20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/16 26 ARALIK 1990 SOVYET GÜZELİNDEN SEVGİLERLE — Sovyetler BirB- ği güzeU Mari» Keja, Londra'daki Dubai Oteli'nde tanışüğı ve kaynaşıığı kraliyet askerlerine iyi Noeller dileyerek moral verdi. (Fotograf: Reuter). Bursa Lösemili Elifeyardım BURSA (Cumhuriyet Büro- su) — Tedavisinin tamamlan- ması için 35 müycm liraya gerek- sinim duyulan lösemili Elif Eke (2) isimli çocuk için ailesi tara- fından yardım kampanyası baş- latıldı. Uludağ Üniversitesi, Tıp Fakültesi'nde tanı konan ve te- davi için Londra Royal Free Hastanesi'ne gönderilen ALL türü lösemili çocuk için ailesinin bugüne kadar 150 müyon lira harcadığı bildirildi. Kahraman Eke, EliFe yardım etmek iste- yen yardımseverlerin Vakıflar Bankası, Bursa Merkez Şubesi'- nde açılan 00-31998-8 nolu he- saba para gönderebileceklerini bildirdi. KRALİÇENİN PROGRAMI — Kraliçe Elizabeth ve Sir Da- vid Attenborough, krallçenin Noel mesajı ve programı için bir araya geldiklerinde neşeli dakikalar geçirdiler. (Reuter) Yietnamlılar kendilerini yakıyor PARİS (UBA) — Amerika Birleşik Devletleri'yle yıllarca süren silahlı mücadeleden son- ra başlayan iç çekişme ve kom- şularıyla savaş nedeniyle ciddi sıkıntılar yaşayan Vietnam'dan kaçanlar, umduklannı bulama- dıklan için intihara yöneldi. Hong Kong'da göçmen kam- pında yaşayan Vietnamlılardan bir gnıp Avrupa ülkelerine göç için yaptıkları başvunınun red- dedüdiğini öğrendikten sonra kendilerini yako. Arkadaşlan ve görevliler tarafmdan hastaneye kaldırılan Vietnamlı göçmenle- rin sağhk durumu hakkında ay- nntüı bilgi verilmezken yeni in- üharlar olmasın diye göçmen kampında bazı önlemler alındı. PAKİSTAN'DA CEZA — Karaci'de Bajbakan N»waz Şe- rif'e karşı gösteri yaparken yakalanan Nadeem adh Pakistaııh, halk önünde 5 sopa cezasına çarptırüdı. Nadeem göriildüğü gibi cezasını çekti. (Fotoğraf: AP) HABERLERİN DEVAMI Bağdaftan Notlar... (2) (Baştarafi 1. Sayfada) Ust düzeyde bir devlet memurunun, bir genel müdürün maaşı, 180-200 Irak Dinarı. Beş yıllık bir mühendis, bir doktor, 160 di- nar maaş altyor. 1 Dinar'ın resmi kuru, 3.22 Dolar. Kara- borsada ise geçen hafta sonu 1 dolar 5.5 di- nardı. 15-16 misti bir fark var. Ve piyasada 80 kiloluk bir çuval un, 215 dinara satılıyor. Yani bir genel müdürün ma- aşı, bir çuval una yetişmiyor. O yüzden serbest piyasada, çarşı pazar- daki mal bolluğu çok şey ifade etmiyor; zira fiyatlar el yakıyor. Ancak dört aydır uygulanmakta olan am- bargonun, gündelik gereksinmeler açısından yaşamı henüz etkilediği söylenemez. Temel gıda maddeleri devlet tarafmdan karneye bağlanmtş bulunuyor. Bugün için işleyiş düz- gün, bir sıkıntı yok. İran'la sekiz yıl süren savaş koşullarında zaten yokluklarla hep iç içe yaşamış sokak- taki adam. Her istediğini her zaman bulma- ya alışkın değil. O yüzden, dört aylık ambargonun, özellik- le gündelik yaşantı bakımından etkili olabil- mesi ya da can acıtabilmesi için daha zama- na gerek olduğu görülüyor. Geçen ağustos ayında Bağdat'ta bir ara- ya gelen OECD ülkelerinin ticaret müşavir- leri, Irak'ın şeker stoğunu 18 günlük, un sto- ğunu 36 günlük hesaplarhışlar. Bu öngörü- lerin çıkmadığını belirten bir diplomatik kay- nak, ekonomik ambargonun günlük yaşamı felç etmeye başlaması için daha bir yıl geç- mesi gerektiğinı söyledi. Bununla birlikte, ekonominin henüz göz- le görülmese de ambargo yüzünden darbe yernekte olduğu bir gerçek. Örneğin Bağdat yakınlarındaki bir lastik fabrikası üretimini durdurmuş. Ama bunun etkisini gündelik ya- şamda göstermesi için önce oto lastiklerinin kabaklaşması ve arabaların evin önünde yat- ması gerekiyor. Onun için Bağdat'ta edlndiğimiz izlenimi şöyle özetleyebiliriz: Ambargoyla Saddam'ı yola getirmek zaman alacaktır. Bugünden yarına sonuç almak, düş kurmakla eş anlam taşır. • O zaman savaş mı? Askeri çözüm mü? Hayır. Savaşa karşı çıkanlardan biri de ABD baş- kanlarından Jimmy Carter'ın Ulusal Güven- lik Danışmanı Zbignievv Brzezinski. Amerikan dış politikasını oluşturan, biçim- lendiren çevrelerde etkinliğini bugün de sür- düren Brzezinski, askeri çözümü "saçmahk" olarak niteliyor. Ambargonun zaman içinde sonuç vereceğini savunuyor. "Gerçek fela- ketin savaş olacağı"na işaret ederek, "Oluk gibi para ve kanın akacağı savaş gerçekten çok pahalrya patlayacak" diyor. Dışişleri ba- kanlarından Dr. Kissinger'ın çatışmanın sı- nırlı kalacağı yolundaki görüşüne alaycı bi- çimde karşı çıkıyor ve ekliyor: "Bubana, Vi- etnam savaşının nasıl sona erdiril&bileceği konusunda Kissinger'in eski göriJşlerini anım- satma/rta..." Brzezinski, Bush yönetiminde etkisi büyük olan Kissinger'ı şöyle suçluyor: "Sorunu çözmek gibi bir niyeti yok K/ss/nger'- ın. Onun istediği Irak'ı yok etmek: Kuveyt yal- nızca bir maz&ret..." Brzezinski'ye göre am- bargo, Irak ekonomisîne büyük darbe indi- riyor, bir yıl kadar sabredilirse tüm ekonomi durabilecek. Bir yandan ambargoyu sürdü- rürken, öte yandan diyalog kapısının açılma- sında da bir sakınca görmüyor Brzezinski. Askeri bir çatışmanın, ABD'ye karşı "çok uzun süreti bir düşmanlığa" yol açacağına ve VVashingtpn'a dost yönetimleri yıkacağına inanıyor; İran'ın ve Suriye'nin böylece güç- leneceğini, bölgenin daha da istikrarsızlaşa- cağını söylüyor Brzezinski, (The Wall Stre- et Journal, 17.12.1990, 2. sayia). Arthur Schlesinger Jr. bir tarihçi ve yazar. New York Üniversitesi'nde öğretim üyesi. Başkan Kennedy'ye de danışmanlık yapmış. The New York Times gazetesinde 17 aralıkta çıkan makalesinde şu satırlar ilginç: "ABD'nin Saddam politikasını şöyle bir ammsaytn: iran'a karşı saldırdığtnda onu des- tekledik; iranlılan gazla öldürdüğünde, Kürt- leri katiettiğinde, karşıtlannı yok ettiğinde ka- yıtsız kaldık; milyaharca dolara varan tanm- sal krediler açtık; Kuveyt'e karşı saldınnca- ya dek, Irak'a ekonomik yaptınmlar uygulan- masına karşı çıktık. Bir yıl Saddam bizim dos- tumuzdu, öbür yıl Hitler oldu. Bir yıl, Suriye'- nin Hafız Esad'ı teröristler kralıydı, öbür yıl dostumuz oldu. Buna da pişman olacağız. Düne, önceki güne, daha önceki güne ka- dar Ortadoğu konusunda bu kadar çoV hata yaptığımıza göre, nasıl olabiliyor da bugün doğru yolda olduğumuza inanabiliyoruz? Na- sı/ oluyor da on binlerce Amerikalıyı ölüme gönderebilecek kadar haklı olduğumuza ina- nabiliyoruz?" • Kraldan çok kralcılar, şapkayı önierine ko- yup serinkanlı düşünsünler. Savaşa gerek kalmadan da Saddam yola getirilebtlir; getiritmelıdir de. Biraz sabır, sağduyu ve akıl... BAŞKENT'TEN AHMET TAN Israil alarmda (Baştarafi 1. Sayfada) Körfez'de savaşın çok yakın ol- duğunu söyledi. Şamir, tsrail or- dusunun en üst düzeyde alarma geçirildi&ni belirtti. AFP'ye bil- gi veren ısrail askeri yetkilileri de urdün sınınndaki birliklerin takviye edildiğini, hava ve kara kuvvetlerinin de her an savaşa- cak şekilde hazır olduklannı bil- dirdiler. tsrail Başbakanı Şamir, Sad- dam Hüseyin'in önceki günkü gözdağını ciddiye aldıklannı, Irak'ın Tel Aviv'e saldırması du- rumunda, çok sert karşılık veri- leceğini söylemişti. Ankara Büromuzun haberine göre Irak Devlet Başkanı Sad- dam Hüseyin'in, Körfez savaşı- nın çıkması durumunda ilk he- defin tsrail olacağı şeklindeki açıklaması Ankara'da "tehlike- li bir blöf olarak nitelendiril- di. Kuveyı'ten çekilmeme konu- sunda ısrarh davranan Bağdat'ın bu son çıkışıyla aleyhinde olu- şan uluslararası koalisyonu böl- meyi amaçladığı savunuldu. Türkiye'de bir yandan çevik kuvvet Ue ilgili tartışmalar öte yandan da SHP Genel Başkanı Erdal İnönü'nün Bağdat'ta yap- tığı ziyaret ve Cumhurbaşkanı Özal'ın buna ilişkin tepkisinin yankıları sürerken, Dışişleri Ba- kanhğYnda Körfez'deki son ge- lişmeler konusunda yapüan de- ğerlendirmeler özetle şöyle: 1- Krize yönelik olarak aralık ortalanna kadar süren diploma- tik çabalar sahneyi yeniden sa- vaş seçeneğine bıraktı. Irak Dı- şişleri Bakanı Tank Aziz'in ABD Başkanı Bush'la görüşme- sine yönelik girişimlerden sonuç alınamaması barışçı çözüm umutlannı suya düşürdü. 2- Saddam Hüseyin, umutla- nnı Amerikan kamuoyunun sa- vaş aleyhtarlığma bağladı, Ame- rikan televizyonlarını bu çerçe- vede kullandı. Saddam bunu, yakın geçmişe kadar da bir öl- çüde başardı. Kongre'de hassas sorularm gündeme gelmesini dolaylı biçimde sağladı. Ancak son kamuoyu yoklamaları Baş- kan Bush'a desteğin yeniden art- tığını gösteriyor. 3- Savaş opsiyonunun yeniden ön plana gelmesi Irak'a içinde bulunduğu zor durumu anım- sattı. Bu nedenle Saddam Hü- seyin son günlerde, 'savaş çıkar- sa kimyasal silah kullanacağım" ve "tlk hedeıim Tel Aviv olacak" şeklindeki açıklamala- nnı arttırdı. tsrail'i krize çekmek suretiy- le özellikle Arap dünyasını böl- meyi umuyor. Israil Başbakanı tzak Şamir'in sert tepkisi ise ts- rail'e yönelttiği tehditin tehlike- li bir blöf olduğunu gösteriyor. Kendini düşman çemberi Ue çev- rili hisseden lsrail'in herhangi bir tehdide beklenmedik bir ya- nıt verebileceğini gecmiş dene- yimler gösteriyor. 4- Batı dünyasında destekle- nen tsrail ile Araplar arasında yeni bir savaş tohumunun ekil- mesi Türkiye^yi de güç durum- da bırakacaktır. Bu durumda geleneksel "mesafe" politikası- na dayanacak olan Ankara'dan daha kararlı tutumlar alması için başta Washington'dan gele- cek baskılar artacaktır. Bu bas- kılara bir ölçüde yanıt verilme- si durumunda da hassas Türk- Arap ilişkileri zedelenme tehli- kesi ile karşı karşıya kalacaktır. Irak, ABD, Birleşmiş Millet- ler, SSCB, İngiltere ve Avustur- ya büyükelçilerini "görüşmeler- de bulunmak nzere" geri çağır- dı. Irak Dışişleri Bakanlığı'nın üst düzeydeki yetkililerinin, özellikle ABD ve Birleşmiş Mil- letler nezdindeki Iraklı büyükel- çilerle bir dizi daıuşma istişare- leri yaptıklan bildirildi. Yetkili bir kaynak, bu görüşmelerin Körfez'deki durumu derinleme- sine incelemek ve uluslararası alandaki gelişmeler ışığında Irak'ın tutumunu yeniden göz- den geçirmek amacıyla yapıldı- ğını belirtti. Ürdün'ün El Şaab Gazetesi, Bağdat'ın Güvenlik Konseyi üyesi 15 ülkedeki büyükelçileriy- le 1991'de konseye girecek Ekva- tor, Avusturya, Belçika, Zim- babwe ve Hindistan'daki büyü- kelçilerini damşma için geri ça- ğırdığını duyurmuştu. Gazete, yüksek düzeydeki Arap diplo- matik kaynağına dayanarak, Irak'ın, Güvenlik Konseyi'nin Filistin sorununu çözme karar- lılığını açıklayan bir karar tasa- nsım kabul etmesi karşılığında, Kuveyt'ten ödün vermeyi önere- ceğini yazmıştı. öte yandan Katar'ın başken- ti Doha'da dün sona eren Kör- fez tşbirliği Konseyi (KtK) top- lantısında, Irak'a Kuveyt'ten çe- kilmesi yönünde bir çağrı yapıl- dı. KtK sonuç bildirgesinde, Irak'ın Kuveyt'ten çekilmemesi durumunda savaşın kaçınümaz olduğuna ilişkin bir madde de yer aldı. Ajanslar, ortak sonuç bildirgesine karşın, KİK üyesi Arap ülkeleri arasındaki görüş farkhlıklanrun giderilemediğini bildirdiler. ABD hazır mı? Suudi Arabistan'daki ABD üst düzey subaylannın, birlikle- rinin şubat sonuna kadar Irak- la savaşa hazır olamayacağmı düşündükleri bildirildi. ABC televizyonunda önceki akşam, New York Times gaze- tesinde ise dün yer alan haber- lere göre bir süre önce Körfez bölgesindeki ABD birliklerjni ziyaret eden Savunma Bakanı Dick Cbeney ve Genelkurmay Başkanı Colin Powell, önceki gün ABD Başkanı George Bush'la bir görüşme yaptılar. Cheney ve Powell, görüşmede Bush'a, bölgedeki üst düzey su- bayların, birliklerinin şubatın sonuna kadar savaşa hazır ola- mayacaklarını düşündüklerini aktardılar. BM toplanabilir 1 (Baştarafi 1. Sayfada) Kimilerine göre ise "Borç bi- ni aşınca baklava börek yeraek gerekir"di. ANAP'lılar, Cumhurbaşka- nı'ndan en kenar 0in mOletveki- line dek, tam kadro gelmiş, bak- lava börek yiyorlardı. Mohale- fet ise "gölgesi" ile katılıyordu. SHP'den oe genel başkan vardı ne de gnıp yöneticileri. Partiyi "Gölge Maliye Bakanı" Kamer Genç temsil ediyordu. Kamer Genç, diş tedavisi yap- Urdığından baklava börege pek uzanamadı. Soaradan yemek için bazı ön araşürmalar ya- pıyordu. Bir ara Semra Özal'la konn- şan Başbakan Akbulut'un yanı- na yanaştı. Dedi ki "Sayin Başbakan, ben de borsada kıymetli kagıtlarla oynamak istiyorum. Ama hiçbir fikrim yok. Bana yardım eder misiniz?" Akbulut, "Nasü?" der gibi Kamer Genç'in yiizüne baktt. Genç, Semra Hanım'ı işaret ederek "Bana Hanımefendi'yi tanıştırsanız" dedi. Genç, Meclis'io gergin otu- nımlanndaki gibi elektrik yttk- lü idi. Akbulut, 'ia havJe" diye- rek arkasını dönöp yurüdii... Hodri Elbistan Cumhurbaşkanı ilk kez bak- layı ağıından çıkardı. "Taraflı" olduğunu söylemekle kalmayıp "Beni ANAP'a taraf olmaya siz ittiniz" diye de ANAP'ldığının altını çizdi. SHP'U Turan Beya- zıt •'itirafı" alan muhalefet po- litikacısı olarak övgüye deferdi. Ama ne yank ki kokteyldeki ko- nnşmalar tutanaklara gecmiyor- du. Özal'ın ANAP'lılığı gazete- cilerin sagdan soldan sandviç gi- bi uzatılan teyptere geçtiği Ue kaldı... Özal neşeliydi. Turan Beyazıt'ın, Kamer Genç'in tutumlan bile neşesini kaçırmadı. Hatta onlarla iddia- laşarak neşesine neşe katmaya bile çalıştı. Turan Bevazıt, bir ara Semra Hanım'a döndu, "Aday olmalısınız" dedi. Turgut Özal, "hane reisi" sı- fatıyla Beyazıt'ın lafına karşılık verdi: — Sen kendine bak. Bir Ma- raş'tan aday oldun, bir İz- mir'den... Beyazıt, "Ben ber yerden seçüirim" dedi. Turgut Özal ttsteledi: "Elbistan'dan ol.." Özal, "Elbistan'ın il olacağınm" mesajuu mı veriyor- du, yoksa "Oradan ol da kıçüs- tii otur" mu demeye geti- riyordu? SHP'li Beyazıt, oy vermediği Cumhurbaşkanı'na yanıt ver- meyi nezaketsizlik saydığından mı nedir, sustu. Özal'a nedense ANAP'lı mil- letvekillerinden çok, muhalefet politikacılan ilgi gösterdi. Eski SHP'li, HEPin Adana Milletvekili Cüneyt Canver de Özal ile "sohbet frekansı" tut- turdu. Özal'a çok iltifatkâr dav- randı. Özal da ona. Canver'in Cumhurbaşkanı'na gösterdiği içtenlik ve göze çarpar saygı, herhalde, SHP'ye muhalefe- tindendi. Eski SHP'li yeni bağımsu İl- bami Binici de Özal Ue diyalog kuranlardandı. Binici, bir ara Özal'a "Kontrgerilla konusunda genel görişme açılması gerektigini" söyledi. Cumhurbaşkanı, "Açılacak" dedi, "Başbakan bu konuda açıklama yaptı." Öyle anlaşdıyor ki Özal'ın gözü başkanhk sisteminde idi; ama yeri geldikçe, parlamenter sisteme de kuvvetler ayrılığı U- kesine de saygıda kusur et- miyordu. Anarşizmden düzene kurulu Fransa Savunma Bakanı Je- an Pierre Chevenement, Irak'a karşı askeri seçeneğe başvurul- madan önce "BM Güvenlik Konseyi'nin tekrar toplana- cağını" düşündüğünu kaydetti. Suudi Arabistan gezisini ta- mamlayıp ülkesine dönen Che- venement, Fransız 5. kanal te- levizyonunun kendisiyle yaptı- ğı görüşmede, 15 ocaktan önce Güvenlik Konseyi'nin tekrar toplanması gerekip gerekmedi- ği sorusu üzerine "sanırun olay- lar Güvenlik Konseyi'ni toplan- maya zorlayacakbr" dedi. Canver, SHP'de iken kendisi- ni "anarşist ruhlu-Pink Floyd meşrepliyim" diye tanımlıyordu. Ama HEP e geçince "kurulu diizenden yana" akıllı uslu bir politikacı olmuş. Bunda Genelkurmay Başkanı Orgeneral Doğan Güreş'in bem- şerisi olmanın bir payı var mı? Orgeneral Güreş, bu soruya siyasal olduğu için yanıt venne- yecekti. Ama Cüneyt Canver'in hemşerisi olduğunu, Adana- nın Döşeme mahallesinde do- ğup büyüdüğünü söyledi. Güreş Paşa, Adana'da çocukluğunun geçtigi yerleri hâlâ özledigini, bir türlii fırsat bulup zi>nret edeme- diğini anlattı. Paşa, önümüzdeki günlerde tncirlik l'ssü'nu ziya- ret ettiginde, Adana'nın Doşeme mahallesine gitme olanagını da herhalde bulacaktı. Canver, bu konuda bir şey söylemedi. Ama Paşa yanından aynlınca Canver, yanındaki gazetecilere, Senato'daki komisyon toplantı- lannda Amerikah politikacüa- nn Genelkurmay Başkanlannı nasıl sorguladıklarını anlattı. Sonra da ekledi, "Biz kornu- tanlara saati bile soramayız." Kamer Genç uzaktaydı. Duy- sa, "Kardeşim" diyecekti, "Bi- raz önce yanındaydı, hem saati sorabilirdin, hem de takvimi... Sen sormazsan, ben sormazsam, nasıl çıkar bu karanhklar aydın- hğa?" Bütçe kokteyli, bütçedeki dengesizlikle uyumlu olsun di- ye otmalı, ev sahibi Başbakan Ue Maliye ve GUmrük Bakanı gel- meden başladı. Onlar gittikten sonra da devam etti. Bunda, bükümetin bu butçe- de yenik düşmesinin bir payı var mı? Bütçenin arkasındaki ekono- mi kurmayı biirokratlara göre var. Çönkii bu bütçe Cumhuriyet tarihinin en büyük açıklı ve en yüksek oranlı borç bütçesi olma "özelligi"nin dışında, bir başka nitelik daha taşıyor. Özal, Özal'a karşı! Bütçe tarihinde belki de ilk kez, bütçede kısıntı>ı, tasarruîu hükümet değil, Meclis, yani ANAP istedi. Aslında bunu is- teyen Meclis de değildi. Özal. sonbahar başında bütçe sipari- şini verirken "100 trilyonu aşmayın" demişti. Ancak, Büt- çe Komisyonu, başında kardeş Özal olduğu halde bu taiimatı dinlemedi. Ödenekler arttınldı. 109 trilyona kadar çıkanldı. Sonra da biraz düşürüldü. Da- ha sonra Yüksek Planlama Ku- nılu'nda yalnızca Güneş Taner- in muhalefeti ile 104 trilyon 780 milyar lira olarak bağlandı. Ama, Özal bastuth. Ve sonba- hardaki talimatını yttzde l'lik bir ödün ile, 101.2 trilyon ola- rak gerçekleştirdi. Ağabey Özal'ın dediği olmuştu. Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı olduğu halde kardeş Özal'uı "bütçe kudamaa"na ka- ülmayışı, "kardeş kavgası" yü- zünden mi idi? Yoksa, 20.7 trilyonu borç fa- izlerine aynlan 17J trilyon lira açıklı bütçeden baklava börek yemeği içine sindiremediğinden mi? Bütçe kutlamasından elde kürdan aynlanlann kafahtn, bu iki soru ile meşguldü... Batıb diplomatlann Isıııet Paşa Aııkarada ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) — Türkiye'nin ikinci Cumhurbaşkanı tsmet İnönü, ölümünun 17. yılında Anıtka- bir'deki mezan başında devlet töreniyle amldı. İnönü'nün Pembe Köşk'ün karşısına diki- len heykeli de Anakent Beledi- ye Başkanı Murat Karayalçın tarafmdan açıldı. İsmet İnönü için tzmir'de doğduğu evde, Malatya'da ve Adana'da da anma törenleri ya- pıldı. İstanbul SHP örgütünde- ki kadınlar da tnönü'nün Maç- ka'daki büstüne çiçekler koydu- Anıtkabir'deki törene Cum- hurbaşkanı Turgut Özal adına Cumhurbaşkanhğj Genel Sekre- teri Kemal Yamak, TBMM Baş- kanvekili Aytekin Kotü, SHP Genel Başkanı Erdal İnönü, Devlet Bakanı Mehmet Yazar, SHP Genel Sekreteri Hikmet Çetin ve Genel Sekreter Yar- dımcısı Ertuğral Günay, SHP TBMM Grup Başkanvekilleri Onur Kumbaracıbaşı ve Hasan Fehmi Güneş, eski SHP Genel Sekreteri Deniz Baykal, MYK üyesi Türkân Akyol, Ankara Valisi Saffet Ankan Bedük, Anakent Belediye Başkanı Mu- rat Karayalçın katıldı. Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Kemal Yamak ve be- raberindekiler, önce Atatürk'ün mozolesine çelenk koyup saygı duruşunda bulundular. Daha sonra tsmet tnönü'nün kabrine gelen grup, kabre Cumhurbaş- kanlığı çelengini koyarak tnönü için saygı duruşunda bulundu. Kabirdeki törene, İnönü'nün çocukları Ömer tnönü, Özden Toker ve torunları ile diğer ya- kınları da katıldılar. Cumhurbaşkanı Turgut Ozal, TBMM Başkanı Kaya Erdem, Başbakan Yddınm Akbulut, 17. olum yıldonümü dolayısıyla ts- met İnönü için birer mesaj ya- yımladılar. DYP Genel Başka- nı Soleyman Demirel de İnönü'- nün eşi Mevhibe İnönü'ye bir telgraf gönderdi. İnönü'nün Ankara'daki ilk heykeli dün Karayalçın tarafın- dan açıldı. Anakent Belediye- si'nce yaptınlan İnönü Parkı'- na dikilen bronz heykel, 5 met- re yüksekliğinde ve 3 ton ağırlı- ğında. Cumhurbaşkanhğı'ndan tem- silcinin bulunmadığı açıhş töre- ninde bir konuşma yapan tnö- nü Vakfı Başkan Yardımcısı Özden Toker, sanatçı Mine Su- nar tarafmdan yapılan heykelin, halkın katkısıyla gerçekleştiğini vurguladı. Toker, heykelin di- kilmesinin 1982 yıünda karar- laştınldıgını belirterek "Bu sıra- da, Londra'da yaşayan ulusla- rarası üne sahip sanatçı Mine Sunar'ın bir İsmet İnönü heyke- li üzerinde çahştığı haberi geldi. Gidip görüştük, eseri biz ve da- nışmanlanmız uygun buldular" dedi. Anakent Belediye Başkanı Karayalçın ve Çankaya Beledi- ye Başkanı Doğan Taşdelen de birer konuşma yaptıktan sonra heykelin açıUşı Karayalcın tara- fmdan yapıldı. Açüışın ardın- dan SHP Genel Başkanı Erdal İnönü, özden Toker, SHP Grup Başkanvekili Hasan Feh- mi Güneş, eski Dışişleri Bakan- larından İhsan Sabri Çağlayan- gil ve eski Dışişleri Bakanı Me- sut Yılmaz, tsmet İnönü'nün çahşma arkadaşlan ve vatan- daşlar, heykelin kaidesine çıka- rak fotoğraf çektirdiler. Öte yandan, Izmir Büyükşe- hir Belediyesi tarafmdan düzen- lenen ve Izmir Gazeteciler Ce- miyeti Başkanı İsmail Sivri'nin yönettği "İsmet İnönü'nün Si- yaset Anlayışı" konulu panele, gazetemiz yazarlanndan tlhan Selçuk, Uğur Mumcu ile Oktay Ekşi ve Hikmet Bilâ konuşma- a olarak katıldılar. İlhan Selçuk konuşmasında, tsmet tnönü'- nün savaşçı kişiliğinin yani sıra 2. Dünya Savaşı'ndaki banşçı tutumundan ötürü de tarihe ge- çen bir değer olduğunu belirtti. Selçuk, daha sonra şöyle dedi: "İsmet Paşa asker kökenli ama sivil. Bir de tersine bakın, hiç hayatında savaşa girmemiş, savaşın ne olduğunu bilme>en, sivil kökenden gelmiş birisi de 'Savaş, savaş, savaş...' diye ol- dugu yerde tepiniyor. Acaba hangisi daha sivil, daha uygar? tnönü ile Özal arasındaki bir farkı düşündüğümüz zaman Türkiye'nin nereden gelip nere- ye gittiğini, hangi yükseklikler- den gelip, hangi derinliklere, uçurumlara gittiğini insan çok iyi anlıyor. Mevhibe Hanım'la Semra Hanım'ı da duşündüğü- nüzde de insanlann yaşama ba- kışındaki alçakgönüllülük, sa- delik, yaşama biçimi ve çağdaş insanın bu yaşama biçimi dev- let hayatında bir örnek olarak eşleriyle bniikte topluma sunul- malıdır." Uğur Mumcu ise konuşma- sında tsmet tnönü'nün savaş alamndaki başansını diploma- si alanında da sürdürdüğünü ifade ederek, banşçı ve dengeli tutumuyla tkinci Dünya Sava- şı'nda savaş koşullarından sıy- nldığını anlattı. Mumcu, tek parti dönemine karşın, tsmet inönü'nün tek başına kararlar almadığından söz ederek, "Ül- kenin aydınlan Çankaya'da tar- Oşıyorlar. Bugünkü gibi Çanka- ya'ya İbrahim Taüıses'ler değil, Hasan Ali Yücel'ler gidiyor. İs- met İnönü'nün büyüklügü De- mokrat Parti döneminde de ka- nıtlanmıştır. Eski Başbakan ve Cumhurbaşkanı çok partili ya- şama da destek oluyor. O döne- min muhalefet lideri olarak da her türlü hukuk dışı baskıyla karşılaşıyor" dedi. Mumcu, Türkiye'nin gelmiş geçmiş en büyük devrimcilerinin "Kuvayı Milliyeciler" olduğunu söyledi. Basın Konseyi Başkanı yazar Oktay Ekşi de İsmet İnönü'nün Türkiye'yi çok partili yaşama geçirdiğini belirterek, "açık ya- şam ilkesini" benimsediğini an- lattı. (Baştarafi 1. Sayjada) Erol Ağagil de katıldı. Yaklaşık 1.5 saat süren görüşmeden ön- ce Akbulut ve inönü bu tür gö- rüşmelerin demokrasilerde önemli olduğunu vurguladılar. Görüşme talebinin SHP Genel Başkanı Erdal tnönü'den geldi- ği, Başbakan Akbulut'un da bu teklifi "memnuniyeUe" kabul ettigi belirtildi. Görüşmeden sonra SHP Ge- nel Başkam Erdal tnönü şu açıklamayı yaptı: "Çok yarariı bir gezi yapbm. Bu gezideki izlenimlerini Başba- kan*a anlattun. Konuşmaları- mız hakkında bilgi verdim. Kar- şımızdaki durum, bizi bir savaş olasıhğıyla karşı karşıya bırakı- yor. Biz uluslararası hukuk ih- lalinin ortadan kalkmasını isti- yoruz. Bütün dünyanın bu ko- nuda birleşmiş olması, sorunun banşçı jollardan çözümü konu- sunu güçlendiriyor. Başbakan'a Türkiye'nin savaşa girmesini önleyecek yaklaşımlar bekledi- ğimizi söyledim. tzlenimlerimin bunun mümkün olduğunu orta- ya çıkardığını anlattım." Dış politikamn yürütülmesin- de karşıhkh diyaloğun önemine değinen İnönü, "Eğer bir savaş olursa biz hiçbir şekilde yer al- mamalıyız. Başbakanla görüş- memizde Türkiye'ye saldın ol- mazsa hiçbir şekilde savaşa gi- rilmeyeceği izlenimini aldım. Ancak kendisine bunu Meclis'- te söylemesi gerektigini aktar- dım" dedi. tnönü, gazetecüerin "Akbu- lut geziyle ilgili bir serzenişte bu- hındu mu" şeklindeki sorusunu "geziyle ilgili serzeniş Cumhur- başkanı'ndan geldi. Sayın Özal, bunu yapıyor. Başbakan bulun- madı" diye yanıtladı. Başbakan Akbulut da Başba- kanlık binasından ayrılırken ga- zetecîlerin sorulanna verdiği ya- nıtta, "Yarariı bir görüşme ol- du. Görüş alışverişinde bulun- duk, memnun oldum" dedi. Akbulut, tnönü'nün savaşa karşı olduğu yolundaki fikrini Meclis'te söylemesi gerektiği açıklamasına "Ben savaşa kar- şı olduğumuzu her fırsatta, her yerde bütün dünyaya söylüyo- rum. Savaş olmadan bu mese- lenin çözümünü istiyoruz" kar- şıhğını verdi. Bu arada, SHP lideri, özal'- ın dün başında yer alan sözleri- ni eleştiren yazıh bir açıklama yaptı. İnönü açıklamasında şu görüşlere yer verdi: "Sayın Özal'ın başında ya- yımlanan demeci Türkiye'nin dış politikasını doğrudan dofru- ya kendisinin yönettiğini bir da- ha ortaya koyuyor. Bu totnm hem anayasaya hem ulusal çı- karlanmıza aykındır. Ben, Bir- leşmiş Milletler'in ortak gucünü knllanarak, Irak'ın Kuveyt'ten çekilmesini banş içinde görüş- meler yoluyla sağlamanın müm- kün olduğunu ama eğer bir sa- vaş çıkarsa, Türkiye'nin bu sa- vaşta yeri olmayacağını söylü- yorum. Sayın Ozal "savaştan başka care yoktur, biz de sava- şa katılmahyız" diyor. Mflkti- miz kimin haklı olduğnna, ki- min Türkiye'nin çıkariannı ko- ruduğuna karar verecektir. Sa- yın Özal'ın tutumu, vatandasla- nmızın hayatıyla kumar oyna- maktır. Mevki ve unvanı ne olursa olsun, hiçbir siyasetçinin böyle bir şey yapmaya hakkı yoktur." öte yandan SHP lideri tnö- nü, AA'ya yaptığı açıklamada da, Sosyalist Enternasyonal Or- tadoğu Işleri Sorumlusu Hans Wichsnevsky'ye Körfez gezisi ile ilgili telefonda bilgi aktardı- ğını belirtti. İnönü, bu konuda şunlan söyledi: "Hans Wichsnevsky Ortado- ğu'daki anlaşmazlıklann çözü- mü nde yardımcı olmaya cahşı- yor. Bu bölümde birçok ülkenin partilerinin temsilcileri var. Be- nim gezimden önce, VV'ich- snevsky de Irak'a gitmişti. Ken- disiyle son konuşmamda kö- tumser bir hava içindeydi. Sa- vaşa doğru gidildiğini söyledi. Kendisine, ABD Başkam'nuı önerdiği dışişleri bakanlannın görüşmesi sürecinin yeniden başlatüması gerektigini söyle- dim. Görüşme bir türlü yapüa- mıyor. Günün belirienmesi için Batdı diplomatlann yardınu olabilir diye düşünüyorum. Böyle bir izlenim aldım. VVkh- snevsky'e bunu söyledim. Ko- nuyla ilgilendi ve elinden geleni yapacağını söyledi." 97 bin işçi grev önlüğü (Baştarafi 1. Sayfada) Çok gülünç ve kabul edilme im- kânı olmayan bir teklif. Verdik- leri sosyal yardım zamları da çok gülünç." Özbek, işveren ile herhangi bir görüşme yapmayacağmı, bu- gün Türk Metal üyesi MESS iş- çilerinin gTeve başlayacaklannı açıkladı. Türk Metal Sendikası, 195 MESS işyerinde grev kararı al- mıştı. 195 işyerinden 22'sinde grev oylaması istendi. Grev oy- laması yapılan 3 işyerinde işçi- ler grev istemediler. Bu durum- da Türk Metal Sendikası, grev oylaması yapılarak işçinin gre- ve evet dediği 19 işyerinde yeni- den uygulama tarihi belirleye- cek. Diğer 173 işyerinde ise 80 bine yakın işçi bu sabahtan iti- baren greve başlayacak. Özdemir-İş de grev başlattı Hak-İş'e bağlı Özdemir-tş Sendikası da MESS'e bağlı 12 iş- yerinde 7 bin 500 işçi ile dün sa- bah grev başlattı. özdemir-tş Sendikası Başkanı Mehmet Aras, ilk grevi Kocaeü'de kuru- N.A. serbest (Baştarafi I. Sayfada) 15'e yakın avukat savundu. N.A. sorgusunda şunlan söy- ledi. "Benim adım N ve A harf- lerinden ibaret değil. Başında adımın ve soyadımın baş harf- leriyle ve gözüm bantlı olarak yayınlar yapıldı. Benim sakla- nacak bir şeyim yok, utanılacak bir şey yapmadım. Yüreği yurt ve insan sevgisiyle dolu ilerici, devrimci biri olarak savaşa tep- kimi göstermek istedim. Muh- bir ve savaş yanlısı müdür tara- fmdan işkencecilere teslim edil- dim. Şubede işkencelerden geçi- rttdik. Yargılanmak üzere, ada- let dağıttığı söylenen DGM'ye getirildiğimizde sizlerin gözü önünde polis ve jandarmalarca dövüldük." Diğer sanıklar da örgüt üye- liği ve örgütsel faaliyette bulun- makla ilgili suçlamaları redde- derek işkence gördüklerini, hak- lu Çelik Halat ile Gebze'de ku- rulu Feniş'te başlattı. Çelik Halat ve Tel Sanayii'nde çalısan 450 işçinin başlattığı gre- ve Özdemir-tş Sendikası Genel Başkanı Mehmet Aras ile birlik- te bağımsız Otomobil-tş Genel Başkanı Celal Özdoğan, ve ba- ğımsız Çelik-tş Genel Başkanı Metin Türker de katıldı. Destek vermek için gelen Rabak Fabri- kası ile Türk Kablo Fabrikası iş- çileriyle birlikte Çelik Halat Fabrikası önünde toplanan işci- ler grevi toplu alkışlarla karşıla- dılar. Otomobil-İş Bağımsız Otomobil-tş ve Çelik-tş yöneticileri MESS yö- neticileri ile son olarak dün ts- tanbul'da bir araya geldiler. Otomobil-îş Genel Merkezi'nde yapılan görüşmelerde uyuşmaz- hk giderilemeyince Otomobil-lş ve Çelik-lş, grevleri başlatma karan aldılar. Otomobil-tş Ge- nel Başkanı Celal özdo|an MESS'ın isteği üzerine Otomobil-lş, Çelik tş ve özdemir-tş ile MESS arasında cumartesi günü yeniden görüş- melerin başlayacağını bildirdi. lannda hiçbir delil bulunmadı- ğım bildirdiler. N.A., Bünyamin Yücel, Ca- nan Uçar ve Saliha Nilüfer Gen, savaşa hayır demenin suç olma- dığını söyleyerek tahliyelerini is- tediler. Avukatlar da sanıklar hakkında hiçbir suçlayıcı dehlin bulunmadığını bildirerek tahli- ye talebinde bulundular. Savcı Çayhan Ülgen, Canan Uçar Ue S. NUüfer Gen'in tah- liyesi N.A. ile Bünyamin Yü- cel'in tutukluluklanmn devamı yönünde görüş bildirdi. Mahkeme heyeti, delil duru- muna, dosya içeriğine göre ve sanıkların ikâmetleri belli oldu- ğundan tümunün tahliyesine ka- rar verdi. İzleyiciler kararı alkışlarla karşılarken, sanık yakınlannın sarmaş dolaş olarak sevinç gös- terileri yaptıklan görüldü.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle