04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
r 7 KASIM 1990 KÜLTUR-SANAT CUMHURİYET/5 DUNYA SATRANÇ ŞAMPIYONASI Kasparov yine saldırdı, anıa yine beraberlik KASPAROV (Siyah) Kiiltür Servisi — New York'ta devam eden Dünya Satranç Şam- piyonası'nda, 11. oyun beraberlikle sonuçlandı. • Taraflar 24 hamle so- nunda beraberlikte an- laştılar. Kısa sürmesine karşılık, Kasparov'un 13. hamlede fîle karşı kale feda etmesiyle heye- canlı bir hale gelen oyun, dünya şampiyo- nunun karşılaşmaya ne kadar iyi hazırlandığını ' da gösterdi. Kasparov yaptığı fedayla hem sat- ranç teorisine bir yenilik getirdi, hem pozisyon olarak iyi duruma geçti. Bunlann ötesinde ilk 15 hamle için sadece 5 dakika kullan- dı. Bu sırada Karpov 53 dakika harcamış bulunmaktaydı. Taş üstünlüğü kendisinde olmasına karşın şiddetli bir atakla karşı karşıya kalan Karpov, 19 hamleden itibaren taşlahnı savun- ma için yeniden gruplandırarak ve son derece temkinli oy- nayarak beraberliği sağladı. Son durumda Kasparov'un sü- rekli şah çekme olanağı bulunduğu için taraflar beraberede anlaştılar. 11. oyun sonunda durum 5.5-5.5 berabere. New York'taki bölümün son maçı bugün oynanıyor. 11. Oyun/Beyaz: KARPOV-Siyah: KASPAROV (Şah-Hint . Savunması) 1. d4 Af6 2. c4 g6 3. Ac3 Fg7 4. e4 d6 5. Af3 0-0 6. Fe2 e5 7. Fe3 exd4 8. Axd4 Ke8 9. f3 c6 10. Vd2 <J5 11. exd5 cxd5 12. 0-0 Ac6 13. c5 Kxe314. Vxe3 Vf8 15. Axc6 bxc6 16. Şhl Kb8 17. Aa4 Kb4 18. b3 Fe619. Ab2 Ah5 20. Ad3 Kh4 21.Vf2 Ve7 22. g4 Fd423. Vxd4 Kxh2 + 24. Şxh2 Vh4 + Beraberlik. b c d e f g KARPOV (Beyaz) SON DLRUM ^Savaşa Hayır' kitabı EVET, SAVAŞA • Kiiltür Servisi — lletişim Yayınlan, "Savaşa hayır demek ve böyle düşünen herkesin bu fikrini açıklamasından memnun olduklannı belirtmek" amacıyla "Evet, Savaşa Hayır!" adlı bir kitap hazırladı. TÜYAP Kitap Fuarı'nda çeşitli standlarda satışa sunulan kitap 1. Abbas, M. Ahıska, T. Bora, G. Borahoğlu, E. Bilal, M. Budak, L. Demirci, C. Ener, Ü. Guney, T. Gürer, M. A. Kaya, Ü. Kıvanç, C. Kozanoğlu, T. Oral, N. Öneş, G. özkan, T. Paşaoğlu, B. Somay, N. Tuna, B. Ulus, M. Ustündağ, Ş. Yavuz ve M. Yüzgeç'in katkılanyla oluşturuldu. Geliri, "savaşa hayır" dedikleri için tutuklanan veya yargılananların savunma giderlerine bağışlanacak olan kitapta "Sulh Deyip Uslanmayanı Etmeli Tevkif", "Savaş Hakları Bildirgesi", "III. Ortadoğu Savaşı Anılarım", "Bütün Silahlar Bir Gün KuIIanılmak için Üretilirler" gibi bölümler yer alıyor. Orhan Pamuk, Independent'da . • Kiiltür Servisi — tngilizlerin ünlü gazetesi "The Independent"ın geçen hafta sonu ekinde yazar Orhan Pamuk'a geniş yer ayrıldı. gazetenin yazarlarından Robert Carver'ın Orhan Pamuk ile yaptığı söyleşide astroloji, din, savaş, kimlik ve Doğu-Batı ilişkileri konulanna yer veriliyor. Orhan Pamuk'un birçok dilde yayımlanan "Beyaz Kale" adlı kitabından da genişçe soz edilen yazıda, Pamuk, "umarım 'Beyaz Kale' özellikle Japonya'da okunuyordur, çünkü onlar da bir zamanlar bizirn gibiydiler, yani zavallı Türkler gibi. Geçmişte yaşayan ve eski geleneklerden örülü kültürüyle gurur • duyan bir toplum. Ama onlar değiştiler ve başarılı oldular; biz ise hâlâ başarılı olamadık bu konuda!' Kısa ^bir süre önce öldürülen gazeteci yazar Turan Dursun'a da değinilen söyleşide Pamuk'un şu görüşlerine yer veriliyor: "Türkiye'de yazarlar öldürülüyorlar, böyle bir tehlikeyle yaşıyorlar. Insan haklarının durumu korkunç. Ben Cumhuriyet gazetesinin birinci sayfasında Salman Rüşdü'yü savunmuştum. Fakat îslami tutuculuk yaşamın bir parçası oldu artık, hem de gittikçe büyüyen bir parçası!' Bulutsuzluk Özlemi Almanya'da • Kiiltür Servisi — Bulutsuzluk Özlemi, Dresden ve Dortmund'da konserler vermek üzere Almanya'ya gitti. Üniversite ve belediyelerin ortak davetlisi olan grupta Nejat Yavaşoğulları (gitar-vokal), Filip Sümbülkaya (davul), Richard Hammer (saksofon) ve Demirhan Baylan (bas) yer alıyor. Bu arada Alman Televizyonu WDR, Türkiye'yi konu alan programları için Bulutsuzluk özlemi'nin iki parçasırun çekimlerini yaptı. MUZİK FİLİZ ALİ 'Yankılar' adlıyapıtı IstanbulDevlet Senfoni Orkestrası'ncayorumlanan Cengiz Tanç Geleneği kırmak kolay değîl Tanç'ın 'Yankılar'ı, ilk çalınışından 11 yıl sonra Sovyet şef Feodor Gluşenko yönetimindeki İDSO tarafından seslendirildi. Tanç, ulusal kültürün geçmişteki değişmez kalıplaşmasını değil, geleceğe uzanan çok yönlü boyutlarını düşünmemiz gerektiği kanısında. 26-27 ekim tarihlerinde Istan- bul Devlet Senfoni Orkestrası Cengiz Tanç'ın "Yankıiar" adlı eserini seslendirmişti. 1978 yılın- da bestelenen ve ilk kez 1979'da Ankara'da Gürer Aykal yöne- timinde Cumhurbaşkanhğı Sen- foni Orkestrası tarafından yo- rumlanan "Yankıiar", ilk çalı- nışından 11 yıl sonra bu kez Is- tanbul'da su yüzüne çıkabilmiş- ti. Cengiz Tanç'ın büyük orkest- ra için yazdığı "Soyatlama" (1961), "Çağnşımlar" (1973), "Sentez" (1975) adlı senfonik bölümlerin sonuncusu olan "Yankılar"ı Sovyet orkestra şe- fi Feodor Gluşenko yönetti. Cengiz Tanç'ın orkestra yazısı oldukça karmaşıktır... Orkest- raya birlikte çalma bakımından bir yığın zorluklar yüklemekte- dir. Ancak besteci bütün bu zorluklan yenen lstanbul Dev- let Senfoni Orkestrası'ndan çok memnun. Diyor ki: "Yankıiar, bu kadar az provaya ragmen beklenmedik şekilde iyi ortaya çıktı. Feodor Gluşenko, ender rastlanan biıyüklükte bir şef. partisyonu daha ilk bakışta çöz- dü diyebilirim. İDSO ise tını. renk. nüans ve yorum bakımla- rından iıstün başan ile çaldı Yankılar'ı." " "Yankılar"da besteci, dizisel PAZARLAMAK SANATÇIN1N tŞl Mİ? — Besteci Cengiz Tanç, yapıtlannın pazarlanmasını ya becerikli emprezaryoların ya da devtetin yapraası gerektigini savunuyor. Tanç, bir konser sonrası viyolacı Rusen Güneş ve kemancı Yusuf Güler Aksöz'le birlikte. ana motiflerı senfonik bir dil ve gelişim anlayışı içinde uzun bö- lümlere yayarak ve makamsal renkleri üst üste yoğunlaştırarak kullanmış ve gelişim bölgeleri- ni art arda sıralamış. Cengiz Tanç'a eserlerinde buyük or- kestrayı neden tercih ettiğini sorduğumuzda şu yanıtı alıyo- ruz: "Partisyonda gerçekleştir- mek istediğiniz renkler ve kav- ramların bir ses dokusu olarak yansıması için nasıl bir çalgı bi- leşimi gerekiyorsa onu kullan- manız doğaldır. Düşüncelerin daha uzun boyutlarda işlenme- si ve belli gelişimlerle sonuçlan- dınlması için yeterli genişlikte bir ses paletini kullanmanız ge- rekir. Orneğin, duyguların za- man zaman yogunluk kazandı- ğı evreleri somullaştırmak isti- yorsanız veya düşünsel uzantı- lan içinde biraz bunaldıysanız, yogon bir ses kompleksine ge- reksinme duyabilirsiniz. Bu, be- nim, biraz da salt yapısal sorun- larta birlikte insanı ve iasan duygularını ön plana almam ve onlan degişik soyutlamaların dışında görmememden doğan bir sonuç. Vaşanan duygularla ve insan psikolojisiyle iç ice, ho- rnojen bir yorum anlayışı..." Türkiye'de plastik sanatlarda gözlenen dinamizm ve hareket- liliğin muzikte hiçbir paraleli ol- maması sorununa değindiğimiz- de Cengiz Tanç şunları söylü- yor: "Müzik sadece kulakla al- gılanan, yani gozle görulmeyen soyut bir sanat. Havada uçup kaybolan bir sanat müzik... Üs- telik, resim ve plastik sanatlar açısından Osmanlı'da herhangi bir oturmuş gelenek >ok. Cum- huriyetle birlikte modern resim sanatı. doğmdan toplumun al- gılamasına girmiştir. Eskiyle gö- bek bağı >oktur, eskiden orta- ya konmuş, yerleşmiş, alışkan- İık edindirmiş bir gelenege da- yanmaz. Oysa yuzyıllarca tek- seslilik ve düşünsel açıdan kısır bir döngii içersinde birbirini tekrarlayan ve büyük ölçüde alışkanlık yaratan bir gelenek müzigi türii vardı Türk besteci- lerinin karşısında. Kolay değll bu engelleri aşmak..." Türk bestecilerinin modern, avant-garde yaratılan, Türk res- sam ve plastik sanat yaratıcıla- nnın yaratılan kadar sık ve yo- ğun ortamlarda seyirci karşısı- na çıkamıyor bu nedenlerden. Soruyoruz Cengiz Tanç'a: "Eserlerinizin seslendirilme sık- lıgından bir şikâyetiniz var mı?" Tanç, şöyle yanıtlıyor bu so- ruyu: "Karşılaşılan güçluklere ragmen az da olsa seslendirili- yorlar. Ülkemizde bugunlerde geçerli olan aşırı ölçüdeki âdet- lere ve geleneklere bağlı kalma telaş ve endişesine dayanan ve belli kurumların tutumlarını açık bir şekilde bu yönde etki- leyen kültür anlayışına karşılık, bu kültürel kalıplaşmaya karşı çıkıp ulusal kültürüınüzü evren- sel alanlara ya> maya çalışan bir anlayışla ortaya çıkan yapıtlann desteklenmesi veya seJendiril- raesi az da olsa gerçekleşmekte- dir. Ancak birkaç kişinin diren- ci ile yaratıcılıgımızı yaşatmaya devam ediyoruz.1 — 20. yüzyıhn son 10 yılına girdik ve hâlâ 20. yüzyıl sanatı- nın ne olup ne olmadığını tartı- şıp duruyoruz. "Çok yönlü ürelkenlik 20. yüzyıl sanatının özelligidir. Şim- di 21. yüzyıla girivoruz. Ulusal kulturün geçmişteki değişmez kalıplaşmışlığını değil, geleceğe uzanan çok >önlü boyutlarını duşünmeliyiz. Son 100 yıllann bizim için nasıl ortaçağ duşün- ce durağanlığı içinde geçtiğini anımsarsak, küitürde tartışma- sı yapılan gerçek ve çagdaş bir ulusallığın, uluslararası düzey- deki ölçülerinin 20. yüzyılda başlayıp ancak 21. yüzyılda dii- şünce üretiminde yer alacağı inancındayım..." — Çağdaş besteci eserini, ürününü hangi pazarda satabi- liyor, ya da satabiliyor mu diye son bir soru sormak istiyorum size... "Yüzyılımıza gelinceye dek besteciler, prenslerin, prensesle- rin istedikleri ya da istek üzcri- ne kendilerinin çalabilecegi ya da çaldırabilecegi muzikleri'ya- zıyorlardı. Çağdaş muzikte ise sanatçı kendi bireysel duşünce- leri ve tasarladıgı kavramlar dogrultusunda ürün \ermekte. Daha doğrusu, bir gün ise ya- rayacağı inancıyla yaratılannı kalıcı kılmak için yazmakta. Başlangıçta başkalannın talep etmediği urünler bunlar. Onun için bu başkalan alışkanlıklan- nın dışındaki bu yapıllarla kar- şılaştıklannda önce bir ügisizlik tepkisi göstermekteler. Ama iş burada bitiyor mu acaba? Bu başkalan hiç mi degişiklige uğ- ramıyor bu sanat yapıllan kar- şısında? tşte böyle istenmeyen yapıtlann pazarianması için sa- natçının bence pek zamanı yok- tur aslında. Bestecinin eserinin pazarlanmasını bizde hiç olma- yan becerikli emprezaryolar ya da devlet yapar, aynen Polon- ya ve Japonya örneklerinde ol- duğu gibi.'' lstanbul Devlet Senfoni Orkestrası'nın hafta sonu konserlerini Strugalayönetti AYRI BİR TAT — Tadeusz Strugala'nın yonettiği konserlerden ayn bir tat almamak mümkün degU. Strugala, bu kez de İDSO'nun güzel müzik yapma yetenegini saklı kaldığı derinliklerden günışıgına çıkardı. Orkestra şefinin sırrı provalardaPolonyalı şef Tadeusz Strugala, Beethoven'ın 7. Senfonisi'nin akıllarda uzun zaman kalacak nitelikte yorumlanmasının sorumluluğunu üstlenmişti. Polonyalı şef Tadeusz Struga- la'nın yonettiği konserlerden ay- rı bir tat almamak olası değil... 3 Kasım 1990 cumartesi konse- rinde de Strugala, lstanbul Dev- let Senfoni Orkestrası'nın çoğu zaman içinde gizli kalan güzel müzik yapma isteği ve yeteneği- ni saklı kaldığı derinliklerden gün ışığına çıkarma ve Beetho- ven'ın 7. Senfonisi'nin akılda uzun zaman kalacak nitelikte yorumlanmasının sorumluluğu- nu üstlenmişti. Strugala'nın sırrı, provalarda orkestradan ne isteyeceğini ve orkestranın ona neler verebile- ceğini çok iyi bilmesinin yanın- da, yorumladığı eserlerin anali- zini en ince ayrıntısına kadar yapmış olmasından kaynaklanı- yor. Çello ve kontrabaslara şar- kı söyleten, Beethoven'ın ayrı ayn inci gibi işlediği üfleme çalgı partileri arasındaki hassas den- geyi kuran, nüans karşıthklan- nı, forte ile piyano arasındaki kademeleri ayarlayan sihirbaz gibi bir şef Strugala. Bir de flütte Celal Kara ile obuada Emil Hargas'ın Beetho- ven "cümle"lerini (phrasing) özenle işlediklerine tanık olduk. Orkestra deyip gecmeyin. Orta- ya konan her güzel ve doğru yo- rum derhal farkedilir ve değeri anlaşılır. Büyük bir bütünun parçası olmanın, o bütünü ta- mamlamanın zevki de en azın- dan tek başına bir şeyler başar- manın verdiği gurur kadar önemli olsa gerek. 2-3 kasım konserlerinin ilk bölümü Aınerikalı besteci Sa- muel Barber'a ayrılrruştı. Barber (1910-1981), Amerikalıların "mainstream" tabir ettikleri "orta yol"dan şaşmayan beste- cilerinden biriydi. Charles Ives, John Cage, Harry Partch gibi çağdaş müzik dünyasını şoke ederek sarsalayan egzantrikler- le hiçbir yakınlığı olmamıştı Barber'in. O, efendi efendi eser- lerini yazdı, ödüller ve dolayısıy- la toplumda saygınlık kazandı, operalar besteledi, bunlar Met- ropolitan'da bile oynandı, ama Samuel Barber, 20. yüzyıl mü- ziğinde fırtınalar yaratmadı hiç- bir zaman. Hafta sonu konser- lerinde yorumlanan Yaylı Çalgı- lar İçin Adagio adlı eseri, bes- tecinin en tanınmış eserlerinden biriydi. Tunç Ünver'in yorumladığı op. 14 Keman Konçertosu (1940) ise keman repertuvarının gözde parçalarından sayılamaz pek. Tunç Ünver'in zengin çağdaş ke- man konçertolan dağan içinden neden tutup da bu eseri seçtiği- ni merak etmiyor değilim açıkçası. lstanbul Oda Korosu ve gençpiyanist Metin Ülkü'nün konserleri Genç müzisyenlere destek gerek 65 yıldır Türkiye ve'ffiinya gîmdemirK yerini koruyan Bediüzzaman Said Nursî'nineşsiz eseriRisale-i NurKülliyatını adresimizden temin edebilirsiniz ©Yeni Asya Hamam Sk., 4, Cağaloğlu, lstanbul Tel: 528 35 76, 528 35 77, 512 71 30. 526 43 56.519 10 11.519 02 62 kuapçıjt mtreamaMen u Tümüyle konservatuvar öğrencilerinden kurulu orkestra ile hevesli gençlerden oluşan lstanbul Oda Korosu'nu Yeşua Aroyo binbir güçlükle bir araya getirmişti. Istanbul'daki genç müzisyen- ler potansiyelinin iki degişik or- neği ile yüz yüze geldik geçen hafta. Tümüyle konservatuvar öğrencilerinden oluşan orkestra ile profesyonel-amatör karışımı hevesli gençlerden oluşan koro, tstanbul Oda Korosu adı altın- da 1 Kasım 1990 günü Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda bir konser verdi. Rönesans Madrigallerinden yola çıkarak adım adım yüzyı- lımıza kadar gelen ve Türkiye- de karar kılan bir repertuvar su- nan bu topluluğu binbir zah- metle bir araya getiren ve yöne- ten Yeşua Aroyo. Boyle bir topluluğun başarılı olması için sadece hevesli olmak yeterli değil tabii. Toplu şarkı söyleme geleneği hiç olmayan ülkemizde,, üç beş kişiyi bir ara- ya getirip koro oluşturmak ve bu koroyu iki saat boyunca formda tutmak, seslerin detone olmamasını, yorulmamasını sağlamak deveye hendek atlat- maktan daha zor bir iş. Aroyo, gençleri bir araya getirmeyi ve PROFESYONEL KARİYERE DOĞRU — 1962 doğumlu piyanist Metin Ülkü, Cemal Reşit Rey Konser Salonu'ndaki son resitaliyle profesyonel kariyere adım attığını kanıtladı. epe>r zor ama bol çeşitli bir program ile dinleyici karşısına çıkarmayt başarmış. Şimdi sıra bu gençlerin daha sık ve daha profesyonel çalışa- bilmelerini sağlayacak ortamın (maddi ve manevi!) yaratılması için çaba göstermekte. 1962 doğumlu piyanist Metin Ülkü, 4 kasım günü yine CRR Konser Salonu'nda bir resital verdi. Metin Ülkü, mesleki ge- lişmesini yakından izlediğimiz genç yeteneklerimizden biri. Ciddi, sabırlı çalışmalarının se- meresini alarak hem Mimar Si- nan Üniversitesi De\'let Konser- vatuvarı Yüksek Bölümü diplo- masını hem de İsviçre'deki Lo- zan Konservatuvarı solist diplo- masını cebine koyarak hayata atıldı. 1984 yılında MSÜ Devlet Konservatuvarı'nın duzenlediği 4. Ulusal Müzik Yanşması'nda îkincilik Ödülu'nü kazandı. Me- tin Ülkü, Bach'ın Do Minör Toccatası'nı, Chopin'ın op. 58 no. 3 Si Minör Sonaıı'nı, Skri- yabin'in 4 Etudü'nü ve Henri Dutilleux'nün sonatını yorumla- dığı bu resital ile artık öğrenci- lik yıllarını iyice geride bırakıp profesyonel kariyere adım attı- ğını kanıtladı. Metin Ülkü gibi genç, yete- nekli, profesyonel formasyonu- nun tamamlaınış sanatçılanmı- zın kariyerlerini geliştirmelerine yardımcı olacak bir "menajer- lik" kurumunun ya devlet eliy- le ya da özel kesimin müteşeb- bisleri eliyle oluşturulması za- manı geldi de geçiyor bile. Ya- zık oluyor gençlerimize... Ilgili- lere duyurulur. Bobby Scott öldü • NEW YORK (AP) — "A Taste Of Honey", "He Ain't Heavy He*s My Brother" gibi parçalanyla tanınan caz müzisyeni Bobby Scott öldü. Piyanist ve besteci Scott 53 yaşındaydı. 9 yaşında müziğe başlayan Scott, ilk albümü 'Chain Gang' çıktığında henüz yirmi yaşına gelmemişti. Aretha Franklin ve Johnny Mathis gibi sanatçılara yapımcılık da yapan sanatçı, son yıllarda Brezilyalı gitarist Carlosa Barbarosa Lima ile bir dünya turnesine çıkmıştı. Geçen pazartesi günü Manhattan'da bir sağlık merkezinde yaşamını yitiren cazcının cenazesi bugün kalkacak. Akyavaş Leningrad'da • MOSKOVA (AA) — Sovyetler Birliği'nin ikinci büyük kenti Leningrad'da Erol Akya\r aş'ın 24 yağhboya tablosundan oluşan bir sergi açıldı. Dünyanın en büyük dört müzesinden biri sayılan Leningrad'daki Hermitage Müzesi'nin "Benoit" salonunda açılan sergide yer alan yapıtlar, eski madeni paralar üzerindeki figürlerdeo esinlenerek yaratılmış ortak bir temayı işliyor. EroPa disiplin cezası • Turkiye Güzel Sanat Eseri Sahipleri Meslek Birliği (GESAM) Yönetim Kurulu, yolsuzluk iddiaları ile ilgili rapor hazırlayan Prof. Turan Erol'a, raporu basına açıkladığı için disiplin cezası verdi. GESAM Yönetim Kurulu tarafından Erol'a gönderilen yazıda, yolsuzluk iddiaları konusunda hazırladığı raporun basın organlarında yer alması üzerine, "Birliğin menfaatleri aleyhinde propaganda yaptığı" gerekçesi ile disiplin cezası verildiği belirtildi. Dernekler Yasası gereği Denetim Kurulu Başkanı'na yönetim organları tarafından herhangi bir ceza verilemeyeceğini belirten Kültür Bakanlığı Başhukuk Müşaviri Şahsever Bektaş ise "Denetim kuruluna ceaa -~ verilemez. Erol'a verilen cezanın geçerliliği olmaması gerekiyor" dedi. Bektaş'ın şiir kitabı • Kültür Servisi — Mimar-şair Cengiz Bektaş'ın 10 şiir kitabı Cem Yayınevi tarafından bir arada yayımlandı. Şiirleri ilk kez Fazıl Hüsnü Dağlarca'nın "Türkçe" adlı dergisinde çıkan Bektaş'ın bugüne kadar sunulan "Kişi", "Akdeniz", "Mor", "Dört Kişiydiler Bir de Ben", "Yeryüzünün Yüreği", "Yerdeli, Gökdeli", "Zeytinli Fınn Sokağı", "Güz Ey", "Fide" adlı kitaplan ile birlikte ilk kez yayımlanan "Adınla Başla" bir arada toplandı. 'Eren'den yeni kitaplar • Kültür Servisi — İlk cildi geçen yıl yayımlanan F. Braudel'in "Akdeniz ve Akdeniz Dünyası" adlı yapıtının ikinci cildi, Eren Yayıncılık tarafından basıldı. Mehmet Ali Kılıçbay'ın dilimize çevirdiği kitap, Osmanlı I mparatorluğu'nun Balkanlar, Arap Yanmadası ve Endülüs'e yayıhşını konu alıyor. Eren Yayıncılık, Dr. Halime Doğru'nun "Osmanlı İmparatorluğu'nda Yaya- Müsellem-Taycı Teşkilatı" başlıklı araştırmasını da yayımladı. BILSAK1 TA BUGÜN 7 Kasım Çarşamba: 19.00 Sosyalist Modelde Vanlan Son Durak: Sınıf Bazlı Politikalar ve Kiıle Bazlı Poliükalar I: Haydar KUTLU, Asaf Savaş AK AD, Murat BELGE, Çagatay ANADOL Cafe-Fojer-Bar (Giriş) 12.00-00.30 Rock Cafe-Bar (5.Kat) 12.00-18.00 HcavyMctal 18.00-24.00 Rock 21.30 ErkinKoray BİLSAK, Sırasclvilcr Cad., Soğancı Sok.7 CİHANGİR 143 28 79-99
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle