Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
3 EKÎM 1990 CUMHURÎYET/19
HAVA DURUMU TÜRKİYE'DE BUGÜN
Genel Müdüriüğü'n-
den alınan bılgıye göre yurdun
kuzey kesımten parçaJı yer yer coK
buluKu, Karademz bölgesı yağ-
murlu ötekı yerler az bulutlu ve
açık geçecek. HAW SICAKLIĞI
Yağiş alan yerierde bıraz azalacak
ötekı yerierde değişmeyecek. ^
«UIZGAR. Kuzey ve batı yönlerden j . j | .
oafif ara sıra orta kuvvette ese- *
cek Denizlerde: Akdeniz ve Gü-
ney Ege'de günbatsı ve lodos öte-
kı denızierde yıldız ve poyraztlan
2-4, Marmara'da 5, Karadenız'de
6-7 kuvvetmde saatte 4-16, Mar-
mara'da 21, Karademzde 27-33
deniz mili hızla esecek Van Gölu'nde rıava Az bulutJu ve
açık gececek rüzgâr kuzey ve batı yönlertien orta k u w ^
te esecek. Göl kûçük dalgalı otacak.
Mana
Artapazan
AJryaman
A'yon
Aflrı
AnNara
Antakya
An«ya
A'tvin
Aydn
Balıkesr
Bıleck
Bngbl
Brtlıs
Boiu
Burea
Canakufe
Çorom
Oeraaı
A 31° 15° DıyartMkır
A 26° 11° Edırıe
A 29° 14° Erzıncan
A 28" 9°Erzımjm
A 23° 6°Esfcışelw
A 24° TGtmmep
A 29° 18° Gnsun
A 29°14°Gûtıûşhan*y
Y 22° 10° Hakldn
A 31° 14° Ispara
A 29° 7°lstanl>ul
A 26° 6°tenw
A 25° 8°Kare
A 20° 6°KasOfflonu Y
V 23° 4°Kaysen
A 28° 8°KırWan(l!
A 29° 6°Kbnya
¥ 23° 7°Kütahya
A 28°iO°M*atya
28° 11° Mansa
26° 13° K Maraş
23° 5°Mwsn
18° -2° MuOia
25° 5°Muş
29° 12° Nıjde
21°15°On)u
22° 5 ° t a
26° 8°Samsun
28° e°S«n
25°M°Smop
29°K°Sı«s
17°-1° tetadaj
22° PTrata»
24° 4°Tunce«
26° 13° J»k
23° 5°Van
28° 9°YbZBat
25° ^ Z f c
A 30° 12°
A 29° 13°
A 28° 19°
A 29° 10°
A 25° 7°
A 24° 7°
Y 21° 15°
Y 21° 15°
Y 21° 14°
A 28° 15°
Y 21° 15°
A 21° 3°
A 25° 14°
Y 21° 15°
A 25° 7°
A 28° 10°
A 20° 6°
A 21° 4°
Y 21° 14°
ı bUuOu -yajmırtı A-ac* B-tmbdu Güüneşfi K-kart S-asi Y-yaömurtu
DÛNYA'DA BUGÛN
AmMm
Amnan
Batalona
BıflM
Cmvre
*
Cdde
Dubaı
Franklurt
&me
Kopcnhag
MNn
Lttoşa
Y 18°
A 32°
A 28°
A 33°
A 27°
A 19°
A 24°
Y 16°
Y 17°
Y 19°
B 20°
A 19°
A 33°
A 33°
A 3T>
Y W
A 29°
Y 8°
A 34°
Y 16°
Y W>
A 30°
Londfl
Madnd
UomrMl
MosttM
Mûntı
Oslo
Pans
Prag
ftyad
Rom
Sofy,
Ş>m
»An
ümu!
Varjort
Vmdft
Y s°
Y 17°
* 2T
A 18°
Y 17°
Y 10»
Y 22°
A 23°
Y J0°
Y 18°
B 20°
A37»
A 27»
A 24°
A 29°
A 27°
A 34°
B 19°
A 23°
Viyata A 23°
VtahngionY 25°
Zürtı A 19°
BULMACA
8
SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4
1/ Çokseslilik. 2/
Gûzel sanat... Afri-
ka'nın doğusunda
toplu olarak yapılan
yabanıl hayvan avı.
3/ Kırım hanlarına
vc prenslenne verilen
san... Afrika'da bir
ülke. 4/ Arap erkek-
lerinin kefiyelerinin
üzerine bağladıklan
kalın çember bağ...
Bir nota. 5/ Kesin-
likle uyulması gere-
ken Kuran ve hadis
hükümleri... Çıplak
vücut resmi... Berilyumun simgesi.
6/ Taklit, sahte, kaJp. 7/ Anma, söy-
leme.. Güney Amerika'daki dağ sı-
rası. 8/ Bir renk... İyi bir şeye erij-
me dunımu. 9/ SSCB'de mulkiyeti
ernekçi topluluklannın ya da dernek-
lerin elinde olan kooperatif şirket...
tlkel bir silah.
YUKARIDAN AŞAGlYA:
1/ Çoktannalık. 2/ Japonlara ozgü
kâğıt katiama sanatı. 3/ İktidar mev-
kii. 4/ Ulaştırma... Metal bilyeJerin savrulması ilkesine dayalı
elektrikli bir oyun makinesi. 5/ Yer çatlağı... Bir meyve. 6/ Irab-
zon'un bir ilçesi.. Bezek... Yabancı. 7/ Yararlı... Uçurnm. 8/ "Ir-
landa Cumhuriyet Ordusu"... Yan yana konmuş iki küçük da-
uldan oluşan, Latin Amerika kökcnli bir ritim çalgısı. 9/ Lev-
rek balığının küçüğü.
60 YIL ONCE Cumhuriyet
Bari sergisi
3EKİM1930
Italya'nın Bari sergisinde Türk
paviyonunu tesis eden
fabrikatör Mustafa Hayri B.
şehrimizegelrhiş ve kendisile
gorüşen bir muharririmize şu
maJûmatı vermiştir:
"— Sanayi Birliğimizin tesis
ettiği paviyon Rumen, Bulgar,
Yunan hatta Macar
paviyonunun fevkinde rağbete
mazhar olmuş ve büyük bir
alâka uyandırrnıştır.
Te^hir ettiğiıniz bütün mevat çok alâka uyandırdı. En ziyade
mazharı takdir olanlar ise "Kadınlan Çalıştırma Derneği"
elişlerile Bursa mamulâtı işlemeler, maşlahlar ve ipekler Ue
Kütahya çinileri, sergimizin mükemrneliyetini cidden tetviç
etmiştir.
Paviyonumuzu bilâmübalağa 6 yüz bin kişi ziyaret etmiştir.
Italv'a Kralı, Vali... ve Kardinal Cenaplan, nazırlar
paviyonumuzu ziyaret ettiler.
30 YIL ONCE Cumhuriyet
'Hemen yapılacak'
3EKİM1960
Şehrimizde bulunan Milli Birlik
Komıtesi Üyelerinden Albay Sami
Küçük ve Yüzbası îrfan Solmazer
dün Yassıada'ya giderek
incelemelerde bulunmuşlardır.
Albay Küçük, kendisi ile görüşen
gazetecilere, duruşma tarihinin
henüz tesbit edilmediğini ve
duruşmalarla ilgili program İrfan Solmazer
üzerindeki çalışmalanrj sona ermediğini bildirmiş; Bayar'ın
sağtak dunımu ile ilgili soruyu:
"— Hepsının neşeleri yerinde... Adaletin tecellisini
bekliyorlar." diye cevaplandırmıştır.
Yüzbaşı Solmazer ise, "Yassıada'da yapılacak olan
yargılamalar esnasında düşükler hakkında verilecek olan
mahkûmiyet kararlarımn mahkemelerin sonu beklenmeden
hemen infaz edileceğini" söylemiş, ancak bu infazların
nerede yapılacağının şimdilik tesbit edilmemiş olduğunu
ifade etmiştir. Yüzbaşı Solmazer çeşitli sorulara verdiği
cevaplarda demiştir ki:
"— Yüksek Adalet Divanı tarafından verilen kararlar aynen
tatbik edilecektir. Her hangi bir af veya cezarun başka bir
hükme çevrilmesi dûşünulemez. Duruşmaların bu ayın 15
inden önce başlayacağını tahmin ediyorum. Ancak kesin
tarih tespit edilmiş değildir:'
Yüksek Adalet Divanı
Yassıadada bulunan düşükleri
yargılayacak olan Yüksek Adalet
Divanının Başkanı ile Başsavcısı
b e l i i o l m u
Ş t u r
- Divan Başkanlığına
Yargıtay Birinci Ceza Dairesi
B â
5
| c a n ı
Salim Başol tayin
e d i l m i
?
t l r
- Başsavâlığa ise 3
numarah Yüksek Soruşturma Tali
Kurul üyesi Altay ömer Egesel
getirilmiştir. Yüksek Adalet Divanı üyeleri ve savcılarının
listesi henüz gizli tutulmaktadır. Bunlann
yargılamalardan çok kısa bir süre önce açıklanacağı ve
tâyin ediJenlerin açıklamadan hemen sonra Yassıadaya
giderek iddianemeleri hazırlayacaklan bildirilmektedir.
Anayasa hazırlanıyor
lkinci Cumhuriyet Anayasa Önprojesi en geç 8 ekim
1960 cumartesi günü M.RK. ne verilmiş olacaktır.
Bu duruma göre, 200 e yakın maddeyi kapsayan Anayasa
önprojesinin tamamlanması 133 günde bitirilmiş
olacaktır.
116 iş gününde 928 saat mesai yapılarak tamamlanacak
Anayasa önprojesi 1924 tarihli Anayasadan 90 madde
kadar fazlahk ihtiva etmektedir. Bu fazlalık yeni
Anayasa'da yer alan ikinci meclis, iktisat şûrası, partiler,
anayasa ve uyuşmazlık mahkemeleri konusunda genis
hükümler ihtiva etmesinden ileri gelmektedir.
Salim Başol
GECEN YDL BUGUN Cumhuriyet
Firara beş kala
3 EKİM 1989
Bayrampaşa Kapaiı Ceza ve Tutukevi'nde, 18 metre
uzunluğunda bir tünel ortaya çıkarıldı. Tünelin, cezaevinin
doğu cephesindeki TİKKO, PKK ve Dev-Yol davaları sanıgı
36 tutuklu ve hükümlunün kaldığı B-3 koğuşunda önceki
gece yapılan denetimler ve soruşturma sonucu ortaya
çıkarıldığı öğrenildi.
TARTISMA
Eğidnıde Fırsat Eşitliği
Anadolu liseleri uygulamasının eğitimde fırsat eşitliği ilkesinin
tersine bir dnrum gösterdiği; bu liselere girişten başlayarak
mezuniyete kadar sağlanan olanaklar akla getirilirse eğitim
sistemi içinde özel ve ayrıcalıkh bir konuma sahip olduklan
söylenebilir.
Eğitimde fırsat eşitliği, her öğrencinin sa-
hip olduğu yetenekleri en üst düzeyde ge-
liştirebilmede eşit şansa sahip olması anla-
mını taşımaktadır. Anadolu liselerine top-
lumun daha alt sosyo ekonomik tabakala-
nndan olup akademik yeteneği olan çocuk-
lann girebilme şansının çok düşük olduğu
anlaşılmaktadır. Böylece bu liselere girebil-
me şansının bireysel kapasite ve yetenekler
tarafından değil sosyo-ekonomik etmenler
tarafından belirlendiği söylenebilir.
Eğitimde fırsat eşitliği herkese eşit eğitim-
sel olanaklann sağlanması yanında, top-
lumsal hiyerarşide alt olarak nitelenebile-
cek sosyo-ekonomik tabakalardan olup bu
bakımdan avantajsız durumda bulunan öğ-
rencilere farklı ve daha fazla eğitimsel ola-
naklann sağlanarak onlann okul basansm-
da yetenekleri ölçüsünde diğerlerinin düze-
yine çıkabiimelerini sağlama anlamını da
taşımaktadır. Zira öğrenciler arasında öl-
çülebilen zekâ farklannı açıklamada çevre
etmenlerinin "035, çevre ve genetiğin etki-
leşerek ^lü oranında rolü bulunmaktadır.
Aynca Bloom, araştırmalanna dayanarak
geliştirdiği "Tam Öfrenme" modelinde
okullara uygun eğitimsel koşula ve olanak-
lar sağlandığı takdirde her öğrencinin en
yüksek başan düzeyine çıkabileceğini orta-
ya koymaktadır.
Bu açıklamalardan, Anadolu liseleri uy-
gulamasının hem bu liselere girişte hem de
lise öğrenimi sırasında eğitimde fırsat eşit-
liği ilkesinin tersine işlev gösterdiği söyle-
nebilir. Zira bu uygulama ile sosyo-
ekonomik bakımdan avantajsız olanlara
değil, avantajlı olanlara daha fazla eğitim-
sel olanaklar sağlanmaktadır.
Anadolu liseleri uygulamasının eğitimde
fırsat eşitliği ilkesinin tersine bir durum gös-
terdiği; bu liselere girişten başlayarak me-
zuniyete kadar sağlanan olanaklar akla ge-
tirilirse eğitim sistemi içinde özel ve ayn-
calıklı bir konuma sahip olduklan söylene-
bilir. Oysa eğitim toplumsal hareketliliğin
bir aracıdır. O nedenle eğitimin toplumsal
hiyerarşide var olan eşitsizlikleri devam et-
tirmekten çok, düzeltmesi beklenir. Ana-
dolu liseleri uygulaması ile ise toplumsal
eşitsizliklerin pekiştirildiği görulmektedir.
Bu durumun giderilebilmesi yolunda aşa-
ğıdaki önlemler alınmalıdır.
1. Anadolu liselerine sağlanan eğitimsel
olanaklar diğer liselere de sağlanmalıdır.
Böylece eğitimde kalite düşüklüğü hakkın-
da son zamanlarda artan şikâyetlerin de bir
ölçüde gideriknesi yolunda adırnlar atılmış
olacaktır.
2. Eğitim sisteminde gözlenen yanşma sı-
navlan ve bazı standartlann kullamlması
süreçleri hemen her zaman sosyo-ekonomik
bakımdan alt olarak nitelenebilecek aile ço-
cuklarının aleyhine bir işlev göstermekte-
djr. O nedenle Batı'da çeşitli yanşma sınav-
lan ya kaldınlmakta ya da daha geç bir ya-
şa enelenmektedir. Anadolu liseleri jiriş sn
navlan uygulaması bu bakımdan yeniden
değerlendirilmelidir. Kaldı ki sınavlann, öğ-
rencilerin psikolojik sağlıklan üzerinde yap-
tığı zararlar da bilinmektedir.
3. öğrencilerin Anadolu liselerine hemen
ilkokuldan sonra erken bir yaşta alınması
bir ölçüde "yabaaa dJUn erken yaslarda da-
ha etldlffikle ögreniMigi" gerçeğinden kay-
naklanmaktadır. Durum böyle olunca, ü-
san öğrenme olanağı, dünyarun küçüldü-
ğü günUmüzde bu yaştaki tüm öğrencilere
sağlanmalıdır.
4. Sosyo-ekonomik bakımdan avantaj-
sız aile çocuklanna okul öncesi eğitim ve
ilkokul düzeyinde zengin eğitimsel yasantı
ve olanaklar sağlayan eğitim programlany-
la onlann yetenek, kapasite ve Ugilerinin or-
taya çıkanlıp geliştirilebilmesi için önlem-
ler alınmalıdır. Böylece bu öğrencilerin de
eğitimsel başanda diğerleri düzeyine çıka-
bilmeleri yolunda adımlar atılmış olacak-
tır.
DR. REŞtDE KABADAY1
Ondokuz Mayıs Üniversitesi
Eğitim Fakültesi ögretim üyesi
Tıpta Uzmanlaşnıak Zoruıılıı nıu?
Bir ülkede sağlık hizmetlerinin temeli, koruyucu hekimlik ve
ayaktan tanı, tedaviyi içeren 'birinci basamak' hizmetleridir.
Yirmi iki bin pratisyen hekimin bulun-
duğu ülkemizde, altı ayda bir yenilenen
TUS'a (Tıpta Uzmanlık Smavı) her seferin-
de -yalnızca onda birinin kazanabildiği- on-
iki bin dolayında pratisyen hekimin girmesi
bir sorunun "Evet" diye yanıtlandığııu gös-
termektedir.
Ancak doğruluğu tartışılmaz bir gerçek
vardır: Bir ülkede sağlık hizmetierinin te-
meli, koruyucu hekimlik ve ayaktan tanı,
tedaviyi içeren 'birinci basamak' hizmetle-
ridir. Gelişmiş ülkelerde, nüfusun yüzde
doksanının sağlık, sorunları birinci basa-
makta çözulmekte, ancak yüzde on gibi bir
oran 'ikinci' (genel hastaneler) ve gerekir-
se 'üçiincü' (üniversite ve özel dal hastane-
leri) basamağa sevk edilmektedir.
Birinci basamağın temel alınması ile bır-
çok hastalık başlangıçta engellenmekte,
ayaktan ledavi, yataklı tedaviden her za-
man daha ucuz olduğundan, sağlık gider-
leri azalmaktadu". Bu aynı zamanda, ikin-
ci ve üçüncü basamak hastanelerdeki yı-
ğılmayı önleyecek ve bu kururnlar, daha et-
kin ve kaliteli hizmet verebildikleri gibi bi-
Umsel çalışmalannı da sürdürebileceklerdir.
Ve birinci basamak sağlık hizmetlerinin
temel unsuru, pratisyen hekimdir.
DPT'nin Ingiliz Priece-Waterhouse Fir-
ması'na hazırlattığı 'Sağlık Master Planı'n-
dan bazı alıntılar:
• Ülkenin birçok bölümünde birinci ba-
samak sağlık hizmetlerinin ne nitelik ne de
nicelik bakımından istenilen hizmet düze-
yine çıkamadığı anlaşıhnaktadır. Ülkede-
ki sağlık ocaklan gidilip göriildüğünde bi-
rinci basamak sağlık hizmetinin sorunlan
da görulmektedir. öncelikle devamhhk arz
eden bir mali yatınm yoktur. Ülkenin bir-
çok yerinde özellikle Doğu'da "Ankara bi-
ze 20 yü önce bir sağlık ocagı inşa etti, son-
ra bizi unullu" denmektedir. Ayrıca il dü-
zeyinde ve daha alt düzeyde etkin bir ör-
gütlenme başarıya ulaşmadığı gibi gerekli
otorite ve sorumluluğa sahip bir yönetim
yapısı da kurulamamıştır. Üçüncü olarak
sağlık iş gücü sorunlan. özellikle eğitim ve
istihdam sorunlan etkin bir biçimde ele
almmamıştır.
llk bakışta sununun sağlık personelinin
niteliğine bağlı olduğu düşünulmektedir.
Doktorların çoğu genç, yeni mezun ve bu
görevt zorunlu olarak gelmiş du-
rumdadır. Halen tıp öğrencilerine verilmek-
te olan eğitim, halk sağlığı ve toplum he-
kimliği bakımından yeterli değildir. Dok-
torlar özellikle kırsal alanlarda karşılaştık-
lan sorumluluklarla baş edecek biçimde ye-
tiştirilmemişlerdir. Kendi üstlerinden de çok
az destek ve denetim görmektedirler. Baş-
langıç yönlendirmesi programı olmadığı gi-
bi hizmetiçi eğitim de ya çok azdır ya da
hiç yoktur. Genç doktorlann çoğu pratis-
yen yerine uzman doktor olmak istedikle-
rinden zorunlu hizmet sürelerinde zaman-
larının çoğunu ihtisas smavlanna hazırlan-
mak için harcamaktadırlar. Daha yaslı kli-
nisyenler ise yerel olarak özel pratisyenlik
faajiyeti geliştirme konusuyla sağhk mer-
kezindeki sorumluluklanndan daha fazla il-
gilenmektedirler.
Buna karşın bazı genç doktorlann has-
taları ile gerçekten ilgilendikleri ve kendi-
lerine iyi bir isim yaptıklan söylenmekte-
dir. Ancak personelin yıllık değişimi, bir-
çok bölgede gerçek bir temel sağlık hizme-
ti kurulmasını tamamıyla önlemektedir.
(210. sayfa)
• Hastane polikliniklerinde hastalar yı-
ğılmakta ve saatlerce muayene olmayı bek-
lemektedirler. Bu durumun, doktor ve has-
talar üzerinde yarattığı baskmın çok büyük
olacağı ve iyi bir tıp uygulaması içinde hiç
yardımcı olamayacağı açıktır. (213. sayfa)
• Türkiye'deki bütün tedavi hizmetleri-
nin etkili biçimde yürütülmesi için temel
(birinci basamak) sağlık hizmetlerinde gözle
görülür bir gelişme en önemli koşuldur.
(250. sayfa)
• TUrkiye'de hali hazırda uygulanmak-
ta olan tıp eğitimi, hekimleri genel tıp hiz-
met uygulamalanna hazırlamamaktadır.
(299. sayfa)
• Hali hazırda genç hekimler mecburi
hizmet dönemini uzmanlık smavı için ha-
zırlıkla geçirmekte, hastalarının ihtiyaanı
karşılamaktan çok kendi akademik gelecek-
leri için çalışmaktadırlar. (300. sayfa)
Bu resmi veriler de göstermektedir ki sağ-
lık sorunlanmızın çözümünde ilk ete alına-
cak alan; birinci basamaktır. Birinci basa-
mağın güçlendirilmesi halka kaliteli, doyu-
rucu, ekonomik hizmet sunuünasını ve ül-
kedeki hekim kitlesinin sayıca yansım oluş-
turan pratisyen hekimlerin yaşadıklan
"kimliksiz bunalunı"ndan çıkmalanru sağ-
layacaktır.
Işte o zaman, yukandaki soru, doğru ya-
nıünı bulacaktır: "HayırJ"
Dr. YASEMİN S. ÖZ
Maaisa
Dîn Derslerî
Sevgiden yoksun bir çocuğa, sevgiyi örnekleyerek nasıl
öğreteceğiz? Kalabalık, yoksul bir ailede, kapan kapana
yaşayan bir çocuğa, paylaşmayı hangi yöntemle anlatacağız?
lnsanların eşitliği gerçeğini mi bin dort yüz
yıl Onceki kadın-erkek kavramındaki bilinç-
sizliği mi ibretleyeceğiz?
Sayın Pınar Bingöl, "Temel Din Dersleri
ve F. Almanya" (Cumhunyet, 17.9.1990) baş-
lıklı yazısında, Almanya'daki din derslerini
örnekleyerek ülkemizde de benzerinin yapı-
labileceğini belirtiyor.
Almanya'dakini bilmiyonım. Ülkemizde-
kini duşünûyorum.
Sayın Bingöl'e göre "Ülkemizdeki din ders-
lerinin de temsil yolu ile çocuklara gercekleri
anlalmak. ibret alabilecekleri konulan orta-
ya koymak... küçıik zibinlere dognı inanç ve-
recek, kalpleri lemizleyecek, kötülükleri or-
tadan kaldıracak..." bir amaca yönelik olma-
lıdır.
Diyelim, örnekte olduğu gibi, "okul, arka-
daşlık"la başladık, basamak basamak "ev;
aile"ye geldik. Tüm bu konular işlenirken
karşılıklı sevgi, saygı ana temel olacak.
"Ev, aile" kavramını örnekliyoruz: "Ço-
cuklar, peygamberimiz doknz kadınla evlen-
miştir. Dinimizde dört kadınla evlenme izni
vardır. Ailenin temeli, karşıhklı sevgi, saygı-
>a dayanır..."
Bu örneklemeyle çocuklara hangi gerçeği
anlatarak, ne ibreti almalarını bekleyeceğiz?
Dersler ilerledikçe, konular da gelişip ser-
pilecek.
"Peygamber ne, tann ne?" konusu da ge-
lecek.
Yeğenim ortaokul birinci sınıfındayken pek
keskin bir din dersi öğretmenleri vardı. Ço-
cukları korkutuyor, sıkıştırıyor, çahştırı-
yor, ezberletiyordu.
Bir derste "Yeryüziinde olup biten her şe-
yi Allah yapar. Insanlar kblüluk duşununce,
günafı işlevince onlan cezalandırmak için sel,
deprern verir, savaş çıkanr" demiş. Yeğenim,
"Oğrftmenim. sel, deprera olunca anneler ve
çocuklar da ölüyor. Savaşta babalar ölüyor,
çocuklar kimsesiz kalıyor. Çocuk kötulüğü
bilmez, günah işlemez, neden cezalandınlı-
yor?" diye sormuş.
Öğretmen onu azarlayarak oturtmuş. Ama
bu, çocuğun usuna takılmış, eve gelince ba-
na sordu.
Şimdi de ben Sayın Bingöl'e soruyorum:
Din derslerinde, küçük zihinlere verilecek
doğru inanc nedir?
Minik kalpler ne zaman, nasıl kirlenmiş ki
din bilgisiyle nasıl temizlenecek?
Yavrucaklar, "ortadan krJdınlacak" ne tflr
kötülük yapmış?
Sevgi, saygı, üzüntü, paylaşma (Hem ne-
den yalnız acı paylaşılsın? Sevinçler de pay-
laşılmaz mı?), dayanışma vb. gibi kavramlar,
canlının doğasında bulunan icsel davranışlar-
dır. Yaşayarak biçimlenirler. Sevgiden yok-
sun bir çocuğa, sevgiyi örnekleyerek nasıl öğ-
reteceğiz? Kalabalık, yoksul bir ailede, kapan
kapana yaşayan bir çocuğa, paylaşmayı hangi
yöntemle anlatacağız?
öğretmen, yönetici baskısıyla ezilen, buna-
lan öğrenciye, saygı, dayanışma kavramlan-
nı nasıl örnekleyeceğiz?
Okullarda din dersi yerine, insan ilişkileri-
ni düzeltmeliyiz.
Okul önlükleri renklensin-renklerunesin ko-
nusu da ele alınabilir belki. Ama öncelikle ve
ivedilikle, çocuğun, öğrencinin de bir birey ol-
duğunu benimseyen bir eğitim-öğretim dizge-
sine geçmeliyiz. O zaman, yukandaki kav-
ramlar kendiliğinden duyumsanır, bilinçlere
işlenir.
ŞÜKRAN YURDAGÜL
Yesiller Partisi, Ankara
OKURLARDAN
Hangi Statü İçine Gniyoruz?
Bizler meslek yüksekokulu
mezunu (inşaat, makine,
motor) teknikerleri olup
Karayollan Genel Mudürlüğü
bünyesinde (400 kişi) bakım
teknik görevlisi ve trafik
teknlk görevlisi olarak
çalışmaktayız.
Statümüz 657 sayılı Devlet
Memurları Kannnu'na tabi
olup, "teknik MzmeÜer"
sınıfındadır. Bizim
kadrolarımız karayollan
teşkilatında yeni
oluşturulmuştur. tşe alınırken
bizlere araç tahsis edüeceği ve
bu araçlan bizzat kendimizin
kullanacağı behrtilmemişti.
Smavı kazanıp göreve
başladıktan sonra herbirimize
birer araç zimmetlenerek bu
araçlann sürücülüğünü de
yapmayı şart koştular. Aksi
takdirde asaletimizin
tasdiklenmeyeceği belirtildi.
Bu şartlar altında iki yüdır
çalışıyoruz. Bu süre icerisinde
bizlere araç sürücüsü gibi
davranarak bu doğrultuda
yönlendiriyorlar. Teknik
eleman statüsünde
alınmamıza rağmen, böyle bir
uygulama icerisinde sürücü
müyüz, teknik eleman mıyız?
Birçoğumuz araç kullanmayı
göreve başladıktan sonra
öğrendi. Geçen 2 yıl
icerisinde bizler ölümlü ve
maddi hasarlı (Hasar
bedelleri bizlere ödetiliyor)
kazalara kanşük.
Bizlere de
sürücü verilmesinı veya bu
araçlann zimmetimizden
alınmasını istiyoruz.
Karayollan
Balum-Trafik Tduifc
GörevUleri
POLTITKA VE ÖTESI
KEMAL
Uygar Bir Toplumda...
İkinci Meşrutiyet'ten sonra öidürülen gazeteciler ara-
sında Hasan Fehmi ve Ahmei Samim'den sonra bir de
gayri Müslim vardı; Prodhos gazetesi sahibi Lazar Sta-
madiadis!.. Bu öldürmeler siyasaldır. Din ve irtica yüzün-
den vurmatar değildir. Meşrutiyet'ten bu yana öidürülen
gazetecilerin bir listesi çıkarılsa çok uzun olur. Çetin
Emeç'ten sonra uzun bir süre duracak sanıyorduk, dur-
madı. Son günlerde parlayan Turan Dursun da bu listeye
girdi.
Gericilik son yıllarda aldı başını kol geziyor. Arka veren-
ler, destekleyenler olmasa azar mı? 2000'e Doğru dergi-
si ve yöneticileri amaçlanmıştır. Önce dergi kapandı, ar-
dından Doğu Perinçek tukuklandı, şimdi de yazar Turan
Dursun öldürüldü. Pianlanmış kanlı bir eylemin göstergesi
değil mi?
Kimdi Turan Dursun? 2000'e Doğru dergisi kapatıldık-
tan sonra Yüzyıl çıktı; Turan Dursun orada yazıyordu. Ey-
lülün dördünde evinin önünde saldırdılar ve öldürdüler.
Turan Dursun, Sıvas'ın Şarktşla ilçesinde, Gümüşdere kö-
yünde doğmustu (1934). Babası imamdı. Okula gönder-
medi. İmamlann eline verdi. İslam derslerini yılmadan ög-
rendi. Mücaz oldu. Möcaz, Hanefilerde okumadan ica-
zet afma demektir. Müftü olmak istedi. ilkokulu bitirmesi
gerekiyordu. Hemen bitirdi. 1965 yılında müftülükle ye-
tinmeyen Turan Dursun, TRT'ye memur oldu. Daha son-
ra sınavlar vererek prodüktörlük hakkını kazandı.
Durmadan ilerliyordu. Prodüktörlük de az geldi, kitap-
lar yazdı, dergi ve gazetelere atladı. Son durağı Yüzyıl der-
gisi oidu. Bu dergide gericilik ve bağnazlıkla savaşıyordu.
Elimde Sosyalist Parti yayın organı 'Teori' dergisi var.
Buradaki yazısında sünnetin maval olduğunu yazıyor. Ya-
zısına da ibrahim Peygamber Mavalındaki Sünnet' baş-
lığını koymuş. Turan Dursun, 'Muhammed'e göre İbrahim
kendinı keserle sünnet etmiş
1
diyor. İlk sünnet olan İbra-
him'dir. Sünnet geleneği Tevrat'ta var. Müslümanlar sün-
neti Tevrat'tan alıyorlar.
Dinsel törelerin tartışması bilimsel olarak yapılır da ga-
zete sütunlannda bu tartışmalar yapıldı mı göze batıyor.
Çoğu kişi benimsemiyor. Hele dinde bağnaz olan çevre-
ler bu gibi tartışmaları düşmanca sayıyorlar. Gazeteterde
birçok örnekleri var. Yıllarca önce gazeteci Ahmet Emin
Yalman'a bir bağnaz bu yüzden ateş etmedi mi? Sonra,
düşüncelerin özgürce söylenmesinden yana çtkan deli-
kanlı ateş ettiğinden ötürü pişmanlık duydu. Her işin öz-
gürce tartışılmasından yana olduğunu yazdı.
Meşrutiyet döneminde gazetecilere kurşun sıkan dü-
şünce henüz özgürlükten yana değildi. Bir yazar elestir-
di mi, tartıştı mı bunu önlemenin yolunu silahta buluyor-
du. İkinci Meşrutiyet'ten bu yana kaç gazeteci öldürüldü?
İnançların, dinsel törelerın tartışması yavaş yavaş bıra-
kılıyor. Sovyetler Birliği'nde dinsel inanç ve törelere ko-
nan sınırlamalar son günlerde kaldırılıyor. Törelerin özgür-
ce benimsenmesi yolu açılıyor. Bir zamanlar kimi sosya-
list ülkelerde haçlı kolyeler takma yasağı vardı. Başa çı-
kamayacaklarını anladıklannda yasağı kaldırdılar. Roman-
ya'da bir kılise avlusunda dilenen bir adam görmüştüm.
llgililere söyledim.
"Baş edemiyoruz. Gelenler ille de dilenenlere sadaka
vermek ıstiyorlar. Biz de serbest bıraktık" dediler. Daha-
sı, gördüğüm diienci, yönetimce kilise kapısına konmuş-
tu, devlet dilencisi idi.
Ayn dinden kimselerin cenazelerinin kaldınlması, dua-
lar okunması. dinsei törenler yapılması özgürce oluyor.
Düşüncede olduğu gibi dinde de özgürlüğün sınırları açı-
lıyor. Yasakken çok görkemli yapılan cenaze törenleri, öz-
gürtük yolu açıldıktan sonra olağan gösterilere dönüşüyof*
Çoğunluğu Müslüman olan bir ülkede dinsel yazılar ya-
zacak olanların biraz dikkatli olmaları gerekmez mi? Sün-
net maval, oruç zırva gibi sözler söylenmesi istenmiyor,
göze batıyor, dahası kınanıyor. Silah her türlü inancın
önünden kalkmalıdır. Özgürlük isterken hoşgörülü de ol-
mak zorundayız. Vurma kırma bağnazlığı hiç kimsenin işi-
ne yaramaz. Uygar bir toplum isek bağnazlığı aşıp gitme-
liyiz... Düşüncenin üstüne silahla gitmeyelim!..
CAUŞA3VLAR1N
SORULAIU/SORirNLARI
YILMAZŞİPAL
"Libya'da çalıştım"
SORV: 19*6 yıhndan 1990 yılııîa kadar Libya'da çalışüm.
Çalıstığıtn süre yaklaşık 1-500 gun dolayında.
tlk kez, 1963 yılında sigortaya girdim ve Libya'da-
ki çalışmalanmla 6.400 giin prim ödemiş durumda-
yım. Libya'da çalıştığım şirket Türkiye'de prim
yatırmamış, bordro ve bildirge de vermemiş. Bu ne-
denie ben de, Libv^'dftki çalışmamı borçlandım ve
1.500 ABD Dolan olarak da ödedim.
Ancak Yurtdışı Borçlanma Yasası'nın yüriiıiüklen
kalktığını söylediler. Bunun için de, bu borçlanraa-
nın sayılmayacagı ve paramın geri verileceği söylen-
di.
Yurtdışı Borçlanma Yasası yöriirlükten kalktı mı
ve libya'da gecen çalışma siirelerim gecersiz mi?
YANITi 22 Mayıs 1985 günlü Resmi Gazete'de yayımlanan 321C
sayıİJ Yurtdışında Bulunan Türk Vatandaşlannın Yurtdışmda
Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından
Değerlendirilmesi Hakkında Yasa yürürlüktedir.
15.9.1985 günlü Resmi Gazete'de yayımlanan 3201 sayılı ya-
sanın uygulama yönetmeliğinin 2. maddesine göre "Bu yönet-
melik hükümleri, ikili veya çok tarafîı Sosyal Güvenlik
Sözleşmesi yapılmış olup olmadığına bakılmaksızın yabancı bir
ülkede Türİc vatandaşı olarak çalışmış, çalışan wya çalısacak-
lar ile gerek borçlanma ve gerekse aylık alma sürelerinde Türk
vatandaşı olanları kapsar!'
Sosyal Sigortalar Kurumu'nun 18.10.1985 tarih ve 3439 sayı-
lı genelgesinin borçlamlacak süreiere ilişkin bölümünde şöyie
denilmektedir:
"Vatandaşlarımız, yurtdışında geçen ve belgelendirilen fiili
çahşma süreleri ile bu çalışma süreleri arasında veya sonunda-
ki işsizlik sürelerinden her birinde bir yıla kadar olan kısmını
borçlanarak sosyal güvenlikleri açısından değerlendirebilecek-
lerdir.
Ancak 18 yaşından önce geçen hizmetler bu değerlendirme-
de dikkate alınmayacaktır.
Çalışüan ülke ile, Sosyal Güvenlik Sözleşmesi yapılmış olup
olmadığına bakılmaksızın vatandaşlarımız yurtdışında geçen
çahşmalanndan diledikleri kadarmı borçlanabilecektirf'
Yönetmelik ve genelge hükümlerine göre Libya'da geçen ça-
lışma süreleri de 3201 sayıh yasa ile öngörülen borçlanma kap-
«amındadır.
• CUMHURİYET BAYRAMI •
KAPADOKYA
26-29 EKÎM
4 yıldızlı Ürgüp Perissia ve
Avanos Irnuk otallen.
Otellerde 2 gece konaklama,
ulajım, yöre müze gınşleri,
profesyonel tunst rehberlerı,
ıkramlar dahıl:
Yaum Pansıyon 290.000 TL.
Tam Punuyon 320.000 TL.
1. Leı-ent Sülûn Sokak No. /6 ISTANBUL
TeL: 169 92 31 • 169 29 20 168 49 79
Tele\: 27901 TRPE TR
Fax: 90-1178 74 44
BODRUM
25-29 Ekim
OTEL TMT
3 gece yarım pansıyon
konaklama, uUşım, rehberlık
hızmetlerı, ıkramlir dahıl.
320.000 TL.
MUBOKTOLR-