25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
28 EKİM 1990 KÜLTÜR-SANAT CUMHURİYET/5 DÜNYA SATRANÇ ŞAMPIYONASI Parliament Superband'ın devleritstanbul veAnkara'da 4 konser verdi 7. oyun ertelendi KASPAROV (Siyah) 1 a b c d KARPOV (Beyaz) ERTELENME POZİSYONU Kiıltiir Servisi — New York'ta devam eden Dunya Satranç Şafnpiyonası'nda, 7. oyun Karpov'un üstün- luğuyle bir sonraki gü- ne enelendi. Ertelenme pozisyonunda bir piyon üstunluğü olan Kaf pov'un oyunu kazanma şansı oldukça fazla. Oyunu yorumlayan sat- ranç ustaları, Kaspa- rov'un tekrar başlama- dan "terk" kararı alabi- leceğıni ve durumu tele- fonla hakeme bildirebi- leceğini belirttiJer. 7. oyuna I., 3. ve 5. oyunlarda olduğu gi- bi beyazlarla başlayan Karpov, yine merkezdeki, 'd' hattın- daki piyonunu surerek ilk hamlesini yaptı. Kasparov da yi- ne siyahlarla butun onceki oyunlarda yaptığı gibi 'Şah-Hint' savunması denilen defans pozisyonunu aldı. Daha sonra sah kanadında bir saldın başlacan Kasparov, Karpov'un atının merkezde çok iyi bir yer tutması karşısında basanlı olama- dı. 31. hamlede bir piyon öne geçen Karpov, oyun ertelene- ne kadar bu avantajını surdurdü. Ertelenen 7. oyun sonra- sında durum hâlâ 3,5-2,5 Kasparov lehine. Toplam 24 oyun sürecek unvan maçında, galibiyetler 1, beraberlik 0,5 puan olmak üzere 12,5 puana erişen kazanacak; eşitlik halinde Kas parov un\anını koruyor. 7. Oyun / Beyaz; KARPOV-Siyah: KASPAROV (Şah-Hint Savunması, Klasik Varyasyon) I.d4 Af6 2.c4 g6 3.Ac3 Fg7 4*4 d6 5.Af3 0-0 6.Fe2 e5 7.Fe3 Aa6 8.0-0 Ag4 9.Fg5 f6 lO.Fcl Şh8 Il.h3 Ah6 12.dxe5 fxe5 13.Fe3 Af7 14.Vd2 Ac5 15.Ag5 Axg5 16.Fxg5 Ff6 17.Fe3 Ae6 18.Fg4 h5 19.Fxe6 Fxe6 20.Ad5 Fh4 21.Kacl Şh7 22.Kc3 Kf7 23.b3 c6 24.Ab4 Kd7 25.Kccl Ff6 26.f4 exf4 27.Fxf4 Va5 28.Ad5 Vc5 29.Şhl Fxd5 30.cxd5 Vd4 31.dxc6 bxc6 32.Kxc6 Kae8 33.Kc4 Vxd2 34.Fxd2 Fe5 35.Fe3 Fg3 36.Kf3 h4 37.Ff2 Fxf2 38.Kxf2 Kde7 39.Kf4 g5 4O.Kf6 Kxe4 41.Kxe4 Kxe4 42.Kxd6 Ke7 43.Ka6 Şg7 Karpov 44. hamlesini zarfa koydu, oyun ertelendi. ' Imza gününde dayanışma • Kiiltiir Servisi — Bir sure once bir bombalı sabotaja uğrayan Sosyal Yayınlar'la dayanışma amacıyla düzenlenen imza gunüne dün İlhan Selçuk ve Yaşar Kemal katıldılar. Yayınevinin Cağaloğlu'ndaki merkezinde düzenlenen imza gunünde İlhan Selçuk ve Yaşar Kemal genç okurlanyla sohbet de ettiler, özellikle son gunlerde Türk ve dunya kamuoyunu ilgilendiren guncel olaylarla ilgili soruları yanıtladılar. îlhan Selçuk "Japon Giilü", "Ziverbey Koşku", "Ağlamak ve Gülmek", "Görulmüştur", "Duşunuyorum, Öyleyse Vurun" ve "Yüzbaşı Selahattin" adh kitaplarını imzaladı. Yaşar Kemal'in imzaladığı kitapları arasında ise "İnce Memed", "Yağmurcuk Kuşu", 'Allahın Askerleri", "Ai Gozum Seyreyle Salih", "Ağndağı Efsanesi", "Yer Demir Gök Bakır", "Ölmez Otu" ve "Deniz Küstü" yer aldı. (Fotoğraf: Muharrem Aydın) Nebiler'uı kitabı • İSTANBUL (ANKA) — 12 Eyiül askeri müdahalesinden sonra yasalaşan ve 1984 yılında kurulan Devlet Güvenlik Mahkemeleri, "Devletin Güvenlik Mahkemeleri" adıyla kitap konusu oldu. Gazeteci-yazar Halil Nebiler'in yazdığı 10 bolumden oluşan kitaptaki iki bölüm, uygulamaları ile birçok tepki gören Ankara DGM Başsavcısı Nusret Demiral ve yardımcısı Ülku Coşkun'a ayrılıyor. Semih Poroy'un çizgilerinin de yer aldığı kitaptaki diğer bolümlerde 1980 oncesinde DGM'lenn kurulmasına karşı yürutülen kampanya, DGM'lerin yasalaşması aşaması, Uluslararası Af Örgutu'nun DGM'lerle ilgili raporu, bu mahkemelerde yargılanan sanıkiarın özelliklerinin belirtildiği bilgilerin yanı sıra Doçent YaJçın Küçuk'e, Doktor İsmail Beşikçi'ye açılan davalar inceleniyor. Kitapta ceza hukuku profesöru Çetin Özek'le DGM'lerle ilgili olarak yapılan bir söyleşi ve DGM'lerin kuruluşu hakkındaki 2845 sayılı yasanın tam metni yer alıyor. Halil Nebiler'in altıncı kitabı olan "Devletin Güvenlik Mahkemeleri" Sel Yayınlan'nın uçuncu kitabı olarak bu hafta içinde satışa sunulacak. O FMFFRVA1 IZMF Vü OLIGAKŞİYF MÜCADEL HAKUVIZ KAZANACAttlZ • BASKILAR ve İDAMLAR MÜCADELENİN ÖNÜNE GEÇEMEZ • Toplumsal muhalefetin gelişerek yaygınlaşması karşısında Meclis'te bekleyen idam dosyalan gündeme getiriliyor. İdamlar, toplumsal muhale- fetin yükselmesinin önüne geçebilecek bir koz olarak kuilanılmak isteniyor. • İdam cezası alan devrimci tutuklular, "İdam seh- palarında da, inancımızı, karlılığımızı ve coşku- muzu haykıracağız" dfyoriar. • Savaş nedir?.. Toplumlann tarihi gelişim süreci içerisinde idamların yeri... Haklı-haksız sa- vaşlar... • HALK, EMPERYALİST SAVAŞA HAYIR KOMİTE- LERİ'NDE MÜCADELE EDİYOR! 7. SAYIMIZ CIKTI Uygun şartlarda ALMANCA- İNGİLİZCE- FRANSIZCA ORTA-LİSE HER YAŞ Tel: 385 81 84 19.02.1990'da Büyükçekmece Tapu Sicil Müdürlüğü'nden aldığım tapumu kaybettim. Hukümsüzdür. YUNUS ER Harikalar kumpanyasıB. B. King salondan bir yanıt alabilmek için kiloJarından birkaçını sahnede bıraktı. Ray Charles müzik yaşamınm en yalnız 'What Did I Say'ini söyledi. Ama bu olağanüstü topluluk sonunda salonun büyük bölümüne el çırparak eşlik ettirmeyi başardı. SADETTtN DAVRAN "Restorasyon" başma buyruk bir deniz. Huyu suyu, girdisi çıktısı çok iyi bilinmedikçe ge- ce vakri karaya oturmak işten değü. Peki, restorasyon plastik sa- natlarda olur da müzikte olmaz mı? Olur. lyisi nasıl olur, Onceki akşam bir kez daha görüldü. Hatta bu- na iyinin de iyisi demekten korkmamalı. Tipkı çok iyi res- tore edilmis bir eski yapıda ya da bir resim veya süslemede ol- duğu gibi ayakta olan eski oğe- ler aynen korunmuş, zamana ye- nilmiş olanların yerine ise çağ- daş olanaklann tümii kullanıla- rak yenileri konulmuştu. Hafta içinde lstanbul ve An- kara'da Parliament Superband adı altında konserler veren 17 kişilik Big Band kusursuz bir restorasyon örneği. Philip Mor- ris Inc. sponsörlüğünde geçen yıl kurulan, aralannda Big Band döneminin en ünlü orkestrala- nnda bizzat çaJışmış çok sayıda müzisyen bulunan bu topluluk; gerek esküerin birbirinden par- lak yenilerle ulaştıkları bir ara- dalık, gerek döneme özgü tını- yı -tiryakilerin tüyleri ile birlikte- yeniden ayağa kaldır- madaki başanlan açısından bir "nazarlığı" çoktan hak etmişti. Philip Morris Inc cesametine yakışanı yaptı ve topiuluğa bu tKİ KEZ BAŞTAN ALDIRDI — İkinci yanda sahneye şık bir smokinle çıkan Ray Charles bir de siirpriz yaplı: Bir parçayı orkestraya iki kez baştan aldırdı. (Fotoğraf: Muharrem Aydın) yıl iki nazarboncuğu taktı: Ray Charles ve B. B. King. Ancak ilk gecenin biraz dedi- kodusunu yapacak olursak, bü- tün bunlan gerçekten olağanüs- tü bir plastik restorasyon örne- ği karşısında imişçesine tam bir "huşn" içinde izJeyen protokol çağrıhlannın esasen hayatta oJ- dukları, arada verilen zarif bü- fede hiçbir kuşkuya yer verme- yecek biçimde ortaya çıktı. Şaka bir yana, özellikle B. B. King salondan bir "yanıt" ala- bilmek için yaklaşık 250 kilo- sundan en az birkaçını Cemal Reşit Rey Konser SaJonu'nun sahnesinde bıraktığıyla kaidı. Ray Charles ise müzik yaşa- mınm en yalnız "What Did I Say"ini söyledi. Fakat sonunda bu olağanüs- tü topluluk olağanüstü bir şey daha başardı ve ikinci yanda sa- lonun büyük bir bölümüne mu- ziğe el çırparak eslik ettirdi. Sem patik, sözü sohbeti yerinde, işi- nin ehli piyanist Gene Harris. konserin başında, Philip Morris topluluklannın değişmez temel direği, basçılar basçısı Ray Bro^n'ın geçen hafta ölen Art Blakey için yazdığı "Buhania Buhania" adlı açılış parçasından sonra mikrofonu aldı ve "Bu ak- şam sidere harika bir gösterimiz var, tadını yıkarmaya bakın" de- di. Harris gerçekten haklı. Parli- ament Superband tam bir "ha- rikalar kumpanyası." Toplulu- ğun sahnedeki varlığı bile yete- rince heyecan verici. Topiuluğa bu yıl katılan, caz gitarcılarının en süzulmüşlerinden büyük Kenny Burrell tellere dokundu- ğu anda butun salonu saran kal- lavi "sedasj" ile Superband'e bu yıl çok şey katıyor. Suratından bu kıratta bir gitarcıdan çok ko- nusu Benedictine dehlizlerinde geçen bir ortaçağ polisiyesinin beklenmeyen hafiyesine yakışa- cak nurani bir hınzırhk akan Burrell'i dinlemek kadar seyret- mek de benim için her zamanki gibi sapkın bir zevkti. 'A Child is Born'da James Morrison'dan, trompet, 'Lovcr- da Garry Smulyan'dan ful akse- suar bir bariton solo ve nihayet gördüğüm en şık R B. King. Ve gördüğüm en takıp takıştırmış Lucille! Lucille bilindiği gibi B. B. King'in gitanna, daha doğru- su gitarlarma verdiği ad. Ama bu kadar süslüsunü daha önce hiç görmemiştim. Gergisi, köp- rüsü, baskısı, nota anahtarları, gömme Lucille adı hep altın kaplama. B. B. King kendi takı- lanndan kısmış, Lucille'e yapmış aitınları. Ama Lucille'e ne yap- ^a az. Ara ara Lucille gene B. B. King'i de gösteriyi de sırtında ta- şıdı. Ray Charles ise ikinci yanda sahneye çıktı. O da son derece şık bir smokin giyiyordu. Kon- serin önceden pianlanmanuş tek sürprizi Ray Charles'ın orkest- raya bir parçayı iki kez baştan aldırması idi. Elektrikü piyano- dan bir vakitler olduğu gibi he- zarfen sonuçlar alan Ray Char- les, orkestranın en az kendisi ka- dar döktürduğü bir 'I Can'r Stop Lovin' You" ve az rastlanır güzellikte bir 'Georgia On My Mind'dan sonra konserin sürp- riz olduğuna başta kendisinin inanmadığı bölumunü anons et- ti. Herkesin beklediği, bu yılki Superband konserlerinin kahve- konyak bolümu; Ray Charles-R a King "atışması", Philip Mor- ris'e çok hayır duası aldırdı. Peki, bu usta işi "restorasyo- nun" en eski, en hakiki, en "o zamandan kalroa" ve en bugün bile taklit edilemeyen parçası kimdi? Elbette geçen yıl olduğu gibi bu yıl da Harry Sweets Edi- soo'dı. Gelmis gelecek en usta ve en stil sahibi trompetçilerden Harr> r Sweets'e de Philip Mor- ris Superband'e de tanrı uzun ömür versın. Serdar Günbilen'den idam cezalanna karşı ilginç bir tepki Bu sergî izlenmemeliAHU ANTMEN Çehov'un öykülerinden biri, bir arkadaş toplantısında idam cezası tartışmalanyla baslar. Ev sahibi bankacı, idamdan yana- dır ve şu görüşü öne sürer: "tdam cezası anında ölduriir, miiebbet hapis ise vavas juvaş, derece derece. Hangisi daba in- saflı bir ceza? Yaşamı birkaç sa- niye içinde ahnak ım, >oksa yıl- lar boyunca, yavaş yavaş, ama sürekli bir biçimde >ok etmek mi?" Konuklardan biri, iki cezanın da ayru ölçüde "ahlfik dışı" ol- duğunu savunur, çünku arnaç aynıdır: Yaşama son vermek. Konuk, "Devlet Tann degildir, dolayısıyla geri veremeyecegi bir seyi aiamaz" der. Konuklar arasında genç bir avukat da bir onceki görüşe ka- tıldığını belirterek ikisinin ara- sında bir seçim yapmak zorun- da bırakılsa müebbet hapsi ter- cih edeceğini söyler: " Yaşamak -nasıl olursa olsun- hiç yaşama- maktan çok daba iyi gibi geli- yor bana..." Mecliste bekleyen idam ceza- larının onayının gundeme gel- mesiyle tekrar ateşli bir biçim- de tartışılan konulardan biri ol- du idam. 1860 -1904 yılları ara- sında yaşayan Çehov'dan çok önce de tartışılıyordu, çok son- ra da tartışılıyor. Geçenlerde idam cezasına il- ginç bir tepki, genç sanatçı Ser- dar Günbilen'den geldi. Günbi- len, "Bu kadar hızla 'çağdaslasan' bir iilkede üç ayak- lı klasik sehpalarda ısrar edilme- sini anlayamadım. dolayısıyla yeni bir tasarun önermek ihtiya- cını hissettim" diyor. Gunbilen 1 in çalışması bir tasanm gibi, ama aslında değil. Farklı bir idam sehpasının fotoğraflannın fotokopileri. Gunbilen bu ironik çalışma- sını geçenlerde Mimar Sinan Üniversitesi'nde bir saatliğine sergiledi. Neden sadece bir sa- HEPİMİZ SORUMLUYUZ — Serdar Gunbilen, bir insanın yaşamırun ezilerek ya da yok edile- rek lamamlanmasının berkesi sorumlu kıldığına inanıyor. at? Çünkü aslında Günbilen'in sergisi kendi deyimiyle "tzlen- rnemesi gereken bir sergi.' "Sergi basil bir düzenlerneyi içeriyor. Dairesel bir genelleme oluşturmaya çalışlım. hk bakış- ta 'lasanm' gibi duran bir süreç ve izleme söz konusu. Oysa bu izleme seçilmiş bir formun gii- dümlenmesinden başka bir şey değil. Bu noktada secilmis for- ma yönelik herhangi bir sorgn- lama ise crajik bir konumJama- ya tuzak kuruyor. Dolavısıyia sergi aslında izlenmemeli." Günbilen, insanları tuzağa düşüruyor, çünku önerdiği idam sehpasının herhangi bir yeri hakkında küçücuk bir soru, or- neğin, "İp su küçıik demirden nasıl geçecek", idam karşıtı bir insanın bile nasıl "uyum" sağ- ladığını üzucu bir biçimde orta- ya koyuyor. Sonsuzluk karşısında "yinni adel yıizyıl"ın buyuk bir anla- mının olmayabileceğini söyleyen Günbilen, bir insanın "bangi düşünceye sahip olursa olsun" yerküre üzerindeki yasarrunın ezilerek ve yok edilerek tamam- lanmasının "hepinuV'i sorumlu kıldığına inanıyor. Günbilen, "tnanıyorum Id biç kimse yamız başına var olmadığı gibi yalnız başma da yok olmuyor" diyor. Ünlü Fransız düşünür Louis Althusser'in ardından Filozofun çıldırması boşuna olmadıVVittgenstein, bir yerlerde, "Özgün olmak için dürüst olmak yeterlidir" der. Bu anlamda, Althusser'i, çağımızın önemli düşünürlerinden biri olarak saygıyla uğurlayabiliriz. ORUÇ ARUOBA Türkçe deyim, "Ölünün arka- sından konuşulmaz" der; oysa epey yaygın bir âdet, cenaze son- rası methiyeleridir. Çunkü her- halde öluye övgü düzmek, "ar- kasından konuşmak" sayılmı- yor. Ben, burada düşunür Loo- is Althusser'in "ardından" ko- nuşurken biraz da "arkasından" konuşuyor olacağım galiba... Batı düşününün II. Dünya Savaşı sonrasındaki en parlak dönerrü Fransızca yaşandı. Al- manca, Nazizmle kültur odak- lannı düşünsel olarak daraltmış, fiziksel olarak da dağıtmıştı. (Bir onceki dönemin parlak adı Heidegger, yarı yanılgı yarı da değişim içindeydi.) Ingilizce bir dttşünsel kısırdöngüden bir baş- kasına; Pozitivizm'den Analitik / Linguistik felsefeye geçiş için- deydi. (ikinci savaşta hastane hademeliği yapan VVittgenstein. zaten "kıtalı" olan Ahnanca metinlerini inatla yayımlamıyor- du; Cambridge'deki profesörlü- ğü de uzun sürmeyecekti.) Oysa Paris, liberation'dan sonra gerçek bir özgurluk havası yaşıyordu. Resistance içinde "bilenen" kültur adamları, bir- çok geleneği birleştiren yoğun odaklarda, büyük bir yenilik patlaması gerçekleştirdiler. Bu- gün bütün Batı'da, Paris'in 1945 sonrası ürettiği düşün ürünleri- nin yankıları yaşanıyor. Bu patlamanın yaratıcılan te- ker teker göçtuler, yerlerini ikin- ci; hatta şimdilerde, üçuncu ku- sağa bıraktılar. Altnusser galiba sonuncuydu; zaten on yıl önce "göçmiiş"tü: Çıldırmış, her ak- lı başında erkeğin çılduınca yap- ması gereken ilk işi yaprnjş; ka- rısını boğazlamış ve tımarhane- ye tıkılmıştı. Ç'ıldıran döşünan Felsefe ta- rihinin epey sık görülen bu ür- kütücü çelişkisini bir kez daha ortaya getiren Althusser'in dü- şunsel konumunda sanıyorum, bundan once de bir dizi başka çelişki görulebilir. Bunlan, hızlıca sıfat tamla- maları biçiminde sıralayıp to- parlayabiliriz: Akademisyen- popülist, yapısalcı-Marksist, partili-felsefeci; en temelde de bir ideoloji benimsemiş ozgün bir duşünur... Nasıl bir bağlan- tı kurulabilir; bilmiyorum, ama Althusser'in gençliğinde ateşli bir Katolik olmaktan ateşli bir Marksist olmaya geçişinden baş- layarak tinsel yaşamınm çılgm- lıkla sona erdiği noktaya varan süreç içinde, bu çelişkilerin de yeri vardı herhalde. En temel çelişkiyi alalım: İde- oloji benimsemiş düşünür, öz- gür ve özgün olabilir mi? Sanı- yorum Althusser bir arada dur- TÜRKÇEDE 4 KİTABI VAR — Geçen pazartesi giinü ölen AK- husser'in 'John Lewis'e Cevap', 'Poliıika ve Tarih', 'İdeoloji ve Dev- letin İdeolojik A\gıtlan - ve 'Lenin ve Felsefe' adlı kitapları Türk- çe>e de çevrilmişti. ması olanaksız öğder taşıyan bu durumu gerçekleştirmeye en çok yaklaşmış düşünürlerden biridir. (Aklıma hemen gelen iki başka ad; VValter Benjamin ve Ernst Bloch, ama Benjamin'in Mark- sistliğinin genel düşunsei dona- nımı içinde tuttuğu yer, Alrhus- ser'inkinden çok daha kuçüktu; Bloch ise Marksistliğini çok farklı kültur alanlanndan getir- diği öğeierle kuşatmıştı.) Althusser (ise), Ortodoks Marksist olmanın gerekli oldu- ğunu vurgulayarak başlar işe: Önemli olan Marx'ı dikkatle "okumak"tır. Kuram zaten ya- pılmış, bitmiştir. Bir ideolojiyi benimsemiş olmanın bu tipik formülunü ancak bağımsız olunmakla olanaklı olabilecek bir çerçeve içinde dener Althus- ser: Marx'ın nasıl düşünsel ev- relerden geçtiğini saptamak, bunlardan hareketle de onun nasıl okunması gerektiğini orta- ya koymak... tşte çelişki: Bu belirleme işi için tarihçi akademisyenin so- ğuk epistemolojik 'yapısal' çö- zümleme yöntemlerini kullanan, bu arada da çok ilginç bir biigi tarihi kuramı geliştiren düşünür, vardığı karmasık sonuçları, pek de okunaklı olmayan metinler içinde, popüler-aktivist kamuo- yuna ve Fransız Komünist Par- tisi'nin ideologlanna sunar. Or- taya çıkan tartışmalar da (izle- yebildiğim kadanyla) en üst dü- zey kuramsal sorunların, Fran- sız toplumunun en somut ve sı- radan sorunlanyla hemhâl oldu- ğu bir karmaşa izlenimini verir. Ama böylelikle sanıyorum, Althusser'in asıl önemi; düşün adamlanna asıl sunduğu soru çıkar ortaya: Düşünür, saf ku- ramsal düzeyde vardığı sonuçlar ile toplumsal eylem alanı arasın- da nasıl bağlanti kurabilir? Bir- çok bakımdan bir uçuruma köprü atmak sayılması gereken bu bağlantı, Mara ve Nietzsche ile başlayarak, Batı felsefesinin en önemli dertlerinden biri ol- muştur. VVittgenstein, bir yerlerde "Özgün olmak için dürüst ol- mak yeterlidir" der. Bu anlam- da Althusser'i, çağımızın önemli düşünürlerinden biri olarak say- gıyla uğurlayabiliriz. Çıldırması boşuna olmadı. Rumba kralı Cugat öldti • BARSELONA (AA) — Rumba ve ça ça kralı olarak bilinen Ispanyol müzisyen Xavier Cugat, Barselona'da öldü. Kalp yetmezliği ve akciğer enfeksiyonu nedeniyle 8 ekimden beri hastanede tedavi gören Cugat, 90 yaşmdaydı. Cugat, meslek hayatının büyük bir bölümünde, varyete müziği yapan bir orkestranın şefi olarak çalışrruştı. 50'li ve 60'lı >ıllarda Amerika ve Avrupa'da afro-küben ritminin kıvrak nağmeleriyle kitleleri dans ettiren Cugat, 4O'lı yıllarda Hollyvvood'da filmlerde de oynamıştı. Bu filmler arasında, Gene Kelly ve Frank Sinatra ile oynadığı "Anchors Away" de bulunuyordu. Kontrbasçı Holley öldti • NEW YORK (AA) — "Katır" lakabıyla arulan Amerikalı kontrabçı majör (Mule) Holley'in New Jersey'in Maplewood kentinde geçirdiği kalp krizi sonucu öldüğü bildirildi. Caz dünyasının en büyük isimlerinden Duke Ellington, Elga Fitzgerald ve Benny Goodman'la çalan Molley, 66 yaşmdaydı. BüGÜN • 'Aleviliğin Doğuşu' Hacı Bektaş Kültur ve Tanıtma Derneği'nde (Nürver Çiçeği Sok. 7/3 .Altıyol) saat 14.00'te "Aleviliğin Doğuşu ve Gelişmesi" konulu bir söyleşi yapılacak. Sunan: Berlin Universitesi öğretim üyelerindn Krisztina Kehl. BİLSAK' TA BU HAFTA 30 Ekim Salı: 19.00 Islarnda Demokrasinin Olabilirliği Mete TUNÇAY, Faik BULUT, Abdurrahman DtLİPAK 19.00 Sanat Eserinin Anlamı, Yorumu ve Değerlendirmesi: Tehlikeli llişkiler Filminin Yorumu Erol COŞKUNER 31 Ekim Çarşamba: 19.00 MEDYAVE ÇAĞDAŞ RÖNTGENC/LİK I: "Röntgenciliğin Tarihi" Enis BATUR, Ünsal OSKAY, Haluk ŞAHİN 9.00 İSTANBUU TARİH VE YAŞAMI: "Park Otel ve Edebiyat Sofralan" Cahit TANYOL 1 Kasım Perşembe: 19.00 MEDYAVE ÇAĞDAŞ RÖNTGENCIUKII: "Magazin Basını ve Büyük Röntgen" Ünsal OSKAY, Osman Saffet AROLAT, TevfikYENER 2 Kasım Cuma: 19.00 MEDYAVE ÇAĞDAŞ RÖNTGENCIUKIII: "Edebiyatta Röntgencilik" Falih OZGÜVEN, Cevat ÇAPAN, Enis BATUR 3 Kasım Cumartesi: 14.30 GÜNLERIN GÖTÜRDÜĞÜ: idam Cezası Neden Kaldınlmahdır ? Turgut KAZAN, Melahat SARPTUNALI, Ergin CtNMEN 18.00 Bilsak Konserleri 1 Düz-N.YAVAŞOĞULLARI Grup Dikenli Tel Görsd Sanat Atölyeleri Mehmet GÜLERYÜ2 yönetiminde (Per.-Cum.) Ta'i Chi Chu'an Hareketli Meditasyon İlhan GÜNGÖREN (Her Sa. 14.00-20.00) Yoga Zerrin AKGÜN (P.lesi-Per. 18.30-19.30) Cafe-Foyer-Bar (Giriş) Rock Cafe-Bar (5Kat) BİLSAK, Sıraselviler Cad., Soğancı Sok.7 CIHANGIR 143 28 79-99
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle