29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
-CUMHURİYET/16 HABERLERİN DEVAM 22 KASIM 1990 [Öğretim üyelerinin boykotu DGM'de Ankara valisi rektörlerî çağırdı - Vali Saffet Arıkan Bedük, üniversite rektörleri ile fakülte dekanJannı toplantıya çağırdı. Bir araya gelerek £ağnyı değerlendiren bir grup öğretim üyesi, bunun "boykotlar nedeniyle gözdağı vermek" amacı llaşıyabüeceğini savundular. Cumhuriyet Başsavcılığı, jboykot dosyasını "görevsizlik" kararıyla DGM'ye ^önderdi. TURAN YILMAZ ANKARA — Öğretim üye- ' lerinin üniversitelerdeki anti- laik hareket ve girişimleri pro- ' testo amacıyla başlattıklan ey- lemleri sürerken, Ankara Vali- liği, başkentteki üniversite rek- 'törleri ile fakülte dekanlarını - toplantıya çağırdı. Ankara'da bu sabah yapılacak olan ve gü- venlik birimlerinden temsilcile- - rin de hazır bulunacağı toplan- tıda, Oikedeki son siyasal ve - toplumsal olayların örneklerle anlatılarak, üniversitelerdeki - protesto eylemlerine son veril- - mesinin isteneceği öğrenildi. Bir . grup üniversite yöneticisi ise, böyle bir talep gelmesi halinde buna tepki gösterme karan aldı. Vakıflar Bankası toplantı sa- lonunda bu sabah saat 09.30'da yapılacak toplantıya ilişkin bil- dirimlerin, bizzat Ankara Valisi Saffet Ankan Bedük tarafın- dan yapıldığı kaydedildi. Laik- lik karşıtı girişimleri protesto amacıyla, bizzat üniversite yö- neticilerinin öncülüğünde baş- latılan eylemlerin sürdüğü bir dönemde, böyle bir toplantının .düzenlenmesi anlamlı bulundu. Toplantı öncesinde bir araya ge- lerek durum değerlendirmesi yapan bir grup üniversite yöne- ^ticisinin de zamanlamaya dik- kat çekerek, toplantının amacı- nın anti-laik tırmanışı protesto eylemlerinin sona erdirilmesine yönelik olabileceğine işaret et- tikleri saptandı. Bu üniversite yöneticilerinin, toplantıda böy- le bir isteğin gündeme gelmesi ve bu konuda kullanılacak üs- lubun şekline göre tepki göster- me yönünde görüş birliğine va- rarak karar aldıkları da kayde- dildi. Vali Bedük, Cumhuriyet'in sorusu üzerine toplantıyı doğ- ruladı. Yapılacak toplantıyı, "her zaman yaptıgımız bir topland" diye niteleyen Vali Be- dük, aynı şekilde son iki yılda iki ayrı toplantının daha yapıl- dığını ammsattı. Bedük, top- lantının zamanlamasının anım- satılması üzerine de konuya ilişkin ayrıntı veremeyeceğını belirterek, "işte öğrenmissiniz. ne yazıyorsanız öyle yazın" de- di. Boykot DGM'de Bu arada Ankara Cumhuri- yet Bassavcılığı'nın öğreıim üyelerinin laiklik karşıtı uygu- lamaları protesto amacıyla derslere girmeme eylemleri çer- çevesinde başlattığı incelemede "görevsizlik" karan verildi. An- kara Cumhuriyet Başsavcısı Fa- dıl Inan AA'ya, dosyanın An- kara DGM'ye gönderildiğini söyledi. Kadın eli sıkmak apt< (Baftarafı 1. Sayfada) amdır. Böylece demokrasiyi tahrip ettik" dedi. . "Anayasamızı askerler yapı- yor. Her ihtilal olduğunda as- kerier geliyor, kurucular falan denilip sorunlar iyi bilinmeden anayasa yapıhyor. Bu işi, en iyi bilen insanlar yapmalı" diye konuşmasını surduren Korkut özaJ, "Bize öyle yanlış bir ayakkabı giydirmişler ki ayağı- mızı sürekli vunıyor. Biz de . ayagımızı kesmeye caJışıyonız" dedi. Korkut Özal'a sorduğumuz sorular ve yanıtları şöyle: — Egitim sûtemi Ue ilgili gö- r^leriniz neter? ' ÖZAL — Türkiye'nin büyük sorunlanndan biri eğitim siste- •mindeki çarpıkhktır. Bu eğitim sistemi ile güçlü insan yetiştir- mek imkânsızdır. Bu sistemde yanm adam yetişiyor. Bugünkü hatalann acısını 20 sene sonra çekiyoruz. Ve düzeltmemiz .mümkün olmuyor. Şu andaki üniversite mezunları, eski me- zunlara göre kalitesizler. — Bazı kurum ve kuruluşlar İBİIdigjn elden gitmekte oldugn- nu söylüyor ve bunun için top- Jantılar, yuriiyüşler yapıyoriar. Sizçe laiklik nedir? ÖZAL — Laiklik ne zaman bozulur? Irtica nedir? Önce bunlan anlamamız lazım. Hal- kımız laiklik ve irtica kelimele- rinin anlamlannı bile bümiyor. Bir insanın namaz kılması la- Ikliğe aykın mıdır? Insanlan- mız değişik zamanlarda değişik şekillerde örtünüyorlar. Bu memlekette herkes imanını, di- nini yaşayabilmelidir. Ben ahi- rcte inanıyorum. Eğer bir ha- nımsam Allah'ın önünde daha kolay hesap verebilmek için ba- şımı örtüyorumdur. Örtmesem Allah bana sorar; *Ört dedim, niye örtmedin?' diye. Bu benim en tabii hakkım olduğu gibi Is- lam'da kadımn başının örtül- mesi bir müessesedir. Bunun münakaşası bile gereksiz. — Karacaışaf da nonnal mi- dir? ÖZAL — Karaçarşaf, ehram veya başörtüsü örtünmenin bir çeşididir. Bunlara kanşamayız. Kadın başkalannı tahrik edecek leri evliliğe yönelmiyorsa devam etmesi yanhştır. Bir kız birisiy- le birlikfe birkaç defa gezdi mi adı çıkar. Ve kimse onu almaz. Bizim zamanımızda böyleydi. Bilmiyorum şimdi nasıl? Günü- müz değer yargılan oldukça de- ğişti. Eskiden böyle bir kızı kimse kabul etmezdi. — Tttrban konnsundaki dü- şüneeleriniz neler? Türbana karşı çıkanlan dinsiz olarak ni- tdendirdiginiz dogru mu? ÖZAL — Ben dinsizdir de- medim. Türbana karşı çıkmak yobazhktır. Bunu destekleyen yazarlarımız da var. Türbana sırf türban olduğu için karşı çlkmak yobazlıktır, saygısızlık- tır, insan haklarına saygısızhk- or. Bir üniversiteye giden kız ta- lebe başını açtığı takdirde Al- lah'a isyan ettığine inanıyor. Şimdi siz bu kızı başını açması için neden zorluyorsunuz? Dinsizlik dediğım şudur: Bi- zim anayasamızda bir hüküm vardır. Bu yüzden de kırmızı rey vermiştim. Bu anayasada diyor ki: "Din egitimini devlet verir." Ama devlet Iaik! Eğer devlet şu anda bazılarının yo- rumladığı gibi, laikliği dinsizlik anlamında aiırsa namazı öğret- mek laikliğe aykındır. Tüm bunlar tatbikatla olur. Uygula- mazsan öğrenemez. Nasıl yüz- me kumda öğrenilemezse din de uygulamasız öğrenilemez. Devlet diyor ki: Dini önce ben öğreteceğim, sonra da kitaptan okuyun, öğrenin diyerek tatbi- kat yaptırmıyor. — Okullarda mescit açüma- sını onaylıyor musunuz? ÖZAL — Nonnal okullara demiyomm. Ama imam hatip gibi meslek öğreten okullarda şarttır. Bir konservatuvar düşü- nün ki keman çalmak yasak- lanmış. Olacak iş mi? Eğer bu tür uygulamalar olmazsa din- sizlik yayıhr, dini kimse öğrene- mez. Bugün mekteplerde din öğrenilmiyor. öğrencilerin özel gayretleri ve ailelerin gayretle- ri olmazsa dinlerini öğrenemi- yorlar. Bu bir zulümdür. Öğ- rensin, ama uygulamazsa onun sorunudur. Ülkemizde Müslü- manlıktan korkuluyor ve öğre- tilmesine karşı cıkılıyor. Ibade- ~duruma gelmemelidir. örtün- tini yapmak isteyenlere kapıyı •menin ölçüsü de budur. Aksi kapatma hakkımız yok. bileJhalde sosyal ilişkilerde şeytani «düsünceler başlıyor ve müesse- *seler yıkılıyor. • — Tahriğin ölçüsü nedir? • ÖZAL — O herkese göre de- Jğişiyor. • — Bazı kadınlar erkeklerin 'ellerini sıkmıyoriar. . ÖZAL — Kadının, erkeğin Jtlini sıkıp sıkmama meselesi yi- «ne kendine kalmış bir şey. Be- •nim bildiğim, aptesi olan bir er- ıkek, annesi ve kızı bariç birinin •elini sıktığı zaman aptesi bozu- Juyor. Bu kesin. Eğer aptesini «bozmak istemiyorsa karşısında- Jkinin elini sıkmayabilir. • — Kadın-erkek ilişkUerinde %ıonnal olan nedir? Flörtü na- «sıl jörüyorsunuz? - ÖZAL — Kadınlar ve erkek- ler arasmdaki münasebetlerin bir tek amacı olabilir: Aiie mü- essesesüıin kurulması. Münase- betler eğer buna yönelik değil- se iyi bir münasebet değildir. Ya |kadmı ya erkeği perişan eder. Evlenecek insanlariH sadece | birbirlerini tanıması yetmez. ! Buna flört demiyorum. Çünkü flört bir nevi gönül eğlendirme- |dir. Flört bizde kız ve erkeğin ' birbirleriniftmimasıolarak kul- lamlmıvor. Erkek-kadın ilişki- TBMM'de bile camimiz var. Bu, medeniyetin geldiğinin gös- tergesidir. Namaz kılmak iste- yen öğrencüer teneffüslerde gi- dip namazını kılabilmelidir. Devletin 'Dini ben öğretece- ğim' demesi yanhştır. Din öğ- reten kurumlan denetlemesi ve kontrol altında tutması da an- lamsızdır. — Ülkemizdeld terör grupia- n arasında tslami teröriin de bulunduğu öne surülüyor. Bir Çetin Emeç'in, bir Bahriye Uçok'un öldiıriilmesi gösteriİi- yor. ÖZAL — Islami terör nedir? Böyle bir şey yok. Olamaz da. Bu tür cinayetler tslama aykı- ndır. 'Katli vacipür' fetvasını ancak yetkili ağızlar verebilir. Bu yetkili ağızlar da, ilim ve ts- lam kültürü iie büyümüş, yetiş- miş âlimlerdir. Ülkemizde basın, Müslü- manJardan daha özgür. Ağabe- yim iktidara çıktığından beri hakkımda yayımlanan çoğu şey yalan. Basın, özgürlüğünün hakkım vermeli. Benim meslek hayatım bu yuzden rizikolara girdi. Gazeteleri dava ettim, mahkemelik oldum, ama onla- ra hiçbir şey olmuyor. Sürpriz açıklama: Bush Esad'la buluşuyor (Başiarafi 1. Sayfada) rüşmenin gercekleşmesi gerekti- ğini duşünüyorlar" dedi, ancak aynntıh açıklama yapmadı. Marlyn Fitzwater, iki liderin Körfez'deki durumu görüşmek amacıyla bir araya geleceğini be- Iirtti. tki ülke tarafından aynı anda yayımlanan kısa bildiride de gö- rüşmede uluslararası ve bölgesel sorunlann ele alınacağı açıklan- dı. Şam'daki yetkililer, görüsme- nin Bush'un isteği üzerine ger- çekleşeceğini kaydettiler. Bush'la Hafız Esad'ın Cenev- re"de görüşmeleri ile iki ülkenin liderleri arasmda 14 yıldan bu yana ilk kez başkanlar düzeyin- de buluşma gerçekleşmiş ola- cak. Hüseyin'e kızdı Bu arada Başkan Bush'un Ür- dün Krah Hüseyin'in Washirig- ton'u Körfez'deki aşkeri yığına- ğı desteklerken, Filistinlileri ye- tersiz kaJmakla suçlaması üzeri- ne, Hüseyin'le yapacağı görüş- meyi ertelediği büdirildi. Başkan Bush, Irak'a karşı müttefikleri ile görüşmeler yap- mak ve "Şükran Günü"nde Amerikan askerlerini ziyaret et- mek için dün akşam gittiği Cid- de'de Suudi Arabistan Kralı Fabd tarafından karşüandı. Cid- de"de Kuveyt Emiri Şe>h Cabir FJ Ahmet El Sabah ile görüşen Bush, daha sonra Kral Fahd ile bir araya geldi. Bush, bugün Dahran'a geçerek ABD birlikle- rini ziyaret edecek. ABD Kongresi'nin önde gelen liderleri de "Şükran Günn" ta- tillerini ABD güçleri ile birlikte geçirmek amacıyla önceki gün Körfez bölgesine geldiler. Temsilciler Meclisi Başkanı Thomas Foley ile Kongre"deki parti liderlerinden oluşan heyet de burada Bush'a katılacak. Başkan Bush, Paris'ten aynl- madan önce düzenlediği basın toplantısında, ABD ile Sovyet- ler'in, Irak'ı Kuveyt'ten çıkar- mak konusunda 'tam bir uyıım' içinde olduğunu söyledi. Bush, "Biz Sovyeüer Birligi ile aynı cizgideyiz. Ben BM Gü- venlik Konstyi'ndeo Irak'a kar- şı askeri yaptınm uygulama yet- kisini alacağımız konusunda iyimserim. Biraz sabırlı olan; biz hâlâ biriikteyiz" dedi. AA'- ya göre Başkan Bush, Mihail Gorbaçov ile yaptığı görüşme- nin soğuk geçtiği ve güç kulla- nımı konusunda Sovyet h'derin- den destek alamadığı yolunda çıkan gazete haberlerini de eleş- tirdi. Bush, "Sovyet Hderiyle ara- mızda göriiş aynltgı yok. Gö- riişmemiz soğuk defildi, hatta Gorbaçov ile yapbgun en olum- lu görüşmelerden biriydi" dedi. George Bush, aynca kasım ayının sonuna kadar BM'de ka- rar alınma şansınm bulunduğu- nu söyledi. Gorbi: Güvenlik Konseyi toplansın Sovyetler Birliği Başkanı Mi- hail Gorbaçov, "Güvenlik Kon- seyi'nio zaman yitinnedefl top- lanarak Körfez'deki çok tehli- keli durumu görüsmesini" iste- di. Gorbaçov, Paris'te Kanada Basbakanı Brian Mulroney'le görüştükten sonra gazetecilere verdiği demeçte, "Karartı ve sağlam darmalıyız. Güvenlik Konseyi, bir an öoce toplanıp durumu gönişmeüdir" şeklinde konuştu. Sovyetler Birliği Dışişleri Ba- kanı Ednard Şevardnadze de BM Güvenlik Konseyi'nin Irak'a karşı alacağı yeni karar- ları destekleyeceğini söyledi. Ancak Reuter ajansı, Şevard- nadze'nin sadece 'karar' sözcü- ğünü kullandığına, 'askeri yapürundan' söz etmediğine dikkati çekiyor. Sovyet liderle- ri, sık sık Irak'a karşı askeri yaptınmı en son çare olarak gördüklerini ve bu konuda is- teksiz olduklanm belirtmislerdi. Fransa'dan savaş uyansı Fransa Savunma Bakanı Je- an Pierre Cbevennement, Bas- ra Körfezi'nde bir savasın eşigi- ne gelindiğini bildirdi. AA'nın Kahire kaynaklı ha- berine göre Chevennement, El Hayat gazetesine verdigi demeç- te, krizin çözümü için kuvvet kullanılmasının nihai bir çıkış yolu olabileceğini, ancak Fran- sa'nın, BM tarafından ahnacak kararlar dışında böyle bir çatış- maya ginneyeceğini beürtti. PAKİS, AGtK ZtRVEStNDEN \OTLAR Yabancı gazeteci geldi mi? PARtS (Cnmfcuriyel) — Sonuç büdir- gesinin imza töreni AKKA'ya oranla da- ha sade geçti denebilir. AKKA'nın ant- laşma niteliğinde olusu, son belgerün sözleşme yz da bir tür "anayasa" yani "karta" oluşu bunda etkili oldu. Nite- kim antlaşmaya iki liderin imzasını ko- yan Fransa, Turkiye, Buigaristan ve Çe- koslovakya gibi ülkeler bu kez tek im- zayla yetindi. Gözler ister istemez bir gün önce mu- hafazakâr parti grup toplantısında iider- lik için yapılan ilk tur oylamada seçile- meyen Tbalcker'daydı. Ingiîtere Başba- kanı imza atarken tebessüm etmeye ça- îıştı. Cumhurbaskanı Mitterraııd, kapa- nış konuşmasından sonra çekici masa- ya vurdu ve konuklann tek tek ellerini sıktı. Mitterrand'ın Margaret Thatcher iie kısaca söyleştiği dikkat çekti. Heimut Kobl, Gorbaçov ve George Bush zirve sonuçlanndan duydukları sevinci özel- likie göstermek istediler ve bunu miınik- leriyle jestleriyle yaptılar. Mitterrand'ın, kendi kamuoyu uzman- larınca beiki de "Annem Beni Geneiev- de Piyanist Saaıyor" kitabının yazan, reklamcı Jacqoes Seguela tarafından ha- zırlanan "kapaaı$ espria" gene tdm li- derleri güldürdü. Mitterrand, törenden sonra Kleber Konferans Salonu'nun "kırmızı'' salonuna geçileceğini ve bu- rada meşrubat içilebileceğini açıkladı. Kırmızı salon lafını beiki anlaşılmaz di- ye iki üç kez yineleyen Mitterrand, "Şim- di bulundnğaiBUZ salon mavi salon, bir de beyaz salon oba ülkemin Bayragınıo renkkri Umam otaadc" diye ekledi. Cumhurbaskanı Turgnt öxal, önceki akşam düzenlediği basın toplantısı bas- lamadan yabancı gazeteci gelip gelmedi- ğini sordu. Olumiu yanıt verildi. Ancak toplantı salonunda bir Bulgar gazeteci dışında yabana olmadığı görüldü. özal içeri gırince bir daha aynı soruyu yöneft- ti. Bir kez daha "Evetefendto,çefHHai. krierdea gazeteciter var" yanıtı verildi. Bunun üzerine Cumhurbaskanı, Türk gazetecilerle ve bir Bulgar meslektaşlâ Fngilizce basm toplantısı yaptı. Özal'dan seçim için istifaya 6 hayır' (Baftarafı t. Sayfada) Keyfi yerinde olunca, Cum- hurbaşkanı üe "dikenli" bile ko- nuşuluyordu: "— Efendim, bu 175 metrelik yemek masası, başkanlık siste- mi için gerekli bir unsur gaüba. Acaba bizde de..." Sözü, "Hiç aklımdan çıkmı- yor ki.." fıkrasındaki gibi "maluın" konuya getirmek, özal'ın neşesini daha da arttır- dı, "Şimdi bakın" dedi, "Yine o konu". Devam etti: "Sorumsuzlnk, yetkisizlik de- mektir deniyor. Degil. Alın es- ki ve yeni anayasalan, karsılaş- tınn. Cumhurbaşkanı'niD yetki- lerinin ne oldufunu görürsünüz. Fransız sistemindeki bazı yetki- ler bizde de var." "HatU daha fazlası" diyerek sözüne ekleme yapıyorum: "Efendim, siz beiki Mitter- rand'dan daha avantajlı ve yet- kilisiniz. Çünkü, Fransız Anaya- sası'na göre Cumburbaşkanı'nın partamentoda degil konnşma yapması, adım atması bile ya- sak. Bu yuzden sizin yetkileriniz daha çok." "Ama Mitterrand'ın parla- mentoyu fesih yetkisi var" diye- cek oluyoruz. özal, "Hayır" di- yor, "O yetkisinin de sınırlan var. Mesela yeni secilmiş bir Meclisi feshedemiyor." Belli ki özal, Fransız Anaya- sası'nı sular seller gibi ezberle- miş. Lafı değiştiriyoruz. Buigaristan Cumhurbaşkam'- nın Cumhuriyet'e verdiği deme- ce, Türlriye'den Bulgaristan'a yö- nelik "teorik de olsa bir tehdit olduğu" sözüne getiriyoruz. Özal, başının sol arkasını, sağ elinin başparmağı ile kaşıyor. "Şimdi" diyor, "Bir nevi, on- lara da hak vennek gerekir. Var- şova Paktrnıa koraması altın- dan çıktıktan sonra psikolojik olarak böyle bissediyorlar. Baş- bakanlan da buau bana söyle- di. Bu yuzden, beiki, Bulgaris- tanla bir saldırmazhk paktı im- zalanabilir." özal bazen böyle çok önemli şeyleri, bir otobüste giderken, bir otelin lobisinde, vakit gece- yansını geçmişken, karşısındaki- ler yan uykulu iken söyleyiverir. Özal'ın keyfi Demirel'den söz etmekle de kaçmıyor. Demirel- in yaptığı, halkın oy kullanaca- ğı cumhurbaşkanhğı seçimine istifa ederek katılması yolundaki çağnsına da, "Hadi canım sen de" der gibi "Hayır" diyor. Bush la 67 dakika Gazetecinin amacı, Versailles Sarayı'ndaki yemeğin ve Akbu- lut'larla birükte izlenen Kuğu Gölü Balesi'nin zevkini özal'ın burnundan getirmek değil. Ama gazeteciye de "lıaber" gerek. "Haber" ise Cumhurbaşka- Özal'dan öneri Güvence dönemi Sof ya ile saldırmazbk paktı PARtS/ANKARA (Cumhuri- yet) — Cumhurbaskanı Turgut Özal ve Basbakan Yıldınm Ak- bulut, AGİK zirvesine katüdık- ları Paris'ten dün akşam Anka- ra'ya döndüler. Özal, Paris'te yaptığı açıklamada, BuJgaristan ile bir saldırmazhk paktı imza- lanmasının düşünülebileceğini söyledi. Cumhurbaşkanı özal, Paris- te bazı gazetelerin yazarlanyla otelinde yapüğı söyleşide iç po- litikanm yanı sıra dış poü'tika so- rulannı da yanıtladı. özal bir soru üzerine, Bulgaristan'ın "Sovyet konıma şemsiyesinden" uzaklaşması sonucu bazı güven- lik tereddütleri olabileceğini be- UrttL Bu konuda Bulgar Başba- kan'ı Lukanov'dan izlenim aldı- ğmı kaydeden özal, Buigaristan ile bir saldırmazlık paktı imza- lanmasının düşünülebiieceğini ifade etti. özal şöyle devam et- ti: "Bulgarlann çekinmelerini anlıyorum. Trakya'da konuşlan- dırdıgımız askeri güç Varşova Paktı ve bu arada Bulgaristan'a yönelikti. Buigaristan yülarca Varşova Pakü'nın kanatlan ve güvencesi altında yasadı. Şimdi bu güvence ortadan kalkınca kendisini güvensiz bir ortamda hissetmeye basladı. Aslında on- lara bu konuda giiveu vermemiz gerekir. Bu güvenceyi vermek için de iki ülke arasında bir sal- dırmazhk anlaşması imzalan- ması düsanülebiür." Bush'un özel donanımh uçağı Inciriik'te UFUK TEKİN ADANA — ABD Başkanı George Bush'un dün akşam başladığı Ortadoğu gezisini ya- kından izlemekle görevli çok özel donanımlı bir uçak dün ak- şam saat 19.00'da Incirlik Üs- sü'ne indi. Boeing 747 tipi uçağın Incir- lik'e gelmesinden birkaç saat önce de dünyanın en gelişmiş C 5 tipi askeri nakliye uçağımn alana iniş yapması dikkati çekti. ABD Hava Kuvvetleri adına açıklama yapan bir yetkili "Başkan Bush'un acil ihtiyaç duyabüecegi düşüncesiyle uçak en yakın üste bekletiliyor" de- di. (Baştarafı I. Sayfada) tulamaz. Herkes, haklarım öğrenme, kullanma, özgür ve adil secim- lere katılma, adil ve açık olarak yargılanma, ferdi ya da kolek- tif maJ sahibi olma, ferdi olarak işyeri yönetme, ekonomik sos- yal ve kültürel haklanm kullan- ma hakkına sahiptir. Ulusal azınlıklann etnik, kül- türel, dil ve din kimlikleri koru- nacaktır ve bu azınhklara men- sup kişiler hiçbir aynma uğra- maksızın ve yasa önünde tam bir eşitliğe sahip olarak bu kim- liklerini ifade etme, konıma ve genişletme hakkına sahiptirler. — Ekonomik özgürlükler ve sornmlnlnklar: Ortak amacı- mız, sürekli bir ekonomik geliş- menin, refahın, sosyal adaletin, iş sahalannın artması ve ekono- mik kaynaklann rasyonel bir şe- kilde kullanılması amacıyla pa- zar ekonomilerini geliştirmektir. — Üye devletler arasında dostça inşkiler: Tüm devletlerin toprak bütünlüğüne ya da siya- si bağırnsızüğına karşı her tur- lü tehditten ya da güç kullan- maktan kaçmılacağı konusun- daki kararlılığırmzı yineleriz. İnanıyoruz ki demokrasi yo- lunda ilerleme ve insan haklan- na saygı ve etkili bir şekilde bu haklann kullanılması, devletleri- miz arasmda banş ve güvenliğin güçlendirümesi için şarttır. BM yasalan Ue bu alandaki ulusla- rarası normlar ve devletlerin toprak bütünlüğü ilkeleri çerçe- vesinde halklann kendi kaderi- ni beiirleme hakkına eşit bir şe- kilde sahip olduklanm yeniden belirtiriz. — Güvenlik: Devletlerin gü- venlik alanında kendi düzenle- melerini seçme özgürlüğüne sa- hip olduklanm kesinlikle kabul ederiz. — Birlik: Almanya konusun- da kesin çözüm getiren antlaş- mayı büyük bir memnuniyetle not ederiz. Almanya'nın ulusal birliğinin gercekleşmesi, istik- rar, banş ve işbirliği konusun- daki sorumluluklanmn biüncin- de olan birleşik ve istikrar için- deki bir Avrupa'da adil ve ka- hcı bir banş kunümasma önem- li katkı sağlayacaktır. 2. Geleceğe Yönelik Tasanlar — tnsanı boyut: Her türlü ırksal, etnik kinle, Yahudi düş- manlığıyla, yabana düşmanlı- ğıyla, fertlere yönelik aynmla, dini ya da ideolojik amaçlı zu- lümle mücadelede kararlı oldu- ğumuzu ifade ederiz. Vatandaşlanmızm seyahat ve birbirleriyle temas özgürlüğü ve haberlerin, fıkirlerin serbestçe yayılması, özgür toplumlarda kültürlerinin sürekli olarak ge- lişmesi için esastır. İnsan haklanyla ilgili olarak doğabilecek sorunlann ele aün- ması için bu alanda uzman olan kişilerden olusacak bir kurul gi- bi yeni prosedürler kurmak amacıyla, 'insani boyut mekanizmasını' geliştirmeye ka- rarlıyız. — Güvenlik: Güvenlik ve gü- venlik arttıncı önlemlerle ilgili görüşmeleri sürdürmeyi ve AGÎK'in 1992 yılında Helsinki'- de yapılacak izleme toplantısı- na kadar bu gürüşmeleri sonuç- landırmayı taahhiit ederiz. Güvenük sonmlan konusun- da, AGlK'e katılan devletler arasında daha örgütlü bir işbir- liği kumlmasını ve silahsızlan- ma ile güven arttıncı önlemler konulannda tüm devletlere açık olacak yeni görüşmeler başlatıl- masını umuyoruz. Kimyasal silahlann tüm dün- yada toptan yasaklanması ve bu kararın etkili bir şekilde denet- lenmesi için hazırlanan sözleş- menin en kısa zamanda tamam- lanmasuıı istiyonız ve tamamla- nır tamamlanmaz ilk imza ko- yanlar arasında bulunmaya ni- yetli olduğumuzu beyan ediyo- ruz. Terorizmin, hem ikili düzen- lemelerle hem de çok taraflı iş- birliği ile ortadan kaldınlması için çaba harcamaya kararlı ol- duğumuzu ifade ederiz. Ortaya çıkabilecek her türlü anlaşmazhğın banşçı bir şekil- de çözümlenmesi amacıyla uius- lararası hukuka uygun olarak il- gili mekanizmalann oluşmasını sağlayacağız. — Ekonomik işbirliği: Genel ekonomik işbirliğîmizin geUşti- rümesi, serbest teşebbüsün teş- vik edilmesi ve GATT kuralla- nna uygun olarak temaslann çe- şitlendirilip arttınhriası gerekti- ğine inamyoruz. İşsizlik sorunu- nun çözümü için etkili politika- lar gelistirümesinin önemini ka- bul ediyoruz. Demokratik ülkelerin pazar ekonomisine geçişinin destek- lenmeye devam edihnesi gerek- tiğini ve bu ülkelerin uluslara- rası ekonomik ve mali sistemle daha iyi bütünleşmesinin gerekh' olduğunu kabul ediyoruz. — Akdeniz: Bölgede gergin- liklerin sürmesinden endişe du- yuyor ve çözüm bekleyen stırun- lara adil, uygulanabilir ve kalı- cı çözümlerin banşçı yollarla bulunması için çabalanmızı yo- ğunlaştırmaya karariı olduğu- muzu yineliyoruz. Avrupa ile Akdeniz'deki komşulan arasındaki refah far- kının büyük oranda azaltıknası için çaba harcayacağız." nı'nm ağzmda. Bu nedenle sö- zü yine Bush'a, Saddam'a geti- riyoruz.. "Efendim, Bushia göraşme- niz tam 1 saat 7 dakika sürdü. Çeviri için vakit barcanmadıgı- na göre, bu kadar süre biraz uzun degil mi? Demek ki, savaş- la ilgili çok küçük aynntılart fa- lan indiniz." Özal, yine aym usul ile kafa- sını kaşıyarak, "Yok canım" di- yor, "Genel şeyler konuştuk. Aynca iki kere de Busfa'a teiefon edildi. Uzaması ondan.." Başkan Bush'u şehir içinden jetonla falan arayanlar, rakipler mi var? özal, tebessümünü hiç bırak- mıyor. O bırakmadıkça sorular da sürüyor: '— 'Savaş ocakta olabilir' di- yorsunuz. Bush'la da o kadar konuşuyorsunuz. Acaba bizden bir şey istemeyecekler mi, bize bir görev düşmeyecek mi?" Cumhurbaskanı, dudaklannı büzüyor, çenesini kaşıyor, başı- nı iki yana 'yok canım' anlamı- na salhyor ve ekliyor: "Bize bir ihtiyaç ihtimaii ol- maz. Dünya kadar asker yıfdı- lar.. Bagdat'tan (Türkiye Büyn- kelcfligi) bizim askerlenlen krip- to geldi. Onlann da böyle bir tahmini yok." "Pat" diye bir soru: "Bush sahiden sizi dinUyor mu?" Ne şaşınyor ne keyfi kaçıyor: "Bazı tahminlerimin tnttuğu- nu gördüğü için anlattıklanmı- za önem vennektedir. Aynca çok eskiden beri gelişen bir hu- kukumuz var. Görüşerek, danı- sarak karar veren bir adam. An- latılanlara önem veriyor." Saddam'ı nasıl bilirsiniz? "Bush"lu soruyu dengelemek gerek. "Saddam nasıl adam?" özal'ın cömerth'ği üzerinde, ne sorulsa yanıthyor. Aynca se- vecenük yüklü bakışlan ile ses tonu da cabası.. "Saddamia" diyor, "Dört defa karşılastını. Bendeki iztenimi, çok zeki bir adam. Bir kere de tecrübe ettim. tkinci boru haıtının yapuması teklifini Ramazan'a anlatmış- tun. Sonra O'na açüm. Tereddüt geçirmedi, hemen 'Evet' dedi. Saddam'm zaafı şu. Etrafında- ki adamlar kendisine gerçegi söylemeye çeldniyoriar. Bu yüz- den hatalar yapıyor.." 175 metrelik masadaki ziyafe- tin lezzetini, Kuğu Gölü'nun ta- dını kaçırmak kimse istemiyor. Ama top da gazetecinin ayağı- na gehniş bir kere: "Efendim, sizin etrafuuzdaki- ler de sizi yanıltmasınlar. Onlar size gerçegi söylüyorlar mı?" özal'ın keyfi kaçmıyor. Ama tebessüm çizgilerinde belü belir- siz bir kıpırdanma oluyor. Omuzlannı hafifçe kaldırarak, "Benim öyle bir dunımum yok" diyor, "Ben bilgileri, ha- berleri kendim alıyorum. Ayn- ca benim kararianm, dunımum, onunki kadar bayati degil." Saat ikiye geliyor. Otelde kah- valtı hazırlıklan başlamak üze- re. Konıma Müdürü Musa Öz- türk hafifçe gazetecilere kaş göz ediyor. Polis sözünü gazeteci dinlemeyip de kim dinleyecek? Toparlamyoruz. Özal da to- parlanıyor. Hepimiz memnunuz. özal'ın çevresinde üzülecek kimse yok zaten. Doktonı Cengiz Aslan da yok, sözcü Kaya Toperi de... Yaşasın Paris.. Yaşasın AGlK.. Yaşasın durumlan, ka- rarları, Saddam kadar hayati ol- mayan tüm cumhurbaşkanlan... Ifeni Avrupa (Baftarafı 1. Sayfada) edildi. AGİK zirvesine katılan 34 ülke liderleri 1992 yıhnın ilk- bahannda Helsinki'de buluş- mak üzere Paris'ten aynldılar. Bu yılın ilk aylarında Gorba- çov tarafından önerilen zirve 2 ağustosta Irak'ın Kuveyt'i işga- lıyle birükte başlayan bunahmın etkisi altında, başlangıçtaki aşın iyimserliğinden bir miktar kay- betti. Buna rağmen konvansiyo- nel silahlar alanında imzalanan AKKA ve dün imzalanan 'Paris Belgesi' zirvenin tarihi bir top- lantı özelliğini korumasında başlıca rolü oynadılar. Avrupa Güvenliği ve Işbırıı- ği Konferansı'nın kurumlaşma- sı, mevcut diğer Avrupa kurum- larının önemini ikinci plana at- aıayı öngörmüyor. Bu nedenle özellikle Avrupa Konseyi ve Av- rupa Topluluğu gibi iki Batı Av- rupa kurumunun güncelliğini koruyacağına kesin gözüyle ba- kılıyor. Buna karşıiık NATO ve Varşova Paktı gibi iki askeri ör- gutün gelecekleri tartışmalı. Ni- tekim Varşova Paktı'na üye ül- kelerin büyük coğunluğunun en kısa zamanda bu örgütü terk et- mesi sürpriz teşkil etmeyecek. NATO'ya gelince, Kuzey Atlan- tik lttifakı'nın da nasıl bir gö- rünüm kazanacağı konusunda üye ülkeler arasında görüş bir- liği henüz sağlanamadı. Eyren için suç duyurusu ANKARA (Camburiyet Bürosu) — tzmir bağımsız MUletvekili Kemal Anadol, es- ki Cumhurbaskanı Kenan Ev- ren'in "TBMM'yi ortadan kaldınnak amacıyla gizU örgüt knrdugunu" Milliyet gazete- sinde yayımlanan anılar'ında "ikrar" ettiğini belirterek idam istemiyle yargılanmasını istedi. Anadol, Evren'in bu anılar için 2 miryar lira aldığı iddialan bulunduğunu da di- le getirdi. Kemal Anadol dün TBMM Genel Kurulu'nda yaptığı gün- dem dışı konuşmada, Kenan Evren'in Milliyet gazetesinde yayımlanan anüannın siyasi bir tartışma başlattığını söyle- di. Anadol, DYP Genel Baş- kanı Süleyman Demirel'in Ev- ren'e verdiği yanıtlann da bir "ibret vesikası" olduğunu kaydetti. Konunun siyasi ya- nı yerine hukuki yanını tartış- mak istediğini vurgulayan Anadol, anayasamn geçici 15. maddesi uyannca Evren'in 12 Eylül 1980 sonrasındaki tutum ve sözleri hakkında dava açı- lamayacağını ammsattı. Ana- dol, "Ama bu tarihten önce- ki söz ve eylemleri nedeniyle yargılanamayacagı beUrtilmi- >or. Anılannda anlattıklan da 12 Eylül öncesi hakkında ol- duğu için Türk Ceza Yasası kapsamına giriyor" dedi. Anadol sözlerini özetle şöyle sürdürdü: "Türk Ceza YasasTnın 146. maddesi tüm unsurlarıyla mevcuttur. Bu maddedeki un- suriar, Evren'in anılannda öz- . gür iradeyle ikrar edilmiş du- nımdadır. Bu anılar bir suç delffi niteugiııdedir. Ülkede sı- kıyönetim Uan edildiği balde gizli örgüt kurarak herkesin bilgisi dışında Haydar Salük'a darbe hazıriığı yapması için emir vermiştir. Olaylara engel olamayarak halka 'bir darbe olsa da şu durum düzelse' de- dirtıniş, görevini savsaklamış- tır. Bu da 146. maddenin esas unsurndor. •de sflah olduguna göre ce- bir unsuru da mevcuttur. Di- yor ki 'Darbeye karar verdik, Meclis'i feshetmeyi kararlaş- brdık'. Bunlar iddialar değil, ikrarlardır. Aynca bu anılar için iki milyar lira telif ucreti aldığı söyleniyor. Bu da açık- lanmalıdır. " Anadol, "Askeri darbeler olmamasmı isteyen bir parla- mentonun üyesi olarak suç dn- yunısunda bulunduğunu" bil- direrek savaşa hayır dediği için N.A. hakkında, nedeni ne olursa olsun mevlit okutanlar hakkında dava açan savcılara da "yüce parlamento kürsü- sünden suç duyurusunda bulunduğunu" söyledi. Bankalar ne faiz veriyor? (%) Adı 2raat Bantasj İş Bankası Akbank Yapı Kredı ErtkB VAribrBankaa Sûmerbank Halkbank esaıtfBMosı Tûrkbank Demırbank TEB Egebank TCıtünbank Imar Bankası Iktisat Ssnkası Eöbank Şekerbank Töbank 1*» 37 35 37 37 37 . 37 41 37 4» 36 40 5 44 40 41 42 43 40 39 38 41 3 A, 49 46 48 48 47 49 52 4S 51 47 51 5 53 56 51 51 51 52 50 49 49 51 • «r 52 49 51 51 47.5 52 56 51 55 51 545 55 54 54 54 55 53 52 52 55 1 T* 58 56 58 58 58 59 61 58 60 58 60 5 51 » n62 62 81 80 59 585 84 Faizin yıldızı parlıyor (Baftarafı 1. Sayfada) aynı dönem artışı olan yüzde 34.1'in epey altına indi. 26 Ekim 1990'da ise 34 trilyon 210 milyar liraya ulaşan vadeli tasarruf mevduatı yılbaşına oranla yüz- de 35.8'lik bir artışı işaretliyor, ama geçen yılın aynı dönem ar- tışı olan yüzde 64.9'un hemen hemen yansı düzeyinde kahyor. Vadeli tasarruf mevduatlannda- ki artış 10 aylık toptan eşya fı- yat artışı olan yüzde 40.1 oranı- mn da altında kahyor. • Piyasalann paraya ihtiyaa arttı: Mevduatın reel olarak ge- rilemesine karşıhk banka kredi kullanımının gerçek aniamda arttığı görülüyor. Haziran so- nunda 40 trilyon 749 milyar li- raya varan mevduat bankaları kredileri yılbaşma göre yüzde 34 artış kaydetti ve geçen yılın ay- m dönemindeki artış oranı olan yüzde 19.8'in üzerinde gerçekleş- ti. 26 ekimde 46 trilyon 355 mil- yar liraya yukselen bu krediler- deki artış yılbaşma göre yüzde 52.5 oldu ve enflasyonun önün- de gerçekleşti. Mevduat banka- lannın kredi artış oranı geçen yı- lın aynı döneminde yüzde 41.9 idi. Merkez Bankası kredilerini de kapsayan tüm banka kredi- lerindeki gelişmeler de benzer oranlan gösteriyor. • Enflasyon yükseliyor Mev- duatlardaki reel azalmaya kar- şıhk kredi kullanımının artma- sı karşısmda para ihtiyacı artan bankaları, faizleri arttırma yö- nünde enflasyonun yükselmesi de zorladı. DtE rakamlanna gö- re tüketici fiyatlan yılhk olarak temmuzda 56.3, ağustosta 54.8, eylülde 59.3, ekimde 60.3 olarak gerçekleşti. Bu oranlar faizlerin yeniden ytlkselmeye başladığı temmuz ayından ekim ayına yaklaşık 4 puanhk artışı behrli- yor. Faiz oranlannda da aynı dönemde yaklaşık 4-5 puanhk artışlar meydana geldi. Bu tablo karşısında bankalar, özellikle 3 ve 6 ayhk vadelerde mevduat faizlerini arttırmayı tercih ettiler. Bu faiz arttınmı- na kamu bankalan Ue orta öl- çekh' ve küçük özel sektör ban- kalan öncülük ettiler. 6 ay va- deli mevduata en yüksek faizi yüzde 56 ile Sûmerbank ve yüz- de 55 Ue Pamukbank, Demir- bank, Iktisat Bankası ve Net- bank veriyorlar. (Baftarafı 1. Sayfada) vatandaşlar taş ve so- palarla yıkıma engel olmaya ça- lıştılar. Göğsüne dayadığı bıçak- la kendini öldüreceği tehdidin- de bulunan 40 yaşlanndaki Pe- rihan Yalçın adlı kadına karşı polis spreyli^az kullandı. Peri- han Yalçın bayıldıktan sonra evinden çıkarılabildi. Ekipler, olayh geçen yıkımı saat 16.30'da tamamladılar.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle