22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
31 EKtM 1990 CUMHURİYET/15 HAVA OURUMU TÜRKİYE'DE BUGÜN w09nfH. fMeteordcji Işleri Genel Mu- düriûğü'nder alınan bilgiye gbn yurdıın kuzey kesimleri parçaiı bu- lırtlu, Marmara, Kuzey Ege. Karade- niz ite Iç ve Ooju Anadolu'nun ku- oyi yafimur ve yer yer saflanak ya- flışlı. Oteki yerier az bulutiu ve açık ; geçecek. HAA S1CAKLIĞ1: Biraz ar- jaak. HÛ2GÂR: Gûney ve Batı yön- lenfen hafrf ara sıra orta kuvvette yurdun kuzey kesimlerinde yer yer kuvveUİ olarak esecek. Demrierde: KMe ve lodostan 3 ^ yer yer 6, Mar- mara Ege w Karadeniz'de 7 la/vve- tinde saatte 10-21 yer yer 27, Mar- mara, Egefle ve Karadeniztte 33 de- niz mılı hızia esecek. Van GöKffide hara: Parçah bofuffu ge- çecek, rûzgâr gürtey ve batı yönlerden hafif ara sıra orta kuv- vette esecek. Gûl küçük dalgalı olup. görûş uzakltfiı 10 km. dolayında buiunacak. A 28° 17» DiyartMtor A 23° 7° Manisa Y 22° 14° Hme Y 18° 1f K.Maraş A 19° 11° Erancan Y 18° 7°M«siıı Y 18° fbaMVH Y 12° 2°Mu0la Y 14° 5° Esüğahir Y 21° 11 Mu$ Y 23° 12° Gaaantefi A 19° 11 N*fc A2BP17»6iraSBi Y18°M°0nJu A 2*>14°GûmÛ5ft«eY 15° 8° Ri» Y 19» W ttttari B 15° 5° Samsun B 18°1t°Siirt Y 22°14°Snop Y 2»°WİBIıir Y29°17°Sn>s B 19° 9°Kare Y 13° 1° Wont>0 B 13° 5°Kastamonu Y 15° 7°Waon Y 20° ti° Kaperi Y 2 0 ° « ° t a « l Y 22° 11° KifMmi Y 18° 11° Uş* Y 22° 18° Kon)» -B S°11°Malal)9 B 19° «"*! Y 18° PYazoat B 18° 3°ZonguUak Y 28° 17° A 20° 12° A 25° 17° Y 22° M° B 18° 8° B 21° 11° Y 18° M° Y W°H° Y 18° 14» A 22° 11* Y W M ° Y 19* 8° Y 18° 13» Y 18° 14° B 17° 7° Y 19° 9» B 13° 4° Y 18° 7° Y 17» M» açık tnıiutlu stsl fg *** A-açık B^ukıOu 6-gûneşi K-lortı S-sislı Y-yagmuriu BULMACA SOLDAN SAĞA: 1/ Karagöz'ün aydi- ği başlığm adı. 2/ Gece yapılan sinema ya da tiyatro gösteri- si... Adale. 3/ Güzel kokulu çiçeği kuru- tularak çay gibi içi- len bir ağac. 4/ An- latımı etkili kılmak için sesçe benzer sözcüklerin üst üste kullanılmasına veri- len ad. 5/ Şema... Reçinesi hekimlikte kullanılan bir cins çalı. 6/ Şarkı, 1 2 3 9 türkü... Pasak. 7/ Sevinç, neşe... tl- gi çekici ve değişik kimse. 8/ Eski- den kullanılmış bir çeşit devrik ya- kaü kürk. 9/ Yoğunlaşma, sıklaşma. YUKARIDAN AŞAGIYA: 1/ lsilik. 2/ Neşeli ve serbest kadın... Eğrilmekte olan yün, keten gibi şey- lerin tutturulduğu bir ucu çatal değ- nek. 3/ Erzurum ve çevresinde saya törenine verilen ad... Yarık, çatlak. 4/ Uzak... Top mermisinin ucuna vi- dalanan ve mermi atıldıktan sonra patlamasını sağlayan ayarlı kapak. 5/ Kum falı... tçine sulu şeyler konulan kap. 6/ Haber- ci... Çıplak vticut resmi. 7/ Bir bankanın yükümlülüğü aJtında, 0 çüncü bir kişi yaranna bir başka bankada ya da araasında aç- ınlan kredi. 8/ Akım şiddeti birimi kiloamperin simgesi... Bal- kan Yarımadası'nda bir ırmak. 9/ Kullanışı kolay bir tür maki- neli tüfek... Kimi giysilerin bol olması için yanlarına eklenen kumaş parçası. 60 YIL ÖNCE Cumhuriyet Gazi Hz. 31 EKlM 1930 9 » Dün akşam Türk OcağYndaki baJoda misafir Yunan gazetecileri Gazi Hz.'den beyanat rica ettiler. Reisicumhur Hz. Türkçe söylüyorlardı. Hamdullah Suphi R tercüme ediyordu. Gazi Hz. aynen dediler ki: "—Yunan gazetecilerini görmekle bahtiyarım. Matbuat hükürnetlerin siyaseti üzerinde vasi mikyasta icrayi tesir eden büyük bir kuvvettir. Atina'da Baikan konferansına giden Türk murahhasları avdetlerinde Yunan ahalisi ve matbuatı tarafından ne kadar hararetli bir istikbale mazhar olduklarını bana söylediler. Memleketinize avdet ettiğiniz zaman burada gördüğüniiz Türk nylletinin hissiyatı ve Türk milleti tarafından Yunan murahhaslanna yapılan hüsnü kabul ve hüsnü istikbal hakkındaki inıibalarımzı yazmanızı rica ederim. Iki millet arasında vasi bir teşriki mesai sahası vardır. Ben şahsen bu iki millet arasında teşriki rnesaiye tamamen taraftarım. Nasıl ki siz de bizzat bana şahit oldunuz. Türk mileti de aynı arzu ve telakkiye iştirak etrnektedir:' Bahri müsavat Bugün M. Venizelos'la İsmet Pş. arasında imza edilen bahri müsavat protokolünün metni şudur: "Dostluk muahedesini imza eden tarafeyni âkidin teslihatı den tarafeyni âkideyn teslihatı masraf ihtiyar etmemeye karar vermişlerdir. Tahdit yolunda tesavi arıyacaklarını, mukabil tarafı 6 ay evvel haberdar -tmeden imalat ve in$aat siparişlerinde bulunmamağı, bu suretle iki hükûmet arasında dostane izah teatisini tam bir samimiyet dahilinde cereyan ettirmeyi kabul ederler." 30 YIL ÖNCE Cumhuriyet Bebek davası 31 EKtM 1960 Yüksek Adalet Divanı, bu sabah saat 9.30'da "Bebek davası"nın yargılanmasına başlayacaktır. Bugünkü duruşmada Yüksek Soruşturma Kurulu tarafından hazırlanan kararname okunacak ve | Ankara'dan özel surette getirtilen ve aralannda Devlet Operası'nın ünlü sopranosu Ayhan Aydan'ın da* bulunduğu tanıklar dinlenecektir Davamn sanıklan olan düşük Başbakan Adnan Menderes ile Zeynep Kâmil Hastanesi eski başhekimi Dr. Fahri Atabey'in, Türk Ceza Kanunu'nun 64/2 maddesi delaletiyle ve 453'üncü maddesine tevfikan 5-10 yıl ağır hapisle cezalandırılması talep edilmektedir. Bilindiği gibi, Adnan Menderes'in Ayhan Aydan'dan doğan ve 7 saat yaşadıktan sonra ölen çocuğunun, Fahri Atabey tarafından ve Adnan Menderes'in "azmettirmesi" neticesi öldürüldüğü iddia olunmaktadır. Ç < Durumu inceleyen Y'üksek M Soruşturma Kurulu, önce sanıklar M hakkında men'i muhakeme kararı • vermiştir. Ancak, Milli Birlik ^M Komitesi'nin taJebi üzerine dosya "** ^ H yeniden incelenmiş ve son ^ ^ ^ H tahkikatın açılması hakkındaki Fahri Atabey kararname bu suretle Spor-Toto hazırlanmıştır. Spor-Toto'da onuncu haftamn hasılatı 1.0O5.058r- liradır. Bundan bütün masraflar ve umum müdürlük hissesi çıktıktan sonra ikramiye olarak dağıtılacak miktarı 536.127.50 lira olup her dereceye 134.031.87 lira dağıtılacaktır. GEÇEN YIL BUGÜN CumhuTîy^t Veda ziyaretleri 31 EKtM 1989 9 kasımda görevi devredecek olan Cumhurbaşkanı Kenan Evren, dün veda ziyaretlerine başladı. TBMM Başkanı Yıldırım Akbulut'a, Bakanlar Kurulu'na, SHP ve DYP'ye veda eden Evren'in ziyaretlerini bugün yargı organlarjna veda ederek sürdüreceği, TBMM'de yapılacak cumhurbaşkanhğı 3. tur oylamasına katılmayacağı öğrenildi. Evrcn 20 ve 24 ekimdeki 1. ve 2. tur oylamalar sırasında Marmaris'teydi. DÜNYA'DA BUGÛN Amslertam Y 12° Amman A 28° Airna BaSdat Barraicra BasfH Belgnıd Bertn Boon : a- TARTISMA Toplu Konut Kredisi ve Oerçekler 3 yıl önce müracaat eden kooperatiflere bile daha yeni krediler kullandırıldığı göz önüne ahndığında, bu krediyi kullanmanın o kadar kolay olmadığı görülecektir. 1987 yüırun ocak ayında yürürlüğe giren, basın ve televizyonda dönemin Sayın Ba- kanı tarafından dargelirlinin konut derdi- ne kesin çözüm olarak tanıtılan 3320 sayılı yasanın neler getirdiğine değinmek istiyo- rum. Bilindiği gibi 3320 sayılı "Memur ve tşçiler ile Bunların Emeklilerine Konut Edindirme Yardınu Yapılması Hakkında- ki Kanun"un yürürlükteki 4. yıünı doldur- masına yalnızca 2 ay kalmıştır. Bu kanunu 4 yıl önce vatandaşlann ko- nut konusunda her derde deva şeklinde ta- nıtan Sayın Bakanın bugün ne düşündüğü- nü gerçekten merak ediyorum. 4. yılın sonunda bir işçi ya da memurun hesabına 1.356.000 TL yatınlmış olacaktır. Ben burada bu para ile konut sahibi olu- namayacağını tartışmayacağım. Benim de- ğinmek istediğim, bu kadar yetersiz bir yar- dımdan (Yardım olup olmadığı ayrı bir tar- tışma konusu) yararlanmanm bile sanıldı- ğı kadar kolay olmadığı ve bu yardımı al- mak isteyen kişinin karşısında hangi engel- lerin bulunduğu. öncelikle yasanın tüm hükümlerinden yararlanmak için en çok 75 m 2 kullanım alanı olan bir konutu Toplu Konut Kredi- si ile almak zorundasmız. Toplu Konut Kredisi ile almadığınız zaman bugüne ka- dar biriken parayı alıp bugünden sonra adı- nıza yatmlacak bu yardımdan vazgeçmek durumunda kalınacaktır. İki yıla yaklaşan süredir Toplu Konut Kredileri'nin de ne öl- çüde kısıtlandığı, 3 yıl önce müracaat eden kooperatiflere bile daha yeni krediler kul- landınldığı göz önüne ahndığında, bu kre- diyi kullanmanın o kadar kolay olmadığı Kendini Ifşa Edî> or Bu anıları yazmakla yapıp edebileceği tek şey, bir nefîs savunması telaşı içerisinde, bir demokrasi yetersizliğinin kendini ifşasından ibaret kalacaktır. Türkiye'den bir "Kenan Evren fırûnası" geçti. Bu fırtınanın son esintileri, kimi za- man daha da şiddetlenerek hâlâ sürüyor. Asıl fırtına, bütün kurumlan-ilkeleri ve etikleriyle birlikte demokrasinin çağdaş ver- siyonu olan "konsensus demokrasisT'ne paydos; onun yerine Orta Asya'dan getiri- lecek "bir mütehakkim pederanelik'Mn bireysel-kişisel-öznel hâkimiyeti şahsiyesi altında siyasayı militarize edici totaliter bir otoritaryalizm kurma fırtınasıydı. Bu fırtma, tümüyle söktüremedi ise de gene de yapacağını yaptı: "Manevi vatan" saydığı bir ülkeden bu ülkenin kendi siya- sal kuramına ve kendi sosyo-kûltürel ku- nımlanna ve kendi psiko-sosyal etiğine hiç de uymayan hatta bunlara ters olan bir de facto "tek kişi egemenliği" altında bir oto- riter totalitaryalizmi bu kez, bir kruvaze ce- ket içinde siyasal militarizmini hâlâ sürdür- mektedir. Asıl konumuz olan bu Evren fırtınasının temel savı, "bir hiyerarşi bağı içinde, uço- rnmdan kurtarma harekâtı" olması idi. Bu sav doğru da değildi. Çünkü 12 Eylül'Un "yönetici, karar"ı hem biçimsel olarak hiyerarşi öğelerinin kendi aralannda bilinen karargâh teknik- leri içinde yapümış bir meşveretten çıkmı- yordu. Ve hem de aslında, yönetici kara- nn, temelde, hep o mütehakkim pederane- liğin totaliter otoritaryalizmi içinde oluştu- ğunu bugün biliyoruz. Temelde bu nazik durumlarda ve konularda "karargâb"ın hep totaliter otoritaryalizm istencine "ram" olduğu, artık anlaşıbnıştır. Evet böyle bir fırtına geçti Türkiye'den: Bugünlerde Milliyet Gazetesi'nde bu fır- tınanın temel direği rolünü oynayamn anı- lan yayımlanıyor. Bunlann tümü yakında birkaç cilt olarak kitaplaşır da " o zaman bu fırtınanın daha içten bir tanınu olanak- laşır, kolaylaşır" diye düşünülebilir. Biz bu birkaç cildin durumu; felsefesi, il- kesi açılanndan 12 Eylül demokrasisi yo- lunda aydınlatıcı olacağını sannuyoruz. 12 Eylül köyünün iç niteliği şimdiden gö- rünmüştür: Osmanlı aydınlanndan beri aranan, basamak basamak da kendisine yaklaşılan Batüılaşma (çağdaşlaşma) geliş- memizi, yani bütün yaşam üsluplanyla bir- likte düşünûlen demokrasileşme gelişmemi- zi bir mütehakkim pederanelik vesayetinin totaliter otoritaryalizmine doğru saptır- mak... Mütehakkim pederaneliğin tek merkez- ci totaliter otoritaryalizmcisinin, bunu dev- rimsel tarihimizin tıkanmış kanallanm aç- ma eylemi olarak sunmasına, hiçbir olanak yoktur. Bu anılan yazmakla yapıp edebileceği tek şey, bir nefis savunması telaşı içerisinde, bir demokrasi yetersizliğinin kendini ifşasından ibaret kalacaktır. Gene evet bu anılar üzerinde şimdiden bir kesin yargıya kaçmamalıyız denebilir. Bu anılan tarihin gerçeğini kavramış göz- le okuyanlar, 'Genç Osmanlılar'dan 12 Ma- yıs demokratlanna, 27 Mayıs devrimcile- rine kadar gelen gelişim evreleri içinde, de- mokrasimizin hâlâ olumlu bilim-usa dayalı değişim çizgisinden nasıl bir hâkimiyeti şah- siyenin merkezcüiğine kaydınldığından baş- ka neyi bulabilirler ki? Yazı dizisinin daha ilk günlerinde yayun- lanan bölümlerine bir bakalım: Onlarda, ileride oluşacak ciltlerin tümündeki çizgi- leri hemen görmekteyiz. Partileri ve yerel yönetimleriyle bütünleşmiş bir demokrasi- den habersizlik-sosyal olgudan habersizlik- altmış yıldır içinde yaşanılan olumlu bilim evresinde, hâlâ güdfllen bir yazgıcılık (her- şeyi ve geleceği kader çizgisine bağlamacı- lık)-incir çekirdeğini doldurmayacak aynntı eylemlerini ilkeler sayıp, demokrasinin ger- çek ilkelerine hâlâ yabancı kalış.. 1. Evet, bu üç-beş günlük anılarda he- men demokrasi formasyonundan uzaklık belli oluyor. tzmir Belediye Başkanı'm lz- mir'dek1 ' ordu karargâhına celbediyor: 30 Ağustos törenlerindo halk kitlelerinin ge- çit resmine nasıl katılmaları gerektiğini bu- yuruyor. Pejmürde kılıklı kesimler geçme- ye başlayınca, bunu protesto ediyor hemen ve belediye başkanından hesap sonıyor. Efendim: Demokratik kesimleşme olgü- görülecektir. Bir de 3320 sayılı yasa çıkma- dan önce Toplu Konut Kredisi'nden kazara 75 m2 'den daha büyük bir konut için kredi kullanmış iseniz 2. defa yasa gereği kredi aJamayacağımzdan bu "yardım"dan yarar- lanmanız hayal olacaktır. Ancak kredi kul- lanmanız olanaksız da olsa adınıza bu yar- dım işvereninizce yatırılacaktır. Ne amaçla, niçin yatınldığını ilgili kuru- ma soracak olursanız "llerde yasa değişir- se siz de yararlanırsınız" cevabını alabilir- siniz. Burada da bugünkü yasalara göre de- ğil gelecekte değişecek yasalara göre hare- ket edildiğini hayretle göreceksiniz. Bu çarpık durumun düzeltilmesinin ka- nımca tek yolu, bugüne kadar Toplu Ko- nut Fonu'ndan kredi kullanan herkese, kul- landığı kredinin kaç metrekarelik konuta kullandığına bakılmaksızın, bu kredilerin geri ödemelerinde 3320 sayılı yasadan kay- naklanan haklann mahsup edilmesi gerek- mektedir. Aynca, bundan sonra da alınacak 75 m2> den daha düşük konutlar için de Toplu Konut Kredisi'nin geri ödeme koşulu kal- dınlmalıdır. Zira herkese her an kullandı- rılmayacak bir kredinin geri ödeme şartı olarak öne çıkması 3320 sayılı yasanın bir yardım değil vasıtalı bir vergi hüviyetine dö- nüştürülmesidir. tSHAK ÖZDEN Kadıköy-tstanbul sunda ve yaşam biçiminde, demokratik ya- şam üslubunda, en üst rütbede de olsa bir karargâh üst makamırun, demok-.asinin ye- rel halk bazında en üstün birimi olan bele- diye baskanını, huzunına celbetmesi yok- tur. Ve hele ondan hesap sorması da hiç yoktur. Ve hele hele o belde halkını bu hal- kın pejmürde kılığını protesto etmesi, ke- sin olarak yoktur. 2. Gene bu anılarda sosyal olguya daha baştan biganelik belli oluyor. 30 Ağustos'u törenleriyle birlikte koru- mak iyi, hatta çok iyi de halk pejmürde kı- ükü ve başıbozuk bir düzende geçerken, se- çilen bu protesto üslubu kötü. Neden böy- le pejmürde ve başıbozukluk içinde diye dü- şünmenin yerini alan bir hasin protesto. Bu olay ancak böyle yorumlanabilir. Demok- rasi getiriciliğinin degil, esasen halkı ve tem- silcilerini yukandan sevk ve idare ediciliğin habercisi bir tavırdır bu tavır. Bu tavır, hal- kın, neden pejmürde ve neden başıbozuk oldu&unu acıklayacak sosyal olgudan uzak- lığı belli etmektedir. Halkı ve devleti Suudi sermayesine, Amerikan yardımına gereksi- nimli kılma, bu sosyal olgudan habersizli- ğin ürünüdür. 3. Amlann gene bu üç-beş günlük bölü- mü, sanayi ötesi, fakat kesin olarak us ve olumlu bilim yüzyılında, Türkiye'yi bir "yazgıcılık" felsefesinde tutmayı doğal gör- menin hüznünü veriyor insana. Evet Evren, Genelkurnuy Başkanı olma- sım; hizmet etme konusundaki olumlu tutkusuna-azmine ve yeteneklerine değil, "kader"e bağlıyor. Bu kadercilik, demokrasi formasyonun- dan - sosyal olgunun doğasını düşünme ye- teneğinden yoksunluklar ile bütünleşince ne olur? Uzun söze gerek yok: Yazgının, sizi, Turkiye'nin "nizam-ı âlemi"ni yeniden kurmakla görevlendirdiğine inanırsımz. O zaman algınız, 1961 Anayasası'nda Özetlenen "Bu demokrasi kurumlanyla, il- keleriyle, yapılanyla olmuyor" yanlışı içi- ne düşer. Yolunuz da kolaylıkla, ikiyüz yıl- hk gelişim çizgisini tersine döndürme yö- nüne kayabilir. Bu anılar, böyle bir beyhu- deliğin öyküsü olacaktır, ibretle oku- malıyız. PROF. BAHRİ SAVCI AT t Ikolerinde Ya$ayan Türkler F.Almanya'da 1980 yılında yapılan reprezentatif kamuoyu araştırmalarına göre bu ülkede yaşayan vatandaşlarırruzın *% 4O'ı devamlı F.Almanya'da kalmak isterken bu oran 1985'te % S6'ya çıkmış bulunmaktadır. Mayıs 1989 sayılanna göre Avrupa Top- luinğu'na bağh 12 ülkede 15 milyon 300 büı yabancı yaşamaktadır. 12 Avrupa Toplu- luğu ülkesinde yaşayan bu 15 milyon 300 bin yabancının 5 milyon 600 bini Avrupa Topluluğu'na tam üye olmayan ülkelerin vatandaşlanndan oluşmaktadır. Bu grubun içinde en büyük kitleyi 12 Avrupa ülkesin- de yaşayan 2 milyon 200 binlik bir sayı ile Türkler oluşturmaktadır. 1961 'den itibaren Avrupa Topluluğu'na bağb ülkelerde çalış- maya başlayan Türklerin şu anda 29 yıllık bir göç geçmişi bulunmaktadır. Bu ülkede yaşayan 1 milyon 512 bin va- tandaşımızdan 550 bini 16yaşından küçük yurttaşlardan oluşmakta ve bunlann % 75'i de F.Almanya'da doğmuş bulunmaktadır. Avrupa'da yaşayan vatandaşlarımız F.Almanya'dan sonra en büyük oranda Hollanda'da yaşamaktadırlar. Hollanda'- da şu anda 173 bin vatandaşımız bulun- maktadır. Avrupalı Türklerde son yıllardaki geliş- melere baktığımız zaman, üç önemli nok- ta büyük ölçüde göze çarpmaktadır: • 80'li yıllardan itibaren başta F.Alman- ya olmak üzere Avrupa Topluluğu'na bağh ülkelerde yaşayan vatandaşlarımız arasın- da Türkiye'ye geri dönüş eğilimi büyük öl- çüde duşmekte ve içinde bulundukJan ül- kede uzun siire yaşama eğilimi güç kazan- maktadır. Bunun en somut örneklerini F.Almanya'da ve Hollanda'da görmek mümkündür. F.Almanya'da 1980 yılında yapılan rep- rezentatif kamuoyu araştırmalanna göre bu ülkede yaşayan vatandaşlanmızın % 4O'ı devamlı F.Almanya'da kalmak isterken bu oran 1985'te % 56'ya çıkmış bulunmakta- dır. 1986 yılında Türkiye Araşürmalar Mer- kezi olarak yaptığımız araştırma sonucun- da F.Almanya'da kalma eğiliminin % 60.4 oranına çıktığı saptanmış bulunmaktadır. • tkinci önemli gelişmeyi, Avrupa'da ya- şayan gençlerimizin yaşadıklan ülkelerle özdeşleşmesinde görmekteyiz. Yaşadıklan ülkelerin lisanlarını başanh şekilde öğrenen bu gençler arasında mes- lek öğrenimi yapanların oram gün geçtik- çe artmaktadır. Böylece 6O'lı ve 70'li yıl- larda Avrupa Topluluğu'na bağlı ülkelere gelip vasıfsız işçi olarak çalışan 1. neslin ye- rini 9O'lı yıllarda belirli bir branşta meslek eğitimi yapmış ve vasıflı işçi statüsünde ça- lışmaya hak kazanmış gençlerimiz alacak- tır. • Üçüncü önemli gelişmeyi, Avrupa'da yaşayan Türkler arasında gün geçtikçe ge- lişen kendi serbest iş kurma çabasında göz- lemek mttmkündür. Türk işadamlarımn 3/4'ünden fazlası F.Almanya'da yaşamaktadırlar. 1980'den itibaren F.Almanya'nın başta Beriin kenti olmak üzere birçok diğer kentinde de yatı- nm yapan 30 bin Türk işadamının yatırım- larımn tutarı, 5.1 milyar markı geçmiş ve yıllık cirolan 23.5 milyan aşmış bulunmak- tadır. Yalnız F.Almanya'da 105 bin kişiye ye- ni istihdam olanağı sağlayan Türk işadam- larımn başansı, küçümsenmeyecek boyut- lara gelmiş ve bugün F.Almanya'da artık küçük ve orta işletme sahibi Türklerden bahsetme olanağı doğmuştur. Genel olarak olayı değerlendirirsek, ar- tık Avrupa'da bulunduklan ülkelerle özdeş- leşmiş, yatırımlarını yapmış, büyük ölçü- de kalma eğilimi taşıyan ve bulunduklan ül- kelerde ev sahibi olmuş bir Türk kitlesinin varlığından hareket etmemiz gerekmekte- dir. Avrupa'da yaşayan bu Türk kîtlesi, be- lirli ülkelerde belediyeler düzeyinde de ol- sa, seçme ve seçilme hakkını da elde etmiş bulunmaktadırlar. Uzun sürede Avrupa Topluluğu içinde birçok politik görüşe yönelik ekonomik gü- ce sahip büyük bir Türk lobisine sahip ola- cağız. Genel olarak Avrupa Topluluğu'na bağlı 12 ülkede yaşayan vatandaşlarımız için ya- şadıkları ülke son yıllarda bir göç ülkesi ko- numuna dönüşmüştür. Bu vatandaşlanmı- zın Türkiye'ye geri dönme eğilimleri büyük ölçüde duşmekte, buna karşılık yaşadıkla- rı Ülkede daha fazla hak sahibi olmak için verdikleri caba gelişmektedir. Bu vatandaş- lanmızın 90'h yıllardaki en büyük sorun- lanndan birini 1 Ocak 1993 yılından itiba- ren uygulanmaya başlanacak olan tek pa- zar ve bu tek pazarın getireceği bazı kanun- lar oluşturacaktır. Dr. FARUK ŞEN Türkiye Araştırmalar Merkezi / Bonn POIJTİKA VE OTESt MEHMED KEMAL Haberden Habere... Bizim mesieğin temeli muhabirliktir. Eskiden öyleydi, şimdi de öyle. Bir kişi muhabirlikten gelmemişse pek başarılı olmazdı. Şinasi Nahit dostum anılarını yazıyor Ankara Telgraf'ta ça- lışırken duyuyor ki İsmet Paşa'ya suikast yapılmış. Ulus'ta ge- zinirken hemen gazeteye koşuyor. Gazetenin sahibi şair Fethi Giray sayfaları bağlamış, baskıya geçilmek üzere, "Aman durun" diyor. "İsmet Paşa'ya suikast yapılmış, sayfalan de- ğiştireceğiz." işi bitirmiş olan Fethi Giray, iç çekiyor. "Oldu mu yani" diyor. Rahmetli Fethi Giray şairdi, muhabirlikten gelme değildi. Eskiden muhabirliğin ikisi önemliydi. İstanbul'da isen poiis- adliye muhabiri olacaksın, Ankara'da isen Meclis ve Başba- kanlık muhabiri. İstanbullular polis, adliye olaylarını öyle bal- landıra ballandıra yazarlardı ki adamın ağzının suyu akardı. Meclis haberlerinin de ayrı bir tadı vardı. Yetenekli muhabir- ler İstanbul'da ise Ankara'ya, Ankara'da ise İstanbul'a staj için gönderilirlerdi. Bu işin ilk deneyimcisi Cumhuriyet'tir. Ofeki- ler bunu sonradan denediler. Doğan Katırcıoğlu, bildığim kadarı ile iyi bir polis-adlrye mu- habiridir. Mesieğin öteki kollarına buradan geçmiştir. Onu ça- lışırken ilk kez Tekirdağ'da gördüm. 1970'li yıllardı. Demirel, yitirdiği demokrasiyi bulmak için aramaya çıkmıştı. Elinden geldiğince 12 Mart generallerine veryansın ediyor- du. Doğan Katırcıoğlu da resim çekiyordu, Demirel'den bir ses: "Milletle arama girme!.." Son Havadis muhabiri Doğan çekilmek zorunda kaldı, ama o da "milletle arasını görüntülemek" istiyordu. Kızgınjıkla fo- toğraf çekmeyi bırakan Katırcıoğlu'nu o gün tanıdım. İşini ne de çok seviyordu. Doğan Katırcıoğlu, muhabirlikten geliyor, onun için de dur- madan haber peşinde koşmuş. Bir olayın ne yani haberdir, ne yam değildir, çok iyi kestirir İlhan Selçuk, Doğan'ın kita- bına yazdığı önsözde anlatıyor. Bir kaçakçılık haberini veri- yor Katırcıoğlu, "Silah kaçakçılığı davasında savunma avukatlannın say> sı sanıklardan fazla.." Endonezya Başkanı Sukarno Türkiye'ye geliyor. Çapkın Başkanın koynuna bir kadın koymak gerekiyor. Hemen Lüks Nermin'e başvuruluyor. Bir dilber bulunuyor. Aradan bir sü- re geçiyor, randevucu Lüks Nermin'i döviz kaçakçılığından içeri alıyorlar. Oysa içeri alınışın gerçek yani şöyle: Başka- nın koynuna koyduğu kız hastalıklı çıkıyor, başkana da bula- şıyor. Doğan Katırcıoğfu, anılardan derlenen bir kitap çıkardı. Mesleğe büyük emeği geçen Selami Yurdatap, bir gün Do- ğan'a diyor ki: —Doğan Bey oğlum, gazeteci kitapsız olmaz. Yaşadığın olayları bir gün kitap yazacakmış gibi değerlendir. En büyük ibadet ardında kalıcı bir eser bırakmak. Gelecek kuşaklara gördüklerini aktarmak... Bu sözlerden sonra eşi, dostu da 'kitap yaz' diye sıkılıyor. "Doğan Bey sen bir tarihsin, gel şu gördüklerini, bildiklerini yaz!" Dayanamıyor, oturup yazıyor. Katırcıoğlu'nun "Olur Böy- le Vakalar' adlı kitabı böylece ortaya çıkıyor Söylediğine gö- re meslek hayatı kırk yılı aşıyor. 1936'da istanbul, Sultanah- met'te dünyaya gelmiş. İlk, ortaöğrenimi Cağaloğlu'nda, İs- tanbul Erkek Lisesi'nde. Gazetecilik ve ticaret okuiunu da bi- tiriyor. Çalıştığı birçok gazete arasında şunlar var: Son Pos- ta, Gece Postası, Haber, Bugün, Akşam, Son Havadis, Gü- naydın, Hürriyet, Cumhuriyet, Milliyet. Babıâli'de, anlaşılan, çalmadığı kapı yok. Bu arada birçok da ödül alıyor. Polis ve adliye haberleri peşinde koşan Katırcıoğlu'nun yü- reği yufkadır. Bir şiirinde şöyle diyor: "Hiç çocuklar ağlamasa / Hiç insanlar aç yatmasa / Hiç kimse yumruğunu sıkmasa birbirine / Vurmasa insanlar bir- birini / Kırmasalar insan kalbini / İşte böyle bir dünya istiyo- rum / Çok müV Yoksa yok mu?" Bu dünya şimdilik görünmüyor... ÇAUŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI Y1LMAZ ŞİR4L "Borçlanma ve başlangıç" SORU: Bir yazınızda askerlik borçlanmalannda, askerti- ğin başlangıç tarihinin de sigortalılık başlangıcı ola- rak kabul edildiği aklımda kalmış. Oysa, SSK Yasası'mn 60/F maddesinin 3. fıkra- sında "Bu kanuna göre tespit edilen sigortalıiığın baş- langıç tarihinden onceki süreler için borçlandınlma halinde, sigortalıiığın başlangıç tarihi, borçlandmlan sür£ kadar geriye götürülür" denilmektedir. Eğer askerliğe başlangıç, sigorta başlangıcı kabul edilir ise: 1) Bu yasada bir değişme oldu da gözümüzden mi kaçtı? 2) Yoksa bu konuda bir yargı kararı mı var? 3) 1966 yılında vekil öğretmen olarak 8 ay çalıs- üm. Ancak, vekil öğretmenlerden emeklilik primi ke- silmezmiş, o yüzden Emekli Sandığı'ndan sdcil numarası vermediler. Şimdi serbest olarak çalışıyor ve loplulnk sigorta- sına prim odiiyorum. Emekli primi kesilmediği hal- de, 1966 yılını borçlanarak başlangıç saydırabüir miyim? YA.NIT: 1) Sosyal Sigortalar Yasası'nın "Yaşlıbk Aylığmdan Yararlanma Şartları" ile ilgili 60. maddesi 2422 sayılı yasa ile 1 Nisan 1981'den geçerli olarak değiştirilmiştir. Bu değişiklikle askerlik borçlanması için bazı kurallar getirilmiştir. Bugün de geçerli olan bu kurallara göre askerlik borçlanma- lannda, "Borçlandırılan sürenin karşılığı olan gün sayısı prim ödeme süresine katılır. Bu kanuna göre tespit edilen sigortalı- iığın başlangıç tarihinden önceki süreler için borçlandırma ha- linde, sigortalıiığın başlangıç tarihi, borçlandırılan gün sayısı kadar geriye götürülürr Borçlanmalarda, askerlik süresinin baş- langıcı, sigortalılık başlangıç kabul edilmez. 3279 sayılı yasa ile yapılan değişiklikle, askerlik borçlanma- sı yapabilmek için sigortah olarak çalışmak ya da isteğe bağlı sigortah yahut topluluk sigortasına prim ödemekte bulunmak koşulu kaldırılmış ve bu borçlanmayı yapabilmek için "sigor- talı olarak tescil edilmiş" bulunmak yeterli görülmuştür. Bu ko- nuda başka bir değişiklik yapılmamıştır. 2) Askerlik borçlanmasının sigortalılık başlangıcı olması ge- rektiğine ilişkin bir yargı karan bulamadık. 3) Sigorta kapsamı dışında kalan çalışma sürelerini borçla- nabilme olanağı tanıyan, 2167 sayılı yasanın borçlanmaya iliş- kin hükmü, 11 Temmuz 1978'de yürürlükten kalkmıştır. Bugün için sigortasız geçen çalışma sürelerini borçlanabil- me olanağı yoktur. UERI TOURISm CEflTER LONDON AMSTERDAM FRANKFURT BERLİN MÜNİH HAMBURG BANGKOK SYDNEY NEVVYORK MADRİD MİLANO 693.00TL 740.000TL 826.000TL 895.000TL 960.0Ö0TL .200.000TL Ö68.000TL 564.000TL 176.000TL 203.000TL 073.000TL BRÜKSEL LYON PARİS DÜSSELDORF HANOVER MANCHESTER SİNGAPUR MELBURN AMERİKA İÇİ 299 HONG KONG 1.220.000TL 1.126.000TL 1.126.000TL 1.120.000TL 1.120.000TL 1.000.000TL 2.068.000TL 3.564.000TL 3 SEYAHAT USO 3.333.000TL Halaskari Cad. No: 85/1 Harblya Tal: 132 74 78 - 147 62 80 - 146 80 34 - 140 88 84 TCDD Banliyo kartımı kaybettim. Hükümsüzdür. Nü'RSEM/N BAYGUN Nüfus kâğıdımı kaybettim. Hükümsüzdür. YAŞAR DURMVŞ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle