22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
26 EKÎM 1990 KÜLTÜR-SANAT CUMHURÎYET/5 DUNYA SATRANÇ TURNL VASI 6. oyun ertelendi GURSEL GONCU KARPOV(Siyah) KASPAROV(Beyaz) ERTELENME POZİSYONU NEW VORK — Man- hattan'da Hudson Tiyatro- su'nda devam edilen Dün- ya Satranç Şampiyonası'n- da, 6. oyun Kasparov'un hafıf ustunluğuyle bir son- raki güne ertelendi. Basın odasında son durumu yo- nımlayan satrançotoritele- ri, Kasparov'un kazanma şansı olduğunu belirttiler, ancak yine de ihtiyatlı ko- nuşarak, Bejaz daha iyf demekle yetindiler. Beyaz taşlarla oynayan Kasparov, daha önceki oyunlarda olduğu gıbi yine şah piyonu surerek oyuna basladı. Karpov da aynı şekilde karşılık verince, taraflar yine 'Rtıy Lopez' olarak adlandınlan açılışa girdiler. Karpov 9. hamlededa- ha az oynanan bir devam yoluna saptı ve Kasparov'un uzun za- man düşünmesine neden oldu. 15. hamlede de teorik bir *yenilik' yapan Karpov, ilk 19 hamlesini 32 dakikada gerçekleştirirken Kasparov 19 hamle için 1 saat 32 dakika harcadı. (Taraflar 40 hamleyi 2.5 saate sığdırmak durumunda, diğer türlii konumla- rı ne kadar i>i olursa olsun mağlup sayıhyorlar). Oyunun 21. hamlesindeşah kanadmda bir saidın başlatan Ka- sparov, 25. hamlede bir piyon feda ederek inisiyatifi bütünüyle eîegeçirdi. Yinedefansa çekilen Karpov, bu noktadan sonra be- raberli|e raa bir oyun anlayışı içindegözüktü. Kasparov'un atağı giderek güçlenirken Karpov en iyi defansı bulabilmek için çok va- kit harcadı ve son yedi hamle için sadece beş dakikası kaldı. So- ğukkanlılığını kaybetmeyen Karpov karşısında Kasparov, satranç büyuk ustalanna göre biraz aceleci davrandı ve tartışmalı gözü- ken *39.g4?!' hamlesini yapü. Oyun ertelendikten sonra tahta- da durumu analiz eden basın odasındaki satranç ustaları, Kar- pov'un beraberliği yakalayabileceğini, zira Karpov ekibinin bü- tiin gece ve enesi gün durumu en incedetayma kadar gözden ge- çireceğini belirttiler. Şampiyonayı Izleyen'veşimdiye kadar ya- pılmış satranç bilgisayarlan arasındaen üstünü kabul edilen 'De- ep Thougt' da beyazların oyunu nasıl kazanacağını 'göremediğini' belirtti. Sonuç olarak oyun, onanın biraz Kaspa- rov tarafında. Ertelenen 6. oyun sonrasında durum hâlâ 3-2 Ka- sparov lehine. 6. Oyun/Beyaz: KASPAROV-Siyah: KARPOV (Ruy Lopez- Ragosin Varyasyonu) 1. e4e5 2. Af3 Ac63. Fb5 a64. Fa4 Af65. 0-0 Fe7 6. Kel b5 7. Fb3 d6 8. c3 0-0 9. h3 Ad7 10. d4 Ff611. A4 Fb7 12. axb5 axb5 13. Kxa§ Vxa8 14. d5 Aa5 15. Fc2 Ac4 16. b3 Acb6 17. Aa3 Fa618. Ah2c619. dxc6 Vxc620. Fd2 Fe7 21. Ag4 Ka822. Ae3 Af6 23. Af5 Ff8 24. Fg5 Abd7 25. c4 bxc4 26. bxc4 FXc427. Axc4 Vxc4 28. Fb3 Vc3 29. Şh2h630. Fxf6 Axf6 31. Ke3 Vc7 32. Kf3 Şh7 33. Ae3 Ve7 34. Ad5 axd5 35. Fxd5 Ka7 36. Vb3 f6 37. Vb8 g6 38. Kc3 h5 39. g4 Şh6 40. Gxh5 Şxh5 41. Kc8 Fg7 Kasparov 42. hamlesini zarfa koydu ve oyun ertelendi Ekşioglu'na Belçika'dan ödtil • Kültür Senisi — Bu yıl Belçika'da yapılan 13. Uluslararası Casino Beringen Karikatür Yarışması'nda Gürbüz Doğan Ekşioğlu, uçüncülük ödülü kazandı. "Troisieme Prix" adını taşıyan ödülü kazanan Gürbüz Doğan Ekşioğlu, çalışmalarında grafik ve desene büyük ağırlık veriyor. Herve Vilard İstanbul'a geldi • Kültür Servisi — Önceki gün Izmir Grand Plaza Öteli'nin açılışı ve 30 ekim gunü Cemal Reşit Rey'de vereceği konser için Türkiye'ye gelen Herve Vilard için dün bir basın toplantısı düzenlendi. 44 yaşındaki Vilard, tstanbul'da Discorium'da dün vereceği konseri iptal etmişti. Bunun için Vilard "Oncelikle tzmir'de otel açıhşında vereceğim konserle işe başlamak istedim. Bir de gecej kuluplerinde şarkı söylemekten hoşlanmıyorum" dedi. Sanatçı, Türkiye'ye ilk kez 22 yıl önce gelmiş. Daha sonra I986'da Çeşme Festivali'nde, 1988'de de Antalya'da Dalida'yla birlikte bulunmuş. 196O'lı yıllarda 11 milyon satan "Capri c'est fini" ile yıldızı bir anda parlayan Vilard, Toto Cotugno, Umberto Tozzi gibi İtalyan sanatçılarla çalışmalar yapmış. "Capri c'est fini"nin ardından "İl Mondo" şekillenmiş. Vilard "L'amour defendu" adlı son albümunde, hastahktan ölmektense aşktan ölmenin daha iyi olabileceğini anlatmak istediğini vurguluyor. Paris'te Kültür Bakanlığı'nın verdiği pek çok odülü kazanan Vilard, ayrıca 'sanat ve edebiyat şovalyesi' ilan edilmiş. Parçalarını kendi yazan sanatçı resim yapmak ve seyahat etmekten çok hoşlanıyor. S E V E M A ATİLLÂ DORSAY "Mefısto" sanatçının egemen ideoloji karşısındaki ikircikli durumunu ele alıyor 4 AktöK> defol karşımdan!9 Mefisto (Mephisto) / Yönetmen: Istvan Szabo / Senaryo: Klaus Mann'ın romanmdan î. Szabo ve Peter Dobai / Görüntü: Lajos Koltai / Müzik: Zdenko Tamassy / Oyuncular: Klaus-Maria Brandauer, Rolf Hoppe, Krystyna Janda,- İldiko Bansagi, Gyorgy Cserhalmi, Peter Andorai, Karin Boyd, Christine Harbort / Bir Macar filmi / 138 dakika (Dünya) Ve nihayet... "Mefisto." 1980 başlarında ülkemize getirtilmek istenmiş (Ülkü Tamer'in kulak- lan çınlasın!), ama sansürce red- dedilmiş bu film, yeniden ithal edildikten sonra seyircimizin karşısına çıkmak için birkaç yıl bekledi. Ve ancak bir sinemamn, bir Amerikan şirketiyle "bozuş- ması" ve birkaç haftasının "boş kalması" sayesinde perdeye ge- lebildi. Ne mutluluk, ama öte yandan ne acı bir durum!.. "Mefisto", ünlü ve büyük Thomas Mann'ın kendisi denli ünlü olmayan oğlu Klaus Mann'ın bir romanından alın- mış. Romanı okumadık, ama şöylenenlere göre (tngmar Berg- man dostumuz da buna katılı- yormus) "film, romandan çok daha iyi" imis. Szabo, romanda- ki kimi zaaflan da, sivrilikleri de (Mefisto'nun eşcinselliği gibi) törpülemiş. Ve romanın çok belli bir döneme oturmuş yapısını, daha genel bir tabana yaymış. (örneğin eşcinselliğin törpülen- mesi çok yerinde, çünkü böyle- ce kahramammızın iktidarla ilis- kisi, giderek çelişkisi, temelin- SANATÇININ SORUNSALI — Sanatçı ve yöneticiler... Sanatçının bagımsızlığı, kişiliği, onunı, egemen ideoloji karşısındaki ikircikli durumu... den kaydırılıp başka bir neden- selliğe oturabilirdi). "Mefisto", Alman Nazizmi döneminde bir oyuncunun öy- küsünü anlatıyor. Hamburgiu "taşra oyuncusu" Hendrik Höf- gen, tüm amacı mesleğinde yük- selmek, "başarmak" olan her oyuncu gibi (Belki her oyuncu- dan biraz daha) "çılgın", tutku- lu bir tip. Yükselmek için kadın- lan kolayca kullanabiliyor. Ama gerçekten bağlı olduğu dostlan da var. "Kader", onu Berlin'e atıyor ve orada, yükselen Naziz- min resmi tiyatrosunda, parlak bir oyunculuk kariyerine başlı- yor. Sonra, Göring'in çizgileri- ni taşıyan asker başbakanla iliş- kileri gelişiyor. Oyunculuktan devlet tiyatrosu yoneticiliğine atanıyor. Ama bu "yükseliş", kuşkusuz çok ağır bir bedel de içeriyor. Höfgen de bu bedeli ödemek zorunda kalacaktır. Öykü. Alman faşizmi gibi çok belirgin bir dönemin kendi- ne özgü koşullanna oturmasına karşın, çok genel olarak sanat- çı/iktidar ilişkilerinin gizemli karmaşıklığını (veya karmaşık gizemini) ele alıyor. Sanatçı, tum amacının "sanat yapmak", mesleğinde ilerlemek olduğunu düşünse de politikadan uzak ka- labilir mi? Sanatçı iktidarla ken- di öz ilkelerinden, sanatından ve de kişiliğinden ödun vermeden sağlıklı bir ilişki kurabilir mi? Toplu çılgınlık dönemlerinde, baskıcı ideolojilerin toplumsal paranoyaya dönüştüğu dönem- İerde sanatçı bağımsızhğını ko- ruyabilir, "vicdanı"nın dediğini yapabilir, "sanat" denen fildişi kuleye stğınarak olup-bitenlerin dışında kalabilir mi? Bu sorula- rın yanıtlarını, gerek bu tür olaylarla alabildiğine yükiu 20. yüzyıl tarihi gerekse bizim yakın toplumsal tarihimiz sayesinde, artık oldukça açık biçimde bili- yoruz. Film de bu sorulara beklenen, bilenen yanıtları veriyor. Ama ne denli görkemli biçimde!.. Özünde tipik bir Alman yapıtı olan Goelbe'nin "Faust"unu ve onun Mefisto rolünü, tam Na- zizmin istediği biçimde yorum- layarak üne kavusan Hâfgen, zaman içinde, tüm dünya kültür birikimine sırt çeviren, "Bize yalnızca Alman olan gerek" di- yen bağnaz milliyetçi bir kültür anlayışının etkisiyle, "Shakespe- are"i ve "Hamlef "i bile zor oy- natabilecek, bunu yaptığında ise Alman milliyetçiliğiyle bağdasır bir yorumla sahneye koymak zorunda kalacaktır!.. İktidarla kurduğu ilişkiler, onun sandığı- nın tersine, yalnızca "sanatını ic- ra etmek" ve tiyatro yapmasına fırsat vermekle değil, riitler Na- zizmi'nin çarklarında görev al- mak ve faşist ideolojinin ön plandaki temsilcilerinden biri olmasıyla sonuçlanacaktır. Na- zizmin kendi anlayışına göre be- lirlediği edebiyat, tiyatro, resim ve heykel vb. alanlardaki "resmi" sanatçı-bürokratlardan biridir artık Höfgen... Ama için- de eski gunlerinden gelen bir kı- pırtıyla bir geceyarısı tutuklanıp kurşuna dizilen eski sahne arka- daşlannın akıbetlerûıi biraz kur- calamaya kalktığında (Filmin en anlamlı sahnelerinden biri), bi- raz önce dostça söyleştigi general-başbakanın nefret ve kuçumseme dolu sesinden, "Ak- tör.. Defol karşımdan!.." yanıtı- nı alacaktır. Çünkü, bilinir, fa- şist yönetimler için sanat ve sa- natçı gerçekten de önemli, say- gın uğraş ve kişiler defil; sade- ce ideolojilerine hizmet ettikle- ri ölçude ve oranda yararlanıla- bilecek öğelerdir, koca bir çar- kın daha iyi dönmesine yardım edecek vidalar... îşleri bittiğin- de bir çöp sepetine atılabilecek olan!.. Nitekim filmin, tüm dün- ya sineması içinde yaratılmış en güzel sahnelerden biri olan fina- linde, Höfgen-Mefisto'nun artık islevinin sonuna geldiği ve kaçı- nılmaz akıbetine doğru itildiği de kuşkunun ötesinde duyumsa- tılmaktadır. Evet, sanat ve iktidar, sanat- çı ve yöneticiler... Sanatçının ba- ğımsızlığı, kişiliği, onuru, ege- men ideoloji karşısındaki ikir- cikli durumu. Bu temel sorun- sal, "Mefisto" filminde, genel- de Macar sineması denen ben- zersiz sinemamn, özelde ise fst- van Szabo'nun her türlü övgü- nün ötesindeki alabildiğine bil- gili, özenli, etkili sinemasıyla perdede somutlaşıyor. Ve 2 bü- yük aktörün sanki nefes kesen ilişkilerini izliyorsunuz: Höf- gen'de Klaus-Maria Brandauer ve generalde Rolf Hoppe.. "Me- fisto", yıhn, yalmz yılın mı, son yılların en güçlü, önemli, şimdi- den klasikler arasındaki saygın yerini almış filmlerinin başında geliyor. Aman, kaçırmayın!.. Korku sinemasının ünlüyönetmeninden ikifilm Craverfın karabasan dünyasıHm Sokagı Kâbusa (Nightmare on Elm Street) / Yönetim ve senaryo: Wes Craven / Görüntü: Jacques Haitkin / Müzik: Charles Bernstein / Oyuncular: Ronee Blakley, Heather Langenkamp, Amanda Wyss, Nick Corry, Johnny Depp, Robert Englund, John Saxoh / Amerikan filmi / 100 dakika (Lale, Gazi vs.) Yılan ve Gökku^ajtı (The Serpent and the Rainbow) / Yönetmen: Wes Craven / Senaryo: Richard Maxwell ve A.R. Simon / Görüntü: Jonn Lindley / Müzik: Brad Fiedel / Oyuncular: Bill PuIJman, Cathy Tyson, Zakes Mokae, Paul Winwield, Brent Jennings, Conrad Roberts, Michael Gough / Bir Universal (UÎP) yapımı (Lâle, Ocak, Ankara Metropol, vs.) Bu mevsim, bir Wes Craven yılı yaşıyoruz. Amerikan korku sinemasının ünlü yönetmeni, son filmi 'Şok-The Shocker'dan sonra, daha önceki 2 filmi, 1984 yapımı "Elm Sokağı Kâbusu" ve 1987 yapımı "Yı- lan ve Gökkusağı" ile aynı haf- ta fantastik sinema meraklıları- nın karşısına geliyor. Kuşkusuz, bu türün meraklılanmn bundan yakınması düşünülemez. Ne denli iyi bir 'teknisyen' ol- duğunu 'Şok'tan kavradığımız 'Craven, bu filmlerinde, bunun da ötesinde, özgün ve yaratıcı bir kişiliği olduğunu da kanıtlı yor. Yonetmenin ilk ünunü ya- pan, sonra bir seriye dönuşen ve üçüncü bölümünü, geçen mev- sim 'Kâbus" (ya da 'Hayal Ço- cuk') adıyla (ve başka bir yonet- menin imzasıyia) izlediğimiz 'Elm Sokağı Kâbusu 'nun 6 yıl gecikmeyle karşımıza gelen ilk bölümü, oldukça hoş bir sürp- riz. Craven, öykü/fılmde, küçük bir Amerikan kasabasında, Amerikan gençliginin tipik ya- şamını sürdüren bir avuç genç insanın ortak biçimde gördük- leri düşlerde karşılanna çıkan korkunç bir yaratığın, Freddy'- nin serüvenini anlatıyor. Freddy Krueger, aslında gerçekten ya- şamış bir insanın, yıllar önce ço- cuklan öldürerek çevreyi dehşe- te salmış olan bir canavann ye- niden 'dönüşü'dür. Yargmın elinden kurtulmuş, ama arala- rından biri de filmin baş kişisi Nancy'nin annesi olan bir avuç çevre sakini tarafından kıstırıla- rak "ateşe verilmiş" olan Freddy, yıllar sonra, 'cellat' la- nnın yakınlarının düşlerine gir- meye başlar, giderek somutlaşır ve onları birer birer yok etme- ye girişir. Filmi, '13. Gün' vb. "gençlik korku filmleri'nden ayıran, şu kısa özetten de anlaşılabileceği gibi, ana temamn özgünlüğü- dür: Düşler nedir, nereden çıkar gelirler? Yaşamla, gerçekle iliş- kileri nedir? Craven yıllardır ya- nıtlanamayan bu klasik sorula- rı sorarken filmin 'türüne' uy- gun biçimde bir sav ileri sürer ve düşlerimizin, onlarda yaşayan kişilerin 'materj'alize' olabilece- ğini, gerçeğe dönuşebileceğini ileri sürer. Böylece film, hem fantezi de olsa, ruhbilimin, psi- kanalizin temel ilgi alanıyla bağ- lantılı ilginç bir alana hem de başhca korkusu 'uyumak' ve böylece 'canavar'ın eline duş- mek olan kişileriyle farklı bir ge- rilim/kaygı alanına doğru ka- yar. Finalde, yarattığı 'düş ala- nından gerçek alanına geçirerek' yok etme girişimiyse Craven'in fantezisini, kendi içinde mantık- lı biçimde bütunler. "Yılan yeryüzünü, gökkuşa- YILAN VE GÖKKUSAĞI — Yaşanan bir olaydan yola çıkıla- rak gerçekleştirildiği soylenen "Yılan ve Gökkusağı" yeryüzü ve cennetin arasında kalan insanların öyküsünu anlatıyor. Film si- nema larihinin sajılı "politik dehşet filmlerinden" biri. ğı ise cenneti temsil eder" Ha- itililerin inancına göre... "Yılan ve Gökkusağı", bu ikisi arasın- da kalan insanların öyküsünu anlatır. Bu ülkede, sayısız kor- ku filmine malzeme oluşturan 'Zombiler', yani ölümden son- ra canlanan insanlar vardır. Çuıiku uuidi, ozcı an uyuşturulur, ölmeden gömü- lur... Ve sonra tabutlarında canlanjrlar!.. Bu olayı bilen ve o 'toz'dan tıbbi müdahaleler öncesi anestezi yapmak amacıy- la yararlanmak isteyen bir ilaç firmasının isteğij le Haiti'ye gi- den bir serüvenci, tozu bulma- yı dener. Ama bası hem ilkel •Vudu' dininin uygulayıcıları hem de ülkede son günlerini ya- şamakta olan kanlı diktatör Du- valier'nin adamlanyla derde gi- rer... "Yılan ve Gokkusagı"nın gi- rişinde yer alan bir yazıya göre "film, gerçekten yaşanan bir olaydan yola çıkmaktadır." Bir korku filmine hiç yakışmayan bu sav, ne denli doğrudur bile- meyiz. Ancak Craven'in filmi, yer yer gerçekten de belgesel bir hava taşır. Üstelik 'Papa Doc' diye de anılan diktatörün baskı yönetimiyle ilişkili ve az kanlı olmayan sahneler de filme siya- sal bir.nitelik kazandırır. Bir korku/dehşet filmiyle bağdaş- mayan bu 'belgesel' ve 'siyasal' özelliklere karşın, "Yılan ve Gökkusağı" oldukça gergin ve urkütücü ve sinema tarihinin sa- yıh (belki de tek) 'politik deh- şet filmi' olmayı basarır... Craven, şaşırtıcı sinemasıyla bu filmde de kolay unutulamaz dehşet bölümleri, şaşırtıcı gör- sel şoklar yaratırken bir kez da- ha bir 'düşler ve karabasanlar yönetmeni' olduğunu kanıtlar. Filmin kahramanı Dennis Alan'ın (Bill Pulman) film bo- yunca gördüğü karabasanlar, filmin en başarılı bölümlerin- dendir. Üstelik bunlar, öyküy- le/fılmle organik bir bağı hiç koparmazlar ve öykünün gelişi- mine de önemli katkıda bulu- nurlar. Craven'in dehşet verici, korkutucu olanı sürekli insa- noğlunun bilinçaltında, düşler dunyasında arama (ve bulma) ozelliği, kuşkusuz ki bu yonet- menin işlek ve gelişmiş sinema- sının ardında yatan ve onu •yaratıcı' düzeyine yaklaştıran en önemli ozelliği sayılabilir. Evet, değişik açılardan ikisi de özellikler taşıyan 2 ilginç fil- miyle birden Wes Craven. Fan- tastik sinema meraklıları için değerlendirilmesi gereken güzel bir fırsat değil mi? AluuefrKaya SEVGI DUVARI I SE / MUI* * SCVOMJINCMI bütun kasetçîlerde Yapıın A Ş >MC 5 flk* 6438 Uf*âp*ru-sl 95120146 47-48 Fax S120K5 Yerliler, vahşi hayvanlar ve beyazların biîmek bilmez kavgaları Afrika çöllerinden güldürü Tanrılar Çıldırmış OImalı-2 (Gods Must be / Crazy-2) / Yönetim ve Senaryo: Jamie Uys / Görüntü: Buster Reynolds / Müzik: Charles Fox / Oyuncular: N'Xau, Lena Farugia, Hans Strydom, Eiros, Nadies, Erick Bowen / Bir Güney Afrika filmi / 100 dakika (Atlas, Şafak, vs.) Hayret!.. Türkiye'de bir Gü- Yazar/yönetmen Jamie Uys, ney Afrika filmi... llki tüm dün- ilk filminin tüm özelliklerini yada buyuk ilgi gören (Bizim ise ikincisine de taşımış. Afrika'nın 80'lerin başında, "korsan" vi- uzak köşelerinde (Bu kez Kala- deo kasetlerden izlediğimiz) hari çölünun derinliklerinde) yerliler, kaynayan guneş, her türden vahşi hayvanlar, beyaz- ların bitmez-tükenmez kavga ve "Tannlar Çıldırmıs Olmah"nın 2. bölümü, uluslararası dağıtım şebekesine girince, bize dek gel- mesine şaşmamalı. savaşları gibi çok doğal (O yö- re için çok doğal) ve "sıradan" şeyleri alıp bunlan birer güldü- rü öğesi olarak kullanmak... Aslında ne denli tehlikeli bir gi- rişim. Yüzlerce filmde başka ya- pılar içinde izleyegeldiğimiz şey- ierin, soz gelimi bir sırtlanın "gülmesinin", bir kaplan veya gergedan saldınsının, "sömürge" devletlerin taa uzaklardan gelmiş parah asker- leri arasındaki çekişmelerin gül- düru öğesi olması düşünülebilir mi? Veya yuvasından yumurta- ları çalınan birdevekusunun of- kesi, bir tur "Afrika köpeği" olan garip bir hayvancığın "in- tikam tutkusu" veya yorulmak bilmez bir yerlinin kaybettiği 2 küçük çocuğunu araması gibi neredeyse belgesel kıvamındaki bölümlerin? Evet, tüm bunlar, Güney Af- rikalı yönetmen Jamie liys'un potasında eriyerek benzersiz bir guldurüye dönüşuyorlaı. Ala- bildiğine yerel olandan yola çı- kıp böylesine evrensele ulaşabil- mek, her babayiğidin harcı de- ğil. Hele güldürü gibi "zor ih- raç edilebilen" bir alanda!.. Son derece kendine özgtı, taze bir mizah içeren bu sevimli filmi, ailecek görün.. Oldukça eğlene- ceksiniz. Halk konserine yasak • Kültür Servisi — Çeşitli halk müziği sanatçılarının katılacaklan Büyük Halk Konseri, Gaziosmanpaşa Kaymakamlığı tarafından yasaklandı. Konserin sanatçılanndan Hasan Papur, "Elimizde valilik izni olduğu halde konserimiz yasaklandı. Geçen yıl da aynı bölgede Zülfü Livaneli'nin konseri yasaklanmıştı" dedj. Musa Eroğlu, Talip Şahin, Aüekber Eren, Hasan Papur, Nilüfer Kaya, Süleyman Yıldız, Ali Başbuğ, Gülcihan Koc, Hüseyin Çeük ve Derya Fidan'dan oluşan saz ve ses sanatçılanrun yann saat 20.00"de Ümraniye Belediye Düğün Salon'nda verecekleri konserin ise gerçek leştirileceği bildirildi. Mimar Sinan tanıtıldı • BASTtA (AA) — Türkiye*nin şeref konuğu olarak katıldığı Bastia Akdeniz Kültür Filmleri Festivali'nde önceki gün büyük Türk rrümarı Mimar Sinan tanıtıldı. Etnografya Müzesi'nde düzenlenen toplantıda, tstanbul Mimar Sinan Üniversitesi Rektör Yardımcısı Bülent özer, Sinan'ın hayatı ve eserlerini tanıtan bir konferans verdi ve sorulan cevaplandırdı. Aynca Sinan'ın eserlerini tanıtan bir de sergi açıldı. Festivalde Yavuz Turgul'un yönettiği ve Şener Şen'in basrolünu oynadığj "Muhsin Bey" filmi de gösterildi ve büyük ilgi topladı. Akdeniz fiJm Festivali'nde Türkiye'yi aynı yonetmenin "Aşk Fihnlerinin Unutulmaz Yönetmeni" adlı film temsil ediyor. Ifeni bir fîlm şenliffl • PARİS (Cumburiyet) — Fransa'nın Atlantik kıyısında bulunan La Baule kentinde ilk kez düzenlenen "Avrupa Sineması Şenliği" (Festival InternationaJ du Cinema Europeen) sonuçlandı. Danimarkalı yönetmen Kaspar Rostrop'un "Regitze ile Vals" (Dansen Med Regitze) adlı yapıtı büyük ödül alırken tanmmıs Fransız oyuncu Bernard Giraudeau, ilk filmi ' "Diğeri" (CAutre) ile genç bir yönetmene verilen "Avrupa Ödülü"nü kazandı. trlandalı yönetmen Pat O'Connor ise "Fools of Fortune" adlı tarihsel film çalışmasıyla jüri özel ödülüne değer bulundu. La Baule Şenliği'nin yarışmalı bölümünde sunulan 17 yapıt arasında, Yavuz Turgul'un "Aşk Filmlerinin Unutulmaz Yönetmeni" adlı filmi de yer aldı. 'Kukla-insan' gösterileri • KüUür Servisi — Tiyatro Altın Maske'nin üyelerinden Semiramis Ün, "Kukla- Jnsan" gösterilerini Kalamış'taki Time Club'ta sürdurüyor. Semiramis Ün, kasım ayı içinde pazar gunleri saat 14.00*te "Rüzgârgülü" adlı oyunu sunacak. Oyun 4, 11, 18 ve 25 kasım gunleri izlenebilir. Fotoğraf kursu • Kültür Servisi — Kadıköy Halk Eğitim Merkezi'nde 21. dönem fotoğraf kursu başladı. Hasip Uras'ın eğitmenlik yaptığı kursu bitirenlere Milli Eğitim Bakanlığı'nın kurs belgesi verilecek. Kadıköy Halk Eğitim Merkezi'nde 1980 yılından bu yana 1200 kişi fotoğraf eğitimi gördü. • Dia gösterisi Basın fotoğrafçısı Savaş Ay saat 11.30'da Istanbul Üniversitesi Basın Yayın Yüksekokulu'nda bir dia gösterisi sunacak. BILSAK'TA BUGÜN 26 EKİM Çuma: 19.00 DİA GÖSTERİSİ: "Fotograf: Cengiz CTVA". Görsel Sanat Atölyeleri MehmetGÜLERYÜZ yönetiminde (Per.-Cum.) Rock Cafe-Bar (5. Kat) 12.00-18.00 HeavyMetal 18.00-24.00 Roclı Murat NET Murat PAZAR BİLSAK, Sıraselviler Cad. Soğana sok.7 CÎHANGlR 143 28 79-143 28 99
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle