07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
28 EKİM 1990 CUMHURİYET/15 HAVA DURUMU TÜRKIYE'DE BUGÛN Devleflet Meteoroloji işleri Genel Müdürlüğü'nden alınan bilgiye gö- re yurdun kuzey kesimlerı parçalı bulutlu, öteki yerier az bulutlu ve açık geçecek. Marmara'da sabafı saatlerinde yeryer sıs görûlecek HAVA SIÇAKLIGI: Bîraz daha ar- tacak. RÛZGÂR: Kuzey ve doğu yönlerden hafif ara sıra orta kuv- vette esecek Denizlerde: Akde- niz'de günbatsı ve lodos, diğer denizlerde gündoğusu ve keşişle- meden 2-4 yer yer 5 kuvvetinde saatte 4-16. yer yer 21 deniz mili hızla esecek. Van Gölü'nde hava: Adana Adapazarı Mıyaman Atyon A*. Ankara Antakya Anlaly-a Aftvın yyn B Az bulutlu ve açık geçecek. Rüzgâr kuzey ve doğu yön- lerden hafif ara sıra orta kuvvette esecek. Göl küçük dal- galı olacak görüş uzaklığı 10 km dolayında bulunacak. Bıtecik Bıngö' Bolu Bursa CanaKkale Corum Denızlı A 25'15° Diyarbakif B 19° 7=Ed( rne A 24° 8°Erencan A t6° 2°ErcuruTl A 11° 1°Eskışetw A 16° 3°Gaaamep A 25° 12° Giresun A 27° 16° Gumûşftane B A 15" 4°HaMdri A A 27° 12° Isoarta A B 21° 4° Istanbul B B 17° 4°lzmır A A 16° 5°KaTi A 17° 4°Kastamonu B B 14° 1°Kays«n A B 19° 6°Kırt(iartHi B B 20° 9°Konya A B 16° 2°Kutahya A A 22" 9° Ma«atya A 20° 3°Mamsa 18° 5°KMara? 14° 2°Mersın 12° -3° Mtğla 15° 3 Muş 24° 8 Niğfle 17" 12° Ortu 14° 2°Riffi 16° 4°5amsun 21° 3°Sıırt 17° 0°Sınop 26° 12° S.vas 10° 0°Tewdağ 13° 2°Trata>n 2°Tuncek 5°Uşak 3° Van 13° 13° 17° 15° 17° 4°Yozgat 17° y Z i d A 26<"0° A 22° 10° A 22° '.i' A 26° 8° A 16° 3° A W 3° B 17° 12° B 18° 12° 3 17» 11° A 20° 4° B 18° 12° A 16° 4» B 18° 9° B 17°11° A 16» 3° A 16° 3° A 15° 5° A 14° 2° B 15° 8° /Ç kart A »fc B^miuüü Güünesi K kart S-9Siı Y-yaOmurtu BULMACA SOLDAN SAĞA: 1/ Gösteri. 2/ Bir bi- lim ya da sanat ko- lunda özel ve belir- gin yöntem... Al- raanya'da bir sanayi bölgesi. 3/ Eskiden Roma kentine veri- len ad... Afrika'da yaşayan derisi çizgi- li hayvan. 4/ Hay- vanlara vurulan damga... Bir cetvel türii.. îsveç/te en bü- yük yönetim bölü- mü. 5/ Yünsü tüylü bir köpek cinsi. 6/ 1 2 3 4 5 9 Baş çoban... Bir nota... Eski bir si- yasal partinin simgesi. 7/ Sümbülza- de Vehbi'nin manzum Arapça- Türkçe sözlüğü... Eski Çin felsefesin- de evrenin birliğini yapan düzen il- kesi. 8/ Halat gibi örülmüş iplik çi- lesi... Kadının nikâh ile kocasından hak ettiği mal. 9/ Polis tarafından aranılan bir kimsenin yüz hatlannın, görgü tanıklarımn ifadelerine göre portre haline getirilmesi yöntemi. YUKARIDAN AŞAGIYA: 1/ Kimi ağaçlardan elde edilerek yağlıboya üretiminde kullanı- lan kokulu bir reçine. 2/ Kültür... Namazın oturularak kılınan bölümü. 3/ "Çok sarhoş" anlamında kullanılan argo sözcük... Hisse, pay. 4/ Bir renk... Uzakhk anlatmakta kullanılan söz... Osmanlı Imparatorluğu döneminde Macaristan ve Slovenya do- laylarında sancak beylerine ve küçük prenslere verilen san. 5/ Safranla renk ve koku verilen bir çeşit şekerli pirinç peltesi. 6/ Vücutta biriken azotlu madde... Sümerlerde sağlık tanrıçası... Bir nota. 7/ SSCB'nin para birimi... İstem dışı yapılan hareket. 8/ "En uygun" anlamında eski sözcük.... Öke. 9/ Taşımacıhk. 60 YIL ONCE Cumhuriyet Moda haberleri 28 EKİM 1930 Fransa'nın en büyük terzihaneleri tarafından radyo ile etrafa verilen en son moda havadisleri şunlardır: Bu senenin en moda rengi koyu kahve ile yeşildir. Gündüz giyilen yeşiller Kıbns yeşiji, şîşe yeşili, gece giyilen yeşiller açık yeşil, elma yeşili, deniz yeşilidir. Umit edildiği kadar kırmızı modası yoktur. Mevcut olan kırmızılar da al ile koyu kırmıadır. Siyah her zaman gibi umumidir. Bilhassa öğleden sonra ve gece resmî ziyafetlerde siyah kadife birinci saftadır. Schiaparelli terzihanesi mebzulen siyah paltolar teşhir etmiştir. Hepsinin yakasında beyaz kürk veya yıkanması mümkün süed vardır. Terzihaneler gündüz giyilen kısa kürk mantoları kabul etmemişlerdir. llkbahar elbiseleri tekrar sahneye çıkmıştır. Bu modellerden hemen hemen her terzihanede vardır. Paton ile Worth Lâme çay elbiselerini mebzulen yapan müesseselerdir. Hele lâme bluzler, gözleri kamaştırmaktadır. En son kabul edilen Rus sibertleridir. Sanvin, öğleden sonra elbiseleri için yüksek yakalar teşhir etmiştir. Yakalar umumiyetle yüksektir. Kallar hakkında her şeyden ziyade tafsilât verebiliriz. Gayet eski bir devre avdet ediyoruz. Dirsaklerin üzerinde friller, ve büzmeler vardır. Gündüz elbiseleri geçen seneye nisbeten daha uzundur. Hemen de bileğe kadar inmektedir. Dans elbiseleri, gece elbiseleri çok uzundur. Dikişsiz omuzlar fikri yeni ortaya atılmıştır. Pelerin kalkmıştır, yerine omuzdan kollardan arkaya sarkan pliseli parçalar vardır. Selangun elbiseleri ekseriyetle bu şekildedir. Eldivenler gamtletten yapılmakta, kürk ve tüylerle süslenmektedir. Tüşhir edilen gerdanlıklar atkılından yapılmış, renkli taşlarla süslenmiştir. 30 YIL ONCE Cumhuriyet Kıbrıs'ta Türkçe ezan 28 EKİM 1960 Kıbrıs Mustafa Kemal Derneği Başkanı Dr. Mustafa Fahri Dikengil bugün bir basm toplantısı yaparak, Kıbrıs Türklerinin Atatürk inkılâplanna sadık kaldığını belirtmiştir. Dikengil, konuşmasında "Devlet ve Hükümet Başkanı Orgeneral Cemal Gürsel ezanın Türkçe okunmasını istemiş olduğundan biz Kıbrıslı Türkler buna uyarak ezanı Türkçe okumaya başlıyacağız" demiştir. Çarşaf meselesine işaret eden Başkan: "Kıbrıs'ta çarşaf hemen hemen yok denilecek bir şekilde azdır" diyerek tekkelerin ihya edilmediğini, irticaın olmadığını belirtmiştir. B millî takım 27 Kasım'da şehrimizde Bulgaristari B millî takımı ile karşılaşacak olan B millî takımımız ile uğraşmak üzere bir komite kurulmuştur. Bu komite şu şekildedir: Yetkili üye: Fevzi Uman, Antrenör: Şeref Görkey, Âza: M. Reşat Na>ar, Âza: Sadettin Arseven. Vazife taksimi yapan bu komite B millî takım namzetlerini yeniden seçmiştir. Varol (Altay), Seyfi (Izmirspor), Ahmet (Toprakspor), Bahri (G. Saray), Mustafa (G. Saray), Aydoğan (Altmordu), Şeref (F. Bahçe), Avni (F. Bahçe), Sabahattin (Beşiktaş), Gürcan (Izmirspor), Nedim (tzmirspor), Tugay (G. Birliği), Zeynel (G. Birliği), Yordan (Beykoz), K. Ahmet (Beşiktaş), Tarık (K. Gümrük), Aydın (K. Gümrük), Talat (Göztepe), Süreyya (Demirspor). GEÇENYIL BUGUN Cumhuriyet İnönü'den özür 28 EKİM 1989 SHP Genel Başkanı Erdal tnönü, SHP Meclis Grubu'nda yaptığı konuşmanın yanlış anlaşıldığını belirterek 'her türlü çareye başvururuz' deyiminin kamuoyunda 'sine-i millete dönmek' şeklinde algılandığını kaydetti. lnönü, "Hata ettik, siyasette böyle yanlış anlaşılmalar olur" dedi. s 2(Oşlo , j Hels<nki f^ l*f* £ +^j^Lenmgra& f/ "!l't^k Kopenııag Tj r^ <s^»?. , t f * J tfriu* { ^^Moskova "»/j-ondra rJ-HkT^r • ^ y ^ ^^Berhn C^Pans T ; J DUNYA'DA BUGUN Amsterdanı Amcnan Atna Bağöaı Ba'ceiona Basei Belgrad Bertin Bonn Brûksd BwJapes;e Cenevre Cezaytf caat Duba Franldart Gıme Helsnlu Kalûre Kopenhag Küln Lefltoşa Y A V A A B B Y Y B B A A A Y A Y f, Y Y A •2° 26° 18° 32° 22° 14° 16° 12° 13» 12° 12° 13° 21° 33° 32° 14° 24° 12° 24° 10° 13° 24° Lenıngrad Londra Matrid Mîbno Monnea Mostova Mûflih NemVonı Oslo Pans Prag Rryad Roma Sofya Sam Tel AHV Turaıs Vafîova Vıyana' Vtesnmgtoı Zûntı B Y A A Y B Y B Y Y B A A Y A A A B A B ıB B 3° 16° t9° 16° »2° 7° 15° 19» 11° 15° 14° 34° 23° 13° 23° 30° 22° 13° 18° 15° 17° 13° TABTISMA Müze Araştmnacıları ve Eşit Ücret Arkeologlar ve prehistoryacılar, "Teknik Hizmetler Sınıfı"na ahndılar. Diğerleri "Genel Hizmetler Sınıfı"nda kaldılar. Bunun sonucu şu oldu: Yeni işe başlayan bir arkeolog 1.200.000 TL alırken aynı durumdaki bir müze araştırmacısı 450.000 TL alır oldu. Gazetelerde eski eser kacakçılığının bo- yutları ve niteliği hakkında her gün çıkan yaalan dikkatle okuyoruz. Ancak bu olay- lar verilirken insanlığın ortak tarihi mira- sı olan bu kültür varlıklarının, nasıl ve kimler tarafından gün ışığına çıkarıldığı- nı ve nasıl korunduğunu es geçiyoruz. Bizler, Türkiye müzelerinde ve koruma kurullarmda çahşan müze araştırmacılan olarak konunun insani boyutu hakkında, size bilgi vermek istiyoruz. Toprak altın- da ve üstünde bulunan her türden kültür varlığının gün ışığına çıkanlması, korun- ması, saklanması, teşhir edilmesi vb gibi işler, Kültür Bakanltğı'nın asli görevlerin- dendir. Peki, bakanlık bu işleri kimlere yaptırtır? Bu işler, üniversitelerin antropo- loji, arkeoloji, sanat tarihi, ön Asya dil- leri ve kültürleri bölümlerinden mezun ol- muş ve yeterlik sınavına girerek başanlı ol- muş insanlara yaptırıhr. Çünkü tarihi kültürü çıkarmak yetmi- yor, onları yorumlamak ve yerli yerine oturtmak gerekiyor. tşte bu noktada yu- karıda isimlerini verdiğimiz bilim dalları- nın ortaklaşa çalışması bir zorunluluktur. 1989 yılına kadar aym statü ve aynı ücret- lerle çahşan bizler bu tarihte çıkanlan bir kararname ile yine aynı işi yapan ama farklı ücretler alan insanlar olduk. Arke- ologlar ve pretaistoryacılar, "Teknik Hiz- metler Sınıff'na ahndılar. Diğerleri "Ge- nel Hizmetler SınıfV'nda kaldılar. Bunun sonucu şu oldu: Yeni işe başlayan bir ar- keolog 1.200.000 TL alırken aynı durum- daki bir müze araştırmacısı 450.000 TL alır oldu. Şimdi yetkili etkililere soruyoruz? 1. Bu zamana kadar aynı okulda okuyup aynı işi yapan ve aynı ücreti alan insanlar arasında ne gibi bir değişiklik oldu ki du- rum farklılaştı? 2. Antropolojinin bir kürsüsü olan ve ta- mamen aynı dersleri alan prehistorya me- zunları teknik sayıldığı halde antropoloji mezunları neden değil? 3. Yukarıda saydığımız bilim dajlan me- zunu müze araştırmacılan için; YÖK, Kül- tür Bakanlığı, M. Eğitim Bakanlıgı olum- lu görüş bildirirken Maliye Bakanlığı neye dayanarak olumsuz tavır içinde? 4. Antropologlar zaten başka kamu ku- rum ve kur'uluşlarında teknik kadroda ça- lıştığı halde Kültür Bakanlığı aynı şekilde sayıları çok da az olan bu kişilere aynı kad- roları neden tahsis edemiyor? Yukarıda kısaca alt başlıklar halinde ver- diğimiz olumsuzluklardan dolayı Türkiye müzeleri ve koruma kurullarmda çahşan müze araştırmacılan huzursuz durumdadır. Eşit işe eşit ücret anayasal ilkesini ve bilim- sel ilkeleri çiğneyen bu haksız uygulamanın son bulmasını ve hakkımız olan teknik kad- roların verilmesini istiyoruz. MUSTAFA ÇETİNKAYA Ankara Duy arlılıktan Ihıygıısallı^a Sayın Erdin, yazısını hazırlarken duygusal davranmayıp da bir iki kaynak karıştırsaydı, hem Mehmet Akif Ersoy'un dünya görüşünü öğrenir hem de marşm aslında sözcüğün "Hakk'a" biçiminde yazıldığını görürdü. sal davranmayıp da bir iki kaynak karış- tırsaydı, hem Mehmet Akif Ersoy'un dün- ya görüşünü öğrenir hem de marşın aslın- da sözcüğün " H a k k V biçiminde yazıldı- ğını görürdü. "Hak" sözcüğü, hangi anlamıyla kulla- nılırsa kullanılsın, dilimizdeki kimi tek he- celi yabancı sözcükler gibi etmek, olmak Cumhuriyet'in 18.10.1990 günlü sayısın- daki "Tartışma" köşesinde yayımlanan "Yanlış Bir Yorum" başlıklı yazı, yanlış bir yoruma dayanmaktadır. Sayın Ali Erdin, "İstiklal Marşı"nın, "Hakkıdır, Hakk'a tapan milletimin istiklal" dizesindeki "hak" sözcüğünün "hakka, adalete inanan, onu savunan ve ona olanca inancıyla tapan" anlamlannda kullanıldığını ileri sürmektedir. Sayın Erdin, yazısını hazırlarken duygu- leri aldıklarında da geçerlidir: Hissetmek, affetmek, hissi davranmak, hakkını ver- mek... Yani Saym Erdin'in öne sürdüğü gibi "hak" sözcüğü Allah adı olarak kullanü- dığı zaman "Hak'a" 'biçiminde değil, "Hakk'a" biçiminde yazıhr; tıpkı "Hakk'a sıgındık" sözünde olduğu gibi. Kaldı ki Mehmet Akif Ersoy'un, "hak" sözcüğünü hangi anlamda kulîardığını an- lamak için bunları bilmeye de gerek yok- tur. Marştaki, "Dogacaktır, sana va'det- tiği günler Hakk'ın..." dizesi, bu konuda gerekli ipucunu vermektedir. AYTEKİN BOZKURTyardımcı eylemleriyle birleştiğinde, sözcü- ğün aslında olan çift ses ortaya çıkar. Ay- Ankara Ayrancı Lisesi nı durum, bu tür sözcükler " e " ve " i " ek- Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni BAŞSAĞUĞI Kuruluşumuzun Mali İşler Müdürü, değerli arkadaşımız, ağabeyimiz, dost insan BEHZAT AY'ı Kaybetmenin büyük üzüntüsü içindeyiz. Merhum arkadaşımıza Tann'dan rahmet, kederli ailesine ve dostlarına başsağlığı dileriz. İPEK KÂĞIT SAN. ve TİC. A.Ş. ÇALIŞANLARI ÇOK ACIKAYBEVHZ Can varlığımız, sevgili eşim, değerli babamız, sevecen, hoşgörülü, iyiliksever, çelebi ve dost insan BEHZÂTAY27 ekim cumartesi günü vefat etmiştir. Cenazesi, 28 Ekim 1990 Pazar günü (bugün), Erenköy Galip Paşa Camii'nde kılınacak öğle namazmdan sonra Karacaahmet Mezarlığı'nda toprağa verilecektir. EŞJ: tRFAN AY. KIZI: ZtNNUR AY, OĞLU: HASAN AY Çiçek yerine, TEV'e bağışta bulunulması rica olunur. ACI KAYBIMIZ Şirketimiz emekli Mali İşler Müdürü BEHZÂTAY'ı 27.10.1990 Cumartesi günü kaybettik. Acımız büyüktür. Kederli ailesine başsağlığı dileriz. İPEK KÂĞIT TtCARET VE SANAYÜ A.Ş. KORAL YAYINLARI — c OKULÜ P/UtTI NAjKOLA TKP'mn Bertin'de çıkardığı gazelerın ılk sayfaa; Lenın ie Ataıûrk'ûn ve tam al- tında da Br^nev ile Evren m yanyana reamlen. Türk-Sovyet dosduğu üzerine bûyûk övgûtefie sûslenmiştı Nakilbent Sokak Ncr.49 Giriş Kal D:2 Sultanahmet/İST. Te): 517 31 35 Dağıtım Tümda. Cem-May, Say, Arkadaş Kabtle (izmtr) Baraj Baraka Baran Bara tarya Barba Barbakan Ba rbar Barbata Barbunya B arbut Bardacık Bardak B arem Barınak Barış Barik at Barisfer Bariton Bariz Bark Barmen Baro Barog raf Barudi Barut Baryum Abartmak Cebbar Ambar Kibar Dubara Gabardin İcbarlborelt.barECEBAR H E R P A Z A R E C E B A R ' D A O D A M Ü Z İ Ğ İ 1 6 8 6 6 6 0 16866 61 İLAN KEPSUT SULH CEZA HÂKİMLİĞİ'NDEN Esas No: 1990/26 Karar No: 1990/90 Samk: Celal Gürbüz, Hasan oğlu, 1964 doğumlu, Kepsut Yenice Mahallesi Mezarbaşı Sokak'ta bakkal. Suç: Gıda Maddeieri Tüzü|ü'ne aykırı davramş. Suç Tarihi: 22.11.1989 Karar Tarihi: 04.09.1990 Karar Özeti: Sanığın, Gıda Maddeieri Tüzüğü'nün 332-b madde- sine göre sağlığa zararlı gıda maddesini bakkal dükkânında satışa arz etmek suçundan TCK'nın 3%, 647 SK.4, CK.72, 647 SK. 6. madde- ieri uyannca 470.000 lira ağır para cezası ile cezalandınlmasına, TCK'nın 402/1. maddesi uyannca; cürmüne vasıta kıldığı meslek, sanat ve ticaretin 3 ay süre ile tatiline, iş yerinin 7 gün süre ile kapa- tümasına, asli ve fer'i cezalann ertelenmesine karar verildiği TCK'nın 402/2. maddesi uyannca ilan olunur. 4.10.1990 Basın: 36905 Sosyalistlerin Birlik Partisi Girişimi Tanışma ve Dayanışma Kokteyli Açış Konuşması Aziz Nesin Yürütme Kurulu Başkanı Haluk Gerger Karidss Restaurant (Lunapark Yanı) Yenikapı 29 Ekim Pazartesl Saat: 13.00-18.00 DOKTOR MUAYENEHANESİ Rumeli Caddesi'ndeki muayenehanemi bir meslektaşımla paylaşmak istiyorum. Tel: 130 49 39 (hafta arası 12.00-18.00) SOĞÜT 11600 SULH CEZA MAHKEMESİ HÜKÜM ÖZETİ Esas No: 1990/36 . Karar No: 1990/44 Hâkim: Mustafa Kemal Kısacık 25646 Kâtip: Gülden Dodurgalıoğlu 120 Davacı: K.H. Sanık: Mustafa Değirmen: Emin oğlu, Ayşe'den olma, 11.2.1955 D.lu Bilecik ili, Pazaryeri ilçesi, Günyurdu köyü nüfusuna kayıtlı ve mukim, pazarcı. Suç: Gıda Maddeieri Tüzüğü'ne muhaJefet. Suç Tarihi: 19.4.1990 Karar Tarihi: 2.8.1990 Yukarıda açık kimliği ve atdı suçu yazılı sanık hakkında yapılan açık duruşma sonunda: C.D.: Sanık Mustafa Değirmen'in Gıda Maddeieri Tüzüğu'ne ay- kırı olarak taklit ve tağşiş edilmiş tereyağı satmasından dolayı eyle- mine uyan TCK'nın 398, (3506, 3591 sa.) 72, 402, 647 sa: 4/1, 5., maddeieri uyannca; Dört yüz doksan bin lira ağır para cezası ile tecziyesine, Üç ay silre ile cürme vasıta kıldığı meslek sanat ve ticaretten tatili- ne, Yedi gün süre ile işyerinin kapatılmasına karar verildi. ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇİ Eşeği Yiyen KurU.. Perşembe günü çıkan "Ankara Notları"nın başlığını, "Kb- medinin Son Perdesi mi?" koymuştum; yanılmışım, son per- de değılmış; bu öyle bir komedi ki, daha çok perdelerini göreceğiz anlaşılan. Meclis'te "türban" görüşülüyor; izlemek için, basın loca- sının, yabancı basına ayrılan bölümüne çıkıp oturdum. Ora- dan, dinleyicilere ayrılan balkonlar da görünüyor iyice. Aradığımı buldum; renk renk türbanlar takmış kışiler, arka arkaya sağ köşeyi tutmuşlardı. Çoğu, çocuk denecek yaşta kızlardı. Hiçbiri bir milletvekilinin ya da bakanın çocuğu de- ğil. Bunlar, maşa olarak kullanılıyorlar, bunu biliyorum. Meclis tartışmalarını izlerken için kararıyor. Altta, basın locasında, Uğur Mumcu, Ahmet Tan, Teoman Erel oturumu izliyoriar. Bir yandan da bana bakıp gülüyorlar Niye gülüyorlar aca- ba? Yanıma gelen gazeteci arkadaş anlattı, niye gülüştükle- rini. Yabancı basın locasında, bir başıma oturuşuma bakıp: . — Ekmekçi'ye bak, Atatürk gibi oturuyor! demişler. Gülüş- meleri ondanmış... Edirne Mılletvekılı Erdal Kalkan'ın, "laiklik'le ilgili savaşı- mından sonra, SHP'lilerin, aynı konuda bu ikinci savaşımla- rıydı. Bu kez, ANAP'ın tutucularının yanında, bir de DYP'lilerte savaşıyorlardı. Süleyman Bey'in başında bulunduğu DYP, oyımbazlıkta, ANAP'lıtarla yanşıyor mu ne? Süleyman Bey1 in kimi konuşmalarına bakanlar, onun artık değıştiğinı söy- lerler. Aziz Nesin, öyfe der: — Bir 12 Eylül daha olursa, Süleyman Bey komünist olur! Ben buna katılmıyorum. Süleyman Bey'in ne olacağı belli olmaz! Onun için, "Dün dündür, bugün bugündür!" der çı- kar bakarsınız... Hacı TÖ'ye, bakarsınız, demediğini bırakmaz Süleyman Bey. Aydın Yalçın anlatmıştı birinde, Süleyman Bey'in Hacı TÖ için söylediklerini. Adalet Partisi içinde, Aydın Yalçın ile arkadaşları, Turgut Bey, "Planlama"nın başındayken, eleş- tiriler yöneltirler. Süleyman Bey'e çatarlar; "takunyalıları tu- tuyor!" diye. Süleyman Bey, bir gün eleştirenlere şu karşılığı verir: — Siz bilmezsiniz, Turgut bir dâhidir! "Dâhi"nin Türkçesi "öke"; kişinin "Al ökeni başına çal, şimdi" diyesi geliyor hani, ama, demeyeceğim. Der miyim? — Haydi, anan ilik, düğme diksin sayalarına... Bu Konyalı sözü; "iş işten geçti artık!" demek. Asıl söyle- nişi, biraz açık saçıktır. Uygun düşmez... "Saya" ayakkabı- nın tabandan yukarı olan yumuşak bölümü. Çocukluğumuzda giyerdik, potinlerde, ilik düğme yerleri olur- du; potinlerin ilikleri, düğmeleri hazırdır zaten. Ona yeni ilik açmaya ne gerek var... Karşılıklı sövüşmeleri izlerken anladım. "Türban" konusu- nun da başı, politikacılarda demek. Kimi dekanlar, rektörler de birer maşa. Şiyasal amaçlara ya da oy uğruna kullanıla- bilecek kışiler İzlerken, izlerken jeton düştü. — Eşeği yiyen kurt bu! dedim içimden. Bu da Yozgatlıların sözü. "Tam üstüne bastın!". "Nasıl da bilemedim şimdiye dek" anlamlarına gelir. Türban bahane, ANAP'ı iktidarda, bu arada Hacı TÖ'yü, Çankaya'da bir süre tutma planı. Bu plana, Süleyman Bey de yatmış oluyor. İnan- dıncılığını iyice yitiriyor. Ökesinin elini öpsün de başına koy- sun. Başka yolu kaldı mı? "Boynuz kulağı geçer" demişler, boşuna mı demişler. Süleyman Bey, cami avlusunda, takke- li ilk başbakandır. Gerisi, fasafiso... Uğur Mumcu, cuma günü çıkan yazısında, "Anayasa Mah- kemesi kararları jağlayicıysa, o zaman 'Kadın Statüsü' ile ilgili yasaya, Plan ve Bütçe Komisyonu'nda sokulan türban ile ilgili maddeler 'anayasaya karşı hile'nin çok somut ve açık »örnekleridir. Anayasa Mahkemesi kararları 'yasama, yürût- me ve yargı organlan'nı bağlar mı bağlamaz mı? Bağlamı- yorsa konu başka!" diyor. - Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Yekta Güngör Özden, 5 Nisan 1990'da, İzmir'de "Avukatlar Günü" nedeniyle, dü- zenlenen toplantıda yaptığı konuşmada, bir yerde, özetle şoy- le demişti: — Anayasanın 153. maddesinin son fıkrası, Anayasa Mah- kemesi kararlannın. yasama, yürütme, yargı organlarıyla, ida- re makamlarını, gerçek ve tüzel kişilerı bağladığını söylüyor. Yani, bir eşekleri bağlamaz! SHP, konuyu yeniden Anayasa Mahkemesi'ne götürünce, seyredin o zaman gümbürtüyü. O zaman Anayasa Mahke- mesi, bir usul tartışması mı yapacak! Anayasa Mahkemesi 1 nin kararına karşı çıkanlan bu yasa ile ilgili olarak, esasa girip, esastan bir inceleme mi yapalım, yoksa, mahkeme kararına karşın çıkanlan bu yasayı hemen iptal mi edelim?" Büyük olasılıkla, ilk tartışma bu mu olacak? Türban yasasıyla ilgili hüküm, tasanya "korsan madde" olarak mı sokulmuştu? "Kadının Statüsü" ile ilgili, yasa gü- cündeki kararname, Meclis'e geldiğinde, türban mürban yok- tu. Milli Eğitim yarkurulunda, ANAP'lı Malatya Milletvekili Mehmet Bülent Çaparoğlu mu getirmiş, ekletmişti bu mad- deyi ANAP'lılara? SHP'liler toplantıya geldiklerinde, madde çoktan oylanıp geçmişti bile. Milli Eğitim Bakanı Avni Akyol, "türban" maddesine hiç ses çıkardı mı? Ne yarkurulda ne Meclis'te! Ulusal Eğitim Bakanı diyecektim, ama, o "ulusal" değil, "milli" Eğitim Bakanı. "Milli" sözcüğü Arapça. Ferit Devellioğlu'nun sözlüğünde "milli" sozcuğü için "din ve mil- lete ait, milletle ilgili, ulusal" karşılıkları verilmiş. "Ulusal"ı neden kullanmıyoruz ki? Avni Akyol, o gün bakanlığında çok telaşlıydı. Yanında- kilere: — Meclise gideceğim, bugün 'türban kanunu' var! dedi... CALISANLARIN SORULARI/SORUNLARI YIO1AZŞİPAL 'lüabancı dil tazminatı' SORU: Edebiyat Fakullesi İngiliz Dili ve Edebiyatı mezunu- yum. Halen bir üniversitede öğretim görevlisiyim. Biz yabancı bir dili çok iyi derecede bilen filoloji me- zunları da yabancı dil tazminatından yararlanabilmek için j-abancı dil sınavına katılacak mı? YANIT: 418 sayılı yasa hükmünde kararname ile "aylıklarını 657 sayılı De\'let Mernurları Kanunu, 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetle- ri Personel Kanunu,3466 sayılı Uzman Jandarma Kanunu, 2914 sayılı Yüksek Öğretim Personel Kanunu ve 2802 sayılı Hâkim ve Savcılar Kanunu'na göre almakta olan personelden" yapılacak sı- nav sonucuna göre bir ya da birkaç yabancı dil bildiği saptanan- lara, yabancı dil tazminatı ödenmesi öngörülmüştür. Yabancı dil sınavına kimlerin katılacağı, 26 Haziran 1990 gün- lü Resmi Gazete'de yayımlanan "Kamu Personeli Yabancı Dil Bil- gisi Seviyesinin Tespitine Dair Esaslar"ı düzenleyen tebliğe göre belirlenecektir. Bu belirlemede "yabancı dille e|itim yapan Ortadoğu Teknik Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi ile Bilkent Üniversitesi mezun- ları ve yurtdışındaki üniversitelerde en az dört yıl öğrenim göre- rek lisans diploması ve yurtiçinde lisans düzeyinde görmüş olduklan öğrenim üzerine yabancı ülkelerdeki üniversitelerde en az iki yıl öğrenim gördükten sonra master veya doktora diplomasi almış olanlar"ın yabancı dil bilgileri, sınava girmeksizin, (C) düzeyinde kabul edilecektir. Yurtiçinde bu üç üniversite dışında kalan üniversitelerden me- zun olanlar ise yabancı dil bilgilerini, sınava girerek kanıtlayacaktır. Sınavlar 100 puan üzerinden yapılacak ve 90-100 puan alanla- rın yabancı dil biigileri (A) düzeyinde kabul edilerek, kendilerine 750 gösterge sayısının memur aylık katsayısı ile çarpımı bulunan tutarda bilinen her yabancı dil için yabancı dil tazminatı ödene- cektir. 80-89 arasında puan alanların yabancı dil bilgisi, (B) düzeyinde kabul edilecek ve yabancı dil tazminatı 500 gösterge üzerinden he- saplanacaktır. Puanları 70-79 arasında olanlann da yabancı dil bilgileri, (C) düzeyinde kabul edilerek kendilerine, 250 gösterge üzerinden ya- bancı dil tazminatı verilecektir. Yabancı dil tazminatlanndan yal- nızca binde dört oranında damga vergisi kesilecek, bunun dışında herhangi bir kesinıi ya da vergi kesilmesi söz konusu olmayacaktır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle