23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 KASIM 1990 HABERLERÎN DEVAMI CUMHURİYET/19 ABD'nin isteği tam destek (Başttmfi 1. Sayfada) fez'de olası bir askeri operasyon durumunda nasıl davranacakla- nna ilişkin aynntüara girmediler. Türkiye'nin, bölgede atılacak adımlann Güvenlik Konseyi'ne dayandırüması yönündeki temel görüşünü yinelediği görüşmeler- de Baker, soruna "kısmi çözumler" getirilmesinin yeter- li olmayacağını vurguladı. ABD Dışişleri Bakanı Baker, Ankara'dan aynltnadan önce Esenboğa Havaalanı'nda bir ga- zetecinin yönelttiği "Türkiye'den askeri operasyon için destek alıp almadıgı" yolundaki soruya doğrudan yanıt vermedi. Baker, "Türit hükümetinin BM Güven- lik Konseyi kararlannın uygu- lanması konusunda başından beri kararlı bir destegi vardır' demekle yetindi. Ortadoğu'ya yaptığı gezi çer- çevesinde önceki akşam Anka- ra'ya gelen Baker, dün ilk ola- rak Dışişleri Bakanı Ahmel Kurtcebe Alptemoçin ile göruş- tü. tki bakanın 15 dakikalık baş başa görüşmelerinden sonra he- yetler arası görüşmelere geçildı. 45 dakika kadar süren görüşme- lerde Körfez krizine ilişkin bir genel durum değerlendirmesi yapıldı. Baker daha sonra Başbakan Yddmm Akbulul larafından ka- bul edildi. ABD Dışişleri Baka- nı en uzun görüşmesini ise Cumhurbaşkanı Özal ile Çanka- ya Köşkü'nde yaptı. Özal'ın ka- bulünde Dışişleri Bakanı Alpte- moçin, Dışişleri Bakanlığı Müs- leşarı Büyükelçi Tugay Özçeri, Siyasi tşlerden Sorumlu ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Ro- bert Kimmitt ve ABD'nin Anka- ra Büyükelçisi Morton Abramo- witz hazır bulundu. Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Büyükelçi Kaya Toperi görüş- meden sonra yaptığı açıklama- da, Baker'ın Ankara'ya gelme- den önce Suudi Arabistan, Ku- veyt ve Mısır devlet başkanlan ile yaptığı temaslar hakkında Cumhurbaşkanı Özal'a bilgi verdiğini söyledi. Toperi açıkla- masmda şöyle dedi: "BM Güvenlik Konseyi karar- iannın özellikle ekonomik yap- tınmlann bütün ülkelerce ciddi ve etkin bir şekilde uygulanma- sı gereği ve ancak bu suretle ba- nşçı yollarla bir çözüme vanla- büecegi Uzerinde tam bir gönış OLAYLAREM ARDINDAKI GERCEK (Baftarafı 1. Sayfada) Türkiye Büyük Millet Mecli- si "yurtdışına silahlı kuvvet gön- dermek ve yabancı silahlı kuv- veti yurda çağırmak" yetkisim Akbulut hükümetine vermişti. Akbulut hukümetinin de Özal 1 m sözünden dışarı çıkmayacağı- m, yalntz Türkiye değil, Ameri- ka da biliyor. Bir ülke için en büyük talih- sizlik, tarihin günü gününe ya- şandığı bir dönemde en kanlı maceralara ulusu sürükleyebiie- cek yönetim çarpıklığı içinde bulunmaktır. Türkiye, şimdi bu durumda- dır. Amerikan Dışişleri Bakanı Saym James Baker'a muhatap tek adam ne yapacaktır? Meclisin ve hükümetin yetkı- lerini cebine koyduktan sonra vereceği karar ne oiacaktır? Şu sırada gazetelerde çıkan haber ve yorumlar da ilginçtir Ortadoğu'da çıkacak savaşta ABD'nin yanmdayer alacak bir Türkiye'nin silahlı kuvvetlerinin donatılacağı müjdelenmektedir. Silah vaadi karşılığında orduyu savaşa sürmek gibi bir mantığın benimsenmesi için harcanan ça- balar büyûktür. Türkiye'nin oldubittiye geti- rilmesi için her koşul önceden hazırlanmıştır. Ne zaman tek adam yöneti- minin eğik düzeyine girilse ve ik- tidar hırsıyla demokrasiyi ra/a kaldırmak niyetleri ağır bassa, dış macera hevesleri yoğunlaşır. Bugün Türkiye'de kanlı bir dış maceranın gostergeleri elle tutu- lacak ölçüde yoğunlaşmıştır. Bundan böyle yapılacak iş, Türkiye'de anayasal rejimin iş- lerliğini en kısa sürede sağlama- ya çalışmaktır. Türkiye, bölge jandarması değildir. Dünyamn silahsızlanma sürecine girdiği bir zamanda ordusunu donatmak için Amerika'ya ödeyeceği bedel Washinglon'un buyruğunda sa- vaşa girmek olamaz. Birleşmiş Milletler'in kararları çerçevesin- de kalmak ve ancak bu kararlar kapsamındaki siyaseti izlemek, komşulanmıza karşı dış politi- kamızın temelini oluşturmalıdır. Ortadoğu 'da A merika 'nın yedek gücü rolünü ustlenerek iktidar- larım sürdürmek isteyenierin üi- kemizj bir kanlı maceraya sü- rüklemesine karşı elbirliğiyle karşı durmak, ulusal bir göreve dönüşmüştür. ABD Dışişleri Bakanı James Baker'in Ankara'daki temasta- rından ne sonuç çıkacağını bıle- rniyoruz. Ancak Türkiye'nin gerçeklerini yalmz sorumsuz Cumhurbaşkanı Özal'ın kişili- ğinde tartıp değeriendirmek yanlışına düşrrtekten Washing- ton'un sakmması, iki ülke ara- sırtdaki Uişkilerin uzun sürede korunabilmesi için dikkatle go- zetittnesi gereken duyarlı bir nokta oluşturmaktadır. birliğinin mevcut olduğu belir- tildi. Dışişleri Bakanı Baker, Türkiye'nin ekonomik yaptınm- lar konusunda izledigi kararlı tutumdan ABD hukümetinin duyduğu memnunheti ve teşek- kürlerini Uetti. Gorüşmede ay- rıca BM'de bundan sonra izle- necek tutum ve yaklaşımlar ko- nusunda görüş teatisinde bulu- nuldu ve bazı ikili konular ele alındı." İki saate yakın süren görüş- meden sonra Baker ve heyeti doğrudan havaalanına gittiler. Havaalanuıda Baker'a yönel- tilen sorular ve yanıtları şöyle: — Askeri bir operasyon için Türkiye'den destek aldınız mı? BAKER — Türk hukümeti- nin BM Güvenlik Konseyi'nin kararlannın uygulanması konu- sunda başından beri kararlı bir destegi vardır. Tabii ki hepimiz bu soruna barışçı, diplomatik, siyasi bir çözüm bulunmasını is- tiyoruz. Ama aynı zamanda bi- zim başkanımızın ve ABD'nin görüşü, güç kullanılmasının tü- müyle olasılık dışı bırakılama- yacağıdır. Yine de sorunun ba- nşçı biçimde çözüldüğünü gör- meyi tercih ederiz. — Türk basınında savaş ola- sılığı konusunda yoğun spekü- lasyon yapılıyor. Bu hava, gö- rüşmelerinize yansıdı mı? BAKER — Biz sadece, soru- na kısmi bir çözüm getirilmeme- sinde ısrarlı olmarun önemi ko- nusunda konuştuk. Cumhur- başkanı Özal ve Başbakan, BM Güvenlik Konseyi kararlarının tam olarak uygulanması konu- sunda çok destekleyici tavır al- dılar. Bu, bizim görüşümüz. Onlar adına konuşmak istemi- yorum, ama sanıyorum bu, on- lann da görüşüdür. BM'nin kre- dibilitesi tehlikede. Bu, sonuç olarak soğuk savaş sonrasınm ilk gerçek krizidir. BM'nin bazı önlemler aldığı zaman, kararlar geçirdiği zamanı bu kararların uygulanması çok önemlidir. Bu bizim konuşmamızın odağını oluşturdu. Görüşmelerin içeriği James Baker'la yapılan gö- rüşmelere katılan Türk yetkili- lerinin değerlendirmelerine gö- re dünkü temaslarda öne çıkan unsurlar özetle şöyle: 1- ABD yeni bir karara hazır- lanıyor Türk yetkilileri, Baker ve heyetinin ifadelerinden, ABD yönetiminin BM Güvenlik Kon- seyi'nden Körfez'e ilişkin yeni bir karar çıkarılması hazırhğın- da olduğunun net bir şekilde an- laşıldığını belirttiler. Bu görüşe göre Güvenlik Konseyi'nin 660 sayılı ekonomik yaptırım kara- nndan bu yana aldtgı çeşitli ön- lemlerin beklenen etkiyi göste- rememesi "iç kamuoyu baskısı" altındaki Washington'u rahatsız ediyor. Baker'ın, dünkü temas- larda, "Güvenlik Konseyi aldı- Cumhuriyetçileryenik Seçmenden Bush'a uyarıABD'de Temsilciler Meclisi ve Senato'daki sandalyelerin bir kısmının. yenilenmesi için yapılan ara seçimlerden Demokratlar zaferle çıktı. Amerikan seçmeni, böylelikle Cumhuriyetçi Başkan Bush'a, 'vergilerin arttmlmasını istemediği' mesajını ğönderdi. BAKER-ÖZAL — Ankara'daki gorüşmede taraflar 'anlaştı.' ğı bu kararları uygulatmak zo- nında. Bu amaca yönelik güç- lendirici bir karar alınmasını is- tiyonız. Bunun Irak'a karşı çok- uiuslu güç kullanunını içermesi düşünülebilir" dediği öğrenildi. Görüşmelere katılan bir Turk yetkili, Baker'ın Çinli meslektaşı ile Kahire'de yaptığı görüşme sonrasında dünden itibaren Moskova, Paris ve Londra'da yürüteceği temaslarda da bu gö- rüşleri dile getireceğini belirtti. Aynı yetkili, Cumhuriyet'e, "güç kullanma karannın" BM Ana- yasası'nın 7. bölümünün 42. maddesine dayandınlıp dayan- dırılmayacağının henüz netleş- mediğine de dikkat çekerek "Amerikalılar. farklı bir ülkenin komutasında operasyon yapıl- masını istemiyortar" diye ko- nuştu. 2- Türkiye'den siyasi beklen- ti: Baker'ın Türk yetkililerinden olası bir askeri operasyona yö- nelik lojistik, stratejik destek is- temediği, askeri harekâta ilişkin teknik aynntılann gündeme ge- tirilmediği, ancak Washington- un BM Güvenlik Konseyi'nde izleyeceği tavıra ilişkin tam bir siyasi destek beklediğini ifade ettiği öğrenildi. 3- Tekstilde umut: Görüşme- ler sırasında James Baker'ın, ABD'nin Türkiye'ye uyguladığı tekstil kotasını yüzde 50 oranın- da arttırdığını bildirdiği öğrenil- di. Türk yetkililer, kotanın art- tırılmasının ABD ile olan ticari ilişkilerimizin gelişimi açısından "umut verici" olduğunu belirt- tiler. 4- Sovyet paramililer güçleri: Dışişleri Bakanlığı'nda yapılan heyetler arası görüşmelerde, Ba- ker Türkiye'den Sovyetler Birli- ği'ne ait yarı askeri kuvvetleri- nin ağır silahlarına ilişkin «üm kaygıların kendisine anlatılma- sını istedi. ABD Dışişleri Baka- nı, heyetindeki teknik adamla- nn da katüımıyla Türkiye'nin bu konudaki görüşlerini Moskova- da görüşeceği Sovyet Dışişleri Bakanı Eduard Şevardnadze'ye ileteceğini söyledi. Görüşmeler- de Kıbns konusuna çok kısa de- ğinildi. Baker, bu çerçevede BM Genel Sekreteri'nin çabalarını desteklediklerini ifade etti. Öte yandan Başbakan Yıldı- nm Akbulut, ABD Dışişleri Ba- kam James Baker ile Körfez kri- zinde herhangi bir kısmi çözu- me taraftar olunamayacağı şek- linde görüş alışverişinde bulun- duklarını söyledi. Akbulut, Esenboğa Havaalanı'nda İzmir'e hareketinden önce, "ABD Dışiş- leri Bakanı Baker ile göruşme- nizden sonra Körfez politikasın- da değişiklik olacak mı?" şek- lindeki soruya şu karşıhğı verdi: "BM kararlanna uygun hare- ket edilmesi lazım geldiğinde gö- riişbirliği içinde olduğumuz an- laşıldı ve BM kararları çerçeve- sinde bilhassa ambargonun uy- gulanması gerektiği - fikrinde mutabakat hasıl oldu. Bütün barışçı yolların denenmesi, her- hangi bir kısmi çözüme taraftar olunamayacağı şeklinde görüş alışverişinde bulunduk. Görüş- memizin çerçevesi budur." Akbulut, "kısmi çözümün ne olduğuna" ilişkin soru üzerine "Kuveyt'in bir kısmının Irak'a bırakılması gibi bir çözümün mevzubahis olmadıgı, oimaması lazım geldiği şeklinde bir görüş teatisinde bulunduk" dedi. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Murat Sungar da Alptemoçin- Baker görüşmesiyle ilgili gaze- tecilerin sorularını yanıtlarken Körfez krizinin ağırlık taşıdığı gorüşmede, BM Güvenlik Kon- seyi'nce alınan kararların titiz- liklc uygulanması gerektiği ve soruna barışçı yollardan bir çö- züm bulunması konusunda gö- rüş birligine varıldığını belirtti. Sungar, her iki tarafın da BM Güvenlik Konseyi'nin 660 sayılı karannın tüm unsurlannın yeri- ne getirilmesi gerektiğini vurgu- ladığını kaydetti. ŞEBNEM ATİYAS NEW YORK — ABD'de ön- ceki gün yapılan ara seçimden, Demokratlar zaferle çıktı. Son elli y\lın en düşuk katılımıyla gerçekleşen seçimlerde, Demok- ratlar, meclisteki sayılanm 10 ye- ni sandalye ile 268'e çıkardılar, Cumhuriyetçiler ise 165'e düştü. Senato'da Demokratlar 55'ten 56'ya yükselirken, Cumhuriyet- çiler 44'e düştüler. Aynca ABD Başkanı Bush'un yoğun çabala- rına rağmen güney ve batı eya- letlerini kapsayan, "Güneş Kuşağı" bölgesinde üç eyalet va- liliğinden ikisi Demokratlar'a geçti. California, kuçuk bir farkla Cumhuriyetçiler'de kaldı. Güne>' ve batı eyaletlerini kapsayan "Güneş Kuşağı" vali- liklerinde Cumhuriyetçi gelene- ğin kırılmış olması, Amerikan politikasının geleceği açısından önemli bir gelişme olarak değer- lendiriliyor. Bush'un kendi eya- leti Teksas'ta liberal Devlet Ha- zine Sorumlusu Ann Richards, Florida'da ise eski senatör Law- ton Chiles vali oldu. •> Seçim sonuçlanyla, Bush'a gönderilen "Amerikalılann ver- gilerin arttmlmasını istemediği" mesajı seçmenin Bush'a kızgın olduğunu gösteriyor. Bu durum, Cumhuriyetçi Parti içinde Bush'un tutum değiştirmesinden bu yana hata yaptığını söyleyen çoğunluğu haklı çıkardı. Bu se- çim sonuçlarından sonra Bush'- un vergileri arttırmakta ve mali politika çerçevesinde yeni adım- İar atmakta zorlanacağı belirti- liyor. Demokratlar bu sonuçları "zafer" olarak nitelendirerken, Başkan Bush'un ara seçim sına- vını geçemediğini ilan ettiler ve seçim sonuçlarını "Bush'a gü- vensizlik oyu" olarak nitelendir- diler. Cumhuriyetçiler ise seçim- de "Demokratlann kazanmala- nnı fazla önemsemediklerini" belirttiler. Demokratlar, Bush'un presti- jinin sarsıldığını öne sürüyorlar. Demokratlar, bütçe pazarhkla- rı sırasında mesajlarını "zengin - fakir" tartışmasına oturtarak seçim kampanyasını güçlendir- mişlerdi. Demokratlar, bu tartış- malarda en zenginlerin vergi yu- künün arttırümasını ve Bush'un ZAMSIZ AUER nRIHUR, EMSALSİZ TAKSiTLERLE! 1. FIRSAT: HEMEN TESLİM (6 TAKSİT) Ürün 630 Fmn 631Ehnn 651 Fınn 651 E Fınn 655 Fmn 655 E Fmn 661 Fınn 661 E Fınn 661Shnn 670 Fmn Peşinot 100.000, 123.000, 134.000, 146.000, 173.000, 179.000, 215.000, 219.000, 246.000, 360.000, Taksh 6x 97.000,= 6x120.000,= 6x140.000,= 6x160.000,= 6x160.000,= 6x170.000,= 6x210.000,= 6x219.000,= 6x230.000,= 6x360.000, TOMAM 682.000, 843.000, 974.000, 1.106.000, 1.133.000, 1.199.000, 1.475.000, 1.533.00a- 1.626.000, 2.520.000, II. FIRSAT: HEMEN TESLİM (8 TAKSİT) Ürün 630 Fınn 631 E Fınn 651 Fınn 651 E Fınn 655 Fınn 655 E Fınn oo1 nnn 661EF™ 661 S Fınn 670 Fınn Peşioat 83.000, 94.000, 113.000, 133.000, 160.000, 150.000, 180.000, 185.000, 204.000, 303.000, Taksh 8x 80.000, = 8x100.000, = 8x115.000,= 8x130.000, = 8x130.000,= 8x140.000, - 8x173.000, = 8x180.000, = 8x190.000- 8x296.000, = TOPUM 723.000, 894.000, 1.033.000, 1.173.000, 1 1.200.000, 1.270.000, 1.564.000, 1.625.000, 1.724.000, 2.671.000, teslim. İster 6 ay, ister 8 ay taksitle. 30 Kasım'a K a d a r ! Hedeoka AUERNot: Yukandaki fiyattara KDV ddhil «dilmijtir. AUER DAYANIKLI TÜKETİM MALLARI PAZARLAMA İTHALAT İHRACAT A.Ş. Merkez: 15111 27 -15111 29 -144 87 92 -149 24 32 Ankara Bölge Müdürlügü: 222 03 55 İzmir Bölge Müdürlügü: 19 69 53Adana Bölge Müdüriüğü: 250216 sermaye değerlemesi vergisinin düşürülmesine yönelik önerisi- nin sadece zenginlere yarayaca- ğı gerekçesiyle reddedilmesini savunmuşlar ve Cumhuriyetçi- lerle "sınıf savaşı" çıkarmakla suçlanmışlardı. Bu nedenle, ön- ceki günkü seçim sonuçlan, De- mokratların bundan sonra izle- yecekleri stratejiye de ışık tuttu. "Zengin - fakir siyaseti ve eko- nomik popülizmin" destek gör- düğü kanıtlanmış oldu. Cumhuriyetçiler, sonuçların büyük sürpriz olmadığını, ka- yıpların geçici olduğunu kayde- diyorlar. Seçimlerde Cumhuri- yetçiler geleneksel olarak De- mokrat eğilimli bilinen Ohio, Massachusetts ve Vermont vali- liklerini aldılar. Massachusets eski Valisi Michael Dukakis bu seçimde adaylığını koymamıştı. Şimdi Dukakis'in yerini, Cum- huriyetçi Vali W iliiam VVeld ala- cak. Demokrat Parti'nin eski cumhurbaşkanı adaylanndan Dukakis, böylelikle politik ka- riyerine bir süre ara verecek. New York Demokrat Valisi Ma- rio Cuoma bir ölçüde destek kaybetmesine rağmen rahatça yeniden seçildi. Rhode Island'- da demokrat Bruce Sundlund, Kansas'ta Demokrat Joan Fin- ley kazandı. Seçimlerin en kritik geçtiği eyalet California oldu. Califor- nia eski Valisi George Dökrae- ciyan emekliye aynlmayı planla- dığı için seçimlere adaylığını koymamıştı. Demokratlar'ın va- li adayı, San Francisco eski Be- lediye Başkanı Dianne Feinste- in idi. Feinstein, demokratik ge- leneği bozarak ölüm cezasından yana kampanya açmasına rağ- men, seçimi Cumhuriyetçi Pete VVilson'a kaptırdı. Kuzey Carolina'da, homosek- süellere, kürtaja ve "aile ahlakı- na aykın" bulduğu sanat eser- lerine karşı savaş açmış aşın mu- hafazakâr Cumhuriyetçi senatör Jesse Helms, rakibi Harvey Gantt'ı geride bıraktı. Başkent VVashington'un uyuş- turucu kullanmaktan aldı ay hapse mahkûm edilen Belediye Başkanı Marion Barry, şehir konseyine adaylığını koymasına rağmen kaybetti. Barry'nin du- rumunu şiddetle eleştiren De- mokrat Sharon Pratt Dixon, Washingtbn'un yeni Belediye Başkanı oldu. Bu ara seçimin bir başka özelliği de kadın aday- ların sayısındaki artıştı. Olumsuz kampanyalara kıza- rak oy kullanmaktan vazgeçen- ler ve çok meşgui olduğunu öne sürenlerin çokluğu nedeniyle se- çime katılma oranı çok düşük- tü. Seçim sandıkları çevresinde "Sessiz başkaldın: Kimseye oy verme" pankartlanyla gösteriler yapıldı. ĞOZLEM UGUR MLMCU (Baftarafı 1. Sayfada) Var... Anayasa Mahkemesi kararları yasama organını ve tek tek milletvekillerini bağlayıcı mı, değil mi? Bağlayıcı... Hukuk açısından olay bu kadar basit... Yok hayır; amaçları, Anayasa Mahkemesi'ni etkilemek; bu amaçla da hedef sççtikleri Yekta Güngör Özden'i kara- lamaktır. Buna "Özden sendromu" dense yeridir. "Sendrom", tıp dilinde, "topluca ele altndığtnda tanıya ya- rayacak bir arada oluşan bulgu ve belirtiler" olarak tanımla- nır. "Sendrom", toplumsal oluşumlar ve siyasal olaytarda gö- rülüyor. Bu oluşum ve olaylardaki bulgu ve belirtileri birlik- te değeriendirmek gerekir. Ancak o zaman bu sorunun da kaynağına inllebilir. Anayasa Mahkemesı, 1961 Anayasası ile kurulmuştur. 12 Mart ve 12 Eylül dönemlerinde Yüce Mahkeme'nin görev ve yetki alanı daraltılmış; ancak yine de mahkeme kaldırı- lamamıştır. ANAP, anayasayı değistirerek "başkancı sistem" getirmek istiyor. "Başkanhk sisterni" ile "başkancı sistem" birbirierin- den çok ayrı modellerdir. Başkanhk sısteminde, demokrasi bütün kurumları ile işler, başkancı sistemde "tek adam yönetimi" geçerlidir. Böyle bir modelde Anayasa Mahkemesi'ne yer yok. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi'ni hiç içlerine sindiremiyor- lar, Özal'ın "yabancılara mülk edinme yasası" olarak bilinen yasanın Anayasa Mahkemesi'nce iptal edilmesinden son- ra nasıl öfkelendiğine Başbakanlık Konutu'nda verilen bir yemekte ben de tanık olmuştum. Anayasa Mahkemesı, Anavatan Partisi hukümetinin ge- tirdiği ve TBMM'deki ANAP çoğunluğunun oyiarıyla çıkarı- lan birçok yasayı iptal etti. Özal, bu yüzden Anayasa Mah- kemesi'ni ıktidarı için bir engel olarak görüyor. Anayasa Mahkemesı Başkanvekili Yekta Güngör Özden'e son günlerde saldırıların bir özel nedeni var. Bu neden, "ba- şörtü yasas;"nın iptali için SHP'nin Anayasa Mahkemesi- ne dava açacağı yolundaki haberlerdir Anayasa Mahkemesi, 1'e karşı 10 oyla aldığı 5 Temmuz 1989 günlü karannda üniversiteye başörtü ile gelinmesini anayasaya aykın bulmuştu. Anayasa Mahkemesi kararları önce kendisi için bağlayıcıdır. Bu yüzden mahkeme, büyük olasılıkla bu yasayı da 5 temmuz günkü karar gerekçeleri ile iptal edecektir. İki yasayı ve Anayasa Mahkemesi kararını yan yana ge- tirip okuyan herkes aynı sonuca varır. Bunu kendileri de biliyorlar. Bildikleri için Anayasa Mah- kemesi'ne karşı şimdiden bir savaş açıyorlar. Görünen gerekçeleri de şu: — Yakta Güngör Özden, türban konusundaki sözleri ile tarafsızlığını yitirmiştir. Özden, Anayasa Mahkemesi'nin başörtü ile ilgili kararı- nı anımsatmıştır. Bu gerekçeye bağlı olmak "tarafsızlık" ko- nusunda kuşku uyandınyorsa, o zaman, bu karara oy ve- ren Anayasa Mahkemesi'nin 11 üyesinin de başörtü yasa- sı ile ilgili görüşmelere "tarafsız harekBt edemeyecekleri" nedeniyle katılmamalan gerekir. Bunun da olanaksız olduğunu görüyorlar. Anayasa Mahkemesi'nin Kuruluş ve Yargılama Usülleri Hakkındaki Yasa'nın 47'nci maddesi "kurulun toplanması- na mani olacak sayıda" ret isteminin kabul edilmeyeceğini öngörüyor. Bu "tarafsızlıktaif en çok kim söz ediyor? Başbakan. Başbakan'ın eşi de Cumhurbaşkanf nca Anayasa Mah- kemesi yedek üyeliğine seçiliyor. Bayan Akbulut, gereğin- <je, eşinin başında bulunduğu Bakanlar Kurulu'nca çıkartı- lan yasa gücündeki kararnamelerin anayasaya aykın olup olmadığını görüşecek kurulda yer alacak. Ve bu, "tarafsız yargı" olacak! Yasa, 46'ncı-maoktes*4i* böyle bir ilişkiyi "dava ve işlere bakmanın caiz olmadıgı haller" başlığı ile önlemeye çalıştyor. Bu kural biline biline Bayan Akbulut, Anayasa Mahkemesi üyeliğine getiriliyor. Bayan Akbulut'un eşiBay Akbulut da Anayasa Mahkemesi kararını anımsatan Özden'i "tarafsız olmamakla" suçlayabiliyor. Adalet Bakanlığı Müsteşarlığı'nda, özlük dosyasında mal varlığı "geliri ile mütenasip olmadıgı" yazılt Arif Yüksel otu- ruyor. Yüksel'in ayrıcalığı Cumhurbaşkanı Özal'ın Antalya'da SırmaTatil Köyü'ndeki yazlık evinin kapı karşı komşusu ol- masıdır. , Bunlar mı "îarafs/zW<"? Yekta Güngör Özden'e saldırmanın ve başkanvekilini ka- ralayıp suçlamanın amacı, "başörtü yasas/"nın görüşüle- ceği günlerde Anayasa Mahkemesi'ni etki ve baskı altına almaktır. Atatürk'ü, Atatürk devrimlerini ve bugünkü anayasa ve hukuk sistemimizin özünü oluşturan laiklik ilkesini savun- manın "medeni cesaret" sayıldığı günlerde yaşıyoruz. KAMUOYUNU DUYARLILIĞA VE DESTEĞE ÇAĞIRIYORUZ Cezaevlerinde dayanılmaz boyutlardaki insanlık dı- şı koşullar ve baskılara karşı insanlık onuru adına, Di- yarbakır 1 No.lu E Tipi Cezaevi'ndeki 116 tutuklu.ve hükümlü 29 gündür açlık grevlerini sürdürürken, aynı amaçlı grevler giderek ülke geneline, diğer cezaevle- rine yaygınlaşmakta, yakınları da toaşta Diyarbakır ol- mak üzere çeşitli kentlerde açlık grevlerindedirler. Demokrasinin en temel göstergesi olan insan hak- larına verilen değer, ülkemizde sürdürülen genel olum- suzluk ile bütünleştirilmiş olarak cezaevlerinde terör niteliğindeki baskılarla ayak altına alınırken, bu insan- lık dışı uygulamaların, Türkiye'nin de onayladığı Avru- pa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin Avrupa Konseyi'nce kabul edilmesinin 40. yıldönümü olan 4 kasıma rastla- ması ise sanki kabul edilen sözleşme ile alay ederce- sine, mevcut iktidarın ibret verici bir tavrıdır. Bu yaklaşımla cezaevlerinde uygulanan her türlü in- sanlık dışı baskı koşullarını protesto ediyor, Diyarbakır ve diğer cezaevlerinde sürdürülen açlık grevleriyle da- yanışma içinde olduğumuzu açıklıyor, cezaevlerinde- ki koşullann iyileştirilmesi yönünde ileri sürülen insa- ni taleplerin bir an önce kabul edilmesini, ölüm orucu ve diğer tüm açlık grevlerine son verecek cezaevleri koşullarında ivedilikle iyileştirmenin sağlanmasını bizler de talep ediyor, kamuoyunu gereken duyarlılığa ve des- tek vermeye çağrıyoruz. BELEDİYE-İŞ, YOL-İŞ, PETROL-İŞ, G.MADEN-İŞ, T.MADEN-İŞ, HARB-IŞ2 OTOMOBİL-İŞ, ŞELÜLOZ-İŞ, KRİSTAL-IŞ, HAVA-İŞ, DERİ-İŞ, LİKAT-IŞ, BASIN-İŞ TÜMTİS
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle