Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/6 DİZİ-RÖPORTAJ 31 EKtM 1990
1935-36yıllanndaFehmiEge'nin ilk tangosu "MehtaplıBir Gecede"çok meşhurdur. BirgeceAtatürkonu PeraPalas'a 'aldırtır'
Fehmi Ege çalar, Atatürk söylerPera Palas'ın balo
salonunda orkestra
"Mehtaph Bir Gecede"
tangosunu çalmaktadır.
Atatürk, o sırada salona
getirilen Fehmi Ege'ye
sorar: "Bu tangoyu sen
mi besteledin?'
r
"Evet
efendim", "Haydi öyleyse
şimdi kemanınla çal, hep
beraber söyleyelim". O
keman çalarken Atatürk
bir elini Fehmi Ege'nin
omzıma koyar ve tangoyu
t söylemeye başlar.
—4—
NEDİM ERAĞAN
1949 yılında tstanbul Radyosu deneme
yaymlarına başlamış, bir süre sonra da dü-
zenli yayına geçmişti. Cumartesi akş§m saat
18.00'de hiç İcaçırmadan dinlediğim bir
program vardı: "Necdet Koyutiirk Tango
Orkestrası. SoUst: Şecaattin Tanyerii."
O güne kadar 78 devirli taş plaklardan
dinlediğimiz Seyyan Hanım, Birsen Hamm,
Seyyide Poro>. tbrahim Özgiir gibi zama-
nın tanınmış solistlerinden sonra bu düzenli
tango emisyonlan bizleri pek sevindirmiş-
ti.
1942-43 yıllannda tstanbul'dan parazit-
le dinleyebildiğimiz uzun dalga Ankara
Radyosu'ndan Fehmi Ege Orkestrası ve so-
listi Celal Ince'nin sesinden dinlediğimiz
tangolar ise o güne dek kulaklanmızdan si-
linmemişti.
; Bazı meslekler vardır, kişiyi şanslı kılar;
! kişi, çevresinde tanıdığı insanlarla da mut-
•' lu olur ve görevini büyük bir zevk ve sevgi
t
Ue yapar. Radyoculuk, yayınahk, hele spi-
; kcrlik böyle mesleklerden biridir. 1960 yı-
hnda tstanbul Radyosu'na spiker olduğum
zaman, ismen uzaktan tanıdığım iki ünlü
Uimle yakından tanışüm. Fehmi Ege ve
'.Necdet Koyutiirk.
Fehmi Ege de 1950 yılırun başlannda An-
kara Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestra-
sı'ndaki görevinden ayrılarak tstanbul'a
gelmiş ve Ankara Radyosu'nda olduğu gi-
bi, tstanbul Radyosu'nda da tango orkest-
rasını kurmuştu. Bir cumartesi Fehmi Ege
Orkestrası, bir cumartesi de Necdet Koyu-
türk Orkestrası olmak uzere yayınlarına de-
vam ediyorlardı.
Ben spikerliğe başlayınca, daha sonra
banda alınan bu programlara girer, anons-
lannı yapar, büyük bir ze\kle stüdyonun
içinde tangolan dinlerdim. Fehmi Ege, hem
solo kemanı çalar hem de orkestrayı yöne-
•tirdi. Son V!1larda yalnız yönetti, kemanı
fcatacak takati yoktu.
£ Uzaktan hayranlık duyduğunuz sanatçı-
•Bir vardır. Onlar sizin için ulaşılması güç
«bir büyük insan, bir mukemmel insan, bir
devdirler adeta. Tango dünyasından Feh-
mi Ege olsun, Necdet Koyutürk olsun ve
Orhan Avşar olsun beni duşünüşlerimde hiç
•ama hiç yanıltmamışlardır. Hâlâ iyilikleri,
efendilikleri ile yaşıyorlar.
Fehmi Ege'nin bugün bize bıraktığı 300'e
yakın tangosu var. Şu tangosu çok ünlü-
dür diyemiyorum, çünkü bu kadar çok tan-
gonun içinde çok tutmuş, popüler olmuş
tangolan da çok fazla. "Sana Nerden Gö-
Böl Verdirn, Aynlık. Gel Eski Günlerim,
"N< Kadar Çok Sevmişti Bu Göniil Seni, Bir
Melek Gibi Masum, Mehtaptı Bir Gecede,
'Emelim, Kirpiklerin, En Son Hatıran " ve
'dahaniceleri. Bunun dışında orkestra eser-
•leri de vardır: "Köy Dügünü, Esir Daosı,
Fehmi Ege piyanoda, Mefharet Atalav ona eşlik ediyor. "Sana Nerden Gonül Verdim. Emelim, Kirpiklerin" gibi ünlü tangolarda hep Febmi Ege'nin imzası vardır.
Perili Mağara, Çoban Kızı, Kâgııhane Rap-
sodisi, Sihirli Bilezik, Tanzara" gibi. Bun-
lar aynı zamanda plağa kaydedilmiştir.
Fehmi Ege, çok eser veren bir besteciy-
di. Tangolannın hemen hepsinin sözlerini
de kendisi yazmıştır. Kanto müziğini yasa-
tan, bu tipte yeni muzikler besteleyen Feh-
mi Ege, 12 yaşmda kemanı ile Direklera-
rası'nda sahne önüne otunnuş, o yaşta pro-
fesyonel olmuş. Şehzadebası, Direklerara-
sı tiyatro ve eğlence yerlerinde en iyi bir ki-
şiydi.
1902 doğumlu olan Fehmi Ege, ilk tan-
gosunu "Meçhul" isimli bir operet için yaz-
mış, bu operette başrolü oynayan Cemal
Sahir, Beyoğlu'nda Tarlabaşı'nda, bir be-
kâr odasında, son gunlerinde ziyaretine gi-
den Fehmi Ege'ye "Meçhul operetinde en
giizel okuduğum şe> tango..." diyecek ve
Ege'nin bestelediği ilk tangosunu o yaşlı ha-
Ii ile yarım yamalak söyleyecek ve bir bant
kaydında arşivde kalacaktı. Döneminde
çok ünlü operet sanatçısı olan Cemal Sa-
hir, Tarlabaşı'ndaki yalnız odasında bir
gün bir köşeye kıvrılıp kalacaktı.
Ata çağırınca
İlk Türkçe tango olan Necip Celal'in
"Mad"si 1932 yılında plağa kayıt edilmişti.
Fehmi Ege ise çalısıp didinmekten o sıra-
larda beste ve plak kaydı ile uğraşamaz.
Ancak 1935-36 yıUannda "Mehtaph Bir
Gecede" isimli tangosu plağa kayıt edilen
ilk tangosu olur. Tabii Seyyan Hanım'uı se-
sinden. Çok sükse yapar bu tango ve ar-
dından başka plak kayıtlan gelir. Artık
Fehmi Ege ismi plaklarla yayılmaktadır.
Bir gece tstanbul'da çalıştığı lokalde işi
bitmiş, evine dönmek üzeredir. Salona bir-
kaç polis girer, "Fehmi Ege kimdir?" der-
ler. Fehmi Bey sessizce ve korkarak "Be-
nim efendim" der. "Bizimle geleceksin"
dediklerinde büsbütün heyecanlanır. Mo-
tosiklete biner ve yola çıkarlar. Fehmi Ege
hâlâ nereye gittiğinden habersiz ve şaşkın-
dır. Tepebaşı'nda Pera Palas'a gelirler, içeri
girerler, "Fehmi Ege siz misiniz?" diye kar-
şılanır. "Buynın efendim, Gazi hazretleri
sizi emrettiler" derler.
Balo salonunda Büyük Ata ile karşı kar-
şıya gelir, orkestrada o anda "Mehtaph Bir
Gecede" tangosunu çalmaktadır. Atatürk
sorar, "Bu tangoyu sen mi besteledin?"
Çekinerek "Eret efendim" der. "Haydi
övleyse şimdi kemanınla çal, hep beraber
söyleyelim" dediğinde Büyük Ata, o anda
Fehmi Bey rahatlar, ama heyecanhdır ve
Ata ile ilk defa karşılaşmaktadır.
Atatürk, bir elini Fehmi Ege'nin omuzu-
na koyar "Mehtaph bir gecede görttp sev-
miştim onu" tangosunu onun kemanı eşli-
ğinde söyler ve butun salona söyletir. Rad-
yodaki bir söyleşimizde, bir ses bandına an-
latmıştı bu unutulmaz anıyı Fehmi Ege.
O günden sonra Atatürk Fehmi Ege'yi
Ankara'va o zamanki adı ile Riyaseti Cum-
hur Senfoni Orkestrası'na aldırır, sonra
ölümüne kadar Ata'nın huzurunda özel or-
kestrası ile O'nun sevdiği müzikleri ve tan-
golan seslendirir.
1950 yılı başına kadar Fehmi Ege Anka-
ra Radyosu'nda müzikseverlere unutulmâz
tangolarını Celal İnce, Mefharet Atalay,
Saime Kenlmen, Nezahat Onaner, Bedri-
ye Tüzun (Besteci, Ferit Tüzün'un ablası)
ve bugün anımsayamadığımız birçok guzel
sesten dinletmiş ve Türkçe tangolan bizle-
re sevdirmiştir. 194O'lı yıllarda bu program-
ların devamlı dinleyicilerinden biri de ilk-
okul çağlarında olan bendim.
Zeki Müren söyleyince
1950 yılı başında Fehmi Ege tstanbul'a
gelir. O sıralar Ankara Radyosu'nda Ce-
mal Başargan, Sabahattin Özbaş tango or-
kestrasını devam ettirirler.
1953-54 yıllannda Zeki Müren, Fehmi
Ege Tango Orkestrası ile tstanbul
Radyosu'nda düzenli olarak yayınlara ka-
tılır. Türk müziğinde gösterdiği başanyı
tangoda da sürdurür ve dinleyiciler tarafın-
dan çok beğenilir. Zeki Müren'in tango yo-
rumu için Fehmi Ege yıllar sonra bana şoyle
demisti: "Tangolanmı o kadar iyi yorum-
luyor ki benim bestelerken notaya >azma-
dıgım şeyleri yapıyor ve tangoya yeniden bir
renk katıyor". iyi bir yorumcu olmanın
müziğe kazandırdıklandır bunlar işte.
1960 ve 70 yıllan içinde tstanbul Radyo-
su'ndaki emisyonlara zaman zaman Türk
müziği sanatçılanndan Ayla Büyükataman
ve Tülin Yakarçelik de katıhrlar. Kendi tür-
lerindeki ustahklannı Türkçe tangolarda da
gösterirler. Yer yer iki sesli söyledikleri tan-
golar, Fehmi Ege Orkestrası'nm en güzel
kayıtlan arasında yer alır.
Tango söylemeyi küçümser gören bazı
sanatçılara rastlamışımdır. Tango söyleme-
nin ayrı bir yetenek, ayn bir yorumculuk
işi olduğunu vurgulamak isterim burada.
Her önüne gelen sanatçının "Ben tango
söylerim ne ki" gibi tavırla ise başladıkla-
nnda nasıl döküldüklerini görmüşüzdür.
Neyse bu ayn konu, onlara dünyaca ünlü
tango solisti Suzanna Rinaldi'yi dinleme-
lerini tavsiye ederim.
Şimdi, eski yıllarda yayımlanmış dergi-
lerden Fehmi Ege ile ilgili yazı ve söyleşi-
lerden birer ahntı yapahm:
"Radyo Haftası, sayı 47,14 Nisan 1951.
Fiyatı 30 kuruş. Zeki Tükd yazıyor: 'Çok
mütevazı bir adamdır. Hayatı daima objek-
tif görür. Kimseden akıl damşmtyı sevme-
diği gibi akıl da dinlemeyi istemez. Dogru
konuşur. Yalana hiç tahammülü yoktur. O,
saadeti kemamnda ve yuvasında bulmuş-
tur. Üçüncii bir saadeti daha vardır; boş za-
manlannda evinin bir köşesinde, çok da-
gınık masası başında, mercegini sag gözü-
ne takıp fenni tamirat işleri ile meşgul ol-
masıdır..."
"Radyonun Sesi dergisi, 12 EylHl 1953,
sayı 29. Yazan: Cavide Kasapoglu... Feh-
mi Ege'ye soruyor: 'Bestelerinizi yaparken
nelerden ilham alırsınız^'
Akhma gelen her şeyden. Zamanında
sümüklü böceğin gidişinden bile...'
'Aa... Sümüklü bocekten ilham alınır nu
hiç?'
'Kocaman kabugunu uzerine vükleyip ne'
mütevazı gidişi vardır onun, bizim gibi ha-
yat yükünden şikâyetçi degfl."
Sanatçı eşi
"Radyonun Sesi dergisi, 23 Ocak 1954,
sayı 48/15. Yazan: Gultekin Ovacık. Ya-
zar bu kez Fehmi Ege'nin kanana sonıyor
Size birisi telefon etse, 'Fehmi Ege sev-
giUsiyle beraber falanca yerde oturayor' de-
se kıskanır kızar mısınu?'
Gülerek Fehmi Ege'ye bakıyor ve: 'Ka- .
tiyen. Madem ki bir seveninin yanındadır
kendisine fenabk gelmeyecegi için müste
rihimdir.' "
Sanatçı ve hele bir besteci kansı olmak
hiç de kolay değildi herhalde, eşi rahmetli
Hafize Hanım için.
Bir gun stüdyoda, orkestrasının kaydı-
na girdim. Yanıma geldi "Geçen gün ha-
nım bana sitem etti. 'Fehmi, bunca yıldır
sevgililerine, başka kadınlara hep tango
besteleyip durursun. Benim için hicbir şey
yazmadın' dedi. Ben de ona bu besteyi yap-
tım. Bugun ilk defa seslendirecegiz. Parça-
nın adı: 'An Hafizem, Vah Hafizem'. Ba-
>on ritminde bir parça" dedi ve dinledik.
Yuzlerce tangodan sonra eşi Hafize Ha-
nım'ın o büyük vefakârhğı üzerine ona bu
parçayı adamıştı Fehmi Ege.
Orkestrasında solist olarak tango söyle-
memi çok istedi. Fakat o günlerdeki göre-
vim "hafif müzik bölüm müdüıiügü" idi.
Benim servisime bağlı olarak çalışmalannı
surdüren bir orkestrada söylemem bana bu-
lunduğum görevi kendi çıkarıma kullanı-
yormuşum gibi geldıği için bu isteğine
olumlu cevap veremedim.
1967 yılında, spikerlik servisindeydim.
Şecaattin Tanyerii, böbreğinden bir operas-
yon geçirmisti. Necdet Koyutürk Tango Or-
kestrası'nm solisti yoktu. Zorunlu olarak
3-4 emisyon bu orkestranın solisti oldum.
Sonra gene 1980 yıhnda -ki o zamanın
yayın yönetim müdurüydüm- gene Şecaat-
tin TanyerlTnin izinde olduğu bir dönem-
de solistsiz kalan Engin Ege yönetiminde-
ki Radyo Tango Orkestrası'nm birkaç
programına katılmak zorunda kaldım.
Bunlar benim için çok güzel anılar olarak
kaldı.
Ama daha fazlasını yapmak istemedim.
Tango orkestrasının programlan bana açık-
tı, devam edebilirdim. Fakat görev anlayı-
şım buna engeldi.
Yarın: Necdet Koyutürk
Arjantin topraklarında sosyal bir olgu haline gelen coşkuyu yansıtan müzik ve dansy
kıtaları atladı
Tango, Avrupa'da romantik havaya girdi
Avrupa'da tango müzikten çok dansı ile tanındı. Tango, başlıbaşına bir moda yarattı.
FEHMt AKGÜN
1950*11 yıllarda tango bir duraklama, hat-
ta gerilcme dönemine girer. Dünyada mo-
da olan harp sonrasının güncel müzikleri
Avnıpa'yı olduğu kadar Arjantin'i de etki-
lemiştir. Büyük, çokuluslu yayın şkketleri
beat, rock ve benzeri ritmlerle Arjantin pa-
zarmı ele geçirir ve tango, büyük ölçüde za-
rar görür bu akımlardan.
Bu karışık ortam içinde tangoyu yönlen-
direcek, en azından yaşatacak bir müzikçi,
Astor Piazzolla ön plana çıkmakta. Astor
Piazzolla'run tangoda yaptığı değişikliği an-
cak Stravinsky veya Bartok'un klasik mü-
zikteki yenileme çahşmalanyla kıyaslayabi-
liriz. Bazılan tarafmdan tepİci ile karşılanan
ve yadırganan Piazzolla müziği bir bakıma
tangonun kurtanası ohnuştur. Ernosto
Baffa, Berlinghieri, Federico, Raul Garel-
Io, Atilio Stampone, Carlos Garcia, eski ile
yeniyi bağdaştınp tangoyu bugunlere taşı-
dılar. Gene eski dönemin şarkıcılanndan
Tita Merello, Virginia Luque, Roberto Go-
yeneche hayatta ve bazen şarkı bile soylü-
yorlar. Pugliese hâlâ piyanosunun başında.
Yeni ve genç bir kuşak nöbeti çoktan dev-
ralmış durumdadır. Ruben Juarez, Raul La-
vie, Patricia Vel, Jorge Falcon, Eladia Blas-
quez, Susana Rinaldi gibi şarkıcılann, Ro-
dolfo Mederos, Juan Mosalini, Colangelo
gibi müzisyenlerin ünleri hiç de eskileri arat-
mayacak duzeyde. Ama yine de bir Gardel,
bir Troilo Argentino Galvan, E. Franchini,
kalplerdeki ve anılardaki erişilmez yerleri-
ni koruyor.
Tango çok uzun bir süre büyük kitlele-
rin ilgisini çekebilmiş gerçek bir fenomen,
bir olgudur. Etki alanını müzikten çok öte-
lere genişletebilmiş ve bir milletin sosyo-
külturel yaşantısımn açıklaması olmuştur.
özyurdu olan Arjantin'de dolaylı veya do-
laysız olarak tango olayına kanşmamış sa-
nat ve sanatçı yok gibidir. Yazarlar, şairler,
miizikçiler, gazeteciler, ressam ve heykekı-
raşlar, hatta politikacılar. Tango sosyal bir
ürün. Doğduğu toplumla özdeşleşmiş ve
onun yazgısını paylaşmış. Parlak dönemler,
duraklama ve gerilemeler, tekrar canlanma-
lar, hep siyasal yasamın ve ona bağlı ola-
rak sosyal kühürün paralelinde gelişmiştir.
Tango, 1913'lerden itibaren Avrupa'da se-
sini duyurmaya başlar. Paris'in gece kulüp-
lerinde bu yeni ve erotik dans pek tutulur
olmuştur. Ama bir çiftin dans ederken bu
kadar yakın ve kışkırtıcı biçündeki beraber-
liğine de ilk kez rastlanıyordu (Lambada
için daha 76 yıl gerekli).
Tangonun muziğinden daha çok dansı il-
gilendiriyordu Avrupahyı. Bu dans merakı
yuzunden Almanya'ya, Belçika'ya, tngilte-
re"ye atlayan tangonun peşinden birtakım
yasaklar da birlikte geldi. Vatikan'ın yasa-
ğını Bavyera Kralı 3. Ludvig'in kraliyet su-
baylannın tango ile dans etmelerini yasak-
laması ve Wilhelm dönemi Polis Genel Mü-
dürü Von Hagow'un tango için üst düzey-
de aldığı kararlar izler. Ama bütün bu en-
gelleri çiğneyip geçen tango, Papa 10. Pi-
o'dan da alınan bir izinle aklanır, yoluna de-
vam eder.
operalanndan bazı parçalar tango oluverir
birden. Rahathkla söylenebilir ki ünlü
tspanyol besteci tsaac Albeniz'in "tango"
su, onun Pepita Jimenez operası veya Ibe-
ria süitinden çok daha populerdir.
Korsika doğumlu, Fransız vatandaşı Ti-
no Rossi'nin J'atiendrai, Tan qu'il y Aura
des Etoiles, Marinella gibi tangolarını bü-
tün Avrupa ezbere bilmektedir o yıllarda.
Gene bu dönemin romantik kemancısı Ge-
orge Boulanger ve orkestrası unutulmâz
tangoların yaratıcısı ohnaktadır. Tıpkı Ar-
jantin'de olduğu gibi bazen bir tango bü-
tün sınırları atlayıp, ortak bir tutku haline
geliverir: Danimarkalı viyolonist Jacop Ga-
de'nin Jaloosie'si gibi...
Ama şu noktayı da gözden kaçırmamak
gerekir ki önceleri Arjantin'in etkisinde
olan Avrupa'da tango giderek bir ruh ve ka-
lıp değişikliğine uğramış, daha yumuşak ve
Avrupa'ya sıçrayan tango, giyimde bir biçim, yeni
bir kreasyon olur. Moda salonlan haftada 2 veya 3
kez düzenledikleri tango çaylarında giyimdeki son
yeniliklerini ahcılara sunmaktadır.
Büyük kitleler tarafmdan benimsenen tango için
klasik müzikten de uyarlamalar yapılır. Chopın'in
bazı valsleri, Verdi'nin operalanndan parçalar tango
oluverir birden.
Paris'e yerleşen Eduardo Arolas, Manu-
el Pizzaro gibi Arjantinli müzisyenlerin,
Fransa'da tango ağırlıklı filmler çeviren,
konserler veren Carlos Gardel gibi şarkıcı-
lann da etkisiyle tango, daha geniş bölge-
lere yayılır. Artık tango için bir "belle
epoque" dönemi başlar ki sadece bir mü-
zik ve dans türu değil, ticari çevrelerin ya-
rarlandıkları bir moda akımı haline gelir.
Tango, giyimde bir biçim, yeni bir "crea-
tion" olur. Moda salonları haftada 2 veya
3 kez düzenledikleri "tango-çay"lannda gi-
yimdeki son "tango-yeniliklerini" alıcılara
sunmaktadır. Londra'da Sawoy Oteli'nin
tango yemekleri, unlü "tango şampanyası"
ve bir renk, "tango rengi" dillerden düş-
mez.
Büyük kitieler tarafmdan benimsenen
tango için klasik müzikten de uyarlamalar
yapılır. Chopin'in bazı valsleri, Verdi'nin
romantik bir havaya bürunmuştur.
Çiganvari bir keman, bandoneon yerine
kullanılan akordeon ve "Habanera" ritmi
tangoya egemen olmuştur. Almanya'da Bar-
nabas Von Geczy ve Heinz Huppertz gibi
orkestralann çaldıklan tangolar ise sert,
monoton ritimli ve âdeta bir marşı andır-
maktadır. Türkçe tangolan da önceleri bu
akımdan etkilenecek, daha sonralan kendi
özgün anlatımına kavuşacaktır. Gene bu
yıllarda her memlekette kendi dili ile yazıl-
mış ve yöre müziğinin motiflerini taşıyan
tangolar bestelenir.
Tango müziği ve dansı, gelişen sinema sa-
yesinde de en ısaz köselere kadar yayılır. Bi-
lindiği gibi 1895 Bari doğumlu Valentino,
19 yaşında göç ettiği Kuzey Amerika'da çe-
virdiği müzikal filmlerle unludür. Ama onu
asıl meshur eden "Mahşerin Dort AÜısı" fil-
mindeki tango fıgürleri olacaktır. Gene si-
nema yıldızı George Raft'ın değişik dans sti-
lini Fransız kökenli olarak yorumlamak
mümkün.
Francisco Canaro, Eduardo Bianco gibi
büyük Arjantin orkestralan Avrupa'da ver-
dikleri konserlerde halkı coşturmaktadrr,
ama daha çok müzik ağırlıklıdır bu kon-
serler. Arjantinli, tango dansının ilk yıllar-
da gördüğü tepkinin ezikliğinden kendini
kurtaramaz hâlâ. Jose Ovidio Bianquet
(Cachafaz), Elvira-Virulazo, Maria Nieves
gibi dans ustalannın gerçek Arjantin tan-
go dansını dünyaya tanıtabilmeleri için uzun
yıllar geçmesi gerekmiştir.
Cumhuriyeti izleyen yıllarda Türkiye'de
ilk tangolar bestelenir ve Fehmi Ege, Necip
Celal, Mustafa Şttkrü Alpar, Kadri Cerata-
oglu daha sonra Necdet Koyutürk gibi
isimler ortaya çıkar.
Arjantin tangolannın tek temsilcisi ise
bandoneonist Orhan Avşar ve orkestrasıdır.
tlk gençlik yıllanm Buenos Aires'te geciren
ve orada büyüyen Orhan Avşar, tangolarla
yetişmiş ve tangonun vazgeçilmez enstrüma-
nı bandoneonun bütün guçlüklerini yene-
bilmiş bir müzisyendi.
Orhan Avşar orkestrası ise sadece Tür-
kiye'de değil, Istanbul Radyosu'nun erişe-
büdiği her yerde dinleyicisi olan, hatta Fran-
sa'ya kadar uzanan bir yöre içinde tek ve
gerçek bir tango topluluğu, "tipik orkeslra''
idi. Katı ve disiplinli bir anlayış içinde au-
tentique tangonun en güzel örneklerini
uzun yıllar boyunca seslendirdi bu orkest-
ra, ta ki 1974'te Orhan Avşar'ın erken ölü-
mune kadar. Bir ara Türkiye'ye gelerek Sa-
ray Sineması'nda konserler veren Eduardo
Bianco, dönüşunde Orhan Avşar'ı da or-
kestrasına katmış, alıp götürmüştü...
Tango dostlan, bir dönemde Orhan Av-
şar orkestrasının solist-şarkıcıhğını yapar
ve artık aramızda olmayan Sdçuk Kaskani
ın ve Ertuğrul Soysal'ın bu müziğe katkı-
lanm unutmamakta. Evet... 1980 yüında ka-
panan derneklerini yeniden kurmuş bulu-
nuyor Türkiye'deki "Tango Dostlan."
Amaçları da gerilerde kalan tango ve tan-
goculann anılannı yasatmak kadar, son ge-
lişmeleri izlemek, bu müziğe emeği geçen-
leri ve genç müzikseverleri bir araya
toplamak.
—BlTTt—