Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
10ARALIK1990 **** CUMHURÎYET/19
D e v k u r b a ğ a — Avustralya'mn Brisbane kentindeki
Doğal Hayatı Konıma Parkı'nda dev bir kurbağa yaşıyor.
Kurbağa, parkın ziyaretçilerinin en çok ilgiyle izledikleri hay-
van. Geçenlerde parkı gezmeye giden Rebecca Bond kurba-
ğayla pek çabuk kaynaştı. Kurbağa, giizel Rebecca'yı pek
sevmiş olmalı ki yüziıne çıkıp çeşitli oyunlar yaptı.
(Fotograf: AP)
Avrupa'da
şiddetli kış
Haber Merkezi — Avrupa'da
karakış ansızın bastırdı. Hava sı-
caklıkîannın düşmesi ile birlik-
te başlayan yoğun kar yağışı bir-
çok ülkede yaşamı olumsuz et-
kiliyor. Ingiltere'de kutup so-
ğukları, özellikle ülkenin orta
bölgelerinde etkili olurken kar
yağışlarının aralıksız sürdüğü
bildiriliyor. Kuzey Iskoçya,
Fransa ve İspanya'da da yoğun
olarak süren kar yağışının ula-
şımın sağlanmasmda güçlükle-
re neden olduğu belirtiliyor. Me-
teoroloji yetküüeri Avrupa'nın
birçok ülkesinde şiddetli bir bi-
çimde etkisini sürdüren kış ko-
şullannın önümüzdeki 24 saat
içinde Türkiye'de hissedilmeye-
ceğini, hava sıcaklıklannın mev-
sim normallerinde seyredeceği-
ni söylediler.
Yedi Basklı bir trene karşı — Fransa'mn Bask
bölgesindeki yerleşira merkezlerinden birinde diin düzenle-
nen bir yanşmada insanla makine karşılaştı. Yedi Basklının
bir trene karşı verdiği mucadeleyi Basklılar kazandı. Top-
lam ağırlığı 720 kilogram olan Basklılac, 50 metre uzunlu-
gundaki bir iple 720 ton ağırlığmdaki bir vagonu çekerek
taşıdılar. (Fotograf: AFP) <
Aksoy ve Üçok
cinayetleri
ANKARA (AA) — DGM
Başsavcısı Nusret Demiral,
Prof. Dr. Muammer Aksoy ve '
Doç. Dr. Bahriye Üçok'un öl- A
dürülmeleri ile ilgüi soruşturma- •
lann sürdürüldüğünü belirterek
"Işin peşini bırakmış değiliz"
dedi. Demiral, AA'nın Ankara
DGM Başsavcıhğınca yürütülen
soruşturmalarla ilgili sorularını
yanıtladı. Demiral, Bahriye
Üçok'a gönderilen tehdit mek-
tupları ile bomba paketi üzerin-
deki yazılann karşılaştınlmasına
ilişkin kriminal incelemenin ta-
matnlandığını belirtti. Demiral,
çeşitli üniversitelere mensup öğ-
retim üyelerinin laiklik karşıtı
uygulamaları protesto amacıy-
la yaptıları ders boykotu için
başlatılan soruşturma ile ilgili
olarak da "Soruşturma sürü-
yor, daha bitmis deftl" dedi.
John
Lennon
anıldı
1960'lann
unutnlmaz
topluluğu
Beatles'ın ünlü
şarkıcısı John
Lennon,
ölümiinün 10.
yılında dogduğu
Liverpool'da,
öldüriildüğü kent
New York'ta ve
aralannda Prag'ın
da bulunduğu
birçok kentte
anıldı. Beatles
hayranlan,
Liverpool'daki
kulübün
bulunduğa
"M caddede
" diizenlenen
törende saygı
dunışunda
HABERLERİN DEVAMI
Yeni Birşey Yok Atiırfda..
(Baştarafi 1. Sayfada)
sözlerin de altını çizdik:
"Dünyayı deprem gibi sarsan son gelişme-
ler, dış politikanın uygulanmasına yeni boyut-
lar kazand,ırmıştır. Berlin Duvan'nın yıkılma-
sına, Moskova'yla Washington'un aynı ma-
sada görüşmelerine, aralarındaki köprülerin
inşa edilmesine denk düşen bu dönemde,
Türk-Yunan ilişkilerinin rekabet içinde olma-
sı, hatta düşmanlık sınırlarına varması, man-
tık dışıdır. İki halkın kalkınması ve refah için-
de yaşaması için, varolan sorunlarm çözül-
mesi, barış ortamının oluşturulması ve iki ül-
kenin uyumlu bir işbiriiğini amaçlaması gere-
kiyor, Halklanmızın refahtna ve kalkınmasına
öndertik yapabilmemiz için, silahlanma yan-
şına da bir son vermemiz gerektiğini sözleri-
me ektemek isterdim. Savaş bulutlannın ül-
kelerimiz üzerindeki güneşi gölgelemesine ar-
tık bir son verilmelidir."
