22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
10ARALIK1990 **** CUMHURÎYET/19 D e v k u r b a ğ a — Avustralya'mn Brisbane kentindeki Doğal Hayatı Konıma Parkı'nda dev bir kurbağa yaşıyor. Kurbağa, parkın ziyaretçilerinin en çok ilgiyle izledikleri hay- van. Geçenlerde parkı gezmeye giden Rebecca Bond kurba- ğayla pek çabuk kaynaştı. Kurbağa, giizel Rebecca'yı pek sevmiş olmalı ki yüziıne çıkıp çeşitli oyunlar yaptı. (Fotograf: AP) Avrupa'da şiddetli kış Haber Merkezi — Avrupa'da karakış ansızın bastırdı. Hava sı- caklıkîannın düşmesi ile birlik- te başlayan yoğun kar yağışı bir- çok ülkede yaşamı olumsuz et- kiliyor. Ingiltere'de kutup so- ğukları, özellikle ülkenin orta bölgelerinde etkili olurken kar yağışlarının aralıksız sürdüğü bildiriliyor. Kuzey Iskoçya, Fransa ve İspanya'da da yoğun olarak süren kar yağışının ula- şımın sağlanmasmda güçlükle- re neden olduğu belirtiliyor. Me- teoroloji yetküüeri Avrupa'nın birçok ülkesinde şiddetli bir bi- çimde etkisini sürdüren kış ko- şullannın önümüzdeki 24 saat içinde Türkiye'de hissedilmeye- ceğini, hava sıcaklıklannın mev- sim normallerinde seyredeceği- ni söylediler. Yedi Basklı bir trene karşı — Fransa'mn Bask bölgesindeki yerleşira merkezlerinden birinde diin düzenle- nen bir yanşmada insanla makine karşılaştı. Yedi Basklının bir trene karşı verdiği mucadeleyi Basklılar kazandı. Top- lam ağırlığı 720 kilogram olan Basklılac, 50 metre uzunlu- gundaki bir iple 720 ton ağırlığmdaki bir vagonu çekerek taşıdılar. (Fotograf: AFP) < Aksoy ve Üçok cinayetleri ANKARA (AA) — DGM Başsavcısı Nusret Demiral, Prof. Dr. Muammer Aksoy ve ' Doç. Dr. Bahriye Üçok'un öl- A dürülmeleri ile ilgüi soruşturma- • lann sürdürüldüğünü belirterek "Işin peşini bırakmış değiliz" dedi. Demiral, AA'nın Ankara DGM Başsavcıhğınca yürütülen soruşturmalarla ilgili sorularını yanıtladı. Demiral, Bahriye Üçok'a gönderilen tehdit mek- tupları ile bomba paketi üzerin- deki yazılann karşılaştınlmasına ilişkin kriminal incelemenin ta- matnlandığını belirtti. Demiral, çeşitli üniversitelere mensup öğ- retim üyelerinin laiklik karşıtı uygulamaları protesto amacıy- la yaptıları ders boykotu için başlatılan soruşturma ile ilgili olarak da "Soruşturma sürü- yor, daha bitmis deftl" dedi. John Lennon anıldı 1960'lann unutnlmaz topluluğu Beatles'ın ünlü şarkıcısı John Lennon, ölümiinün 10. yılında dogduğu Liverpool'da, öldüriildüğü kent New York'ta ve aralannda Prag'ın da bulunduğu birçok kentte anıldı. Beatles hayranlan, Liverpool'daki kulübün bulunduğa "M caddede " diizenlenen törende saygı dunışunda HABERLERİN DEVAMI Yeni Birşey Yok Atiırfda.. (Baştarafi 1. Sayfada) sözlerin de altını çizdik: "Dünyayı deprem gibi sarsan son gelişme- ler, dış politikanın uygulanmasına yeni boyut- lar kazand,ırmıştır. Berlin Duvan'nın yıkılma- sına, Moskova'yla Washington'un aynı ma- sada görüşmelerine, aralarındaki köprülerin inşa edilmesine denk düşen bu dönemde, Türk-Yunan ilişkilerinin rekabet içinde olma- sı, hatta düşmanlık sınırlarına varması, man- tık dışıdır. İki halkın kalkınması ve refah için- de yaşaması için, varolan sorunlarm çözül- mesi, barış ortamının oluşturulması ve iki ül- kenin uyumlu bir işbiriiğini amaçlaması gere- kiyor, Halklanmızın refahtna ve kalkınmasına öndertik yapabilmemiz için, silahlanma yan- şına da bir son vermemiz gerektiğini sözleri- me ektemek isterdim. Savaş bulutlannın ül- kelerimiz üzerindeki güneşi gölgelemesine ar- tık bir son verilmelidir." Son derece yerinde. Sağduyu sahibi her insan bu satırların al- tına imzasını kuşkusuz atar. Ege'nin bir banş gölü olmasını kim iste- mez ki... Ama bunu gerçekleştirmenin hiç de kolay olmadığını gösteren ömeklerle doludur tarih- lerimiz. Bugün de iyimserlik verıci bir noktada bu- lunduğumuz ne yazık ki söylenemez. Sayın Bakan'ın gazetemize verdiği demecin es- neklikten yoksun içeriği ve havası da bu yar- gıyı doğruluyor. Herkesin paylaşacağı genel temennilerin dışında kalan bölumler, iki ül- ke arasında gerçek bir diyalog ortamının ya- ratılmasının -bugün için- ne denli güç oldu- ğuna Işaret ediyor. Irak'ın Kuveyt'i işgaliyle Kıbrıs'taki Türk askeri varlığı arasında çekilen bağlantı, Ati- na açısından kesin olarak bir talihsizlikiir. Kıbrıs'ın Türk-Yunan sorunlarının çözü- münde bir önkpşul olarak öne sürülmesi... Türkiye'nin Avrupa Topluluğu'yla ilişkilerin- de Kıbrıs ve Ege'nin, sanki Yunanistan'a ödenecek oede/fer gibi gösterilmesi... Ege'y- le, Batı Trakya'yla ilgili bazı sorunlarm, Yu- nanistan açısından sorun dahi olmadıkları- nın belli edilmesi... Ege'yi bir "Yunan gölü"- ne dönüştürecek 12 mil hakkında ısrar edil- mesi... Ve uluslararası platformlarda Türki- ye'ye yönelik baskı için etkinliklere devam edileceği... Onun için diyoruz ki, değişen birşey yok Atina'da. Göstermelik diyaloglara kalkışmanın bir yararına da inanmıyoruz bu durumda. Yunanistan'la Türkiye Sayın Andonis Sa- maras'ın deyişiyle "yan yana yaşamaya mahkûmdur"; ama yazık ki sorunlarla birlikte... Savaş bulutunu dağıtalım CIMHVRİYEFTEN OKURLARA... OKAYGÖKENSİN (Boftorafi 2. Sayfada) Uzun ve titiz bir çalışmayla hazırlanan bu ekirnizin yayın sorumluluğunu, uzun süredir gazetemizdeki TV sayfasını hazırlayan Uygar Eremektar arkadaşımız üsilendi. Çumhuriyet TV ekinin her yaştan ve zevkten televizyon izleyicisi için vazgeçilmez bir kaynak .-* • olacağına inanıyoruz. Ikinci yeniliğimiz sayialanmızın düzeni ve sıralamasına ilişkin. Bu hafta yine cuma gününden başlayacak yeni sayfa düzenimiz kısaca şöyle: 3. sayfada artık iç haberler yer alacak, 4 ve 5. sayfalar da politika ağırlıklr iç haberlerle sürecek. Sonra yine TV ve kültür-sanat sayfalan geliyor. Bu yeni düzende dış haberlere aynlan sayfalarımız gazetenin ortasında ve yan yana yer alacak. Diğer sayfalarımız b,ugünkü ana düzenimiz içinde yerlerini koruyorlar. Yeni düzenimiz çerçevesinde Anadolu'nun birçok bölgesine verdiğimiz gazetenin sayfa sayısı da 18'den aşağı olmayacak. Cumhuriyefin yeni düzenini okurlarımızın beğeneceğini sanıyoruz. • Kasım ayında basın oldukça hareketli günler yaşadı, bu hareket aralık boyunca da süreceğe benziyor. Kasımda önce Sabah fiyatını arttırıp 900 lira olmuş, Çumhuriyet ve Milliyet de 1000 liraya yükselmişti. Geçen hafta da Hürriyet, Sabah, Fotospor ve Güneş gazeteleri 1000 liraya yükselirken Bugün gazetesi de 600 lira oldu. Bu hafta yeni bir gazete daha yayın yaşamına başlryor.' Meydan gazetesi, çıkarken büyük bir damping uygulayarak fiyatını 300 lira olarak ilan etti, bu da aynı tarz gazeteleri zorlayacak. Kasım ayında yine promosyon ve lotarya savaşı doruktaydı. En başarılı sonucu Türkiye gazetesinin kampanyası sağladı, günlük ortalama net satışı 277 bin artarak 902 binlik günlük satışla birinci gazete oldu. Sabah da 214 binlik artışıyla 892 bin günlük net satısa ulaştı ve az farkla ikinci oldu. Gazeteierin kasım 1990'da günlük ortalama net satışlan ve bir önceki aya göre farklan şöyle oldu: 1000 Liralık Gazeteler Cumhuriyet Milliyet 112.500 667.157 —2.800 —18.108 900 Liralık Gazete Sabah . 892.125 +21&934 800 Liralık Gazeteler Türkiye Hürriyet Günaydın Fotospor Güneş Zaman Tercüman Yeni Asır 902.046 525.769 224.832 135.938 68.173 62.000 51.041 36.016 +277.046 —65 —73.405 —52.907 —15593 +1599 —5.460 —4.117 500 Liralık Gazeteler Bugün Tan 356.780 148.695 +5.749 —52.388 Kasım ayında promosyon ve iotaryalar için basın ve TYde yapılan rektamlara harcanan para yine 5.5 mityar liranın ûstündeydi. Bu harcamaların dağılımı da şöyle oldu: Hürriyet Sabah Milliyet Türkiye Bugün Fotospor Güneş Günaydın Zaman Tercüman Yeni Asır 1.876.550.000 1.804.925.000 684.300.000 430.675.000 259.350.000 215.175.000 152.250.000 81.687.000 28.550.000 13.850.000 8.925.000 TL TL TL TL TL TL TL TL TL TL TL ARADABIR (Boflomfı 2. Sayfada) Bir büyük usta Muhsin Er- tuğrul'un Türk tiyatrosuna yap- tığı büyük hizmetleri bugün ya- kından bilen kaç kişimiz vardır acaba? Türk tiyatrosunun ilk sahne kahramanlannı Rasit Rı- za'ları, Burhanettin Tepsi'leri, Sadi Tek'leri, Halide Pişkin'le- ri bu kadar çabuk mu unuta- caktık? Bugün 7*den 70'e he- men herkesin bildiği bir Ferdi Tayfur adını istanbul Şehit Ti- yatroları'nın bir büyük aktörü, ilk Türk filmlerinin jeune- premier'si dublaj sanatının ilk ve en değerii rejisörierinden bi- ri olarak anımsayan kaç kişi kalmıştır? Büyük Behzat'lar (Butak), Ercüment Behzat'lar, Cahit Irgat'lar, Hadi ve Agâh Hürfkardeşler, Nevin Seval'ler, Şevkiye May'lar, Nezihe Bece- rikli'ler, Fatma Andaç'lar, Hü- maşah Hiçan'lar, Kemal Edi- ge'ler, Muammer Karaca'lar, Tevhtt Bilge'ler, film rejisörü Se- mih Evin'ler, ya? Ankara'ya da dönün bakalım bir Şahap Aka- lın'lar, Ragıp Haykır'lar, Saim Alpago, Salih Canar, Ulvi Uraz, Suat Taşer, Savaş Başar, Suha Tuna, Yıldınm Önal, Ali Cengiz Çelenk, sonra sonra Atilla El- dem, Tugay Aktüre, Yalın Tolga, Muammer Çıpa ve ilh... Bunla- nn çoğu -hatırlayabildiğimiz ka- darı ile- kim bilir hangi durum- larda, hangi ilgisizliklerin ve şefkatsizliklerin kucağında ha- yata gözlerini yumup gilmiş kimseler, belki bir ikisi de aynı ilgisizlik ve şefkatsizliklerin ku- cağında, adlarını uzun uzun sayamayacağımız ötekilerle birlikte bir başka dünyaya göç- lerini bekliyorlar, kendi göç- leri_ne. Özel tiyatroların sonsuz yok- sunluklan içinde büyük sanat- çılıklarını hârcayıp ömür tüket- miş olanlara sahip çıkacak devlet nerede? Nerede o Kül- tür Bakanlığı? Kurumlannda o çileleri nispeten müsait koşul- larda yaşayıp göç edenlerin ku- rumları nerede? Ayda yılda bir de olsa bunları anacak organi- zasyonlar yapılmaz mı? TRT'miz programlar düzenle- yemez mi? Ülkenin hangi köşe-bucaklarında bulundukla- rını en yakın sanatçı (ve yetki- li) dostlarının bile, sanırım, bil- medikleri nice eski aktörleri, aktrisleri bulup ilgilenecek. Ku- rumları ya da kurumlar nere- de? Bunları, yaşadıkları ve ba- şardıkları güzellikleri anarak ül- ke gündemine getirmek diye bir kadirbilirlik yeryüzünde yok mu? Aslında bir zamanlar en yakın oldukları bugünkü bazı yetkililer değil mi? Peki, nere- deler öyleyse? Cüneyt Gökçer- lerin, Mahir Canova'ların, Ra- ik Alnıaçık'ların, Bozkurt Ku- ruç'ların, Semih Sergen'lerin yerinde ben olsam şapkamı önüme koyup şöyle bir düşü- nürdüm: Benim de yolum ya- kınlaştı, aynı şey bana yapılır- sa?... derdim. Bir örneğini çok yakında, ge- çenlerde yaşadık: Devlet Tiyat- roları'nın pek çok yükünü Ge- nel Müdür Cüneyt Gökçer'in Özel Kalem Müdürü olarak uzun yıllar omuzlarında taşımış bir Orhan Kuraner vardı. Cena- zesine tek elin parmakları ile sayılacak kadar DT sanatçısı gelmişti sadece. (Baştarafi 1. Sayfada) sına önderlik yajjabilmemiz için silahlanma yarışına da bir son vermemiz gerektiğini sozlerime eklemek isterdim. Sayın Berbe- rakis, savaş bulutlannın ülkele- rimiz üzerindeki güneşi gölgele- mesine artık bir son verilmelidir. Ege konusu — Ege konusunda. ömeğin kıta sahanhğı anlaşmazlığının nasıl çözüleceğine inanıyorsu- nuz? Ege'deki ihtilaflı sularda petrol aramalarından kaçınıl- masını öngören Bern protoko- lü sizce nasıl gelişecek? SAMARAS — Türkiye'nin Ege üzerindeki istemleri ilk kez 1973 yılında, yani bölgede pet- rol bulunabileceğini gösteren araştırmalardan sonra başladı. Tüm Yunan hukümetleri, kıta sahanlığının saptanması için açık önerilerde bulunmuş; özel- likle bu hukuki anlaşmazlığın giderilmesi için Türkiye'ye La- hey'deki Uluslararası Adalet Di- vanı'na gidilmesi yolunu öner- miştir. Ancak ne yazık ki Tür- kiye, başlangıçta bu öneriyi ka- bul etmişse de daha sonra geri- lemiştir ve bugüne kadar bu an- laşmazlığın giderilmesinde istek- siz olduğu görülmektedir. Tür- kiye, keyfı yöntemler kullanarak kendi gorüşlerini desteklemek- tedir. Bern protokolü, ilgili konu- larda yapılacak müzakereler sü- resinde, taraflann karşıhkh ola- rak birbirlerini kışkırtacak açık- lama ve işlemlerden kaçınmala- rını öngörüyordu. Ancak ulusal hava sahasının ihlal edilmesi ve resmi kişilerin kışkınıcı açıkla- malarda bulunması, Türk- Yunan diyaloğuna hiçbir şekil- de yardımcı olmamaktadır. Ba- rış içinde yaşamanın kendi ku- ralları vardır. Bunda ise ulusla- rarası hukuka gösterilecek say- gının ve bir ülkenin komşu ül- kelerine karşı olan yükümlülük- lerini ve haklarını kabul etme- sinin büyük rolü vardır. Yuna nistan bu kurallara saygı göster- meyi arzu ettiğini kanıtlamıştır. 12 mil tartışması — Türkiye, Yunanistan'ın Ege'deki karasulannı 12 deniz miline çıkaracağından endişe duyuyor. Türk kamuoyu da bu konuda dpyariı. Bu konudaki yanlış anlaşılmalardan kaçın- mak için Yunanistan'ın resmi görüşlerini, sorumlu bir bakan olarak açıkça dile geürebilir mi- siniz? Bir de AT'nin Akdeniz'- deki balıkçılık bölgesini 12 mile çıkaracağından söz ediliyor. Bu konuda bilgi verir misiniz? SAMARAS —Sayın Berbe- rakis, sorunuzu bu şekilde sor- makla, sanki Yunanistan'ın Ege'deki karasulannı 12 deniz miline çıkarmasınjn keyfı bir hareket olduğu izlenimini yara- tıyorsunuz. Ancak yürürlükte olan uluslararası deniz hukuku- na göre Yunanistan, kendi ala- cağı karanyla, karasulannı 6 de- niz milinden öteye çıkarma hak- kını korumakta. Bu arada ABD ve SSCB'nin kendi karasulannı 12 deniz miline çıkarmış olduk- larıru anımsatmak isterim. Ulus- lararası hukukun genel ilkesi çerçevesinde, 12 deniz mili bir kural olarak kabul edilmektedir. Ancak garip olan şey, Türkiye1 nin 12 deniz milini daha 1960 yı- lında -yani Uluslararası Deniz Hukuku'nun 12 mili kabul et- mesinden yıllar önce- kabul et- miş olması ve Karadeniz ile Ak- deniz'deki karasularını 12 deniz miline çıkarmış olmasıdır. Aynı anda da Yunanistan'ın Ege'deki karasulannı 12 deniz miline çı- karması olasıhğında bunu bir savaş nedeni olarak kabul ede- ceğini soylüyor. Yunanistan, iyi bir komşu olarak, karasulannı uzatma hakkını veren bu yasa- yı kullanmakta ilerlememiştir. Dolayısıyla bu konudaki yanlış anlaşılmalann sorumluluğu Yu- nanistan'da aranmamahdır. Türkiye'nin Avrupa Toplulu- ğu'nun Akdeniz'deki balıkçılık bölgesini 12 deniz miline çıkar- ması ile ilgili düşüncelerine karşı tepkileri ise, iki ulke arasında yıllarca süren anlamsız gerginli- ğin surdürülmesındeki ısrannı göstermektedir. Bu arada izin verirseniz bu noktada, iki komşu halk arasın- daki fanatizmi ve ön yargıları körükleyici haberler yayımlayan Türk basınının bir bölümüne değinmek istiyorum. Bu verim- siz yöntemler, devletlerarasında- ki sürtuşmelerin atlatılması için uluslararası hukuk temelinde guçlenecek diyalog yoluna kat- kıda bulunmaktan uzaktır. Sor- duğunuz soruyu fırsat bilerek, Turk gazetecilerine, soğuk savaş yöndeki asılsız haberler, en azın- dan bir yere kadar, korkarım Türk hükümetince de dikte edi- liyor. Yunanistan'ın Kıbrıs ile birleşmek (ENOSIS) istediği so- nucuna kim nereden vanyor ki? Kuzey Kıbrıs'a saldırı niyetini kim nereden çıkanyor? Aksine Yunanistan, Turkiye'den Kuzey K:bns'a göçmen yerleştirmeyi durdurmasmı ve Kuzey Kıbns ile gumruk ve pasaport kontrolünü iptal etmekle bu bölgeyi kendi- sine bağlamak istediğini çağrış- tıran türden önlemler almaktan vazgeçmesini istiyor. Yunanistan Turkiye'den, Kıbns'taki birlikle- rini geri çekmesini ve 16 yıl ön- ce keyfi olarak yaratmış olduğu duruma son vermesini istiyor. Bu zaman zarfında gerek Yu- nanistan'ın, gerekse Kıbrıs'ın (Rum) gösterdiği içtenlik orta- dadır. Buna karşı, Rauf Denk- laş'ın kışkırtıcı açıklamalan ile Sayın ÖzaJ'ın toplumlararası di- yalog için temel eşitlik istemesi Kıbns sorununun cözümüne yolu bulunması yolundaki ümiı- lerin ka>nağını oluştunnaktadır. Turkiye'den, 1974'ten bu yana bekledLpimiz şey, Kıbns'taki bir- liklerini geri çekmesi ve ulusla- rarası toplumun kabul ettiği, BM Genel Sekreteri'nin verdiği iyi niyet hizmetlerine katkıda bulunrnasıdır. Tarih göstermiş- tir ki Kıbns Rumlarıyla Kıbns Türkleri arasında geçiştirileme- yecek hiçbir engel yoktur. tki toplumun, aralannda bir çözüm bulma yolunu, maalesef Denk- taş'ın katılığı baltalamakta ve toplumlararası diyaloğu saptır- maktadır. Kıbns sorunu, gerek siyasi bir sorun olarak, gerekse büyük bir ahlaki sorun olarak çözülmeli- dir. Bu da hem Türkiye'nin, hem Yunanistan'ın, hem de tüm böl- gemizin iyiliği için gereklidir. Bugün için aynı anda siyasi sahnede "kilit rol" oynayan Yu- nanistan Başbakanı, ABD ve SSCB Dışişleri Bakanlan gibi gerçekçı insanlann, Kıbns soru- PORTRE ANDONİS SAMARAS En genç bakan ATİNA (Cumhuriyet) — Yunanistan Dışişleri Bakanı Andonis Samaras, Yunan hukumetinin en genç ve dinamik bakanı olarak tanınıyor. Samaras, Atina 1951 doğumlu. Evli ve bir çocuk babası. Samaras, diplomaside alışılagelmiş 'kıvraklık' yerine duşüncelerini gerçekçi ve açık bir şekilde dile getirmeyi yeğliyor. Bu da bazı zamanlard, bu genç bakanın 'tecrübesizlik' suçlamalanna hedef olmasına yol açıyor. Ancak Samaras, kendisine yöneltilen eleştirileri duymazlıktaa gelmiyor. Olaylara 'siyâsi'deri çtfk, 'hukuki' açıdan bakmaya özen gösteren Samaras'ın modern, açık görüşlü ve geçmişteki olayları ders bilerek ilerici bir siyasetin uygulanmasından yana olduğu görulüyor. Samaras, özellikle Arnavutluk ve Türkiye ilişkilerinde suları bulandıran bir dizi ataklarda bulundu. Bir yandan Arnavutluk'ta yaşayan Yunan azınlığının haklannı savunmak için kullanmış olduğu 'sert dil' beklenmedik olaylara neden oldu. Türk-Yunan ilişkilerinde ise Gümülcine'deki Türk Konsolosu Kemal Gür'ün Yunanistan'ın içişlerine karıştığı gerekçesiyle istenmeyen kişi ilan edilmesinde önemli bir rol oynaması da kendisine puan kazandırmıştı. Üyesi olduğu YDP hukumetinin içinde yapılan ankette 'En çok çalışan bakan' titrini kazanan Samaras, her zaman gülümseyen, her zaman şık giyinen ve her konudaki görüşlerini rahatlıkla dile getirebilen ve 'yakışıklı bakan' ününü kazanan kişiliğe sahip. Ayrıca Yunanistan'daki bayanlann da 'befeni' listesinin içinde yer alan Samaras, bu yıl kendisinden 14 yaş genç esmer güzeli mimar bir bayanla evlendi. Bu evliliğinden bir çocuk sahibi olan Samaras'ın en büyük kaygısı, genç eşi ile üç haftahk çocuğunu 'arada-sırada' görebümesinden kaynaklanıyor. Gün aşırı yurtdijinda bulunmak zorunda kalan Samaras, vargücüyle ulkesinin AT ve ABD ilişkilerini düzeltmeye çalışıyor. Samaras'ın ABD Harvvard Üniversitesi'nden mezun oluşu ABD yönetimi ile özel ilişkiler içinde bulunmasına; dolayısıyla 'guvenirliliğini' •rahatça kanıtlamasına yardıracı oluyor. Samaras, Basbakan Konslantin Mitsotakis'in de en çok güvendiği bakanlarının arasında yer alıyor. Yunanistan'daki cumhurbaşkanı ve başbakanların yani sıra genel olarak politikacılann yaş ortalamaları oldukça 'geçkin' olması itibariyle Samaras'ın gençliği oldukça göze batıyor. Samaras, ileride belki de parti liderliğine ya da başbakanlığa soyunacak vasıflara sahip. Ancak bunu dile getirmesine ya da ima etmesıne şimdilik 'yaşının uygun olmadığını'gösteriyor. hayaletinin dünyanın bir köşe- sinde yaşamasına ve "silahlan- ma avcılığı" denen; çağdaşlaşma ile kalkınmayı engelleyen bu ekorıomik yaranın daha fazla kanamasına izin vermemeleri için çağrıda bulunmak is- tiyorum. Kıbrıs sorunu — Savın bakan, Kıbns soru- nu her ne kadar başlıbaşına bir konuysa da Türk-Yunan ilişkile- rini etkilediği açık. Türkiye, Kıbns Türklerine ge- rekli güvenceler verilmedikçe birliklerini adadan çekmeyecegi- ni açıklıyor. Türk kamuoyunda Yunanistan'ın Kıbrıs üzerindeki ENOSIS (Adanın Yunanistan'a eklenmesi) düşüncesinden vaz- geçmediği ya da Kıbrıs Rumla- rının Kuzey Kıbrıs'a saldırmak için silahlandığı doğrultusunda bazı kaygdar var. Nasıl değerlen- diriyorsunuz? SAMARAS — Bu konuda az önce bir kısım Türk basını için söylediklerimi doğrulayan bu yaıdım etmiyor. Ancak Körfez 1 deki kriz belki de Türkiye'nin, tutumunu yeniden gözden geçir- mesini gerektirecek ve Kıbns'ta- ki birliklerini geri çekmekle top- lumlararasındaki köprülerin ku- rulmasına izin verilecektir. Ya da Kıbrıs'ta güven arttırı- cı bir önlem almak gibi ciddi bir iyi niyet gösterisinde bulunabi- lir. Alacağı böyle bir karar za- ten, Türkiye'nin AT ilişkilerinde köklü değişiklikler yaratacaktır. Türkiye-AT ilişkilerinin Kıbns'ta kaydedilecek ilerlemelere bağlı olduğu AT'nin Dublin'de vardığı kararda açıkça belirtilmiştir. — Birleşmiş Milletler'in 16 yıllık çabalanna karşın Kıbns sorununa bir çözüm bulunama- dı. Ne diişünüyorsunuz bu ko- nuda? Turkiye'den beklentileri- niz nedir? SAMARAS — Yunanistan, BM Genel Sekreteri'nin çabala- nnı desteklemektedir ve bundan birçok beklentisi vardır. Bu gi- rişimler ve uğraşılar, Kıbrıs so- rununa adil ve kalıcı bir çözüm nunun çözümunde ilerleme kay- dedilmesi için tarihi bir fırsatı oluşturduğuna inanıyorum. Sa- yın Özal'ın da aynı şekilde ger- çekçi bir siyaset adamı olduğu- na inanmak istiyorum. Dolayı- sıyla bu tarihi fırsatı elden ka- çırmamak gerekir. Geriye kalan tek şey, özellikle Kıbns Türk ta- rafına ve uzlaşmaz bir politika izleyen her yana baskı yapmak kalıyor. Aynca Türk tarafının özlü bır iyi niyet göstensi, soru- nun cözümüne ciddi bir itici hız kazandı rabilecektir. — Yunanistan özellikle sizin bakanhğınızla birlikte, AT'nin Türkiye'ye karşı ortak bir cep- he almasına katkıda bulundu (Dublin kararı). Bu arada ABD ile yakınlaşarak Türkiye'nin yal- nızlığa itilmesini sağlamaya ça- hştınız. Körfez'deki krizin pat- lak vermesiyle dengelerin değiş- tigi sovknebiür. Türkiye'nin böl- gede artan önemi vurgulandı. Bu gelişmeleri nasıl değerlendi- riyorsnnuz? SA1».LARAS — Irak'ın Ku- veyt'i işgal etmesiyle patlak ve- ren Körfez krizi, Kıbrıs sorunu- na dünya kamuoyunun gözün- de yeniden bir duyarlılık kazan- dırmıştır. Bu, BM Genel Sekre- teri'nin son olarak AGlK'te yap- tığı konuşmasında da görülmek- tedir. BM üye ülkelerinin büyük bir çoğunluğu ise Türkiye'nin Kıbrıs'a yaptığj askeri çıkartma- ya, sonraki dönemlerde ulusla- rarası düzeyde gösterilen tepki- lerin son derece zayıf kaldığının bilincine varmış bulunuyor. ör- neğin AT ülkeleri, bunun bilin- cine Dublin toplantısında vardı. Bu nedenle Türkiye'nin AT iliş- kilerini, Kıbrıs'ın işgaline bağla- dı. Topluluğun bu mantığı pay- laşmış olması, Yunanistan'ın baskı yapmasına gerek buakma- mıştı. Kıbrıs sorununda izledi- ği değişmezlik siyaseti, Türkiyeî ye hiçbir konuda yardımcı ola- maz. Unutmamak gerekir ki si- yaset ve özeltikle dış siyaset, uzun vadeli işlemleri ve tüm pa- rametrelerle genelde kaydedilen gelişmeleri öngörmelidir. ABD konusuna gelince, Yu- nanistan ile ABD geleneksel iki dost ulke olup hiçbir zaman sür- tüşmemiştir. Yunanistan ile ABD'nin iyi ilişkiler kurmasıy- la Türkiye'nin niçin yalnızhğa itildiği anlamı çıkarıldığım an- layamıyorum. Unutmamak ge- rekir ki NATO'nun güneydoğu kanadı Türkiye ile Yunanistan'a dayanmaktadır. Ve bu iki ülke, savunma açısından birbirlerine bağımlıdır. Körfez'deki kriz yal- nız Türkiye'nin değil, Yunanis- tan'ın da Akdeniz'deki dengele- rin sağlanmasındaki özel önemi- ni göstermiştir. ABD her iki ül- keyle de müttefiktir. Yunanistan ile Türkiye birbirleriyle yanyana yaşamaya mahkûmdur. Bu bi- zim için gerçekçi bir yaklaşım- dır. Siyasetimizin sabit hedefi de iki halkın barış içinde yaşama- sıdır. — Yunanistan, Kıbns sorunn ile Kuveyt'in işgalini aynı para- lelde tutuyor. Türkiye Cumhur- başkanı Turgut Özal. bu görü- şü paylaşmadığını açıklarken "1974 yılında Türkiye Kıbns'a müdahale etmeseydi, aynı Irak- ın Kuveyt'i ilhak ettiği gibi Yu- nanistan da Kıbns'ı ilhak edecekti" ya da "Yunanistan 1974'te bunun tam aksini kanıt- layacak hiçbir şey yapmamıstır" dedi. Bu sözleri nasıl degerlen- diriyorsunuz? SAMARAS — Sayın özal'tn bu konuda hakkı yok. Bunu kendisi de biliyor. Uluslararası kamuoyu ve umarım iyi niyetli Türkler de özünde bu konunun bilincine varmıştır. Çünkü Türkiye eğer, gerçekten Kıbns'tn Yunanistan ile birleşmesini (ENOSIS) engellemek için mû- dahale ettiyse o halde birlikle- rini niçin hâlâ bugüne kadar Kıbns'ta bulunduruyor? Niçin Kuzey Kıbrıs'a Anadolu'dan ge- tirdiği insanları yerleştiriyor? Denktas niçin hâlâ uzlaşmaz si- yaset izlemekte ısrar ediyor? 1974 Türkiyesi'nin durumu ile bugünkü Irak ve Kıbns'ın duru- mu ile bugünkü Kuveyt ne ya- zık ki aynı paralel çizgilerde bu- lunmaktadır. Ancak Türkiye'nin Kıbrıs sorununu yeniden gözden geçirmesi için olgun bir ortam vardır. Ülkenizdeki liderlerin gerçekçi hareket ederek Kıbns sorunu için dinamik ve ileriye yönelik bir siyaset uygulayacak- larına; böylelikle hem Türk- Yunan hem de Türkiye-AT iliş- kilerinin düzelmesine yardımcı olacaklanna inanmak istiyo- rum. Bu durumda Akdeniz'in tümünde olumlu bir ortam ya- ratılacaktır. StRECEK Savaş ve barış yarışıyor (Baştarafi 1. Sayfada) Milletler Güvenlik Konseyi ka- rarlarından birisini yerine getir- miş olmasını, bu büyük askeri gücun Irak üzerinde yarattığı baskıya bağlıyor. Ancak durum böyle olsa da olmasa da rehine- lerin serbest bırakılması, gerek Irak gerekse de ABD dışişleri bakanlarının karşılıklı olarak başkentlere yapacağı ziyaretle- re dönuk beklentileri yükseltme- ye devam ediyor. Örneğin Tem- silciler Meclisi'nin Avrupa ve Ortadoğu alt komitesinin güçlu Başkanı Lee Hamllton, "Son günkrde ılımlı bir hava doğdu" diyor. Hamilton'ın sözlerinde ifadesini bulan beklenti arttık- ça da Amerikan yönetimi krize savaş dışında bir çözüm bulmak için daha büyük baskılar altın- da kalıyor. Krizin ilk günlerin- de Amerika'nın Irak'a vuracak askeri gücü hazır değildi, ama kamuoyu desteği tamdı. Ancak şimdi askeri gücü tam, ama ka- muoyu desteği sallantıda. ABD Başkanı Bush, Irak ile önümüzdeki günlerde yapılma- sı beklenen görüşmelerde hiçbir şekilde müzakereye girilmeyece- ğini ısrarla vurguluyor ama, olası bir savaşın korkunç kayıp- lara yol açacağının artık az çok ortaya çıkmış olması da özellik- le "benzin depolan iki dolar da- ha ucuza dolacak" veya "Ku- veyt diye kimsenin nerede oldu- ğunu dahi bilmediği bir ülke kurtanlacak" diye savaşa gir- meyi Amerikan kamuoyuna an- latmakta güçlük çeken Ameri- kan yönetimini kara kara dü- şündürüyor. Eğer diplomatik bir çözüm gerçekleşip de Irak, alacağı bazı ödünler karşısında Kuveyt'ten çekilirse, bunun kar- şılığmda saldınya da uğramaya- cak. ABD Dışişleri Bakanı Ja- mes Baker -geçen günlerde Kongre'de yaptığı bir konuşma- da, "Kuveyt'ten çekilirse Irak'a saldıraıayacağız" diye güvence verdi. Baker'ın bu açıklaması, •'Kuveyt'ten çekilsek dahi Ame- rika Irak'ı vurmayı aklına koyda" biçiminde sivrilen Irak kaygılannı yatıştırmayı hedefli- yor. Irak'ın rehineleri serbest bı- rakma kararı, Bağdat'ın, dün- yaya "birkaç günlük diyalog, son dört aylık askeri güç göste- risinden daha verimli sonuç verdi" mesajını taşıyor. ABD'- nin a\nı konuda verdiği mesaj ise rehinelerin serbest bırakılma kararının BM Güvenlik Konse- vi'nin son kararından bir hafta sonraşa rastlamış olması. Yani bununla kastedileh, Irak'ın ka- ranna ABD'nin askeri güç kul- lanmaktaki kararlüığının yol aç- tığı savı. Bu yüzden Amerikan yönetimi, "askeri güç tehdidinin" sonuç almaya baş- ladığına inandığı bir dönemde bu tehdidi azaltmayı arzulamı- yor, aksine yüklenmeye devam ediyor. Irak ise askeri güç kul- lanılmasına gerekçe sağlayacak her şeyden kaçınıyor. örneğin geçen günlerde, yiyecek ve içe- cek sıkıntısı çeken ABD'nin Ku- veyfteki elçiliğine bizzat Sad- dam Hüseyin'in talimatı ile çe- şitli gıda maddeleri gönderildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle