23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet Sahıoi Cumhun\eı Marbaacihk ve Gazeteuhk Turk. \nonim Şrketı ad-na Nadır Nadı 0 Genei ^avın Muduru Hasan Cemal, Mues^ese Muduru EIIIIIM Lşaklıgil, >a;ı Ijlerı Muduru Ok»> Gonensın. 0 Haber Merkezı Muduru lalçın Baytr, Savfa Duzenı Yonetmenı AB \car Q Ter^sıimer \hmet Tan. I2MIR Hikmet Çetınkaya. ADANA Çrtin ^iftenoglu Keouü kuçvk Eg -n (.e ctlrau Dız Malı l,k- trol Lrkut LrgM Mcı. Efconomı Ce*gu Tarbu. !; Sendıka Ş>Lnn Lrtrari. kiifıut CtUlsRı ktanbul >^«n A ^ / L BajUn Nsdır Nıdı ı Ceuay ^laa. Habc Arasmma Umtl Berku 'lı-' Habt' en \ec6ci Dotın. Spor Damsmanı Oku> \khaL \»lpn Bavcr H»**m ıı kmm (aiışkan. \mıırma Şahıa \tfw> öuzeı^c AMdteJı >u»o 0 k.oordi[iatcr ^bnn homlua («nul. Hıkmct <,HI»L«V« <>t«, Murıa^ebe Btflmt Vner ^ Buiı,e Planlama S*vfi OunBbcf»tfaı ^ Rcktam \;K Tomn ^ EV Goarnua. l ğur Mnmca llhan ' Hnnıı (jinr ^ l>Jcıme Onder C*h^ £ Bılgı IJUCT- Naıl Inal 0 Pfn.on< Scvf> Bosiaaoot** *>*V"k, 4lı Strmea Ahmct T»B &KJ« .e >jıa« Cunnumeı Vaıbaauı K .* Oazceutık T \ Ş Turk Ocafcı Cad 39 4i CagaJoflu J-ı'5* ı,, PK. 246 h anbu Tel 512 05 05 (20 hat» Tete* 222«, Fax ıl) 526 60 "*2 0 S-mar Ankan 7 ,a Gokalp Bh inkılapS V> 19 •» Tet 133 11 *\ 4"1 . Tdcx 423-U, Fax- (*) 133 ><• ^ 0 lıaaır H Zıya BU 1352 S. 1 3 Tel 13 12 Ml, Teket ^J3<9 Fax (51 • 19 53 60 0 Atfana. înönu Cad 119 S. No l Jtaı I Td 19 y Î2 (4 hatt Tricx 621*5 Fax. Tl) 19 25 7g TAKVIM: 28 EKİM 1990 Imsak: 4.57 Guneş: 6.22 Oğ!e: 11.53 Ikindi: 14 45 Akşam: 17.13 Yatsı: 18.33 Givenchy ya da Paris şıklığı Givenchy, 1991 yaz kreasyonunda miniye bolca yer verdi. 1991 yazı için iki çizgiyi seçmiş Givenchy. Biri düz, yumuşak. Biri bol, verev, dalgalı, uçucu. Düz çizgisinde güzelim şömizyeler, tayyörler var. Bol çizgisinde romantik, şık gece elbiseleri... Insanı çekip götüren, büyüleyen gece elbiseleri. NECLÂ SEYHUN ~ PARİS — "Paris'i mayısta seviyorum" diyor fondaki şarkı. "Daha giin yeni ışırken, gecenin mahmurlağu dağılmadan daha sokaklarında, meydanlannda dolaşmayı seviyorum. Köprülerioi seviyorum. Paris'in nhtımlannı, kilapçılannı, ressamlannı, mitzelerini... Paris'i mayısta seviyorum..." Givencfay defılesini bu şarkıyla açtı. Beyaz ketenden pantolon takımlar, şort takımlar. Yer yer trikolarla kanşık. Givenchy'nin sabahın köründe sokaklarda dolaşmayı seven soylu giizelleri inanılmaz bir klas ve şıklıktaki modellerle dolaşıyorlar podyumda. Dore duğmeler, dore kemerler, altın trikolar ışıltı kanyor kıyafetlere. Beyaz, beyaz, beyaz... Onları hayalimde beyaz benekler gibi serpiyorum Paris'in daha uyanmarruş sokaklarına. Klasik, ama ne şık şeyler yapıyor şu Givenchy. "Işte tepeden ürnaga şık bir kadın!" diyorsunuz mankenlerini gördüğünüzde. Paris şıklığını temsil eden modacılann en başında gelmesi, bir şans ya da bir rastlanü değil ki... lçten gelme bir şey bu... Yılların, uzun yıllann verdiği bir ustalıkla birleşmiş bir yetenek. Soylu bir aileden gelmesi de bir yana. 1991 yaa için iki çizgiyi seçmiş Givenchy. Biri duz, yumuşak. Biri bol, verev, dalgalı, uçucu. Düz çizgisinde güzelim, pratik şömizyeler, tayyörler var. Bol çizgisinde romantik, şık gece elbiseleri... Insanı çekip götüren, GIVENCHY'nin puanlı vualden bir gece elbisesi. GIVENCHY'den triko ve keten karışımı beyaz bir lakım. büyüleyen gece elbiseleri. Modacının 3/4 bahar mantoları var, evaze, kimono kollu, astarsız. öyle hafif bir şeyler. Bahar sabahları için. Pamuklu yağmurlukları var, usta kesimli, pratik. Şu "bod>"ler Givenchy koleksiyonunda da bolca var. Pamukludan ya stretch (elastiki) dantelden. Modacı bunları bluz yerine eteklerle, tayyörlerle, pantolon takımlarla kullanıyor. Altın ipliklerle dokunmus trikoları gene eteklerle, pantolonlarla takımlanıyor. Akşam modellerinde, kokteyllerde omuzları tamamen açıkta bırakan modellere sıkça rastlanıyor. Dekolte bir elbise üstüne ceketler. Gerçek tayyör ceketleri. Bu kıyafetler ketenden de oluyor, dokuma pamuklulardan da... Çok kısa gece elbiselerinin yanı sıra emprime organzeden pantolon ve bluzlara da rastlanıyor. Givenchy işlemeye büyük bir yer veriyor yaz modasında. Sutaşlar, payetler, aplikeler, danteller, rengârenk taşlar. Kullandığı kumaşlara gelince; başı pamuklular çekiyor. Fasone ipekler, jarseler, kabartma pikeler son derece ince gabardinler, Şiraz krepler, krep marokenler, ince flaneller, krep jarjetler, pamuklu gabardinler ve muskinler, organdıler... Desen olarak kaşmirler, büyüklü küçüklü puanlar, büyük yapraklar, baklava motifler var. Renkler hintpembesi, su- yeşili, amber, türkuaz, mercan, leylak, lacivert, parm, siyah beyaz ve beyaz... Yılanlan sus olarak, hava olarak kullanmış Givenchy 91 yazında... Kobralardan, pitonlardan garnitürler... Gözünüzün önüne geliyor mu?... Modacı onları batırmadık boyaya bırakmamış... Gök mavisinden, asit sarısına, çingenepembesine kadar... Kobraların da maskarasını çıkarmış. Ellerine bir geçse... Güzel bir yaz koleksiyonu bu... Ama asıl havasını, gece kıyafetlerinde buluyor... Tüm şiiri ve romantizmi ile... Organdiler, gazeler, muskinler çizgili, puanlı, çiçekli... Beyazlar, pembeler, suyeşilleri, ışıklı sarüar, gök mavileri... Panlar, eşarplar, etekler uçuşuyor... Ve fonda melodi gene başa dönüyor. Defılenin başındaki şarkıya; "Paris'i mayısta seviyorum" diyor yumuşak bir erkek sesi: "Daha giin yeni ışırken, gecenin mahmurluğu dağılmadan daha. Sokaklarında. meydanlannda dolaşmayı seviyorum. Koprülerini seviyorum Paris'in, nhtımlannı, kitapçılannı, ressamlannı, müzelerini... Paris'i mayısta seviyorum..." Nerelere götüruyor insanı bu Givenchy?.. Ne Saddam, ne pahalıhk, ne güncel sıkıntılar, dertler... Ne bu kupkuru, duygusuz dünya... Yalnızca uzak bir yaz gecesinde, yıldızların altında uçuşan bu rual etekler, bu saçlar, bu gözlerdeki ışıltılar yıldız yıldız... tnsanın içine bir garip duygudur çöküyor. Hüzün mü, mutluluk mu, özlem mi?.. Belki biri, belki öteki... Belki hiçbiri değil. Belki de hepsi... "Işte öyle bir şey!.." Büyük şairin son yıllarını birlikte geçirdiği 'saçları sarı kirpikleri mavi' güzel yedi iepeli şehri görecek NâzıırfınVerası 30 yıl sonra IstanbuTa geliyor YASEMİN ÇONGAR MOSKOVA — Aydınhk bu evin içinde, dışında uyandı... Bu kadının saçlanna doldu, çıplak beline, ak ayaklanna dolandı. Yaz geceleri Oka ırmağı ince kumlan ve sedefleriyle bu ak ka- dım yıkardı... Bu odanın içinde akardı kalın kütüklerin arasın- dan... Otuz yü önceydi... 1960 yazıy- dı. Nâzım bir köşesinde Lev Tolstoy'un büyük boy yağlıbo- ya portresi olan ceviz yazı ma- sasında akhğını sevdiği, saçlan- nın saman sarısına, kirpiklerinin maviliğine vurulduğu bu kadın için şiirler yaayordu. Şimdi 1990 Ekimi'nde o masa, o oda, o ev ve o kadın yerli yerinde. Nâzım'ı yitireli 27 yıl olmuş. Ama duvar- lardaki resimler, yerdeki kilim, masadaki yüzlerce biblo farkın- da değil bunun. Nâzım Hikmet'in yaşamımn son yülanru geçirdiği evinde, son eşi Vera lülyakova'yla birlikte- yiz. San saçlan ve maviye boyalı kirpikleriyle Vera'yı bir telaştır almış. "Istanbul'a geleceğim, ama çok korkuyorum!' — Neden korkuyorsun Vera? — Ya tstanbul bana Nâzım- ın anlattığı gibi değilse, ya çok değişmişse.. "Va yıkılırsa yıllann düşü... Ilk kez göreceğim bu kent şaşırtır, üzerse beni... Vera Tulyakova Hikmet, alt- mışına merdiven dayamış bu pembe yanakh, tombul ve güzel kadın TÜYAP Kitap Fuarı'na katılmak uzere kasım başında Türkiye'ye geliyor. Bir gece sine- ma enstitüsündeki dersinden dönüşünde bizi konuk ettiğinde heyecanlı, sabırsız. Nâzım'ın uzanmayı çok sevdiği kanapenin yanıbaşındaki koltuğa, "burası benim, kimseye yennem" diye- rek oturuyor. Masanın uzerinde kurabiyeler ve rengi açık, tadı demli Rus çayı... Nâzım'la bir- likte kullandıklan dev bir por- selen demlikten fıncanlara dö- külüyor. Vera'dan daha çok kendisini anlatmasını istiyoruz. O gene de Nâzun'ı ve değişimi anlatıyor bi- ze. Yıllarca Türkiye'den gelen konuklara e\"ini gezdirmeye, Nâ- nm'ın ölduğü günkü gibi sakla- maya özen gösterdiği iki odayı tanıtmaya alışmış. Şimdı bu ev Gorbaçov'un özel girişimiyle müze yapılacak. Vera'ya ve çocuklarına yeni VERA TULYAKOVA'DAN Ya İstanbul bana Nâzım'ın anlattığı gibi değilse ya çok değişmişse ya yıkılırsa yılların düşü? İlk kez göreceğim bu kent şaşırtır, üzerse beni? Cezaevi yaşamından sonra boş duvarlara dayanamıyordu Nâzım. Genç ressamları desteklerdi. Rejim karşıtı ya da devlet tarafından köşeye itilen ressamların resimlerini alırdı. Nâzım bu ülkeyi çok severdi, ama yaşasaydı çok sevdiği bu ülkenin hallerine dayanamazdı, hele o uzun sıkıcı eylemsiz Brejnev yıllarına. NAZIM VE VERA — Nâzım son yıllannda karşılaştığı Vera için unutulmaz aşk şiirleri yazdı. "Saçları saman sarısı, kirpikleri mavi..." Vera geçmiş giınlerin anılarını süsleyen Istanbul'a gelecek. bir kat verilecek. Birkaç ay ön- ce kapısına dayanan hırsızlann Avustralya'dan getirdiği özel bir kilit sayesinde engeliendiğini an- latan Vera, seviniyor bu karara. Ama biraz da bunık içi. Nâzım 1 ın eşyalarından, anılardan kop- mak zor olacak. Nâzım'la Vera'nın birlikte ni- ce Moskova akşammı geçirdik- leri odanın duvarlan tıklım tık- lım. Resimler, aynalar, nazarlık- lar... Vera anJatıyor: "Cezaevi yaşarrundan sonra boş duvarlara dayanamıyordu Nâzım. Genç ressamlan destek- lerdi. Rejim karşıtı olan ya da o zamanlar yaptıkları resimler devletin anlayışıyla bağdaşmadı- ğı için bir koşeye itilen ressam- lann resimlerini aJırdı. Bana hep genç bir ressamın en kötü resmi- ni seçtiğini söylerdi. lyi resimle- rini başkalarının zaten alacağı- nı düşündüğü için. Pablo Neru- da ne zaman bizi ziyarete gelse, yakalardı kolundan. — Pablo, paran var mı? — Var Nâzım, ne olacak? — Gel... derdi ve Pablo Ne- ruda'ya Moskovalı genç ressam- ların yapıtlanndan aldırırdı bi- rer ikişerî' Nâzım'ın otuz yıl once destek- lediği ressamların birçoğu bu- gün dünya çapında une kavuş- muş. Vera bir zamanlar Picas- so'nun da Sovyetler'de yasak ol- duğunu anımsatıp güluyor. Nâ- zım'ın çalışma odasında, yazı masasının solundaki duvar bu yasağa bir meydan okuma san- ki.Yirmi iki tane Picasso deseni gelişigüzel asılmış. "Bunlar bir servet" diyor Vera, "Miizelerden satın almak istediler. ama ver- medim..." Picasso resimlerinin arasında bir Barış Konferansı afişi. Ispanyol ressamın bir buket çi- çek sunan elleri... tmzası... He- men altında Nâzım ve Pablo Neruda imzalan. Üçü, o konfe- ransta birlikteymiş. "Üçü de bu ülkeyi çok severdi" diyor Vera. "Ama Nâ- zım yaşasaydı, çok sevdiği bu ül- kenin hallerine dayanamazdı. Hele o uzun, sıkıcı, eylemsiz Brejnev yıllanna..." Nâzım'ın yaşamımn son gün- leri Stalin'le büyük bir çekişme içinde geçmiş. Vera, kocasının KGB tarafından sürekli izlendi- ğini anlatıyor. Şoförünün Sta- lin'in emriyle Nâam'a karşı bir suikast planladığmdan haberdar olduğunu... "Nâam, beni Meyerhold'la görüştürün diyordu. Özledim onu. Resmi yetkililer, "hayır" diyorlardı. Meyerhold çok has- ta, dağlık bir bölgede dinleniyor. Meyerhold'un birçokları gibi kurşuna dizildiğini bilemezdi Nâzım. Ama seziyordu sanki. Giderek bileniyor, bileniyordu... 'Bizim savunduğumuz güzel re- jim bu değil, bizim savunduğu- muz doğnı. Bunlann uygulama- sı yanlış, giderek kötüye gidiyor" diye yakınıyordu. Bir keresinde Stalin arabasıyla evi- mizin önünden geçerken, kafa- sını çevirdi. 'Ashnda bayağı gu- zel bir caddedir burası' demek- le yetindi: 1 Nâzım'ın evinin bulunduğu cadde hâlâ güzel. Tertemiz, ge- niş... Nâzım istediği için yaptı- rılan park, bir sonbahar yangı- nı... Yerler yaprak, banklar yap- rak... Caddenin iki tarafmda "Sta- lin evleri"... Vera'ya göre bu ev- lere yalnızca Stalin yaptırdığı için değil, sağlamlığmdan ve ka- tılığından dolayı verilmiş bu ad. Ama Nâzım kendisine verilen bu geniş, güzel evde birçok şeyi değiştirmeden edememiş. ""âvan, basık ve alçıdan oyul- muş süslemelerle kaplıydı. Kö- şelerde Roma sütunlarına ben- zer sütunlar vardı. Nâzım deli oluyordu bu mimariye. Ustala- rı getirtti. Yepyeni evin duvarla- rını, tavanını yıktırdı. Süsleme- ler, sütunlar gitti. Tavan yuksel- di. Kapıda tahtadan yapılmış süslü kafesleri söktürdü birer bi- rer. 'Kafeslere dayanamıyorum' derdi. 'Cezaevini anımsatıyor bana. Bu ozenti yapılara daya- namıyorum..! — Değişimi nasıl buluyorsun Vera? Degerier yitiriliyor mu? — Evet, gençlerimiz arasında ülkesini sevmeyenler, bırakıp git- mek isteyenler var. Nâzım bun- ları gorse, nasıl davranırdı hiç bilemiyorum. Onu bu ortamda düşleyemiyorum. — Enstitüdeki işinden söz et biraz bize... Genç sinema yazar- ları nasıl seçiliyor? — İ>i bir sinema yazan dili iyi bilmeli. Gözlem gücü olmah. Yalın tanımlar yapabilmeli. Ama her şeyden önce durüstlük gelir. Sovyet sineması durüstlük üzerine kurulmah. lyi bir sine- ma yazan öncelikle dürüst ol- mah, perdeyi yalan söylemek, gerçeği çarpıtmak için kullan- mamalı. Böyle anlaüyor Vera. İşini çok sevdiği belli. "Türkiye'de benim hakkımda her zaman dürüstçe yazmadılar, kendi sözlerimi çar- pıtarak aktardılar, kızıyorum. Nâzım da dürüst olmayan in- sanlara hiddetlenirdi. Durüstlük onun için en yüce erdemdi. Sev- diği ülkeleri, sevdiği kadınları, sevdiği şiirleri dopdolu dürüst bir coşkuyla severdi..!' Yeni bir güne birkaç dakika kala Vera'yla îstanbul'da buluş- mak üzere vedalaşıyoruz. Kasım başında Nâzım'ın son eşi, Nâ- zım'ın yedi tepeli şehrinde ola- cak. ' Nâzım ölümünden üç ay ön- ce Tanganika'dan yaptığı gibi halini hatınnı sorarsa Vera'nın, bu kez yıllar sonra yeniden İs- tanbul'da kendıne rastlayacak: "Nasılsın Tulyakova, ne âlem- lerdesin? Saman sansı saçlar nasılsınız? Ne âlemlerdesiniz mavi kir- pikler? Mavi kirpikler yol verin göz- lerinizin içini gormek istiyonım. Dolaşmak içinde gözlerinizin ve rastlamak kendime..." THY'ninkış tarifesi • tSTANBUL (AA) — Türk Hava Yollan'mn (THY) "1990-91 kış tarifesi" bugün başhyor. 1990 yaz tarifesi döneminde Dubai ve Bangkok ara inişleriyle gerçekleştirilen tstanbul-Tokyo uçuşlannın guzergâhı ise Körfez krizinin doğurduğu zorunluluk nedeniyle İstanbul-Kalkuta-Tokyo şekline çevrildi. Bu arada Tokyo bağlantısından çıkan Bangkok'a, her hafta Dubai bağlantüı 2 müstakil sefer konulmak suretiyle önemli oranda kapasite artışı sağlandı. Kalbi dışarıda bebek öldü • ŞANLIURFA (Cumhuriytt) — Doğumevi Hastanesı'nde kalbi dışarıda doğan bebek dün yaşamını yitirdi. Şanhurfa Doğumevi Hastanesi'nde altı çocuk annesi Mediha Avcı'nın (38) kalbi dışarıda dünyaya getirdiği çocuk dun oldu. Doğumevi Hastanesi Başhekimi Mustafa Erdanabaş, "çocuğun, kalbinin dış etkilere karşı korumasız olmasından dolayı yaşamını yıtirdiğinı" belirterek, "Çocuk tam teşekküllu bir hastanede dunyaya gelseydi anında mudanaleyle kurtarılabilirdi. 35 yaşın uzerindeki gebe kadınlar ateşli hastalıklardan kesinlikle korunmalı, sık sık kontrol olmalılar. Aksi takdirde bu tür doğumlar önlenemez" dedi. Başkana gözaltı • ANKARA (ANKA) — Türkiye Birleşik Komunist Partisi (TBKP) Ankara tl Başkanı Binali Seferoğlu, onceki gece evine gelen polisler tarafından oğluyla birlikte gözaltına alındı. Seferoğlu, daha sonra yanlışlık yapıldığı gerekçesıyle serbest bırakıldı. TBKP Ankara ll Başkanı Seferoğlu, önceki gece saat 22.00'de evine gelen polislerin DGM savcısı tarafından gönderildiklerini söyleyerek kendisini ve oğlunu gözaltına aldıklannı soyledi. Daha sonra göturüldukleri Ankara Emniyet Müdürlüğü'nde sabaha kadar işkence yapıldığını one süren Seferoğlu, sabah saat 02.00 sıralannda bir yanlışlık olduğu gerekçesiyle serbest bırakıldıklarını söyledi. İstanbul'da yakalananlar • tZMtR (AA) — Içişleri Bakanı Abdulkadir Aksu, son uç ay içinde îstanbul'da yapılan operasyonlarda çeşitli ideolojik olaylara kanştığı belirlenen 826 kişinin yakalandığını açıkladı. Aksu, bir gazetecinin "İstanbul'daki terör olayları ve alınan önlemler nelerdir" sorusuna karşılık verirken, "istanbul'daki polis sayısım 2 yılda 25 bine çıkaracağız. Bu arada polise 10 bin konut alınacak, ödenek bütçemize konuldu. îstanbul'da son 3 ayda yapılan çalışmalarla, çeşitli yasadışı örgütlere mensup olup 1988 yılından beri çok sayıda ideolojik maksatlı gasp, soygun, hırsızlık, cinayet olayma karıştıkları, yardım ettikleri belirlenen 826 militan ele geçirildi. Ancak olaylar çok büyuk olarak duyuruluyor, yakalanmalan ise küçük veriliyor" dedi. 'Bağnaz' tartişması • BURHANİYE (Cumhuriyet) — TMMOB İzmir II Koordinasyon Kunılu, Bakırçay Belediyeler Birliği ve Yeşiller Partisi tarafından düzenlenen "Alternatif Enerji Kaynaklan" konulu toplantı dün Burhaniye'de başladı. Toplantıda açılış konuşması yapan Foça Belediye Başkam Nihat Dirim, Aliağa Termik Santralı'na karşı gerçekleştirilen eylemlerin ardından bu toplantıyla çevreyi kirletmeyen yöntemlerle enerji elde etmek konusunda alternatiflerin gündeme getirileceğini açıkladı. Aliağa Belediye Başkanı Hakkı Ülku "Aliağa'da termik santrale karşı çıkanları bağnaz olarak gosterenlenn kendileri bağnazdırlar" dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle