29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURIYEJ/2 OLAYLAR VE GORUŞLER ta ve yargısal denetimi "hak arama vc elde etme" aracına donüştürmektedir. Ne var ki iptal davası, Danıştay'ın altmış yıllık uygulamaları ve çabaları sonunda bcnimsediği ve belirttiği gibi "idari işlemler hakkında hukuka uygunluk denetiminin yapıldıgı, hukuksal diizeni korumaya yonelik nesnel dava... olup iptal dava(sın)da yargı yalnızca hukuksal işlemi inceler, (asarrufta bir sakatlık olup olmadıgına ve hukuka aykırılık arzcdip etmediğine bakar... Ancak menfaal ilişkisinin olması gerekenden daha geniş kapsamlı olarak ele alınması iptal davasının) objektifligini zcdeleym'gi gibi idarenin hukuka uygunlugunu saglamada en elkili yollardan blri olan bu davanın amacı ilc bagdaşmaz" (1). İptal başvumsunda davacıda aranan "menfaat llişkisi", ışlemle genel ya da özgül, uzaktan ya da yakından, maddi ya da manevi, soyut ya da somut bir 'ilgi" ya da "lllntl"den ibaret olup sadece bu diği kararlara karşı acılan davaları reddederken, müraeaatın "halk davası""kamu davası"na dögenellikle kanuna eklenmek istenen formulü gerek nüşmesini önleyen bir koşuldur. Işte T.C. Anayaçe olarak kullanmaktadır. Bu belirsiz ve bulanık sa'sı (m. 125) "Idarenin her türlii eylem ve Işlemiiçtihat, yasa kuralı haline getirilirse, zaten yargı ne karşı yargı yolu aç klır" dcrken, özeliikle iptal lama güvencesinden yoksun olan ilk inceleme aşa davasının genellik, nesnellik ve etkinlik niteliklemasında anılan sebebe dayanılarak birçok işlemin rini belirtmektedir. denetim dışında bırakılması olasılığı vardır. llgililerin açtıkları iptal davaları yargı yerlerinanlaşılıp uygulanırsa, anayasanın ve Avrupa Konseyi yönerge kararınm açık ve kesin emirlerine karşın, Türkiye'de yürütme ve idarenin, yargı yolu ile denetlenmesine tümffile son verilmiş olabilir. Keyfi YönetJm Y l r i LÛTFİ DURAN Evet! Türkiye'de 80'Ii yıllar boyunca, yürütme ve idarenin etkinliklerinde ^aten kanunsuzluk ve usulsüzlUkler baskın olduğundan; Danıştay ve ldari Yargılama Usulü Kanunlarında (İYUK) yapılmak istenen değişikliklerle bu uygulama ve olgıılar yasalaştınlmış olacak. Gerçekten, söı konusu kanun tasarıları, anayasa ve 1982 idari yargı kanunlarıyla sınırlanmış ve kısıtlanmış bulunan yargısal denetimi, hukuka ve anayasaya aykırı yeni düzenlemelerle daha da kösteklemeye, engellemeye ve bir yerde yasaklamaya yönelmiş görunmektedir. Yüriilme ve idarenin işlem ve eylemlerinin yargı denetimi dışında bırakılması anlam ve sonucunu taşıyan böyle bir girişimin Rerçekleşmesi durumunda, ülkedc keyfi bir yönetimin egemen olacagı açık ve kesindir. Çünkü, yönetimin ctkinlikleri hukuk, Anayasa ve kanunlarla ae denli düzcnlcnmiş ve sınırlanmış o lursa olsuıı, bunların yargı yolu ilc somut ve etkili yaptırımdan yoksun bırakılması, yetkili ve görevlilerin kişisel eğilim ve değerlendirmeleri içinde kalmasına varır. PENCERE 1 ŞUBAT İtiraz ve temyiz Yüksek yargı kuruluşları, yasama ve yürütme organları gıbı egemenliğin bir parçası olan yargı erkini kullanarak yargısal denetim yaparken hukuk ve anayasa ilke ve kurallarının üstünlüğü ve ışığı altında, kanunları serbestçe yorumlayıp uygulayabilir. Gelenek ve içtihatlanna bağlı her yüksek mahkeme bu yolda davranır ve davranmalıdıı\ "Hükümet tasarruflan" TBMM Adalel Komisyonu'ndan geçirilerek Genel kurul gündemine alınan değişiklik tasarıları, yargısal denetimi önlemeye çalışmakta; bunu başaramadığı yerlerde yargılamayı, idare yararına guçleştirerek uzatmaya yönelmektedir. Şöyle ki idari yargıya yapılan başvuruların ilk incelemesinde, yani dilekçe karşı tarafa ilctilmeden ve uyuşmazlık tartışılmadan, davaların reddedilebileceği sebepler arasına, "idari davaya konu olacak kesin ve yürütülmesi gereken bir işlem olup olmadıgı" öğcsi eklenmek suretiyle, "hükümet lasarrufu" denilen yargı denetiminden bağışık ;şlem kategorisi yaraBu yöncrgenin aksine, Türk parlamentosunea gitılmasına olanak sağlanmaktadır. Gerçekten, Da rişilen düzenlcme, idari iptal davasında "yarar" nıştay'm, özeliikle 1982 idari yargı kanunlarının yıl öğesini, adli hukuk davalarındaki "çıkar" (menrürlüğe girmesinden bu yana denetlemekten çekin faal) şartından da daha katı bir koşula bağlamak İlk inceleme evresinde karşılaşılabilecek bu yasaktan başka öznelleştirilmek ve sıkılaştırılmak istenen "çıkar ilişkEsl" engelinin de aşılması gerekmektedır. Yürütme ve idarenin yargısal denetiminde özgün ve etkili bir arav olan ıptal davasının alanını daraltmak ve davacılarını en aza indirmek için konusunu oluşturan işlemin "kişisel çıkarları dogrııdan ihlal etmcsi" koşulu getirilmektedır. Böylece, düzenleyici ve genel işlemlere karşı ilgililcrin ve toplulukların başvurabileceği iptal davası yolu kapatılmış olacağı gibi; birel ve özgül işlemlerin ısmen muhatabı olmayan ilgili gerçek ve tüzel kişiler, yani dolaylı etkilenen kişiler de bunlara karşı dava açamayacaklardır. Oysa, çağdaş uygar ülkelerde toplumun ve belirli kesimlerınin ortak yararlarını tehdit ve ihlal eden çeşitli kamusal etkinliklere karşı korunabilmesi için bireysel ve kolektif dava yollarının geniş olarak açılması ve güvence altına alınması amacıyla Avrupa Konseyi, konuyu, Bakanlar Komitesi'nin 17 Eylül 1987 tarihli ve R (87) 16 numaralı "Birçok kişiyi ilgilendiren idari prosedürlcr" yönergc kararıyla düzenlemek ve üye devletlerin mevzuat vc uygulamalarında buna uymalarını istemek gercğini duymuştur. Bununla berabcr, yargısal denetimin işletilebildiği ayrık hallerde, tasarıya göre yürütmeyi durdurma ve yargı kararlarına karşı başvurulabilecek itiraz ve temyiz yolları yüzünden, idari yargı dü/eni altüst edilecck, iptal hükümleri etkisiz ve yararsız kılınabilecek ve herhalde davaların kesin sonuca bağlanması çok geciktirilmiş olacaktır. Şöyle ki taraflar idari mahkemelerle tek hâkimlerin yürütmeyi durdurma istemlerine ilişkin kararlarına bölge idare mahkemesi, Damştay dava dairelerinin aynı konudaki kararlarına idari veya vergi dava dairelcri genel kurulları önünde itiraz edebilecekler. öte yandan, tek hâkimlerin hükümlerine yalnızca bölge idare mahkemelerinde itiraz edilebilecek; Danıştay dava dairelerinin ilk derecede baktıkları davalar hakkında verdiği hükümlere, konularına göre idari ya da vergi dava daireleri genel kurulunda temyiz yoluna gidilebilecektir. Danıştay'ın devlet ve idari yargı düzenlerindeki konumunu ve işlevice, esas yönünden ele alınabilir sayılsa bile yapıl ni, bilerek ya da bilmeyerek bozan ve yadsıyan bu mak istenen değişik düzcnlemeye göre işlemin hu duzenleme, pratikte zorluklar ve sakıncalar doğukuka uygunluğunu serbestçe değerlendirebileceği racağı gibi konuları beş milyona çıkarılması önçok kuşkuludur. Çünkü, Anayasa (m. 125) ve görülen ve bugüıı iki milyon, 1 Ocak 1993'ten ititYUK (m.2)'dakı yargısal denetim yetkisi kısıtla baren on milyon liraya kadar olan tam yargı ve vermalarına ek olarak, "sebep, konu ve maksal un gi davalarında, 1988 yılı başiarından beri, yetkili surlarına dayanılarak dahi idarenin lakdir yetkisi kılınan tek hâkimlerin aldıkları kararlarda tarafni kaldıracak bivimde yargı kararı ver"ilemez ya ları Yüksek mahkeme güvencesinden yoksun bırakacaktır. sağı getirilmektedir. Anayasa, "yürütme görevini kanunlarda gösteBütün bu olağandışı usuller, davacı özel kişilerrilen jekil ve esaslara uygun olarak yerine getiril dcn ziyade, aleyhte karar ve hükümlerle karşılaşan mesi"nin yargı tarafından denetlenmesi ilkesini davalı idare yararına işleyecek önlemler olarak dükoyduğuna ve yargısal kararlar asla idari işlem ve şünülmekte ve üst mercilerden lehte sonuçlar elde eylem niteliğinde olamayacağına göre; yargı mer edilebileceği umulmaktadır. Yargılamaları hızlancileri, idari işlemleri yetki, şekil, sebep, konu ve dırma genel gerekçesıne dayandırılan değişiklik tamaksat unsurları yönünden denetleyebilecek, sade sarılarının bu düzenlemeleri, istenenin ve beklenece takdiri içeren noktaya karışmayacak demektir. nin aksine, özel kişilerin zararına olarak davalaOysa öngörülen değişiklikle, idarenin takdir yet rın uzamasına ve elde edecekleri olumlu karar ve kisi kalkanı arkasında, işlemin tuın unsurlarının hükümlerin de somut bir yarar ve etkili bir sonuç yargısal denetim dışında tutulmasına olanak ver vermemesine yol açacaktır. mek istenmektedir. İdarenin takdir yetkisi, Türk Bundan başka, çok sıkı kayıt ve koşullara bağhükümetinin de benimsediği, Avrupa Konseyi Balanmış bulunan yürütmeyi durdurma kararlan, kanlar Komitesi'nin 11 Mart 1980 tarihli ve R(80)2 İYUK değişiklik tasarısına adalet komisyonunca cknumaralı "idarenin takdir yetkilerınin lenen "gerekçesinde bu iki şartın (telafisi güç veya kullamlması" yönergc kararında açıkça ve kesinimkânsız zarar işlemin açıkça hukuka aykırılığOne likle belirtildiği vc Danıştay'ın öteden beri uygusuretle gerçekleşmiş olduğunun da açıkça gösterilladıgı bir takım genel hukuk kuralları ile sınırlı olup bunlara uyulup uyulmadığı noktasından yargısal denctimc tabi tutulmak gerekir. (1) Damştay IDDGK, 21 Ocak 1988, Hlvyılmaz, Danışıay Bu itibarla, lYUK'ya (m.2) eklenmesi önerilen söz konusu hüküm kanunlaşır ve açıklanan yolda (Arkası 17. Sayfada) Dergısi, Sayı: 7273 s 105106 "Kuvvet Yapısı?.." Kara Kuvvetleri Komutanı Doğan Güreş, "Savunma ve Havacılık" Dergioi'nin sorularını yanıtlarken Viyana'da sürege ' len AKKUM'dan (Avrupa KonvansıyonelKuvvet Muzakerelen) Türk Silahlı Kuvvetleri'nın de etkıleneceğini söylemiş. ANKA'nın verdiği habere göre Sayın Güreş demiş ki: "...Modernizasyon ihtiyaçlarını sürekli analiz etmekteyiz. (...) Bu ı na bağlı olarak 2000'li yıllarda Kara Kuvvetleri'nin hareket bölgeleri özellıklerine uygun olarak gerek taktik, gerekse teşkilat bakımından daha kuçük, fakat daha etkili bir kuvvet yapısına kavuşturulması temin ediiecekttr. (...) Halen devam eden AKKUM görüşmelerinde, her iki taraf arasında varılacak anlaşmayla öngörülecek kuvvet indirimlerınden Türk Kara Kuvvetleri de dolayısıyla etkilenecek ve gerekli indirimler yapılabilecektir." Sayın Güreş'ın açıklamasını okuyunca düşüncelerim geçmi . şe kaydı. 1960'larda bu konuya sıcak bir ilgı vardı. "Gerek taktik, gerekse teşkilat bakımından daha küçük, fakat daha etkili bir kuvvet yapısı" tanımlaması öteden beri askerı çevrelerde konuşulur; "silahlı kuvvetlerin modernızasyonu" sözü de eskiden beri geçerlidir; ama kâğıt üstunde kalır. 1964'te Türkıye, Yunanıstan'la savaşın eşiğine gelmışti. Kıbrıs'ta Rumlar, Türklerı kırıyorlardı; Ada'ya çıkarma söz konusuydu, ama nasıl? Ordumuzun tümünü NATO'ya vermiş; onun öte . sinde hiçbir şey duşunmemiştik Çıkarma harekâtına hem araç gereç hem kafa bakımından hazırlıklı değıldık. Unlü Johnson mektubu gözlerımızi açtı. Cumhuriyet o yıllarda "Millet Yapar" kampanyasını düzenledi, çıkarma gemıleri sağlandı; 1974'teki "Barış Harekâtı" bu uyanışla gerçekleşebilmiştir. Mılli savunma konuları da ancak 1964'ten sonra az çok tartışmaya açıldı. , .; Ve şu temel çizgiler ortaya çıktı: • 1) Türk ordusu sayıca büyüktür; (1960'larda yaklaşık 500, şimdi 800 bin) ama otuz yıldan beri değişmeyen bir nıteliğı var: Eskimış, aşılmış sılahlarla donatılmıştır; modern sılah, araç, gereçten yoksundur. '• 2) Savunma bütçesinın en buyük bölumü "cari masraflar"a gider; daha açık deyişle, askerı personelin yakacak, yiyecek, giyecek, onarım, aylık, yolluk gıbı harcamalarıyla savunma bütçesi tükenir Ordunun silah, araç, gereçte etkili donanımı ve "moder nizasyon"u da dışandan beklenir. 3) Dışandan gelecek destek, bütünüyle Vaşington'un kararla ' rına bağlıdır, ama Amerıka'nın da otuz yıldan beri devlet politika • sına dönuşmuş bir tutumu var: Türk ordusunu sılah, araç, gereç donatımında kısıtlı bırakmak; Yunanıstan'ı gözetmek; Ortadoğu^ da askerı bakımdan güçlü bir Türkıye'den çekinmek. '. 4) Türk Silahlı Kuvvetleri bu "sürekli politika"nın denetimi altın • da bulunduğundan hıçbır zaman bir NATO savaşının standartla ;• rına ulaşamamış; asker sayısı bakımımdan kalabalık olsa da si • lah, araç, gereç açısından eksık kalmıştır. * 1974 Kıbrıs çıkarmasının ardından ABD, Türkiye'ye silah am ' bargosu uygulayınca gözlerimiz bıraz daha açıldı; ulusal gücümüzle bir şeyler yapmak istedik; bu yolda olumlu adımlar atıldığını da görüyoruz. Ne var ki temel yapıda bir değişim yoktur. Şimdi AKKUM'dan gelecek etkiyle 2000 yılına doğru bir dö '. nüşümden söz açılıyor ki bu bizim dışımızda yaşanan büyük bir ' altüst oluşun kaçınılmaz sonucudur Peki, Türkiye her şeyi geriden mı ızleyecektir? Sayın Doğan Güreş'in yaklaşımı gerçekçidir; ülkemize asker sayısı bakımından daha küçük, silah donanımı açısından daha l etkili ve çevik bir "kuvvet yapısı" gereklidir; otuz yıldan beri yaşananlarla bu mantık güçleniyor. ; Birincil tehlike kavramının Kuzey'den Batı'ya kayması ve GüneyGüneydoğu sınırlarımızdaki olumsuz gelişmeler, savunma varsayımlarımızın yeniden tartışılmasını kaçınılmaz biçimde gündeme getirmiştir. Hem bu kez daha önyargısız, daha özgür ve daha bağımsız bir ortamda tartışma açılmalıdır. ikinci Dünya Savaşı'ndan bu yana Türkiye'de e/ksikliğı dUyu1'1' lan bir erdem var: Bağımsız düşünme yetenoKlerinden yoksu* ' nuz; düşüncelerımızın menzili bu yüzd«n hAn kı«sa «rimH» iraiı. yor. EVET/HAYIR OK'EffAKBAL 50. Yıla Doğru... "Umutlar umutlar Gökteki bulutlar. Şımdilik umutların üstüne ha bire kar yağıyor. Yunus Kazım Köni sizlere 'bir ütopinin kurbanları' diyor Ulus'ta, okudun mu? Yaman söz doğrusu. Bir taşla kaç kuş vuruyorl Hem kurban oluyorsunuz, hem boşuna... daha ne istersinız. Kar yağıyor, kar, kurbanların üstüne Karlı yollarına, karına, kafandaki tohumlara selam. Geçmiş gelecek günlere hasret. Gözlerinden..." Sabahattin Eyuboğlu'nun 10 Ocak 1950 günü Mehmet Başaran'a gönderdiği mektup... 1990 yılının 17 nisanı, köy enstitülerinin 50. kuruluş yılıdır. Önemli birgün... Sanırım halkımızın bilinçli kesimi bu yıldönümünü önemli toplantılarla anacak. Kutlayacak demek mi gerek diye düşündüm. Enstitü olayı çok kısa sürmüştü, ama az zamart İçinde yetiştirdıği inançlı kadrolar eğıtim dunyamıza yepyeni bir anlam katmayı başardı. Köni'nin dediği gibi 'kurban' oldular bir görüşe, bir düşünceye. Neydi o? Bütün Türkiye'yi bilinç ışığına kavuşturmak... Bir ütopi değildi sanıldığı gibil Gerçekçi, yurt ve insan sorununa deriniik getiren bir ıleri atılımdı. Sabahattin Eyuboğlu bu atılımın öncülerindendır. Hasan Âli Yücel, Ismail Hakkı Tonguç ve arkadaşları bu davaya gönül ve emek verdller Sabahattin Eyuboğlu da Talim Terbiye Kurulu üyesi ve öğretmen olarak bu atılıma katılmıştı. Bugün yazın dunyamızın önde gelen Makal, Baykurt, Apaydın, Başaran vb. değerlerin yetişmesinde, tanıtılmasında Eyuboğlu'nun payı büyüktür. "On yedi nisanda insan insanı sömüremez olur birden, özgürlük soyut bir ülkü, bir palavra olmaktan çıkıp büyük çoğunluğun yaşama, okuma hakkı; kömürü topraktan çıkaranların kömürle ısınma hakkı olur; eşitlik Sivas'ın Sivrıalan köyündeki Aşık Veysel'in belki çok akıllı kızıyla, istanbul'un Büyükadası'nda tüccar Veysel'in belki çok akılsız kızının aynı yükselme olanaklarını bulmaları anlamına gelir o gün Mevlana ile Yunus, Baki ile Karacaoğlan, Şeyh Galip'le Muhyi, Orhan Veli'yle Başaran kolkola girerler, köylü kentli bir uğurda savaşır on yedi nisanda. Bir yaman imece kurulur ki o gün Edirne'yle Erzurum el ele verir, horon, halay, bar, zeybek yeni Türkiye'nin ortak harman yerinde oynanır, yslnız o gün türkülerin her türlüsü hep birlikte ve alaturkaya düşmeden söylenir. Ruhi Su koro başı olmuş gibi." "Sabahattin Eyuboğlu ve Köy Enstitüleri". Mehmet Başaranın Cem Yayınları'nda çıkan bu yeni kitabında Eyuboğlu'nun Tonguç'a ve yakınlarına yazdığı mektuplar yer almış. Bılındiği gibi 1903'te doğmuştu Eyuboğlu. Yaşamı sanatla, kültürle dopdolu geçti, öğretmen, doçent, yazar, çevirmen... Köy Enstitüleri kurulunca bu davayı gönülden destekledi. Birkaç kez adalet önüne getirildi. Babeuf davası anımsanmalıdır. 12 Mart'ta ise bırkaç arkadaşı ve eşiyle tutuklandı, dört ay Maltepe Cezaevi'nde yattı. 13 Ocak 1973'te öldü. 12 Mart'ın kurbanlarından birıydı. Daha önce ağır bir kalp bunalması geçıren bir yaşlı insanın dört ay süren haksız mı haksız bir hapis yaşamına katlanamayacağı açıktır. Yaşamı boyunca köy enstitüleri olayını unutmadı. Hep bu eğitim yuvalarmdan yetişen öğrencilerinin yanında yer aldı. Dergilerınde yazdı, dostlukları sürdürdü. Bu kültür yuvalarını yıkanların adlarını iyilikle anan var mı? O adları bilen var mı? Oysa Tonguç'lar, Yücel'ler, Eyuboğlu'lar capcanlı yaşıyorlar. "Yıkıcılar silindi gitti. Kimisi seçim nutukları atmaya gıderken devrilen araçta boynu altında kalarak, kımisı yaptıklarının utancını geride kalanlara kar a bir leke gibi bırakarak öldüler. Eyuboğlu gibi davaya kafalarını, yüreklerinı katanlar, dağ başlarındaki meşeler gibi dimdik kalacak her zaman" diyor Başaran. (Arkası P. Sayfada) TURKBANK tan 500.000 TL'dan 10.000.000 TL'ya kadar İhtiyaçlarınız için Türkbanktan "ÖZEL KREDİ".. Türkbank, beyaz eşyadan mobilyaya, bisikletten otomobile,videodan halıya evinizin bütün ihtiyaçlarını "Toplu Para" ile alabilmeniz için 500.000 TL'dan 10.000.000 TL'ya kadar "ÖZEL KREDİ' veriyor.. "İkinci Adresiniz" bir Türkbank şubesine uğrayın, "ÖZEL KREDİ "den yararlanın... NARKOTEK ANESTKZİ CİHAZLARI ı/Lütj'en Adres Değişikliğifnizi Not Ediniz! TEKSERVÎS LİMİTEDŞİRKETİ Ebuz/.iya Tevfik Sokak 12/2 Çankaya 06680 ANKARA Tel: 140 70 91140 70 92 Fax: 140 70 90Tlx:46345 tsvs P.K.43 Çankaya 06552 ANKARA DUZELTME YILDIZ ÜNİVERSİIESİ REKIÖRLÜGÜ'nün 30 Ocak 1990 tarihindc gazetemizde (s. 15) yayımlanan "üğreıim Elemanı" alınacaktır başlıklı ilanında Ken Bilimleri Enstitüsu'nde öğrelim görevlisi sayısı ile aruşiırma görevlisi sayısı kanşım^iır. Uoğrusu aşağıdaki gibidir. Düzeltir, özur dilerı/. Yard. Doçcni Uovent Rckıörluge baglı bırimlcr: hen Bılımlcri Enslıtüsü öğr. Gör. Arş. Oör. 7 Uzman TÜRKBANK "İkinci Adresiniz " TÜRK TİCARET BANKASI SÜRÜCÜ LISKUR Sürücü belgesi bizden alınır. KURSU Sigorta'ya yaptırmış olduğum 10.12.1989 tarihli 103.834 vc 103.835 nolu poliçelerim kaybolmu^lur. OSMAN KÜÇÜKALl Kadıköy: 336 02 79 Erenköy:359 30 68 Maltepe: 352 24 21 Hüviyet cüzdanımı ve sigorta kartımı kaybettim. Hükümsüzdür. TANJU CEMAL BALU OTOMOBİL İTHALATÇILARI DERNEĞİ 2. ISTANBUL ENTERNASYONAL OTOMOBIL FUARI ,„ !'«' '* ALFA ROMEO, ARO, AUDI, BMW, CITROEN, DACIA, HONDA, JEEP, LADA, MAZDA, PEUGEOT, OPEL, OITCIT, SHBARLI SKODA, VOLKSVVAGEN Tüm bu teknoloji harikası 1990 moclel otomobiller, 2. Istanbul Enternasyonal Otoınobil Fuarı'nda. En yeni modelleri, üstün teknolojileri ile Akaryakıt Istasyon Donanımları ve Servis Ekipmanları, 2. tstanbul Enternasyonal ütomobil Fuarı'nda. En son yenilikleri ile zengin aksesuarlar ve oto kozmetikleri, 2. İstanbul Enternasyonel Otomobil Fuarı'nda... Tam 9 gün bizinıle olacaklar... Gelin tanışın. 3 11 ŞUBAT 1990 T E P E B A Ş I « I S T A N B U L "ANADOLU" • YIL TÜYfcP İSTANBUL SERGİ SARAYI T A N I T I M A.S Ziyaret Saatleri: 11.0020.00
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle