Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
26 EKÎM 1990 KÜLTÜR-SANAT CUMHURÎYET/5
DUNYA SATRANÇ TURNL VASI
6. oyun ertelendi
GURSEL GONCU
KARPOV(Siyah)
KASPAROV(Beyaz)
ERTELENME POZİSYONU
NEW VORK — Man-
hattan'da Hudson Tiyatro-
su'nda devam edilen Dün-
ya Satranç Şampiyonası'n-
da, 6. oyun Kasparov'un
hafıf ustunluğuyle bir son-
raki güne ertelendi. Basın
odasında son durumu yo-
nımlayan satrançotoritele-
ri, Kasparov'un kazanma
şansı olduğunu belirttiler,
ancak yine de ihtiyatlı ko-
nuşarak, Bejaz daha iyf
demekle yetindiler.
Beyaz taşlarla oynayan
Kasparov, daha önceki
oyunlarda olduğu gıbi yine
şah piyonu surerek oyuna
basladı. Karpov da aynı şekilde karşılık verince, taraflar yine 'Rtıy
Lopez' olarak adlandınlan açılışa girdiler. Karpov 9. hamlededa-
ha az oynanan bir devam yoluna saptı ve Kasparov'un uzun za-
man düşünmesine neden oldu. 15. hamlede de teorik bir *yenilik'
yapan Karpov, ilk 19 hamlesini 32 dakikada gerçekleştirirken
Kasparov 19 hamle için 1 saat 32 dakika harcadı. (Taraflar 40
hamleyi 2.5 saate sığdırmak durumunda, diğer türlii konumla-
rı ne kadar i>i olursa olsun mağlup sayıhyorlar).
Oyunun 21. hamlesindeşah kanadmda bir saidın başlatan Ka-
sparov, 25. hamlede bir piyon feda ederek inisiyatifi bütünüyle
eîegeçirdi. Yinedefansa çekilen Karpov, bu noktadan sonra be-
raberli|e raa bir oyun anlayışı içindegözüktü. Kasparov'un atağı
giderek güçlenirken Karpov en iyi defansı bulabilmek için çok va-
kit harcadı ve son yedi hamle için sadece beş dakikası kaldı. So-
ğukkanlılığını kaybetmeyen Karpov karşısında Kasparov, satranç
büyuk ustalanna göre biraz aceleci davrandı ve tartışmalı gözü-
ken *39.g4?!' hamlesini yapü. Oyun ertelendikten sonra tahta-
da durumu analiz eden basın odasındaki satranç ustaları, Kar-
pov'un beraberliği yakalayabileceğini, zira Karpov ekibinin bü-
tiin gece ve enesi gün durumu en incedetayma kadar gözden ge-
çireceğini belirttiler. Şampiyonayı Izleyen'veşimdiye kadar ya-
pılmış satranç bilgisayarlan arasındaen üstünü kabul edilen 'De-
ep Thougt' da beyazların oyunu nasıl kazanacağını
'göremediğini' belirtti. Sonuç olarak oyun, onanın biraz Kaspa-
rov tarafında. Ertelenen 6. oyun sonrasında durum hâlâ 3-2 Ka-
sparov lehine.
6. Oyun/Beyaz: KASPAROV-Siyah: KARPOV (Ruy Lopez-
Ragosin Varyasyonu) 1. e4e5 2. Af3 Ac63. Fb5 a64. Fa4 Af65.
0-0 Fe7 6. Kel b5 7. Fb3 d6 8. c3 0-0 9. h3 Ad7 10. d4 Ff611. A4
Fb7 12. axb5 axb5 13. Kxa§ Vxa8 14. d5 Aa5 15. Fc2 Ac4 16. b3
Acb6 17. Aa3 Fa618. Ah2c619. dxc6 Vxc620. Fd2 Fe7 21. Ag4
Ka822. Ae3 Af6 23. Af5 Ff8 24. Fg5 Abd7 25. c4 bxc4 26. bxc4
FXc427. Axc4 Vxc4 28. Fb3 Vc3 29. Şh2h630. Fxf6 Axf6 31. Ke3
Vc7 32. Kf3 Şh7 33. Ae3 Ve7 34. Ad5 axd5 35. Fxd5 Ka7 36. Vb3
f6 37. Vb8 g6 38. Kc3 h5 39. g4 Şh6 40. Gxh5 Şxh5 41. Kc8 Fg7
Kasparov 42. hamlesini zarfa koydu ve oyun ertelendi
Ekşioglu'na Belçika'dan ödtil
• Kültür Senisi — Bu yıl Belçika'da yapılan 13.
Uluslararası Casino Beringen Karikatür Yarışması'nda
Gürbüz Doğan Ekşioğlu, uçüncülük ödülü kazandı.
"Troisieme Prix" adını taşıyan ödülü kazanan Gürbüz
Doğan Ekşioğlu, çalışmalarında grafik ve desene büyük
ağırlık veriyor.
Herve Vilard İstanbul'a geldi
• Kültür Servisi — Önceki gün Izmir Grand Plaza
Öteli'nin açılışı ve 30 ekim gunü Cemal Reşit Rey'de
vereceği konser için Türkiye'ye gelen Herve Vilard için
dün bir basın toplantısı düzenlendi. 44 yaşındaki Vilard,
tstanbul'da Discorium'da dün
vereceği konseri iptal etmişti.
Bunun için Vilard "Oncelikle
tzmir'de otel açıhşında
vereceğim konserle işe
başlamak istedim. Bir de gecej
kuluplerinde şarkı
söylemekten hoşlanmıyorum"
dedi. Sanatçı, Türkiye'ye ilk
kez 22 yıl önce gelmiş. Daha
sonra I986'da Çeşme
Festivali'nde, 1988'de de
Antalya'da Dalida'yla birlikte
bulunmuş. 196O'lı yıllarda 11 milyon satan "Capri
c'est fini" ile yıldızı bir anda parlayan Vilard, Toto
Cotugno, Umberto Tozzi gibi İtalyan sanatçılarla
çalışmalar yapmış. "Capri c'est fini"nin ardından "İl
Mondo" şekillenmiş. Vilard "L'amour defendu" adlı son
albümunde, hastahktan ölmektense aşktan ölmenin daha
iyi olabileceğini anlatmak istediğini vurguluyor. Paris'te
Kültür Bakanlığı'nın verdiği pek çok odülü kazanan
Vilard, ayrıca 'sanat ve edebiyat şovalyesi' ilan edilmiş.
Parçalarını kendi yazan sanatçı resim yapmak ve seyahat
etmekten çok hoşlanıyor.
S E V E M A ATİLLÂ DORSAY
"Mefısto" sanatçının egemen ideoloji karşısındaki ikircikli durumunu ele alıyor
4
AktöK> defol karşımdan!9
Mefisto (Mephisto)
/ Yönetmen: Istvan
Szabo / Senaryo:
Klaus Mann'ın
romanmdan î. Szabo
ve Peter Dobai /
Görüntü: Lajos Koltai
/ Müzik: Zdenko
Tamassy / Oyuncular:
Klaus-Maria
Brandauer, Rolf
Hoppe, Krystyna
Janda,- İldiko Bansagi,
Gyorgy Cserhalmi,
Peter Andorai, Karin
Boyd, Christine
Harbort / Bir Macar
filmi / 138 dakika
(Dünya)
Ve nihayet... "Mefisto." 1980
başlarında ülkemize getirtilmek
istenmiş (Ülkü Tamer'in kulak-
lan çınlasın!), ama sansürce red-
dedilmiş bu film, yeniden ithal
edildikten sonra seyircimizin
karşısına çıkmak için birkaç yıl
bekledi. Ve ancak bir sinemamn,
bir Amerikan şirketiyle "bozuş-
ması" ve birkaç haftasının "boş
kalması" sayesinde perdeye ge-
lebildi. Ne mutluluk, ama öte
yandan ne acı bir durum!..
"Mefisto", ünlü ve büyük
Thomas Mann'ın kendisi denli
ünlü olmayan oğlu Klaus
Mann'ın bir romanından alın-
mış. Romanı okumadık, ama
şöylenenlere göre (tngmar Berg-
man dostumuz da buna katılı-
yormus) "film, romandan çok
daha iyi" imis. Szabo, romanda-
ki kimi zaaflan da, sivrilikleri de
(Mefisto'nun eşcinselliği gibi)
törpülemiş. Ve romanın çok belli
bir döneme oturmuş yapısını,
daha genel bir tabana yaymış.
(örneğin eşcinselliğin törpülen-
mesi çok yerinde, çünkü böyle-
ce kahramammızın iktidarla ilis-
kisi, giderek çelişkisi, temelin-
SANATÇININ SORUNSALI — Sanatçı ve yöneticiler... Sanatçının bagımsızlığı, kişiliği, onunı,
egemen ideoloji karşısındaki ikircikli durumu...
den kaydırılıp başka bir neden-
selliğe oturabilirdi).
"Mefisto", Alman Nazizmi
döneminde bir oyuncunun öy-
küsünü anlatıyor. Hamburgiu
"taşra oyuncusu" Hendrik Höf-
gen, tüm amacı mesleğinde yük-
selmek, "başarmak" olan her
oyuncu gibi (Belki her oyuncu-
dan biraz daha) "çılgın", tutku-
lu bir tip. Yükselmek için kadın-
lan kolayca kullanabiliyor. Ama
gerçekten bağlı olduğu dostlan
da var. "Kader", onu Berlin'e
atıyor ve orada, yükselen Naziz-
min resmi tiyatrosunda, parlak
bir oyunculuk kariyerine başlı-
yor. Sonra, Göring'in çizgileri-
ni taşıyan asker başbakanla iliş-
kileri gelişiyor. Oyunculuktan
devlet tiyatrosu yoneticiliğine
atanıyor. Ama bu "yükseliş",
kuşkusuz çok ağır bir bedel de
içeriyor. Höfgen de bu bedeli
ödemek zorunda kalacaktır.
Öykü. Alman faşizmi gibi
çok belirgin bir dönemin kendi-
ne özgü koşullanna oturmasına
karşın, çok genel olarak sanat-
çı/iktidar ilişkilerinin gizemli
karmaşıklığını (veya karmaşık
gizemini) ele alıyor. Sanatçı,
tum amacının "sanat yapmak",
mesleğinde ilerlemek olduğunu
düşünse de politikadan uzak ka-
labilir mi? Sanatçı iktidarla ken-
di öz ilkelerinden, sanatından ve
de kişiliğinden ödun vermeden
sağlıklı bir ilişki kurabilir mi?
Toplu çılgınlık dönemlerinde,
baskıcı ideolojilerin toplumsal
paranoyaya dönüştüğu dönem-
İerde sanatçı bağımsızhğını ko-
ruyabilir, "vicdanı"nın dediğini
yapabilir, "sanat" denen fildişi
kuleye stğınarak olup-bitenlerin
dışında kalabilir mi? Bu sorula-
rın yanıtlarını, gerek bu tür
olaylarla alabildiğine yükiu 20.
yüzyıl tarihi gerekse bizim yakın
toplumsal tarihimiz sayesinde,
artık oldukça açık biçimde bili-
yoruz.
Film de bu sorulara beklenen,
bilenen yanıtları veriyor. Ama
ne denli görkemli biçimde!..
Özünde tipik bir Alman yapıtı
olan Goelbe'nin "Faust"unu ve
onun Mefisto rolünü, tam Na-
zizmin istediği biçimde yorum-
layarak üne kavusan Hâfgen,
zaman içinde, tüm dünya kültür
birikimine sırt çeviren, "Bize
yalnızca Alman olan gerek" di-
yen bağnaz milliyetçi bir kültür
anlayışının etkisiyle, "Shakespe-
are"i ve "Hamlef "i bile zor oy-
natabilecek, bunu yaptığında ise
Alman milliyetçiliğiyle bağdasır
bir yorumla sahneye koymak
zorunda kalacaktır!.. İktidarla
kurduğu ilişkiler, onun sandığı-
nın tersine, yalnızca "sanatını ic-
ra etmek" ve tiyatro yapmasına
fırsat vermekle değil, riitler Na-
zizmi'nin çarklarında görev al-
mak ve faşist ideolojinin ön
plandaki temsilcilerinden biri
olmasıyla sonuçlanacaktır. Na-
zizmin kendi anlayışına göre be-
lirlediği edebiyat, tiyatro, resim
ve heykel vb. alanlardaki
"resmi" sanatçı-bürokratlardan
biridir artık Höfgen... Ama için-
de eski gunlerinden gelen bir kı-
pırtıyla bir geceyarısı tutuklanıp
kurşuna dizilen eski sahne arka-
daşlannın akıbetlerûıi biraz kur-
calamaya kalktığında (Filmin en
anlamlı sahnelerinden biri), bi-
raz önce dostça söyleştigi
general-başbakanın nefret ve
kuçumseme dolu sesinden, "Ak-
tör.. Defol karşımdan!.." yanıtı-
nı alacaktır. Çünkü, bilinir, fa-
şist yönetimler için sanat ve sa-
natçı gerçekten de önemli, say-
gın uğraş ve kişiler defil; sade-
ce ideolojilerine hizmet ettikle-
ri ölçude ve oranda yararlanıla-
bilecek öğelerdir, koca bir çar-
kın daha iyi dönmesine yardım
edecek vidalar... îşleri bittiğin-
de bir çöp sepetine atılabilecek
olan!.. Nitekim filmin, tüm dün-
ya sineması içinde yaratılmış en
güzel sahnelerden biri olan fina-
linde, Höfgen-Mefisto'nun artık
islevinin sonuna geldiği ve kaçı-
nılmaz akıbetine doğru itildiği
de kuşkunun ötesinde duyumsa-
tılmaktadır.
Evet, sanat ve iktidar, sanat-
çı ve yöneticiler... Sanatçının ba-
ğımsızlığı, kişiliği, onuru, ege-
men ideoloji karşısındaki ikir-
cikli durumu. Bu temel sorun-
sal, "Mefisto" filminde, genel-
de Macar sineması denen ben-
zersiz sinemamn, özelde ise fst-
van Szabo'nun her türlü övgü-
nün ötesindeki alabildiğine bil-
gili, özenli, etkili sinemasıyla
perdede somutlaşıyor. Ve 2 bü-
yük aktörün sanki nefes kesen
ilişkilerini izliyorsunuz: Höf-
gen'de Klaus-Maria Brandauer
ve generalde Rolf Hoppe.. "Me-
fisto", yıhn, yalmz yılın mı, son
yılların en güçlü, önemli, şimdi-
den klasikler arasındaki saygın
yerini almış filmlerinin başında
geliyor. Aman, kaçırmayın!..
Korku sinemasının ünlüyönetmeninden ikifilm
Craverfın karabasan dünyasıHm Sokagı Kâbusa (Nightmare on Elm Street) /
Yönetim ve senaryo: Wes Craven / Görüntü: Jacques
Haitkin / Müzik: Charles Bernstein / Oyuncular:
Ronee Blakley, Heather Langenkamp, Amanda Wyss,
Nick Corry, Johnny Depp, Robert Englund, John
Saxoh / Amerikan filmi / 100 dakika (Lale, Gazi vs.)
Yılan ve Gökku^ajtı (The Serpent and the
Rainbow) / Yönetmen: Wes Craven / Senaryo:
Richard Maxwell ve A.R. Simon / Görüntü: Jonn
Lindley / Müzik: Brad Fiedel / Oyuncular: Bill
PuIJman, Cathy Tyson, Zakes Mokae, Paul Winwield,
Brent Jennings, Conrad Roberts, Michael Gough / Bir
Universal (UÎP) yapımı (Lâle, Ocak, Ankara
Metropol, vs.)
Bu mevsim, bir Wes Craven
yılı yaşıyoruz. Amerikan korku
sinemasının ünlü yönetmeni,
son filmi 'Şok-The Shocker'dan
sonra, daha önceki 2 filmi,
1984 yapımı "Elm Sokağı
Kâbusu" ve 1987 yapımı "Yı-
lan ve Gökkusağı" ile aynı haf-
ta fantastik sinema meraklıları-
nın karşısına geliyor. Kuşkusuz,
bu türün meraklılanmn bundan
yakınması düşünülemez.
Ne denli iyi bir 'teknisyen' ol-
duğunu 'Şok'tan kavradığımız
'Craven, bu filmlerinde, bunun
da ötesinde, özgün ve yaratıcı
bir kişiliği olduğunu da kanıtlı
yor. Yonetmenin ilk ünunü ya-
pan, sonra bir seriye dönuşen ve
üçüncü bölümünü, geçen mev-
sim 'Kâbus" (ya da 'Hayal Ço-
cuk') adıyla (ve başka bir yonet-
menin imzasıyia) izlediğimiz
'Elm Sokağı Kâbusu 'nun 6 yıl
gecikmeyle karşımıza gelen ilk
bölümü, oldukça hoş bir sürp-
riz.
Craven, öykü/fılmde, küçük
bir Amerikan kasabasında,
Amerikan gençliginin tipik ya-
şamını sürdüren bir avuç genç
insanın ortak biçimde gördük-
leri düşlerde karşılanna çıkan
korkunç bir yaratığın, Freddy'-
nin serüvenini anlatıyor. Freddy
Krueger, aslında gerçekten ya-
şamış bir insanın, yıllar önce ço-
cuklan öldürerek çevreyi dehşe-
te salmış olan bir canavann ye-
niden 'dönüşü'dür. Yargmın
elinden kurtulmuş, ama arala-
rından biri de filmin baş kişisi
Nancy'nin annesi olan bir avuç
çevre sakini tarafından kıstırıla-
rak "ateşe verilmiş" olan
Freddy, yıllar sonra, 'cellat' la-
nnın yakınlarının düşlerine gir-
meye başlar, giderek somutlaşır
ve onları birer birer yok etme-
ye girişir.
Filmi, '13. Gün' vb. "gençlik
korku filmleri'nden ayıran, şu
kısa özetten de anlaşılabileceği
gibi, ana temamn özgünlüğü-
dür: Düşler nedir, nereden çıkar
gelirler? Yaşamla, gerçekle iliş-
kileri nedir? Craven yıllardır ya-
nıtlanamayan bu klasik sorula-
rı sorarken filmin 'türüne' uy-
gun biçimde bir sav ileri sürer ve
düşlerimizin, onlarda yaşayan
kişilerin 'materj'alize' olabilece-
ğini, gerçeğe dönuşebileceğini
ileri sürer. Böylece film, hem
fantezi de olsa, ruhbilimin, psi-
kanalizin temel ilgi alanıyla bağ-
lantılı ilginç bir alana hem de
başhca korkusu 'uyumak' ve
böylece 'canavar'ın eline duş-
mek olan kişileriyle farklı bir ge-
rilim/kaygı alanına doğru ka-
yar. Finalde, yarattığı 'düş ala-
nından gerçek alanına geçirerek'
yok etme girişimiyse Craven'in
fantezisini, kendi içinde mantık-
lı biçimde bütunler.
"Yılan yeryüzünü, gökkuşa-
YILAN VE GÖKKUSAĞI — Yaşanan bir olaydan yola çıkıla-
rak gerçekleştirildiği soylenen "Yılan ve Gökkusağı" yeryüzü ve
cennetin arasında kalan insanların öyküsünu anlatıyor. Film si-
nema larihinin sajılı "politik dehşet filmlerinden" biri.
ğı ise cenneti temsil eder" Ha-
itililerin inancına göre... "Yılan
ve Gökkusağı", bu ikisi arasın-
da kalan insanların öyküsünu
anlatır. Bu ülkede, sayısız kor-
ku filmine malzeme oluşturan
'Zombiler', yani ölümden son-
ra canlanan insanlar vardır.
Çuıiku uuidi, ozcı an
uyuşturulur, ölmeden gömü-
lur... Ve sonra tabutlarında
canlanjrlar!.. Bu olayı bilen ve
o 'toz'dan tıbbi müdahaleler
öncesi anestezi yapmak amacıy-
la yararlanmak isteyen bir ilaç
firmasının isteğij le Haiti'ye gi-
den bir serüvenci, tozu bulma-
yı dener. Ama bası hem ilkel
•Vudu' dininin uygulayıcıları
hem de ülkede son günlerini ya-
şamakta olan kanlı diktatör Du-
valier'nin adamlanyla derde gi-
rer...
"Yılan ve Gokkusagı"nın gi-
rişinde yer alan bir yazıya göre
"film, gerçekten yaşanan bir
olaydan yola çıkmaktadır." Bir
korku filmine hiç yakışmayan
bu sav, ne denli doğrudur bile-
meyiz. Ancak Craven'in filmi,
yer yer gerçekten de belgesel bir
hava taşır. Üstelik 'Papa Doc'
diye de anılan diktatörün baskı
yönetimiyle ilişkili ve az kanlı
olmayan sahneler de filme siya-
sal bir.nitelik kazandırır. Bir
korku/dehşet filmiyle bağdaş-
mayan bu 'belgesel' ve 'siyasal'
özelliklere karşın, "Yılan ve
Gökkusağı" oldukça gergin ve
urkütücü ve sinema tarihinin sa-
yıh (belki de tek) 'politik deh-
şet filmi' olmayı basarır...
Craven, şaşırtıcı sinemasıyla
bu filmde de kolay unutulamaz
dehşet bölümleri, şaşırtıcı gör-
sel şoklar yaratırken bir kez da-
ha bir 'düşler ve karabasanlar
yönetmeni' olduğunu kanıtlar.
Filmin kahramanı Dennis
Alan'ın (Bill Pulman) film bo-
yunca gördüğü karabasanlar,
filmin en başarılı bölümlerin-
dendir. Üstelik bunlar, öyküy-
le/fılmle organik bir bağı hiç
koparmazlar ve öykünün gelişi-
mine de önemli katkıda bulu-
nurlar. Craven'in dehşet verici,
korkutucu olanı sürekli insa-
noğlunun bilinçaltında, düşler
dunyasında arama (ve bulma)
ozelliği, kuşkusuz ki bu yonet-
menin işlek ve gelişmiş sinema-
sının ardında yatan ve onu
•yaratıcı' düzeyine yaklaştıran
en önemli ozelliği sayılabilir.
Evet, değişik açılardan ikisi
de özellikler taşıyan 2 ilginç fil-
miyle birden Wes Craven. Fan-
tastik sinema meraklıları için
değerlendirilmesi gereken güzel
bir fırsat değil mi?
AluuefrKaya
SEVGI DUVARI
I SE /
MUI* *
SCVOMJINCMI
bütun kasetçîlerde
Yapıın A Ş >MC 5 flk* 6438 Uf*âp*ru-sl 95120146 47-48 Fax S120K5
Yerliler, vahşi hayvanlar ve beyazların biîmek bilmez kavgaları
Afrika çöllerinden güldürü
Tanrılar Çıldırmış OImalı-2 (Gods
Must be / Crazy-2) / Yönetim ve Senaryo:
Jamie Uys / Görüntü: Buster Reynolds /
Müzik: Charles Fox / Oyuncular: N'Xau,
Lena Farugia, Hans Strydom, Eiros, Nadies,
Erick Bowen / Bir Güney Afrika filmi / 100
dakika (Atlas, Şafak, vs.)
Hayret!.. Türkiye'de bir Gü- Yazar/yönetmen Jamie Uys,
ney Afrika filmi... llki tüm dün- ilk filminin tüm özelliklerini
yada buyuk ilgi gören (Bizim ise ikincisine de taşımış. Afrika'nın
80'lerin başında, "korsan" vi- uzak köşelerinde (Bu kez Kala-
deo kasetlerden izlediğimiz) hari çölünun derinliklerinde)
yerliler, kaynayan guneş, her
türden vahşi hayvanlar, beyaz-
ların bitmez-tükenmez kavga ve
"Tannlar Çıldırmıs Olmah"nın
2. bölümü, uluslararası dağıtım
şebekesine girince, bize dek gel-
mesine şaşmamalı. savaşları gibi çok doğal (O yö-
re için çok doğal) ve "sıradan"
şeyleri alıp bunlan birer güldü-
rü öğesi olarak kullanmak...
Aslında ne denli tehlikeli bir gi-
rişim. Yüzlerce filmde başka ya-
pılar içinde izleyegeldiğimiz şey-
ierin, soz gelimi bir sırtlanın
"gülmesinin", bir kaplan veya
gergedan saldınsının,
"sömürge" devletlerin taa
uzaklardan gelmiş parah asker-
leri arasındaki çekişmelerin gül-
düru öğesi olması düşünülebilir
mi? Veya yuvasından yumurta-
ları çalınan birdevekusunun of-
kesi, bir tur "Afrika köpeği"
olan garip bir hayvancığın "in-
tikam tutkusu" veya yorulmak
bilmez bir yerlinin kaybettiği 2
küçük çocuğunu araması gibi
neredeyse belgesel kıvamındaki
bölümlerin?
Evet, tüm bunlar, Güney Af-
rikalı yönetmen Jamie liys'un
potasında eriyerek benzersiz bir
guldurüye dönüşuyorlaı. Ala-
bildiğine yerel olandan yola çı-
kıp böylesine evrensele ulaşabil-
mek, her babayiğidin harcı de-
ğil. Hele güldürü gibi "zor ih-
raç edilebilen" bir alanda!.. Son
derece kendine özgtı, taze bir
mizah içeren bu sevimli filmi,
ailecek görün.. Oldukça eğlene-
ceksiniz.
Halk konserine
yasak
• Kültür Servisi — Çeşitli
halk müziği sanatçılarının
katılacaklan Büyük Halk
Konseri, Gaziosmanpaşa
Kaymakamlığı tarafından
yasaklandı. Konserin
sanatçılanndan Hasan
Papur, "Elimizde valilik
izni olduğu halde
konserimiz yasaklandı.
Geçen yıl da aynı bölgede
Zülfü Livaneli'nin konseri
yasaklanmıştı" dedj. Musa
Eroğlu, Talip Şahin,
Aüekber Eren, Hasan
Papur, Nilüfer Kaya,
Süleyman Yıldız, Ali
Başbuğ, Gülcihan Koc,
Hüseyin Çeük ve Derya
Fidan'dan oluşan saz ve ses
sanatçılanrun yann saat
20.00"de Ümraniye Belediye
Düğün Salon'nda
verecekleri konserin ise
gerçek leştirileceği bildirildi.
Mimar Sinan
tanıtıldı
• BASTtA (AA) —
Türkiye*nin şeref konuğu
olarak katıldığı Bastia
Akdeniz Kültür Filmleri
Festivali'nde önceki gün
büyük Türk rrümarı Mimar
Sinan tanıtıldı. Etnografya
Müzesi'nde düzenlenen
toplantıda, tstanbul Mimar
Sinan Üniversitesi Rektör
Yardımcısı Bülent özer,
Sinan'ın hayatı ve eserlerini
tanıtan bir konferans verdi
ve sorulan cevaplandırdı.
Aynca Sinan'ın eserlerini
tanıtan bir de sergi açıldı.
Festivalde Yavuz Turgul'un
yönettiği ve Şener Şen'in
basrolünu oynadığj
"Muhsin Bey" filmi de
gösterildi ve büyük ilgi
topladı. Akdeniz fiJm
Festivali'nde Türkiye'yi aynı
yonetmenin "Aşk
Fihnlerinin Unutulmaz
Yönetmeni" adlı film temsil
ediyor.
Ifeni bir fîlm
şenliffl
• PARİS (Cumburiyet) —
Fransa'nın Atlantik
kıyısında bulunan La Baule
kentinde ilk kez düzenlenen
"Avrupa Sineması Şenliği"
(Festival InternationaJ du
Cinema Europeen)
sonuçlandı. Danimarkalı
yönetmen Kaspar
Rostrop'un "Regitze ile
Vals" (Dansen Med
Regitze) adlı yapıtı büyük
ödül alırken tanmmıs
Fransız oyuncu Bernard
Giraudeau, ilk filmi '
"Diğeri" (CAutre) ile genç
bir yönetmene verilen
"Avrupa Ödülü"nü
kazandı. trlandalı yönetmen
Pat O'Connor ise "Fools of
Fortune" adlı tarihsel film
çalışmasıyla jüri özel
ödülüne değer bulundu. La
Baule Şenliği'nin yarışmalı
bölümünde sunulan 17
yapıt arasında, Yavuz
Turgul'un "Aşk Filmlerinin
Unutulmaz Yönetmeni"
adlı filmi de yer aldı.
'Kukla-insan'
gösterileri
• KüUür Servisi — Tiyatro
Altın Maske'nin üyelerinden
Semiramis Ün, "Kukla-
Jnsan" gösterilerini
Kalamış'taki Time Club'ta
sürdurüyor. Semiramis Ün,
kasım ayı içinde pazar
gunleri saat 14.00*te
"Rüzgârgülü" adlı oyunu
sunacak. Oyun 4, 11, 18 ve
25 kasım gunleri izlenebilir.
Fotoğraf kursu
• Kültür Servisi —
Kadıköy Halk Eğitim
Merkezi'nde 21. dönem
fotoğraf kursu başladı.
Hasip Uras'ın eğitmenlik
yaptığı kursu bitirenlere
Milli Eğitim Bakanlığı'nın
kurs belgesi verilecek.
Kadıköy Halk Eğitim
Merkezi'nde 1980 yılından
bu yana 1200 kişi fotoğraf
eğitimi gördü.
• Dia gösterisi Basın
fotoğrafçısı Savaş Ay saat
11.30'da Istanbul
Üniversitesi Basın Yayın
Yüksekokulu'nda bir dia
gösterisi sunacak.
BILSAK'TA
BUGÜN
26 EKİM Çuma:
19.00 DİA GÖSTERİSİ:
"Fotograf: Cengiz CTVA".
Görsel Sanat
Atölyeleri
MehmetGÜLERYÜZ
yönetiminde (Per.-Cum.)
Rock Cafe-Bar (5. Kat)
12.00-18.00 HeavyMetal
18.00-24.00 Roclı
Murat NET
Murat PAZAR
BİLSAK, Sıraselviler Cad.
Soğana sok.7 CÎHANGlR
143 28 79-143 28 99