Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyet
Sahıoi Cumhun\eı Marbaacihk ve Gazeteuhk Turk. \nonim Şrketı ad-na
Nadır Nadı 0 Genei ^avın Muduru Hasan Cemal, Mues^ese Muduru
EIIIIIM Lşaklıgil, >a;ı Ijlerı Muduru Ok»> Gonensın. 0 Haber Merkezı
Muduru lalçın Baytr, Savfa Duzenı Yonetmenı AB \car Q Ter^sıimer
\hmet Tan. I2MIR Hikmet Çetınkaya. ADANA Çrtin ^iftenoglu
Keouü kuçvk Eg -n (.e
ctlrau Dız
Malı l,k- trol Lrkut
LrgM Mcı. Efconomı Ce*gu Tarbu. !; Sendıka Ş>Lnn Lrtrari. kiifıut CtUlsRı ktanbul >^«n A ^ / L BajUn Nsdır Nıdı
ı Ceuay ^laa. Habc Arasmma Umtl Berku 'lı-' Habt' en \ec6ci Dotın. Spor Damsmanı Oku> \khaL \»lpn Bavcr H»**m
ıı kmm (aiışkan. \mıırma Şahıa \tfw> öuzeı^c AMdteJı >u»o 0 k.oordi[iatcr ^bnn homlua («nul. Hıkmct <,HI»L«V« <>t«,
Murıa^ebe Btflmt Vner ^ Buiı,e Planlama S*vfi OunBbcf»tfaı ^ Rcktam \;K Tomn ^ EV Goarnua. l ğur Mnmca llhan
' Hnnıı (jinr ^ l>Jcıme Onder C*h^ £ Bılgı IJUCT- Naıl Inal 0 Pfn.on< Scvf> Bosiaaoot** *>*V"k, 4lı Strmea Ahmct T»B
&KJ« .e >jıa« Cunnumeı Vaıbaauı K .* Oazceutık T \ Ş Turk Ocafcı Cad 39 4i CagaJoflu
J-ı'5* ı,, PK. 246 h anbu Tel 512 05 05 (20 hat» Tete* 222«, Fax ıl) 526 60 "*2 0
S-mar Ankan 7 ,a Gokalp Bh inkılapS V> 19 •» Tet 133 11 *\ 4"1
. Tdcx 423-U, Fax- (*) 133
><• ^ 0 lıaaır H Zıya BU 1352 S. 1 3 Tel 13 12 Ml, Teket ^J3<9 Fax (51 • 19 53 60
0 Atfana. înönu Cad 119 S. No l Jtaı I Td 19 y Î2 (4 hatt Tricx 621*5 Fax. Tl) 19 25 7g
TAKVIM: 28 EKİM 1990 Imsak: 4.57 Guneş: 6.22 Oğ!e: 11.53 Ikindi: 14 45 Akşam: 17.13 Yatsı: 18.33
Givenchy ya da Paris şıklığı
Givenchy, 1991 yaz kreasyonunda miniye bolca yer verdi.
1991 yazı için iki çizgiyi
seçmiş Givenchy. Biri
düz, yumuşak. Biri
bol, verev, dalgalı,
uçucu. Düz çizgisinde
güzelim şömizyeler,
tayyörler var. Bol
çizgisinde romantik,
şık gece elbiseleri...
Insanı çekip götüren,
büyüleyen gece
elbiseleri.
NECLÂ SEYHUN ~
PARİS — "Paris'i mayısta
seviyorum" diyor fondaki
şarkı. "Daha giin yeni ışırken,
gecenin mahmurlağu
dağılmadan daha
sokaklarında, meydanlannda
dolaşmayı seviyorum.
Köprülerioi seviyorum.
Paris'in nhtımlannı,
kilapçılannı, ressamlannı,
mitzelerini... Paris'i mayısta
seviyorum..."
Givencfay defılesini bu
şarkıyla açtı. Beyaz ketenden
pantolon takımlar, şort
takımlar. Yer yer trikolarla
kanşık. Givenchy'nin sabahın
köründe sokaklarda
dolaşmayı seven soylu
giizelleri inanılmaz bir klas ve
şıklıktaki modellerle
dolaşıyorlar podyumda. Dore
duğmeler, dore kemerler, altın
trikolar ışıltı kanyor
kıyafetlere. Beyaz, beyaz,
beyaz...
Onları hayalimde beyaz
benekler gibi serpiyorum
Paris'in daha uyanmarruş
sokaklarına. Klasik, ama ne
şık şeyler yapıyor şu
Givenchy. "Işte tepeden
ürnaga şık bir kadın!"
diyorsunuz mankenlerini
gördüğünüzde. Paris şıklığını
temsil eden modacılann en
başında gelmesi, bir şans ya
da bir rastlanü değil ki...
lçten gelme bir şey bu...
Yılların, uzun yıllann verdiği
bir ustalıkla birleşmiş bir
yetenek. Soylu bir aileden
gelmesi de bir yana.
1991 yaa için iki çizgiyi
seçmiş Givenchy. Biri duz,
yumuşak. Biri bol, verev,
dalgalı, uçucu. Düz çizgisinde
güzelim, pratik şömizyeler,
tayyörler var. Bol çizgisinde
romantik, şık gece elbiseleri...
Insanı çekip götüren,
GIVENCHY'nin puanlı vualden bir gece elbisesi. GIVENCHY'den triko ve keten karışımı beyaz bir lakım.
büyüleyen gece elbiseleri.
Modacının 3/4 bahar
mantoları var, evaze, kimono
kollu, astarsız. öyle hafif bir
şeyler. Bahar sabahları için.
Pamuklu yağmurlukları var,
usta kesimli, pratik.
Şu "bod>"ler Givenchy
koleksiyonunda da bolca var.
Pamukludan ya stretch
(elastiki) dantelden. Modacı
bunları bluz yerine eteklerle,
tayyörlerle, pantolon
takımlarla kullanıyor. Altın
ipliklerle dokunmus trikoları
gene eteklerle, pantolonlarla
takımlanıyor.
Akşam modellerinde,
kokteyllerde omuzları
tamamen açıkta bırakan
modellere sıkça rastlanıyor.
Dekolte bir elbise üstüne
ceketler. Gerçek tayyör
ceketleri. Bu kıyafetler
ketenden de oluyor, dokuma
pamuklulardan da...
Çok kısa gece elbiselerinin
yanı sıra emprime organzeden
pantolon ve bluzlara da
rastlanıyor. Givenchy işlemeye
büyük bir yer veriyor yaz
modasında. Sutaşlar, payetler,
aplikeler, danteller, rengârenk
taşlar.
Kullandığı kumaşlara gelince;
başı pamuklular çekiyor.
Fasone ipekler, jarseler,
kabartma pikeler son derece
ince gabardinler, Şiraz
krepler, krep marokenler, ince
flaneller, krep jarjetler,
pamuklu gabardinler ve
muskinler, organdıler...
Desen olarak kaşmirler,
büyüklü küçüklü puanlar,
büyük yapraklar, baklava
motifler var.
Renkler hintpembesi, su-
yeşili, amber, türkuaz,
mercan, leylak, lacivert,
parm, siyah beyaz ve beyaz...
Yılanlan sus olarak, hava
olarak kullanmış Givenchy 91
yazında... Kobralardan,
pitonlardan garnitürler...
Gözünüzün önüne geliyor
mu?... Modacı onları
batırmadık boyaya
bırakmamış... Gök
mavisinden, asit sarısına,
çingenepembesine kadar...
Kobraların da maskarasını
çıkarmış. Ellerine bir geçse...
Güzel bir yaz koleksiyonu
bu... Ama asıl havasını, gece
kıyafetlerinde buluyor... Tüm
şiiri ve romantizmi ile...
Organdiler, gazeler, muskinler
çizgili, puanlı, çiçekli...
Beyazlar, pembeler, suyeşilleri,
ışıklı sarüar, gök mavileri...
Panlar, eşarplar, etekler
uçuşuyor...
Ve fonda melodi gene başa
dönüyor. Defılenin başındaki
şarkıya; "Paris'i mayısta
seviyorum" diyor yumuşak
bir erkek sesi: "Daha giin
yeni ışırken, gecenin
mahmurluğu dağılmadan
daha. Sokaklarında.
meydanlannda dolaşmayı
seviyorum. Koprülerini
seviyorum Paris'in,
nhtımlannı, kitapçılannı,
ressamlannı, müzelerini...
Paris'i mayısta seviyorum..."
Nerelere götüruyor insanı bu
Givenchy?.. Ne Saddam, ne
pahalıhk, ne güncel sıkıntılar,
dertler... Ne bu kupkuru,
duygusuz dünya... Yalnızca
uzak bir yaz gecesinde,
yıldızların altında uçuşan bu
rual etekler, bu saçlar, bu
gözlerdeki ışıltılar yıldız
yıldız...
tnsanın içine bir garip
duygudur çöküyor. Hüzün
mü, mutluluk mu, özlem
mi?.. Belki biri, belki öteki...
Belki hiçbiri değil. Belki de
hepsi...
"Işte öyle bir şey!.."
Büyük şairin son yıllarını birlikte geçirdiği 'saçları sarı kirpikleri mavi' güzel yedi iepeli şehri görecek
NâzıırfınVerası 30 yıl sonra IstanbuTa geliyor
YASEMİN ÇONGAR
MOSKOVA — Aydınhk bu
evin içinde, dışında uyandı... Bu
kadının saçlanna doldu, çıplak
beline, ak ayaklanna dolandı.
Yaz geceleri Oka ırmağı ince
kumlan ve sedefleriyle bu ak ka-
dım yıkardı... Bu odanın içinde
akardı kalın kütüklerin arasın-
dan...
Otuz yü önceydi... 1960 yazıy-
dı. Nâzım bir köşesinde Lev
Tolstoy'un büyük boy yağlıbo-
ya portresi olan ceviz yazı ma-
sasında akhğını sevdiği, saçlan-
nın saman sarısına, kirpiklerinin
maviliğine vurulduğu bu kadın
için şiirler yaayordu. Şimdi 1990
Ekimi'nde o masa, o oda, o ev
ve o kadın yerli yerinde. Nâzım'ı
yitireli 27 yıl olmuş. Ama duvar-
lardaki resimler, yerdeki kilim,
masadaki yüzlerce biblo farkın-
da değil bunun.
Nâzım Hikmet'in yaşamımn
son yülanru geçirdiği evinde, son
eşi Vera lülyakova'yla birlikte-
yiz. San saçlan ve maviye boyalı
kirpikleriyle Vera'yı bir telaştır
almış. "Istanbul'a geleceğim,
ama çok korkuyorum!'
— Neden korkuyorsun Vera?
— Ya tstanbul bana Nâzım-
ın anlattığı gibi değilse, ya çok
değişmişse.. "Va yıkılırsa yıllann
düşü... Ilk kez göreceğim bu
kent şaşırtır, üzerse beni...
Vera Tulyakova Hikmet, alt-
mışına merdiven dayamış bu
pembe yanakh, tombul ve güzel
kadın TÜYAP Kitap Fuarı'na
katılmak uzere kasım başında
Türkiye'ye geliyor. Bir gece sine-
ma enstitüsündeki dersinden
dönüşünde bizi konuk ettiğinde
heyecanlı, sabırsız. Nâzım'ın
uzanmayı çok sevdiği kanapenin
yanıbaşındaki koltuğa, "burası
benim, kimseye yennem" diye-
rek oturuyor. Masanın uzerinde
kurabiyeler ve rengi açık, tadı
demli Rus çayı... Nâzım'la bir-
likte kullandıklan dev bir por-
selen demlikten fıncanlara dö-
külüyor.
Vera'dan daha çok kendisini
anlatmasını istiyoruz. O gene de
Nâzun'ı ve değişimi anlatıyor bi-
ze. Yıllarca Türkiye'den gelen
konuklara e\"ini gezdirmeye, Nâ-
nm'ın ölduğü günkü gibi sakla-
maya özen gösterdiği iki odayı
tanıtmaya alışmış. Şimdı bu ev
Gorbaçov'un özel girişimiyle
müze yapılacak.
Vera'ya ve çocuklarına yeni
VERA TULYAKOVA'DAN
Ya İstanbul bana Nâzım'ın anlattığı gibi
değilse ya çok değişmişse ya yıkılırsa yılların
düşü? İlk kez göreceğim bu kent şaşırtır,
üzerse beni?
Cezaevi yaşamından sonra boş duvarlara
dayanamıyordu Nâzım. Genç ressamları
desteklerdi. Rejim karşıtı ya da devlet
tarafından köşeye itilen ressamların
resimlerini alırdı.
Nâzım bu ülkeyi çok severdi, ama yaşasaydı
çok sevdiği bu ülkenin hallerine
dayanamazdı, hele o uzun sıkıcı eylemsiz
Brejnev yıllarına.
NAZIM VE VERA — Nâzım son yıllannda karşılaştığı Vera için unutulmaz aşk şiirleri yazdı.
"Saçları saman sarısı, kirpikleri mavi..." Vera geçmiş giınlerin anılarını süsleyen Istanbul'a gelecek.
bir kat verilecek. Birkaç ay ön-
ce kapısına dayanan hırsızlann
Avustralya'dan getirdiği özel bir
kilit sayesinde engeliendiğini an-
latan Vera, seviniyor bu karara.
Ama biraz da bunık içi. Nâzım
1
ın eşyalarından, anılardan kop-
mak zor olacak.
Nâzım'la Vera'nın birlikte ni-
ce Moskova akşammı geçirdik-
leri odanın duvarlan tıklım tık-
lım. Resimler, aynalar, nazarlık-
lar... Vera anJatıyor:
"Cezaevi yaşarrundan sonra
boş duvarlara dayanamıyordu
Nâzım. Genç ressamlan destek-
lerdi. Rejim karşıtı olan ya da o
zamanlar yaptıkları resimler
devletin anlayışıyla bağdaşmadı-
ğı için bir koşeye itilen ressam-
lann resimlerini aJırdı. Bana hep
genç bir ressamın en kötü resmi-
ni seçtiğini söylerdi. lyi resimle-
rini başkalarının zaten alacağı-
nı düşündüğü için. Pablo Neru-
da ne zaman bizi ziyarete gelse,
yakalardı kolundan.
— Pablo, paran var mı?
— Var Nâzım, ne olacak?
— Gel... derdi ve Pablo Ne-
ruda'ya Moskovalı genç ressam-
ların yapıtlanndan aldırırdı bi-
rer ikişerî'
Nâzım'ın otuz yıl once destek-
lediği ressamların birçoğu bu-
gün dünya çapında une kavuş-
muş. Vera bir zamanlar Picas-
so'nun da Sovyetler'de yasak ol-
duğunu anımsatıp güluyor. Nâ-
zım'ın çalışma odasında, yazı
masasının solundaki duvar bu
yasağa bir meydan okuma san-
ki.Yirmi iki tane Picasso deseni
gelişigüzel asılmış. "Bunlar bir
servet" diyor Vera, "Miizelerden
satın almak istediler. ama ver-
medim..."
Picasso resimlerinin arasında
bir Barış Konferansı afişi.
Ispanyol ressamın bir buket çi-
çek sunan elleri... tmzası... He-
men altında Nâzım ve Pablo
Neruda imzalan. Üçü, o konfe-
ransta birlikteymiş.
"Üçü de bu ülkeyi çok
severdi" diyor Vera. "Ama Nâ-
zım yaşasaydı, çok sevdiği bu ül-
kenin hallerine dayanamazdı.
Hele o uzun, sıkıcı, eylemsiz
Brejnev yıllanna..."
Nâzım'ın yaşamımn son gün-
leri Stalin'le büyük bir çekişme
içinde geçmiş. Vera, kocasının
KGB tarafından sürekli izlendi-
ğini anlatıyor. Şoförünün Sta-
lin'in emriyle Nâam'a karşı bir
suikast planladığmdan haberdar
olduğunu...
"Nâam, beni Meyerhold'la
görüştürün diyordu. Özledim
onu. Resmi yetkililer, "hayır"
diyorlardı. Meyerhold çok has-
ta, dağlık bir bölgede dinleniyor.
Meyerhold'un birçokları gibi
kurşuna dizildiğini bilemezdi
Nâzım. Ama seziyordu sanki.
Giderek bileniyor, bileniyordu...
'Bizim savunduğumuz güzel re-
jim bu değil, bizim savunduğu-
muz doğnı. Bunlann uygulama-
sı yanlış, giderek kötüye
gidiyor" diye yakınıyordu. Bir
keresinde Stalin arabasıyla evi-
mizin önünden geçerken, kafa-
sını çevirdi. 'Ashnda bayağı gu-
zel bir caddedir burası' demek-
le yetindi:
1
Nâzım'ın evinin bulunduğu
cadde hâlâ güzel. Tertemiz, ge-
niş... Nâzım istediği için yaptı-
rılan park, bir sonbahar yangı-
nı... Yerler yaprak, banklar yap-
rak...
Caddenin iki tarafmda "Sta-
lin evleri"... Vera'ya göre bu ev-
lere yalnızca Stalin yaptırdığı
için değil, sağlamlığmdan ve ka-
tılığından dolayı verilmiş bu ad.
Ama Nâzım kendisine verilen
bu geniş, güzel evde birçok şeyi
değiştirmeden edememiş.
""âvan, basık ve alçıdan oyul-
muş süslemelerle kaplıydı. Kö-
şelerde Roma sütunlarına ben-
zer sütunlar vardı. Nâzım deli
oluyordu bu mimariye. Ustala-
rı getirtti. Yepyeni evin duvarla-
rını, tavanını yıktırdı. Süsleme-
ler, sütunlar gitti. Tavan yuksel-
di. Kapıda tahtadan yapılmış
süslü kafesleri söktürdü birer bi-
rer. 'Kafeslere dayanamıyorum'
derdi. 'Cezaevini anımsatıyor
bana. Bu ozenti yapılara daya-
namıyorum..!
— Değişimi nasıl buluyorsun
Vera? Degerier yitiriliyor mu?
— Evet, gençlerimiz arasında
ülkesini sevmeyenler, bırakıp git-
mek isteyenler var. Nâzım bun-
ları gorse, nasıl davranırdı hiç
bilemiyorum. Onu bu ortamda
düşleyemiyorum.
— Enstitüdeki işinden söz et
biraz bize... Genç sinema yazar-
ları nasıl seçiliyor?
— İ>i bir sinema yazan dili iyi
bilmeli. Gözlem gücü olmah.
Yalın tanımlar yapabilmeli.
Ama her şeyden önce durüstlük
gelir. Sovyet sineması durüstlük
üzerine kurulmah. lyi bir sine-
ma yazan öncelikle dürüst ol-
mah, perdeyi yalan söylemek,
gerçeği çarpıtmak için kullan-
mamalı.
Böyle anlaüyor Vera. İşini çok
sevdiği belli. "Türkiye'de benim
hakkımda her zaman dürüstçe
yazmadılar, kendi sözlerimi çar-
pıtarak aktardılar, kızıyorum.
Nâzım da dürüst olmayan in-
sanlara hiddetlenirdi. Durüstlük
onun için en yüce erdemdi. Sev-
diği ülkeleri, sevdiği kadınları,
sevdiği şiirleri dopdolu dürüst
bir coşkuyla severdi..!'
Yeni bir güne birkaç dakika
kala Vera'yla îstanbul'da buluş-
mak üzere vedalaşıyoruz. Kasım
başında Nâzım'ın son eşi, Nâ-
zım'ın yedi tepeli şehrinde ola-
cak. '
Nâzım ölümünden üç ay ön-
ce Tanganika'dan yaptığı gibi
halini hatınnı sorarsa Vera'nın,
bu kez yıllar sonra yeniden İs-
tanbul'da kendıne rastlayacak:
"Nasılsın Tulyakova, ne âlem-
lerdesin?
Saman sansı saçlar nasılsınız?
Ne âlemlerdesiniz mavi kir-
pikler?
Mavi kirpikler yol verin göz-
lerinizin içini gormek istiyonım.
Dolaşmak içinde gözlerinizin
ve rastlamak kendime..."
THY'ninkış
tarifesi
• tSTANBUL (AA) —
Türk Hava Yollan'mn
(THY) "1990-91 kış
tarifesi" bugün başhyor.
1990 yaz tarifesi döneminde
Dubai ve Bangkok ara
inişleriyle gerçekleştirilen
tstanbul-Tokyo uçuşlannın
guzergâhı ise Körfez
krizinin doğurduğu
zorunluluk nedeniyle
İstanbul-Kalkuta-Tokyo
şekline çevrildi. Bu arada
Tokyo bağlantısından çıkan
Bangkok'a, her hafta Dubai
bağlantüı 2 müstakil sefer
konulmak suretiyle önemli
oranda kapasite artışı
sağlandı.
Kalbi dışarıda
bebek öldü
• ŞANLIURFA
(Cumhuriytt) — Doğumevi
Hastanesı'nde kalbi
dışarıda doğan bebek dün
yaşamını yitirdi. Şanhurfa
Doğumevi Hastanesi'nde
altı çocuk annesi Mediha
Avcı'nın (38) kalbi dışarıda
dünyaya getirdiği çocuk
dun oldu. Doğumevi
Hastanesi Başhekimi
Mustafa Erdanabaş,
"çocuğun, kalbinin dış
etkilere karşı korumasız
olmasından dolayı
yaşamını yıtirdiğinı"
belirterek, "Çocuk tam
teşekküllu bir hastanede
dunyaya gelseydi anında
mudanaleyle
kurtarılabilirdi. 35 yaşın
uzerindeki gebe kadınlar
ateşli hastalıklardan
kesinlikle korunmalı, sık
sık kontrol olmalılar. Aksi
takdirde bu tür doğumlar
önlenemez" dedi.
Başkana
gözaltı
• ANKARA (ANKA) —
Türkiye Birleşik Komunist
Partisi (TBKP) Ankara tl
Başkanı Binali Seferoğlu,
onceki gece evine gelen
polisler tarafından oğluyla
birlikte gözaltına alındı.
Seferoğlu, daha sonra
yanlışlık yapıldığı
gerekçesıyle serbest
bırakıldı. TBKP Ankara ll
Başkanı Seferoğlu, önceki
gece saat 22.00'de evine
gelen polislerin DGM
savcısı tarafından
gönderildiklerini söyleyerek
kendisini ve oğlunu
gözaltına aldıklannı
soyledi. Daha sonra
göturüldukleri Ankara
Emniyet Müdürlüğü'nde
sabaha kadar işkence
yapıldığını one süren
Seferoğlu, sabah saat 02.00
sıralannda bir yanlışlık
olduğu gerekçesiyle serbest
bırakıldıklarını söyledi.
İstanbul'da
yakalananlar
• tZMtR (AA) — Içişleri
Bakanı Abdulkadir Aksu,
son uç ay içinde
îstanbul'da yapılan
operasyonlarda çeşitli
ideolojik olaylara kanştığı
belirlenen 826 kişinin
yakalandığını açıkladı.
Aksu, bir gazetecinin
"İstanbul'daki terör
olayları ve alınan önlemler
nelerdir" sorusuna karşılık
verirken, "istanbul'daki
polis sayısım 2 yılda 25
bine çıkaracağız. Bu arada
polise 10 bin konut
alınacak, ödenek
bütçemize konuldu.
îstanbul'da son 3 ayda
yapılan çalışmalarla, çeşitli
yasadışı örgütlere mensup
olup 1988 yılından beri
çok sayıda ideolojik
maksatlı gasp, soygun,
hırsızlık, cinayet olayma
karıştıkları, yardım
ettikleri belirlenen 826
militan ele geçirildi. Ancak
olaylar çok büyuk olarak
duyuruluyor,
yakalanmalan ise küçük
veriliyor" dedi.
'Bağnaz'
tartişması
• BURHANİYE
(Cumhuriyet) — TMMOB
İzmir II Koordinasyon
Kunılu, Bakırçay
Belediyeler Birliği ve
Yeşiller Partisi tarafından
düzenlenen "Alternatif
Enerji Kaynaklan" konulu
toplantı dün Burhaniye'de
başladı. Toplantıda açılış
konuşması yapan Foça
Belediye Başkam Nihat
Dirim, Aliağa Termik
Santralı'na karşı
gerçekleştirilen eylemlerin
ardından bu toplantıyla
çevreyi kirletmeyen
yöntemlerle enerji elde
etmek konusunda
alternatiflerin gündeme
getirileceğini açıkladı.
Aliağa Belediye Başkanı
Hakkı Ülku "Aliağa'da
termik santrale karşı
çıkanları bağnaz olarak
gosterenlenn kendileri
bağnazdırlar" dedi.