04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet Sahıbı Cumhunvet Maıbaacılik ve Gazetecihk Turk <\nonıın Şırketı adırıa U Po!ı Nadır Nadi % Gene! Yayın Müdünr H ı s u Ccmal, Müessese Muduru Hat*r EmİDc ls*klıgH. Yazı Işlen Mudüru Qk*> Goatnsin, 0 Haber Merkezı Muduru Yılcııı B«ytr. Sa^fa Duzenı Yöneimenı \h Acar £ Temsıiaier ASKARA \hmet Tan. 1ZMİR Hikmet Çetiakays. ^DAN'A Çetin \ıge»oglu Hatarrkn K « l kuçvk E | ıım O * a y Şa»tan Habcr •4bd«&*dir l a c c t a u Dızı Vazılar Kercm Ç*Jt»â*a. Afüiır 0 Maiı İslcr Erol ErtM 0 Muhaiebe BakM Vrwf raı Cengu Tork». l> Sendıka Şakrss ke*e»n, kultu raştınna Imei BtrLaa, Yurı Habcrk Şafete Al#*>. Duzcltme A M u l U V I K I 0 h.oord Butçe Planiama Srvgı OMiabneof'» % Reklar (.etai Ltlrr. h'a Spor Danısrc Halya Idarc 0 % 0 U<tme CMer Ç*ttk 0 Bılg !,iem \aH lul 0 Perso-el \atrt Kurulu Bfl >kan Nadtr Nadı Okt*\ AkbKİ VakiB bıya. H««ıı CtmMl, Hıkaırı Çrtınkavı Ok*t Lt»r Mancv. Ilhan Alt S n K n . ^•Bc1 Tuı ı « ^ 1 Cumhurıveı Maibaaolık vr Gueıecılık T A Ş. Tlirfc Ocagı Cad 39 r 4t CM$MIO$*Î lu P*. 246 lııanbu Tel 512 05 05 i2ö hat), Teks 22246, Fa* ii) 526 * ) 72 0 *»- Ankm. /'.a Gofcaip Bl* İnkıiap S N 0 19 4, TcL 133 11 41-4'. Tclw 42344. F u (4) 133 0 1,-ır H Zıya Btv 1352 S 2/3 Tel 13 12 30. Tetet 52359, Fax (51) 19 S3 60 tfM*. Inönu Cad 119 S No 1 Ka< I Tel 19 3 T 52 (4 hat) TeloL 621*5 Fax f l ) 19 25 ""8 TAKVİM: 7 KASIM 1990 Imsak: 5.07 Güneş: 6.34 öğle: 11.52 Ikindi: 14.35 Akşam: 17.01 Yatsı: 18.22 MuzafferErdost için Ikasım anlamlı bir gün: İlhan Erdost'un 10. ölümyıldönümü veSol Yayınlan'nın 25. yılı Kitaplarla demokrasi mücadelesiYazar ve yayıncı Muzaffer İlhan Erdost, 1975 yılında Sol Yayınları'nı 4 kitapla başlattı. Sol Yayınları, daha sonra bütün bir kuşağı etkileyen önemli kitaplar bastı, yasaklarla ve toplatılmalarla yüz yüze kaldı. ÖNER CtRAVOĞLU Muzaffer Ilhan Erdost'la ko- nuşma yapmak üzere hazırlanır- ken Ankara'mn o unutulmaz yaz akşamlarım anımsıyorum. Kızıiay'da yürüyuşe çıkılır. Mül- kiyeliler Lokali'nde yorgunluk atıludı. Gündüzleri Zafer Çar- şısı'nın kitapçı vitrinleri önün- de zaman çabucak tükenirdi. Kardeşi tlhan Erdost'u orada 1973'lerde görmüş ve Onur Ya- yınlan'nın çıkardığı kitaplara, kitap peketlerine bakmaya do- yamayıp saatlerce oyalandığım olmuştu. Şimdi "ncı, zehir zem- berek bir höznn" kaplıyor içimi- zi... 7 kasımda Ilhan Erdost'un 10. ölüm yıldönümünde, Sol Ya- yınlan da 25. yıünı kutluyor. Anma ve kutlama iç içe o gün. öldüriime karşın öldûrülemeyen simgelenecek 7 kasımda... Muzaffer flhan Erdost, bu anlamlı yıldönümünde kendi yazdığı üç kitabı sunuyor okur- larına: Havada Kalan Güvercin (şiir/ler), Ey Karanlık Mavi Gu- neş (öykü/ler) ve Adam İçin Türevler (eskiz/ler). Erdost la, yayıncılık uğraşın- da geçip geldiği yollar üzerine söyleşiyoruz... — 40 yddır yaan yaşamının, yayın dünyasiDin içindesiniz. Bugünlere nereden geiindi? Ya- yıncılık ugraşınız, edebiyat tut- kunuz nasıl gelişti? — Bozkıı çocuğuyum. Ekin tarlalannın ve durgun ırmakla- nn, ıssızlığın ve sessizJiğin, gü- neşin ve karanlıgın çocuğu. önümü açan çağ, patlamalı mo- torlann, devinen tekerlerin, vu- ran ve dönen çarklann çağı. Ben ataerkil ev çocuğu, nene- min pişirdiği çöreği yedim, ebe- Muzaffer İlhan Erdost'tan bir anı Ihtilalci' Muzaffer Size, Mustafa Şerif Onaran'ın hep yinelettiği, bu nedenle unut- madığım bir ammı anlatayınv Şemdinli'de askerlik ediyo- ruz. Biraz rakıdan, biraz "Tbpal Koşma" lürküsünufazla söyle- mekten Ankara'dan getirdiğim biçimli bedenim şurasmdan bu- rasmdan gelışirken izine ayrıla- cağım gtinler geldi. Arkadaşlar kilolarıma takılı- yor, ben de yolda rejim yapar zayıflarım diyorum. Anka- ra'ya geldim, bir otelde ka- lıyorum. Ulus'ta akşamm geç saatlerinde kaldırıma eski kitap sererlerdi, ordan Peri olsa gerek adı, birkaç dergi aldım, Şemdin- li'deki arkadaşlara postaladım. Birkaç gün sonra da Ulus gaze- tesi adresine Şemdinlı'den gön- derilmiş bir ELT telgrafaldım. Yedeksubay arkadaşlar, telg- rafm ilk tûmcesini yazmışlar: "Perüeri aldık, kurUeri bekliyo- ruz." Komutan tavla oynuyor- muş, ona sormuşlar, o da her ra- kı sofrasmda birkaç kez yinele- diği Fuzuli'nin, "Felekjer yandı ahımdan, muradım şem'i yan- mız nu?" dizesini yazdırmış. Doktora sormuşlar, Nafi Jaşa- tar'a. "Rejimde başanlar"yazın demiş. Telgraf bu tumcelerden oluşuyor. Güldüm, geçtim. An- kara'dan Artova'ya, Artava'dan Şemdinli'ye döndüm. Ulus'un Genel Yayın Yönet- meni Seyfettirt Thrhan, bir gün müessese müdürü Muhittin Er- kan'a ayaküstü, "Muzaffer bir- kaç gün öncesine kadar bura- daydı, ne oldu birden kayboldu" diye sormuş. "Aman iyi ki kaybolmuş" di- ye yanıtlamış Muhittin Bey, "lyi ki kaybolmuş.' Biliyor musunuz, ihtilal hazırhyorlarmıs! Şifreti telgraflan ele geçmiş! Jandarma Genel Komutanı% nın masasın- daynus telgraflan!" Bilmem belirtmeli mi? "Şifre- li telgraflar" dediği, yukanda belirttiğim "rejimde başanlar" yazılı telgraf. Telgrafı jandarma komutam- na götüren de Ulus Müessese MUdürü'ne ileten de Ulus'tan idarede çalışan aym kişilerdi. Şu da var ki ben Ulus'ta, üç yıla yakın bir süre yanm sayfa mizah hazırladım. Bu nedenle VJus'taki günlere ilişkin bir anımla bitirirken şakamı eksik etmemeliyinv Şimdi "Sen niçin ihtilal yapmıyorsun " diye sora- caklara yanıtım hazır: "thtilal- den sabıkahytm da ondan!" 10 YIL ONCE MAMAKTA ASKERLERCE DOVULEREK OLDURULMUŞTU İlhanErdostbugün Ankara'daANKARA (Cumhuri>et Burosu) — Yayıncı İlhan Erdost, oldurülüşünün 10. yılında Karşıyaka Mezarlığı'ndaki kabri başında bugün anılırken Sol ve Onur Yayınlan'nın 25. yılı da kutlanacak. Anma ve kutlama gününün anısına yayımlanan '7 Kasım' ve '25 Yıl' adlı broşürleri okurlar, tlhanilhan Kitabevi'nden ucretsiz sağlayabilecekler. Bundan 10 yıl önce Mamak Askeri Cezaevi'nde bir grup asker tarafından dovulerek öldürülen İlban Erdost'un anısına çıkanlan '7 Kasım' broşurünün kapağı Erdost'un oldürulüşu ve davaiarla ilgili haberlerin yer aldığı gazete kupurlerinden oluşuyor. Broşurde, Erdost için yazıian şiirler, Filiz Başaran'ın karakalem resmi ve Turhan Selçuk'un bir karikatüru yer alıyor. Broşurde Talip Apaydın, Can Yücel, Turgut Uyar, Cemal Sureya, Arif Damar, Vecihi Timuroğlu, Nurer Uğurlu, Ragıp Gelencik, Metın Demirtaş, Ahmet Tellı, Metin Guven, A.Yalçınkaya, Y.Bağrışen, Bulent Eryılmaz, Ataol Behramoglu, Nihat Behram, Attila Aşut, Azer Yaran, Ismail Okatan, Gul Erdost, Muzaffer Ilhan Erdost, Gulten Akın'ın birer şiiri, gazetemiz yazarlarından Mustafa Ekmekçi'nin yazısı yer alıyor. Sol ve Onur Yayınları'nın tarihçesinin Muzaffer İlhan Erdost ile yapılan konuşma içinde sunulduğu '25 Yıl' adlı broşurde belgeler, mektuplar, notlar ile Ilhan Selçuk'un 12 Kasım 1967'de gazetemizde yayımlanan 'Sol Yayınları' adlı yazısı da bulunuyor. Ilhan Günu anısına bugun aynca, Ilhanilhan Kitabevi'nde HaJit Çelenk, Talip Apaydın, Bekir Yıldız, Mustafa Şerif Onaran, Metin Demirtaş, Ahmet Telli, Muzaffer İlhan Erdost kitaplannı imzalayacaklar. Ote yandan Çankaya Belediyesi'nin 100 Yıl Turk-lş Blokları'nda yapım çalışmalarını sürdürduğu 'İlhan Erdost Parkı' da bu ay içinde tamamlanarak hizmete girecek. Çankaya Belediye Başkanı Doğan Taşdelen, parkın 7 kasıma yetiştirilemediğini, ancak bu ay içinde mutlaka açılacağını söyledi. tlhan Erdost min diktiği işlikie okula gittim. Önümü açan çağ, giydiğimden içtiğime, tuvaletine değin, he- men her şeyin alınıp satıldığı, yani metalastığı çağdı. Evde dinsel düşünce sistemin- den okulda laik düşünce siste- mine köklü bir değişim anafo- runda, kendimizi bulmaya yar- gilanan bir kusaktık. İçinden geçtiğüniz günleri olduğu kadar, değişmenin anlamını da bul- makla yükümlüydüm sanki. Ba- calardan tüten ağıtların arasın- dan geçtim, kente geldim, çağın katı demirine, yakıcı demirine elim değdi. Yani mürekkebe. İlk yazım Sıvas'ta Ülke gaze- tesinde yayunlandı: "Kmuüettin Kamu". Gene Sıvas'ta, Usede, Dede Korkut'u sınıf arkadaşla- rıma ben anlatacağım için tüm kitaplıklan dolasıyorum. "Boy bojiayıp soy soylarken" bulmak için Dede Korkut'u. Yani tutku, gençliğin coşkusuyla iç içeydi. Veteriner fakultesinde öğren- ci derneğinin dergisi: Evrim. Sonra bir de gazete çıkardık: Dnrum. Bir baska dergi: Evreo. Ratip Tahir yazmıştı kapak ya- zısını. Dergi dizildi, sayfa pro- valanndan düzeltmelerini yap- tık. Dergiyi dizen operatör de bizimle "abbap" oldu. Bir cu- martesi günu gittik ki derginin içi, bizden habersiz basılmış. Ne var ki operatör arkadasımız, sayfalann alüna boş kalan yer- leri, çok sevdiği fıkralarla dol- durmuş. Birer forma aldık, kat- ladık, dil ve tarih-coğrafya fa- kültesinin solanunda Cumhur- başkanhğı OrkeStrası'nı izleme- ye geldik. Anımsadığım kada- rıyla Orhan Duru, Seyfetrin BaşçıUar ve ben. Orkestranın ye- rini almasını beklerken birimiz fıkralardan birini okuyor, biri- miz kahkahayı patlatıyor, biri- miz kahkaha patlatana yumruk patlatıyor. Doğru basımevine gittim. Yeni kurulmakta olan bir basımeviydi. Fbrmalar giyotinin altına sürüldu. Dılim dilim doğ- randı. Bu, ilk ve büyûk cinaye- tim sayılabilir. Ama hak etmişti! Sonra Açık Otunım'u çıkar- dım. Bir sayıcık. Baki Kurtuluş, dergiyi çıkarmama yardjma ol- muş, kâğıdını vermiş, baskı pa- rası aJmamıştı. Satıldıkça öde- yecektim. Ödeyemeyince gide- medim. Kaldı. Sonra Kurtuluş sitem etti. Ama iki ay aradan sonra yeniden çıkarmak isteme- dim. Pazar Postası'nda üç yıl. llkin düzeltmenlik, sonra yazı mü- dürlüğü... — Kitap yayıncılıgı nasıl başladı? — 1958'in sonlannda. Açık Otunım Yayınlan'nın ilk kitabı- nı çıkardım: Henri Alleg'in La Qnestion'u ve Tbrgut Uyar'dan Diinvanın En Giizel Arabistam. Ece A>han ın Kınar Hanım'ın Denizteri, Fethi Naci'nin Gerçek SaygısJ derken, Orhan Duru'dan Bırakılmıs Biri... Kapağına ne koyalım diye düşünürken aklı- ma çalışma masamın cam altı- ru süsleyen "hamile kadın" de- seni geldi. Onu kullandık. O sırada Erdogan Tokmakçı- oglu, öykülerini Açık Oturum Yayınları arasında yayımlamak istediğini iletmiş, ben de olur de- miştim. Bir akşamüstü kitap bastırdığım basımevüıden çıkar- ken baktım, basıhruş ve bağlan- mış kitap paketlerinin üzerinde Açık Otumm Yayınlan'nın amblemi var. Erdoğan Tokmak- çıoğlu, benden habersiz bastır- mış kitabını ve kapağına da ya- yınevinin amblemini koymuş. — Sonra karşılasüıuz nu Tok- makçıoglu ile? — Bir akşamüstü Gençlik Parkı'nın çıkışında yüz yüze gel- dik. Neler söyleştiğinuzi çıkar- mak olanaklı değil, ama kavga eder gibi çıkıştığımı anımsıyo- rum. Sonra orada bulunan bir arkadaş anlattı. Erdoğan ar- kamdan bakmış, "Herhaide" demiş, "kitabın kapağına hami- le bir kadın koymadım diye kız- dı!" — Kitap, dergi, şiir, öykü, de- neme hepsi bir ırmakta akıyor sanki... — Evet, kimi zaman durulan, kimi 7aman kabaran ve bularuk- laşan günlerin akıntısında, yayın da dergi de vardı; şiir de öykü de deneme de eleştiri de Ama altlığı, sistemleşmiş sağlıkh bir alt kültürü yoktu. Bilimsel sos- yalizmk buluşana değin sürdü bu. Şürleri de öyküleri de eskiz- leri de bu nedenle yayımlamayı hiç düşünmedim. Sonra sonra içime yayımlama isteği düsüver- di. Kimi dostlar yayımlamamam için uyardı da. Ama ben içimde filizlenen tohumun doğrusunda gitmeyi daha dinginleştirici bul- duA. Yoksa sürekli içte tepik vu- racaktı. — Sol Yayınları, Kasım 1965'te içlerinde Oscar Lange^ nin Sosyalizmin Yeni Meselele- ri, Maurice Cornfortb'un Sosya- listler tçin Fdsefe, Karl Marx'- ın Ücret, Fiyat ve Kâr. Lenin'in Emperyalizm adlı kitaplan ol- mak iizere altı kitapla yayına başlamış. Daha ilk Ütaplanyla 25 yıl boyunca anahatlarda de- gişmeyecek yayın çizgisini ve po- litikasını ele veren yayınevini hangi koşaDarda ve hangi öznel kaygılarla kurdunuz? — Şubat 1965'te askerden dönmüştüm. Yasamımı sürdure- cek iki olanağım vardı: Biri Ulus'taki işim, öteki koltuğum- daki Şemdinli Röportajı. Beni Ulus'a almadılar, ben de Şem- dinli Röportajı'm Ulus'a verme- dim. Dergj deneyimim vardı. Üç ay çıkan Ülke'nin yazı müdürlü- ğünü yapmıştım askere gitme- den iki yıl önce. Böyle bir dergi için gerekli olan parayı bulmam olanaksızdı. O arada Açık Otu- rum Yayınlan'mn kitaplanndan istekler oluyordu. özellikle Al- leg'in La (Juestion'u. Kitap ya- yımlamayı seçtim. Güncel, kısa sürede eskiyen kitaplar olmasın istedim. On bin lira borç aldım. Sol Yayınlan'nın ilk kitaplarım Kasım 1965'te satışa çıkardık. Zorluğu da çoktu kolaylastı- ncı etkenleri de. Zorluğu, bas- kıcı sistemden ve baskılardan kaynaklanıyordu. Ama yüz elli yıldır, yüz yıldır, elli yıldır adı- nı duyduğu, söylencesinin buğu- suna kapıldığı kitaplan, özJem- le ve sevinçle karşılıyordu. Bir Kapital adı bile onu coşturma- ya yetiyordu. Devrimci devini- min yükselen dalgası arasında, yayınlara duyulan ilginin bü- yuklüğü, bizi daha da guç- lendirdi. — Biraz da gazeteciük döne- mine egilelim. Pazar Postası yıl- lanna özellikle. İkinci Veni akı- mının çıkısına tanık oldunuz. Onlanıı urunlerini yayunladınız. Sizin düşiinceleriniz nejdi, da- ha sonra Pazar Postası ilişkile- rini sürdürdünüz mü? — Pazar Postası'nda bir süre Muzaffer Erdost, kardeşi tlhan Erdost'un posteri altında. Erdost, bugün Sol Yayınlan'nın 25. yılını, çıkardığı üç yeni kitapla kutluyor. (Fotoğraf: Banş Bil) Erdost kardeşler, 10 yıl önce 12 EylüVde askeri cezaevinde 'ölümüne' dövüldüler Mamak'ta işlenen bir cinayetAstsubay Şükrü Bağ'ın emrindeki bir grup asker tarafından dövülen Erdost kardeşlerden küçüğü İlhan Erdost, getirildiği koğuşta yarım saat sonra göğsü tıkanarak öldü. Görülen davada erler, 8-10 yıl arasında hüküm giydi. Astsubay Bağ ise, uzun yargılama sonucu 6 ay ceza yedi. ANKARA (Cumhuriyet Bü- Bu kâğıtta Muzaffer'in doğum rosu) — Ilhan Erdost, 7 kasım tarihi 1932 yerine, 1952 ya- 1980gunuakşamı, ağabeyiMu- zılmıştı. zaffer Erdost'la birlikte gözal- Erdost kardeşleri, bir astsu- tına alındı. Getirildikleri Ma- bay ve üç er teslim aldı. Araca mak Askeri Cezaevi iç nizami- yede işlemleri yapıldı, fotoğraf- bindinneden önce, Astsubay Şükrü Bağ, " 10 yaşındaki bebe- ları çekildi, bu arada da zaman leri zehiriediniz, içerisi sizin ze- zaman sıra dayağından geçirildi. hiriediklerinizJe dolu" dedi. İI- İç nizamiyede görevli bir on- kin Muzaffer Erdost'u, ardın- başı, Erdost kardeşleri bir baş- dan İlhan Erdost'a joplayıp tek- ka bloka götürülmeleri için özellikle büyük bir araç istedi. Ardından da iki kardeşten han- gisinin büyük olduğunu sordu. Ilhan 1944 doğumluydu, Mu- zaffer ise 1932. Muzaffer Er- dost'un büyük olduğunu öğre- nince "tu" dedi, "Bir yanlışlık olacaktı"... Bu sırada önünde bulunan adli müşavirliğin göz- altına alma kâğıdına bakıyordu. meleyerek araca bindirdiler. Erİerin daha sonra verdikleri dilekçelere göre astsubay Bağ, kendüerine, "Bunlar yuan, bun- lann anasını aglatmazsanız ben sizin ananızı ağlatınm" emrini verdi. Araç hareket etmeden ön- ce, aracın içinde iki kardeş ha- zırola geçirilip, dövülmeye bas- Iandılar. İlhan Erdost bir ara yüz üstü düştü. Dövmeye ve \ tekmelemeye devam edildi. Araçtan indirildikten sonra yine dövdürüleceklerini anlayan Ilhan Erdost, "Küçük kızımı uyandırma> < a knamadım, bura- ya geldim, bizi dövdurmeyin" dedi. Astsubay Bağ, "Bunu da- ha önce düşünseydiniz" dedi. Ardından erler yeniden dövme- ye başladılar. İlhan Erdost bu- rada da yere kapaklandı, bir sü- re sonra doğruldu. Koğuşa alınmadan önce hazı- rola geçirilen Erdost kardeşler, ellerini yanlarına yapıştırama- >nnca Astsubay Bağ, "Bir pat- latılmadık hayalaruuz kaldı, şimdi onu da patlatırlar" dedi, bu sözler üzerine erler yeniden dövmeye başladılar. Dövme olayı koğuşun avlusunda da de- vam etti. İlhan Erdost, burada da yere düştü ve büyük bir güç- lükle doğruldu. Koğusa alındjk- tan 20 dakika sonra İlhan Er- dost, "Agabeyim, nefes alamıyonım" dedi ve öldü. Ve dava baslıyor Bir astsubay ve beş er hakkın- da dava açıldı. Astsubay Şükrü Bağ, askeri mahkemece, 10 yıl 8 ay, muhafız görevli erler Ah- met Şeker, Metin Gttndoğan, tbrahim Keskin de 10 yıl 8 ay, görevli olmadığı halde araçta bulunan ve dövme olayına ka- tılan Kısmet Çağlar'a 8 yıl ha- pis cezası verildi. Erİerin cezası Askeri Yargıtay 5. Dairesi'nce onandı. Bağ'ın cezası ise bozul- du. Askeri Yargıtay Daireler Kurulu, Bağ hakkmda mahke- menin verdiği karan onaylayın- ca, 10 yıl 8 aybk ceza da 1984 yılında kesinleşti. Erdost kardeşleri A bloktan C bloka götüren aracın dışarı- ya ses geçirmediği ve görüntü vermediği ileri sürülerek Astsu- bay Bağ'ın yeniden yargılanma- sı ve infazın ertelenmesi istendi. Askeri Yargıtay 5. Dairesi iste- mi kabul etti. Sıkıyönefim As- keri Mahkemesi, ikinci yargıla- ma sonunda Bağ'ı yeniden ay- nı cezaya çarptırdı. Ancak As- keri Yargıtay 5. Dairesi, karan yeniden bozdu, Daireler Kuru- lu bu kez bozmayı onadı. Daha önce "müessir fiil so- nucu ölüme sebebiyetten" ceza almış olan Bağ, bu kez dövül- me olayını işitip görmediği ileri sürülerek "görevi ihmalden" yargılandı. Askeri mahkeme, zorunlu olarak Daireler Kuru- lu'nun karanna uydu ve görevi ihmalden Bağ'a üst smırdan 3 yıl ceza verdi. Askeri Yargıtay 5. Dairesi, üst sınırdan ceza ve- rilmesinin yasaya aykın olduğu- nu belirterek karan üçüncü kez bozdu. Ve mahkeme, alt sınır- dan, yani 6 ay hapis cezası ver- di. Sıkıyönetim Yasası uyarın- ca bu tür cezalar temyize tabi ol- madığından, karar 1987'de ke- sinleşti. İlhan Erdost, sahibi bulundu- ğu Ilyaz Basımevi'nde çok sayı- da yasak yayın bulundurduğu için 7 Kasım 1980 günü akşamı gözaltına alınmıştı. Ilhan Er- dost'un öldürülmesinden sonra basımevi açıldı. Açılma emri, 30 Ekim 1980 tarihliydi, tlhan Er- dost'un gözaltına ahndığı tarih- ten bir hafta önceki tarihi tası- yordu. Aynca basımevinden tek bir kitap bile alınmadı. Çünkü yasaklanmış yayın yoktu. (dönem) yazı müdürlüğü de yaptım (l%7-68). Süre kısa, ama anlatılacak nice çok şey var. Bu koridor (ya da zaman içindeki bu tünel) oldukça uzun/derin. Girdiğim zaman çıkmam uzun sürüyor. "tkinci YenT'ye şöyle bir değinerek ge- çiştireyim sorunuzu. "tkind Yeni" için, Pazar Pos- tası gunlerinde de yazdım, son- ra da. Bilimsel sosyalizmi öğre- nirken ve özümserken de yaz- dım. Her yazı kültür olarak ben- deki değisiklikle birlikte değişik- Uğe uğrar, yani "İkinci Yeni" de- ğişmez, ama benim yorumum, açımlamam sürekli değişir. Çün- kü ben değişirim. "tkind Yeni"yi, şiirin özgür- Ieşmesini savunduğu için sa- vundum. Ama şiiri, yalmzca "İkinci Yeni"yle sınırlayan bir görüşüm olmadı. Şiir olarak "İkinci Yeni"ye katümadım. Ne- deni farkh. "İkinci Yeni" şiirin iç gelişimini kucaklıyor, kaçınıl- maz oluşumunun yolunu açı- yordu. Ben şiiri, "profesyonel" anlamda iş edinmemiştim. Ara- da bir şiir de yazardım. "İkinci Yeni", arada bir şiir yazanın işi değildi. Ancak şiiri kendine iş edinen, sorun edinen ozanın içi- ne çekileceği bir şiisdi. Ben, "İkinci Yeni"yi, bilimsel sosya- lizmi kavradıktan sonra, şiirimi- zin özgürleşmesinin sancılan, denebilirse özgürleşmenin do- ğum sanalan olarak niteledim. Doğru yonımladığım kanısında- yım. — Kişilerin düşüncelerinden ötürii yargılanmalan, giderek tutuklanması, aylarca yıllarca cezaevinde kalmalan Tiırki.ve gi- bi ölkelerde aydmlann yazgısı baline getirilmek istendi şimdi- ye dek. Bu konuda >-apüması ge- reken şeyler de yıllarca söyleni- yor. Kitap yazdığı icin okuduğu için elleri kelepçdi ögrendler, ayduüar var hâlâ tutnkevtennde. Bu onur kıncı durum Türkiye 1 nin değişmeyen yazgısı mı olacak? — Kişilerin düşüncelerinden ötürü yargjlanmaJan, tutuklan- maları, yıllarca cezaevlerinde kalmalan, sistetnin kendisinden, yani demokratik-olmayan yapı- lanmasından kaynaklanıyor. tl- han SeJçuk'un bir yazısını anım- sayıverdim şimdi. Biz cezaevin- de üç yüımıa doldurmusuz. Sol- jenitsin ile ilgili haberler, günler- dir tüm ana haber bültenlerin- de yer alıyor ve hemen hemen tüm ara haberlerde yineleniyor. Sanki ülkenin ekmek kadar, su ya da hava kadar önemli bir so- runu. Ama içeride, cezaevlerin- de, suçlan yalmzca kitap çevir- mek ve yayımlamak olan nice insan var. Benim gibi, Siüeyman Ege var, Can Yocel var, Abdul- lah Nefes var. İlhan Selçuk'un bir yazısı var Cnmhuriyet'te. Soljenitsin'i dışan göndererek kendini eleştiriİerden sıyırmak ısteyen sosyalist sistemin dış çir- kinliği ile yüzyıl önceki kitaplan yayımladığımız için hepimizi otuz-kırk yıla mahkûm eden ka- pitalist sistemin iç guzelliği, çar- pıcı bir çelişki olarak sergilenir bu yazıda. Sorun, yukanda da belirtti- ğim gibi sistemden, sistemin demokratik-olmayan, faşist ya- pılanmasından ve özelliklerin- den kaynaklamyor. Bu, bir öz- gürleşme savaşımıdır. özgürleş- me savasımı, doğal ki özgürlü- ğün olduğu yerde verilmez, ve- rilemez. Bu nedenle de özgürleş- me savasımı verenler, kendileri- ni, yargılamadan, cezaevinden, öldürümden yalıtamaz. Ama bu, yazgı olarak algılanmamak gerekir. Bu savaşım, kölece bo- yun eğmek istemeyenlerin, insan olarak onurlu yaşamak isteyen- lerin savaşımıdır. Doğal ki birey- ler olarak çok şeyimizi vereceğiz, ama geleceğin insanlığı, kazan- dıklanmızı, insanlığın kazanım- ları olarak kucaklayacak. — Günlük tutar mısınız? Ya da hiç anı yazdınız mı? — Günlük tuttum, TJhan'dan bir ay kadar sonra ve iki yıl sü- reyle. Bazıları "tlhan'a Mekruplar" olarak dergilerde, birkaçı da benim Bilim ile Ya- zın Arasında'da yayımlandı. Bü- yük metot defterlerinden sam- rım yirmi kadar dolu günlük var. Bunlan yok etmek istiyo- rum. Acıyla yazılmış, acının öf- kesiyle yazılmış, acının anafo- runda yazılmış şeyler olduğu için. Rahatsızlık vereceği için. Yok etmeden ölürsem, kimse ya- yımlamasın ve okumasın isterim. Tutukevlerinden de yazdım. 1980 martmda yani İlhan'la gö- türülmezden önce de şöyle bir dolaştım cezaevlerini ve "Şöyle Bir Geçtim Cezaevierinden" adı altında yazdım anılarunı. Çoğu kez de 1971-74 arası kaldığım ce- zaevlerine gönderme yaparak. Bu röportajın işkence anlatım- lanna ilişkin böiümü o zaman Demokrat'ta yayımlandı, ama esas röportaj Demokrat'ta kay- boldu. Bana pusu kurulduğu günlerdi. büroya gitmiyordum. Fotokopisini aJmadan gönder- miştim gazeteye. Elyazısı ilk tas- lak duruyor belki ama... Ifeşilçay pııdrası • ANKARA (AA) — Karadeniz'in, kolonyası da yapılan hamsisinden sonra cayından da soğuk içecek, pasta ve dondurma yapıldı. Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Gıda Bilimi ve Teknolojisi Böiümü öğretim üyelerinden Prof. Dr. Hüsnü Yusuf Gökalp ve arkadaşlan, Japonya'da uzun yıllardan bu yana kullanılan "yeşil çay pudrası"m yaş çay fiUzinden elde ettiler. Yeşil çay pudrasından soğuk içecek, pasta ve dondurma yapıldı. Kendine has renk, tat, koku ve aroması bulunan yeşil çay pudrasının tabii, sağlıkh bir gıda ve katkı maddesi olduğu belirtildi. Hacettepe'de kalpnakli • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) — Hacettepe Üniversitesi Rektörü Prof. Yüksel Bozer başkanlığındaki bir transplastasyon ekibi tarafından beyin kanamasından ölen bir gencin kalbi 4 kasım gecesi Niyazi Kaplan adlı bir hastaya nakledildi. Donor Erdal Tasar'ın böbrekleri ailesinin izniyle iki hastaya hayat verirken karaciğeri de Prof. Mehmet Haberal tarafından Türkiye Organ Nakli ve Yanık Tedavi Vakfı Hastanesi'nde başka bir hastaya aktarıldı. TürkKalp Vakh • İstanbul Haber Servisi — Turk Kalp Vakfı Yönetim Kurulu Başkanuğfna Çetin Yıldınmakın yeniden seçildi. Genel Sekreterliğe Dölen Eker, muhasip üyeliğe de Nüzhet Birsel getirildiler. Başkan Yıldınmakın yaptığı açıklamada, vakıf sağlık merkezlerinin en modern cihazlarla donatılması için sürdurülen kampanyamn bu yıl içinde tamamlanacağmı ve Avrupa'nın en modern kalp ve damar merkezleri haline getirileceğini söyledi. Stockholm'den Sözen'e ziyaret • tSTANBUL (AA) — Stockholm Belediye Başkanı Mats Hult ve beraberindeki heyet, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Nurettin Sözen'i ziyaret etti. Sözen, yaklaşık 2 saat süren göruşmeden sonra yaptığı açıklamada, konuk heyetle, ulaşım, çöp, su gibi konularda görüşmelerde bulunduklannı, konuyla ilgili olarak bugün açıklama yapacağını bildirdi. Tarihi çan ele geçirildi • BALIKEStR (Cumhuriyet) — Bizanslılar döneminden kalma tarihi kilise çanını 400 milyon liraya polise satmaya kalkan iki kişi yakalanarak gözaltına alındı. Emniyet Mudürluğu Kaçakçılık ve İstihbarat Şubesi polisleri tarihi eser aiıcısı kimliğine girerek Yüksel tlkbahar'la Zahire Pazan'ndaki işyerinde pazarlığa oturdular. 600 milyon lira istedikleri can için 400 milyon lirada anlaştılar. Yüksel Ilkbahar ve Fikret Öztopal, daha sonra çanı evden alıp getirdiler. Ancak alıcıların polis olması sonucu yakalandılar. 49 santim çapında ve 47 santim yüksekliğinde olan çanın ağırhğı 70 kilo. Uzmanlar çandan iyi ses çıkması için içîne 7 kilo kadar da saf altın konduğunu söylediler. Polis yetkilileri çanın Bursa Müze Müdürlüğü'ne teslim edileceğini bildirdiler. Zararlı böceğe karşıkannca • ANTALYA (AA) — Ormanlann korunabilmesi için yapılan çalışmalann başında yer alan zararhlara karşı mücadelede kırmızı orman kanncalanndan olumlu sonuç alındığı bildirildi. Antalya Orman Bölge Müdürü Şahin Çavuldak, ormanın düşmanlan içinde en tehlikelilerinin böcek ve mantar hastalıklan olduğunu, küçük olmalanna rağmen yaptıklan zarann, ürünün yüzde 20'sine ulaştığmı söyledi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle