29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLEB 22 KASIM 1990 Eğitiııı Atatürk, Osmanlı feodal yapısım yıkıp, yenne çağdaş bir yapı kurmak istediğinde, önündeki en büyük engelin "Osmanlı eğitim sistemi" olduğunu görmüştür. Hatta, o ortaçağ eğitiminin, toplumun gelişmesine çıkardığı engeli, sistemin başlıca baş belası saymış, bu nedenle toplumun tümden değiştirilmesinin sorumluluğunu eğitimin omuzlarına yüklemiştir. VECİHİ TİMUROĞLU Eğitimci tnsanın tarihinde, üretim, bilim ve eğitim, tek bir sistem gibi gelişmiştir. Sistemin işlemesinde çok önemli bir yeri olan eğitim, bilimde ve üre- timde hızla gerçekleşen gelişmelere ayak uydu- • ramıyor. Bu, bir çelişkidir. Bu çelişki, eğitimde devrimi gerektiriyor. Devrimin gerekçesi Atatürk'ün Cumhuriyet'Ie birlikte başlattığı eğitim devriminin gerekçesi, sistemin ırasındaki (karakterindeki) bu zorunluktan doğmuştur. Atatürk, Osmanlı feodal yapısıru yıkıp, yerine çağdaş bir yapı kurmak istediğinde, Önündeki en büyük engelin "Osmanlı eğitim sistemi" oldu- ğunu görmüştür. Hatta, o ortaçağ eğitiminin, toplumun gelişmesine çıkardığı engeli, sistemin başlıca.baş belası saymış, bu nedenle toplumun tümden değiştirilmesinin sorumluluğunu, eğiti- xmin omuzlarına yükJemiştir. Denebilir ki, biraz abartılı olarak, Atatürk, ekonominin gelişmesi- ni bile eğitimden beklemiştir. Eğitim sistemini, pozitivist felsefenin öncülü- ğünde, müspet bilim düşüncesinin yaratılması- na göre düzenlemiştir. Pozitivist felsefenin ön- cülüğünde, müspet bilimlerin, düşüncesi özgür, vicdanı özgür, aklı özgür, yüksek karakterli in- san yaratacağına inanmıştır. Çağdaş uygarlık dü- zeyinden de, makine gürültüsunü değil, ekinsel (kültürel) düzeyi yüksek toplumu ve dünyayı de- ğiştirmede müspet bilim yöntemini benimsemiş bir toplum yapısım amaçlıyor. Çağımızın en önemli niteligi, bana göre, bilim- sel ve teknik devrimin, sistemleri aşarak dünya- nın ve toplumların değişmesinde, ideolojik tu- tumlardan daha etkin olmasıdır. Öyleyse, çağdaş yaşamın düzeyini tutturmak, çağdaş toplumla- rın dışında kalmamak için, eğitimin içeriğinde tümden değişiklikler yapmak gereklidir. Atatürk, giriştiği toplumsal devrimi, yaşama geçirebilmek için eğitimde devrim yapmayı, eylemlerinin ba- şına almış; eğitim sistemini, okulun dar alanına tutuklamamıştı. Harf ve yazı sistemini değiştir- mekten kadın haklarına, halkevlerinden halko- dalarına, kentsel alandan kırsal alana değin ge- niş bir alanda, toplumu tümden değiştirmeyi amaçlamıştı. Aklın bagımsızlığı Inanç sisteminden, özgür düşunme sistemine geçmek için, eğitim sistemini, devrim düşünce- sinin önüne koydu. Bajpmsız aklın yaratılması- nı istiyordu önce. Çünkü, aklın bağımsızlığı sağ- lanmadan, bilimin dinden bağımsızlığı sağlana- mazdı. Eğitimin Birliği Yasası (Tevhid-i Tedrisat Kanunu), pozitivist düşünme sistemine dayalı müspet bilim öğretimini topluma egemen kılmak için çıkanlmıştı. Eğitim Birliği Yasası'nın parça parça edildiği günümüzde, bizi, çağdaş uygarlık düzeyine ulaş- tıracak eğitim devriminin yönelimleri neler olma- hdır? Hiç kuşkusuz, eğitim sisteminin en önem- li halkası öğretimdir. Bu bakımdan, ilk değişti- rilmesi gereken, ögretimin içeriğidir. Öğretimin içeriğinin değiştirilmesinin yöntemle birlikte dü- şünülmesi zorunlu bir durumdur. Öğretimin içeriğini değiştirmekten murat, müfredatlan yeniden yapmaktır. Yani, müfredat- larda birtakım değişiklikler yaparak çağa yetiş- mek olanaksızdır. Müfredatların kendisi düşü- nülmelidir. Bugün okutulan birçok ders, ya çk- siktir ya da gereksizdir. Örneğin, yazın (edebi- yat) öğretiminde, divan yazınını okutmak gerek- sizdir, ama çağdaş yazınımızın okutulmaması ek- sikliktir. Zamanbilime dayalı tarih öğretiminde, toplum- sal yapının savsaklanması, ekonomik olayların eleştirel biçimde ele alınmaması, öğretimin, ırk- çı ve şövenist bir bilince dönüşmesine yol açıyor. "Milliyetçi bir eğitim" sağlanmak istenirken, ana- dil eğitiminin insanın düşünmesinin oluşmasın- daki öneminin küçümsenmesi, yerine Amerikan- cayla eğitim yapılması, sistemin kendi içinde tu- tarsızlığını çok iyi yansıtmaktadır. Bir an önce, eğitimin çağdaş gelişmelere uyum sağlamasını kolaylaştıracak elektronik makine- ler devreye sokulmalıdır. Bunlar, salt, her şeyi bil- diğini sanan, ortaçağ kafalı kimselerin "kulla- nımına çocuk yaşta başlanmalıdır" dedikleri bil- gisayarlar değildir. Öğretmen, araç ve gereç ek- sikliği, bunları sağlamada özür olarak gösteri- Ien toplumsal ve mali yetersizlikler , geri kalmış- lığın gerekçesi olamaz. Bugünkü çıkmazımız, milli eğitim sisteminin teslim edildiği ideolojidir. Türkiye Cumhuriyeti'nin milli eğitim sistemi, Atatürk'ün amaçladığı çağdaş uygarlığa karşı tam bir savaşım niteliğindeki "Türk-lslam Sentezi" ideolojisine teslim edilmiştir. Darwin, Freud, A.Comte, Kant, Durkheim, Hume, Lock vb. düşunürler, ağır suçlamalarla eleştirilirken, dogmacı bir anlayışla, Kuran hükümleri ve Ga- zaü benimsetilmektedir. Çağdaş üretim sistem- lerine, bilimsel ve teknik gelişime aykın bir öğ- retim, eğitim sisteminin göbeğine yerleştirilmiş- tir. Bunlardan kurtulmak, sanıldığı değin zor de- ğildir. Öğretim kurumlarının toplulaştırılması ve öğretim birliğinin sağlanması, birçok engeli, kı- sa sürede aşmamıza yardımcı olacaktır. Eğitim- de en kolay yol, sınıf geçme sistemleriyle oyna- maktır. Matematikten ve Türkçeden geçmek ya da geçmemek, öyle olmak ya da olmamak mı- dır? Önemli olan, sistemin kendisiyle ügilenmek- tir. Öneğitim Okul öncesi eğitimiyle, öğrenim çağına gire- cek kuşaklara, toplumsal ve eğitimsel yardımda bulunulmalıdır. Çünkü, yeni öğretimler, yeni programları, çok karmaşık bilgileri içermektedir. Okul öncesi öğretimden daha önemlisi önegitim- dir. Ülkemizde, hiçbir uygulaması yapılmayan öneğitim, eğitim devriminin en önemli halkala- nndan biridir. Ilköğretimden yükseköğretime de- ğin tüm sistemin içine yerleştirilmelidir öneğitim. Özellikle, uzmanlaşmamn belirdiği öğretim ku- rumlarında, öğrencinin uzmanlaşmak istediği alanda, kavramlann özümlenmesi, bilimin terim- bilimle (terminoloji) yapılabileceği kamsımn yer- leşmeji ve benimsenmesi, yabancı dil kazanılması vb. birçok şeyin yapılması açısından, öneğitim zorunludur. Yanndan sonra (24 kasım cumartesi) Öğret- menler Günii. Bu vesileyle olsun sorumlulara ger- çekleri duyurabilir miyiz, diye düşuncelerimi be- lirtmeye çahştım. Bunlar, tümel olarak tasarlanmalı (planlan- ma), kuramsal ve edimsel (pratik) olarak ele alın- malıdır. Çözum yollan, ayn bir konudur. O denli zor da değildir. Yeter ki, Türk-lslam bağnazlı- ğından çağdaş aydınhğa çıkmaya karar verelim. EVET/HAYIR OKTMAKBAL Yobazlıkla Savaşımız. . . Türkiye'de gericiliği bir tehlike gibi görmeyenlere şaşıyo- rum. Böyleleri kendilerini garip bir uykuya, daha doğrusu bir hayale mi kaptırmışlar, bilemiyorum. Adamlar, karşımızda cep- he oluşturmuşlar, birtakım örgütler durmaksızın cinayetler iş- liyor. Laiklikten, Atatürk devriminden yana aydınlar teker te- ker öldürülüyor. Birinin bile katili bulunmuyor. Her gün ga- zetelerde Gladio adlı NATD'ya mı, yoksa ilgili devletlerin bir- takım örgütlerine mi bağlı olduğu tartışılan çetelerden söz ediliyor. Bir istila sırasında kullanılmak üzere toprak altına gömülen silahların bu tür cinayetlerde kullanıldığı ilen sürü- lüyor. Gazetelere, yazarlara, aydınlara gözdağları veriliyor. Can kaygısına düşenler çelık yeleklerle, silahlarla, kapı ön- lerine kurulacak emniyet karakollan ile kendilerini koruma- ya çalışıyor... Böyleyken, evet her şey apaçık ortadayken, kimileri çıkıp laiklik yanlılarının -oldukça gecıkmiş- protesto yürüyüşlerini; Anıtkabir'e gidişlerini; bıldiriler yayımlayarak şeriat cephesi- ne direnişlerini yanlış buluyor! Tıpkı Anıtkabir'e giden öğre- tim üyelerini videoya alan, haklarında "izinsiz yürüyüş" yap- tıkları savıyla soruşturma açmaya kalkışanlar gibi... Anıtkabir'e gidip çelenk koymak, anı defterine içinde ya- şadığımız yurt gerçeklerini yazmak ne zamandan beri yasak? Her yurttaş Atatürk'ün kabrini ziyarete gidebilir. Buna yasak koymak ya da böyle yürüyüşler yapanları korkutmaya kalkış- mak bambaşka bir anlam taşımıyor mu? O anlam da gerici- lerte aynı çizgide olmak değil mi? Bakıyorum, yobaz gazetelerinde laiklik sürekli kötüleniyor, sürekli alay konusu ediliyor. Kendilerini çok, ama çok ilerici sananlar da o yobaz gazetelerin çizgisinde düşündüklerini göstermeyi marifet sayıyortar. Sözde "siyilcilik", bir yerde ge- ricilikle birleşmiş olmuyor mu? Laikliği savunmanın din düş- manlığı, islamlık düşmanhğı olduğu yaygınlaştırılıyor. Laiklik, neden din düşmanhğı olsun? Laiklik, yobazlığa karşıdır; la- iklik, şeriatçı kafaya karşıdır; laiklik din adına, İslamlık adına kişisel özgürlüğü ortadan kaldırmak isteyen kafaya, anlayı- şa karşıdır. Hep yinelemişimdir, ben İstanbul'un en tutucu semtterindervbiri olan Şehzadebaşı ve Fatih'te yaşadım. Kim- senin dinsel inancına, bu inanca uygun olarak yaşamasına, törelere uymasına kanşıldığını ne duydum ne de gördüm. Ata- türk döneminde -ki en çok sataşılan, eieştirilen dönemdir- hiçbir yurttaşın dinsel inancına baskı yapılmamıştır. Okullarda din dersi yoktu, ama aileler evlerinde çocuklarına din eğiti- mi yaptırabiliyohardı. Analar babalar, olmazsa konuyu bilen kişiler veriyorlardı din eğitimini... Ama laiklik ilkesi gereği dev- let karışmıyordu din konularına... Ne olumlu ne olumsuz... Genç kuşaklar körcesine bir yanılgıya itiliyor. Yaşı kırkın, ellinin altında olan bazı kişiler ikide bir şöyle derler: "Tek parti İslamcılara baskı yapmıştır." Oysa böyle bir baskı yoktur. Bir de şu suçlamayı duyarız sık sık: "Camileri ahır yaptılar." İs- tanbul'da bir iki camide askerieri geceletmek zorunda kalın- mıştır. İkinci Dünya Savaşı yıllarında Trakya'ya asker sevkı- yatı vardı. Askerler nerde geceyi geçirecekler? İster istemez bazı camiler bu işte kullanıldı. Yurt tehlikedeyken böyle uy- gulamalardoğaldır. Hatta kutsal bir görevdir. Ahır haline ge- tirilen hangi camiyse söylesinler! Yaşları gereği 1940'ları ya- şamamış, ancak birtakım yobaz kafalıların uydurmalanna da- yanarak konuşan, yazanlar, Büyük bir yanılgı çukurundadır- lar. Bilgisizlik, körlük gereği laiklıkliği İslamlık düşmanhğı sa- yanlar, biraz bilgi edinirlerse cehalet çıkmazından kurtarır- lar kendilerini!.. Ama eğitim görmüş, dünyayı anlamak aşa- masına gelmiş olması gereken kimselerin de yobazca dü- şünenler gibi atıp tutmaları, hem gerçeklere ihanettir hem de aydın olma bilincinden yoksun olmaktır. Bugün ülkemiz yeniden yaygınlaşan deyişle "irtica" tehlikesi karşısındadır. Humeyni İran'ı, Suud Arabistanı'na dönmek istemiyorsak bi- linçli yurttaşlar olarak yobazlıkla savaşmak zorundayız. YAYMUM OKTAYAKBAL Atatürk BirGün Gelecek "Atatürk uzaklarda değildir. Geçmişe karışmış değildir. Bizimle beraberdir. İlerici kuşakların yanındadır." 10.000 Ura (KÛV içinde) ödemeli gönderilmez ÇAĞDAŞ YAYINLARI Türkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-İSTANBUL AHMETEREN 1923 - 22.U.1984 Ölümünün 6'ncı yıünda saygıyla anıyoruz. EŞİ VE ÇOCUKLARI SEVGİLİ NUSRET HOCAVtz ÖĞRETTİKLERİNİZİ UNUTMAYACAĞIZ ISPARTA-BURDUR TABİP ODASI PRATİSYEN HEKİM KOLU PENCERE Tkkcllcl Krt«i( Teröriin Kaynağı?.. Köntrgerilla... Gladio... NATO Terör Üssü... Adlar çeşıtli olabilir, ama NATO üyesi bütün ülkelerde bu gizli örgütün variığı kanıtlandı. "Süper NATO." Türkiye'de de var. ">t>A-"demek kendi kendimizi aldatmaktır; üstelik örgütün "faaliyeti" üikemizde Batı Avrupa ile oranlanamayacak ölçü- de kanlı, etkili, siyasal ve demokrasinin yazgısıyla oynayabi- lecek boyutlara tırmanabiliyor. Ancak konu üzerinde dururken sap ile samanı birbirine ka- rıştırmaktan sakınmalı... • Bizim Genelkurmay'a bağlı "Özel Harp Dairesi" resmi bir kuruluştur; başlangıcta "Sefertoeriik Tetkik Kurulu" adıyla oluş- tu; sonra gelişti. "Ozelharp", daha açık deyişle "gerilla sava- şı", çağımızda her ülkede her ordunun gözardı edemeyece- ği bir yöntemdir. Türkiye Cumhuriyeti devletinin silahlı kuv- vetleri de yurdu savunmak için her çeşit saldırıya karşı ha- zıriıklı olmalıdır. Bu bakımdan Genelkurmay'a bağlı bir Özel Harp Oa/res/"nin kurulması ve geliştırilmesi doğal sayılma- h... Sorun bu değil. Nedir sorun? Türkiye'de çeyrek yüzyıldan beri terör sürüyor. Kimi zaman "kent gerillası", kimi zaman "kır gerillası" gibi adlarla da anı- lan terörün "iç savaş"a doğru tırmanan bcyutlar kazandığı da oldu. Terör nedeniyle ülke iki kez askeri darbeye itildi. Ne var ki ne sıkıyönetim düzenlerinde, ne de doğrudan askeri yönetimde terörün önü ahnabildi, kökü kazınabildi. Bu ne- denle ülkenin ileri gelen hükümet adamları, politikacıları, ay- dın çevreleri ile birlikte geniş bir kesimin kuşkusu gün geç- tikçe büyüyor: Türkiye'deki terör, devtet içine yuvalanmış bir terör örgütü eliyle mi yürütülüyor? "ÖzelHaıp"\n Türkiye'deki talimnamesi, "FM 31-15 rumuzlu Amerikan Talimnamesi"nöen harfi harfine çevrilerek benim- senen "ST 31-15" simgeli bir kitapçık... Askerfik sanatında ileriemiş ülkelerde yayımlanan talimna- melerden yararlanmak doğaldır. Ne var ki 1965'te Türkçeye çevrilerek bizim orduya dağıtılan Amerikan özel harp talim- namesi, yalnız "teknik" değil, "ideolojik" temelleri de saptı- yor; bu "ideolojik esaslar" bizim subayımız ve askerimize bel- letiliyor, bir tür beyin yıkanıyor; düşmanımızı Amerikan göz- lükleriyle görmeye başlıyoruz. Ancak bu da yetmiyor; bizdeki Özel Harp Dairesi'nin pa- rasal ödeneğini Amerika veriyor. Devletin din görevlilerine Su- udi Arabistan'ın Rabıta örgütü Almanya'da aylık bağladı diye hepimiz irkildik; Genelkurmay : ın Özel Harp Dairesi, CIA kay- naklı ödenekle mi çalışacak ve yurdu koruyacak? Ecevit'in başbakanlığı sıra- sında bu gerçek de ortaya çı- kıyor ve gerekli önlem atınıyor. • Çeyrek yüzyıldan beri Tür- kiye'de teröre kurban giden Önemli kişilerin katilleri buluna- mıyor. 1960'lar, 1970'ler ve 1980'lerde işlenen en büyük ci- nayetlerin 'iailleri meçhul"dür. Bugünkülerin üstünü de bir sis perdesi örtmüştür. Kuşkular büyüyor, sorunun işareti kasap çengeli gibi kıvrılıyor. özel Harp Dairesi'ne bağlı samlan kimi kuvvetler, terör eytemleri- ni yönetip yönlendiriyorlar mı? Katiller neden bulunarnıyor? Devlet içinde yuvalanmış bir "gizli" örgüt, askeri darbe orta- mı hazırlayıp orduyu istenme- yen bir yükümlülüğe itmek için planla, pragramla terör etkinlik- leri mi körüklüyor? Öncelikle, orduyu gereksiz kuşkulardan anndırmak için bu sorunun yanıtı verilmelidir. • Türkiye'de bir yandan sava- şın sam yeli esiyor, öte yandan terör yükseliyor. Bugünkü rejim yan açık! Daha kapalı bir siya- sal düzenin tezgâhı mı kurulu- yor? Bu sorular şimdilik karan- lığa kurşun sıkmak gibidir. Ya- pılacak iş, Meclis'in geniş bir araştırma ve soruşturmaya yö- nelmesidir; ama nerede bunu yapacak Meclis? İş Bankası Tüketici Kredisi ile• * • • • İstedikleriniz, hayalleriniz... Hepsi sizin olabilir. Otomobil, konut, bilgisayar, buzdolabı, müzik seti, televizyon, bisiklet, bulaşık makinesi, tatil... İş Bankası Tüketici Kredisi ile ihtiyaçlannız karşılanır, hayalleriniz gerçekleşir. Elektronik hizmet veren İş Bankası şubelerinden birine gelin. İş Bankası Tüketici Kredisi alın. İstediklerinizi alın. TÜRKİYE İŞ BANKASI INGİLTERE'DE AU-PAIR • P-2T ya, arası GENÇ BAVANLAR * Sev'^ın bır aılenın yanında. anne>e yardımcı olarak • En az 6 a> yaşayıp INGILIZCE'vı ycrmde ogrcnmek \t gdı$!irmefc ı$[ı>orsanız • Rchbsnni2 olabilir12! • Bızı hemen arayın' GB Lnan Ûkullın FEFA A.Ş. Husrcv OrKk C(4. 142/3 M2M V<;vikiye-ISTANBi:L Fıı.: IM37I0 Tel.: İM 18 68- 1J6 13M NİŞANTAŞI IRCSTAURANT Düğün Salonlart 16.5001 19.VDI Ru,M76239/147 7H40 SalarüarLaızkltaalı ve 400-IOno kifillktir. İNGİLİZCE'yi 6 ayda konuşun SİZİ AMERİKALI DOSTLARIMIZLA BULUŞTURALIM Tel: 349 48 57
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle