25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET/10 PAZAR YAZILARI 2 ARALIK 1990 Roma'dan Macera turizmiAvrupa'yı saran yeni "macera turizmi" dalgası Italya'ya da ulaştı. Batılı turist artık, güneş-kum-deniz gibi klasik tatil mekânlan, yerine, "İpek Yolu-Kölelik Yolu" gibi adlar altında Afrika ve Asya'ya düzenlenen turları tercih ediyor. Egzotik havalı filmler bu tür turizme büyük destek sağlıyor. Frida Kahlo'nun yaptıgı kendi portresi: "Maymunlar ve Frida'. New York'tan Ustü gerçek altı kadınÜnlü sürrealist ressam Frida Kahlo'nun eserleri, Nevv York'taki 'Meksika, 30 Yüzyılhk Görkem' adlı sergide yer alıyor. LEYLA TAVŞANOĞLU NEW YORK— 'Meksika, Otaz Yüzyükk G&rkem' adlı ser- gi New York'taki Metropolitan Sanat Muzesi'nde ekimde açıl- mıştı. Tanıtıcı afışlerinden biri- nin üzerinde kocaman bir Frida Kahlo portresi vardı. Burnunun üzerinde birleşen, cımbız değ- memiş kalın kaşlan, hafif tüy- lü üst dudağı, çocukluğundan beri çektiği acılara karşın, canlı pınl pınl, dimdik bir yüreklilikle bakan kapkara gözlenyle Fnda Kahlo... Alman bir anne ve Meksikalı bir babadan 1907 yılında doğan aklında hiç resim yapmak yok- ken genç kızlığında geçirdiği feci bir kaza yüzünden tıp öğrenimi- ni bırakıp ressamlığa yönelen ve sonunda çağımızın en çok ilgi toplayan sürrealist ressamlan arasına giren Frida... Sürgün ya- şanurun Meksika'daki bölümün- de Sovyet devrimi liderlerinden Troçki'nin "büyük aşkı" olan Frida Kahlo... Sanatı kadar ki- şiliğiyle de herkesin dikkatleri- ni üzerine toplarruştı yaşamı bo- yunca. Sergide, Meksika sanatımn üç bin yıllık zenginliği günümüze kadar getiriliyordu. Son bölü- münde Frida Kahlo'nun resim- lerinin yanı sıra kocası, ünlü du- var resmi ustası ve 20'li ve 30'lu ydlarda Meksika Komünist Par- tisi Genel Sekreteri olan Diego Rivera'run, Orozco'nun, Sique- iros'un yapıtları yer alıyordu. Beni en çok ilgilendiren ise Fri- da Kahlo'nun resimleriydi. Frida Kahlo ve Diego Rivera 1 nın yapıtlanna ulaşmak için tam 18 ayrı salonda sergilenen Mek- sika sanatı zenginlikleri ve gör- kemini kalabalık bir grupla bir- likte izledik. Oklarla Yaralanmış Küçük Geyik, Diego ve Frida, Frida'nın kendi portresi, Frida'run May- munlarla Portresi gibi çok ünlü yapıtlarınm bulunduğu sekiz tablosu yer alıyordu salonda. Oklarla yaralanmış küçük geyik tablosunda Frida Kahlo'nun ya- samı boyunca yediği darbeler, önce çocuk felci, daha sonra da tutamak demirinin leğen kemi- ğinden girip bel kemiğinden çık- masıyla onu ömür boyu sakat bırakan tramvay kazası; kaza yüzünden tıp öğrenimini yanm bırakarak ressamhğa yönelişinin öyküsü anlatılıyordu sanki... Diego ve Frida tablosunda ise Diego kocaman bir adam. Fri- da küçük bir genç kız olarak re- simlenmişti. Frida burada Die- go Rivera'nın yaşamındaki bü- yük rolünü, onun kendisi için vazgeçilmezliğini anlatmak iste- mişti kuşkusuz... Kendi portrelerinde Frida'nın, yaşamla verdiği mücadeleye, sa- katbğı nedeniyle geçirdiği acılan göğüslemek, kendini avutmak için seçtiği bir oyalanma biçimi olan süse dUşkünlüğü hemen göze çarpıyordu. Kendini hep bol makyajh, saçları özenle to- puz yapılmış, şık giysiler içinde resimlemişti. Bel kemiğinden sayısız ame- liyat geçiren, ama 47 yıllık ya- şâmrnm sonuna dek dolu dolu yaşayan Frida Kahlo, ölümün- den bir yıl önce yeni bir ameli- yattan hemen sonra açılan resim sergisine sedyede, ama her za- manki özerüi giyimiyle katıhyor- du. Frida 1954 yılında öldüğün- de, yatağının üzerinde cansız ya- tan vücudu yine pınltıh, renkli giysiler içinde, saçlan yine özen- le taralı, yüzü yine makyajlıydı. NtLGÜN CERRAHOĞLU ROMA — Zanzibar, Havana, Klimanjaro, Rahajistan, Nepal, Katmandu... Nedense hep büyü- leyici adlar taşıyan bu büyüleyici yerlerin dayanılmaz çağnsı Ital- ya'da artık kitlelere ulaştı. '80'li yıllann başında bu pa- zarın çekiciliğini keşfeden Mal- div, Seyşel Adalan, Santo Do- mingo gibi o yıllara dek yalnız Avrupa aristokrasisi ile artistle- rin gittiği egzotik mekânlann al- benisini kitlelere sunan "Nou- velles Frontieros", 3.5 milyon Türk Lirası'na her şey dahil 10 günlük Brezilya tatili sunuyor. Daha parab ve sofistike müş- terileri çeken "FJephant Toors" (Fil Turlan) ise 15 milyon TL'ye 20 günde "İpek Yojn"nun heye- canını yaşatıyor. Fil TAırları'mn yalnız Üçüncü Dünya'dan olu- şan kataloğunda bizim Doğu Anadolu'da var. "Elephant To- urs", kataloğun başında bu ge- zilerin herkesin hara olmadığı- ru, otellerin pis ve susuz; yolla- nn zor ve hatta bazen tehlikeli olabileceğini de vurguluyor. Ama "yapılması gerekenleri" yapmayı düstur edinen bir kesim bu uyarılara hiç kulak asmıyor. Içindeki Marco Polo'yu keş- feden herkes, "Ttaz Yolu", "tpek Yolo", "Baharat Yolu", "Kölelik Yolu"; artık hangisi denk düşer- se oraya yola koyuluyor. Hele şimdi yeniyıla, gezegenin en son sımrlannda girmeye ka- rarlı görünen bu "tiiketim gez- gincfleri", "Baharat Yolu" dolu olduğu için kalroamışsa, 'Pata- gonya lunı"nu da satın alıp Gü- ney Kutbu'nun buzullanna doğ- ru yola çıkabiliyorlar. Gişe rekorları kıran egzotik havalı filmler, en moda tatil ül- kelerini belirlemekte büyük rol oynuyor. "Out of Africa", "Sisle Goriller" ve en son Bertolucci- nin olay filmi "Çölde Bir Çay"- ın ardından Afrika, favori isti- kametler arasında başı çekiyor. Kendilerini kendi videoların- da bu fılmlerin başrol oyuncu- su gibi görmek isteyenler Kenya, gezileri sömürgeciliğin yeni bir türiine dönüşüyor. Yeni serüvencileri, yüksek or- ta sınıftan üniversite diploraah, otuzunu aşrtıış kimseler oluştu- ruyor. Boşanmış ve bekâr ha- nımlar bu kategori içinde önem- li bir yer tutuyorlar. Değişik me- kânlarda, değişik insanlarla ar- kadaşlık kurnıak olasdığıru göz önüne ahyorlar. Bunun için de bir kamyon itmek ya da cadır- larda yatmayı göze ahyorlar. lyi bir teknik ekibin organizasyonu- na dayanmak şartıyla, bir kaç jip kiralayıp çölü geçiyorlar. Bunlara "gelişmiş turistler" de- niyor. Daha az "gelişmiş" olup da hâlâ macera isteyenler, Raha- jistan'da mihracelerin eski saray- larını gezdikten sonra geceleri Batı sermayesiyle kurulan lüks otellerine dönüyorlar. Körfez krki, en yaygm "egzo- tik serüven"lerden biri olan Mı- sır'da yatla Nil turu ve Yemen seferlerine büyük darbe indirmiş bulunuyor. Türkiye de krizden en çok etkilenen ülkeler katego- risine giriyor. Ama kimi de he- yecam büsbütün arttırmak için özellikle bu ülkelere gitmeyi yeğhyor. Her halükârda serüven tüke- timinde ilkin, yaşayan ya da ko- lay ve ucuza kaçanlara bu tip tu- rizmde uzmanlaşan seyahat acenteleri Fas ya da Cezayir çöl- lerini tavsiye ediyor. Londra, Paris, Kanarya Ada- lan gibi çok kullanılmış; adı çok aşınmış yerlerin biletleri bundan böyle düş gücü ve cesareti az olanlara satıhyor. Bu tip desti- nasyonlar, arnk her şeyi görmüş Batılı turistler için, yalnız hafta sonu turları olarak Ügi görüyor. Şehirde çogu restoran Hemingway'i paylaşamazken Plaza Mayor'da bir anti-bar bulunuyor. Üs- tündeki ibare ise "Hemingway burada asla yemek yemedi!" MadritTden Hemingway piyasasıMadrid'deki çoğu kafe, bar ve restoranda Antonio ordonez» Yine de bei- Ernest Hemingvvay'in gelip iki tek attıgı, ^tab^an^a^dahi^imSc sabah kahvesini içtiği, duvarlara iliştirilmiş üzere değiş^kişîierie sohbet et- küçük notlarla ya da bir resmiyle anımsatılıyor. mekten hoşiandığım ve çevresi- ne aldırmadan yere düşen yiye- SANSIN DURAK la yazann gözde sebzesinin kuş- İngiltere'de işçi sınıfı hâlâ var! 50 yıl önce Westminster Dükü'nün babası tarafından 'işçi sınıfı otursun' diye yaptırılan binalar dava konusu olunca, Yüksek Mahkeme, 'Sözü edilen sınıf bugün de vardır' şeklinde karar aldı. EDİP EMtL ÖYMEN LONDRA — Yüksek Mah- keme, Ingiltere'de "hâlâ" işçi sınıfı olduğuna karar verdi! Yüksek Mahkeme bu tarihi ka- ran, Ingiltere'nin en varlıklı ki- şisi olan Westminster Dükü'nün açtığı bir dava üzerine aldı. Dük'ün dedelerinden kalan arazi, şimdi Ingiltere'nin en pa- halı gayri menkullerinin bulun- duğu bir alan. Parlamentodan bakanlıklara, Buckingham Sa- rayı'ndan muzelere ve pek pa- halı binalara kadar yüzlerce gayri menkulün tapu gelirini toplayan "VVestminster Diikii", Ingiltere'nin en varlıklı kişisi. Bu feodal geçmişe rağmen sos- Ruan4a, Zaire ve Sahra'nja uç- yal vicdaru da çok kuvvetli. Kel- suz, )?y.ç^kşız çpllerine hemep îe Vergisi'nî adaletsiz bulduğu ' • ' • • • • " için "ödetneyeceğini" açıklamış ve icra mahkemesinden gelecek celbi heyecanla beklediğini söy- lemişti. Sosyal vicdanh Dük hazretleri ile başında eski bir gü- kapağı atıyorlar. Eve döner dönmez heyecan verici "Üçüncü Diinya" dene- yimlerini eş dosta anlatmak için yanıp tutuşan bu yeni serüven- cilerin aslında Masai kabilesi ya da Tuareglerle hiçbir kültürel ahşverişi olmuyor. Masailer he- nüz ttalya'da turizm yapama- dıklarından, ltal>-anların Afrika zellik kraliçesi bulunan, süper- marketçi kocası "Sir" olunca, kendi de "Lady"liğe terfi eden su geçirmez bir Thatchercı olan VVestminster Belediye Başkanı, 7 blok apartman yüzünden mahkemelik oldular. 50 yıl önce Dük'ün babası ta- rafından "işçi sınıfı otursun" diye yaptırılan binalar, Beledi- ye'ye 999 yılüğına kiralanmıştı. Belediye ise şimdi üç kuruş ki- ra ödeyen "işçi sınıfı mensuplannı" buradan atarak binaları elden geçirmeyi ve çok pahalıya satmayı düşlüyordu. Belediye Başkanı Lady Porter'e göre "Artık işçi sınıfı kalma- mıştı" çünkü. Iş, mahkemede bitti. Yüksek Mahkeme, 532 daire- nin "işçi sınıfı otursun" diye ya- pıldığını, ülkede halen işçi sını- fı bulunduğunu "tespit etti". Kararda şöyle deniyor: 'B.inalar 1937'de belediyeye kiralaıurken şartaamede sözü edilen işçi sı- nıfı bugün de vardır. Deyim ge- çerlidir. Dilde yerieşmiştir ve kavramı da mevcuttur." Gerçek feodal bey ile sonradan ohna fe- odal bayan arasındaki çekişme, 11 yıl süren Thatcher yöneti- mindeki popüler kapitalist uy- gulamalara rağmen işçi sımfımn toplumda hâlâ var olduğunu gösteriyor. MADRİD — Yaşamının bü- yük bir bölümünü Ispanya'da geçirmiş, üstelik işi boğa güreş- çisi olacak kadar ileriye götür- müş Emest Hemingway "lspan- va hayranı bir Amerikalı" ola- rak kategorize edilmiş, tabulaş- tınlmış, hatta biraz da ilahlaş- tınlmış durumda. Yirminci >'üzyılın ünlü yakın savaş takipçisi dünyamn her ye- rinde şiddetin izini sürerken iç savaş, boynuz, kılıç ve kan onu her defasında Ispanya'ya çekti. Her ne kadar artık lspanyolları fazla ilgilendirmese de "Ernestino" en çok boğaları, matadorları ve Carmen'i sevdi. Madrid'deki çoğu kafe, bar ve restoranda Hemingway'in gelip iki tek attıgı, sabah kahvesini iç- tiği, duvarlara iliştirilmiş küçük notlarla ya da bir resmiyle anımsatılıyor. Ancak bunlardan birisi, Ternera'daki E} Callejon Restoran, özellikle giriş kapısın- da "Rincon de Hemingway" (Hemingway'in Kosesi) yazılı pi- rinç levhasıyla diğerlerinden farklı olduğunu vurguluyor. Restoran daha önce antik halde bulunan bir binanın giriş katı- na 1944'te kurulmuş. Ernest He- mingvvay'in bu küçük restoran- la buluşması ise 1953 yılına rast- lıyor ve tam altı yıl boyunca uğ- rak yeri oluyor. Yazarın köşesi- ni devamlı yemek yediği masa, her iki yanında lspanya ve ABD bayrakİarının nöbet tuttıığu bir Hemingway bbstü oluşturmak- la beraber tüm duvarlann He- mingway resimleri ve yazılany- la dolu olması burayı bir resto- ran-müzeye dönüştürmüş. Garson Feiipe Garcia, yazann öğleye doğru gelerek içmeye ve yazmaya başladığını, bütün gün boyunca içtiği halde onu bir kez bile sarhoş gönnediğini söylü- yor. Tam bir garson duyarlılığıy- konmaz, etinin yağsız fileto, meyvesinin çilek ve tercih ettiği içkinin Valdepenos kırmızı şa- rap olduğunu belirtiyor. Feiipe Garcia bir İspanyol olarak gururla Hemingway'in arkadaşlannın çoğunu mata- dorlann oluşturduğunu söylü- yor. En iyi dostu ünlü matador Stmsbourg'dan Dasipodius'un saati durmazYedi buçuk metre eninde, dört metre yüksekliğinde mermer bir büfenin üzerine oturtulmuş üç mavi kadranlı, iki yanını çarklarla, birbirinden güzel yontuların süslediği 18 metre boyunda bir anıt-saat düşünün. NEDtM GÜRSEL STRASBOURG — Nasıl olur, gerçekten görmedin mi saati? — Hangi saati? — Canım Dasipodius Usta'- nın saatini. — Hayır, görmedim. İnsanlar şaşırıyorlardı. An- lamlı bir küçümsemeyle bakı- yorlardı yüzüme. Neyse bu kez kentin ünlü sa- atini görme mutluluğuna erdim. Katedralin sağ ucundaki özel bölümde inanılmaz bir sanat ya- pıtı, bir teknik harikası, diyece- ğim başlıbaşına bir mucizeydi. Strasbourg Akademisi Matema- tik Kürsüsü Başkanı Conrad Dasipodius, yardımcılan Bresla- ulu David Wolkenstein, saatçi Isaac Habrecht ile kardeşi Josi- as ve ressam Tobias Stimmer'in katkılanyla 16. yüzyılda gerçek- leştirmiş bu Rönesans muci- zesini. Yedi buçuk metre eninde, dört metre yüksekliğinde mermer bir büfenin üzerine oturtulmuş üç mavi kadranlı, iki yanını çark- larla, birbirinden güzel yontula- rın süslediği 18 metre boyunda bir anıt düşünün. lşte insanın yaratıhşı: Adem ile Havva ve ancak Protestan ge- leneğinde rastlanan ışıktan top suretinde Tann. îbranice, Yu- nanca ve Latince Tanrı'mn adı yazıyor Havva Anamızın ku- cakladığı topun içersinde. tste "Son Yargüama" figürleri: Isa tahtına oturmuş, günahkârlarla doğrulan, cehennemliklerle cen- nete gidecekleri birbirlerinden ayırıyor. Dünya nimetlerine ta- mah etmiş, nefsinin güdüsüne uymuşlar kara kıllı, boynuzlu şeytanm eline teslim, ruhu temiz olanlarsa sevecen, yumuşak Meryem'in. Güneş ışınlannı gi- yinmiş, kiliseyi temsil eden gü- zel kadınla kıyametin yedi başlı canavarı da var Dasipodius Us- ta'nın saatini süsleyen resimler arasında. Ve elbette yaşamın ev- releri dört mevsim: llkyaz (do- ğuş), yaz (gençlik), güz (olgun yaş) ve kış (yaşlılık). Saatin in- sanı büyüleyen, çocuklaştıran bölümüyse otomatlan. Her çey- reği bir yavru melek vurup, hir başkası saat başlannda kum sa- atini ters çevirdikçe tsa'nın ha- varileri arzı endama başlıyorlar. Aziz Pierre göğsüne bastırmış gümüş tncil'ini, Aziz Jean da öyle. Aziz Jacques ise altın asa- sı gibi dimdik. Aziz Andrf'ye tahta bir haç, Barthelem>'>e kes- kin testere vermişler. Matthias'ın gözleri her zamanki gibi dalgın, Saatte astronomik takvim de var. Günler, her birini değişik bir hayvanın çektiği savaş ara- balanyla simgelenmiş. Ve araba- lar gezegenleri taşıyor dönerek: Güneş (pazar), Ay (pazartesi), Merih (sah), Merkür (çarşam- ba), Jüpiter (perşembe), Venüs (cuma), Satürn (cumartesi). ¥\ı- tına gibi geçiyor günler savaş arabalanmn rüzgânyla. özlem- lerimizi, acı ve sevinçlerimizi, har vurup harman savurduğu- muz yaşamımızı sürükleyip gö- türen günler. Pazar, güzel yeleli beyaz atlarla geçiyor, pazartesi çatal boynuzlu bir geyikle. Sah- yı götüren şaha kalkmış yağız bir at, çarşambayı azgın köpek. Perşembe, kanatlı bir ejderin pe- şinden sürükleniyor, cuma sivri gagalı ördeklerin. Cumartesi ise çocuklannı yiyen Kronos'un tır- panında yapayalnız. Strasboug- da Dasipodius Usta'mn saati durmadan işliyor, "lşte geldik gidiyoruz" dercesine. MSD MERCK SHARP& DOHME SAYIN DOKTOR VE ECZACILARA BETA U\KTAMAZU\RA DIRENÇLI GENİŞ SPEKTRUMLU BETA-LAKTAM SINIFI ANTİBİYOTİK MEFOXİN(sefoksitin sodyum) 1 G I . M . - %1'lik lidokain HCl içeren 2 ml'lik çözücü ampul ile, • 1 G I.V." steril, apirojen, bidistile su içeren 10 ml'lik çözücü ampul ile birlikte PİYASAYA SUNULMUŞTUR. ®MERCK & Co., Inc. lisansı ile FAKO İLAÇU\RI A.Ş. Büyükdere Cad. 205 Levent 80650 ISTANBUL cekleri bile eğilip alarak yediği- ni öğreniyoruz. Madrid'de çoğu kafe, bar ve restoramn Hemingway'i payla- şamamasına karşın, kentteki ayak izlerine kapılanm kapatmış bir anti-bar da bulunmakta... Plaza Mayor yakınlarmdakı bu bann kapısı üstıinde "Heming- way never ate here!" yazıyor. Stuttgart'tan Taş çok, ekmek yok AHMET ARPAD STUTTGART — Kara-mavi kayalar ovadan yükseliyor. Dağlann sivrisinde bulutlar. So- ğuk. Asfalt ıslak. Kıvnla kıvrı- la tepeye tırmamyor yol. Kenar- da ağaçlar biçimsiz, sakat insan- lan andınyor. Kirh" topraklarda kuru çaülar. Çukurlarda kar ka- hntıları. Güpegündüz hava ka- ranlık. Kapkara bulutlar doğanın üzerinde. Duruyorlar.hiç hare- ketsiz. Ötelerde ovanın bir ucu apaydınhk. Güneş kendine bu- lutlarda bir delik bulmuş. San- ki tepede bir uçan daire yakmış güçlü projektörlerini, aydınlatı- yor yeryüzünü. Inse bu toprak- lara pek bir şey bulamazdı. Taş çok, ekmek yok buralarda... « Yol üstünde küçük bir köy lokantasında mola veriyoruz. Lokantanın duvarlan gri, is- kemle ve masaları sevimsiz. Sı- 'kıa bir hava var burada. Hiç de iç açıcı değil. İnsanlar suskun. Sanki bir şeye küsmüşler. Yaşa- dıkları yöreye, onlara hemen hemen hiçbir şey vermeyen do- ğaya mı acaba? Bura toprakla- n insanı göçe zorluyor. Başka kentlerde yaşamayı başarama- yan çoğu köylü kansı, oğlu ve kızı ile iş için her gün yollara dü- şüyor. Sabah iki saat gidiyorlar, akşam iki saat dönüyorlar. Hepsi de Stuttgart ya da Sindel- fingen'de bandda çahşıyor. Az sonra yolumuza devam ediyoruz. Karanlık basmadan eve varmak niyetindeyiz. Kons- tanz gölünden Stuttgart'a dö- nerken geçtiğimiz Tuttlingen, Riedlingen, Münsingen ve Urach, Tuna Nehri ile kuzeyde- ki Neckar Nehri arasında yük- sekliği 1000 metreye varan ta- bak gibi düz, nüfus yoğunluğu çok az bir yörenin belli başlı kü- çük kentleri. Buralarda güz so- na erip de kışın ilk kan düştü mü sevimsiz köylerin sokakla- nnda güpegündüz bile tek kul göjemezsin. Stuttgart göründü. Güneş bü- tün kızıllığı ile batıyor karşımız- da. Dikiz aynasında kara kara bulutlar. Kar düşüyor oralara. We are in the planning stage of a small open pit gold mine near the coast of VVestern Turkey. We are seeking a qualified Turkish engineer to participate in the planning of a series of small open pits and to han- dle the permitting of the mining and milling opera- tion with the responsible Turkish authorities. The successful candidate will later be appointed. Mine Manager/ Open Pit and vvill be responsible for all aspects ofthe mining opera- tion. Applicants should have: —A minimum of 5 years experience as manager of an open pit operation in Turkey and should be familiarwith all technical and commercial aspects of openpit mining. A successful track record as mine manager, carrying overall responsibility, is impor- tant. —At least basic knovvledge of English is required. Applicants should supply their Curriculum Vitae, in- cluding details of their professionalbackground and ex- perience. Suitable candidates vvill be intervievved in late December or early January. This is a longterm employment opportunity at an at- tractive locating and the remuneration package is com- mensurate vvith the level of responsibility. Please mciil your application to P.K. 139 06662 Küçükesat-Ankara CREATIVE THINKING PROBLEM SOLVING making the most of your menral slcills work$hop by CRAIG COLLINS From MANAGEMENT CENTRE EUROPE BRUSSELS 17- 19 December 1990 * Sheraton Holel MERIT SYSTEMS LTD HUMAN RESOURCES DEVELOPMENT SERVICES FOR CORPORATE EXCELLENCE Abidei Hürriyet Cad. 251-2 ŞİŞIİ/İSTANBUL Tel: 134 50 70 -134 24 74 Fax: 131 29 08
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle