04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 ARALfK 1990 DIŞ HABERLER CUMHURİYET/3 Walesa önde gidiyor • VARŞOVA (AA) — Polonya'da cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turuna ilişkin olarak yapılan kamuoyu yoklamalan, Lech Walesa'nın, rakibi Stansislav, lyminski karşısında ezici bir çoğunlukla önde olduğunu gösteriyor. Seçimin birinci turunun yapıldığı pazar gUnünden sonra yayımlanan ilk karauoyu yoklaması sonuçlarına göre Walesa'ya destek yüzde 58'e ulaşırken Tyminski yüzde 30'da kalıyor. Seçmenlerin yüzde 12'si ise kararsızlığını koruyor. Polonya televizyonu tarafından yapılan kamuoyu yoklaması, pazartesi- perşembe günleri arasında toplam 1000 kişinin yanıtları alınarak gerçekleştirildi. Başbakan Tadeusz Mazowiecki'nin elendiği ilk turda Walesa yüzde 40, Tyminski ise yüzde 23.1 oranında oy almıştı. 2. tur 9 arahkta yapılacak. Honecker'e tutuklama • BERLİN (AA) — Eski D. Almanya Devlet Başkanı ve KP lideri Eric Honecker hakkında dün tutuklama müzekkeresi çıkanldı. Berlin Adalet Bakanhğı sözcüsü, Honecker'in, iki Almanya birleşmeden önce Berlin Duvarı'nı aşarak Doğu'dan Batı'ya kaçmak isteyenlerin öldürülmesini emretmekle itham edildiğini bildirdi. tddianamede, Honecker'in, "taammüden işlenen birçok cinayete katıldığından" söz ediliyor. Honecker hakkındaki , tutuklama emrinin, Honecker'in Berlin yakınlannda kaldığı Sovyet Askeri Hastanesi yetkililerine iletildiği, ancak Sovyetlef in Honecker'i Alman adaletine henüz teslim etmedikleri kaydedildi. Tiirkiye'ye Tornado jetleri • BONN (AA) — Almanya'nın, Körfez krizi nedeniyle Türkiye'ye Tornado uçakları göndermek istediği bildirildi. RTL Televizyonu'nda Almanya Savunma Bakanhğı yetkililerine dayanılarak önceki gece verilen habere göre istemesi halinde Türkiye'ye Tornado savaş uçakları gönderilecek. A>Tintılı bilgi verilmeyen haberde, uçakların gönderilmesinin, NATO'nun iznine bağlı olacağı ve bu girişimin, "Körfez bölgesindeki olası gelişmeler" nedeniyle düşünüldüğü kaydedildi. Çad: Isyancılar Ilerliyor ,;jİPARİS (AA) — Çad'da, ' >itç hafta önce başlayan çatışmalar sürüyor. Fransa Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamaya göre hükümeti devirmeyi amaçlayan isyancılar ileriliyor. Doğu bölgesinin en büyük yerleşim birimi olan Abeche'yi ele geçirerek çatışmalann başlamasından bu yana en büyük kazanımlannı elde ettiler. Açıklamada, isyancı grupların şehre girişi sırasında hükümet birliklerinin 100 km uzaklıktaki Oum Hadjere çekildikleri belirtildi. Abeche'de bulunan 500 Fransız askerinin de gelişmelere müdahale etmedikleri kaydedildi. Fransa Dışişleri Bakanhğı, isyancı grupların Libya tarafından desteklendiği görüşünü yineledi. İsrail Bekaa'ya saldırdı • ŞTAURA (AA) — tsrail savaş uçakları, Lübnan'da Suriye'nin kontrolünde bulunan Bekaa Vadisi'ndeki Filistin mevzüerini bombaladı. lsrail savaş uçaklanmn bölgeyi TSİ 12.00'de bombaladığı ve çevreye geniş bir duman bulutunun yayıldığı kaydediliyor. Saldında can kaybı olup olmadığı henüz bilinmiyor. Batı'da 46 milyon, Doğu'da 12 milyon seçmen, bugün sandık başına gidiyor Birleşik Almanyada ilk seçim Seçimlerde başlıca konular, birlik ve ekonomi. Batı'dakiler Bugünkü seçimlerde iki anaparti, Muhafazakâr Hıristiyan birleşmenin pahahya patlayacağından, faturarun vergilere Demokratlar ile Sosyal Demokratlar karşı karşıya. yansıyacağından, konut sıkıntısmdan ve işsizlikten Mücadele iki partinin başbakan adaylarımn kişiliğinde korkuyorlar. somutlaşıyor. PİLEK ZAPTÇIOĞLU BERLİN — Almanya, birleş- mesinden iki ay sonra yeni mec- lisi ve başbakanı seçiyor. Batı' da 46, Doğu'da 12 milyon seç- men, Avrupa ve dünya sahnesin- de yadsınmayacak bir güç oluş- turan Almanya'yı önümüzdeki dört yılda kimin yöneteceğine karar verecek. Genel seçimden kimin muzaf- fer çıkacağı yalnız Birleşik AJ- manya'nın 78 milyonluk nüfusu- nu değil, dünya ve özellikle Av- rupa devletlerini de yakından il- gilendiriyor. Doğu Avrupa'da, Sovyetler Birliği'nde büyük çal- kantılarm bektendiği lOÇClarda, Alman gemisinin kaptan köş- künde kimin oturacağı kuşku- suz çok önemli. Uzun zamandır soğuk seyre- den Türk-Alman ilişkilerinin ya- kın geleceği de kısmen yarınkı seçimin sonucuna bağh. Dümen bir dört yıl daha Başbakan Kohl'ün elinde kalırsa, Türki- ye'nin de AT kapısında bekleme- de kalacağına kesin gözle bak- mak gerekiyor. öte yandan Bonn'da iktidarın Sosyal De- mokrat Parti'ye geçmesinin bu gerçeği değiştirip değiştirmeye- ceği de tartışıhyor. Siyasi göz- lemcilerin değerlendirmesine gö- re bu sorunun yanıtı: Hayır. Başbakan Kohl favori Bugünku seçimlerde iki ana parti Muhafazakâr Hıristiyan Demokratlar (CDU/CSU) ve Sosyal Demokratlar karşı karşı- ya. Mücadele iki partinin başba- kan adaylarımn kişiliğinde so- mutlaşıyor: Bunlardan biri sekiz yıldır dümeni elinde tutan mu- hafazakâr Başbakan Helmut Kohl; diğeri SPD'nin umudu, yeni Başbakan Adayı Oskar La- fontaine. Almanlann birlik yüında Hel- mut Kohl "Birleşmenin mima- n"; "Alman ulusunu birleştiren Başbakan" olarak popülaritesi- nin zirvesinde. 1982'de başba- kanhğa geldiğinde alay konusu edilen, sayısız fıkraya malzeme olan Helmut Kohl bugün artık ismini tarihe yazdırdı. Başbaka- nın siyasi hayatında kırdığı ce- vizler artık unutuldu. Kohl, Almanya'yı ziyaret eden zamanının ABD Başkanı Ro- nald Reagan'ı SS subaylanmn mezarı başına götürmüş, Ame- rikan halkının büyük protesto- larına yol açmıştı. Seçime katılan beş büyükparti•ırfetiyaa Deıa*fcrat Birlik (CDll): Almanya'daki en güçlü muhafazakâr parti konumundaki CDU, bu seçimlerde de birinciliğe aday. Hıristiyan Demokratiartn Genel Başkanı Dr. Helmut Kohl, -"Ataanya'yı birieştiren Şansölye" olarak tarih kitaplarına geçmeyi başardı. Kohl başbakanlıgını dön yıl daha uzatmayı umuyor. CDU secimlere Bavyera'daki "Hıristiyan Sosyal Birilk" partisiyle ittifak içindç katıiıyor. İttifak içinde iki parti Almanya'da "Birlik Partileri" olarak aruhyor. Hıristiyan Sosyal Birlik (€SU): Hıristiyan Demokratlardan daha sağ tezler savunan CSU, Bavyera eyaletinde yöneıimi elinde tutuyor. 1988'de Alinan politikasının önemli adamlarından Fraaz-Josef Strauss'un ölümünden sonra parti başkanlığım Dr. Theo Weigel yürütüyor. Secimlere daima CDU ile ittifak içinde giren CSU'nun Genel Başkanı Weifd, Kohl kabioesinde Maliye Bakanı. Sesyal Desrokrat Parti (8PB): Sosyal Demokratlar 1990 genel seçinüerincje Başbakan Kohl'ün karşısına aday olarak Oskar Lafontaine'i çıkardıiar. Federal bir yapıya sahip olan Almanya'da Lafontaine, Saarland Eyakti Başbakanı görevini yürütüyor. SPD'nin Genel Başkanı Dr. Hans- Jochcn Vogel. SPD duayeni, eski başbakan VViUy Brandt ise partinin onur başkanı. SPD bu seçimde muhafazakâr liberal koalisyona karşı iktidar mücadelesi veriyor. Hitr Demkrat Parti (FDP): Kısaca "Libendkr" olarak da anılan parti, Alman seçirnlerinde hiçbir zaman tek başına iktidar oiacak kadar oy toplayamıyor, ama birinci gelen partiyle koalisyona girerek iktidara ortak oluyor. Genel Başkanı Otto Graf Lambsdorff liderliğindeki FDP, eskiden SPD ile şimdiyse muhafazakârlarla koalisyon içinde. Partinin en populer ismi, Dışişîeri Bakanı Hans-Dietrich Genscher Yeşiller: On yıllık geçnüştyle "yeni" bir parti olan Yeşillerin amacı, Sosyal Demokrat Parti'yle koalisyona girerek iktidan paylaşmak. Alman birlığine başta muhalefet eden YeşiUer, siyasi platformda prestij kaybettiler. Klasik partiler gibi bir genel başkana sahip olmayan Yeşilier beş kişüik bir "Yönetim Kurulu" tarafından temsil ediliyor. SPD'yle koalisyon içinde iktidan paylaşma deneyimleri var. Kohl, birkaç yıl önce SSCB Genel Sekreteri (şimdiki başka- nı) Mihail Gorbaçov'u Hitler'- in Propaganda Bakanı Goeb- bels'e benzetme cesaretini gös- termişti. tki ülke arasında büyük soğukluk yaratan pot, Kohl'ün Gorbacov'dan özür dilemesi so- nucu gideTİlebümişti. Başbakan Kohl Israil'i ziyare- tinde, Kudüs'teki "Yahudi Soy- kınm Miizesi"ni gezerken "Suç- lu olamayacak kadar geç diınya- ya gddim" deme "hassasiyetini" gösteriyor. Israilli evsahipleri sessizce başlannı öne eği- yorlardı. O günler geride kaldı. Başba- kan Kohl bugün Almanya'da halkın büyük çoğunluğunun gözünde yetkin bir devlet ada- mı. Özellikle Doğu Almanlar kendilerine birleşmeyi, Deutsche Markı, Batı düzenini getiren Kohl'e büyük sempati gösteri- yorlar. Bu sempati Doğu Al- manya'da birleşmeden önce, 18 Mart 1990'da yapılan genel se- çimlerde oya dönuştü. Muhafa- zakârlara yüzde 48'i aşkın oy ve- ren Doğu Alman seçmeni terci- hini Kohl'den yana yaptı. Birlik ve ekonomi Alman seçmeni sosyal konu- larda, emeklilik, işsizlik, konut sorunu, sağlık gibi sorunlarda daha çok Sosyal Demokratlara güvenirken ülke ekonomisinin gidişatını muhafazakâr bir baş- bakana tesurn etmek istiyor. Al- man bir meslektaşın deyişiyle "Alman seçmeni, ekonomi ko- nosunda sosyal demokratlara güvenmiyor." Ve 1990 Alman seçimlerinde başlıca konular birlik ve ekono- mi. Batı'dakiler birleşmenin pa- hahya patlayacağından, fatura- mn vergilere yansıyacağından, zamlardan, konut sıkıntısmdan, işsizlikten korkuyorlar. Doğu Almanlar ise ellerindekini kay- betmekten, işsizlikten, "ikinci sı- nıf vatandaş" oimaktan. Kohl iki tarafı da yatıştınyor. Batıdaki seçmene "Birleşmenin faturasuu size çıkartmayaca- gım" derken Doğu'dakilere "Durumunuzu en kısa zaman- da duzelteceğim" diyor. "Alman ekonomisinin gidişi hic bugun- kii kadar parlak olmamıştı" di- yen Kohl'e rakamlar hak veriyor. Almanya'yı birleştiren Kohl, Amerikalılara Körfez operasyo- nu için destek verirken bugün SoNyetler Birliği'ni açlıktan ku- tarmaya hazırlanıyor. Muhafa- zakârlar bütün bunları Alman- ya'nın finanse edebilecek du- rumda olduğunu vergilerin an- tırılmayacağını söylüyorlar. Seçmen işte bu iyimser tablo, bu temel vaatler ve Alman bir- liğine teşekkür olarak Kohl'ü yüzde 45 gibi yüksek bir oranla ödüllendirecek. Son kamuoyu yoklamalan, Başbakan Kohl'ün 4 yıl daha iktidarda kalacağını gösteriyor. Muhafazakâr milh'yetçi, dur- muş oturmuş Helmut Kohl'ü Sosyal Demokratlar atılgan, en- ternasyonalist, genç bir adayla yerinden oynatmaya çalıştı. 47 yasındaki Oskar Lafontaine'e birleşmeden önce büyük şans ta- nınıyordu. Bonn'da iktidar SPD'ye çok yakın gözüküyordu. Oskar Lafontaine seçim kam- panyasına hazırlanırken elinde net bir tasanm vardı. Sanayi toplumunun çevre bilinciyle dö- nüştürülmesi; çalışma saatlerı- nin azaltılması; boş zamanın an- lamlı değerlendirilmesi; nükleer enerjiye son; otopark yerine kreş... Lafontaine kitaplar yazı- yor: Kohl gibi "işbitirici" değil "dttşttnce adanu" olduğunu gös- teriyordu. Lafontaine kendi partisini bi- le karşısına oiacak konulara gir-, mekten çekinmiyor; "düriist- lüğü" ile övünuyor ye kavgadan kaçmıyordu. Birkaç yıldır üzerinde durduğu konu "sanayi toplumunun geleceği" idi. "Çalışma kavramının yeni- den tanımlanması gerektigini" söyleyen Lafontaine, "Ev işiyle dışarıda görülen iş aynı değere sahip olmalı" diyordu. Lafontaine, demokrasinin "sendika egemenligi anlamına gelmediğini" ^öyleyecek kadar da cüretkârdı. Kohl "birleşme mali yük getirmeyecek" derken Lafonta- ine, "vergilerin arttırılması gerektiğini" söyleyerek Batı Al- manya'da seçmeni karşısına al- dı. Kimine göre bu "dürüsüük- tü", kimine göre Lafontaine kendi kalesine gol atıyordu. Do- ğu Almanya'da ise halkı, "Du- rumunuz kötUleşecek, ama bu- nu siz istediniz" diyerek soğuk duştan geçirdi. Lafontaine şöy- le diyordu: "Bana neden bayrak- lann, marşlann karşısında coş- kuya kapılmıyorsun diye soru- yorlar. Bu semboller geçmişte insanlara çok acı çektirdi. Ben şapkamı insantığın, insanlann karşısında çıkanyonım." Laf- ontaine, "milli devlet anlayışı- nın eskidigini" söylüyor. Üçün- cü Dünya'yla dayanışmadan, en- ternasyonalizm ruhurdan, dün- ya çapında dayanışmadan söz ediyordu. Kamuoyu yoklamalarına gö- re Hür Demokrat Parti FDP'yi yüzde 10 civannda bir oy oranı bekliyor. Bu, liberaUerin muha- fazakâr partilerle koalisyon şan- sını ayakta tutan bir rakam. Ya- şiller yüzde 5 barajını aşacak ve oylanru hafif arttıracak gözükü- yorlar. Eğer Yeşilier yüzde 9 ci- vannda oy toplar; Sosyal De- mokratlar ise birinci olmayı ba- şanrlarsa Almanya'da teorik olarak bir "SPD-Yeşil" koalisyo- nu kurulma olasılığı var. Ama bütün işaretler, sandıktan Kohl- ün çıkacağını gösteriyor. POR TRE HELMUT KOHL Birliğin mimarıHelmut Kohl, 1930 yılında Batı Almanya'nın Ludwigshafen kentinde doğdu. 1973'te Hıristiyan Demokrat Parti Başkanı, 1982'de ise Almanya Federal Cumhuriyeti Şansölyesi oldu. Kohl muhafazakâr Katolik bir ailede yetişti. İkinci Dünya Savaşı yıllannda askeri eğitim gördü, ama cepheye yollanmadan savaş bitti. Kohl'ün politikaya ilgisi gençlik yıllannda başladı. 1947'de, 17 yaşındayken Hıristiyan Demokratlar'ın (CDU) gençlik örgütüne yazıldı. Tarih, hukuk ve siyasal bilimler Öğrenimi gördükten sonra 1958'te Heidelberg Üniversitesi'nde doktorasını tamamladı. On yıl süreyle Alman Kimya Sanayicileri Birliği'nin danışmanhğını yaptı. 1959'da Renanya-Pfalz Eyaleti Meclisi'ne, 1969'da eyalet başbakanhğına seçildi. Yetkin bir yönetici olarak ön plana çıktı. 1973 yılında Hıristiyan Demokratlar'ın genel başkan koltuğuna yerleşen Helmut Kohl, 1976 genel seçimlerinde CDU'nun başbakan adayı oldu. Seçimi kıl payı Sosyal Demokrat Parti aldı. Federal (Batı) Almanya'yı sekiz yıldır idare eden Başbakan Kohl, 1990 yılında Alman birliğinin mimarı oldu. özellikle Doğu Almanya'da büyük bir popülarite kazandı. 60 yasındaki Kohl, geçen yıla kadar basında ve halk arasında "lahana" anlamına gelen ismiyle, konuşma tarzıyla ve kırdığı potlarla alay konusu ediliyordu. Kohl'ün en büyük siyasi potu, SSCB Başkanı Mihail Gorbaçov'u Hitler'in Propaganda Bakanı Goebbels'e benzetmek olmuştu. Kohl bu benzetme için Gorbacov'dan özür diledi. Parti politikalarında ustahğı övülen Kohl'e "devlet adamı" sıfatını yakıştıramayan siyasal gözlemciler, geçen yıl bu bakışlannı değiştirdiler. Dışişleri Bakanı Genscher'in desteğiyle Alman birliğini gerçekleştien Kohl'ün izlediği uluslararası politika, ona ülkesinde ve dünyada büyük prestij kazandırdı. POR TRE OSKAR LAFONTAİNE îşçi çocuğu1943 yılında Batı Almanya'nın Saarjouis kentinde işçi çocuğu olarak dünyaya geldi. Babasını savaşta kaybetti. Ataları Fransa'dan göçmüş olan Lafontaine 9 yaşında bir Cizvit okuluna gönderildi. Katolik Cizvit rahiplerinin yatılı okulunda liseyi bitirene kadar kaldı. Liseden sonra fızik öğrenimi gördü. 1969'da Saarbrücken şehrinde belediyede çalışmaya başladı. 1966'da Sosyal Demokrat Parti'nin gençlik örgütüne girmişti. 1968'de SPD'nin Saarland Eyaleti Yönetim Kurulu'na seçildi. 1977'de Yönetim Kurulu Başkanı, 1985'te Saarland Eyaleti Başbakanı oldu. Oskar Lafontaine 1987 yılından beri Sosyal Demokrat Parti Başkan Yardımcılığı görevinde. SPD'nin yeni parti programını hazırlayan komisyona da başkanhk eden Lafontaine, iki Almanya'daki sosyal demokratların "Birleşme Kongresi"nde ezici bir çoğunlukla başbakan adayı seçildi. Boşanmış olan Lafontaine'in bir ofclu var. Bulgaristan'da ilkokullarda Türkçe eğitimi ocakta başhyor 4 Komşırda Türkçe eğitimi başhyor Bulgaristan'da ilkokullarda Türkçe eğitimi ocakta başhyor. Hak ve Özgürlükler Hareketi milletvekillerindenÜnalLütfiev, 15 aralıktan itibaren Türkçe gazete yayımlamaya başlayacaklannı açıkladı. Lütfiev, Bulgaristan Anayası'na göre ülkede yaşayan her azınhğm kendi anadilini öğrenme hakkı olduğunu, ancak bunun uzun yıllardır uygulanmadığım belirtti. LONDRA (AA) — Bulgaris- tan'da ocak ayından itibaren Türk asılh çocuklara ilkokullar- da Türkçe dersleri verilmeye başlanacak. Türk azınlığın haklarının sa- vunucusu "Hak ye Özgürlükler HareketTnin (HÖH) parlamen- todaki 23 milletvekilinden biri olan Tirgoviste (Eski Cuma) milletvekili Ünal Lütrıev AA'ya yaptığı açıklamada ocak ayın- dan itibaren ilkokullarda 1. sı- nıftan 4. sınıfa kadar haftada 4 saat Türkçe dersi verilmeye baş- lanacağım bildirdi. Kuzey Atlantik Asamblesi toplantısına gözlemci olarak ka- tılan Bulgar Parlamento heyeti ile birlikte Londra'da bulunan ve aynı zamanda HÖH Yürütme Kurulu üyesi ve parlamento grup sözcüsü olan Lütfiev, AA muhabirinin Bulgaristan'daki son duruma ilişkin sorulanru ce- vaplandırdı. Bulgaristan anayasasının 45. maddesi 7. bendine göre ülkede yaşayan her azınlığın kendi ana dilini öğrenme hakkına sahip ol- duğunu, ancak bu maddenin uzun yıllardır uygulanamadığı- nı belirten Lütfiev şöyle konuştu: "Şimdi bu madde işletilmeye başlanacak. Türkçe uzmanları ve profesörierden oluşan bir he- yet eylül ayından bu yana yeni Türkçe kitaplar hazırladı. Bu ki- taplar hazır ve eğitim bakanlı- ğının onayını aldıktan sonra ba- sılarak okullara gönderilecek. Ocak ayından itibaren Türkçe dersleri başlayacak." Renkli Türkçe gazete Ülkedeki Türk azınlığın hak- larını geri almak için mücadele verdiklerini ve yavaş da olsa ölümlü sonuçlar alındığını kay- deden Lütfiev, 15 aralıktan iti- baren Hak ve Özgürlükler Ha- reketi'nin kendi Türkçe gazete- sini yayımlamaya başlayacağını duyurdu. Lütfiev, 16 safya, renkli ve re- simli çıkacak haftalık gazetenin 150 bini Türkçe 50 bini de Bul- garca olmak üzere 200 bin tira- ja sahip olacağını kaydetti. Lütfiev, "Hak ve Özgürlükler Hareketi Gazetesi, 1984ten bu yana ülkede yayımlanacak ilk Türkçe gazete ve ülkenin kuru- luşundan bu yana ilk Türkçe muhalefet gazetesi oiacak. 1984'te Türkçe yavınına son ve- ren "Yeni Işık", Komünist Par- tisi çizgisinde bir gazeteydi ve Bulgarca ve Türkçe karışık ya>ımlanı\ordu" dedi. Lütfiev, kasım ayı ortalannda isimler yasasında yapılan deği- şikliklerle Türk asılh Bulgar va- tandaşlarının şimdi Türkçe ad alma ve Slav son eki "ev veya of'lan reddetme hakkına sahip olduklarını belirtti. Pan-Türkizme karşıyız Lütfiev, dini konulardaki gö- rüşlerini açıklarken de "Hak ve özgürlükler Hareketi ne etnik ne de dini esaslar üzerine kurul- muştur. Çok tabii ki ilk önce Türk ve Müslüman Bulgar va- tandaşlann haklannı savunuyo- ruz, çünkü en çok bunlann hak- ları çiğnenmiştir. Hareketimiz ister Türk, ister Bulgar ister Çin- gene olsun tüm Bulgaristan va- tandaşlarının haklannı savunmaktadır" şeklinde konuştu. Lütfiev, HÖH'nin parlamen- todaki 23 üyesi içinde 4'ünün Bulşar olduğuna da dikkat çek- ti. Ülkede Bulgarlar ve Türkler arasında yeniden anlaşma hava- sım sağlamlaştırmak, dostluk, kardeşlik ve güvenlik havası ya- ratmak istediklerini belirten Ünal Lütfiev, "Biz HÖH olarak bölücü değiliz, terorizme, Islam- cı köktendinciliğe, Pan- Türkizme karşıyız. Bunlar bizim tüzüğümüzde yazılı. Bu ilkelere hem teoride hem de pratikte uyuyoruz. HÖH'nin böylece Bulgaristan siyasetinde olumlu bir yeri olacağını düşünuyoruz" dedi. Serbest pazar ekonomisi Lütfiev, HÖH'nin ekonomi alanındaki politikasını anlatır- ken de de bir an önce serbest pa- zar ekonomisine geçilmesini is- tediklerini belirtti. Lütfiev şöy- le dedi: "Öncelikle özelleştinne prog- ramının gerçekleştirilmesini ve devlet tekeline son verilmesini zorunlu görüyonız. HÖH ola- rak bir an önce serbest pazar ekonomisine geçilmesini de isti- yoruz. Özelleştirme ve serbest pazar ekonomisine bir an önce geçiş, etnik sorunların çözümu- ne de yardımcı oiacak. Sosyal yapıda insanlar arasındaki iliş- kiler değişecek ve insanlann et- nik özeilikleri ikinci plana itile- cek. Beş milletin bir arada yaşa- dığı İsviçre'yi kendimize model görüyoruz." DUNTADA BUGUN ALİSİRMEIV Yazgısını Savaşa Bağlayan Adam Başkan Bush'un Saddam'a yaptığı sürpriz öneri, Körfez bunalımında kartları bir kez daha karıştırıverdi. Bush'un öne- risi yalnızca, iki ülkenin dışişleri bakanlannın karşılıklı ola- rak birbirlerine gönderilmesini değil, aynı zamanda ikili bir doruk toplantısını da içeriyor. Daha önce Saddam'ın bu yön- de istemlerde bulunduğu da düşünülünce Bush'un şimdiye dek geri çevirdiği bu çözüm şeklini kabul etmesinin, barış olasılığmı arttırdığı görülür. Bu sütunda çarşamba günü çıkan yazıda da belirtildiği gi- bi, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin son kararı, ba- rışçı çözüm girişimlerini arttırmış bulunuyor. Barışçı çözüm demek, Saddamlı bir çözüm demektir. Böyle bir çözüm ise politikasını Saddamsız çözüme bağ- lamış olup, öbür tüm olasılıkları saf dışı edenlerin iflası an- lamına gelir. Barışçı bir çözüm ile birlikte ofsayta düşecek olanların ba- şında ise Turgut Özal geliyor. Gerçekten Turgut Bey ilk gün- den başlayarak şahin politikası uygulamış, her şeyini Sad- dam'ı taşfiye edecek savaşa bağlamıştır. Sayın Özal savaş yanlısı tutumunu 'bir koy üç al' politika- sı olarak sunmaktadır. Ama gelişmeler bu politikanın tersi- ne sonuçlanmasına yol açabilir. Hiç kuşku yok ki ülkemiz çıkartarına aykırı olan bu durum, yaşamsal bir konuda bütün yetkinin, sorumsuz ve yazgısını savaşa bağlamış bir adamın iki dudağı arasına bırakılması- nın sonucudur. Parlamentonun ANAP çoğunluğu ile birlikte hükümet, ken- di anayasal yetkilerine sahip çıkacak yürekliliği göstereme- mişler ve tüm yetkilerini, sorumsuz Özal'ın sivil darbesi kar- şısında elden çıkarmışlardır. İlk sivil 'höt'te yetkilerin bu denli kolaylıkla elden çıkarıl- masının nedeni ise ANAP'ın artık hiç tabanı kalmamış olma- sıdır. Böyielikle Türkiye'de, sorumsuzluk-tabansızlık sarmalına dolanmış bir iktidar oluşmuş bulunmaktadır. Sorumsuzluk-tabansızlık sarmalı içindeki bu iktidarın ba- şında, her iki özelliği de siyasal kişiliğinde toplamış olan Özal bulunmaktadır. Turgut Bey aslında sorumsuzluğundan ne denli hoşnutsa, tabansızlığından da o denli kaygılıdır ve sa- vaşı tabansızlığını giderecek tek yol olarak görmektedir. İşte Özal'ın, yazgısını savaşa bağlamasımn ve Dışişleri, muhalefet ile kamuoyunun tüm uyarılarına karşın şahin po- litikası uygulamasının ana nedeni tabansızlığını giderme ça- basıdır. Gerçekte değil savaşın, kendisinin bunalımını bile kaldı- ramayan ekonominin, çatışmanın sıcağına dayanabilmesi hemen hemen olanaksızdır. Türkiye'nin uğrayacağı kayıp- lann tümüyle karşılanacağını, hatta Körfez çatışmasından kâr edeceğini düşünmek ise düş kurmaktan başka bir şey de- ğildir. Ama köşeye sıkışmış olan ve tabansızlığını gidermek uman bulunmayan, üstelik de sorumsuz bir kişinin böyle bir ku- man oynamasında şaşılacak bir yan yoktur. Eğer bu kumarı sonuna kadar sürdürüp, zarara uğramak istemiyorsak, yapılması gereken, parlamentonun bundan böyle kendi yetkilerine sahip çıkması, hükümetin ise yürüt- me gücünün kendinde olduğunu anımsaması ve deneyimli Dışişleri'nin uyarılarına kulak asılmasıdır. Ancak "tabansız ANAP çoğunluğu acaba bu kez bu yü- rekliliği gösterebilecek mi" sorusuna olumlu yanıt verebil- mek ise oldukça güçtür. Bu durumda, bir koy üç al' derken tersine dönüşen yan- lış tutumun sorumlusu kim olacaktır" sorusunun yanıtını bü- tün ANAP'lılar iyice düşünmelidirter. SAVUNMA SANAYH Washington'dan 'Kıbrıs' koşulu ABD, bundan böyle Türkiye ile girilecek ortak savunma sanayii teçhizatının üretiminde Eximbank kredisi kullanılması halinde üretilen silah ve teçhizatın Kıbrıs'ta konuşlandırılmaması koşulu getirdi. ABD, aynı koşulu Yunanistan için de getirdi. EVREN DEĞER ANKARA— ABD, Türkiye ile bundan sonra imzalanacak olan ortak savunma sanayii pro- jelerinde Eximbank kredisi kul- lanılması halinde, üretilecek si- lah ve teçhizatın Kıbrıs'ta ko- nuşlandırümaması koşulunu getirdi. ABD'nin aynı koşulu Yunanistan için de uygulama- ya koyduğu öğrenildi. İki ayda bir yayımlanan Sa- vunma ve Havacılık Dergisi'nin son sayısında ABD'nin Savun- ma Sanayii yatırımlarıyla ilgili değerlendirmeleri yer alıyor. Dergide Eximbank kredisinin bugüne kadar yalnızca sivil amaçlı projelerde kullamldığı, 1990 >ıhnda yapılan bir değişik- lik ile Eximbank'ın borç ve ga- ranti yetkisini askeri amaçlı projelerde de kullanabilmesinin sağlandığına dikkat çekildi, dergi de konu ile ilgili olarak şu görüşlere yer verildi: "Türkiye'de helikopter proje- sinde yarışan Sikorsky Airc- raft'a Eximbank 1,37 milyar dolarlık kredi sağladı. Exim- bank ekim ayı başlarında yap- tığı bir açıklama ile kesinleşen 1, 37 milyar dolarlık ihracat kredisi garantisinin yalnızca Si- korsky Aircraft kullanımı için sınırlanmadığını, bu husustan aynı şekilde zaten bir ABD fır- ması olan Bell Helicopter'in de fakat daha ilginci ABD kanun- ları gereğince ABD'de üretim hattı bulunan August Aerospa- ce ve Helicopter Corp. fîrma- larının da yararlanacağını be- lirtti. Yaklaşık 25 yıla yakın bir süredir Eximbank kredileri sa- dece sivil amaçlı projelere kul- landırılmaktaydı, ancak 1990 yılında yapılan bir değişiklik ile Eximbank'ın borç ve garanti yetkisini Türkiye ve Yunanis- tan'a yapılacak savunma teçhi- tazı ve hizmetlerinin ticari sa- tışı içinde kullanmasını olanak sağlandı. Buraya getirilen tek kısıtlayıcı nokta, bu mal ve hiz- metlerin Kuzey/Güney Kıbns için olmaması gereğiydi" E V E H C E A 1 C E c E BA B O D R E R E O T E A L R 6 8 L 1 S E M Â A N 6 6 6 0 - R u S L A N 1 1 6 t M O r c L Y 8 < D ' D R D A A O S 6 A A T E K R R 6 1 İMZA GÜNÜ ERDAL ÖZ 2 Arahk 1990 pazar günü (bugün) saat 16.00-18.00 arası Galleria Ataköy, Printemps Kitap reyonunda okuyucularıyla söyleşecek ve kitaplannı imzalayacaktır. EPSİLON YAYTNCILIK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle