04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET/19 'Kontrgerilla devlet m TÜRKİYE'NİN EN YÜKSEK TELEVİZYON KULESİ Sadece geçtiğimiz yıl evlerimize giren Arçelik Mükemmel Televizyon 'ları üstüste koyduğumuzda yükseklikleri, değil dünyanın en yüksek binasını, atmosferi bile aşıyor. Çünkü, Türkiye'de bir Arçelik gerçeği var. Bugün her Arçelik Televizyon, airdiâi her evde görüntüsüyle sesiyle I mükemmeli yaşotıyor. Üstelik yurdun dört bir köşesine yoyılmış Arçelik YetkiliSatıaları'nın ve Servisleri'nin güvencesiyle. Işte bu nedenle Arçelik Mükemmel Televizyon 7 990 yılında Türkiye 'de en çok aranan ve satılan televizyon oldu. Ve bugün, sizlerin de güveniyle ulaştığımız bu nokta, Arçelik 'in elektronikte de Arçelik olduğunun bir konıtıdır. (Baftarafi I. Sayfada) lerinden birisi sayılan gayri ni- zami harbin karşı harekâtı an- lamına geldiği haJde, propagan- da ve politikaianmn desteklen- mesi için bu kavram, kampan- yayı yüriitenlerce saptınlmış ola- rak, yani kontrgerillanın mana- sı degiştirilmiş olarak kullanıl- mıştır." Akyol kitabının önsözünde, Türkiye'nin şanssızhğının ka- mpanyanın "gerilla barbi" ve "kontrgerillanın" bilinmediği bir döneme rastlamasından kay- naklandığına işaret ederek, "devleti" ise şöyle suçladı: "Kampanyanın hedefi açıkça ortaya çıkmasına rağmen, dev- let uzun siire susmuş, yetkililer ideta kaçarcasına bu kampan- yaya el atraamış, gerçek anlam- da kontrgerillanın bir devlet gö- revi olduğunu maalesef sövle- memişlerdir." Akyol, önsözün son bölü- münde eski Cumhurbaşkanı Ke- nan Evren'in 15 Temmuz 1984 tarihinde Gelibolu'da yaptığı konuşmadaki "Vatan hainleri- nin memleketi tekrar o giinlere getirmemesi için 12 F.yliil önce- si yaşanan giinler unutulmama- üdır" şeklindeki sözlerine atıf- ta bulunduktan sonra, kitabı yazma nedenini, "O günleri her yıl hatırlayıp çocuklarımıza da anlalalım şeklindeki direktifle- rini şahsen yerine getirmiş ol- maktan büyiik bir huzur duyuyonım" şeklinde açıkladı. Suçlamalar Emekli General Akyol, kita- bının giriş bölümünde, CHP'nin eski Genel Başkanı, eski Başba- kan Bülent Ecevit'i kontrgerilla konusunu siyasi malzeme yap- makla da suçlarken "Ecevit gi- bi umuru devlet görmiiş bir ki- şinin başlangıçta soylenen şekil- de olan iddiaları ana muhalefet partisi lideri sıfatıyla normal olarak kapılannın açık olması gereken resmi makamlardan tahkik etmesi icap ederdi. Bunu bugün iç politika hayatımızda meşhur olmuş olan diyalog söz- cülügünü de hatırlayarak mıita- Iftaten söyluyoruz. Bu yolu ter- cih etmemelerinden bu olguyu iç politikada kuDanmak isledikleri anlaşılıyor" ifadesini kullandı. Akyol, kitabının "Resmi ma- kamlar susuyor" bölümünde ise eski Oenelkurmay başkanların- dan Orgeneral Semih Sancar'ı susmakla, eski îçişleri Bakanı îrfan Özaydınlı'yı ise kendisine başvuruL. ı "âdet yerini bulsun türünden" yanıtlamakla eleştirdi. "Sürdürülen kampanyanın kendilerini de içine alan temel maksadının anlaşılmadıgını" da ıddıa eden Akyol, dönemin Îçiş- leri Bakanı İrfan Özaydınlı'dan yaptığı başvurusuna aldığı yanıtı ise şöyle değerlendirdi: "Üzülerek ifade edeyim ki ya- zı benim müracaatımın cevabı değildi. Tabirimi mazur görsün- ler, anlaşılmayan bir soruya ve- rilen cevaba benziyordu. Benim ordudan tanıdığim General Özaydınlı ise leb demeden leb- lebiyi anlayabilecek bir kafa ya- pısına sahipti. Öyle ise cevap ya- zısı âdet yerini bulsun diye ve zoriama ile yazılmıştı. Anlaşılı- yordu ki Özaydınlı konuşamıyor ve yazamıyordu ve demek ki teş- kilatı kötiilemek, Sivil Savunma Idaresi Başkanlığı kontrgerilla degildir dememek, politik açı- dan daha yarariı miitalaa edil- miştir." Akyol, dönemin Genelkur- may Başkanı Orgeneral Semih Sancar'ı, "O yiice makama hiç de yakışmayacak bir şekilde susmakla" eleştirirken "Sadece 'Kontrgerilla yok, Özel Harp Dairesi var' gibi, evet mi, hayır mı oldugu anlaşılmayan bir be- yanatta bulundu" dedi. Kontrgerilla devlet hiz- metidir Akyol, kitabının son bölü- münde ise "kontrgerilla ka- mpanyasına karşı devletin nasıl hareket etmesi" gerektiği bölü- münde ise şu görüşlere yer verdi: "Netke olarak devlet, kont- rgerilla kavramının saptınlma- ana açıklamalan ile engel olma- lı, kuruluşlanna ve personeline sahip çıkmalı, savunmaya geçe- cek yerde, gerektiği zaman ve hallerde kontrgerillanın bir dev- let hizmeti olduğunu belirtmeli ve bu görevinin sahibi olmalıy- dı. İnanarak ifade ediyoruz ki eğer böyle yapılsaydı, devlet yıp- ranmamış olarak terör ola> ları- nın büyük aşamalar yapmasına fırsat vermez ve memleketimiz 11 eyliil günıine gelmemiş olur- du. 12 Eylül güniinün getirdigi rahatlık içinde herkes, her ku- rum \e kuruluş hatalannın mu- hasebesini yapmalıdır. Müştere- ken aldığımız acı tecriibelerin sonuçlannı geleceğin güvenliği için kullanmalıyız." Gizli cephane bulundu (Baftarafi l. Sayfada) monte yöresinde de iki depo "Gladyo" cephanesi bulundu. Bu arada Gerardo Seravalle adlı bir generalin, parlamento terör komitesine yaptığı açıkla- malar ortalığı karıştırdı. '70'li yılların başında "Gladyo"yu yö- neten general, "Süper Nato"nun iç düşman komünistlere karşı düzenlenen bir örgüt olduğunu ve komünistleri "yok etmek" amacmı güttüğünü itiraf etti. Italya'da ilk kez bu düzeyde bir yetkilinin ağandan yapılan söz koflusu itiraf tepki yarattı. Bilin- diği gibi "Gladyo" skandalmın ortaya çıkmasına yol açan Baş- bakan Giulio Andreotti, "Süper NATO"nun yalnız "Varşova P«ktı"ndan gelebilecek olası bir saldırıya karşı örgütlendiğini söylemişti. Seravalle'in ilgi ve şaşkınlık yaratan itirafları ayrı- ca "Gladyo"nun Italya'yı 1969-84 yılları arasmda kana bulayan "destabUizasyon strate- jisi"nin arkasındaki güç olduğu- nu ileri sürenlerin de tezlerini güçlendirdi. General Seravalle yaptığı açıklamada özetle, "Gladyo"cu- ların, Sovyetler'in Çekoslovak- ya'yı işgalinden sonra ltalya'da "komünizmi önleyici bir iç sa- vaş" çıkartmayı düşündülckrini söyledi. "Bu operasyonda yer alan militanlann kafalarındaki fikirier pek net degildi" diyen general şöyle konuştu: "Kızılordu ttalya'ya çok uzak- ü. 'Uzaktan gelecek olan bu orduyu' uzun süredir bekliyor olmak gerilim yaratıyordu. Oy- sa içerideki komUnistler hemen el aİtındaydı. Üstelik kullanıma hazır bol bol silah da vardı. Ki- misi bunlan kullanmaya can atı- yordu. Tüm bu etkenlerin bas- kısıyla örgıitun bir bölümü içer- deki komünistlere karşı harekete geçmeyi teklif etti. Varşova Pak- tı'ndan gelebilecek bir müdaha- lede bizim kotnunistlerin Sovyet ya da Varşova Paktı güçlerine destek verebileceği ileri siirülü- yordu. Bu olasılıgı onlemek için komünistleri ortadan kaldırmak tezini savunanlar oldu... Bu gö- rüşlerle karşılaşınca silahlı bir GOZLEM UĞURMUMCU çetenin başma getirildiğimi ve ülkeyi iç savaşa surükleyebilecek bir gücün başında olduğumu anladım. Bu nedenle hemen ön- ce çeşitli argümanlarla etrafımı bu düşuncelerden vazgeçirmeye çauştım. Fakat pek çok kişi 'Ne- den bekleyelim ki?' diyordu. Bunun üzerine emrimdeki gizli cephaneyi yeraltından çıkartıp jandarma güçlerine teslim ettir- meye karar verdim. 139 ayn ye- re saklanmış olan cephaneterden 129'u bulunarak söküldü.." Ote yandan ABD'de Nixon . yıllarınm Dışişleri Bakanı olan I Henry Kissinger şimdiye dek "Gladyo"dan hiç haberdar ol- madığmı soylüyor. ttalya'nın et- kin gazetesi "La Stampa"ya bir söyleşi veren Henry Kissinger, çizmede hayret uyandıran açık- lamasında şöyle dedi: "Gladyo 1 dan şimdiye dek hiç haberim ol- madı. Olayın aynnblannı da bil- miyorum." dedi. Kissinger sözlerini sürdürur- ken ayrıca "Acaba ber hükümet kendi (Gladyo) yapısı üzerinde tam bir kontrole sahip miydi? Eger ulusal hükümetler tama- men duruma hâkim idiyseler mesele yok. Ama hükümetlerin elinden kaçan bir durum vardıy- sa o zaman iş degişiyor. Ama her halükârda ben hiçbir şey bilmiyordum" dedi. Avrupa Parlamentosu Bu arada Avrupa Parlamen- tosu, "Gladyo" skandalı korru- sunda soruşturma yapılması çağnsını içeren bir kararı benim- sedi. AT'nin 12 üye ülkesine çağrı niteliği taşıyan kararda, hükü- metlerin, "Bu gizli örgütlerin içerikleri, yapılan, hedefleri ve diger tüm yönleri hakkında en geniş kapsamlı sonışturmalar yapmalan" istendi. 61'e 41 oy ile benimsenen ve 13 uyenin çekimser kaldığı kararda, ayrıca, bu örgutlerin, son 20 yıl içerisinde Avrupa ülkelerinde gorülen sağ terörisl eylemler ile bağlantılarının araştırılması is- tendi. Karara verilen olumsuz oylar, Hıristiyan Demokratlar'dan gel- di. SP Genel Başkanı îlsever: (Baftarafi I. Sayfada) Hem de geceyansı! Bu insanlar kaçak değiller... Terörist de değiller.. Adrep- leri, yerleri yurtları da belli. Savcılık ifade mi alacak? Memurlar, gündüz çağnlır; ifadeleri alınır. İş bu kadar ba- sittir. Bu-geceyansı gözaltılar olurken Parıs'te Cumhurbaşka- nı Özal "Avrupa'nın geleceği için Paris şartı" adı verilen bil- dirgeyi imzalam^ ve bütün dünyaya güvence vermişti: — Keyfi gözaltı olmaz... Biz bütün dünya ile alay etliğimizi mi sanryoruz? Herhalde... Biz çok zekiyiz, bütün dünyayı işletiyoruz! Diyoruz ki: — Biz burada imzalar atar; yine bildiğimizi okuruz... Anayasa yalnızca işkenceyi yasaklamaz; işkence ile bir- likte "eziyef"\ de yasaktar. Kaçma şüphesi olmayan; kanıt- ları değiştirme olanağı bulunmayan; adresleri belli insan- ları "devlet güvenliği" gerekçesi ile gözaltına almak bu in- sanlara "eziyet" etmek demektir. "Avrupa'nın geleceği için Paris şarü" islediği kadar "her- kes şiddete yönelik olmayan gösteriler düzenleme hakkına sahiptir" desin; vızgelir bize... Paris şartı "istediği kadar "hiç kimse keyfi olarak tutukla- namaz; gözaltına alınamaz" desin; aldırmayız. O zaman karar vermek gerekir: Ya bu anlaşmalar ve sözleşmeleri imzalamamak gerekir ya da bu tür işlemleri yapmamak... ikisi birden olmaz. Dersiniz ki: — Ben AGİK MAGİK dinlemem; suç gördüm mü alırım gözaltına... Bu bir devlet görüşü ve anlayışıdır. Hem Paris'te Cum- hurbaşkanınız gidecek "keyfi gözaltı yapmayacağız" <jiye dünyaya güvence verecek, bu anlaşmanın artındaki imza- nın mürekkebi kurumadan yerleri yurtları belli insanlar ge- ce yarılan gözaltına alınacaklar. Bu olmaz. "AGİK ne yazar?" demek isteniyorsa, sayın cumhurbaş- kanı ve pek sayın başbakanımızın Paris'te işleri nedir? Takkelerimizi önümüze koyup bu konuları düşünmemiz gerekir. Bu "AGİK" sakın kökü dışanda bir illegal örgütün adı olmasın? Benim bildiğim kadar bu "FAO" öyledir de {!).. "AcabaT diyorum! Bu FAO, toprağı bol olsun; MAO'nun kurduğu bir örgüt değil mi? FAO'ya başvuru "devleti ve milleti ile bölünmezlik Hkesi- ne"... "12 Eylülruh ve felsefesine"... Atatürk ilke ve tnkılapla- nna"... ve "24 Ocak kararianna" aykırı olmaz mı? Olur mu olur! ARADA BİR (Baştorafi 2. Sayfada) ma ve öğrenmeyle ilgili olumsuz tutumlar geliştirdikleri göz- lenmektedir. Adayların yeterlik (yarışma) sınavında aldıklan puanlar ara- sında önemli farklılıkların bulunması, öğretmen yetiştiren ku- rumlardaki değerlendirmelerin titizlikte yapılmadığı izlenimini uyandırmaktadır. Ayrıca öğretmen sunu ve istemindeki den- gesizlik de giderek artmaktadır. En geniş anlamıyla seçme, belirli bir görevi yerine getire- cek en uygun bireyleri belirleme işlemi olarak tanımlanırsa, öğretmen seçimi de sınıfta etkili bir öğretim hizmeti verme- de bizi yanıltmayacak adayları önceden kestirme (yordama) işiemidir. Ancak bu kestirmenın etkilice yapılabilmesi için ön- ce kestirilecek özelliklerin (iyi öğretmende bulunması iste- nen nrtelikler) aynntılı bir biçimde tanımlanması, sonra da kes- tirme işleminde kullanılacak geçerli ve güvenilir ölçme araç- larının hazırlanması gerekir. Bu nedenle ileride bizi yanılt- mayacak öğretmenlerın seçilebilmesi için iyi bir öğretmen- de bulunması gerekli nitelikler işevuruk (operationel) bir bi- çimde tanımlanmalı, bir başka deyışle bu nitelikler gözlenebilir ve ölçülebilir davranışlar olarak ifade edilmeli- dir. İyi bir öğretmende bulunması gerekli nitelikler konu6un- da bugüne değin çok şeyler yazılıp söyienmiştir. Ancak bun- ların hemen hepsinde öğretmen nitelikleri genel olarak ifa- de edildiklerinden, bunların çoğu zaman gözlenmesi ve öl- çülmesi mümkün olamamaktadır. İyi bir öğretmende bulun- ması gerekli nitelikler, ölçülebilir davranışlar olarak ifade edil- meden girişilecek bir seçme işlemi sisli havada yapılıyor de- mektir. Yeterlik (yarışma) sınavı ile öğretmen seçimi geleneksel yönteme göre yapılmaktadır. Bu yöntemde adayların öğret- menlik mesleğine yönelik ilgi ve tutumlan dikkate alınmadan, öğretimini yapacağı konu alanı, öğretmenlik meslek bilgisi ve genel kültürle ilgili bilgi ve becerileri belirli ölçüde kazan- mış olanlar, nitelikli öğretmen olarak seçilmektedirler. Bu yol- la, nitelikli sayılan öğretmenleri kestirmek oldukça kolaydır. Ancak yapılan seçme işleminin geçerliği çok düşük olmak- tadır. Hatta bu tür bir seçmeyi, sınavdan alınan puanlar yeri- ne adayların ayakkabı numarâlannı kullanarak yapmanın faz- la bir şey değiştirmeyeceğini savunan eğrtimciler bulunmak- tadır. Ote yandan bu sınavlarda kullanılan testlerin geçerli ve güvenilir ölçümler yaptığı konusunda yapılmış bir araştır- ma yoktur. Hatalı ölçümlere dayanılarak yapılan değertendir- meler de hatalı olacaktır. Aslında nitelikli öğretmenleri seçmek amacıyla yapılan sı- navların ışlevi, öğretmen adaylannı yanştırarak, neyi ne ka- dar ölçtüğü belirlenmemış ölçme araçları kullanarak sade- ce alan bilgisi, öğretmenlik meslek bilgisi ve genel kültüre belirli ölçüde sahip olanları başanlı sayıp öbürlerini elemek değil, adayların iyi bir öğretmende bulunması gerekli nite- likler bakımından eksikliklerini ortaya koymak ve bunlann gi- derilmesine yardım etmek olmalıdır. Sınaviar bu amaçla ya- pıldığında eleyici olmaktan çıkarak öğretimi geliştirici ve öğ- retmen adayını yetiştirici bir özellik kazanmış olacaktır. Ba- kanlık yetkililerinin ortaöğretimdeki not verme ve sınıf geç- me düzeninde yapmak istedikleri de zaten bu değil midir? Yarışma ve yerleştirme Sınavı'nın bu işlevi yerine getire- bilmesi için MEB Öğretmen Eğitimi Genel Müdürlüğü'nün koordinatörlüğünde, üniversıtelerimizin öğretmen yetiştiren fakültelerinde görevli bilim adamlarının katkılanyla, öğretmen- de bulunması istenilen niteiiklerin işevuruk olarak saptanma- sına ve bu nitelikleri geçerli ve güvenilir bir biçimde ölçebi- lecek araçların hazırlanmasına gerek vardır. Bunun gerçek- leşmesi ölçüsünde, öğretmen eğitiminde bilimsel standart- lara ulaşmak mümkün olabilecektir. (*) Bu \onetmelik, "İlk Defa Devlet Kamu Hizmeıi ve GOrevlerine Devlet Me- muru Ölarak Aıanacaklar tçın Mecburı Yeterlik ve Yanşma Sınavlan Genel Yft- netmeliğı"dır. 4 12 Mart ve 12 Eylül'ü konti^erilla örgütledi' .T--. İç Politika Servisi — SHP Grup Yönetim Kurulu, kontrge- rilla konusunun araştırılması ve TBMM'ye götürülmesi için TBMM'de grubu bulunan diğer partilere öneri götürdü. SHP Grup Başkanvekili Hasan Feh- mi Güneş, AMAP ve DYP yö- neticilerinin öneriyi olumlu kar- şıladıklarını, ancak yetkiii or- ganlarına danıştıktan sonra ka- rarlarını bildireceklerini açıkla- dı. SP Genel Başkanı Ferit tlse- ver, dün düzenlediği basın top- lantısında kontrgerillada sorgu- landığını belirterek "Kontrgeril- la Genelkurmay Başkanlıgı'na bağlı Özel Harp Dairesi'dir. Kontrgerilla, 12 Mart ve 12 Ey- lül'ü örgütledi" dedi. SHP Grup Yönetim Kurulu- nun önerisini Grup Başkanvekili Hasan Fehmi Güneş, ANAP Grup Başkanvekili Yasin Boz- kurt ile DYP Grup Başkanveki- li Köksal Toptan'a iletti. Öneri- de; konunun Meclis'te ortak olarak ele alınmasının önemine işaret edildi ve bir daha böyle olaylarla karşılaşılmaması için önlem alınması gereği üzerinde duruldu. Güneş, anlaşma sağ- lanması halinde kontrgerillanın TBMM'ye getirilmesi yöntemi üzerinde durulacağını, bunun bir genel görüşme, Meclis araş- tırması, soruşturması ya da bil- gi verme biçiminde olabileceği- ni ifade etti. Ferit tlsever, dun duzenlediğı bir basın toplantısında, kendisi- nin de 1972 yılında Ziverbey Koşku'nde kontrgerilla tarafın- dan sorgulandığını soyledi. "Ba- na yapılan işkenceleri yönelen. dönemin tstanbul kontrgerilla- sının kilit isimlerinden General Memduh l nluturk idi" diyen tl- sever, kontrgerillanın "12 Mart ve 12 Eylül darbelerini de ör- gütlediğini" iddıa etti. 1 Mayıs 1977 olaylarının da "kontrgerilla tarafından gerçekleştirildiğini" ileri suren Îlsever şunlan söyledi: "1 Mayıs 1977'de halkın üze- rine ateş açan kontrgerillacılar- dan bir ismi açıklıyorum: O za- manriitbe<iibinbaşı olan piya- de subayı Alaattin Sezginkurt. Ozel Harp Dairesi subayları ise şunlar: ÖHD Kurmay Başkanı Ismail Hakkı Özkan, Hava Pi- lot Albay Mehmet Inal, Özel Biriik Komutanı Sadettin Peh- livan, Si>asi Dersler Ögretmeni Yüzbaşı Davut Homris, Tahrip ve Sabotaj Uzmanı Pivade Bin- başı Hilmi Balioğlu. Istihbarat Subayı YUzbaşı Ercüment Okçu ve İstihbaral Daire Başkanı Bin- başı Rıfat Ateş."
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle