04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
23 KASIM 1990 DIŞ HABERLER CUMHURİYET/S Wörner -, Budapeşte'de • BUDAPEŞTE (AA) — NATO Genel Sekreteri Manfred Wörner, 4 günlük, resmi ziyaret için dün Macaristan'm başkenti Budapeşte'ye gitti. Gözlemcüer, bir NATO Genel Sekreteri'nin, Varsova Paktı üyesi Maçaristan'a ilk kez ziyarette bulunduğunu belirtiyorlar. Wörner, Devlet Başkanı Arpad Goncz, Başbakan Jozsef Antall, Dışişleri Bakanı Geza Jeszensky ve Savunma Bakanı Lajos Fur ile görüşecek. Asya'da silahsızlanma • SEUL (AA) — SSCB Başkanı Mihail Gorbaçov'a yakınlığıyla bilinen üst düzcy Sovyet yetkilisi Vadim Medvedev, ABD ve Japonya'ya, Asya ve Pasifık'te silahsızlanma görüşmeleri başlatılması önerisinde bulundu. SSCB ile Güney Kore arasındaki diplomatik üişkilerin kurulmasından bir buçuk ay sonra Seul'e gelen Devlet Başkanlığı Konsey üyesi Medvedev dün yaptığı açıklamada, bölgedeki soğuk savaşı sona erdirmek istediklerini söyledi. Beyrut birleşti • BEYRUT (AA) — . Lübnan'ın başkenti Beyrut'un Müslüman ve Hıristiyan kesimleri, 15 yıldır süregelen iç savaşın ardından dün yeniden birleşti. Savunma Bakanı Albert Mansur, bağımsızlık günü dolayısıyla yaptığı açıklamada, "Tüm engeller ortadan kalktı, Lübnan ordusu, milislerden anndınlmış Beyrut'ta denetimi sağlayacak" dedi. Birleşik Beynıt'un "Bağımsızlık gününde, Lübnanlılara bir armağan olacağını" kaydeden Mansur, "Askerlerin, tüm Beyrut'u denetime alması, devletin ülkenin her yerindeki denetimini gerçekleştirmesi, banş, egemenlik ve güvenliğin yeniden sağlanmasının ilk adımı olacaktır" şeklinde konuştu. Uçak kazasına yalanlama • MOSKOVA (AA) — Sovyet televizyonunca, Sibirya'daki Yakutsk kenti yakınlannda Sovyet Havayolları'na ait bir uçağın düşmesi sonucu uçaktaki 176 yolcu ve mürettebatın öldüğü yolunda dün verilen haber yalanlandı. Yakutsk Sivil Havacılık Dairesi Başkanı Vitail Pinayev, Reuters'e yaptığı açıklamada, uçakta bulunan yolcu ve 10 mürettebatın yaralanmadan kurtulduklannı söyledi. FKÖ'den sııçlama • TUNUS (AA) — FKÖ, BM Genel Sekreteri Perez de Cuellar'ı lsrail işgali altındaki Batı Şeria ve Gazze topraklanna karşı kayıtsız kalmakla suçladı. FKÖ lideri Yaser Arafat'm siyasi danışmanı Ebu Şerif, yayımladığı bildiride, Perez de Cuellar'ın kayıtsızlığının lsrail Konut Bakanı Ariel Şaron'u "Araplann yaşadığı Doğu Kudüs'te yoğun konut programlannı açıklama" konusunda cesaretlendirdiğini söyledi. Rus-Kazak antlagması • MOSKOVA (AA) — SSCB'nin en büyük Cumhuriyeti olan Rusya Federasyonu, ülkenin yüzölçümü açısından en büyük ikinci cumhuriyeti Kazakistan'la işbirliği anlaşması imzaladı. İki cumhuriyetin birbirlerinin egemenliklerini tanıma taahhütlerini içeren anlaşmanın imza töreninden sonra Sovyet TV'sine bir demeç veren Rusya Federasyonu lideri Boris Yeltsin, bu tür anlaşmalarla cumhuriyeüer arasmda "yatay ilişkilerin" zeminini oluşturmaya çahştıklannı bildirdi. Kayıp Iranlılar öldürtildü • BEYRUT (AA) — Lübnan Hıristiyan nıilislerinin lideri Şamir Caca, Lübnan'da 1982'den beri kayıp olan dört lranhrun öldürüldüğünü söyledi. lranlı kaynakların bildirdiğine göre Caca, açıklamayı, kayıp akrabalannı aramak üzere Lübnan'a gelen Iranlılara yaptı. Şamir Caca, tranhlann, rakibi Elie Hobeika'nın emri ile yakalanıp öldürüldüğünü kaydetti. Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansı (AGİK) zirvesi, eski kıta için umut yarattı Ifeni Avrupa'ya doğru TüRKİYE FRANSA Azınlıklar endişesi Savaştehdidi kalktıANKARA (Cumhuriyet Bttrosn) — Paris'te yapdan AGÎK zirvesi sonunda imzalanan "Avrupa'nın Gefeceği İçin Pa- ris Şartı" Ankara'da, "Çehresi deflşen Avrupa İÇİB tarihi bir belge" olarak ni- telendirildi. Görüşlerini aldığımız yetkili kaynaklar, Türkiye'nin de AGİK üyesi olarak imzaladığı belgenin, insan hak- laruun yeni Avrupa'nın temel taşlanndan biri olacağını açıkca gösterdiğini söylediler. İnsan haklan ile yakın- dan ilgili çeYreler ise, bağlayıcı olmamasına karşın imzacı ülkelerin "AGİK siirecine yöne- iik iyi niyetlerini sergi- leyecegi için" büyük önem taşıyan belgenin Türkiye'ye de yeni "Ahlaki" sojumluluk- lar yükleyeceğini belir- tiyorlar. Yetkili kay- naklar, Türkiye'nin "Paris Şartının" insan haklan konusun- da içerdiği taahütleri zaten Avrupa Kon- seyi ve Birleşmiş Milletler gibi örgütler çerçevesinde üstlendiğini anımsattılar. Bu nedenle söz konusu belgenin Türki- ye açısından çok büyük yenilikler getir- mediğini belirterek "Esas yenilik demok- rasi arayışı içine giren Doğu Avrupa ul- kelerine yönelikür" diye konuştular. Bel- gede azınlıklar konusuna geniş yer veril- mesiyle ilgili olarak da Türkiye'nin "Gönlünün bu açıdan rahat olduğunu" AGİK zirvesinin sonuç bildirgesinde, azınlıklar konusuna geniş yer aynlması, Ankara'da "temkinli" karşılandı. Bu konunun Türkiye'ye karşı Mstismar unsuru' olarak kuUamlabileceğinden endişeediliyor. kaydettiler. Buna rağmen AGlK çerçe- vesinde giderek artan bir önem kazanan bu konunun Türkiye'ye karşı bir "tstis- mar Unsuru" olarak kullarulabileceğini savundular. Türkiye"de insan haklan ile yakından ilgili çevreler yetkili kaynakların bu yak- laşımına katümadıklannı bildirerek şu görüşlere yer veriyorlar: "Başka belge-. leri imzalaması nede- niyle Paris şartının Türkiye açısından bü- yük önem taşımadığı- nı savunmak kafayı kuma gömmek gibi bir şeydir. Aynı şey o za- man AGİK'in diğer Batı Avrupau iiyeleri için geçerli. Bu belge- nin Doğu Avrupa açı- sından önem taşıdığı ise doğru. Ancak so- ğuk savaş bittiğine ve artık Doğu Ue Batı en- tegrasyona gjtmeye cauştıklanna göre es- ki blok zihniyetinden kaynaklanan yak- laşımlann da geceriiliği kalmamıştır. Bugiin bir Bulgaristan'ı veya Roman- ya'yı eleştirenler, ittifak kaygılan artık kalmadığına göre aynı ağızdan artık Türkiye'yi de eleştirebilecekJerdir. Bunu zaten yapıyorlardı, ama Avru- pa kriterlerine uyulmaması durumunda bu sefer AGİK sürecinden de güç alacak- lardır." SABETAY VAROL PARİS— Fransa'da, Paris'te yapılan son AGlK zirvesine ve doğurduğu sonuç- lara iki paktın gerçekten ortadan kalka- cağı bir Avrupa için son önemli smav olarak yaklaşılıyor. Fransızlara göre AGlK sürecinde önümüzdeki bir buçuk yıllık takvim, Orta ve Doğu Avrupa ül- kelerinde banş ve istik- rarı sağlama amacına dönük olarak değer- lendirilmeli. Cumhur- başkanı François Mit- terrand AGİK zirvesi sonrasında düzenlediğı basın toplantısında, zirveyi, "Yalta bitti. Artık karşüıklı blok- lardan söz etmek mümkün değil. Ger- çekten yeni bir çağa gi- riyoruz. Savaş tehdidi ortadan kalkmış görii Cumhurbaşkanı François Mitterrand, zirveyi, "Artık karşıhklı bloklardan söz etmek mümkün değil. Yeni bir çağa giriyoruz" diye değerlendirdi. Mitterrand, savaş tehdidinin ortadan kalktığını söyledi. çektiği bir elbise olageldi. ocneral de Ga- ulle'ün Fransa'yı NATO'nun askeri ka- nadmdan çıkarması da aynı konuyla ilgili. Kasım 1990-Mart 1992 arası süre, "yoksul" Doğu ve Orta Avnıpa ülkele- rine iç istikrarlarını korumaları konu- sunda "zengin" Batı Avrupalıların yar- dım edeceği ve yol göstereceği süre. Eğer bu süre içinde adı ge- çen ülkelerde Paris sözleşmesinin de ön- gördüğü gibi "Demok- rasi içinde istikrar" ağır basarsa bu, Avru- pa kıtasında, savaş teh- likesinin gerçekten or- tadan kalkması, banş kavramımn egemen ol- ması anlamma gele- cektir. Paris sözleşme- si hükümlerine göre si- lahsızlanma süreci de aynı tarihler arasmda ALMANYA nüyor" sözleriyle özetledi. Tüm Avrupa hızlanacak ve sonuç verecektir. Her şey liderlerine ev sahibi sıfatıyla hitap ettiği istendiği gibi olursa Paris, 1992'den son- zirveden sonra kendi ulusal kamuoyuna ra NATO'nun "Artık devrini tamamla- gönderdiği bu mesajda, Başkan Mitter- mtş bir pakt" olduğunu çekinmeden ilan rand'm, Yalta'yı vurgulaması boşuna de- edebilecektir. Ancak Fransa'nın, istekle- ğil. Adı geçen konferans, bilindiği gibi rini ABD'lilerin askerlerini eski kıtadan 1945-yılında Churchill, Stalin ve Roose- çekmeye kadar vardıracağıru sanmak ha- velt arasmda gerçekleşmiş, Paris bu top- yal olur. Kısacası Fransa, AGlK süreci- lantının dışında tutulmuştu. Başka bir ne, paktlann gerçekten ve tam anlamıy- deyişle NATO ve Varşova bloklarından la ortadan kalktığı bir Avrupa yolunda oluşan "savaş sonrası" Avrupa, işin ba- önemli bir adım, daha doğrusu önemli şından beri Fransa'nın giymekte güçlük bir test, önemli sınav olarak bakıyor. Büyük laflar ve jestlerin zirvesiDİLEK ZAPTÇIOCLU BONN — Paris'te 34 devletin imzalayarak başlattığı yeni dö- nemi, Alman gazetelerinden biri en doğru başlıkla özetledi: "21. Yttzyılın Avrupası: Demokrasi ve Pazar Ekonomisi." Hemen hemen bütün Alman siyasi yo- rumcuları, Paris'te sona eren "AGİK" zirvesinin ardından dünyada "soğuk savaş" resmen son bulduğunda; Avrupa'da Berlin'i aşkın tüm duvarlann kalkması ve "yeni bir düzen"e gidilmesi gerektiği konularında birleşiyor. . »v ıv ı AGtK Paris zirvesi "büyük laflann ve jestlerin zirvesi" ola- rak da değerlendirildi. Ama her- kesin birleştiği ortak nokta; "büyük lafları büyük işlerin izleyebileceği" ve AGİK zirvesi- nin buna zemin oluşturduğu yo- lunda. "Avrupa Güvenlik ve İşbirli- ği Konferansı" Almanya'da Irak'tan gelen bir haberin gölge- sinde kaldı. Saddam Huseyin- in, elindeki bütün Alman rehi- neleri serbest bırakacağını açık- laması, Bonn'da büyük sevinç- le karşılandı. Siyasi gözlemciler şık 80 milyon vatandaşı adına temsil etti. "Özgürlük Magna Karta"sından söz eden Kohl'ün Paris'te yaptığı konuşmalar, Al- manya'da muhalefetteki sosyal demokratlar tarafından bile en küçük eleştiriye uğramadı. Paris'teki AGİK zirvesinde, Paris'ten gelen haberlerden Başbakan Kohl ve Dışişleri Ba- kanı Genscher'in Sovyet yardı- mı konusunda ellerinden geleni yaptıkları, fakat bu kez Doğu Avrupa ülkelerinin rahatsızlık- lannı dile getirdiği anlaşılıyor. Buna göre Polonya, Macaristan, Bonn, AGİK zirvesinin, Avrupa'da tüm duvarların kalkması ve yeni bir düzene gidilmesi yolunda zemin oluşturduğu görüşünde. Kohl'un Paris'te yaptığı konuşmalar muhalefetteki Sosyal Demokratlar tarafından bile en küçük eleştiriye uğramadı. Basında "21. yüzyılın Avrupası: Demokrasi ve pazar ekonomisi" değerlendirmesi yapıldı. bir yandan bunun "Saddmm'ın karşıtlannı bölme takügi" oldu- ğunu teslim eder ve öfkelerini dile getirirken, diğer yandan Irak'taki bütün Almanlann ser- best kalmasını memnuniyetle karşılıyorlar. Başbakan Helmut Kohl, Pa- ris'te Birleşik Almanya'yı yakla- INGİLTERE işbirliği ve barış düzeniAGtK zirvesinin sonuçları, Thatcher'ın başbakanlık görevinden istifası nedeniyle geri planda kaldı. Ancak Ingiliz basını, Paris zirvesinin sonuçlannın, Avrupa'nın gerçek birleşmesini sağlayabileceğine işaret etti. EDtP EMİL ÖYMEN LONDRA — Avrupa Gü- venlik ve Işbirliği Konferansı'n- da vanlan antlaşmanın yankı- lan Ingiltere'de, Avrupa'daki kadar güçlü olmadı. Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansı (AGlK) zirvesiyle ilgili olarak "banş için çalışırken savunma- dan fedakârük edumemeli" yo- rumu yapan Margaret Thatc- ber, dün parti liderliği yarışın- dan çekilip başbakanlık göre- vinden istifa edince dikkatler daha çok iç siyaset üzerine çev- rildi. Thatcher, Paris Antlaşması- nı imzaladıktan sonra carşam- ba günü Avam Kamarası'na bil- gi verdi. Bu, Demir Leydi'nin partisinin yarısının kendisini desteklemediğini gösterdiği li- derlik seçiminin birinci turun- dan sonra Avam Kamarası'nda ilk konuşması da oldu. Thatc- her'dan sonra söz alan ana mu- halefet tşçi Partİ6İ lideri Neil Kinnock, Başbakan'm AGİK sürecindeki olumlu ve yapıa ro- lünü övdü. Ingiliz kamuoyu, bu konuş- malardan sonra yeniden iç siya- set tartışmalanna gömüldü. Ancak yazılı ve sözlü basında genel kanı, "Artık Avrupa'da banş ve karşdıklı aniayışa da- yalı yeni düzene imza atılmıştır" şeklindeydi. Avru- pa'da banş ve güvene karşılık, dünyanm başka yerlerindeki bunalunlar Avrupa'yı nasıl et- küeyecekti? Bu endişe, Ttaan- dal Times"ın başyazısına yan- sıyordu: "Paris Konferansı'nın gerçek amacı, Avrupa'da soğuk savaşın sona erdiğini saptamak, Almanya'nın birleşmesi ve şim- diye kadarki en geniş kapsam- lı konvansiyonel silah antlaş- masına imza atmakü. Ancak dünya banşına son tehdit, Pa- ris Konferans'nın gerçek nede- ni üzerine gölge düşürmektedir. Bu durum, banşın ne kadar hassas ve kolayca bozulabüecek. bir denge otduğunu göstennek- tedir." Paris Antlaşması, 1975'te Helsinki'de imzalanan Helsin- ki Nihai Senedi ile de karşılaş- tu-ıldı. Senedi imzalayan döne- min Başbakanı Harold Wil- son'ı, ana muhalefet lideri Mar- garet Thatcher, Avam Kamara- sı'nda çok sert bir dille kına- mıştı. 15 yıl sonra Thatcher, ev- velki gün Avam Kamarası'nda bu nokta kendisine hatırlatıldı- ğmda, "Helsinki Nihai Senedi ile Avrupa'daki bolünme kabul edüiyor. Balkanlar'da, Baltık- ta, Sovyetler Birliği'nin oldu bittiye getirdiği durum kabul ediliyor, buna karşılık Sovyet- ler yerine getirileceği pek kuş- kuİH bazı vaatkrde bulunuyor- du. Helsinki'den uzun yıllar sonra bile So\>etler Birliği'nde insanlar sırf insan haklanna saygı istedikleri için akıl hasta- nelerinde ve hapiste kaldılar. Gorbaçov, yönetime gelene ka- dar Helsinki süreci işlemeye başlamadı" dedi. Dış siyaset çevrelerinde AGlK'in, şimdi Avrupa'da ye- ni bir "banş kulübü" olup ol- mayacağı tartışıhyor. AGtK ile NATO arası üişkiler, Batı Av- rupa Birliği'nin bu cerçevedeki olası rolü gibi henüz üzerinde görüş birliği sağlanmayan bir- çok tartışma noktası mevcut. "Financial Times"ın başyazı- sında da bu noktaya değinildi; "AGİK, yeni Avrupa'da karşı- laşdscak bütün sonınlara yanıt veren;ez. Başarısı; kararlan or- tak görüş birliği (konsenstis) Ue almasına bağlı. Bunu ise 34 iil- ke arasmda sağlamak gayet güç." imzalanan belgelerin dışuıda Al- manya iki konuyla en çok ilgi- leniyordu. Bunlardan biri. Batı 1 nın Sovyetler Birliği'ne ekono- mik yardımı; ikincisi ABD Baş- kanı George Bush'un, Körfez'- de askeri müdahale için BM ül- keleri arasmda bir konsensus ya- ratıp yaratamayacağı idi. YüNANlSTAN 'Kıbrıs için umut' STELYO BERBERAKİS~ ATİNA — Yunanistan hükü- meti, Paris'te 34 ülkenin imza- ladığı antlaşmanın gerek Avru- pa'nın gerekse Yunanistan ve dünya ülkelerinin geleceği için "tarihi önem taşıdığını" acıkla- dı. Doğu ve Batı ülkelerini tek çatı altına toplayan Avnıpa Gü- venlik ve İşbirliği Konferansı AGtK'in bu derece başanlı ol- masından ötürü Sovyetler Birliği lideri Mihail Gorbaçov'un oyna- dığı rolü ammsatan Yunanistan Başbakanı Konstantin Mitsota- kis, bu antlaşma ile Yunanistan- ın da ulusal çıkarlarının güven- ce altına alındığma inanıyor. Bu çerçevede Yunanistan bu kez "Mersin" için herhangi bir çekince koymadı. Antlaşmanın son şekliyle "başanlı sonuçlar" alındığına dikkat çeken Mitso- takis, "Yunanistan Mersin ko- nusunda bütün olanaklarını kullanarak yapabüecegini en ba- şanlı bir şekilde gercekleştirmiş- tir. Daha fazlasını zaten bekle- miyorduk. Alman sonuçtan memnunuz" değerlendirmesini yaptı. Mitsotakis'in, ABD Başkanı George Busb ile yaptığı görüş- mesine de başkent Atina'da bü- yük önem verildi. Mitsotakis- Bush görüşmesi özellikle Kıbns sorununun çözümü için gösteri- len uğraşılarla aynı "paralelde" tutuldu. Mitsotakis, Bush'un Atina'yı ziyaret etmesindeki önemden söz ederken, Kıbns Rum TV'sine verdiğj özel deme- cinde, "Bush, Kıbns sorununda dinamik bir rol oynayacaktır" şeklinde konuştu. Yine AGİK çerçevesinde görüştüğü Cum- hurbaşkanı Turgut Özal'ın Türk-Yunan diyaloğu için "iyi niyetli göriindüğünü" yineleyen Mitsotakis, ancak "AGİK Ant- laşması'nı imzalayan Türkiye^ den, Kıbns konusunda bir iyi ni- yet gösterisi yapmasını bekleriz" dedi. BM Genel Sekreteri Perez de Cuellar'ın AGtK toplantısı süresinde yaptığı konuşmasında Kıbns sorununa değinmiş olma- sı da Yunanistan hükümeti ve Kıbrıs Rum lideri Yeorgios Vas- siliu tarafından "çok tatmin edi- ci",olarak karşılanmıştı. Çekoslovakya, Romanya ve Bul- garistan gibi ülkelerin temsilci- leri, "Batı'nın Sovyetler tarafın- dan on yıUardır baskı aJtında tu- tulan bu ülkeleri ihmal etmeme- si gerektiğini" vurguladılar. Av- rupa'da "yeni refah duvarian" oluşması tehlikesi karşısında uyanda bulundular. Paris'te SSCB Başkam Mihail Gorbaçov'la görüşen Kohl, Sov- yetler'e acil gıda ve ilaç yardımı yapılmasına karar verdi. Kohl'ün dış politika danış- manlan, "bu kışın So\">etler Bir- liği'nde savaştan sonra geçecek en sıkıntılı kış" olduğunu bildi- riyor. Kohl'ün seçeceği bir uz- man heyeti önümüzdeki üç gün içinde Moskova'ya gidecek ve "Alman yardımının hangi alan- larda en efektif biçimde kulla- nılabileceği" hakkında araştır- malarda bulunacak. özel Al- man müteşebbislerinin yaUFim- lannın Sovyetler'de büyük bü- rokratik engellerle karşılaşması, Bonn'un başlıca rahatsızlıklann- dan biriydi. Gorbaçov'un Paris 1 teki görüşmede, "Her türlü bü- rokratik engeli kaldırmaya söz verdiği" de gelen haberler ara- sında. DUN\ADA BUGUN ALİSİRMEN DYP Bilmecesi Yarın ve öbür gün Ankara'da toplanacak olan DYP Büyük Kongresi'nin bu denli dikkatleri çekmesi boşuna değil. Eğer şu son günlerde hiç umulmadık çevrelerde bile bu olaydan söz ediliyorsa, bunun nedeni DYP'nin Türkiye'nin içinde bu- lunduğu siyasal boşluğu doldurma yolunda bir adım atmış olmasıdır Her şeyden önce bu adımı atmak gereğinin duyulması bi- le Süleyman Bey'in dahi artık 'Kurtar bizi baba!' örgütünün yürümeyeceğini anlamış olduğunu gösteriyor. Gerçekten 12 Eylül'de Bülent Ecevit'in tersine, örgütü ve tabanı ile ilişkile- rini koparmamış ve onları bir arada sağlam tutmayı başar- mış olan Süleyman Bey'in Doğru Yol'u, uzun süredir aşıla- mayan bir tıkanmanın eşiğine çakılıp kalmıştı. Böyle olması da doğaldı, çünkü DYP özgûn çözümler üretemeyen bir tek adam partisi haline gelmiş bulunuyordu. Büyük kongre ön- cesinde ise DYP birçok konuyu kapsayan panelleri ve parti- ye katılanlann taşıdığı taze kan ile yeniden yapılanma çaba- sı içinde görünüyor. Partiye son katılmalar, DYP'yi birçok alan- da kendi felsefesi doğrultusunda güçlendirecek niteliktedir. Hüsamettin Cindoruk'un, etkin politikaya yeniden dönüp parti içinde sorumluluk yüklenmesi de birçok çevrede olumlu kar- şılanacak bir gelişmedir. Sanınz, DYP içindeki getişmeyi 'yeniler-eskiler' çekişme- si veya 'gençler-yaşlılar' yanşması olarak ete almak pek doğru olmayacaktır. Önemli olan DYP'nin Türkiye'deki siyasal boşluğu doldur- mada, kendine düşen rolü sağlıklı bir biçimde yerine getire- cek yapıya kavuşmasıdır. Gerek DYP'nin kaynağı olan AP gerekse örgütün lideri olan Süleyman Demirel, siyasal geçmişlerinde iki kez seçim ye- nilgisiyle iki kez de darbe ile iktidarı yitirmişlerdir. Herhalde lider de örgüt de bu olaylardan ders çıkarmışlardır. Türkiye'deki son gelişmeler, cumhuriyet ilkelerinden ödün vererek bazı güçlerin sırtını sıvazlayıp onları kullanmaya kal- kınmanın ne denli tehlikeli ve umarsız bir oyun olduğunu, kullanılmak istenen çevrelerin artık politikayı kendi adlanna kendi güçleriyle yapmayı yeğiediklerini ortaya koymuş bulu- nuyor. Bir yandan bu çevrelerin kazandığı güç, öte yandan ANAP içindeki çatışmada gıttikçe din kurallarını yaşamın tümüne egemen kılmak isteyen çevrenin kazançlı çıkması Türkiye1 deki siyasal boşluğun doldurulmasında DYP'ye sağ liberal bir parti olarak görev yapmak rolünü yüklemeye başlamıştır. Acaba DYP kongresi bu yeni işlevin bilincine varacak ve cumhuriyet ilkelerini içine sindiren ve onları korumaya kararlı bir kadroyu parti yönetimine getirecek ve sonra da bu politi- kasını tabanına, hiçbir komplekse kapılmadan, korkmadan anlatabiiecek bir dönemi açabilecek midir? İşte bütün sorun buradadır. Gelecek günlerin büyük sorunlarma karşı savaşım vere- bilmek için DYP'nin atması gereken ilk adım da sanınz bu- dur. DYP içinde bu yönde politika üretmeye yatkın güçler yok değil, ama bu güçlerin varlıklarına karşın DYP, bir bilmece olarak duruyor karşımızda. Özellikle iki seçim yenilgisi ve iki darbe yemiş olan Süleyman Bey'in kuşku uyandıran davra- nışlarından bir türlü vazgeçmediğini görüyoruz. 12 Eylül'den sonra çoğulculuğun, demokrasinin önemini kavramış görü- nen, son olaylar üzerine laiklik konusunda da ciddi cıkışlar yapıyormuş izlenimini veren Süleyman Bey'in arkadaşımız Cüneyt Arcayürek'in de dünkü yazısında belirttıği gibi ana- yasa önerisinde Kenan Evren modelinin kimi kurumlarını ay- nen benimsemesi, ayrıca bir yandan laikliğe bağlılık demeç- leri yerirken öte yandan Saidi Nursi için gönderdiği telgrafın içeriği, kendisinin tutumu konusunda kaygı duyanları haklı çıkaran belirtiler olarak görülüyor. DYP'nin yeniden yapılanmaya, taze kan ile yeni atılımlara doğru yönelmesi gerçekten umut-verici bir gelişme. Ama bu oluşum bile henüz soru işaretlerini ortadan kaldırmış ve DYP'nin hâlâ bir bilmece olarak karşımızda durmasını en- gellemiş değildir. Bakahm kongre hem bu kuruluş hem de siyasal yaşamı- mız açısından olumlu sayılabilecek bir gelişmenin ilk adım- larını atmayı başarabilecek mi? Sümerbank 1 Yeni Faiz Oranları. Y ı l l ı k A- Vadesiz Mevduat B- Vadeli Mevduat (Mevduat Sertifîkaları Dahil) 1 Ay Vadeli 3 Ay Vadeli 6 Ay Vadeli 1 Yıl Vadeli C- Üçer Aylık Ödemeli Mevduat (Mevduat Sertifîkaları Hariç) 6 Ay Vadeli 1 Yıl Vadeli D- Bankalararası Mevduat E- Resmi Kuruluşlar Mevduatı %10 %41 %52 %56 %62 %52 %52 Serbest %10 SUMERB B A N K A C I L I K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle