22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1ŞUBAT1990 KÜLTUR-SANAT CUMHURİYET/S Abdi İpekçi Yarısması • Küitiir Servisi — Milliyet Sanat Dergisi'nin düzenlediği Abdi İpekçi Yarışması sonuçlandı. Her yıl Abdi İpekçi anısına düzenlenen geleneksel sanat yarışmalarının onuncusu fotoğraf dalına ayrılmıştı. İnsan Hakları Bildirgesi'nin yayımlanışının 200. yılı nedeniyle konusu "İnsan" olarak belirlenen yarışmada Tuğrul Çakar birinciliğe, Yalçın Çidamlı ikinciliğe, Sedat Tosunoğlu ise üçüncülüğe değer göruldu. Ayşel Kumbasar, Selçuk Kundakçı, Ayşegul Selin Özener, Aclan Uraz ve Erdal Yazıcı'nın fotoğrafları da mansiyonla ödüllendirildi. Mehmet Bayhan, Engin Çizgen, Şaki Eczacıbaşı, Bülent Erkmen, Ara Guler ve Onat Kutlar'dan oluşan seçici kurul, 41 fotoğrafı da sergi kapsamına aldı. Sergi, 2-15 şubat tarihleri arasında Atatürk Kültur Merkezi'nde yer alacak. FestJvalde üç usta • Kültttr Servisi — Bu yıl 31 mart-15 nisan tarihleri arasında gerçekleştirileek olan 9. Istanbul Uluslararası Film Festivali'nde sinemanın üç önemli ustası Ivens, Tati ve Zavattini anılacak. Festival programının "Joris Ivens'in Anısına" adlı bölümünde, belgesel nimin ustası olarak tanınan Ivens'in eşi Marceline Loridan ile birlikte gerçekleştirdiği "Bir Rüzgâr öyküsü" adlı filmi gösterilecek. Tüm yaşamı boyunca 6 uzun metrajlı film gerçekleştiren Fransız usta Tati, "Bir Güldürü Ustası: Jacques Tati" bölümüyle anılıyor. Bu bölümde yönetmenin "Bayram Günü", "Bay Hulot'un Tatili'* "Amcam", "Oyun Vakti" ve "Trafik" adlı filmleri yer alacak. Ünlü senaryo yazarı Cesare Zavattini'nin anısına da yönetmenliğini darSica'nm yaptığı "Bisiklet Hırsızları" gösterilecek. Adnan Çoker'in 'Dönemler'i • Küitiir Servisi — Günumüzde "minimalist" resim tavnyla tanınan Adnan Çoker'in "Dönemler" adlı sergisi Mine Sanat Galerisi'nde açıldı. 1951'de lstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'nden mezun olan sanatçı, 1953 yılında Lütfi Günay'la birlikte sadece soyut çahşmalardan oluşan ilk sergisini açtı. 1955'te Paris'te soyut dışavurumculukla karşılaşan ve 1960'ta Türkiye'ye döndükten sonra çalışmalarını soyut dışavurumcu olarak sürdüren Çoker, 1964'te siyah fonlar kullanarak yeni bir tavır geliştirdi. Sanatçı, 1968'de başlattığı minimalist tavrı günumüzde en uç noktasına kadar getirdi. Nur Koçak, sergi broşüründe yer alan yazısında, "Böylece resimlerde dış gerçekliği çağrıştıran hiçbir öğe kalmamış artık. Resmin kendi gerçekliği her şeye egemen olmuş" diyor. 1. Bursa Fotoğraf Günleri • BURSA (AA) — "1. BUrsa Fotoğraf Gunleri", 1-28 şubat tarihleri arasında yapılacak. Bursa Kultur Sanaı ve Turizm Vakfı (BKSTV) ile Bursa Fotoğraf ve Sinema Amatörleri Derneği (BUFSAD) tarafından düzenlenen ve Vakıflar Bankası'nın katkısıyla uç ayn mekânda gerçekleştirilecek "1. Bursa Fotoğraf Gunleri" çerçevesinde, çok sayıda sergi ve gösteri yer alıyor. Pozitif Vibrations çağdaş caz ve dans etkinlikleri STEVE LACY SEXTET C A Z K O N S E R İ Fransız Kultur Merkezı Desiecjı ile CHRISTINE BRODBECK MODERN DANS GÛSTERİSİ Pro Helvetıa Deslegı ile Organızasyon POZİTİF 144 33 94 145 41 DUNY4SINDA SANAT EDEBIYAT 4-5Şubat 2030 AKM Konser Salonu Bılet Satış AKM Gışelen Dunva Gençl* Merkezı tNı$anta$ü Salâhaddin Enis'in 'Zaniyeler' romanı 47yıl sonra yeniden yayımlandı Savaş yıllarında lstanbulZaniyeler / Salâhaddin Enis / İletişim Yavınları/197s. NECATİ GÜNGÖR "Zaniye", "zina"dan geliyor. 1924'te ilk basımı yapılan "Zani- yeler"de zina halindeki kadınları ve erkekleri anJatıyor Salâhaddin Enis. Salâhaddin Enis adı. bugün bel- ki çoğu kimse için bir anlam ifa- de etmez. Unutulmuş bir yazar. Yazdıklarının pek azı kitaplaşmış: pek çoğu gazete ve dergi sayfala- rında yitip gitmiş... İletişim Yayın- ları, adı unutulmuş bu yazarın önemli sayılabilecek bir yapıtını, günümüz Türkçesiyle yeniden ya- yımlamış: "Zaniyeler". Romanın ilk basımı Osmanlıca; ikincisi, ye- ni Turkçe olarak 1943'te yapıl- mış... Roman ve hikâyeler yazdığı dö- nemlerde, Türk edebiyatında, na- türalist okulun temsilciliğini >ap- mış Salâhaddin Enis. Bir anlamda da tepkici bir yazar. Duş âlemle- rinin, pembe dunyaların, roman- tik aşklann anlatıcısı olmak yeri- ne; keskin çizgilerle, zaman zaman aynntı ustalıklarıyla betimlenen rezil, sefil, yoksul, acıklı, tiksin- dirici, iğneleyici, rahatsız edici ger- çeklerin yazarı olmayı yeğ tutmuş Salâhaddin Enis. Ince görünüşlü ilişkilerin ardındaki ikiyüzlulüğü yazmak istemiş bir yazar. "Zani- yeler"i de, tumüyle böyle bir an- layış içinde kaleme almış. Salâhad- din Enis'in tepkisi, yer yer sınıfsal bir eleştiri gibi görunse de, sınıf- sal bir bakış açısı olan bir yazar değıl doğallıkla. Düriıst, erdemli bir duyarhğa sahip yalruzca. Onun tepkisi ahlaksal anlamda kötülük- lere karşı... Bu kötulukler neler? Salâhaddin Enis'in yaşadığı ça- ğın kotuJükleri, gunumuzden çok mu farklı? Şüda söylenebilir: Ya- zarın sınıfsal bir bakış açısı yok, ama namuslu, erdemli olma kay- gıları, onu sırufsallığa gotüruyor sonuçta. ""Zaniyeler" romanı, Birinci Dunya Savaşı yıllannın Istanbu- lu"nu anlatıyor. Daha dogrusu, Is- tanbul'un panoramasını çizmiyor da, "zaniyeler" kesiminin rezillik- lerini anlatıyor. Bildirisi açısından "Zaniyeler" romanı, Yakup Kad- ri Karao<;rnanoğlu'nun "Sodom ve Gomore" adlı yapıyla birleşiyor. "Sodom ve Gomore"nin genç ya- zarı Yakup Kadri, işgal altındaki İstanbul'un "zaniye"lerini anlatır, bilindiği gibi. Salâhaddin Enis ise ışgalden önceki bırkaç yılın tab- losunu çizmeye çalışır. Denrlebi- lirse, birbırini bütunleyen, birbi- rini doğrulayan iki yapıt, "Zani- yeler" ile "Sodom ve Gomore". Gunumüzun roman olçüleriyle değerlendirirseniz, Salâhaddin Enis'in yapıtına duşük bir not ver- meniz gerekebilir. Ancak bu ne ol- çüde nesnel bir değerlendirme olur? Hakçası, "adil" bir değer- lendirme olmaz. Kısa öykulerinde daha bir inan- dırıcı ve usta yazar kimliğiyle kar- şımıza çıkan Salâhaddin Enis, ro- manında aynı başarı duzeyinı ne- Adı unutulmuş bir yazann, Salâhaddin Enis'in romanı günümüz Türkçesiyle yeniden yayımlandı. Türk edebiyatında natüralist akımın temsilcisi olan Enis, 'Zaniyeler'de zina halindeki kadınları ve erkekleri anlatıyor. Roman, bildirisi açısından, Yakup Kadri'nin 'Sodom ve Gomore' adlı yapıtıyla birleşiyor. dense tutturamaz... Zaniyeler'in baş zaniyesi; yani romanın başki- şisi Fitnat, Aksaray'da oturan yoksul bir ailenin guzel kızıdır. Derken Fitnat'ı, Konyalı bir yapa- ğı tuccarı ile evlendirirler ve Istan- bul'dan Konya'ya gelin gider. Ora- da sultanlar gibi karşılanır. Güzel- liğiyle tum Konyalıları buyüler. Herkes ona âşıktır; o ise, Meram bağlarında gezip tozmaktadır... Gelgelelim, Konya'nın taşra hava- sı, bu Aksaray'ın kenar mahalle dilberine boğucu gelir... Bir zaman sonra, tstanbul gözünde tütmeye başlar! Trene atladığı gibi kendi- sini baba evine zor atar. Amacı, bir süre kalıp geri dönmektir. Gelişen olayları, Fitnat'm anı defterinden okuruz. İstanbul'a ge- len Fitnat, teyzesinin e\ inde Şişli sosvetesiyle tanışır. Fitnat, buyu- leyici guzelliğiyle Şişli sosyetesinin erkeklerini de yakmaya başlar. Bu kez babasının mutevazı evini terk edip bir doktorun metresi olur. Doktoru iflasa surükler. Savaş zengini başka erkeklerle düşup kalkar. Kısacası Fitnat, artık zengin muhitlerinin gözdesi bir zaniyedir! Bildikleri tek şey yiyip içip eğlen- mek olan bu zaniyeler arasında kimler yoktur ki: Yahya Cemal- ler, Rıfat Melik'ler, Cemal Tahir- ler, gazeteci Fehmi'ler... Yurdun dort bir yanında açılan cepheler- de memleket evlatları çarpışarak olürken; bu "sefil ve mülevves mahlukat" ve dahi "zina taifesi", şampanyalar içip havyar yiyerek gunlerini gün etmektedirler! Salâhaddin Enis'in öfkesi ve tep- kisi bunlaradır işte. Halk yoksul- luk içindedir, halk çocukları savaş alanlarında kırılmaktadır: zamye- lerse, onlann onuruna kadeh kal- dırıp alay etmektedirler... Bu iki- yuzlü sahtekâr zumrenin yaşantı- sı, onlardan biri olan Fitnat'a bi- !e tiksindirici gelmektedir. Yazar, kendi düşüncelerini ve öfkesini de Fitnat aracılığıyla söyler. İnandı- rıcılığı zayıflatan çelişki de bura- da düğümlenir işte Fitnat, çevre- sini hem didikleyici bir gozle an- latır hem de o sefahat âleminden ayrılmayı duşunmez. O kadar du- şünmez ki, bu arada tımarhaneye düşen babasını aramaz, yoksul evinde bir başına kalan annesini unutur gider... "Zaniyeler" romanı hakkında şunu da saptamak gerekir: Fonu • olmayan bir roman. Ön planda se- fih birkaç insan, birkaç zinacı ka- dın; ama geri planda kimseler yok. Birinci Dunya Savaşı'nın yü- kunu omuzlarında göturen insan- lar yok... Savaşın, askerın, cephe- nin, yoksul halkın yalnızca sözu ediliyor, o kadar... Yazar, ışıldağı- nı, birkaç konağın pencercsinden içeri tutuyor. O sınırlı ışığın altın- da gördüklerıni yazıyor. Ama önemli olan, yazarın kim- lere karşı çıkıp, kimlerden yana ol- duğu değil mi? Savaş koşullann- da halkın sırtmdan vurgun vuran- lara karşı; ezilen, somürulen, cep- hede kan döken yoksul halktan yana... İşte bu nıteiiğı, Salâhaddin Enis'i, unutulmaması gereken bir yazar yapıyor; "Zaniyeler"i de okunması gereken bir roman... Tomris Uyar çevirisiyle 'Merdivenin Dibindeki Gülümseyiş' Kahkaha ve gözyaşıMerdivenin Dibindeki Gülümseyiş Henry Miller / Çeviren: Tomris Uyar / Nisan Yayınları / 45 s. CELAL KIRCI MİLLERA ISMARLANMISTI — "Merdivenin Dibindeki Gulümse>iş" adlı uzun oyku, ressam Fernand Leger'nin soytarılar ve sirkler uzerine kırk desenlik çalışması içinMiller'a ısmarlanmıstı. "Ne fuhaf değil mi? Azıcık bo- >a. bir lastik, giilünç bir giysi; in- sanın bir hiç olması ne kadar ufak şeylere bağlı, değil mi? İşte biz hi- çiz aslında. Yani hiç kimseyiz..." Auguste, panllısını hiç kimse- nin eskitemeyeceği, acıklı yuzüne çizilmiş olağanüstü gülumsemesi ile bir soytarı kimliği. Auguste davamklı, tükenmek bilmeyen bir sevinç bağışlamak is- tiyordu seyircilerine... Küçuk, kapalı bir unutuluş ala- nıdır sirk. Her şeyi unutur, baş- ka bir dünya>a dalarsınız. Nor- mal yaşamların dışındakileri, ya- şamları, ancak rüyalarınızı süsle- yen, olmak istediklerinizde yaşa- yanları ızlemektir niyetiniz. Hay- retler içinde kalırsınız; korkarsı- nız; tedirgin olursunuz. O an ya- şamla ilişkinız kesilherir. Bir za- man parçaeığı siz, gerçekten siz olursunuz. "... O günu birlik diinja, bize bildik gelen dunya, tek diınyadır >e büyusu tükenme- >en bir dün>adır. Tıpkı soytan gi- bi biz de a>nı devinimleri >inele- riz; doğmaya çabalaya çabala>a oliirüz. Hiç gelmemişizdir dunya- >a, hiç >okuzdur. Hep bir oluş- ma sureci içindeyizdir; hep bir ba- şına kopuk. Hep dışarıda". Au- guste, sirke katıldığı gün yaşama- ya başlar. Onu alkışlayanlar as- lında kendilerini alkışlar. Insanın kendi olabilmesi gerçekten buyük bir şey. En büyük ustalık kişinin bunnn üstesinden gelebilmesidir Auguste'e göre. "Şu ya da bu olma>a çalışma- yacaksın, önemli olavım ya da önemsiz göruneyim, becerikli ola- yım ya da sakarlık edeyim demek yok... Her neyse, bu gece bana bir armağan veriyorsun sen. Bu gece sen olarak kendimi oynayacağım. Bu, insanın kendisi olmasından da iyi, alıyor rausun?" Bir deği- şim. Sahnede Antoine'ı oynayan Auguste. Bu o\ku Fernand Leger'nin soytarılar ve sirkler uzerine kırk desenlik çalışması için Henry Mil- ler'a ısmarlanmış. Aslında soyta- rı, eylemlerinde bir şairdir. Sah- nede canlandırdığı oyku, kendisi- dir. Surekli yinelenen bir öyküdür bu. Bir insanın insan olmasının ötesinde, başka bir şey olabitmek arayışıdır Auguste'unki. Çok özel bir yeteneğin, çok özel birinin gu- cunu kendinde varsaymak zorun- dadır. Tek isteği dayanıkh, tüken- mek bilmeyen bir sevinç bağışla- maknr seyircilere. Asıl ytkım, ya- şadığı bambaşka dünyanın gerçe- ğıni başkalarına iletememesinin rahatsızlığıdır. Henry Miller'ın öyküye ilişkin itirafları çok içtendir. "Galiba Balzac bir jerde 'öldiiren bir ışık \ar', demLşli. Ben kahramanımın, Auguste'un bir ışık gibi sönmesi- ni isliyordum. ama olerek degil! Bir son olarak değil, bir başlan- gıç olarak göriiyordum bu ölu- mü." Merdivenin Dibindeki Gülüm- seyiş, kısacık, ama çok şey anla- tan bir öyku; Tomris Uyar'ın ken- di Oyku ustalığını da yansıtan çe- virisi, elbet bu metne pek çok şey katıyor. Özenli baskısından ötü- ru vayınevine, çevirdiği için de Tomris Uyar'a çok teşekkurler. YAYIN RAPORU HOCAEFEÎMDİNİN SANDUKAS1 Yazan: Emre Kongar / Remzi Kitabevi / 166 s. Bilimsel çalışmalanyla tanıdığı- mız sosyolog Emre Kongar, bu kez bir romanla çıkıyor karşımı- za: Hocaefendinin Sandukası. Tarihsel roman diyebileceğimiz kitabında Emre Kongar, medre- se öğrencileri tarafından kurul- muş bir gizli örgütun, bir sandu- kanın esrarını çözme çabalarını anlatıyor. Soğuk bir günde lstan- bul Sahaflar Çarşısı'ndaki Aslan Kaynardağ'a ait olan Elif Kitabe- vi'nde bir araya gelen Lmberto Eco, Orhan Pamuk ve Emre Kou- Milliyet Sanat Dergisi Cemal Süre^a'nın PAPİRÜS dergisinin ilk sayısını (tıpkıbasımını) ek olarak veriyor MEHMET N. DOĞAN, ENİS BATUR. AÜ PÜSKULLÜ06LU, KONUR ERTOP ENVER ERCAN. MUZAFFED BUYRUKÇU. SU- NAY AKIN, ALPAY KABACAU, HALİL İBRAHİM BAHAR'IN CEMAL SÜREYA'NIN SANATINIELE ALAN YAZIURI VE ABDİ İPEKÇİ FOTOGRAF YARIŞMASI SONUÇLARI... 1 Şubat sayısında gar (!) içinde bir sürü el yazması bulunan bir kutudan bazı metin- leri seçerler. Eco "Adso'nun ün- lü elyazmasını; Orhan Pamuk, Faruk Darvinoğlu'nun el yazma- sını; Emre Kongar da Latin harf- leriyle basılmış "d'Abussion de Calevela"yı alırlar. Daha sonra- ları bu elyazmalanndan Eco "Gü- lün Adı"nı, Orhan Parnuk "Ses- sız Ev"i, Emre Kongar ise elimiz- deki romanı yaratacaktır. ABEL SANCHEZ (Bir Tjtkunun Öyküsü) Yazan: Miguel de Unamuno / Çeviren: Deniz Ülken / Adam Yayınları / 98 s. Clkemizde daha önce "Sis" ve "Yaman Adam" gibi romanlan ve şiirlerinden yapılan birkaç çe- viri yayımlanan Unamuno, "Abel Sanchez"de iki çocukluk arkada- şının yasam boyu süren çekişme- lerini kara mizah tadıyla an- latıyor. MELİSA Yazan: Müfide Güzin Anadol / Yalçın Yayınları / 128 s. Güzin Anadol "Melisa"da, bir taşra kentinden ailesi ile birlikte istanbul'a gelen bir kızın öyküsü- nu anlatıyor. 12 yaşında, oğrenim için koca kentin içine duşen Me- lisa'run yaşadığı olaylar, arkadaş- ları tarafından dışlanışı, kısaca mutlulukları, mutsuzlukları şiir- sel bir dille aktarılıyor okura. Peter Curman'ın 'Ayak Izleri' adlı kitabı Türkçede Şairin ulusu yokAyak Izleri / Peter Curman / Çevirenler: Lütfi Özkök-Turhan Kayaoğlu / Cem Yayınevi REFİK DURBAŞ " Bir şiir, bir "başka" şiire ne sovler? Bir şair, bir "başka" şairlere? Dağlarca. bir şürinde "sairkrin ulusu yoktur" demiyor muydu? Peter Curman'ın "Yoningede" başlıklı şiirinı okuyunca once bunları duşundüm. Şiirleri, şair- leriyle "bir başka" ülke insanla- rının bizim ülkemiz uzerine yaz- dıklarını özellikle. Peter Curman, Isveçli bir şair. Ülkesınin Yazarlar Birliği Başka- nı. 1965 yıundan 1986'ya kadar yazdıklarından bir seçlji Lütfi Öz- kök ve Turhan Kayaoğlu'nun çe- virileriyle yayımlandı: "Ayak Iz- leri". "Yöriingede" şiiri 1965-1967 yıllan arası yazdıklanndan. Bir Anadolu köyünü, Eskihisar'ı an- latıyor. 13 mısralık bir şiir, ama tamamını buraya almak istemiyo- rum. Merak edenler bulur okur. Şiirin son dört mısrası şöyle: "Ve köyün en yoksul evini / Beyaza boyanmış bir kolon tutu- yor ayakta ' Ölenlerin zenginliği / Yaşayanlann cankurtaranı." Peter Curman. Anadolu insanının iç zenginli- ğini bir yabancı için bundan iyi kavrama yeteneği "başka" nasıl olabilir? Bir şiir, bir başka şiire ne söy- ler, derken bu kavrama yeteneği- ni anlatmak istedim ozellikle de... Curman. en onemlisi de bir "turist" gozüvle bakmıyor ara- sında yaşamadığı insanlann dun- yasına. Aslında bir küçük seçki bir şa- iri anlamak için yeterli olmayabi- lir. Üstelik bu şair bir "başka" CUMHURİYET KİTAP KULÜBLrNDE YENİ Kod: 007 465 022 432 022.433 022.434 022 436 066096 KitabınAdı: Gecenın Tam Yarısı Vadıdekı Zambak Unutülmasın Tek Kışılık Oyun izmir'ın İçinde Evlenmeyen Adamın Ûykusü 192 031 Lenın'den Anılar-I FnFRIYAT n ı c ı LULDI Ifll 018.004 022.435 022.437 066095 087102 087103 097549 161.014 Devlet ve Ihtilal S Eyuboğiu ve Koy Enstıtüleri Fotoğraflarla Nâzım Hıkmet Mıllıyetçılık ve Sonrası işcıSınıfıveKöylüluk Dıyalektık ve Tarihsel Materyalız- min ABC'sı Pasta Bısküvı Psıkanalız ve Dın Yazar / Çevirmen: DeanR Koontz/Belkıs Corakçı Balzac/Cemal Sureya SeyieKın Bascıllar . Vedat Türkalı SamımKocagoz Dorıs Lessıng/Tacıser Belge KrLpskaya/Mehmet Şimşek V.I.Lenin/Suleyman Arslan Mehmeî Başaran Haz KıymetCoşkun E.HCarr/OsmanAkın V.I.Lenin/M.Ardos Boguslavskı/Vahap Erdoğdu L.Cılızoğlu Eryılmaz Erıc FromrrvSukru Alpagut Yayınevi: Altın Cem Cem Cem Cem İletişim Bıblıotek BılimveS. Cem Cem İletişim Onur Onur Remzı Kabalcı KİTAPLAR Tûr: Roman Roman Sıir Roman Roman Roman Anı Inceleme Inceleme Fotoğraf Inceieme Inceleme Inceleme Basvuru Inceleme Ryat: 16.700- 10.000- 6.000- 8000- 10.000: 7.500: — 6.500- 500a 75.000: 4.500: 12 500- 4.000: dilde yazıyorsa hele Ama bu şiirlerin pırıltısına ba- kıldığında bile Curman'ın şiiri için yine de bir şeyler söylemek mümkün. Curman izlenimci bir şair. Şü- rinde gizh bir humor da sezilebi- lir. Dünyaya bakışı yanna dönük. Kendi içinde yaşadığı toplumu kı- yasıya eleştirmekten çekinmiyor. "Has" şairliğin bir ölçütü de bu değil mi? Şiirinin alt katmanlarında öz- gürlük, eşitlik, kardeşliğin dip su- ları döneniyor. Dunya sorunları uzerine ırusra- lar dökerken kendi iç dünyasını açığa çıkarmaktan uzağa duşür- müyor şiirinin ışıldağını: "Yazan scn değilsin işte o za- man / Vazılansın." Her yıl, şu sıralar Nobel Ede- biyat Ödülleri'yle gundeme gelen Isveç'in şiirini ne kadar tanıyo- ruz? Ya da tanımak zorunda mı- yız? Bu da ayn bir soru. Lutfi Özkok'ün derlediği "Çağdaş İsveç Şiiri" hangi saha- fın tozlu raflanndadır? En fazla- sı kimi seçkinlerde üç beş isim: P. Lagekvist, Boye, Englund, Vine, Lindegren... Ama tümuyle ya- yımlanmış ilk kitap: "Ayak tz- leri". Curman'ın şiirleri çağdaş İsveç şiirini tanımak için iyi bir fırsat. Bu fırsatın gundeme gelmesinde Lutfi Özkok ile Turhan Kayaoğ- lu'nun çabaları da ayrıca gözar- dı edilmemeli... Özkök ve Kaya- oğlu da şair üstelik. Genç İsveç şi- irini tanıtmak böyle özgün bir çe- viriden sonra biraz da onların gö- revi olsa gerek... OKLRLARIM1ZA Gazetemiz 9 Şubat 1990 Cuma gunü Cumhuriyet kilap'ı ek olarak vermeye başlıyor. Cumhuriyet Kitap her hafta cuma günleri verileceği için gazetemizdeki kitap sayfalarına bundan böyle son veriyoruz. Ingiliz müziği • Kültür Servisi — "80'lerde İngiliz Müziği" adlı sergi, 6 şubat tarihinde Atatürk Kültür Merkezi Sergi Salonu'nda açılıyor. Kitap, kompakt disk ve video gibi çok yönlü iletişim araçlanmn eşliğinde düzenlenecek olan sergi, 22 şubat tarihine kadar 10.00-19.00 saatleri arasında gezilebilecek. İngiliz Kültür Derneği tarafından düzenlenen sergide özellikle "pop-music" türü üzerinde durulacağı bildirildi. konferans • Kültür Servisi — tslam Tarih, Sanat ve Kültür Araştırma Merkezi (IRCICA) konferans dizisini sürdürüyor. Merkezin Yıldız Sarayı Çit Kasn'ndaki binasında gerçekleşen konferanslar çerçevesinde 3 şubat tarihinde Prof. Dr. Oktay Aslanapa izlenebilir. Prof. Aslanapa 10.30'da başlayacak olan bu konferansta "Iznik Kazılarının Keramik Sanatına Getirdiği Yenilikler'M anlatacak. Serdar Leblebici sergisi • Kültür Servisi —Serdar Leblebici resim sergisi, 5 şubat pazartesi günü Yapı Kredi Kâzım Taşkent II Sanat Galerisi'nde açılıyor. Toplumsal yaşamdaki bireylerin anhk tepki ve ifadelerini, yoğunlaşan heyecanlarını, sıkıntı ve coşkularını resimlerinde ifade etmeye çalıştığını söyleyen Serdar Leblebici'nin figüratif ağırlıklı 35 suluboya resminden oluşturduğu sergisi, 28 şubata kadar açık kalacak. 1961 tzmirdoğumlu olan sanatçı, 1984'teDokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Tekstil Tasarımı Bölümü'nden mezun oldu ve halen reklam grafiği alanında özel bir şirkette sanat yönetmenliği görevini sürdürüyor. Başarır'ın seramikleri • Kültür Servisi — Bingül Başarır, seramik çalışmalannı 16 şubata dek Destek Reasürans'ta sergiliyor. Seramiğe 1960 ' ' yılında sanatçı Füreya Koral ile başlayan Başarır, atölyesini kurduğu 1962 yılından bu yana birçok sergi ve yarışmaya katıldı. 1982 yılında merkezi Isviçre'nin Cenevre kentinde bulunan 1AC Uluslararası Seramik Akademisi'ne üye kabul edilen Başarr, Prag Uluslararası Seramik Sergisi'nde (1962) ve Faenza Uluslararası Seramik Yarışması'nda (1979) altın madalya kazandı. UGUN • Halk edebiyatı ve müziği' Halk Bilimci Nejat Birdoğan, Yuksel Yazıcı'nın sunduğu söyleşiler kapsammda saat 16.00'da "Türk Halk Edebiyatı ve Müziği" uzerine söyleşecek. • Çelik'in şiir söyleşisi Atatürk Kitaplığı'nda düzenlenen etkinlikler çerçevesinde Nevzat Çelik, saat 16.30'da şiir uzerine bir söyleşi yapacak. • 'Free Jazz' Erol Pekcan, I9.00'da Pera Sanatevi'nde "70'lerin Free Jazz'ından Bugüne Kadar Caz"dan örneklersunacak. TURSEM'İN L0NDR/V, CKF0RD, CAMBR1D6E BOUIINEMOUTH.BIUGHTON. HASTWGS,EXETERVEGHESim- DE SEÇKİN DILOKÜLLARINOAYAZIÜŞ YADA 8UTUN VIDN6IUZCE Ö6R.EN1U UTAKSİTTE *6 K0LAYU6\ DEVAM Ö KURSLAR • TICARI İN6ILIZC£ • TUR.I2M INGILIZCESİ • BANKACILIK. (NGIL1ZCESİ •5INAV KURSL^Rl: Cambndge •Fırst certıficate, Profıcıtncy, •TOErL,AS.tLS(Soz\u) tursem İNGİÜZLİSANOKULLARI DANIŞMA MERKEZİ Cumtıuf.yet Caa 173/4-B Elmadağ 80230 lstanbul Hılton Otelı Karşısı Tel 148 39 77-148 7943-148 28 49 Fax 132 97 29. Tlx 27498 lusm tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle