30 Nisan 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
10 ARALIK 1990 CUMHURİYET/17 HAVA DURUMU TURKİYEDE BUGÜN DevtetlMeteorotofi Işlen Genel MC- dürtûOü'nden alınan btlgıye göre yur- dun kuzeybab Vesimten parçalı bulut- lu. Mekı yerter az tuhJtu « açık, Mar- mara ile yurdun ıç kesmler sabarı sa- attennde yoğun olmak üzere y«f yer sisli geçecek. H * t t SICAKLIĞI, Bıraz artacak. RÜZGÂR: Batı MlgelerirrM- de gûney ve 4oQu. «fler yerterde ku- 2ey ve doğu yöriertien hafit, ara sıra orta kuvvette esecek. OenizlerimıaJe rûzgâr Bütün denizleıimiaJe kıble ve teaşlemeden 3 Ha 5 kuvvetirtde, sa- atte 10 ila 21 denz mıli hızJa esecek Daiga yûkseklıgı 0.5 ıla 1. BaD Kara- demz ve Ege'de 15 metre, görüş uzak- lığı 10 km , Marmara'da sts anında 500 ıla 1000 metre dolayında olacak KA^ş Van Gâlâ'nde luna: Az buludu ve açık geçecek. Rüzgâr kuzey ve batı yönlerden orta kuvvette esecek. göl kûcûk dalgalı olacak Mana Adapazan Aûryaman Atyon Ajr, Aıtaa Antafcya Anatya Artvın Aydın Balıkesır Bıiec* Bıngol BMis Bokı Burea CanakteHe Çorum Oentzlı A 21° 8°0ıyartakır S 15° 7°Edıme A 16° 4°Erancan B 1*> i°£mmım A 8°-5° EsKoet» S 13° 2° Güiantep A 22° 13° öresıın 15° 1° Mamsa 16° 3°KMaraş 10° -6° Metsn 6° -8° Muğla 11° A 19° 8° Gûmüşhane S A 11° 3°Hal*ân B 17° 7°lsparta S S 16° 3° Istantul S S 10° 2°İ2HW B A 12° T°Kars S A 10° 5°Kastamonu S 12° T»Ka»sen S 16° 5° Kırklarel' S 16° 7°Kon»a S 14° -1° KüMıya A 16° 6°Malatya 14° e»Ordu 8° 2°Has 10° 12° 3°S*1 16" VSMOÇ W T°&ws 5» -7» letatdaj 7° 0°Trabzon 12° 3°luncelı 13° 2 ° U 5 * 12» 2°van 12° 1°\taQ» 10° 0°ZongUd* B 17° 5° A W° 5° A 21° 12° A 1<° 3° A 11°-1° A 12° -1° A 15° 8° A 14° 6° A 10° 7° A 15° 6° S 17» T> S 10° 1° S 15° 5° A 14° 6» A 11° V S 13° 1° A 9° 0» S 12°-1° B 17° 8° A-»çık B-t>ulu»u G-(june* K-ttrt S-ssb Y-yagmıriu Helsınkı Ü Lenıngrad Moskova < Kahıre • BULMACA SOLDAN SAGA: 1/ Sesli ya da yazılı bir biçimle, kavram- sal bir içeriğin birle- şiminden oluşan dil- sel birim. 2/ Sıkıntı venne, üzme... De- ğersiz. 3/ Asya'da bir ırmak... Sürül- dükten sonra bir yıl dinlendirilen tarla. 4/ Genellikle ladvert ya da gri kumaştan yapılmış spor ce- ket... Iskambilde bir- li. 5/ Kısa kır şiiri.. tspanya'da Bask böl- gesinin bağımsızJığı için savaşım ve- ren gizli örgüt. 6/ Bir nota... Gövde heykeli. 7/ Yardım amacıyla topla- nan para. 8/ Kaba bir komedi tüni... Kurnaz, açıkgöz. 9/ Özellikle Rize yöresinde dokunan çamaşırlık ince bez. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Biiyük ocaklardan aıeşi dışarı çektnek için kullanılan uzun saplı de- mir araç. 2/ Bir kimsenin sahip ol- duğu gayri menkul mal... Demirin simgesi. 3/ Negatif bir sayı üzerinde alınan ve ikinci kuvvetten bir kök taşıyan cebirsel an- latım... Halk müziğine özgü telli bir çalgı. 4/ Havada beşte dört oranında bulunan element... Renyumun simgesi. 5/ Bir gıda maddesi... Bencil. 6/ Almanya'da bir sanayi bölgesi... Eski Mı- sır'da güneş tanrısı. 7/ Kumtaşı... Hayvanların ısırmaması için burunlarına takılan demir halka. 8/ Bireyler... Yankı. 9/ Türk müziğinde oldukça kıvrak bir usul. 60 YIL ÖNCE Cumhuriyet Şehitler abidesi ÇİFÇİLERE NOVO kim>e%igfibreier Satı, mahaUİ: ve Şld 10 ARALIK 1930 Çanakkale Şüheda abidesinin bu sene her halde temini inşası için tstanbul meb'uslannın Meclıste muşterek bir-takrir verecekleri yazümıştı. Meb'uslanmız, bu mühim mes'eleyi her halde intaca çahşmayı kararlaştırmışlardır. Diğer taraftan Şehitlikleri imar cemiyeti de, Güzel San'atler Akademisi'ne müracaatla Çanakkale'de yapılacak abidenin jekli ve buna müteferri hususat hakkında mütalea istemişti. 30 YIL ÖNCE CumhuriYel Meclisi Halka Sevdirmek 10 ARALIK 1960 Kurucu Meclise girecek olan temsilcilerin önümüzdeki ilk genel seçimlere aday gösterilmemeleri şartım-Kurucu Meclisin prestiji yönünden-doğru bulduğumu yazmıştım. Fikir benim değildi. Onu ilk olarak, zannedersem, Vatan gazetesi yazarlanndan Oktay Akbal ortaya atmıştı. Ben fikri beğenmiş ve desteklemiştim. Yine Vatan Gazetesi yazarlanndan Sayın özcan Ergüder, Nadir Nadi kendi gazetesinde sütun komşusuna karşı cephe almamak kaygusu ile olacak, fikri bana mal ederek bunun ciddi bir şey sayılamayacağını söylüyor ve zıt düşünceyi savunuyor. Sayın Ergüder'e göre, Kurucu Meclis üyelerinden böyle bir feragat beklemek 'seçim müessesesinin millet hayrına yetersiz, hatta zararlı bir müessese olduğunu kabul' anlamına gelirmiş. Yazımdan bir kez bu anlarnı çıkardıktan sonra artık üst yam çorap söküğü gibi yürür gider, seçimsiz rejimlere basret duymaya kadar vanr. Oysa, ne Oktay Akbal'in, ne de benim böyle bir tezi benimseyemeyeceğimizi Sayın Ergüder, elbette yakından bilmek gerekir. —Seçimsiz demokrasi olur mu? Olmaz. O halde Kurucu Meclis üyelerinden önümüzdeki genel seçimlere girmemelerini istemek, demokrasiye sırt çevirmek demektir. Günün şartlannı bir kenaıa ittiği için bu mantık zinciri yanhştır. Seçimsiz demokrasi olmaz, ama demokrasiler zamanla soysuzlaşabilirler. Bizim demokrasimiz de henuz oluş çağında soysuzlaşmış, dumura uğramış ve 1950'de millet oyu ile iş başına getirilen bir iktidar, 1960 yılında süngü gücü ile yerinden atılmıştır. Milli iradeyi hiçe saymanın bir sonucu olan bu hareketi halk doğru bulmuş ve seçimle ilgisi olmadığı halde, yeni idareyi candan benimsemiş, bağnna basmıştır. Yolunu şaşıran bir demokrasiyi yola getirmek için halka başvurmak, yani en kısa zamanda seçimlere gitmek, şüphesiz en akla yatkm tedbirlerden biri sayümak gerekirdi. Nitekim 27 mayıstan birkaç gün sonra, burada bu noktayı belirtmiş, "ilk hedef seçimler olmalıdır" demiştirn. Aradan aylar geçti, milletçe bir hayli vakit yitirdik. Bu süre içinde ortaya çeşit çeşit fikirler atıldı. Milletin henüz demokrasiye layık olmadığı, güdümlü bir idare altında birçok reformlar yapılmak gerektiği, demokratik bir ortam yaratılmadıkça, seçimlere gidilemeyeceği, memleketin partilerden ve partizanlardan çok çektiği, daha neler ve neler söylendi. Nihayet, çok şükür Kurucu Meclis fikri galip gelerek bir intikal rejimine geçilmeye karar verildi. Sayın Ergüder'in mantığına göre, seçimle iş başına gelmeyeceği için Kurucu Meclisin kuruluş şekli de antidemokratik sayümak gerekir. Fakat biz, yaşadığımız realiteyi gözonünde tutarak bunun ileriye doğru güçlü bir adım olduğuna inanıyoruz. Millet, kendi seçmediği bu kurula güvensin, onu benimsesin istiyoruz. Bu nasıl olur? Şüphesiz halkın beğeneceği bir anayasa ve seçim kanunu tasanları hazırlamakla. Son on yüın politika çatışmalan yazık ki, vatandaşı kuşkular içinde bırakmıştır. Millet Meclisine girmek isteyen adaylara halk süphe ile bakar olmuştur. Kurucu Mecliste görev yüklenecek adamlann önümüzdeki genel seçimlenle adaylıklannı koymayacaklan bilinirse, bu geçici yasama organına karşı vatandaşın olumlu ilgisini arttırmaya yardım edecek, kötü propagandalann etkisini azaltacaktır. Sayın Ergüder, bu takdirde ya Kurucu Meclise aday bulunamayacağını ya da gelecek Meclisin düşük kaliteli olacağını söylüyor. Ben bu konuda o değin kötümser değilim. Düşüncemde yalnız olmadığıma da eminim. NADİR NADİ GEÇEN YIL BUGÜN CumhurİYeT Güvenlik soruşturması 10 ARALIK 1989 Danıştay, bir antidemokratik uygulamaya daha dur dedi. Idari Dava Daireleri Genel Kunılu, Güvenlik Soruşturması Yönetmeligi'nin Resmi Gazete'de yayımlanmasını biçim yönünden sakat olarak niteledi ve uygulamanın hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle yönetmeliği iptal etti. DÜNYA'DA BUGÛNı Amslerdam Amman Afina Bajdal B l Bom Brûkstl Budapeşıe Cenmre Cezayır CiJde Oubai Frankfurt ûme Kahrı Kopentıag Ntln Lefkosa Y 2° A 26° B 16° A 2*° Y* 8° K 0° 2» 0» 3» 3° 1° 1° 19° A 31° A 30° K 0° A 23° B 3° A 26° B 3° Y 3° A 24° Lenıngrad B 2° Londra Y 8° Madnd K 3° Mıano Montreal Moskma Uûnıh N m Yofk Oslo K 1° Y 6° B -1° K -2° Y 7» B -4° Y 3" K -5° A 29° Y 13° B 1° A 24° A 28° A 26° K 3° K 2° K 2° VtotııngtonB 5° Zûntı K -1° Pjns Prag Rıyad Roma So«ya Sam Td Anv Tunus Varşoıra Vened* Vtyana 1ARTISMA *Avrubefsii' Gençlik Üzerîne Kendi kültüründe varabildiği en ileri aşama arabesk düzeyinde kalır. Ayrıca okuma oranı da eğitim düzeyinin yükselmesiyle ters bir grafik izler. Kültür çatışmalarının kişilik üzerinde kendini duyumsatmasma somut bir örnek olarak göstereceğimiz ve ikinci kuşak ola- rak tanımlanan ilginç bir genç potansiyel bugün karşımızda önemli bir somn olarak kendini dayatıyor. Başlıktaki tanımdan da anlaşılacağı gibi garip alışkanlıkları ve olumsuzlukları içinde banndıran bu genç nüfusumuz, iki toplumlu, iki kültürlü bir dünyanın çarpık insanlan olarak gelişmek- teler. Birinci kuşak olarak tanımlanan insan- lanmız Almanya'ya gelirken, birkaç sene çalışıp yurduna geri dönme ereğini içinde taşıyordu. Bu teselli uzun yıllar varlığını sürdürdü. Uzun yülannı buralarda geçirmiş birçok insan hâlâ bu düşünceleri taşımak- tadır. Fakat hesaba katmadıklan, sorun olarak görmedikleri, görmek istemedikleri bir konu vardı: Burada doğan veya küçük- lüğünden beri burada yaşayan çocukları. İlk kuşak birçok alışkanhğmı gurbette de sürdürdü. Hatta kimisi bunu içinde yaşa- dığı topluma karşı katı bir tepki olarak sap- lantı boyutuna vardırdı. Fakat burada ye- tişen çocuğun durumu daha çok farklıydı. Onlar, arkadaşlık ilişkilerini Almanlarla kuruyor, Alman okullarında eğitim görü- yor, o kültürün yayınlarıyla yoğun bir iliş- ki içinde bulunuyordu. Yemek alışkanhk- larından giyimlerine kadar ailesiyle farklı çizgilerde bulunan bu çocuklar bulunduk- ları ikilem arasında kirnlik sorununa da sağ- lıklı bir çözüm getirmekten yoksunlar. "Ben neyim", "Ben kimim" sorularına sağlıklı bir yanıt veremiyorlar. Sözünü ettiğımız gençleri hangi katego- riye sokacağımız konusunda net bir çözüm yoktur. Ne bu toplumun ne de kendi top- lumunun bir parçası olamayan bu genç in- san ileriye dönük tasardarında çaresiz ve bunalımİıdır. Evet, son moda giysileri titiz- likle izler, saçlarını günün modasına göre kestirir, her türlü ilginç takıyı zevkle kul- lanır, diskoya gider. Fakat arabesk yıldız- lanndan başkasının filmlerini izlemez ya da kasetlerini dinlemez. Kendi kültüründe va- rabildiği en ileri aşama arabesk düzeyinde kalır. Ayrıca okuma oranı da eğitim düze- yinin yükselmesiyle ters bir grafik izler. Ya- ni ilk ve ortaöğrenime giden gençlerin ora- nı yüksekokul bazında çok çok düşmekte- dir. Avrupa külturünün biçimselliğiyle ara- besk kültürün özselliğını kışiliğinde sentez- lemiş olan ikinci kuşak gençlerini "Avmbesk" bir kişilik olarak tarumlamak sanınm haksızlık olmaz. Peki yapılması gereken nedir? Kuşkusuz bunun yanıtını kapsamı ölçülü olan bu ya- zımızda veremeyiz. Konu, uzmanlannca ele ahnmalı, bu insanlann sorunlanna eğüecek sağlıkb kurumlar oluşturulmalıdır. Çağdaş anlamda bireyler yetiştirebilmek için; için- de bulunduklan çok kültürlü şartları bu- günkü dezavantajlanndan arındınp tutar- h bir yöntemle ve en verimli şekliyle onla- nn kişiliğine kanalize etmek olanaklı. Hem kendi külturünün, hem içinde bulunduğu toplumun külturünün olumlu yanlannı özümseyip evrensel boyutta bireyler olabi- lecek bu dinamik nüfusun ülkemiz ve top- lumumuz açısından da yararları sayılama- yacak kadar çok. Bir toplumun geleceği gençlikse, Avrupa ülkelerinde küçümsene- meyecek bir genç nüfusumuz var. ALt CEBELOĞLU Üniversite öğrencisi Giessen/Almanya Kültür Mirası ve Kaybolan Zanaat ler Mimari zenginliklerin korunması ülkelerin kültürel dayanışma içerisinde olmaları ile gerçekleşir. Bütünlüğü korumak için ülkelerarası ortak koruma politikası geliştirilmelidir. "Mimari Variıklann Korunması tçin Olnş- turulmuş Zanaatkâr Topluluğu Avrupa Merkeri" ile 1985 yıhndan itibaren diğer ül- ke mimar ve zanaatkârlarının yanında Türkiye'den de çok sayıda katılımcı bilgi, görgü ve kültürel alışverişe girmiştir. Avrupa Merkezi'nin eğitim programı rni- mari mirasın korunması konusunda; araş- tırılmış, irdelenmiş, olumlu sonuçları alın- mış geleneksel ve modern restorasyon ko- nusunda eğitimi 1975 yıhndan beri vermek- tedir. Mimarlarımızın ve zanaatkârlanmı- zın mirasımızın anlamakta ve koruma ko- nusunda yaptıkları çahşmalarda sahip ol- dukları bilgiler bu eğitimler sonucunda genişlemiştir. Kültür mirasımızı korumak ve kaybolan zanaat dallarıriı gelecek kuşaklara aktara- bilmek için: • Zanaatkârların yetişmesinin teşvik edilmesi, • Zanaatkârların dilini anlayan restora- tör mimarlann ve restoratörlerin yetişme- si. • Elemanların mesleki tecrübe alışverişi sağlamaları. Doğal ve kültürel varhklanmızın korun- ması, bakımı, onarımı, fonksiyonlarınm uygun kullanımlara açılması ve sonraki ne- sillere geçişini sağlamak, geçmişe verdiği- miz değerin en etkin belirtisi olacaktır. Asır- lar boyunca niteliklerinde manevi bilgileri, zenginlikleri saklayan halk eserleri, bugün ve yann, geleneklerimizin tek canlı örnek- leri olacaktır. Küllür mirasımızı koruma konusunda hazırlanmış en eski kültürel antlaşma 1931 Atina Antlaşmasfdır. 1964 yılında Vene- dik'te düzenlenen "Uluslararası Koruma Yöntenüeri" hakkındaki toplantı sonucun- da yayımlanan Venedik tüzüğu günümüze kadar gelen en etkin antlaşmadır. Mimari zenginliklerin korunması ülkelerin kültürel dayanışma içerisinde olmalan ile gerçekle- şir. Bütünlüğü korumak için ülkelerarası ortak koruma politikası geliştirilmelidir. Böyle bir siyasetin uygulanabilmesi çok kuvvetli idari organizasyonlar, ekonomik ve teknik dayanışmalarla olabilir. . Avrupa Konseyi'ne bağh olan ve ttalya'- nın Venedik kentinde faaliyet gösteren Haraç-Mezat... Kültür ürünlerimizi en yetkili makam olarak Kültür Bakanhğı'nın ilgili komisyonlan pekâlâ değerlendirebilir ve koleksiyonculara yardımcı olabilir. Hemen hemen her gün gazetelerdeki ilan- lardan ve evlere gönderilen davetiyelerden kıymetli eşyalar ve eski eserler müzayede- leri yapılacağını öğreniyoruz. Ertesi günler- de de boy boy fotoğraflarla, dizi dizi yazı- larla bu müzayedelerin yankıları sürdürü- lüyor... TV yayınlannda ilginç görüntüle- re yer veriliyor. Yağhboya, suluboya tablolar, heykeller, fildişi altın ve gümüş eşyalar, eski yazılar, beratlar, vazolar, kupalar, tabaklar, halı- lar, kilimler ve aklınıza gelebilecek gelenek- lerimizin ve kültürümüzün içinden kopup gelen tanıklan sayılan bu çok değerli tari- hi belgelerimiz, haraç-mezat kapanın elin- de kaüyor... Tabii bu arada on para etmez, değersiz şcyler de kendine göre alıasım bu- luyor. Kârlı işlere girişmek "moda" olmaya başladı. Bilen bilmeyen bu akımın icine gi- riyor. Böylece bu iş kollannda aşın birikim- ler oluştu. Sonucunda da normal kazanç- lar bölündüğü için ister istemez sapmala- ra, gerçek dışı cabalara yönelinmeye baş- landı. Bugün eski eserler satılacaksa, daha doğ- rusu el değiştirecekse, bu güzellikleri "mal" ya da "paçah" olarak adkndıran birkaç ki- şinin tekelinden geçileceğini bilmek gere- kir... Herkesin önünde, acıkta yapılan müza- yedelerin bir de perde arkası vardır: • Değerli bir esere "Sahte olma ihtimali var" dedikodusu yaydınlıp değer düşürme yolları aranır. • Ya da tersi işlenip yapay olarak değeri yükseltilir. • önceden alıcısı belirlenen eserlerin art- tırmasında "piyonlar" kullanılır. Gerçek alıcı eğer ünlü bir kişi ise kendini belli et- mez, fiyau yükseltmeden bu kişilere aldır- tır. Yanlış ahmlara da sebep olur bilme- den... • Talibi az olabilecek eserler yine bazı kimselerce fıyatı arttınlrp, başkasının üstü- ne yıkılır... Ve daha nice yöntemler... Geçenlerde TV'de yetkili bir satıcı, içten- likle bazı açıklamalar yaptı. Arttınna sıra- sında alıcı ile satıcı arasındaki gizli işaret- leşmeleri, parolalan açıkladı. Hayretler içinde izledim. Genellikle yapıcılan hayatta olmayan bu değerli ürünleri haraç-mezat, birtakım yön- • Meslek okulu öğıencüerinin zanaatkâr- lar tarafindan yetiştirilmesi, • Ulusal ve uluslararası boyutta eğitim yapılması, • Mimarlann kaynak olacak belgeler, fo- toğraflar araştınp eserlerimizih günümüz- deki durumlannı iyileştirme için restoras- yon ve restitüsyon projeleri yapmadan, uy- gulamaya geçmemesi, • Anıtlarımızın; tipolojik araştırmasımn mimari elemanlanmn konstrüksiyonlannın strüktürlerinin, analizlerinin yapılıp değer- lendirmeye geçilmesi, • Tarihi binalarımıza yeni fonksiyonlar verirken karakterlerini zorlamadan uygu- lama yapılması, • Ülkelerarası koruma politikası çerçe- , vesinde uzman, mimar ve zanaatkârlar bUgi değişimi ve mesleki tecrübe alışverişi için karşılıklı burslar alınması, • Kamu kuruluşlanna bağh tarihi bina- ların restorasyonu uygulamalanndan mü- teahhit hizmeti yerine, bu kuruluşlarda ye- tişmiş mimar ve zanaatkârlara görev veril- mesi, • Uzmanlardan zanaatkârlara kadar uza- nan korumacılar yelpazesinin diğer ucun- da, yasal ve yönetsel çerçeveyi etkileyen ida- ri görevlilerin katkılan bulunmaktadır. ERDAL EREN V. Mimar/tstanbul temlerle parça başı mal gibi satmak, esere, el emeği göz nuru dökenlere ve hem de va- rislerine ters düşüyor. Bir elinde numaralı sopalar, bir elinde ağızlıklara takılmış sigaralar, bir elinde te- lefon, bir elinde not defteri, hesap maki- neleri ile bazı akcı adaylan da bu arada bir tür gövde gösterisi yaparlar. Ama çoğun- lukta değillerdir. Gelenlerin çoğunluğu oy- nanan komediyi, çevresini ve fırsat bulur- sa güzelim eserleri seyreder. Artürmaya pek istirak edemezler. Sonunda eserler birkaç kişi arasmda paylaşılır gider. Müzayedeyi takip eden günlerde "Bilmem kaç parça mal şu kadar milyara satılmışür" diye so- nuç bildirisi yayımlanır. Bir ahm-satım işinin çok çeşitli, sağhklı yöntenüeri vardır. Herkes tesir altında kal- madan arzu ettiğine, parası oramnda sahip ohnayollannı hür olarak kullanabilmelidir. Kültür ürünlerimizi en yetkili makam olarak Kültür Bakanhğı'nın ilgili komisyon- lan pekâlâ değerlendirebilir ve koleksiyon- culara yardımcı olabilir. Bu gibi konular bakanlığın çabalan alanına girmelidir. Yok- sa geniş bir sanatsever ve koleksiyoncu top- luluğu sürekli olarak bu tip organizatörle- rin etkisi altında kalmaya devam edecektir. BÜLENT ÇETİNOR Y.MJmar / İSTANBUL T.C. NİZİP SULH CEZA MAHKEMESİ Esas No: 1989/234 Karar No: 1990/62 Hâkim: A.HiImi Sökmen 24662 Kâtip: İbrahim Çapan Davacı: K.H. Sanık: HASAN KARAKUŞ: Bilal ve Turkân'dan olma 1967 do- ğumlu, Nizip Tahtani Mah. nüf. kayıtlı, halen Fevzıpaşa Mah. Çiçek Sok. No: 37'de oturur. Suç: Cıda maddeleri tüzüğüne aykmlık. Suç tarihi: 31.8.1989 Karar tarihi: 11.4.1990 Yukarıda açık kimliği yazılı bulunan sanık hakkında mahkememi- ze açılan kamu davasının yapılan yargılaması sonunda. Sanığın sahibi bulunduğu Karakuş Pastanesi'nde sağlığa az veya çok zarar verecek derecede dondurma imal ederek satmasından eyle- mine uyan TCK. 396, 3506 sayılı yasa, TCK. 19, 647 sayılı yasanın 4/1, TCK, 72. maddeleri gereğince 470.000 TL. ağır para cezası ile cezalandırılmasına, TCK. 402. maddesi uyannca sanığın cürme vasıta kıldığı meslek ve sanatın verilen hapıs cezasına eş 3 ay süreyle tatiline, takdiren 7 gün sureyle işyerinin kapatılmasına, karar kesinleştikten sonra sanık hakkında verilen hukum özetinın büyuk harflerle yazılmak suretiyle kapatma süresi kadar kalmak üzere kapatılan işyerinin göze çarpan bir yerine yapıştırılmasına, ayrıca hukiım özetinin sonradan masrafı sanıktan tahsil edilmek uzere tirajı 100 binden fazla olan Istanbul,An- kara ve Izmir'de yayımlanan gazetede ilanına, ayrıca Nizip'te yayam- lanan mahalli gazetede ilanına karar venlmiştir. İlan olunur. Basın: 41417 BEYPAZARI İÇRA VE tFLAS DAİRESİ MÜDÜRLÜĞÜ 1990/831 Es. İFLASA DAİR İLAN Müflisin adı, soyadı ve ikameıgâhı: Sadık Ceylan Vek. Sanayi Çarşısı No: 44 Beypazarı. Av. A. Muammer Şahin Ankara Barosu Avukatlanndan. Yukarıda adresi yazılı Sadık Ceylan hakkında Beypazarı Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 8.11.1990 tarih ve 1990/212 sayılı karan ile iflasına karar verilmiş olup, iflas aynı gün saat 15.00'te açılmış bulunduğundan İİK'nın 166. maddesi gereğince tebliğ ve ilan olunur 21.11.1990. Basın: 41255 İLAN ANKARA tFLAS MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN 1971/18 S.S. özana Kenet Pazarlama Yapı ve lşletme Koofieratifi'nin yapı- lan iflas tasfıyesinde alacaklüann alacaklannın tamamı ödenmiş ba- kiye kasada kalan miktar, Koop. Ana SözJeşmesinin 49. maddesi ge- reğince ortaklara dağıtımına karar verilmiş, Ankara Ticaret Sicil Me- murluğu'nun 15340 nolu sicil dosyasındaki kayıtlı ortaklar arasmda dağıtımı yapılmış, UgUilerin tetkiki için daırede hazır bulundurul- muştur. tlgililere ilan ve tebliğ olunur. 3.12.1990 Basın 41Öİ4 POLİTtKA VE ÖTESt MEHMED KEMAL Ne Kuyular Kazılmış... Ahmet Emin Yalman'ın (1888-1972) Nfetan'ına 1960'tan son- ra girdim; Ankara temsilcisi oldum. Birkaç kez gazetesi ka- patılan, gazete çıkarması yasaklanan Ahmet Emin, mesle- ğine candan baglıydı. Bunca yaşına karşın genç bir muha- birmişçesine haber peşinde koşardı. Gürsel'den bir demeç almak için o yıllarda nasıl çırpındığını bilirim. Cemal Gürsel'in yanına yaklaşamayınca doktoru aracıhğıyla konuşabilmişti. Ben Vatan'ın bir atılım yapma girişiminde gazeteye girmiş- tim. Gazetenin hem sermayesi arttırılıyor hem de kadrosu ye- nileniyordu. Ahmet Emin'den sonra Ozcan Ergüder ve arka- daşları geldiler. Gökşin Sipahi yazı işleri müdürlüğüne geti- rildi. Köşe yazıları ve yazarları yenilendi. Sermaye arttırılırken yeni ortaklar edebiyatçı, şair ve ya- zarlardan seçildi. Üstat, başka tür sermaye istemiyordu. Genç Gökşin Sipahioğlu 35 bin tirajlı Vatan'ı bir aya var- madan 90 bine çıkardı. Bir süre sonra da tiraj 150-160 bini buldu. Gökşin'in bu artışta becerisi neydi? Haberleri elinden geldiğince degerlendiriyor, birinci saytada çok resim kulla- nryordu. Tiraj artıyordu ama masraflar da çoğalıyordu. Ga- zeteden ilk agızda kâr bekleyenler artan masraflar karşısın- da mırın kırın etmeye başladılar. Ahmet Emin için bunun hiç önemi yoktu, gazete tiraj alsın yeterdi. Gazeteden kâr bekleyenlerle tirajın artmasını isteyenler ilk genel kurulda karşı karşıya geldiler. Uzun sürmedi. Edebi- yatçılar, şairler grubu ile basın dışı sermayeciler çoğunluğu elde ederek Ahmet Emin'den Vatan'ı aldılar. Bu durumda üs- tat ayrılmak zorunda kaldı; kadrosuyla birlikte gazeteden ay- nldı. "Hür Vatan" gazetesini kurdu. Kırk yılın Vfetan'ı bir kar- puz gibi ortadan ikiye bölünmüştü. Bunu gören okurlar ne yapacaklarını şaşırmışlardı. Vatanlardan birinin tirajı ivediy- le düşerken öteki de yerinde sayıyordu. Bu durum Ahmet Emin'i 'Vatan"sız kodu; Hür Vatan kapandı. Öteki Vatan dur- madan el değiştirerek ne idüğü belirsiz bir hale geldi. Emin Bey (yakınları oyle derdi), uzun uzun makaleler ya- zar, sonra da bunların kimini kitap yapardı. Geçen gün oğlu Tunç Yalman'dan "Bir Yalman Yadigân" diye yazılmış bir ki- tap aldım. "Yarının Türkjyesi'ne Seyahat" adını taşıyordu. "Yeni Türk Akıncılarının Âleminden Notlar" derken Köy Ens- titülerini anlatıyordu. 1944 yılında türlü Köy Enstitülerinı gez- miş, gördüklerini büyük bir hayranlıkla yazıyordu. Doğrusu Emin Bey'in böyle bir kitap yazdığını unutmuşum. Aradan geçen zaman içinde de kimse hatırlamamıştı. Cem Yayınla- rı arasmda çıkan kitapta, "Yarının Türkiyesi'ne giden yollan iyice kavramamız için; her Türkün, Köy Enstitülerinde nasıt çalışıldığmı, köyden alınan Türk gencinin ne şartlar altında yetiştiğini, yann için neler yapmaga hazırlandığını öğrenmesi lazımdı." deniyordu. Üstat şu kanıya varmıştı ki her yıl Köy Enstitülerinden çıkacak öğrenciler arasmda memleketin en değerli şair, edıp, yazarları görülecekti. 1944'lerde bunlar düş- lenirken 1950'lerde örneklerini görmedik mi? Emin Bey yazısının kimi bölümlerinde öyle coşuyor ki "Eğer gazeteciliği çok sevmesem ve bu mesleğe sımsıkı bağlı bu- lunmasam, seve seve tercih edeceğim meslek Köy Enstitü- sü hocalığıdır" diyordu. Ahmet Emin Yalman türlü Köy Enstitülerini gezer, gördük- lerini hayranlıkla yazarken bir süre sonra bunları kapatmak için ne kuyular kazılıyordu! Köy Enstitülerini kuran partinin bir bakanı Reşat Şemsettin Sirer kapatılması için elinden ge- leni ardına komuyordu. İş, Mareşal Fevzi Çakmak'a kadar var- dırılmış, buralann bir komünist yuvası olduğu yansıtılmıştı. Ahmet Emin'in amaçladığı yarınki Türkiye'ye neden ulaşa- madık? Yollan kımler kesti, yeni yetişen fidanları köküyle kim- ler kazıdı? Geriye dönünce anlaşılıyor. Buralann ayakta kalmasına üstadın da gücü yetmemiş. Bağnaz güçler bu yuvaları kapatmıştır. ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZŞİPAL "Denizde çahşan, gemi adamıdır" SORU: "Gemi Adamı Olarak Çahşryonım" başlıklı yazı- nızda yıpranma zammı yönünden SSK uygnlamasın- da "gemi adamlan, gemi ateşçileri, kömiircüler ve dalgıçlar" deyimi geçerken uygulamanın Emekli San- dığı'nca yatnız "gemi ateşçi ve kömürcüleriyJe dal- giçlar"a uygulandıgından söz edilmektedir. Görevi ne olursa olsun, denizde çalışan herkes bir gemi adamıdır. Ticaret gemilerindeki mürettebattan sayılan kamara ve mutfak personeli de gemi adamıdır. Ben 1950 yılında Yüksek Denizdlik Okulu'ndan mezun olduktan sonra Dedek Kuvvetleri'nde yedek- suba> olarak ve seyir subayı görevinde bulundum. Bu görevin bitimindc Denizcilik Bankası TAO gemile- rinde 1951'den 1953'e kadar giiverte subayı olarak de- nizlerde hizmet ettim. Karada çeşitli görevlerde bulunduktan sonra, 1980 ydında Emekli Sandığı'dan emekli oldum. Emekli olduktan sonra sürekli Almanya'da bulun- maktaydım. Emekli Sandığı denizde geçen hizmetim için 2 ay "fıili hizmet zammı" eklemiş. Oysa ki yine Emekli Sandığı kapsamında ve denizde gemi zabiti olarak geçen her tam yıla karşılık 6 ay 180 gün ekle- mesi gerekmez miydi? Bu konuda fiili hizmet zammının tüm denizde ça- lışan gemi adamlannı ilgilendirdiği hakkında Danış- tay ya da Yargıtay karan var mıdır? A.D. Türk Ticaret Yasası'nda, "Gemi adamlan" şöyle ta- nımlanmaktadır: "Madde 821- Gemi adamları; kaptan, gemi zabitleri, tayfalar ve gemide istihdam edilen kimselerdir;' Gemi adamının tarumı 854 sayılı Deniz tş Yasası'nın 2. mad- desinde ise şöyle yapılmıştır: " B) Bir hizmet aktine dayanarak gemide çalışan kaptan, zabit ve tayfalarla diğer kimselere "ge- mi adamı" denir. Her iki yasadaki tanımdan, bir gemide görevli olan herke- sin gemi adamı olduğu anlaşılmaktadır. 5434 sayüı TC Emekli Sandığı Yasası'nın 32. maddesinde hiz- metin denizde geçmesi koşulu ile "gemi ateşçi ve kömürcüle- riyle dalgıçlann" her tam fiili çalışma yılına karşılık 6 ay (180 gün ) fiili hizmet zammı almaları öngörülmüştür. Emekli Sandığı Yasası "fiili hizmet zammı" uygulanmasıru gemi adamlanndan yanlızca yukanda sayılan görevlerde çalı- şanlara tanımıştır. Bu görevler dışında kalan gemi adamlanna fiili hizmet zammı uygulanacağma iliskin bir yargı karanna rast- layamadık. Sosyal Sigortalar Yasası'nın Ek Madde 5 'ine göre ise "Ge- mi adamlan, gemi ateşçileri, kömürcüler, dalgıçlar"a her tam çalışma yıh için aynca 90 gün "itiban hizmet günü" eklene- cektir. Yasalardaki "gemi adamı" tammına göre bu uygulama gemilerde çalışan her sigortalıyı kapsamaktadır. İLAN ANKARA, ASLİYE 2. TİCARET MAHKEMESİ BAŞKANLlCl'NDAN Dosya No: 1990/1596 Davacı Türkıye Öğretmenler Bankası T.A.Ş. vekili tarafindan Me- nekşe Sokak 32'10 Ankara adresinde faaliyet gösteren borçlu, ÇA- ĞIL İNŞAAT ELEKTRİK TESİSAT TAAHHÜT SANAYİ VE Tİ- CARET LİMİTED ŞİRKETÎ aleyhine, Ankara 6. lcra Müdürlüğü- nün 1990/3917 sayılı dosyasında kesinlesen iflas takibine dayalı ola- rak iflas davası açılmış olmakla; İlK'nun hukumleri uvarınca iflas talebine itiraz veya müdahale ta- lebi bulunanların iıirazlannı işbu ilanın yayımı tarihinden itibaren 15 gün içinde yazılı olarak mahkememiz dosyasına bildirmeleri ilan olu- nur. Basın: 41481
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle