumhuriyet ilkelerinde, laiklikte adeta bütünleşti. Çağdaş kadın, çağdaş yaşamı yaşat- ma çabalan, örgütlenmeleri böylece güçlendi. Ku- rucularından olduğum dernek de bu gereksinme- den ortaya çıktı. WK^MBiraz da son zamanlarda güncelleşen ka- dının politik yaşama katılımından söz edebilir mi- yiz? — Laikliğin korunması, çağdaş kadın, çağdaş- laşma. Eninde sonunda politikaya dayamyor. Ka- dınlar şimdi poiitikaya katılımda daha çok istek- liler. Kadının poh'tikaya atılması, etkili olması Atatürk ilkeleri, laikliğin gelişmesi kadar daha gü- zel bir Türkiye için her alanda gerekli. Bütün dün- ya, kadının banşın korunması, nükleer silahlan- maya karşı sivil üretim, çevrenin korunması ve kir- lenmesinin engellenmesi konularında çok daha duyarlı olduğunu kabul ediyor. Demokrasinin Türkiye'de yerleşmesi için kadına büyük pay dü- şüyor. BUtün bunlar için de kadının, her engeli aşarak politikaya katılması şart. Ashnda kişisel olarak politikaya atılmayı düşünmesek bile, en önemli ve yararlı hedeflerden biri olduğu için ka- dın haklarını savunan tüm kadınlar, kadının po- litikadaki yerini alması için mücadele vermek ge- reğini duyuyoruz. Kota dahil, büyük küçük, bu anlamda atılan ve atılacak her adımı da destekli- yoruz. Önümüzde çok büyük engeller olduğunu bilerek, zoru göze alarak kararlı dayamşmak is- tiyoruz.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle