Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
-CUMHURİYET/16 HABERLERİN DEVAM 22 KASIM 1990
[Öğretim üyelerinin boykotu DGM'de
Ankara valisi
rektörlerî çağırdı
- Vali Saffet Arıkan Bedük, üniversite rektörleri ile
fakülte dekanJannı toplantıya çağırdı. Bir araya gelerek
£ağnyı değerlendiren bir grup öğretim üyesi, bunun
"boykotlar nedeniyle gözdağı vermek" amacı
llaşıyabüeceğini savundular. Cumhuriyet Başsavcılığı,
jboykot dosyasını "görevsizlik" kararıyla DGM'ye
^önderdi.
TURAN YILMAZ
ANKARA — Öğretim üye-
' lerinin üniversitelerdeki anti-
laik hareket ve girişimleri pro-
' testo amacıyla başlattıklan ey-
lemleri sürerken, Ankara Vali-
liği, başkentteki üniversite rek-
'törleri ile fakülte dekanlarını
- toplantıya çağırdı. Ankara'da
bu sabah yapılacak olan ve gü-
venlik birimlerinden temsilcile-
- rin de hazır bulunacağı toplan-
tıda, Oikedeki son siyasal ve
- toplumsal olayların örneklerle
anlatılarak, üniversitelerdeki
- protesto eylemlerine son veril-
- mesinin isteneceği öğrenildi. Bir
. grup üniversite yöneticisi ise,
böyle bir talep gelmesi halinde
buna tepki gösterme karan
aldı.
Vakıflar Bankası toplantı sa-
lonunda bu sabah saat 09.30'da
yapılacak toplantıya ilişkin bil-
dirimlerin, bizzat Ankara Valisi
Saffet Ankan Bedük tarafın-
dan yapıldığı kaydedildi. Laik-
lik karşıtı girişimleri protesto
amacıyla, bizzat üniversite yö-
neticilerinin öncülüğünde baş-
latılan eylemlerin sürdüğü bir
dönemde, böyle bir toplantının
.düzenlenmesi anlamlı bulundu.
Toplantı öncesinde bir araya ge-
lerek durum değerlendirmesi
yapan bir grup üniversite yöne-
^ticisinin de zamanlamaya dik-
kat çekerek, toplantının amacı-
nın anti-laik tırmanışı protesto
eylemlerinin sona erdirilmesine
yönelik olabileceğine işaret et-
tikleri saptandı. Bu üniversite
yöneticilerinin, toplantıda böy-
le bir isteğin gündeme gelmesi
ve bu konuda kullanılacak üs-
lubun şekline göre tepki göster-
me yönünde görüş birliğine va-
rarak karar aldıkları da kayde-
dildi.
Vali Bedük, Cumhuriyet'in
sorusu üzerine toplantıyı doğ-
ruladı. Yapılacak toplantıyı,
"her zaman yaptıgımız bir
topland" diye niteleyen Vali Be-
dük, aynı şekilde son iki yılda
iki ayrı toplantının daha yapıl-
dığını ammsattı. Bedük, top-
lantının zamanlamasının anım-
satılması üzerine de konuya
ilişkin ayrıntı veremeyeceğını
belirterek, "işte öğrenmissiniz.
ne yazıyorsanız öyle yazın" de-
di.
Boykot DGM'de
Bu arada Ankara Cumhuri-
yet Bassavcılığı'nın öğreıim
üyelerinin laiklik karşıtı uygu-
lamaları protesto amacıyla
derslere girmeme eylemleri çer-
çevesinde başlattığı incelemede
"görevsizlik" karan verildi. An-
kara Cumhuriyet Başsavcısı Fa-
dıl Inan AA'ya, dosyanın An-
kara DGM'ye gönderildiğini
söyledi.
Kadın eli sıkmak apt<
(Baftarafı 1. Sayfada)
amdır. Böylece demokrasiyi
tahrip ettik" dedi.
. "Anayasamızı askerler yapı-
yor. Her ihtilal olduğunda as-
kerier geliyor, kurucular falan
denilip sorunlar iyi bilinmeden
anayasa yapıhyor. Bu işi, en iyi
bilen insanlar yapmalı" diye
konuşmasını surduren Korkut
özaJ, "Bize öyle yanlış bir
ayakkabı giydirmişler ki ayağı-
mızı sürekli vunıyor. Biz de
. ayagımızı kesmeye caJışıyonız"
dedi.
Korkut Özal'a sorduğumuz
sorular ve yanıtları şöyle:
— Egitim sûtemi Ue ilgili gö-
r^leriniz neter?
' ÖZAL — Türkiye'nin büyük
sorunlanndan biri eğitim siste-
•mindeki çarpıkhktır. Bu eğitim
sistemi ile güçlü insan yetiştir-
mek imkânsızdır. Bu sistemde
yanm adam yetişiyor. Bugünkü
hatalann acısını 20 sene sonra
çekiyoruz. Ve düzeltmemiz
.mümkün olmuyor. Şu andaki
üniversite mezunları, eski me-
zunlara göre kalitesizler.
— Bazı kurum ve kuruluşlar
İBİIdigjn elden gitmekte oldugn-
nu söylüyor ve bunun için top-
Jantılar, yuriiyüşler yapıyoriar.
Sizçe laiklik nedir?
ÖZAL — Laiklik ne zaman
bozulur? Irtica nedir? Önce
bunlan anlamamız lazım. Hal-
kımız laiklik ve irtica kelimele-
rinin anlamlannı bile bümiyor.
Bir insanın namaz kılması la-
Ikliğe aykın mıdır? Insanlan-
mız değişik zamanlarda değişik
şekillerde örtünüyorlar. Bu
memlekette herkes imanını, di-
nini yaşayabilmelidir. Ben ahi-
rcte inanıyorum. Eğer bir ha-
nımsam Allah'ın önünde daha
kolay hesap verebilmek için ba-
şımı örtüyorumdur. Örtmesem
Allah bana sorar; *Ört dedim,
niye örtmedin?' diye. Bu benim
en tabii hakkım olduğu gibi Is-
lam'da kadımn başının örtül-
mesi bir müessesedir. Bunun
münakaşası bile gereksiz.
— Karacaışaf da nonnal mi-
dir?
ÖZAL — Karaçarşaf, ehram
veya başörtüsü örtünmenin bir
çeşididir. Bunlara kanşamayız.
Kadın başkalannı tahrik edecek
leri evliliğe yönelmiyorsa devam
etmesi yanhştır. Bir kız birisiy-
le birlikfe birkaç defa gezdi mi
adı çıkar. Ve kimse onu almaz.
Bizim zamanımızda böyleydi.
Bilmiyorum şimdi nasıl? Günü-
müz değer yargılan oldukça de-
ğişti. Eskiden böyle bir kızı
kimse kabul etmezdi.
— Tttrban konnsundaki dü-
şüneeleriniz neler? Türbana
karşı çıkanlan dinsiz olarak ni-
tdendirdiginiz dogru mu?
ÖZAL — Ben dinsizdir de-
medim. Türbana karşı çıkmak
yobazhktır. Bunu destekleyen
yazarlarımız da var. Türbana
sırf türban olduğu için karşı
çlkmak yobazlıktır, saygısızlık-
tır, insan haklarına saygısızhk-
or. Bir üniversiteye giden kız ta-
lebe başını açtığı takdirde Al-
lah'a isyan ettığine inanıyor.
Şimdi siz bu kızı başını açması
için neden zorluyorsunuz?
Dinsizlik dediğım şudur: Bi-
zim anayasamızda bir hüküm
vardır. Bu yüzden de kırmızı
rey vermiştim. Bu anayasada
diyor ki: "Din egitimini devlet
verir." Ama devlet Iaik! Eğer
devlet şu anda bazılarının yo-
rumladığı gibi, laikliği dinsizlik
anlamında aiırsa namazı öğret-
mek laikliğe aykındır. Tüm
bunlar tatbikatla olur. Uygula-
mazsan öğrenemez. Nasıl yüz-
me kumda öğrenilemezse din
de uygulamasız öğrenilemez.
Devlet diyor ki: Dini önce ben
öğreteceğim, sonra da kitaptan
okuyun, öğrenin diyerek tatbi-
kat yaptırmıyor.
— Okullarda mescit açüma-
sını onaylıyor musunuz?
ÖZAL — Nonnal okullara
demiyomm. Ama imam hatip
gibi meslek öğreten okullarda
şarttır. Bir konservatuvar düşü-
nün ki keman çalmak yasak-
lanmış. Olacak iş mi? Eğer bu
tür uygulamalar olmazsa din-
sizlik yayıhr, dini kimse öğrene-
mez. Bugün mekteplerde din
öğrenilmiyor. öğrencilerin özel
gayretleri ve ailelerin gayretle-
ri olmazsa dinlerini öğrenemi-
yorlar. Bu bir zulümdür. Öğ-
rensin, ama uygulamazsa onun
sorunudur. Ülkemizde Müslü-
manlıktan korkuluyor ve öğre-
tilmesine karşı cıkılıyor. Ibade-
~duruma gelmemelidir. örtün- tini yapmak isteyenlere kapıyı
•menin ölçüsü de budur. Aksi kapatma hakkımız yok.
bileJhalde sosyal ilişkilerde şeytani
«düsünceler başlıyor ve müesse-
*seler yıkılıyor.
• — Tahriğin ölçüsü nedir?
• ÖZAL — O herkese göre de-
Jğişiyor.
• — Bazı kadınlar erkeklerin
'ellerini sıkmıyoriar.
. ÖZAL — Kadının, erkeğin
Jtlini sıkıp sıkmama meselesi yi-
«ne kendine kalmış bir şey. Be-
•nim bildiğim, aptesi olan bir er-
ıkek, annesi ve kızı bariç birinin
•elini sıktığı zaman aptesi bozu-
Juyor. Bu kesin. Eğer aptesini
«bozmak istemiyorsa karşısında-
Jkinin elini sıkmayabilir.
• — Kadın-erkek ilişkUerinde
%ıonnal olan nedir? Flörtü na-
«sıl jörüyorsunuz?
- ÖZAL — Kadınlar ve erkek-
ler arasmdaki münasebetlerin
bir tek amacı olabilir: Aiie mü-
essesesüıin kurulması. Münase-
betler eğer buna yönelik değil-
se iyi bir münasebet değildir. Ya
|kadmı ya erkeği perişan eder.
Evlenecek insanlariH sadece
| birbirlerini tanıması yetmez.
! Buna flört demiyorum. Çünkü
flört bir nevi gönül eğlendirme-
|dir. Flört bizde kız ve erkeğin
' birbirleriniftmimasıolarak kul-
lamlmıvor. Erkek-kadın ilişki-
TBMM'de bile camimiz var.
Bu, medeniyetin geldiğinin gös-
tergesidir. Namaz kılmak iste-
yen öğrencüer teneffüslerde gi-
dip namazını kılabilmelidir.
Devletin 'Dini ben öğretece-
ğim' demesi yanhştır. Din öğ-
reten kurumlan denetlemesi ve
kontrol altında tutması da an-
lamsızdır.
— Ülkemizdeld terör grupia-
n arasında tslami teröriin de
bulunduğu öne surülüyor. Bir
Çetin Emeç'in, bir Bahriye
Uçok'un öldiıriilmesi gösteriİi-
yor.
ÖZAL — Islami terör nedir?
Böyle bir şey yok. Olamaz da.
Bu tür cinayetler tslama aykı-
ndır. 'Katli vacipür' fetvasını
ancak yetkili ağızlar verebilir.
Bu yetkili ağızlar da, ilim ve ts-
lam kültürü iie büyümüş, yetiş-
miş âlimlerdir.
Ülkemizde basın, Müslü-
manJardan daha özgür. Ağabe-
yim iktidara çıktığından beri
hakkımda yayımlanan çoğu şey
yalan. Basın, özgürlüğünün
hakkım vermeli. Benim meslek
hayatım bu yuzden rizikolara
girdi. Gazeteleri dava ettim,
mahkemelik oldum, ama onla-
ra hiçbir şey olmuyor.
Sürpriz açıklama: Bush Esad'la buluşuyor
(Başiarafi 1. Sayfada)
rüşmenin gercekleşmesi gerekti-
ğini duşünüyorlar" dedi, ancak
aynntıh açıklama yapmadı.
Marlyn Fitzwater, iki liderin
Körfez'deki durumu görüşmek
amacıyla bir araya geleceğini be-
Iirtti.
tki ülke tarafından aynı anda
yayımlanan kısa bildiride de gö-
rüşmede uluslararası ve bölgesel
sorunlann ele alınacağı açıklan-
dı.
Şam'daki yetkililer, görüsme-
nin Bush'un isteği üzerine ger-
çekleşeceğini kaydettiler.
Bush'la Hafız Esad'ın Cenev-
re"de görüşmeleri ile iki ülkenin
liderleri arasmda 14 yıldan bu
yana ilk kez başkanlar düzeyin-
de buluşma gerçekleşmiş ola-
cak.
Hüseyin'e kızdı
Bu arada Başkan Bush'un Ür-
dün Krah Hüseyin'in Washirig-
ton'u Körfez'deki aşkeri yığına-
ğı desteklerken, Filistinlileri ye-
tersiz kaJmakla suçlaması üzeri-
ne, Hüseyin'le yapacağı görüş-
meyi ertelediği büdirildi.
Başkan Bush, Irak'a karşı
müttefikleri ile görüşmeler yap-
mak ve "Şükran Günü"nde
Amerikan askerlerini ziyaret et-
mek için dün akşam gittiği Cid-
de'de Suudi Arabistan Kralı
Fabd tarafından karşüandı. Cid-
de"de Kuveyt Emiri Şe>h Cabir
FJ Ahmet El Sabah ile görüşen
Bush, daha sonra Kral Fahd ile
bir araya geldi. Bush, bugün
Dahran'a geçerek ABD birlikle-
rini ziyaret edecek.
ABD Kongresi'nin önde gelen
liderleri de "Şükran Günn" ta-
tillerini ABD güçleri ile birlikte
geçirmek amacıyla önceki gün
Körfez bölgesine geldiler.
Temsilciler Meclisi Başkanı
Thomas Foley ile Kongre"deki
parti liderlerinden oluşan heyet
de burada Bush'a katılacak.
Başkan Bush, Paris'ten aynl-
madan önce düzenlediği basın
toplantısında, ABD ile Sovyet-
ler'in, Irak'ı Kuveyt'ten çıkar-
mak konusunda 'tam bir uyıım'
içinde olduğunu söyledi.
Bush, "Biz Sovyeüer Birligi
ile aynı cizgideyiz. Ben BM Gü-
venlik Konstyi'ndeo Irak'a kar-
şı askeri yaptınm uygulama yet-
kisini alacağımız konusunda
iyimserim. Biraz sabırlı olan;
biz hâlâ biriikteyiz" dedi. AA'-
ya göre Başkan Bush, Mihail
Gorbaçov ile yaptığı görüşme-
nin soğuk geçtiği ve güç kulla-
nımı konusunda Sovyet h'derin-
den destek alamadığı yolunda
çıkan gazete haberlerini de eleş-
tirdi.
Bush, "Sovyet Hderiyle ara-
mızda göriiş aynltgı yok. Gö-
riişmemiz soğuk defildi, hatta
Gorbaçov ile yapbgun en olum-
lu görüşmelerden biriydi" dedi.
George Bush, aynca kasım
ayının sonuna kadar BM'de ka-
rar alınma şansınm bulunduğu-
nu söyledi.
Gorbi: Güvenlik
Konseyi toplansın
Sovyetler Birliği Başkanı Mi-
hail Gorbaçov, "Güvenlik Kon-
seyi'nio zaman yitinnedefl top-
lanarak Körfez'deki çok tehli-
keli durumu görüsmesini" iste-
di. Gorbaçov, Paris'te Kanada
Basbakanı Brian Mulroney'le
görüştükten sonra gazetecilere
verdiği demeçte, "Karartı ve
sağlam darmalıyız. Güvenlik
Konseyi, bir an öoce toplanıp
durumu gönişmeüdir" şeklinde
konuştu.
Sovyetler Birliği Dışişleri Ba-
kanı Ednard Şevardnadze de
BM Güvenlik Konseyi'nin
Irak'a karşı alacağı yeni karar-
ları destekleyeceğini söyledi.
Ancak Reuter ajansı, Şevard-
nadze'nin sadece 'karar' sözcü-
ğünü kullandığına, 'askeri
yapürundan' söz etmediğine
dikkati çekiyor. Sovyet liderle-
ri, sık sık Irak'a karşı askeri
yaptınmı en son çare olarak
gördüklerini ve bu konuda is-
teksiz olduklanm belirtmislerdi.
Fransa'dan savaş
uyansı
Fransa Savunma Bakanı Je-
an Pierre Cbevennement, Bas-
ra Körfezi'nde bir savasın eşigi-
ne gelindiğini bildirdi.
AA'nın Kahire kaynaklı ha-
berine göre Chevennement, El
Hayat gazetesine verdigi demeç-
te, krizin çözümü için kuvvet
kullanılmasının nihai bir çıkış
yolu olabileceğini, ancak Fran-
sa'nın, BM tarafından ahnacak
kararlar dışında böyle bir çatış-
maya ginneyeceğini beürtti.
PAKİS, AGtK ZtRVEStNDEN \OTLAR
Yabancı gazeteci geldi mi?
PARtS (Cnmfcuriyel) — Sonuç büdir-
gesinin imza töreni AKKA'ya oranla da-
ha sade geçti denebilir. AKKA'nın ant-
laşma niteliğinde olusu, son belgerün
sözleşme yz da bir tür "anayasa" yani
"karta" oluşu bunda etkili oldu. Nite-
kim antlaşmaya iki liderin imzasını ko-
yan Fransa, Turkiye, Buigaristan ve Çe-
koslovakya gibi ülkeler bu kez tek im-
zayla yetindi.
Gözler ister istemez bir gün önce mu-
hafazakâr parti grup toplantısında iider-
lik için yapılan ilk tur oylamada seçile-
meyen Tbalcker'daydı. Ingiîtere Başba-
kanı imza atarken tebessüm etmeye ça-
îıştı.
Cumhurbaskanı Mitterraııd, kapa-
nış konuşmasından sonra çekici masa-
ya vurdu ve konuklann tek tek ellerini
sıktı. Mitterrand'ın Margaret Thatcher
iie kısaca söyleştiği dikkat çekti. Heimut
Kobl, Gorbaçov ve George Bush zirve
sonuçlanndan duydukları sevinci özel-
likie göstermek istediler ve bunu miınik-
leriyle jestleriyle yaptılar.
Mitterrand'ın, kendi kamuoyu uzman-
larınca beiki de "Annem Beni Geneiev-
de Piyanist Saaıyor" kitabının yazan,
reklamcı Jacqoes Seguela tarafından ha-
zırlanan "kapaaı$ espria" gene tdm li-
derleri güldürdü. Mitterrand, törenden
sonra Kleber Konferans Salonu'nun
"kırmızı'' salonuna geçileceğini ve bu-
rada meşrubat içilebileceğini açıkladı.
Kırmızı salon lafını beiki anlaşılmaz di-
ye iki üç kez yineleyen Mitterrand, "Şim-
di bulundnğaiBUZ salon mavi salon, bir
de beyaz salon oba ülkemin Bayragınıo
renkkri Umam otaadc" diye ekledi.
Cumhurbaskanı Turgnt öxal, önceki
akşam düzenlediği basın toplantısı bas-
lamadan yabancı gazeteci gelip gelmedi-
ğini sordu. Olumiu yanıt verildi. Ancak
toplantı salonunda bir Bulgar gazeteci
dışında yabana olmadığı görüldü. özal
içeri gırince bir daha aynı soruyu yöneft-
ti.
Bir kez daha "Evetefendto,çefHHai.
krierdea gazeteciter var" yanıtı verildi.
Bunun üzerine Cumhurbaskanı, Türk
gazetecilerle ve bir Bulgar meslektaşlâ
Fngilizce basm toplantısı yaptı.
Özal'dan seçim için istifaya
6
hayır'
(Baftarafı t. Sayfada)
Keyfi yerinde olunca, Cum-
hurbaşkanı üe "dikenli" bile ko-
nuşuluyordu:
"— Efendim, bu 175 metrelik
yemek masası, başkanlık siste-
mi için gerekli bir unsur gaüba.
Acaba bizde de..."
Sözü, "Hiç aklımdan çıkmı-
yor ki.." fıkrasındaki gibi
"maluın" konuya getirmek,
özal'ın neşesini daha da arttır-
dı, "Şimdi bakın" dedi, "Yine
o konu". Devam etti:
"Sorumsuzlnk, yetkisizlik de-
mektir deniyor. Degil. Alın es-
ki ve yeni anayasalan, karsılaş-
tınn. Cumhurbaşkanı'niD yetki-
lerinin ne oldufunu görürsünüz.
Fransız sistemindeki bazı yetki-
ler bizde de var."
"HatU daha fazlası" diyerek
sözüne ekleme yapıyorum:
"Efendim, siz beiki Mitter-
rand'dan daha avantajlı ve yet-
kilisiniz. Çünkü, Fransız Anaya-
sası'na göre Cumburbaşkanı'nın
partamentoda degil konnşma
yapması, adım atması bile ya-
sak. Bu yuzden sizin yetkileriniz
daha çok."
"Ama Mitterrand'ın parla-
mentoyu fesih yetkisi var" diye-
cek oluyoruz. özal, "Hayır" di-
yor, "O yetkisinin de sınırlan
var. Mesela yeni secilmiş bir
Meclisi feshedemiyor."
Belli ki özal, Fransız Anaya-
sası'nı sular seller gibi ezberle-
miş. Lafı değiştiriyoruz.
Buigaristan Cumhurbaşkam'-
nın Cumhuriyet'e verdiği deme-
ce, Türlriye'den Bulgaristan'a yö-
nelik "teorik de olsa bir tehdit
olduğu" sözüne getiriyoruz.
Özal, başının sol arkasını, sağ
elinin başparmağı ile kaşıyor.
"Şimdi" diyor, "Bir nevi, on-
lara da hak vennek gerekir. Var-
şova Paktrnıa koraması altın-
dan çıktıktan sonra psikolojik
olarak böyle bissediyorlar. Baş-
bakanlan da buau bana söyle-
di. Bu yuzden, beiki, Bulgaris-
tanla bir saldırmazhk paktı im-
zalanabilir."
özal bazen böyle çok önemli
şeyleri, bir otobüste giderken,
bir otelin lobisinde, vakit gece-
yansını geçmişken, karşısındaki-
ler yan uykulu iken söyleyiverir.
Özal'ın keyfi Demirel'den söz
etmekle de kaçmıyor. Demirel-
in yaptığı, halkın oy kullanaca-
ğı cumhurbaşkanhğı seçimine
istifa ederek katılması yolundaki
çağnsına da, "Hadi canım sen
de" der gibi "Hayır" diyor.
Bush la 67 dakika
Gazetecinin amacı, Versailles
Sarayı'ndaki yemeğin ve Akbu-
lut'larla birükte izlenen Kuğu
Gölü Balesi'nin zevkini özal'ın
burnundan getirmek değil.
Ama gazeteciye de "lıaber"
gerek.
"Haber" ise Cumhurbaşka-
Özal'dan öneri Güvence dönemi
Sof ya ile
saldırmazbk
paktı
PARtS/ANKARA (Cumhuri-
yet) — Cumhurbaskanı Turgut
Özal ve Basbakan Yıldınm Ak-
bulut, AGİK zirvesine katüdık-
ları Paris'ten dün akşam Anka-
ra'ya döndüler. Özal, Paris'te
yaptığı açıklamada, BuJgaristan
ile bir saldırmazhk paktı imza-
lanmasının düşünülebileceğini
söyledi.
Cumhurbaşkanı özal, Paris-
te bazı gazetelerin yazarlanyla
otelinde yapüğı söyleşide iç po-
litikanm yanı sıra dış poü'tika so-
rulannı da yanıtladı. özal bir
soru üzerine, Bulgaristan'ın
"Sovyet konıma şemsiyesinden"
uzaklaşması sonucu bazı güven-
lik tereddütleri olabileceğini be-
UrttL Bu konuda Bulgar Başba-
kan'ı Lukanov'dan izlenim aldı-
ğmı kaydeden özal, Buigaristan
ile bir saldırmazlık paktı imza-
lanmasının düşünülebiieceğini
ifade etti. özal şöyle devam et-
ti:
"Bulgarlann çekinmelerini
anlıyorum. Trakya'da konuşlan-
dırdıgımız askeri güç Varşova
Paktı ve bu arada Bulgaristan'a
yönelikti. Buigaristan yülarca
Varşova Pakü'nın kanatlan ve
güvencesi altında yasadı. Şimdi
bu güvence ortadan kalkınca
kendisini güvensiz bir ortamda
hissetmeye basladı. Aslında on-
lara bu konuda giiveu vermemiz
gerekir. Bu güvenceyi vermek
için de iki ülke arasında bir sal-
dırmazhk anlaşması imzalan-
ması düsanülebiür."
Bush'un özel
donanımh
uçağı Inciriik'te
UFUK TEKİN
ADANA — ABD Başkanı
George Bush'un dün akşam
başladığı Ortadoğu gezisini ya-
kından izlemekle görevli çok
özel donanımlı bir uçak dün ak-
şam saat 19.00'da Incirlik Üs-
sü'ne indi.
Boeing 747 tipi uçağın Incir-
lik'e gelmesinden birkaç saat
önce de dünyanın en gelişmiş C
5 tipi askeri nakliye uçağımn
alana iniş yapması dikkati çekti.
ABD Hava Kuvvetleri adına
açıklama yapan bir yetkili
"Başkan Bush'un acil ihtiyaç
duyabüecegi düşüncesiyle uçak
en yakın üste bekletiliyor" de-
di.
(Baştarafı I. Sayfada)
tulamaz.
Herkes, haklarım öğrenme,
kullanma, özgür ve adil secim-
lere katılma, adil ve açık olarak
yargılanma, ferdi ya da kolek-
tif maJ sahibi olma, ferdi olarak
işyeri yönetme, ekonomik sos-
yal ve kültürel haklanm kullan-
ma hakkına sahiptir.
Ulusal azınlıklann etnik, kül-
türel, dil ve din kimlikleri koru-
nacaktır ve bu azınhklara men-
sup kişiler hiçbir aynma uğra-
maksızın ve yasa önünde tam
bir eşitliğe sahip olarak bu kim-
liklerini ifade etme, konıma ve
genişletme hakkına sahiptirler.
— Ekonomik özgürlükler ve
sornmlnlnklar: Ortak amacı-
mız, sürekli bir ekonomik geliş-
menin, refahın, sosyal adaletin,
iş sahalannın artması ve ekono-
mik kaynaklann rasyonel bir şe-
kilde kullanılması amacıyla pa-
zar ekonomilerini geliştirmektir.
— Üye devletler arasında
dostça inşkiler: Tüm devletlerin
toprak bütünlüğüne ya da siya-
si bağırnsızüğına karşı her tur-
lü tehditten ya da güç kullan-
maktan kaçmılacağı konusun-
daki kararlılığırmzı yineleriz.
İnanıyoruz ki demokrasi yo-
lunda ilerleme ve insan haklan-
na saygı ve etkili bir şekilde bu
haklann kullanılması, devletleri-
miz arasmda banş ve güvenliğin
güçlendirümesi için şarttır. BM
yasalan Ue bu alandaki ulusla-
rarası normlar ve devletlerin
toprak bütünlüğü ilkeleri çerçe-
vesinde halklann kendi kaderi-
ni beiirleme hakkına eşit bir şe-
kilde sahip olduklanm yeniden
belirtiriz.
— Güvenlik: Devletlerin gü-
venlik alanında kendi düzenle-
melerini seçme özgürlüğüne sa-
hip olduklanm kesinlikle kabul
ederiz.
— Birlik: Almanya konusun-
da kesin çözüm getiren antlaş-
mayı büyük bir memnuniyetle
not ederiz. Almanya'nın ulusal
birliğinin gercekleşmesi, istik-
rar, banş ve işbirliği konusun-
daki sorumluluklanmn biüncin-
de olan birleşik ve istikrar için-
deki bir Avrupa'da adil ve ka-
hcı bir banş kunümasma önem-
li katkı sağlayacaktır.
2. Geleceğe Yönelik
Tasanlar
— tnsanı boyut: Her türlü
ırksal, etnik kinle, Yahudi düş-
manlığıyla, yabana düşmanlı-
ğıyla, fertlere yönelik aynmla,
dini ya da ideolojik amaçlı zu-
lümle mücadelede kararlı oldu-
ğumuzu ifade ederiz.
Vatandaşlanmızm seyahat ve
birbirleriyle temas özgürlüğü ve
haberlerin, fıkirlerin serbestçe
yayılması, özgür toplumlarda
kültürlerinin sürekli olarak ge-
lişmesi için esastır.
İnsan haklanyla ilgili olarak
doğabilecek sorunlann ele aün-
ması için bu alanda uzman olan
kişilerden olusacak bir kurul gi-
bi yeni prosedürler kurmak
amacıyla, 'insani boyut
mekanizmasını' geliştirmeye ka-
rarlıyız.
— Güvenlik: Güvenlik ve gü-
venlik arttıncı önlemlerle ilgili
görüşmeleri sürdürmeyi ve
AGÎK'in 1992 yılında Helsinki'-
de yapılacak izleme toplantısı-
na kadar bu gürüşmeleri sonuç-
landırmayı taahhiit ederiz.
Güvenük sonmlan konusun-
da, AGlK'e katılan devletler
arasında daha örgütlü bir işbir-
liği kumlmasını ve silahsızlan-
ma ile güven arttıncı önlemler
konulannda tüm devletlere açık
olacak yeni görüşmeler başlatıl-
masını umuyoruz.
Kimyasal silahlann tüm dün-
yada toptan yasaklanması ve bu
kararın etkili bir şekilde denet-
lenmesi için hazırlanan sözleş-
menin en kısa zamanda tamam-
lanmasuıı istiyonız ve tamamla-
nır tamamlanmaz ilk imza ko-
yanlar arasında bulunmaya ni-
yetli olduğumuzu beyan ediyo-
ruz.
Terorizmin, hem ikili düzen-
lemelerle hem de çok taraflı iş-
birliği ile ortadan kaldınlması
için çaba harcamaya kararlı ol-
duğumuzu ifade ederiz.
Ortaya çıkabilecek her türlü
anlaşmazhğın banşçı bir şekil-
de çözümlenmesi amacıyla uius-
lararası hukuka uygun olarak il-
gili mekanizmalann oluşmasını
sağlayacağız.
— Ekonomik işbirliği: Genel
ekonomik işbirliğîmizin geUşti-
rümesi, serbest teşebbüsün teş-
vik edilmesi ve GATT kuralla-
nna uygun olarak temaslann çe-
şitlendirilip arttınhriası gerekti-
ğine inamyoruz. İşsizlik sorunu-
nun çözümü için etkili politika-
lar gelistirümesinin önemini ka-
bul ediyoruz.
Demokratik ülkelerin pazar
ekonomisine geçişinin destek-
lenmeye devam edihnesi gerek-
tiğini ve bu ülkelerin uluslara-
rası ekonomik ve mali sistemle
daha iyi bütünleşmesinin gerekh'
olduğunu kabul ediyoruz.
— Akdeniz: Bölgede gergin-
liklerin sürmesinden endişe du-
yuyor ve çözüm bekleyen stırun-
lara adil, uygulanabilir ve kalı-
cı çözümlerin banşçı yollarla
bulunması için çabalanmızı yo-
ğunlaştırmaya karariı olduğu-
muzu yineliyoruz.
Avrupa ile Akdeniz'deki
komşulan arasındaki refah far-
kının büyük oranda azaltıknası
için çaba harcayacağız."
nı'nm ağzmda. Bu nedenle sö-
zü yine Bush'a, Saddam'a geti-
riyoruz..
"Efendim, Bushia göraşme-
niz tam 1 saat 7 dakika sürdü.
Çeviri için vakit barcanmadıgı-
na göre, bu kadar süre biraz
uzun degil mi? Demek ki, savaş-
la ilgili çok küçük aynntılart fa-
lan indiniz."
Özal, yine aym usul ile kafa-
sını kaşıyarak, "Yok canım" di-
yor, "Genel şeyler konuştuk.
Aynca iki kere de Busfa'a teiefon
edildi. Uzaması ondan.."
Başkan Bush'u şehir içinden
jetonla falan arayanlar, rakipler
mi var?
özal, tebessümünü hiç bırak-
mıyor. O bırakmadıkça sorular
da sürüyor:
'— 'Savaş ocakta olabilir' di-
yorsunuz. Bush'la da o kadar
konuşuyorsunuz. Acaba bizden
bir şey istemeyecekler mi, bize
bir görev düşmeyecek mi?"
Cumhurbaskanı, dudaklannı
büzüyor, çenesini kaşıyor, başı-
nı iki yana 'yok canım' anlamı-
na salhyor ve ekliyor:
"Bize bir ihtiyaç ihtimaii ol-
maz. Dünya kadar asker yıfdı-
lar.. Bagdat'tan (Türkiye Büyn-
kelcfligi) bizim askerlenlen krip-
to geldi. Onlann da böyle bir
tahmini yok."
"Pat" diye bir soru:
"Bush sahiden sizi dinUyor
mu?"
Ne şaşınyor ne keyfi kaçıyor:
"Bazı tahminlerimin tnttuğu-
nu gördüğü için anlattıklanmı-
za önem vennektedir. Aynca
çok eskiden beri gelişen bir hu-
kukumuz var. Görüşerek, danı-
sarak karar veren bir adam. An-
latılanlara önem veriyor."
Saddam'ı nasıl
bilirsiniz?
"Bush"lu soruyu dengelemek
gerek.
"Saddam nasıl adam?"
özal'ın cömerth'ği üzerinde,
ne sorulsa yanıthyor. Aynca se-
vecenük yüklü bakışlan ile ses
tonu da cabası.. "Saddamia"
diyor, "Dört defa karşılastını.
Bendeki iztenimi, çok zeki bir
adam. Bir kere de tecrübe ettim.
tkinci boru haıtının yapuması
teklifini Ramazan'a anlatmış-
tun. Sonra O'na açüm. Tereddüt
geçirmedi, hemen 'Evet' dedi.
Saddam'm zaafı şu. Etrafında-
ki adamlar kendisine gerçegi
söylemeye çeldniyoriar. Bu yüz-
den hatalar yapıyor.."
175 metrelik masadaki ziyafe-
tin lezzetini, Kuğu Gölü'nun ta-
dını kaçırmak kimse istemiyor.
Ama top da gazetecinin ayağı-
na gehniş bir kere:
"Efendim, sizin etrafuuzdaki-
ler de sizi yanıltmasınlar. Onlar
size gerçegi söylüyorlar mı?"
özal'ın keyfi kaçmıyor. Ama
tebessüm çizgilerinde belü belir-
siz bir kıpırdanma oluyor.
Omuzlannı hafifçe kaldırarak,
"Benim öyle bir dunımum
yok" diyor, "Ben bilgileri, ha-
berleri kendim alıyorum. Ayn-
ca benim kararianm, dunımum,
onunki kadar bayati degil."
Saat ikiye geliyor. Otelde kah-
valtı hazırlıklan başlamak üze-
re. Konıma Müdürü Musa Öz-
türk hafifçe gazetecilere kaş göz
ediyor. Polis sözünü gazeteci
dinlemeyip de kim dinleyecek?
Toparlamyoruz. Özal da to-
parlanıyor.
Hepimiz memnunuz. özal'ın
çevresinde üzülecek kimse yok
zaten. Doktonı Cengiz Aslan da
yok, sözcü Kaya Toperi de...
Yaşasın Paris.. Yaşasın
AGlK.. Yaşasın durumlan, ka-
rarları, Saddam kadar hayati ol-
mayan tüm cumhurbaşkanlan...
Ifeni Avrupa
(Baftarafı 1. Sayfada)
edildi. AGİK zirvesine katılan
34 ülke liderleri 1992 yıhnın ilk-
bahannda Helsinki'de buluş-
mak üzere Paris'ten aynldılar.
Bu yılın ilk aylarında Gorba-
çov tarafından önerilen zirve 2
ağustosta Irak'ın Kuveyt'i işga-
lıyle birükte başlayan bunahmın
etkisi altında, başlangıçtaki aşın
iyimserliğinden bir miktar kay-
betti. Buna rağmen konvansiyo-
nel silahlar alanında imzalanan
AKKA ve dün imzalanan 'Paris
Belgesi' zirvenin tarihi bir top-
lantı özelliğini korumasında
başlıca rolü oynadılar.
Avrupa Güvenliği ve Işbırıı-
ği Konferansı'nın kurumlaşma-
sı, mevcut diğer Avrupa kurum-
larının önemini ikinci plana at-
aıayı öngörmüyor. Bu nedenle
özellikle Avrupa Konseyi ve Av-
rupa Topluluğu gibi iki Batı Av-
rupa kurumunun güncelliğini
koruyacağına kesin gözüyle ba-
kılıyor. Buna karşıiık NATO ve
Varşova Paktı gibi iki askeri ör-
gutün gelecekleri tartışmalı. Ni-
tekim Varşova Paktı'na üye ül-
kelerin büyük coğunluğunun en
kısa zamanda bu örgütü terk et-
mesi sürpriz teşkil etmeyecek.
NATO'ya gelince, Kuzey Atlan-
tik lttifakı'nın da nasıl bir gö-
rünüm kazanacağı konusunda
üye ülkeler arasında görüş bir-
liği henüz sağlanamadı.
Eyren
için suç
duyurusu
ANKARA (Camburiyet
Bürosu) — tzmir bağımsız
MUletvekili Kemal Anadol, es-
ki Cumhurbaskanı Kenan Ev-
ren'in "TBMM'yi ortadan
kaldınnak amacıyla gizU örgüt
knrdugunu" Milliyet gazete-
sinde yayımlanan anılar'ında
"ikrar" ettiğini belirterek
idam istemiyle yargılanmasını
istedi. Anadol, Evren'in bu
anılar için 2 miryar lira aldığı
iddialan bulunduğunu da di-
le getirdi.
Kemal Anadol dün TBMM
Genel Kurulu'nda yaptığı gün-
dem dışı konuşmada, Kenan
Evren'in Milliyet gazetesinde
yayımlanan anüannın siyasi
bir tartışma başlattığını söyle-
di.
Anadol, DYP Genel Baş-
kanı Süleyman Demirel'in Ev-
ren'e verdiği yanıtlann da bir
"ibret vesikası" olduğunu
kaydetti. Konunun siyasi ya-
nı yerine hukuki yanını tartış-
mak istediğini vurgulayan
Anadol, anayasamn geçici 15.
maddesi uyannca Evren'in 12
Eylül 1980 sonrasındaki tutum
ve sözleri hakkında dava açı-
lamayacağını ammsattı. Ana-
dol, "Ama bu tarihten önce-
ki söz ve eylemleri nedeniyle
yargılanamayacagı beUrtilmi-
>or. Anılannda anlattıklan da
12 Eylül öncesi hakkında ol-
duğu için Türk Ceza Yasası
kapsamına giriyor" dedi.
Anadol sözlerini özetle şöyle
sürdürdü:
"Türk Ceza YasasTnın 146.
maddesi tüm unsurlarıyla
mevcuttur. Bu maddedeki un-
suriar, Evren'in anılannda öz- .
gür iradeyle ikrar edilmiş du-
nımdadır. Bu anılar bir suç
delffi niteugiııdedir. Ülkede sı-
kıyönetim Uan edildiği balde
gizli örgüt kurarak herkesin
bilgisi dışında Haydar Salük'a
darbe hazıriığı yapması için
emir vermiştir. Olaylara engel
olamayarak halka 'bir darbe
olsa da şu durum düzelse' de-
dirtıniş, görevini savsaklamış-
tır. Bu da 146. maddenin esas
unsurndor.
•de sflah olduguna göre ce-
bir unsuru da mevcuttur. Di-
yor ki 'Darbeye karar verdik,
Meclis'i feshetmeyi kararlaş-
brdık'. Bunlar iddialar değil,
ikrarlardır. Aynca bu anılar
için iki milyar lira telif ucreti
aldığı söyleniyor. Bu da açık-
lanmalıdır. "
Anadol, "Askeri darbeler
olmamasmı isteyen bir parla-
mentonun üyesi olarak suç dn-
yunısunda bulunduğunu" bil-
direrek savaşa hayır dediği için
N.A. hakkında, nedeni ne
olursa olsun mevlit okutanlar
hakkında dava açan savcılara
da "yüce parlamento kürsü-
sünden suç duyurusunda
bulunduğunu" söyledi.
Bankalar ne faiz veriyor? (%)
Adı
2raat Bantasj
İş Bankası
Akbank
Yapı Kredı
ErtkB
VAribrBankaa
Sûmerbank
Halkbank
esaıtfBMosı
Tûrkbank
Demırbank
TEB
Egebank
TCıtünbank
Imar Bankası
Iktisat Ssnkası
Eöbank
Şekerbank
Töbank
1*»
37
35
37
37
37
. 37
41
37
4»
36
40 5
44
40
41
42
43
40
39
38
41
3 A,
49
46
48
48
47
49
52
4S
51
47
51 5
53
56
51
51
51
52
50
49
49
51
• «r
52
49
51
51
47.5
52
56
51
55
51
545
55
54
54
54
55
53
52
52
55
1 T*
58
56
58
58
58
59
61
58
60
58
60 5
51
»
n62
62
81
80
59
585
84
Faizin yıldızı parlıyor
(Baftarafı 1. Sayfada)
aynı dönem artışı olan yüzde
34.1'in epey altına indi. 26 Ekim
1990'da ise 34 trilyon 210 milyar
liraya ulaşan vadeli tasarruf
mevduatı yılbaşına oranla yüz-
de 35.8'lik bir artışı işaretliyor,
ama geçen yılın aynı dönem ar-
tışı olan yüzde 64.9'un hemen
hemen yansı düzeyinde kahyor.
Vadeli tasarruf mevduatlannda-
ki artış 10 aylık toptan eşya fı-
yat artışı olan yüzde 40.1 oranı-
mn da altında kahyor.
• Piyasalann paraya ihtiyaa
arttı: Mevduatın reel olarak ge-
rilemesine karşıhk banka kredi
kullanımının gerçek aniamda
arttığı görülüyor. Haziran so-
nunda 40 trilyon 749 milyar li-
raya varan mevduat bankaları
kredileri yılbaşma göre yüzde 34
artış kaydetti ve geçen yılın ay-
m dönemindeki artış oranı olan
yüzde 19.8'in üzerinde gerçekleş-
ti. 26 ekimde 46 trilyon 355 mil-
yar liraya yukselen bu krediler-
deki artış yılbaşma göre yüzde
52.5 oldu ve enflasyonun önün-
de gerçekleşti. Mevduat banka-
lannın kredi artış oranı geçen yı-
lın aynı döneminde yüzde 41.9
idi. Merkez Bankası kredilerini
de kapsayan tüm banka kredi-
lerindeki gelişmeler de benzer
oranlan gösteriyor.
• Enflasyon yükseliyor Mev-
duatlardaki reel azalmaya kar-
şıhk kredi kullanımının artma-
sı karşısmda para ihtiyacı artan
bankaları, faizleri arttırma yö-
nünde enflasyonun yükselmesi
de zorladı. DtE rakamlanna gö-
re tüketici fiyatlan yılhk olarak
temmuzda 56.3, ağustosta 54.8,
eylülde 59.3, ekimde 60.3 olarak
gerçekleşti. Bu oranlar faizlerin
yeniden ytlkselmeye başladığı
temmuz ayından ekim ayına
yaklaşık 4 puanhk artışı behrli-
yor. Faiz oranlannda da aynı
dönemde yaklaşık 4-5 puanhk
artışlar meydana geldi.
Bu tablo karşısında bankalar,
özellikle 3 ve 6 ayhk vadelerde
mevduat faizlerini arttırmayı
tercih ettiler. Bu faiz arttınmı-
na kamu bankalan Ue orta öl-
çekh' ve küçük özel sektör ban-
kalan öncülük ettiler. 6 ay va-
deli mevduata en yüksek faizi
yüzde 56 ile Sûmerbank ve yüz-
de 55 Ue Pamukbank, Demir-
bank, Iktisat Bankası ve Net-
bank veriyorlar.
(Baftarafı 1. Sayfada)
vatandaşlar taş ve so-
palarla yıkıma engel olmaya ça-
lıştılar. Göğsüne dayadığı bıçak-
la kendini öldüreceği tehdidin-
de bulunan 40 yaşlanndaki Pe-
rihan Yalçın adlı kadına karşı
polis spreyli^az kullandı. Peri-
han Yalçın bayıldıktan sonra
evinden çıkarılabildi. Ekipler,
olayh geçen yıkımı saat 16.30'da
tamamladılar.