Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURÎYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 3 EKİM 1990
Memıırların Dunımıı
Aslında ücret yetersizliği, memurların sorunlarından yalnız biridir.
Memurların onurları, kişilikleri büyük ölçtide yaralanmıştır. Siyasal
iktidarların oyuncağı olmaktan bir türlü kurtulamamışlardır.
İBRAHİM İSYAR Eğitimci
Memurlar, temmuz ayında maaşlara yapılan
yüzde yirmi beş artışa, haklı olarak tepki gös-
teıdiler. Gerçekten memurlar, özellikle on beş yü-
dan bu yana çok zor günler yaşadılar. Ücretleri
her yıl enflasyonun altında kaldı, sürekli yoksul-
laştılar. Bu konu, belgelere dayanarak basında
çok güzel sergilenmiştir. Memurlann çoğu ikin-
ci, Uçüncü bir işte çalışmak zorunda kalmışlar-
dır. Kentlerin sokakları simitçi, köfteci, pazar-
lamacı, işportacı... memurlarla dolup taşmakta-
dır. Devlet dairelerinde rüşvet doğal bir hak ha-
line gelmiştir.
Aslında ücret yetersizliği, memurlann sonın-
larından yalnız biridir. Memurlann onurlan, ki-
şilikleri büyük ölçüde yaralanmıştır. Siyasal ik-
tidarlann oyuncağı olmaktan bir türlü kurtula-
mamışlardu-. Yaptıklan işler hep önemsiz görül-
müştür. Devlet yönetimindeki tüm kusurlar sık
sık bürokrasiye, yani memurlara yüklenerek işin
içinden çıkılmak istenmiştir.
Orgütlenme gjbi temel haklan hiç tanınmamış-
tır. Sendika hakkı bir yana, bugün toplumumuz-
da öğretmenler dernek kurma, kunılan bir der-
neğe üye olma hakkından bile yoksundurlar.
Dünyanın hiçbir yerinde böylesine acı ve utanç
verici bir durum gösterileraez. Uzun yıllardan beri
toplumumuzda düşünen, kişiliğini korumaya,
kendini geliştirmeye çalışan memurlar ezilmiştir.
Hak hukuk arayan sürülmüş, memur yaşamına
insan haklan, demokrasi pek girememiştir. Si-
yasal iktidarlar memurlar arasında taraftar ya-
ratma, taraftarlannı kayırma yarışına girmişler-
dir. Bu durum düzelmiş değil, sürüp gitmektedir.
Günümüzde memurlann işleri
gelişti
Bilimsel teknolojik devrim dünyamızda her şe-
yi etkilemiştir. Sanayi sürekli gelişmiş, teknik
araçlar tüm hizmet alanlarına girmiştir. Hizmet
sektörü çok genişlemiştir. Memurlar ve tüm ça-
lışanlarda kol emeği ile kafa emeği oranları bir-
birine çok alanda yaklaşmıştır. Ayrıca memur-
lar arasında doktor, öğretmen, mühendis, tek-
nisyen... gibi elemanlar da çoğalmıştır. Artık gü-
nümüzde her iş bir teknisyenlik becerisi gerek-
tirmektedir. Klasik masa memurluğu çağı sona
ermiştir. Bugünün memurlan, çeşitli teknik araç-
lan kullanmak, bilimsel gelişmeleri izlemek, sü-
rekli kendilerini yenilemek zorundadırlar. Bu ne-
denle, memurlardan iyi hizmet isteniyorsa, bun-
lann insan gibi yaşamalan, işlerinde gelişmeleri
sağlanmalı, kişilikleri konınmalı, örgütlenme
haklan tanınmahdır. Tüm dünyada bu haklar
memurlara verilmiştir. Temel haklann en başın-
da da sendika hakkı gelmektedir.
Sendika hakkı yasaldır
Toplumumuzda memurlann sendika hakkı ya-
sallaşmıştır diyebüiriz. Çünkü üyesi olduğumuz
Birleşmiş Milletler, ILO, Avrupa Konseyi, UNES-
CO gibi uluslararası kuruluşlarda herkes gibi im-
zaladığımız sözleşmelerin bazıları ile memurla-
ra sendika hakkmın verilmesi de kabul edilmiş-
tir. Bu sözleşmeleri imzalayan bizim dışımızda-
ki tüm devletler, memurlarına sendika hakkını
tanınuşlardır. Ayrıca bizim ayn bir durumumuz
da vardır: Büyük Millet Meclisi'mizce onaylanan
iki sözleşme ile sendika hakkı yasallaşmıştır.
Anayasanın emri budur. İnsan Haklan Bildiri-
si'nin 23. maddesinde sendika hakkı konusun-
da şöyle denmektedir: "Herkesin, menfaatleri-
nin korunması için sendikalar kurmaya ve bun-
lara katılmaya hakkı vardır". Yine Büyük Mil-
let Meclisi'mizce onaylanan ILO'nun 98 sayılı
sözleşmesi ile de sendika kurma hakkı tüm çalı-
şanlara tanınmıştır. Yalnız, subay ve polisler için
bu hakkın kullanılmasında bazı sınırlamaların
yapılabileceği belirtilmiştir. Görülüyor ki devle-
timiz, uluslararası sözleşmelere göre memurlann
sendika hakkını kabul etmiştir.
Bu konuda önemli çalışmaları olan Prof. Dr.
Mesut Gülmez'in şu düşüncesi, sendika hakkı-
nın yasallaştığını doğrulamaktadır: "Türkiye'nin
1950*11 ydlann başlannda onayladığı ve ulusal hu-
kuku ile bütünleştirdiği İnsan Haklan Avrupa
Sözleşmesi ile 98 sayıh Örgütlenme ve Toplu Pa-
zarlık Hakkı Sözleşmesi, sendika ve toplu pazar-
hk haklarını kamu görevlilerini ve öğretmenleri
de kapsayacak biçimde tanımıştır. Bu sözleşme-
lere uyulması, anayasal bir yükümlülüktür". Yö-
neticiler, yasallaşmış sendika hakkını tanımak,
korumak, yaşama geçmesi için çaba harcamak
durumundadırlar.
İktidann ve muhalefetin tutumlan
Günümüz siyasal iktidannın sendika hakkı ko-
nusundaki tutumu çok garirkir. Toplantılarda k o
nuşan bazı konuşmacılanna baktnca bu haktan
yanaymış gibi gözükmektedir. Uygulamalarda,
tjazı değerlendirmelerde ise karşı olduklan çok
açık onaya çıkmaktadır. Örneğin bazı bakanlar
uluslararası sözleşmeleri çok hafife almışlar, yan-
hş değerlendirmeler yapmışlardır.
İktidann sendika hakkı ile ilgili bazı uygula-
maları daha üzücüdür. öğretmenlerin kurduk-
ları Eğiüm-lş Sendikası'nın kuruluş dilekçesini,
yasalan çiğneyerek Ankara Valisi almamıştır.
Sendika kuruculan, kuruluş belgelerini posta ile
göndererek kuruluş işlemini tamamlamışlardır.
Bir süre sonra da Eğitim-îş Genel Başkanı, öğ-
rencileri sınıfta bırakmak doğru değildir dediği
için Ankara Valisi tarafından açığa alınmıştır.
Ama biz biliyoruz ki davramş, sendikaya karşı
olmanın yarattığı bir şaşkınhktır. Memur eylem-
lerinden sonra da sendika hakkını istedikleri için
bazı memurlar açığa ahnmış, bazılan da sürül-
müştür.
Muhalefetteki siyasal partijere de bu konuda
önemli görevler düşmektedir. Çeşitli toplantüar-
da sözcülerin belirttiklerine göre memurlann
sendika hakkına karşı olan muhalefet partisi yok-
tur. Bazılan programlarma bile almışlardır. Yal-
nız, hepsi iktidara geldikten sonra bu hakkı ve-
receklerini söylemektedirler. Bence bu erteleme
yöntemi inandıncı ve çıkar bir yol değildir. Si-
yasal partilerin muhalefette olduklan zaman için-
de de düşüncelerinin gerçekleşmesi için çaba har-
camalan gerekir. Kamuoyu oluşturarak iktida-
ra gelmeden de bazı işler yapmalan olanakhdır.