Son derece yerinde.
Sağduyu sahibi her insan bu satırların al-
tına imzasını kuşkusuz atar.
Ege'nin bir banş gölü olmasını kim iste-
mez ki...
Ama bunu gerçekleştirmenin hiç de kolay
olmadığını gösteren ömeklerle doludur tarih-
lerimiz.
Bugün de iyimserlik verıci bir noktada bu-
lunduğumuz ne yazık ki söylenemez. Sayın
Bakan'ın gazetemize verdiği demecin es-
neklikten yoksun içeriği ve havası da bu yar-
gıyı doğruluyor. Herkesin paylaşacağı genel
temennilerin dışında kalan bölumler, iki ül-
ke arasında gerçek bir diyalog ortamının ya-
ratılmasının -bugün için- ne denli güç oldu-
ğuna Işaret ediyor.
Irak'ın Kuveyt'i işgaliyle Kıbrıs'taki Türk
askeri varlığı arasında çekilen bağlantı, Ati-
na açısından kesin olarak bir talihsizlikiir.
Kıbrıs'ın Türk-Yunan sorunlarının çözü-
münde bir önkpşul olarak öne sürülmesi...
Türkiye'nin Avrupa Topluluğu'yla ilişkilerin-
de Kıbrıs ve Ege'nin, sanki Yunanistan'a
ödenecek oede/fer gibi gösterilmesi... Ege'y-
le, Batı Trakya'yla ilgili bazı sorunlarm, Yu-
nanistan açısından sorun dahi olmadıkları-
nın belli edilmesi... Ege'yi bir "Yunan gölü"-
ne dönüştürecek 12 mil hakkında ısrar edil-
mesi... Ve uluslararası platformlarda Türki-
ye'ye yönelik baskı için etkinliklere devam
edileceği...
Onun için diyoruz ki, değişen birşey yok
Atina'da.
Göstermelik diyaloglara kalkışmanın bir
yararına da inanmıyoruz bu durumda.
Yunanistan'la Türkiye Sayın Andonis Sa-
maras'ın deyişiyle "yan yana yaşamaya
mahkûmdur"; ama yazık ki sorunlarla
birlikte...
Savaş bulutunu dağıtalım
CIMHVRİYEFTEN
OKURLARA...
OKAYGÖKENSİN
(Boftorafi 2. Sayfada)
Uzun ve titiz bir çalışmayla hazırlanan bu ekirnizin
yayın sorumluluğunu, uzun süredir gazetemizdeki TV
sayfasını hazırlayan Uygar Eremektar arkadaşımız
üsilendi. Çumhuriyet TV ekinin her yaştan ve zevkten
televizyon izleyicisi için vazgeçilmez bir kaynak .-* •
olacağına inanıyoruz.
Ikinci yeniliğimiz sayialanmızın düzeni ve sıralamasına
ilişkin. Bu hafta yine cuma gününden başlayacak yeni
sayfa düzenimiz kısaca şöyle: 3. sayfada artık iç
haberler yer alacak, 4 ve 5. sayfalar da politika ağırlıklr
iç haberlerle sürecek. Sonra yine TV ve kültür-sanat
sayfalan geliyor. Bu yeni düzende dış haberlere aynlan
sayfalarımız gazetenin ortasında ve yan yana yer
alacak. Diğer sayfalarımız b,ugünkü ana düzenimiz
içinde yerlerini koruyorlar. Yeni düzenimiz çerçevesinde
Anadolu'nun birçok bölgesine verdiğimiz gazetenin
sayfa sayısı da 18'den aşağı olmayacak. Cumhuriyefin
yeni düzenini okurlarımızın beğeneceğini sanıyoruz.
•
Kasım ayında basın oldukça hareketli günler yaşadı, bu
hareket aralık boyunca da süreceğe benziyor. Kasımda
önce Sabah fiyatını arttırıp 900 lira olmuş, Çumhuriyet
ve Milliyet de 1000 liraya yükselmişti. Geçen hafta da
Hürriyet, Sabah, Fotospor ve Güneş gazeteleri 1000
liraya yükselirken Bugün gazetesi de 600 lira oldu. Bu
hafta yeni bir gazete daha yayın yaşamına başlryor.'
Meydan gazetesi, çıkarken büyük bir damping
uygulayarak fiyatını 300 lira olarak ilan etti, bu da aynı
tarz gazeteleri zorlayacak.
Kasım ayında yine promosyon ve lotarya savaşı
doruktaydı. En başarılı sonucu Türkiye gazetesinin
kampanyası sağladı, günlük ortalama net satışı 277 bin
artarak 902 binlik günlük satışla birinci gazete oldu.
Sabah da 214 binlik artışıyla 892 bin günlük net satısa
ulaştı ve az farkla ikinci oldu. Gazeteierin kasım
1990'da günlük ortalama net satışlan ve bir önceki aya
göre farklan şöyle oldu:
1000 Liralık Gazeteler
Cumhuriyet
Milliyet
112.500
667.157
—2.800
—18.108
900 Liralık Gazete
Sabah . 892.125 +21&934
800 Liralık Gazeteler
Türkiye
Hürriyet
Günaydın
Fotospor
Güneş
Zaman
Tercüman
Yeni Asır
902.046
525.769
224.832
135.938
68.173
62.000
51.041
36.016
+277.046
—65
—73.405
—52.907
—15593
+1599
—5.460
—4.117
500 Liralık Gazeteler
Bugün
Tan
356.780
148.695
+5.749
—52.388
Kasım ayında promosyon ve iotaryalar için basın ve
TYde yapılan rektamlara harcanan para yine 5.5
mityar liranın ûstündeydi. Bu harcamaların dağılımı
da şöyle oldu:
Hürriyet
Sabah
Milliyet
Türkiye
Bugün
Fotospor
Güneş
Günaydın
Zaman
Tercüman
Yeni Asır
1.876.550.000
1.804.925.000
684.300.000
430.675.000
259.350.000
215.175.000
152.250.000
81.687.000
28.550.000
13.850.000
8.925.000
TL
TL
TL
TL
TL
TL
TL
TL
TL
TL
TL
ARADABIR
(Boflomfı 2. Sayfada)
Bir büyük usta Muhsin Er-
tuğrul'un Türk tiyatrosuna yap-
tığı büyük hizmetleri bugün ya-
kından bilen kaç kişimiz vardır
acaba? Türk tiyatrosunun ilk
sahne kahramanlannı Rasit Rı-
za'ları, Burhanettin Tepsi'leri,
Sadi Tek'leri, Halide Pişkin'le-
ri bu kadar çabuk mu unuta-
caktık? Bugün 7*den 70'e he-
men herkesin bildiği bir Ferdi
Tayfur adını istanbul Şehit Ti-
yatroları'nın bir büyük aktörü,
ilk Türk filmlerinin jeune-
premier'si dublaj sanatının ilk
ve en değerii rejisörierinden bi-
ri olarak anımsayan kaç kişi
kalmıştır? Büyük Behzat'lar
(Butak), Ercüment Behzat'lar,
Cahit Irgat'lar, Hadi ve Agâh
Hürfkardeşler, Nevin Seval'ler,
Şevkiye May'lar, Nezihe Bece-
rikli'ler, Fatma Andaç'lar, Hü-
maşah Hiçan'lar, Kemal Edi-
ge'ler, Muammer Karaca'lar,
Tevhtt Bilge'ler, film rejisörü Se-
mih Evin'ler, ya? Ankara'ya da
dönün bakalım bir Şahap Aka-
lın'lar, Ragıp Haykır'lar, Saim
Alpago, Salih Canar, Ulvi Uraz,
Suat Taşer, Savaş Başar, Suha
Tuna, Yıldınm Önal, Ali Cengiz
Çelenk, sonra sonra Atilla El-
dem, Tugay Aktüre, Yalın Tolga,
Muammer Çıpa ve ilh... Bunla-
nn çoğu -hatırlayabildiğimiz ka-
darı ile- kim bilir hangi durum-
larda, hangi ilgisizliklerin ve
şefkatsizliklerin kucağında ha-
yata gözlerini yumup gilmiş
kimseler, belki bir ikisi de aynı
ilgisizlik ve şefkatsizliklerin ku-
cağında, adlarını uzun uzun
sayamayacağımız ötekilerle
birlikte bir başka dünyaya göç-
lerini bekliyorlar, kendi göç-
leri_ne.
Özel tiyatroların sonsuz yok-
sunluklan içinde büyük sanat-
çılıklarını hârcayıp ömür tüket-
miş olanlara sahip çıkacak
devlet nerede? Nerede o Kül-
tür Bakanlığı? Kurumlannda o
çileleri nispeten müsait koşul-
larda yaşayıp göç edenlerin ku-
rumları nerede? Ayda yılda bir
de olsa bunları anacak organi-
zasyonlar yapılmaz mı?
TRT'miz programlar düzenle-
yemez mi? Ülkenin hangi
köşe-bucaklarında bulundukla-
rını en yakın sanatçı (ve yetki-
li) dostlarının bile, sanırım, bil-
medikleri nice eski aktörleri,
aktrisleri bulup ilgilenecek. Ku-
rumları ya da kurumlar nere-
de? Bunları, yaşadıkları ve ba-
şardıkları güzellikleri anarak ül-
ke gündemine getirmek diye
bir kadirbilirlik yeryüzünde yok
mu? Aslında bir zamanlar en
yakın oldukları bugünkü bazı
yetkililer değil mi? Peki, nere-
deler öyleyse? Cüneyt Gökçer-
lerin, Mahir Canova'ların, Ra-
ik Alnıaçık'ların, Bozkurt Ku-
ruç'ların, Semih Sergen'lerin
yerinde ben olsam şapkamı
önüme koyup şöyle bir düşü-
nürdüm: Benim de yolum ya-
kınlaştı, aynı şey bana yapılır-
sa?... derdim.
Bir örneğini çok yakında, ge-
çenlerde yaşadık: Devlet Tiyat-
roları'nın pek çok yükünü Ge-
nel Müdür Cüneyt Gökçer'in
Özel Kalem Müdürü olarak
uzun yıllar omuzlarında taşımış
bir Orhan Kuraner vardı. Cena-
zesine tek elin parmakları ile
sayılacak kadar DT sanatçısı
gelmişti sadece.
(Baştarafi 1. Sayfada)
sına önderlik yajjabilmemiz için
silahlanma yarışına da bir son
vermemiz gerektiğini sozlerime
eklemek isterdim. Sayın Berbe-
rakis, savaş bulutlannın ülkele-
rimiz üzerindeki güneşi gölgele-
mesine artık bir son verilmelidir.
Ege konusu
— Ege konusunda. ömeğin
kıta sahanhğı anlaşmazlığının
nasıl çözüleceğine inanıyorsu-
nuz? Ege'deki ihtilaflı sularda
petrol aramalarından kaçınıl-
masını öngören Bern protoko-
lü sizce nasıl gelişecek?
SAMARAS — Türkiye'nin
Ege üzerindeki istemleri ilk kez
1973 yılında, yani bölgede pet-
rol bulunabileceğini gösteren
araştırmalardan sonra başladı.
Tüm Yunan hukümetleri, kıta
sahanlığının saptanması için
açık önerilerde bulunmuş; özel-
likle bu hukuki anlaşmazlığın
giderilmesi için Türkiye'ye La-
hey'deki Uluslararası Adalet Di-
vanı'na gidilmesi yolunu öner-
miştir. Ancak ne yazık ki Tür-
kiye, başlangıçta bu öneriyi ka-
bul etmişse de daha sonra geri-
lemiştir ve bugüne kadar bu an-
laşmazlığın giderilmesinde istek-
siz olduğu görülmektedir. Tür-
kiye, keyfı yöntemler kullanarak
kendi gorüşlerini desteklemek-
tedir.
Bern protokolü, ilgili konu-
larda yapılacak müzakereler sü-
resinde, taraflann karşıhkh ola-
rak birbirlerini kışkırtacak açık-
lama ve işlemlerden kaçınmala-
rını öngörüyordu. Ancak ulusal
hava sahasının ihlal edilmesi ve
resmi kişilerin kışkınıcı açıkla-
malarda bulunması, Türk-
Yunan diyaloğuna hiçbir şekil-
de yardımcı olmamaktadır. Ba-
rış içinde yaşamanın kendi ku-
ralları vardır. Bunda ise ulusla-
rarası hukuka gösterilecek say-
gının ve bir ülkenin komşu ül-
kelerine karşı olan yükümlülük-
lerini ve haklarını kabul etme-
sinin büyük rolü vardır. Yuna
nistan bu kurallara saygı göster-
meyi arzu ettiğini kanıtlamıştır.
12 mil tartışması
— Türkiye, Yunanistan'ın
Ege'deki karasulannı 12 deniz
miline çıkaracağından endişe
duyuyor. Türk kamuoyu da bu
konuda dpyariı. Bu konudaki
yanlış anlaşılmalardan kaçın-
mak için Yunanistan'ın resmi
görüşlerini, sorumlu bir bakan
olarak açıkça dile geürebilir mi-
siniz? Bir de AT'nin Akdeniz'-
deki balıkçılık bölgesini 12 mile
çıkaracağından söz ediliyor. Bu
konuda bilgi verir misiniz?
SAMARAS —Sayın Berbe-
rakis, sorunuzu bu şekilde sor-
makla, sanki Yunanistan'ın
Ege'deki karasulannı 12 deniz
miline çıkarmasınjn keyfı bir
hareket olduğu izlenimini yara-
tıyorsunuz. Ancak yürürlükte
olan uluslararası deniz hukuku-
na göre Yunanistan, kendi ala-
cağı karanyla, karasulannı 6 de-
niz milinden öteye çıkarma hak-
kını korumakta. Bu arada ABD
ve SSCB'nin kendi karasulannı
12 deniz miline çıkarmış olduk-
larıru anımsatmak isterim. Ulus-
lararası hukukun genel ilkesi
çerçevesinde, 12 deniz mili bir
kural olarak kabul edilmektedir.
Ancak garip olan şey, Türkiye1
nin 12 deniz milini daha 1960 yı-
lında -yani Uluslararası Deniz
Hukuku'nun 12 mili kabul et-
mesinden yıllar önce- kabul et-
miş olması ve Karadeniz ile Ak-
deniz'deki karasularını 12 deniz
miline çıkarmış olmasıdır. Aynı
anda da Yunanistan'ın Ege'deki
karasulannı 12 deniz miline çı-
karması olasıhğında bunu bir
savaş nedeni olarak kabul ede-
ceğini soylüyor. Yunanistan, iyi
bir komşu olarak, karasulannı
uzatma hakkını veren bu yasa-
yı kullanmakta ilerlememiştir.
Dolayısıyla bu konudaki yanlış
anlaşılmalann sorumluluğu Yu-
nanistan'da aranmamahdır.
Türkiye'nin Avrupa Toplulu-
ğu'nun Akdeniz'deki balıkçılık
bölgesini 12 deniz miline çıkar-
ması ile ilgili düşüncelerine karşı
tepkileri ise, iki ulke arasında
yıllarca süren anlamsız gerginli-
ğin surdürülmesındeki ısrannı
göstermektedir.
Bu arada izin verirseniz bu
noktada, iki komşu halk arasın-
daki fanatizmi ve ön yargıları
körükleyici haberler yayımlayan
Türk basınının bir bölümüne
değinmek istiyorum. Bu verim-
siz yöntemler, devletlerarasında-
ki sürtuşmelerin atlatılması için
uluslararası hukuk temelinde
guçlenecek diyalog yoluna kat-
kıda bulunmaktan uzaktır. Sor-
duğunuz soruyu fırsat bilerek,
Turk gazetecilerine, soğuk savaş
yöndeki asılsız haberler, en azın-
dan bir yere kadar, korkarım
Türk hükümetince de dikte edi-
liyor. Yunanistan'ın Kıbrıs ile
birleşmek (ENOSIS) istediği so-
nucuna kim nereden vanyor ki?
Kuzey Kıbrıs'a saldırı niyetini
kim nereden çıkanyor? Aksine
Yunanistan, Turkiye'den Kuzey
K:bns'a göçmen yerleştirmeyi
durdurmasmı ve Kuzey Kıbns ile
gumruk ve pasaport kontrolünü
iptal etmekle bu bölgeyi kendi-
sine bağlamak istediğini çağrış-
tıran türden önlemler almaktan
vazgeçmesini istiyor. Yunanistan
Turkiye'den, Kıbns'taki birlikle-
rini geri çekmesini ve 16 yıl ön-
ce keyfi olarak yaratmış olduğu
duruma son vermesini istiyor.
Bu zaman zarfında gerek Yu-
nanistan'ın, gerekse Kıbrıs'ın
(Rum) gösterdiği içtenlik orta-
dadır. Buna karşı, Rauf Denk-
laş'ın kışkırtıcı açıklamalan ile
Sayın ÖzaJ'ın toplumlararası di-
yalog için temel eşitlik istemesi
Kıbns sorununun cözümüne
yolu bulunması yolundaki ümiı-
lerin ka>nağını oluştunnaktadır.
Turkiye'den, 1974'ten bu yana
bekledLpimiz şey, Kıbns'taki bir-
liklerini geri çekmesi ve ulusla-
rarası toplumun kabul ettiği,
BM Genel Sekreteri'nin verdiği
iyi niyet hizmetlerine katkıda
bulunrnasıdır. Tarih göstermiş-
tir ki Kıbns Rumlarıyla Kıbns
Türkleri arasında geçiştirileme-
yecek hiçbir engel yoktur. tki
toplumun, aralannda bir çözüm
bulma yolunu, maalesef Denk-
taş'ın katılığı baltalamakta ve
toplumlararası diyaloğu saptır-
maktadır.
Kıbns sorunu, gerek siyasi bir
sorun olarak, gerekse büyük bir
ahlaki sorun olarak çözülmeli-
dir. Bu da hem Türkiye'nin, hem
Yunanistan'ın, hem de tüm böl-
gemizin iyiliği için gereklidir.
Bugün için aynı anda siyasi
sahnede "kilit rol" oynayan Yu-
nanistan Başbakanı, ABD ve
SSCB Dışişleri Bakanlan gibi
gerçekçı insanlann, Kıbns soru-
PORTRE ANDONİS SAMARAS
En genç bakan
ATİNA (Cumhuriyet) —
Yunanistan Dışişleri Bakanı
Andonis Samaras, Yunan
hukumetinin en genç ve
dinamik bakanı olarak
tanınıyor. Samaras, Atina
1951 doğumlu. Evli ve bir
çocuk babası. Samaras,
diplomaside alışılagelmiş
'kıvraklık' yerine
duşüncelerini gerçekçi ve
açık bir şekilde dile
getirmeyi yeğliyor. Bu da
bazı zamanlard, bu genç
bakanın 'tecrübesizlik'
suçlamalanna hedef
olmasına yol açıyor. Ancak
Samaras, kendisine
yöneltilen eleştirileri
duymazlıktaa gelmiyor.
Olaylara 'siyâsi'deri çtfk,
'hukuki' açıdan bakmaya
özen gösteren Samaras'ın
modern, açık görüşlü ve
geçmişteki olayları ders
bilerek ilerici bir siyasetin
uygulanmasından yana
olduğu görulüyor.
Samaras, özellikle
Arnavutluk ve Türkiye
ilişkilerinde suları
bulandıran bir dizi
ataklarda bulundu. Bir
yandan Arnavutluk'ta
yaşayan Yunan azınlığının
haklannı savunmak için
kullanmış olduğu 'sert dil'
beklenmedik olaylara neden
oldu. Türk-Yunan
ilişkilerinde ise
Gümülcine'deki Türk
Konsolosu Kemal Gür'ün
Yunanistan'ın içişlerine
karıştığı gerekçesiyle
istenmeyen kişi ilan
edilmesinde önemli bir rol
oynaması da kendisine puan
kazandırmıştı. Üyesi olduğu
YDP hukumetinin içinde
yapılan ankette 'En çok
çalışan bakan' titrini
kazanan Samaras, her
zaman gülümseyen, her
zaman şık giyinen ve her
konudaki görüşlerini
rahatlıkla dile getirebilen ve
'yakışıklı bakan' ününü
kazanan kişiliğe sahip.
Ayrıca Yunanistan'daki
bayanlann da 'befeni'
listesinin içinde yer alan
Samaras, bu yıl kendisinden
14 yaş genç esmer güzeli
mimar bir bayanla evlendi.
Bu evliliğinden bir çocuk
sahibi olan Samaras'ın en
büyük kaygısı, genç eşi ile
üç haftahk çocuğunu
'arada-sırada'
görebümesinden
kaynaklanıyor. Gün aşırı
yurtdijinda bulunmak
zorunda kalan Samaras,
vargücüyle ulkesinin AT ve
ABD ilişkilerini düzeltmeye
çalışıyor.
Samaras'ın ABD Harvvard
Üniversitesi'nden mezun
oluşu ABD yönetimi ile özel
ilişkiler içinde bulunmasına;
dolayısıyla 'guvenirliliğini'
•rahatça kanıtlamasına
yardıracı oluyor.
Samaras, Basbakan
Konslantin Mitsotakis'in de
en çok güvendiği
bakanlarının arasında yer
alıyor.
Yunanistan'daki
cumhurbaşkanı ve
başbakanların yani sıra
genel olarak politikacılann
yaş ortalamaları oldukça
'geçkin' olması itibariyle
Samaras'ın gençliği oldukça
göze batıyor. Samaras,
ileride belki de parti
liderliğine ya da
başbakanlığa soyunacak
vasıflara sahip. Ancak bunu
dile getirmesine ya da ima
etmesıne şimdilik 'yaşının
uygun olmadığını'gösteriyor.
hayaletinin dünyanın bir köşe-
sinde yaşamasına ve "silahlan-
ma avcılığı" denen; çağdaşlaşma
ile kalkınmayı engelleyen bu
ekorıomik yaranın daha fazla
kanamasına izin vermemeleri
için çağrıda bulunmak is-
tiyorum.
Kıbrıs sorunu
— Savın bakan, Kıbns soru-
nu her ne kadar başlıbaşına bir
konuysa da Türk-Yunan ilişkile-
rini etkilediği açık.
Türkiye, Kıbns Türklerine ge-
rekli güvenceler verilmedikçe
birliklerini adadan çekmeyecegi-
ni açıklıyor. Türk kamuoyunda
Yunanistan'ın Kıbrıs üzerindeki
ENOSIS (Adanın Yunanistan'a
eklenmesi) düşüncesinden vaz-
geçmediği ya da Kıbrıs Rumla-
rının Kuzey Kıbrıs'a saldırmak
için silahlandığı doğrultusunda
bazı kaygdar var. Nasıl değerlen-
diriyorsunuz?
SAMARAS — Bu konuda az
önce bir kısım Türk basını için
söylediklerimi doğrulayan bu
yaıdım etmiyor. Ancak Körfez
1
deki kriz belki de Türkiye'nin,
tutumunu yeniden gözden geçir-
mesini gerektirecek ve Kıbns'ta-
ki birliklerini geri çekmekle top-
lumlararasındaki köprülerin ku-
rulmasına izin verilecektir.
Ya da Kıbrıs'ta güven arttırı-
cı bir önlem almak gibi ciddi bir
iyi niyet gösterisinde bulunabi-
lir. Alacağı böyle bir karar za-
ten, Türkiye'nin AT ilişkilerinde
köklü değişiklikler yaratacaktır.
Türkiye-AT ilişkilerinin Kıbns'ta
kaydedilecek ilerlemelere bağlı
olduğu AT'nin Dublin'de vardığı
kararda açıkça belirtilmiştir.
— Birleşmiş Milletler'in 16
yıllık çabalanna karşın Kıbns
sorununa bir çözüm bulunama-
dı. Ne diişünüyorsunuz bu ko-
nuda? Turkiye'den beklentileri-
niz nedir?
SAMARAS — Yunanistan,
BM Genel Sekreteri'nin çabala-
nnı desteklemektedir ve bundan
birçok beklentisi vardır. Bu gi-
rişimler ve uğraşılar, Kıbrıs so-
rununa adil ve kalıcı bir çözüm
nunun çözümunde ilerleme kay-
dedilmesi için tarihi bir fırsatı
oluşturduğuna inanıyorum. Sa-
yın Özal'ın da aynı şekilde ger-
çekçi bir siyaset adamı olduğu-
na inanmak istiyorum. Dolayı-
sıyla bu tarihi fırsatı elden ka-
çırmamak gerekir. Geriye kalan
tek şey, özellikle Kıbns Türk ta-
rafına ve uzlaşmaz bir politika
izleyen her yana baskı yapmak
kalıyor. Aynca Türk tarafının
özlü bır iyi niyet göstensi, soru-
nun cözümüne ciddi bir itici hız
kazandı rabilecektir.
— Yunanistan özellikle sizin
bakanhğınızla birlikte, AT'nin
Türkiye'ye karşı ortak bir cep-
he almasına katkıda bulundu
(Dublin kararı). Bu arada ABD
ile yakınlaşarak Türkiye'nin yal-
nızlığa itilmesini sağlamaya ça-
hştınız. Körfez'deki krizin pat-
lak vermesiyle dengelerin değiş-
tigi sovknebiür. Türkiye'nin böl-
gede artan önemi vurgulandı.
Bu gelişmeleri nasıl değerlendi-
riyorsnnuz?
SA1».LARAS — Irak'ın Ku-
veyt'i işgal etmesiyle patlak ve-
ren Körfez krizi, Kıbrıs sorunu-
na dünya kamuoyunun gözün-
de yeniden bir duyarlılık kazan-
dırmıştır. Bu, BM Genel Sekre-
teri'nin son olarak AGlK'te yap-
tığı konuşmasında da görülmek-
tedir. BM üye ülkelerinin büyük
bir çoğunluğu ise Türkiye'nin
Kıbrıs'a yaptığj askeri çıkartma-
ya, sonraki dönemlerde ulusla-
rarası düzeyde gösterilen tepki-
lerin son derece zayıf kaldığının
bilincine varmış bulunuyor. ör-
neğin AT ülkeleri, bunun bilin-
cine Dublin toplantısında vardı.
Bu nedenle Türkiye'nin AT iliş-
kilerini, Kıbrıs'ın işgaline bağla-
dı. Topluluğun bu mantığı pay-
laşmış olması, Yunanistan'ın
baskı yapmasına gerek buakma-
mıştı. Kıbrıs sorununda izledi-
ği değişmezlik siyaseti, Türkiyeî
ye hiçbir konuda yardımcı ola-
maz. Unutmamak gerekir ki si-
yaset ve özeltikle dış siyaset,
uzun vadeli işlemleri ve tüm pa-
rametrelerle genelde kaydedilen
gelişmeleri öngörmelidir.
ABD konusuna gelince, Yu-
nanistan ile ABD geleneksel iki
dost ulke olup hiçbir zaman sür-
tüşmemiştir. Yunanistan ile
ABD'nin iyi ilişkiler kurmasıy-
la Türkiye'nin niçin yalnızhğa
itildiği anlamı çıkarıldığım an-
layamıyorum. Unutmamak ge-
rekir ki NATO'nun güneydoğu
kanadı Türkiye ile Yunanistan'a
dayanmaktadır. Ve bu iki ülke,
savunma açısından birbirlerine
bağımlıdır. Körfez'deki kriz yal-
nız Türkiye'nin değil, Yunanis-
tan'ın da Akdeniz'deki dengele-
rin sağlanmasındaki özel önemi-
ni göstermiştir. ABD her iki ül-
keyle de müttefiktir. Yunanistan
ile Türkiye birbirleriyle yanyana
yaşamaya mahkûmdur. Bu bi-
zim için gerçekçi bir yaklaşım-
dır. Siyasetimizin sabit hedefi de
iki halkın barış içinde yaşama-
sıdır.
— Yunanistan, Kıbns sorunn
ile Kuveyt'in işgalini aynı para-
lelde tutuyor. Türkiye Cumhur-
başkanı Turgut Özal. bu görü-
şü paylaşmadığını açıklarken
"1974 yılında Türkiye Kıbns'a
müdahale etmeseydi, aynı Irak-
ın Kuveyt'i ilhak ettiği gibi Yu-
nanistan da Kıbns'ı ilhak
edecekti" ya da "Yunanistan
1974'te bunun tam aksini kanıt-
layacak hiçbir şey yapmamıstır"
dedi. Bu sözleri nasıl degerlen-
diriyorsunuz?
SAMARAS — Sayın özal'tn
bu konuda hakkı yok. Bunu
kendisi de biliyor. Uluslararası
kamuoyu ve umarım iyi niyetli
Türkler de özünde bu konunun
bilincine varmıştır. Çünkü
Türkiye eğer, gerçekten Kıbns'tn
Yunanistan ile birleşmesini
(ENOSIS) engellemek için mû-
dahale ettiyse o halde birlikle-
rini niçin hâlâ bugüne kadar
Kıbns'ta bulunduruyor? Niçin
Kuzey Kıbrıs'a Anadolu'dan ge-
tirdiği insanları yerleştiriyor?
Denktas niçin hâlâ uzlaşmaz si-
yaset izlemekte ısrar ediyor?
1974 Türkiyesi'nin durumu ile
bugünkü Irak ve Kıbns'ın duru-
mu ile bugünkü Kuveyt ne ya-
zık ki aynı paralel çizgilerde bu-
lunmaktadır. Ancak Türkiye'nin
Kıbrıs sorununu yeniden gözden
geçirmesi için olgun bir ortam
vardır. Ülkenizdeki liderlerin
gerçekçi hareket ederek Kıbns
sorunu için dinamik ve ileriye
yönelik bir siyaset uygulayacak-
larına; böylelikle hem Türk-
Yunan hem de Türkiye-AT iliş-
kilerinin düzelmesine yardımcı
olacaklanna inanmak istiyo-
rum. Bu durumda Akdeniz'in
tümünde olumlu bir ortam ya-
ratılacaktır.
StRECEK
Savaş ve barış yarışıyor
(Baştarafi 1. Sayfada)
Milletler Güvenlik Konseyi ka-
rarlarından birisini yerine getir-
miş olmasını, bu büyük askeri
gücun Irak üzerinde yarattığı
baskıya bağlıyor. Ancak durum
böyle olsa da olmasa da rehine-
lerin serbest bırakılması, gerek
Irak gerekse de ABD dışişleri
bakanlarının karşılıklı olarak
başkentlere yapacağı ziyaretle-
re dönuk beklentileri yükseltme-
ye devam ediyor. Örneğin Tem-
silciler Meclisi'nin Avrupa ve
Ortadoğu alt komitesinin güçlu
Başkanı Lee Hamllton, "Son
günkrde ılımlı bir hava doğdu"
diyor. Hamilton'ın sözlerinde
ifadesini bulan beklenti arttık-
ça da Amerikan yönetimi krize
savaş dışında bir çözüm bulmak
için daha büyük baskılar altın-
da kalıyor. Krizin ilk günlerin-
de Amerika'nın Irak'a vuracak
askeri gücü hazır değildi, ama
kamuoyu desteği tamdı. Ancak
şimdi askeri gücü tam, ama ka-
muoyu desteği sallantıda.
ABD Başkanı Bush, Irak ile
önümüzdeki günlerde yapılma-
sı beklenen görüşmelerde hiçbir
şekilde müzakereye girilmeyece-
ğini ısrarla vurguluyor ama,
olası bir savaşın korkunç kayıp-
lara yol açacağının artık az çok
ortaya çıkmış olması da özellik-
le "benzin depolan iki dolar da-
ha ucuza dolacak" veya "Ku-
veyt diye kimsenin nerede oldu-
ğunu dahi bilmediği bir ülke
kurtanlacak" diye savaşa gir-
meyi Amerikan kamuoyuna an-
latmakta güçlük çeken Ameri-
kan yönetimini kara kara dü-
şündürüyor. Eğer diplomatik
bir çözüm gerçekleşip de Irak,
alacağı bazı ödünler karşısında
Kuveyt'ten çekilirse, bunun kar-
şılığmda saldınya da uğramaya-
cak.
ABD Dışişleri Bakanı Ja-
mes Baker -geçen günlerde
Kongre'de yaptığı bir konuşma-
da, "Kuveyt'ten çekilirse Irak'a
saldıraıayacağız" diye güvence
verdi. Baker'ın bu açıklaması,
•'Kuveyt'ten çekilsek dahi Ame-
rika Irak'ı vurmayı aklına
koyda" biçiminde sivrilen Irak
kaygılannı yatıştırmayı hedefli-
yor.
Irak'ın rehineleri serbest bı-
rakma kararı, Bağdat'ın, dün-
yaya "birkaç günlük diyalog,
son dört aylık askeri güç göste-
risinden daha verimli sonuç
verdi" mesajını taşıyor. ABD'-
nin a\nı konuda verdiği mesaj
ise rehinelerin serbest bırakılma
kararının BM Güvenlik Konse-
vi'nin son kararından bir hafta
sonraşa rastlamış olması. Yani
bununla kastedileh, Irak'ın ka-
ranna ABD'nin askeri güç kul-
lanmaktaki kararlüığının yol aç-
tığı savı. Bu yüzden Amerikan
yönetimi, "askeri güç
tehdidinin" sonuç almaya baş-
ladığına inandığı bir dönemde
bu tehdidi azaltmayı arzulamı-
yor, aksine yüklenmeye devam
ediyor.
Irak ise askeri güç kul-
lanılmasına gerekçe sağlayacak
her şeyden kaçınıyor. örneğin
geçen günlerde, yiyecek ve içe-
cek sıkıntısı çeken ABD'nin Ku-
veyfteki elçiliğine bizzat Sad-
dam Hüseyin'in talimatı ile çe-
şitli gıda maddeleri gönderildi.