Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURÎYET/10 PAZAR YAZILARI 2 ARALIK 1990
Roma'dan
Macera turizmiAvrupa'yı saran yeni "macera turizmi"
dalgası Italya'ya da ulaştı. Batılı turist
artık, güneş-kum-deniz gibi klasik tatil
mekânlan, yerine, "İpek Yolu-Kölelik
Yolu" gibi adlar altında Afrika ve
Asya'ya düzenlenen turları tercih
ediyor. Egzotik havalı filmler bu tür
turizme büyük destek sağlıyor.
Frida Kahlo'nun yaptıgı kendi portresi: "Maymunlar ve Frida'.
New York'tan
Ustü gerçek
altı kadınÜnlü sürrealist ressam Frida Kahlo'nun eserleri,
Nevv York'taki 'Meksika, 30 Yüzyılhk Görkem'
adlı sergide yer alıyor.
LEYLA TAVŞANOĞLU
NEW YORK— 'Meksika,
Otaz Yüzyükk G&rkem' adlı ser-
gi New York'taki Metropolitan
Sanat Muzesi'nde ekimde açıl-
mıştı. Tanıtıcı afışlerinden biri-
nin üzerinde kocaman bir Frida
Kahlo portresi vardı. Burnunun
üzerinde birleşen, cımbız değ-
memiş kalın kaşlan, hafif tüy-
lü üst dudağı, çocukluğundan
beri çektiği acılara karşın, canlı
pınl pınl, dimdik bir yüreklilikle
bakan kapkara gözlenyle Fnda
Kahlo...
Alman bir anne ve Meksikalı
bir babadan 1907 yılında doğan
aklında hiç resim yapmak yok-
ken genç kızlığında geçirdiği feci
bir kaza yüzünden tıp öğrenimi-
ni bırakıp ressamlığa yönelen ve
sonunda çağımızın en çok ilgi
toplayan sürrealist ressamlan
arasına giren Frida... Sürgün ya-
şanurun Meksika'daki bölümün-
de Sovyet devrimi liderlerinden
Troçki'nin "büyük aşkı" olan
Frida Kahlo... Sanatı kadar ki-
şiliğiyle de herkesin dikkatleri-
ni üzerine toplarruştı yaşamı bo-
yunca.
Sergide, Meksika sanatımn üç
bin yıllık zenginliği günümüze
kadar getiriliyordu. Son bölü-
münde Frida Kahlo'nun resim-
lerinin yanı sıra kocası, ünlü du-
var resmi ustası ve 20'li ve 30'lu
ydlarda Meksika Komünist Par-
tisi Genel Sekreteri olan Diego
Rivera'run, Orozco'nun, Sique-
iros'un yapıtları yer alıyordu.
Beni en çok ilgilendiren ise Fri-
da Kahlo'nun resimleriydi.
Frida Kahlo ve Diego Rivera
1
nın yapıtlanna ulaşmak için tam
18 ayrı salonda sergilenen Mek-
sika sanatı zenginlikleri ve gör-
kemini kalabalık bir grupla bir-
likte izledik.
Oklarla Yaralanmış Küçük
Geyik, Diego ve Frida, Frida'nın
kendi portresi, Frida'run May-
munlarla Portresi gibi çok ünlü
yapıtlarınm bulunduğu sekiz
tablosu yer alıyordu salonda.
Oklarla yaralanmış küçük geyik
tablosunda Frida Kahlo'nun ya-
samı boyunca yediği darbeler,
önce çocuk felci, daha sonra da
tutamak demirinin leğen kemi-
ğinden girip bel kemiğinden çık-
masıyla onu ömür boyu sakat
bırakan tramvay kazası; kaza
yüzünden tıp öğrenimini yanm
bırakarak ressamhğa yönelişinin
öyküsü anlatılıyordu sanki...
Diego ve Frida tablosunda ise
Diego kocaman bir adam. Fri-
da küçük bir genç kız olarak re-
simlenmişti. Frida burada Die-
go Rivera'nın yaşamındaki bü-
yük rolünü, onun kendisi için
vazgeçilmezliğini anlatmak iste-
mişti kuşkusuz...
Kendi portrelerinde Frida'nın,
yaşamla verdiği mücadeleye, sa-
katbğı nedeniyle geçirdiği acılan
göğüslemek, kendini avutmak
için seçtiği bir oyalanma biçimi
olan süse dUşkünlüğü hemen
göze çarpıyordu. Kendini hep
bol makyajh, saçları özenle to-
puz yapılmış, şık giysiler içinde
resimlemişti.
Bel kemiğinden sayısız ame-
liyat geçiren, ama 47 yıllık ya-
şâmrnm sonuna dek dolu dolu
yaşayan Frida Kahlo, ölümün-
den bir yıl önce yeni bir ameli-
yattan hemen sonra açılan resim
sergisine sedyede, ama her za-
manki özerüi giyimiyle katıhyor-
du. Frida 1954 yılında öldüğün-
de, yatağının üzerinde cansız ya-
tan vücudu yine pınltıh, renkli
giysiler içinde, saçlan yine özen-
le taralı, yüzü yine makyajlıydı.
NtLGÜN CERRAHOĞLU
ROMA — Zanzibar, Havana,
Klimanjaro, Rahajistan, Nepal,
Katmandu... Nedense hep büyü-
leyici adlar taşıyan bu büyüleyici
yerlerin dayanılmaz çağnsı Ital-
ya'da artık kitlelere ulaştı.
'80'li yıllann başında bu pa-
zarın çekiciliğini keşfeden Mal-
div, Seyşel Adalan, Santo Do-
mingo gibi o yıllara dek yalnız
Avrupa aristokrasisi ile artistle-
rin gittiği egzotik mekânlann al-
benisini kitlelere sunan "Nou-
velles Frontieros", 3.5 milyon
Türk Lirası'na her şey dahil 10
günlük Brezilya tatili sunuyor.
Daha parab ve sofistike müş-
terileri çeken "FJephant Toors"
(Fil Turlan) ise 15 milyon TL'ye
20 günde "İpek Yojn"nun heye-
canını yaşatıyor. Fil TAırları'mn
yalnız Üçüncü Dünya'dan olu-
şan kataloğunda bizim Doğu
Anadolu'da var. "Elephant To-
urs", kataloğun başında bu ge-
zilerin herkesin hara olmadığı-
ru, otellerin pis ve susuz; yolla-
nn zor ve hatta bazen tehlikeli
olabileceğini de vurguluyor.
Ama "yapılması gerekenleri"
yapmayı düstur edinen bir kesim
bu uyarılara hiç kulak asmıyor.
Içindeki Marco Polo'yu keş-
feden herkes, "Ttaz Yolu", "tpek
Yolo", "Baharat Yolu", "Kölelik
Yolu"; artık hangisi denk düşer-
se oraya yola koyuluyor.
Hele şimdi yeniyıla, gezegenin
en son sımrlannda girmeye ka-
rarlı görünen bu "tiiketim gez-
gincfleri", "Baharat Yolu" dolu
olduğu için kalroamışsa, 'Pata-
gonya lunı"nu da satın alıp Gü-
ney Kutbu'nun buzullanna doğ-
ru yola çıkabiliyorlar.
Gişe rekorları kıran egzotik
havalı filmler, en moda tatil ül-
kelerini belirlemekte büyük rol
oynuyor. "Out of Africa", "Sisle
Goriller" ve en son Bertolucci-
nin olay filmi "Çölde Bir Çay"-
ın ardından Afrika, favori isti-
kametler arasında başı çekiyor.
Kendilerini kendi videoların-
da bu fılmlerin başrol oyuncu-
su gibi görmek isteyenler Kenya,
gezileri sömürgeciliğin yeni bir
türiine dönüşüyor.
Yeni serüvencileri, yüksek or-
ta sınıftan üniversite diploraah,
otuzunu aşrtıış kimseler oluştu-
ruyor. Boşanmış ve bekâr ha-
nımlar bu kategori içinde önem-
li bir yer tutuyorlar. Değişik me-
kânlarda, değişik insanlarla ar-
kadaşlık kurnıak olasdığıru göz
önüne ahyorlar. Bunun için de
bir kamyon itmek ya da cadır-
larda yatmayı göze ahyorlar. lyi
bir teknik ekibin organizasyonu-
na dayanmak şartıyla, bir kaç
jip kiralayıp çölü geçiyorlar.
Bunlara "gelişmiş turistler" de-
niyor. Daha az "gelişmiş" olup
da hâlâ macera isteyenler, Raha-
jistan'da mihracelerin eski saray-
larını gezdikten sonra geceleri
Batı sermayesiyle kurulan lüks
otellerine dönüyorlar.
Körfez krki, en yaygm "egzo-
tik serüven"lerden biri olan Mı-
sır'da yatla Nil turu ve Yemen
seferlerine büyük darbe indirmiş
bulunuyor. Türkiye de krizden
en çok etkilenen ülkeler katego-
risine giriyor. Ama kimi de he-
yecam büsbütün arttırmak için
özellikle bu ülkelere gitmeyi
yeğhyor.
Her halükârda serüven tüke-
timinde ilkin, yaşayan ya da ko-
lay ve ucuza kaçanlara bu tip tu-
rizmde uzmanlaşan seyahat
acenteleri Fas ya da Cezayir çöl-
lerini tavsiye ediyor.
Londra, Paris, Kanarya Ada-
lan gibi çok kullanılmış; adı çok
aşınmış yerlerin biletleri bundan
böyle düş gücü ve cesareti az
olanlara satıhyor. Bu tip desti-
nasyonlar, arnk her şeyi görmüş
Batılı turistler için, yalnız hafta
sonu turları olarak Ügi görüyor.
Şehirde çogu restoran Hemingway'i paylaşamazken Plaza Mayor'da bir anti-bar bulunuyor. Üs-
tündeki ibare ise "Hemingway burada asla yemek yemedi!"
MadritTden
Hemingway piyasasıMadrid'deki çoğu kafe, bar ve restoranda Antonio ordonez» Yine de bei-
Ernest Hemingvvay'in gelip iki tek attıgı, ^tab^an^a^dahi^imSc
sabah kahvesini içtiği, duvarlara iliştirilmiş üzere değiş^kişîierie sohbet et-
küçük notlarla ya da bir resmiyle anımsatılıyor. mekten hoşiandığım ve çevresi-
ne aldırmadan yere düşen yiye-
SANSIN DURAK la yazann gözde sebzesinin kuş-
İngiltere'de işçi
sınıfı hâlâ var!
50 yıl önce Westminster Dükü'nün babası
tarafından 'işçi sınıfı otursun' diye
yaptırılan binalar dava konusu olunca,
Yüksek Mahkeme, 'Sözü edilen sınıf
bugün de vardır' şeklinde karar aldı.
EDİP EMtL ÖYMEN
LONDRA — Yüksek Mah-
keme, Ingiltere'de "hâlâ" işçi
sınıfı olduğuna karar verdi!
Yüksek Mahkeme bu tarihi ka-
ran, Ingiltere'nin en varlıklı ki-
şisi olan Westminster Dükü'nün
açtığı bir dava üzerine aldı.
Dük'ün dedelerinden kalan
arazi, şimdi Ingiltere'nin en pa-
halı gayri menkullerinin bulun-
duğu bir alan. Parlamentodan
bakanlıklara, Buckingham Sa-
rayı'ndan muzelere ve pek pa-
halı binalara kadar yüzlerce
gayri menkulün tapu gelirini
toplayan "VVestminster Diikii",
Ingiltere'nin en varlıklı kişisi.
Bu feodal geçmişe rağmen sos-
Ruan4a, Zaire ve Sahra'nja uç- yal vicdaru da çok kuvvetli. Kel-
suz, )?y.ç^kşız çpllerine hemep îe Vergisi'nî adaletsiz bulduğu
' • ' • • • • " için "ödetneyeceğini" açıklamış
ve icra mahkemesinden gelecek
celbi heyecanla beklediğini söy-
lemişti. Sosyal vicdanh Dük
hazretleri ile başında eski bir gü-
kapağı atıyorlar.
Eve döner dönmez heyecan
verici "Üçüncü Diinya" dene-
yimlerini eş dosta anlatmak için
yanıp tutuşan bu yeni serüven-
cilerin aslında Masai kabilesi ya
da Tuareglerle hiçbir kültürel
ahşverişi olmuyor. Masailer he-
nüz ttalya'da turizm yapama-
dıklarından, ltal>-anların Afrika
zellik kraliçesi bulunan, süper-
marketçi kocası "Sir" olunca,
kendi de "Lady"liğe terfi eden
su geçirmez bir Thatchercı olan
VVestminster Belediye Başkanı,
7 blok apartman yüzünden
mahkemelik oldular.
50 yıl önce Dük'ün babası ta-
rafından "işçi sınıfı otursun"
diye yaptırılan binalar, Beledi-
ye'ye 999 yılüğına kiralanmıştı.
Belediye ise şimdi üç kuruş ki-
ra ödeyen "işçi sınıfı
mensuplannı" buradan atarak
binaları elden geçirmeyi ve çok
pahalıya satmayı düşlüyordu.
Belediye Başkanı Lady Porter'e
göre "Artık işçi sınıfı kalma-
mıştı" çünkü. Iş, mahkemede
bitti.
Yüksek Mahkeme, 532 daire-
nin "işçi sınıfı otursun" diye ya-
pıldığını, ülkede halen işçi sını-
fı bulunduğunu "tespit etti".
Kararda şöyle deniyor: 'B.inalar
1937'de belediyeye kiralaıurken
şartaamede sözü edilen işçi sı-
nıfı bugün de vardır. Deyim ge-
çerlidir. Dilde yerieşmiştir ve
kavramı da mevcuttur." Gerçek
feodal bey ile sonradan ohna fe-
odal bayan arasındaki çekişme,
11 yıl süren Thatcher yöneti-
mindeki popüler kapitalist uy-
gulamalara rağmen işçi sımfımn
toplumda hâlâ var olduğunu
gösteriyor.
MADRİD — Yaşamının bü-
yük bir bölümünü Ispanya'da
geçirmiş, üstelik işi boğa güreş-
çisi olacak kadar ileriye götür-
müş Emest Hemingway "lspan-
va hayranı bir Amerikalı" ola-
rak kategorize edilmiş, tabulaş-
tınlmış, hatta biraz da ilahlaş-
tınlmış durumda.
Yirminci >'üzyılın ünlü yakın
savaş takipçisi dünyamn her ye-
rinde şiddetin izini sürerken iç
savaş, boynuz, kılıç ve kan onu
her defasında Ispanya'ya çekti.
Her ne kadar artık lspanyolları
fazla ilgilendirmese de
"Ernestino" en çok boğaları,
matadorları ve Carmen'i sevdi.
Madrid'deki çoğu kafe, bar ve
restoranda Hemingway'in gelip
iki tek attıgı, sabah kahvesini iç-
tiği, duvarlara iliştirilmiş küçük
notlarla ya da bir resmiyle
anımsatılıyor. Ancak bunlardan
birisi, Ternera'daki E} Callejon
Restoran, özellikle giriş kapısın-
da "Rincon de Hemingway"
(Hemingway'in Kosesi) yazılı pi-
rinç levhasıyla diğerlerinden
farklı olduğunu vurguluyor.
Restoran daha önce antik halde
bulunan bir binanın giriş katı-
na 1944'te kurulmuş. Ernest He-
mingvvay'in bu küçük restoran-
la buluşması ise 1953 yılına rast-
lıyor ve tam altı yıl boyunca uğ-
rak yeri oluyor. Yazarın köşesi-
ni devamlı yemek yediği masa,
her iki yanında lspanya ve ABD
bayrakİarının nöbet tuttıığu bir
Hemingway bbstü oluşturmak-
la beraber tüm duvarlann He-
mingway resimleri ve yazılany-
la dolu olması burayı bir resto-
ran-müzeye dönüştürmüş.
Garson Feiipe Garcia, yazann
öğleye doğru gelerek içmeye ve
yazmaya başladığını, bütün gün
boyunca içtiği halde onu bir kez
bile sarhoş gönnediğini söylü-
yor. Tam bir garson duyarlılığıy-
konmaz, etinin yağsız fileto,
meyvesinin çilek ve tercih ettiği
içkinin Valdepenos kırmızı şa-
rap olduğunu belirtiyor.
Feiipe Garcia bir İspanyol
olarak gururla Hemingway'in
arkadaşlannın çoğunu mata-
dorlann oluşturduğunu söylü-
yor. En iyi dostu ünlü matador
Stmsbourg'dan
Dasipodius'un saati durmazYedi buçuk metre eninde, dört metre yüksekliğinde mermer bir büfenin
üzerine oturtulmuş üç mavi kadranlı, iki yanını çarklarla, birbirinden
güzel yontuların süslediği 18 metre boyunda bir anıt-saat düşünün.
NEDtM GÜRSEL
STRASBOURG — Nasıl
olur, gerçekten görmedin mi
saati?
— Hangi saati?
— Canım Dasipodius Usta'-
nın saatini.
— Hayır, görmedim.
İnsanlar şaşırıyorlardı. An-
lamlı bir küçümsemeyle bakı-
yorlardı yüzüme.
Neyse bu kez kentin ünlü sa-
atini görme mutluluğuna erdim.
Katedralin sağ ucundaki özel
bölümde inanılmaz bir sanat ya-
pıtı, bir teknik harikası, diyece-
ğim başlıbaşına bir mucizeydi.
Strasbourg Akademisi Matema-
tik Kürsüsü Başkanı Conrad
Dasipodius, yardımcılan Bresla-
ulu David Wolkenstein, saatçi
Isaac Habrecht ile kardeşi Josi-
as ve ressam Tobias Stimmer'in
katkılanyla 16. yüzyılda gerçek-
leştirmiş bu Rönesans muci-
zesini.
Yedi buçuk metre eninde, dört
metre yüksekliğinde mermer bir
büfenin üzerine oturtulmuş üç
mavi kadranlı, iki yanını çark-
larla, birbirinden güzel yontula-
rın süslediği 18 metre boyunda
bir anıt düşünün.
lşte insanın yaratıhşı: Adem
ile Havva ve ancak Protestan ge-
leneğinde rastlanan ışıktan top
suretinde Tann. îbranice, Yu-
nanca ve Latince Tanrı'mn adı
yazıyor Havva Anamızın ku-
cakladığı topun içersinde. tste
"Son Yargüama" figürleri: Isa
tahtına oturmuş, günahkârlarla
doğrulan, cehennemliklerle cen-
nete gidecekleri birbirlerinden
ayırıyor. Dünya nimetlerine ta-
mah etmiş, nefsinin güdüsüne
uymuşlar kara kıllı, boynuzlu
şeytanm eline teslim, ruhu temiz
olanlarsa sevecen, yumuşak
Meryem'in. Güneş ışınlannı gi-
yinmiş, kiliseyi temsil eden gü-
zel kadınla kıyametin yedi başlı
canavarı da var Dasipodius Us-
ta'nın saatini süsleyen resimler
arasında. Ve elbette yaşamın ev-
releri dört mevsim: llkyaz (do-
ğuş), yaz (gençlik), güz (olgun
yaş) ve kış (yaşlılık). Saatin in-
sanı büyüleyen, çocuklaştıran
bölümüyse otomatlan. Her çey-
reği bir yavru melek vurup, hir
başkası saat başlannda kum sa-
atini ters çevirdikçe tsa'nın ha-
varileri arzı endama başlıyorlar.
Aziz Pierre göğsüne bastırmış
gümüş tncil'ini, Aziz Jean da
öyle. Aziz Jacques ise altın asa-
sı gibi dimdik. Aziz Andrf'ye
tahta bir haç, Barthelem>'>e kes-
kin testere vermişler. Matthias'ın
gözleri her zamanki gibi dalgın,
Saatte astronomik takvim de
var. Günler, her birini değişik
bir hayvanın çektiği savaş ara-
balanyla simgelenmiş. Ve araba-
lar gezegenleri taşıyor dönerek:
Güneş (pazar), Ay (pazartesi),
Merih (sah), Merkür (çarşam-
ba), Jüpiter (perşembe), Venüs
(cuma), Satürn (cumartesi). ¥\ı-
tına gibi geçiyor günler savaş
arabalanmn rüzgânyla. özlem-
lerimizi, acı ve sevinçlerimizi,
har vurup harman savurduğu-
muz yaşamımızı sürükleyip gö-
türen günler. Pazar, güzel yeleli
beyaz atlarla geçiyor, pazartesi
çatal boynuzlu bir geyikle. Sah-
yı götüren şaha kalkmış yağız
bir at, çarşambayı azgın köpek.
Perşembe, kanatlı bir ejderin pe-
şinden sürükleniyor, cuma sivri
gagalı ördeklerin. Cumartesi ise
çocuklannı yiyen Kronos'un tır-
panında yapayalnız. Strasboug-
da Dasipodius Usta'mn saati
durmadan işliyor, "lşte geldik
gidiyoruz" dercesine.
MSD
MERCK
SHARP&
DOHME
SAYIN DOKTOR VE ECZACILARA
BETA U\KTAMAZU\RA DIRENÇLI
GENİŞ SPEKTRUMLU
BETA-LAKTAM SINIFI ANTİBİYOTİK
MEFOXİN(sefoksitin sodyum)
1 G I . M . - %1'lik lidokain HCl içeren
2 ml'lik çözücü ampul ile,
•
1 G I.V." steril, apirojen, bidistile su içeren
10 ml'lik çözücü ampul ile birlikte
PİYASAYA SUNULMUŞTUR.
®MERCK & Co., Inc. lisansı ile FAKO İLAÇU\RI A.Ş.
Büyükdere Cad. 205 Levent 80650 ISTANBUL
cekleri bile eğilip alarak yediği-
ni öğreniyoruz.
Madrid'de çoğu kafe, bar ve
restoramn Hemingway'i payla-
şamamasına karşın, kentteki
ayak izlerine kapılanm kapatmış
bir anti-bar da bulunmakta...
Plaza Mayor yakınlarmdakı bu
bann kapısı üstıinde "Heming-
way never ate here!" yazıyor.
Stuttgart'tan
Taş çok, ekmek yok
AHMET ARPAD
STUTTGART — Kara-mavi
kayalar ovadan yükseliyor.
Dağlann sivrisinde bulutlar. So-
ğuk. Asfalt ıslak. Kıvnla kıvrı-
la tepeye tırmamyor yol. Kenar-
da ağaçlar biçimsiz, sakat insan-
lan andınyor. Kirh" topraklarda
kuru çaülar. Çukurlarda kar ka-
hntıları. Güpegündüz hava ka-
ranlık.
Kapkara bulutlar doğanın
üzerinde. Duruyorlar.hiç hare-
ketsiz. Ötelerde ovanın bir ucu
apaydınhk. Güneş kendine bu-
lutlarda bir delik bulmuş. San-
ki tepede bir uçan daire yakmış
güçlü projektörlerini, aydınlatı-
yor yeryüzünü. Inse bu toprak-
lara pek bir şey bulamazdı. Taş
çok, ekmek yok buralarda...
« Yol üstünde küçük bir köy
lokantasında mola veriyoruz.
Lokantanın duvarlan gri, is-
kemle ve masaları sevimsiz. Sı-
'kıa bir hava var burada. Hiç de
iç açıcı değil. İnsanlar suskun.
Sanki bir şeye küsmüşler. Yaşa-
dıkları yöreye, onlara hemen
hemen hiçbir şey vermeyen do-
ğaya mı acaba? Bura toprakla-
n insanı göçe zorluyor. Başka
kentlerde yaşamayı başarama-
yan çoğu köylü kansı, oğlu ve
kızı ile iş için her gün yollara dü-
şüyor. Sabah iki saat gidiyorlar,
akşam iki saat dönüyorlar.
Hepsi de Stuttgart ya da Sindel-
fingen'de bandda çahşıyor.
Az sonra yolumuza devam
ediyoruz. Karanlık basmadan
eve varmak niyetindeyiz. Kons-
tanz gölünden Stuttgart'a dö-
nerken geçtiğimiz Tuttlingen,
Riedlingen, Münsingen ve
Urach, Tuna Nehri ile kuzeyde-
ki Neckar Nehri arasında yük-
sekliği 1000 metreye varan ta-
bak gibi düz, nüfus yoğunluğu
çok az bir yörenin belli başlı kü-
çük kentleri. Buralarda güz so-
na erip de kışın ilk kan düştü
mü sevimsiz köylerin sokakla-
nnda güpegündüz bile tek kul
göjemezsin.
Stuttgart göründü. Güneş bü-
tün kızıllığı ile batıyor karşımız-
da. Dikiz aynasında kara kara
bulutlar. Kar düşüyor oralara.
We are in the planning stage of a small open pit
gold mine near the coast of VVestern Turkey. We are
seeking a qualified Turkish engineer to participate in
the planning of a series of small open pits and to han-
dle the permitting of the mining and milling opera-
tion with the responsible Turkish authorities. The
successful candidate will later be appointed.
Mine Manager/
Open Pit
and vvill be responsible for all aspects ofthe mining opera-
tion.
Applicants should have:
—A minimum of 5 years experience as manager
of an open pit operation in Turkey and should be
familiarwith all technical and commercial aspects
of openpit mining. A successful track record as mine
manager, carrying overall responsibility, is impor-
tant.
—At least basic knovvledge of English is required.
Applicants should supply their Curriculum Vitae, in-
cluding details of their professionalbackground and ex-
perience. Suitable candidates vvill be intervievved in late
December or early January.
This is a longterm employment opportunity at an at-
tractive locating and the remuneration package is com-
mensurate vvith the level of responsibility.
Please mciil your application to P.K. 139
06662 Küçükesat-Ankara
CREATIVE THINKING
PROBLEM SOLVING
making the most of your menral slcills
work$hop by
CRAIG COLLINS
From
MANAGEMENT CENTRE EUROPE
BRUSSELS
17- 19 December 1990
* Sheraton Holel
MERIT SYSTEMS LTD
HUMAN RESOURCES DEVELOPMENT SERVICES
FOR CORPORATE EXCELLENCE
Abidei Hürriyet Cad. 251-2 ŞİŞIİ/İSTANBUL
Tel: 134 50 70 -134 24 74 Fax: 131 29 08