örneğin yasallaşmış sendika hakkmın gerçekleş-
mesi için çaba harcamak yapılabilecek işlerden
biridir.
Sonuç
tçinde bulunduğumuz yıl içinde memurlar,
sendika haklannı almak için ciddi bir uğraş içi-
ne girmişlerdir. Eğitim işkolunda çalışan öğret-
menler, Eğitim-lş'i kurarak ilk adımı atmışlar-
dır. öbür işkollarında çalışan memurlar arasın-
da da çalışmalar hızlanrruştır. Bu aşamada tüm
memurlara bazı sonımluluklar düşmektedir. Bu
hakkı almak için birliği güçlendirmek çok gerek-
lidir. Sekter, bölücü çıkışlardan kaçınmak koşul-
dur. Sendikanın bir hak arama, özlük ve meslek
sorunlannı çözme aracı olduğu unutulmamalı-
dır. Toplumsal yaşama, her sendika kendi eko-
nomik, sosyal, demokratik, mesleksel sorunla-
nnı, istemlerini öne alarak katılmahdır.
ARADABIR
ORHAN GÜNER Y.Mimar
Turizmin Gözyaşları...
Geçen ağustos ayında çıkan Körfez bunalımı henüz doğ-
rulmaya çalışan turizm sektörüne yeniden diz çöktürdü. Ya-
kın geçmişte 1974, 75,78,79 ve 86 yıllannda da benzer olum-
suz koşullar yaşandı. 1973 yılında 1.341.527 olan ülkeye ge-
len yabancı sayısı sosyal ve siyasal gelişmeler nedeniyie 1974
yılında yaklaşık %20 azalarak 1.110.298'e düştü. 1977'de ise
1.661.416 iken giderek azaldı ve 1981'de 1.391.717'ye kadar
geriledi. Oaha sonraları toparlanan sektörde yabancı sayısı
1985 te 2.6i4â24'e yükselmişken 1986'da Çernobil nedeniyie
2.391.085'e geriledi.
Son yıllardaki bilinçsiz yatırım, yoğun yapılaşma ve çevre
kirienmesine karşın ülkeye gelen yabancı sayısında ve turizm
gelirlerinde artışlar deyam etti. 1989 yılında yabancı sayısı
4.459.151'e, turizm gelirieri ise tahminen 25 milyar Ameri-
kan dolarına yükseldi. Ancak bu son bunalım nedeniyie sek-
tör oldukça etkileneceğe benzer. Yukarıdaki sayılardan da
görülecegi gibi son birkaç yıla kadar turizmle ilgili gösterge-
ler ekonomi içinde önemsenecek bir düzeye gelememişti.
Oysa bugün denge tablolarında turizm gelirterınden vaz-
geçmek oldukça zor. Bu nedenle de etkisi öncekilerle karşı-
laştırılamayacak kadar büyük olacaktır. Dileyelim de buna-
lım uzun sürmesin.
öteden beri bilinçli turizm yatırımcılannın korktuğu birkaç
otarosuz koşul vardır Bunlann en önemlHeri de doğal afet-
ler, ülke ve bölgede doğabilecek toplumsal hareketler, has-
talıklar ve değişen toplum değerleridir. Bunlann bir kısrr\NH
denetlemek mümkün olmasa da bazılarına karşı öntem ala-
bilmek mümkün olabilmektedir. Toplumsal hareketler, has-
talıklar benzeri olumsuz koşullara karşı yatırımcılann önlem
alması elbette beklenemez. Bunlar hükümetlerin, Meclisle-
rin görevleridir. ancak yatırımcılar toplum değerlerinin olum-
lu yönde oluşmasını etkıleyebilirler. Yatırım yerlerıni, tür ve
sınıflannı seçerken ve projelendirirken değişik müşterilere hiz-
met sunabılecek bir işletme biçimi ve ona uyumlu bir yapı
oluşturabilırler. Ve yine böylesi durumlarda istemin (talebin)
azalması hallerinde yatırımın sabit değerlerini tamamen baş-
ka amaçlara dönüştürebilirler. Bunun için de turizm yapıları-
nın proje aşamasında gereken esneklikte düşünülmesi ge-
rekmektedir.
Şüphesiz bütün bunlar bir bütünün parçalarıdır. Bütün ise
turizm polrtikasının kendisidir. Turizm politikası en az orta va-
deli hedef ve araçlar demetidir. İstemin yıllara göre değişi-
mini öngörmeye çahştr. Olası olumsuz gelişmelere karşı se-
çenekler sunar. Potansiyel pazar ve gerçekleşen satışların
sürekli ölçülmesini öngörür. Yatırımcı ve işletmecilere yeni
çekici araçlar önerir Turizm olayının ülke içi dağılımını, tür
ve yöre önceliklerini söyler. Kısacası ufuktakı belırsizlikler ve
güvensizlikler en alt düzeye indirilir. Ve böylece yatırımcılar
sağlıklı bir fiziksel planlamaya ve ona bağlı altyapı program-
larma ve öbür çekici olanaklara güvenerek kendı program-
larını hazırlarlar.
Öngörülen amaçlar doğrultusunda işleyen bir turizm poli-
tikası ise ancak kamu ve özel kesimin beraberce bilimsel bul-
gu ve yöntemlerden yararlanması sonucu hazırlanabilir. Bu-
gün turizmde bilimsel bulgu ve yöntemlere dayandırılmış bir
politikanın olduğu söylenemez. Böyle bir politikanın olabil-
mesi için her şeyden önce elde en azından bir pazar etüdü-
nün ve ülke turizm değerlerinin bir envanterinin olması ge-
rekmektedir. Böylesi temel araştırmalara dayanmayan plan
ve projeler ise kişisel önerilerden öteye geçemez. Ve bunla-
ra güyenerek yatırım yapan turizm yatırımcılarına çok yazık
olur. Özellikle yapı ağırlıklı ve mevsimlik küçük tesis yatırım'
cıları çok mağdur olurlar. Bunlar turizme inanmış iyi niyetli
küçük yatırımcılardır. Turizm bilgileri yetersizdir. Çoğunun da-
ha önceki uğraşıları turizmle ilgili değildir. Yatırım öncesi ciddi
bir araştırma gerektiğini bilmezler. Modaya uyup turizme gir-
mişlerdir. Bilerek ya da bilmeyerek yatırım konusunda öne
sürülen bu grup turizmin en ağır yükünü taşır.
Şonuç: Körfez bunalımı nedeniyie turizm yatınmcılannın
zararları fazlası ile karşılansa bile sendeleyen sektörü ileri
götürmeye yetmez. En kısa zamanda bilimsel bulgu ve yön-
temlere dayalı bir turizm politikası hazırlanmalıdır.
cem yayınevi
OKTAY AKB AL
Bir de
Simit Ağacı Olaydı
DENEMELER
NURUOSMANİYE CAD. KARDESLER HAN 1/3 CAĞALOĞLU-İST
TARABYA'DA
SANATÇILAR ve DOSTLAR KOOPERATÎFİ'NDEKİ
HAKKIM1 DEVREDİYORUM
178 42 11
Ortak Pazar YeTürldye
Ortak Pazar, neo-liberal bir dünya görüşüne dayanıyor:
"Bırakınız yapsınlar-Bırakınız gitsinler-Bırakınız geçsinler"
sloganı ile özetlenmiş bir felsefeye... Ancak 19. yüzyılda
uygulanmış ve her alanda çok büyük bir sömürü düzeni
yaratmış bu sistemin hatalarının yinelenmemesi için
"güdümlü" bir liberalizm benimsendi günümüzde. "Neo" eki Bizi neden istemiyorlan
bunu vurguluyor.
VEHBİ BELGİL
bir sistemi hiçbir şekilde kabul etmediği gibi
Ortak Pazar'a girersek "Dinin elden
gideceği" görüşünde. Bu slogan, Osmanlı
döneminde, her yeniliğe, hep "Din elden
gidiyor" naralan ile karşı çıkan "yeniçeri-
ulema" ittifakını akla getirmiyor mu?
Avrupa Ortak Pazan'nı kuran 25 Mart
1957 tarihli Roma Antlaşmasj'nı dilimize ilk
ben çevirip, yayımlamıştım. Yunanistan'ın
Pazar'a giriş Antlaşmasıru da ekleriyle çevir-
miş, yayımlamıştım. Ve nihayet, antlaşraanın
uygulama aşamalarını, Pazar'ın yıllık rapor-
lanndan ve resmi gazetesinden günü gününe
izlemiştim. Bu üç nedenle, kendimi, konu üze-
rinde, biraz da olsa, konuşmaya yetkili gö-
rüyorum.
Neo-liberal felsefe
Ortak Pazar, neo-liberal bir dünya göriişü-
ne dayanıyor. "Bırakınız yapsınlar-Bırakınız
gitsinler-Bırakınız geçsinler" sloganı ile
özetlenmiş bir felsefeye... Ancak, 19. yüz-
yılda uygulanmış ve her alanda çok büyük
bir sömürü düzeni yaratmış bu sistemin ha-
talannın yinelenmemesi jçin "güdümlü" bir
liberalizm benimsendi günümüzde. "Neo"
eki bunu vurguluyor. Kısaca, Ojtak Pazar-,
m felsefesi, "Her şeyi devlet yaparsa en iyi-
sini yapar" diyen sol görüşün tam tersi bir
felsefe. Nitekim, bu görüşü müyonlarca in-
sanın kanı bahasma egemen kılmak için el-
lerinden geleni yapan Doğu Avrupa ülke-
lerindeki son ayaklanmalar, bu sistemin, 19.
yüzyıldaki liberalizm uygulamasından da-
ha da korkunç bir sömürü düzeni yarattı-
ğını ortaya koydu.
Ortak Pazar'ın tam liberal ekonomisine
biz bugün "güdümlü liberal sistem" diye-
biliriz. Sosyalist sistem ise "tam güdümü"
uygulamıştı. O zaman, iki güdüm arasın-
daki fark ne? Hemen yanıtını verelim: Or-
tak Pazar'daki güdüm, serbest piyasa eko-
nomisini sürekli ayakta tutmayı sağlayan bir
güdüm. Sosyalist güdüm ise, bireye ekono-
mide hiçbir hak tarumayan bir güdüm...
Ortak Pazar ve biz
Ortak Pazar Antlaşmasf nın imzalandığı sı-
ralarda ben tstanbul Ticaret Odası Etüd Şu-
besi Müdürü idim. Görevlerimden biri de,
dünyadaki ekonomik gelişmelerden Oda
mensuplarını her an haberli kılmaktı. İlk
iş olarak Oda yayın organı Istanbul Tica-
ret Gazetesi'nin kasım 1959 sayısından iti-
baren Pazar Antlaşmasını yayınladım. Ar-
kasından, antlaşmayı tam çevirerek kitap
şeklinde çıkardım. Buna ek olarak bir de
seminer düzenledik. Tuhafür, kimse ilgi
göstermedi. Zamanın Tütüncüler Federas-
yonu Başkanı şöyle diyordu: "Biz girmesek
de Batı bizim mallanmra almak zorunda".
Bu arada Yunanistan'ın Ortak Pazar'a
girmesi durumu biraz hareketlendirdi. Bu-
nun Uzerine, her alanda bu en büyük raki-
bimizin hangi koşullarla Pazar'a girdiğini
anlaşılması için onların antlaşmasıru da çe-
virip yayımladım. İlgi yine sıfırdı. Bakan-
lıklarımız ise konuya daha çok dış geziler
açısından bakıyordu.. Böylece bu günlere
gelindi.
Bugiinkü tutumumuz
Ortak Pazar bugün 32 yasında. Pazar'ın
uygulanması için çıkanlan mevzuat, bir ki-
taplık dalduracak çoklukta. Bunlar güm-
rük biriiği, mal, isçi, sermaye hareketleri,
•taşımacüık, tanm, devjet yardımlan, vergi-
ler, mevzuatlann yaklaştınlması, karteller...
gibi konulan kapsıyor. Fakat, üniversitele-
rimiz, Ortak Pazar konusunda hâlâ hep
antlaşma hükümlerini anlatı\or. Oysa bu-
gün önemli olan bu hükumler değil bunla-
nn uygulanması için çıkanlan yasalar. Onu
ise çok kimse bilmiyor.
Muhalefetimiz, konuyu hükümete çatma
olanakları verdiği için benimsiyor. örnek
vereyim: Antlaşmanın 92. maddesi, kimi gi-
rişimcileri ve kimi malları daha müsait du-
nıma sokmak suretiyle rekabeti bozan dev-
let yardım ve kuruluşlarımn Pazar'la hiçbir
şekilde bağdaşmayacağmı belirtir. Bunun
anlamı, KlT'lerin özelleştirilmesidir. Ve hü-
kümet bu yolu tutmuştur. Hangi parti ik-
tidara gelse ya Pazar'dan, ya KlTlerden
vazgeçecektir. Ama muhalefet serbest pa-
zar ekonomisinden yana değildir. Bunlar,
eleştirilerinde, hep "devlet yapsın!" politi-
kasını öneriyorlar.
Sosyalist görüşü benimseyen muhalefet
ise eski ahşkanhğına uyarak hâlâ "Onlar
Ortak, biz Pazar" görüşünde. Bütün sos-
yalist ülkeler, başta Rusya, serbest pazar re-^
jimine geçiş yollannı ararken bizim sosya-*
listlerin ne yapmak nereye varmak istedik-
leri pek anlaşılmıyor.
"Şeriatçı muhalefet" bu rejimden başka
Birinci neden nüfus artışımu. Pazar'ın mec-
lis, konsey, komisyon, iktisadi ve içtimai
komite, Avrupa Yatırım Bankası... gibi or-
ganlan üye devletlerin nüfuslarına göre
oluşturulur. Biz birleşik Almanya'dan sonra
en büyük nüfusa sahip olduğumuz için bü-
tün dengeler bozulacak. Bu ise- istenmiyor.
Sonra Pazar'a bugün girsek ^zgelişmiş-
liğimiz yüzünden Anadolu halkı Avrupa-
nın yolunu tutacak. Bu da istenmiyor.
Pazara ahnmayışımızın ikinci nedeni az-
gelişmişliğimiz. Bölgesel kalkınmamız o ka-
dar çok para istiyor ki Avrupa Yatınm Ban-
kası'nın bütün paraları hep bize verilse ban-
ka, öbür üyelere karşı görevlerini yerine ge-
tiremez.
İnsan haklan konusu ~
Ama, Pazar ileri gelenleri, alınamama ne-
deni olarak bunları değil, insan haklarına
saygıh olmadığımıa ileri sürüyorlar. Bu
doğru, ama onlar için aslında bu bir baha-
ne: Onlann insan haklan dediği "Sevr"
Antlaşmasr.'httkümleri: Yani Ermeniler;
Kürtler, Çerkezler, Lazlar... arasında bölün-
müş bir Türkiye. Oysa, Sevr diye bir ant-
laşma hiçbir zaman olmadı. Antlaşma, mü-
zakere ile olur. Sevr ise müttefiklerin ken-
dilerinin hazırlayıp yabancı çizmesi altında-
ki Istanbul Sarayı'na zorla imza ettirdiği bir
kâğıt parçası idi. Türk ulusu bu kâğıdı kan
ve demirle parçalayıp tarihin çöp sepetine
attı.
Bir de yanlış değerlendirdiğimiz başkan
VVilson'un 14-nokta belgesi vardır. Bu da
dolaylı olarak Sevr'i destekleyen bir belge
idi. Ama birçok kimse bunu, bizim için
yazılmış ideal ilkeler sanmıştı. Amerikan
mandasıru benimsememizi isteyenler daha
çok bu belgeye dayanıyorlardı. Bunun tek
farkına varan Atatürk oldu.
Sonuç
Bütün bu nedenlerle Ortak Pazar'a ginne-
mizin bedeli, bu anlamdaki insan haklan
olamaz. "Yunanistan girdi, biz de girelim"
kompleksinden de kendimizi kurtarmabyız.
O girdi ise kendisine "mübarek" olsun. Şu-
nu unutmayaLım: Yunanistan'dan nüfusça
6, toprakça 8 kez büyük olan ve büyük dev-
letlerin uşaklığını yapma gibi bir geleneği
olmayan Türkiye'nin başka seçenekleri var-
dır. Yeter ki biz bunlan kullanmak isteyelim.
ÇOK ACELE SATILIK DAİRE
Şirinevler'de sahibinden satılık telefonlu,
bahçeli daire 30 milyona.
Müracaat Tel.: 557 65 91
1985 Renault 9. Çok temiz ve bakımlı.
90.000 km.'de, renkli otomatik camlı.
09.30 - 18.30 arası 174 58 22/23
20.00'den sonra 157 51 44
PENCERE
Çocuk Doruğu?..
New York'ta yaklaşık yetmiş devlet ve hükümet başkanı-
nın katıldığı bir doruk toplantısı yapıldı. Toplantıyı düzenle-
yen UNICEF (Birleşmiş Milletler Çocuk Vakfı) "çocuklara da-
ha fazla barış içinde bir dünya yaratılması" için çeşitli ülkelı
rin liderlerinden destek istedi.
UNICEF çoktan beri bu amaç için çalışıyor, dört bir yana
dünya çocuklannın içinde yaşadığı cehennemi yansıtan bil-
gileri dağıtıyordu.
Yetersiz besienme, açlık, salgın hastalıklar, ölüm oranları-
nın yüksekliği, eğitimsizlik, kötü yetiştirme, suça itilme, vb.
etkenlerle dünya çocukları daha küçücükken karanlık birge-
leceğin tüneline itiliyorlar.
Neden?
•
Eğer "neden" sözcüğüyle vurgulanan soruya yine bir tek
sözcükte yanıt verirsek:
—Emperyalizml..
Tepki ne olur?
Denebilir ki:
—Canım, her taşın altından emperyalizm mi çıkıyor?.. Bu
ne biçim iştir? Karmaşık dünyamızda her şeyi bu kadar basi-
te indirgemek kolaya kaçmak değil mi?
Evet..
Ancak Türkiye Cumhuriyeti gibi "kapitalizmin emperyaliz-
mine karşı" dövüşerek kuruimuş bir devlerte, bunca yıl son-
ra yaşadığımız dünyanın kurulu düzenine elestirel bir gözle
' bakmak yetisini de yitirmemek gerekiyor.
Sovyetler'in Amerika'ya yaklaşmasından sonra Doğu-Batı
çatışması yerini Kuzey-Güney çelişkisine bırakmak üzeredir.
1917 Devrimi'nden sonra kurulan Marksist-Leninist düzen-
lerde, Doğu Avrupa, Balkanlar ve Sovyetler, endüstri toplu-
mu aşamasına ulaştılar. Bu toplumlar Batı kapitalizminin zen-
ginlerinden daha az zengin olsalar bile güneyin yofcsul ül-
kelerinden çok ileridediıier.
1970'lerde dünyada iki "petrol şoku" yaşandı. Zengin ve
sanayileşmiş Batı, bunalımın faturasını yoksullara yükledi; en-
düstri ürünlerine zam yaptı; bununla da yetinmedi, şeyhlik
düzeninde yaşayan İslam ülkelerinde toplanan petro-dolarian
kapitalizmin doruklarına çekti; dünya tarihinde görülmemiş
bir sermaye birikimi patlaması yaşandı. Petrol bunalımında
dara düşen Üçüncü Dünya Ülkeleri'ni Batı —yine kendi sis-
temi içinde— borçlandırdı. Petrol şokunun ardından insanlı-
ğın şimdiye kadar görmediğı çapta bir borç krizine girildi. So-
nuçta Güney-Kuzey çelişkisı biraz daha derinleşti.
UNICEF Direktörü James Grant, "Dünya çocuklannın 'öof
krizi'nden ne kadar etkilendiğini" anlatıyor:
'—Dünyadaki borç krizinden çocuklar akıllara durgunluk ve-;
recek derecede etkilendiler. 1970'lerde kalkınmakîa olan ûl-
kelere (Güney kuşağının yoksulları) verilen krediler o ülke top-
lumlarında zaten durumları iyi olan çevreler tarafından kulla-
nıldı, ama bu kredilerin geri ödeme zamanı gelince bütün yük
toplumdaki zaytflar ve yoksullann sırtına bindi. Bu en zayıfla-
nn da çocuklar olduğu açıktır. Yoksulluklar yüzünden çocuk-
lar öldü." (Cumhuriyet 29.9.1990)
UNICEF Direktörü James Grant 'temperya//zm"den m j söz
ediyor? Zenginlerin yoksul ülkeleri, yoksul ülkelerin egemen
kesimlerinin de kendi halklarını sömürdükleri bir dünyanın
düzenini nasıl adlandıracağız?
*
Amnesty International (Uluslararası Af Örgütû) "Dünya Ço-
cuk Zirvesi" için çıkardığı bültende insan haklannın çiğnen-
diği ve çocukların ezildiği ülkelerin listesini yayımladı; için-
de Türkiye'nin de bulunduğu on iki ülkeyi kınadı.
UNICEF'in "zirve" nedeniyie yaptığı açıklamada çocukla-
rın durumunun bir önceki on yıla göre daha da kötüleştiği
belirtilerek gerçeğin altı çiziliyor:
"Sağlık bakımı açısından gerek teknolojik gerekse bilimsel
ilerlemelerin önemli gelişmeler kaydettiği son on yılda; her şeye,
rağmen kötü besienme, bakimsızlık, sosyal harcamaların bü-\
yük ölçüde düşmesi ve yerine askeri harcajnaların artn\aşıı,
borçlu ülkelerin sosyal harcamalar yerine borçlarını geri öde-
mek amacına yönelmesi yüzünden artış gösterdi."'(Gumhuri-
yet 29.9.1990)
Eğer bu dünya düze/ıine "emperyalizmin egemenliği" de-!
nince tedirgin oluyorsanız, yerine bir başka ad bulun.
cem yayınevi
REFİK DURBAŞ
Ahmed Arif
Anlatıyor
Kalbim Dinamit Kuyusu
NURUOSMAMYE CAD KARDESLER HAN 1/3 CAĞALOĞLU-İST
Diğer laser yazıcüarla
ıçın:
Canon
LBP-4LASER BEAM PRINTER
ALB1
hesmat
Bayllerlmlz
Büro Makineleii Ticaret A.Ş.
Text & Oata Bölümü
ANKAFM
ÖLÇEKLENIBhİR FONT "Scalable Fonf yetenegi:
Scalable Font, yaratıcı Canon Teknolojisi'nin
Canon LBP-4 Laser Yazıa'da uygulamayı başardığı "özcl" yetencktir
Bu sayede, 100'lerce değişik yazı stilini kullanarak.
0-1130 punto arasında. ihtiyacınıza en uygun
olarak belirleyeceğiniz "harf büyüklüğünü" yaratrnanız mümkûndür.
Bu teknolojide punto aralıklan, sırurlamalar yoktur.
Siz punto istejin, LBP-4 üretsin...
EKOSAHLTO BORM*S»-Ş
1* «|1330207'0« T« (4116725»
F*s 14)133020» ' F * 5 (4)1679130
ANTALYA ISTANBU.
B(.TAaiGİSAVAR «HCA.$ AKT»C Bt-GSHlfAll HOES BUSISArM
T« (3111'<9«3 !« (1,1690230-16«11« Td (1|'72D334I« (1| •«! 7423-13304 31 I *
F « (31)1'49S3 T«<M [11179162S-1H24S 1756206 101691
Fgs |1|'7«1626-I6«24» FK (1|'3D4501
SZMHP TRA620N
ITD^Tl. HE9IMBLGSAVM HBİOU BIUİISAYAfl SAK v« STAH BLEISAYAR HESOATA BLGISAVAR SAN. MMEMOTHEV1
(l,'31»20 T» l}1515S9t|41w| TK A.Ş *el |1|I47 47J1 « T C « $ le 1031)12919
(l «3145J4
•4601 J3
11)1522783
F*s
|lı 16671 44
II1166 99 95
e • 66 96J3
I J
114994711 0 IMiB33(6
F n 151)63 36 69