14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/14 DIŞ HABERLER 16 EKÎM 1990 ŞEVARDNADZE YUKSEK SOVYET'TE KONUŞTU Körfez'de macera istemiyoruzSSCB Dışişleri Bakanı, Körfez'e ancak BM çerçevesinde ve parlamentonun onayını aldıktan sonra asker gönderebileceklerini söyledi. Şevardnadze, Güvenlik Konseyi'nin daimi üyesi olarak Sovyetler Birliği'nin bir askeri harekâtı veto etme hakkına sahip olduğunu belirtti. MOSKOVA (Reutert-AA) — Sovyet- ler Birliği Dışişleri Bakanı Eduard Şe- vardnadze dün Sovyet parlamentosunda yaptığı konuşmada, Sovyetler Birliği'nin, parlamentosunun onayı olmadan Kör- fez'e asker göndermeyeceğini söyledi. Reuter'e göre, Şevardnadze, Sovyetler'- in 1979'da Afganistan'da olduğu gibi giz- li bir kararla Körfez'e asker gönderme- sinden kuşkulanan çevreler bulunduğu- nu ancak bu kuşkuların yersiz olduğunu belirtti. Şevardnadze Moskova'nın daha önce açıklamış olduğu tutumunu yinele- yerek "Körfez'e ancak BM çercevesi için- de asker gönderebiliriz. Bunun için de parlamentonun onayını alacağız" dedi. Parlamentodaki bazı milletvekilleri, Şeverdnadze'nin BM Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada, SSCB'nin, BM çer- çevesi dahilinde, Körfez'e asker gönde- rebileceğini söylemesini eleştinnişlerdi. Veto hakkı Şevardnadze diinkü konuşmasında, SSCB'nin Körfez'de askeri bir macera- ya sürüklenmek istemediğini ve BM Gü- venlik Konseyi'nin daimi üyesi olarak bu organda alınacak bir askeri harekâtı ve- to etme hakkına sahip olduklannı belirt- ti. AA'nın haberine göre Sovyet Dışişle- ri Bakanlığı Sözcüsü Gennadi Gerasi- mov, dünkü brifingi sırasında gazeteci- lerin "veto hakkının" neden gündeme getirildiği yolundaki ısrarh sorulannı ya- nıtlamaktan kaçınarak "varsayımlara dayalı" sorulan yanıtlamayacağını söy- ledi. SSCB Dışişleri Bakanı Eduard Şevard- nadze, Yüksek Sovyet 'teki konuşmasın- da, ayrıca Irak'taki Sovyet vatandaşla- rının ülkeye getirilebilmesi için "üçüncü ülkeler aracdığıyla" yapılanlar dahil tüm temaslann sürdürüldüğünü belirtti. Şevardnadze, SSCB Başkanı Mihail Gorbaçov'un özel temsilcisi Yevgeni Pri- makov'un Bağdat'a yaptığı ziyaretin bu konuda "çok başarılı sonuçlar getirdiğini" bildirdi. Sovyet Dışişleri Bakanı'nın tüm dış po- litika sorunları hakkında konuştuğu SSCB Yüksek Sovyet dış politika görüş- melerinde Kczakistan MiDetvekili ve mil- liyetçi görüşleriyle tanınan Olcas Süley- manov Küba rejimini "totaliter" olarak niteleyince oturuma başkanlık eden Ana- tolu Lukyanov derhal mudahalede bulu- narak "dost Küba halkını" bu şekilde ni- telemenin Yüksek Sovyet'e mal edileme- yeceğini ve Yüksek Sovyet'in bu nitele- meyi kabul etmediğini söyledi. Eduard Şevardnadze, görüşmeler sıra- sında stratejik saldın silahlannın indiri- mine ilişkin olarak da kasım ayında Was- hington'da James Baker'la yapacağı gö- rüşmelerde, anlaşmayı engelleyen tüm görüş aynlıklarının giderilebileceğini ve anlaşmamn imzaya hazır hale getirilebi- leceğini bildirdi. öte yandan Körfez krizine bir çözüm bulabilmek amacıyla diplomatik girişim- ler sürdürülürken FKÖ lideri Yaser Ara- fat, Irak'ın tutumunda "yumuşama" gör- düğünü söyledi. ABD Savunma Bakam Dick Cheney ise Körfez'de bir savaş ola- sılığının göz ardı edilmemesi gerektiğini belirtti. Yeni Irak haritası Irak'ın, Kuveyt'i işgalinden sonra yeni bir Irak haritası hazırladığı, bu haritada Kuveyt'in ikiye bölündüğü ve sadece bir bölümunün Irak topraklan içinde göste- rildiği bildirildi. Haritada, Irak'ın Basra eyaletinin sınırlarının Kuveyt toprakları- na girecek şekilde genişletildiği ve bu böl- geye Irak Devlet Başkanı Saddam Hüse- yin'in adına Saddamiyat Al-Mitlaa adı- nın verildiği belirtüdi. Irak topraklanna katılan bölge, Irak'ın uzun süredir üze- rinde hak iddia ettiği Rumalia petrol bol- gesini ve iki Kuveyt adası Warba ve Bu- biyan'ı kapsıyor. Strateji uzmanları, ha- ritanm Irak'ın Kuveyt üzerinde pazarlık yapmaya hazır olduğunun bir işareti ola- rak görülebileceğini belirtiyorlar. Bush, Saddam'ı uyardı ABD Başkanı George Bush, Irak'ı Ku- veyt'te Hitler gibi şiddet hareketlerine gi- rişmekle suçlayarak, Saddam Hüseyin'i Nazilerin Nüremberg davasına karşı uyar- dı ve savaş suçundan yargılanabileceğini ima etti. Başkan Bush, "Saddam, yeni bir Hitler'dir. Ancak şunu her zaman hatır- layınız, Hitler yanlılanmn savaşı sona er- diginde, çok sayıda Nüremberg davası ol- muştu. Amerika bir kenarda durmaya- caktır. Dünya zayıflann yutulmasına izin venneyecektir" dedi. KUDUS Yahudilere yeni yerleşim merkezi İsrail, Doğu Kudüs'teki Filistinli katliamı nedeniyle dünyanın gösterdiği tepkiye ve BM Güvenlik Konseyi'nin kınama kararına aldırmıyor. 'Beyrut Kasabı' olarak tanınan Ariel Şaron'un Iskân Bakanlığı Doğu Kudüs'te konut yapımına öncelik verilmesi kararı alarak bu bölgeye Yahudi göçünün teşvik edileceğini bildirdi. AFP'NİN HABERÎ Türk ordusunun donatımı çok kötü AFP, NATO 'Kararlılık Gösterisi' tatbikatında Türk ordusunun NATO'nun silah bakımından en kötü donanıma sahip askeri kuvveti olduğu ve iletişim şebekesinin yetersiz kaldığının gözlendiğini bildirdi. Ajans, Türk askerinin cesareti konusunda bir kuşku olmadığını ancak birliklerin 2. Dünya Savaşı'ndan kalma silahlar kullandığını belirtti. Dış Haberler Servisi — İsrail, Doğu Kudüs'te 21 Filistinlinin ölumune yol açan olaylar nedeniyle tüm dünyanın tep- kisini almasına ve BM Güvenlik Konse- yi'nce kınanmasına karşın kendi bildiği- ni okumayı sürdürüyor. tsrail hüküme- ti, BM Soruşturma Heyeti'nin ülkede in- celeme yapmasını kabul etmeyeceğini açıklamasının ardından, Doğu Kudus'e Yahudi göçünü teşvik edeceğini bildirdi. Gazze'de İsrail askerlerinin açtığı ateş so- nucu bir Filistinli daha öldü. Reuter'in haberine göre İsrail'de göç işleriyle ilgili bakanhk komisyonu, önceki gün yaptığı toplantıda, Doğu Kudüs'te konut yapımına öncelik tanınmasını ka- rarlaştırdı. "Beyrut kasabı" olarak tanı- nan İskân Bakanı Airel Şaron İsrail rad- yosuna yaptığı açıklamada, hukumetinin Kudüs'e yeni göçmenlerin yerleşmesini önlemeye yönelik hiçbir taahhütte bulun- madığını söyledi. Alınan karar uyarınca, Kudüs'te yılda 5 bin konut yapılacak. Ajanslar, bu ko- nutların bir kısmını, nüfusunun büyük çoğunluğunu Arapların oluşturduğu Do- ğu Kudüs'te yapılacak 6 sitenin oluştu- racağını belirtiyorlar. tsrail hükümeti, ABD'nin garanti ettiği 400 milyon dolar- lık krediyi Doğu Kudüs'e yeni göçmen yerleştirilmesinde kullanmayacağı yolun- da garanti yermişti. Göçmen İşleri BakanlığYnın bir sözcü- sü de konut yapım işinin, BM Güvenlik Konseyi'nin Doğu Kudüs'te meydana ge- len olaylardan dolayı İsrail'i kınayan ka- ranndan önce planladığını öne sürerek komisyonun aldığı kararla olaylar arasın- da hiçbir bağlantı olmadığını söyledi. İsrail Başbakanı Izak Şamir'in sözcü- sü Avi Pazner de Fransa radyosu Europe-1'e verdiği demeçte, hukümetin BM Soruşturma Heyeti'ni kabul etmeme yönünde aldığı karann, hiçbir biçimde geri alınmayacağını söyledi. Pazner, Do- ğu Kudüs'te meydana gelen olayların, İs- rail'in bir iç sorunu olduğunu ve Filistinli göstericilere ateş açılması ile ilgili soruş- turmanın sürdürüldüğünü kaydetti. Irak Dışişleri Bakanı Tank Aziz, Islam Konferansı örgütü Kudüs Komitesi top- lantısına katılmak üzere bulunduğu Fas'- ta yaptığı açıklamada, "Arap kanı, pet- rolden çok daha önemlidir" dedi. Aziz İsrail'i kınayan BM Güvenlik Konseyi KONUK YAZAR kararını da "yetersiz" olarak nitelendi- rerek konseyi çifte standart uygulamak- la suçladı. İsrail BM heyetini reddetti İsrail'in BM temsilcisi Johanan Bein, hukumetinin, BM Güvenlik Konseyi'nin Doğu Kudüs olayları ile ilgili soruşturma yapmak üzere göndereceği heyeti reddet- tiğini, BM Genel Sekreteri Javier Perez de Cuellar'a bildirdi. israil Dışişleri Bakanlığı da BM heye- tinin tsrail için "istenilmeyen" bir durum yarattığıru bildirdi. Bakanhk sözcüsü yap- tığı açıklamada, "Bu noktada hiçbir uz- laşraa olamaz. Biz, bu heyetin ülkemize gelmesini istemiyoruz" diye konuştu. ABD Başkanı George Bush, BM'nın aldığı bu karann uygulandığını görmek istediğini söyledi. BM kararına kendile- rinin de taraf olduğunu hatırlatan Baş- kan Bush, bu karann iyi bir önlem oldu- ğunu düşündüklerini belirtti. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mar- garet 1utwiler da gazetecilere yapüğı açık- lamada, "tsrail hukumetinin soz konu- su heyet ile işbirliği yapmama yolunda al- dığı karardan iizgünüz" dedi. PARİS'TE AOLN İÇİN GÖSTERİ — Lübnan hukumetinin, Michel Aoun'a ülkeyi terk etme izni vermemesi, Paris'te Aoun yanulan tarafından protesto edildi. Lub- nan Elçiliği önünde gösteri dttzenleyen Aoun yanlılan, asi generale ülkeyi terk etme izninin verilmesini istediler. (Fotoğraf: AFP) Dış Haberler Servisi — Türkiye*de son yapılan NATO "Kararlılık Gösterisi" tat- bikatının ittifakın güney ve güneydoğu sa- vunmasının yetersizliğini ortaya çıkardı- ğı bildirildi. AFP'nin Brüksel kaynaklı 14 ekim tarihli haberine göre NATO'nun Güneydoğu savunma sisteminde ortaya çıkan aksaklıklar üzerine NATO Avrupa Müttenk Kuvvetleri Komutanı General John Galvin gazetecilere verdiği demeç- te şöyle dedi: "Güney bölgesi üzerinde önemle durmalıyız. Çiinkii gelecekte so- runlann bu- bölgede çıkması olasdığı var- dır." AFP'nin haberi şöyle devam ediyor: "Irak'ın Kuveyt'i işgali üzerine patlak ve- ren Körfez krizi, geleceğin potansiyel sı- cak bölgesi olarak Türkiye'yi ön plana çı- kardı. Ancak bölgede yerleştirilebilecek kuvvetler birbirinden farklı niteliklere sa- hip olduğu gibi iletişim şebekesi de uzun süredir ihmal edilmiş durumda. Bu ger- çekler son NATO tatbikatında ortaya çık- tı. Örneğin tatbikat sırasıfıda Türk deniz- cileri bir yük kamyonunu eskimiş, harap bir zırhlı araçla sudan çıkarmaya çaba- larken birkaç yüz metre ötede bu görün- tünün tam tersi bir tablo sergileniyor ve 2 bin Amerikah asker en modern tank- PARİS Mitterrand, Aoun'u vermiyorFransa Cumhurbaşkanı, Aoun'un siyasi mülteci olduğunu ve Hıristiyan generalin güvenliğini sağlamanın Fransa'run onur meselesi olduğunu söyledi. SABETAY VAROL PARİS — Fransa'nın Hıristiyan Ge- neral Michael Aoun'a Suriye karşısında destek vermesi, ülke içinde eleştirilere yol açtı. Fransa Cumhurbaşkanı François Mitterrand, "Lübnan'ın dostlan, bizden General Michel Aoun'un verilmesini is- terlerse, yanıtam hayır olacaktır" dedi. Mitterrand, dün düzenlediği basm top- lantısında, General Aoun'un, Fransa bü- yükelçiliğine sığındığını hatırlatarak, "Aoun, bizden siyasi sığınma hakkı is- temiş, Fransa da bunu kabul etmiştir. Bu artık, Fransa için bir onur meselesidir ve Fransa, General Aoun'u kornyacak ve güvenliğini sağlayacaktır" dedi. General Aoun'un Paris'te bir sürgün hükümeti kurması ihtimali yolundaki bir soruya da Mitterrand, "Kesinlikle hayır. Biz Sayın Hrawi'nin yasal hükümetini ta- nıyoruz ve bu fikrimiz değişmeyecek" şeklinde karşılık verdi. Fransız muhalifleri, Irak karşıtı bir pakt uğruna Lübnan'ı kurban ettiği ve onu Suriye'nin ellerine teslim ettiği için hükümeti suçladılar. Muhahfler, Cumhurbaşkanı François Mitterrand ve diğer Batılı güçleri, bir yandan Irak'ın Kuveyt'ten çekilmesini is- terken, diğer yandan Şam'daki müttefık- lerine Lübnan'ı ele geçirmelerine izin ve- rerek iki yüzlü davranmakla suçladılar. Muhafazakâr milletvekili Philippe de Villiers, dün Fransız radyosuna verdiği demeçte, ülkesinin, BM Güvenlik Kon- seyi'nden, Kuveyt örneğinde olduğu gi- bi, Suriye birliklerinin Lübnan'dan der- hal çekilmesi için karar almasını isteme- si gerektiğini söyledi. Bu arada Güvenlik Konseyi'nin daimi 5 üyesi arasında Filistin konusunda baş- layabilecek yeni temaslann da bir süre- dir "unutulan" Filistin meselesini yeniden tartışma gündemine getirmesi olasılığı, FKÖ liderliğini ciddi şekilde umutlandı- nyor. Filistinliler, ABD'yi ürkütebilecek bir uluslararası konferans fikri yerine, 5 daimi üye gözetiminde Kamboçya görüş- melerine benzeyen bir sürecin tıkanıklı- ğı gidereceğini düşünüyor. Arafat bu sü- recin yörüngeye oturtulmasında, Parıs'- ten aktif bir destek bekliyor. Fransa, Fi- listin konusunda barışçı çözüm umudu- nun yeniden doğmasınm FKÖ içindeki "ılımlı" çizgi yanlılarını güçlendireceği- ne djkkat çekiyor. Nitekim Arafat'ın "FKÖ'nün stratejisinin değişmediği"ni açıklaması, bunun işareti olarak algılan- dı. Ortadoğu'da yeni bir güvenlik sistemi mi? ŞEREF UĞUR Emekli Hava Korgeneral Basınımızın bir bölümü tarafından, hızla değişmekte olan dünya siyasal ko- şulları karşısında hükümetimizin, Kör- fez'e yönelik yapıcı ve aktif politikası desteklenmekte, riskleri dikkatli şekilde hesaplandığı takdirde bunun tek ve en doğru seçenek olabileceği belirtilmekte- dir. Buna koşut olarak da Körfez bölge- sini NATO'nun sorumluluk alanı içine almak, NATO'dan tümüyle ayrı olarak Ortadoğu'da ABD ve kimi NATO Ulke- leri ile olasılıkla Suudi Arabistan, Mısır ve Körfez Emirlikleri'nden oluşan CEN- TO benzeri bir askeri siyasi örgüt kur- mak; aynı üyelerle, askeri amacı olma- yan bir "Güvenlik Danışma Konseyi" oluşturmak gibi Körfez'e yönelik çeşitli türde güvenlik ve istikrar düzenlemeleri önerilmektedir. Ben bu yazımda önce üyesi bulundu- ğumuz NATO ve CENTO gibi örgutle- rin içeriği, uygulamada karşılaşılan so- runlar, ulusal çıkarlarırmza katkısı üze- rinde duracağım sonra da Ortadoğu'da harekete geçirilmesi düşünülen bu tür ör- gütlerin Türkiye açısından yararhlık de- recesini irdelemeye çalışacağım. NATO antlaşması, "Akit devletlerin birine ya da birkaçına yönelebilecek bir silahlı saldınnın, tümüne birden yapılmış olduğunu kabul etmekte, Kuzey Atlan- tik Bolgesi'nin güvenliğini koruma ya da iade elmek üzere silahlı kuvvetler kulla- nımı da dahil her tür eyleme geçmeyi" öngörmektedir. Burada savunmada ka- tılım ve çabalarda birleşme esprisi bulun- maktadır. Akit taraflar bu amaçla silahlı gücu- nün tümünü ya da büyük bolümünü da- ha banştan itibaren NATO emrine ver- mekte, kriz dönemine hazırlık olmak üze- re gerekli eğitim yapılmakta, tatbikatlar düzenlenmektedir. CENTO Antlaşması'na ise böyle bir açıklık getirilmemiş, vanlacak hedefler tam olarak saptanmamış, silahlı gücü kullanma noktasından çok uzakta kalın- mıştır. Antlaşma, 1. maddesinde açıklan- dığı gibi "işbbiiği"nden öte bir anlam ta- şımaz. Yürürlükte bulunduğu süre için- de ortak bir komutanlığa ve de onaylan- mış bir savaş planına sahip olamamış, önce Bağdat sonra da Ankara'da kuru- lan bir karargâhla faaliyetini sürdürme- ye çalışmıştır. Bir komutanlık kurulması yönünde ya- pılan çalışmalar üzerine Türk Genelkur- de o ülkenin ulusal komutanları tarafın- dan planlanır ve uygulanır. — CENTO gibi işbirliğine dayanan bir pakt için eşgüdüm yeterlidir. 1951 yılından bu yana üyesi bulundu- ğumuz NATO örgütü içinde başlıca iki strateji uygulanagelmiştir. Başlangıçta, Varşova Paktı devletleri tarafından nük- leer silahlarla başlatılacak bir saldın kar- şısında uygulanacak "Topyekûn Muka- bele Stratejisi", ardından da nükleer si- lahların yok edici etkisi dikkate alınarak vazgeçilen ve bunun yerine konan "Es- nek Mukabele Strateji"dır. İkinci stra- teji konseptine göre Türkiye, Kuzey At- lantik bölgesi içinde, Norveç benzeri bir kanat (konar) ülke olarak kabul edilmiş ve Türkiye'ye yöneltilecek bir ialdırı be- üzere NATO ülkelerinin gösterdikleri du- yarlılığı, aym Irak'm Türkiye'ye saldırı- sı halinde de göstermeleri olanak dışıdır. Bunun nedeni, Kuveyt'in güçsüz, Tür- kiye'nin ise güçlü devlet olarak değerlen- dirilmesinden çok, bölgenin, Batı ülke- leri için petrol yönünden daha yaşamsal görüntüsüdür. Söz konusu yaşamsal du- rum, ABD'yi geçmiştekilerle kıyaslana- mayacak derecede büyük bir silahlı gü- cü ABD'den bölgeye nakletmek zorun- luluğunda bırakmıştır; ama her türlü po- litik kargaşada benzer boyutta bir eyle- me girişeceği de söylenemez. Ortadoğu'nun NATO yükümlülük alanı içine alınması halinde bundan en fazla başı ağrıyacak olan devlet Türkiye olacaktır Çunku geçmişte kuzey tehdi- Ortadoğu'nun NATO yükümlülük alanı içine alınması halinde bundan en fazla başı ağnyacak olan ülke Türkiye olacaktır. îlk eylemlerin hedefi Türkiye olacağı gibi, olası tehditlere karşı ük harekete geçme zorunluluğunda kaiacak devlet de Türkiye olacaktır. may Başkanlığı, "Bu bir işbirliği antlaş- ması olduğuna göre antlaşma çerçevesi içinde kalındığı takdirde var olan karar- gâh (PMDG = Devamlı Askeri Savun- ma Grubu) çalışmalan ile askeri sorun- lar çözümlenebilir. Komutanlık oluştur- ma zorunluluğu ortaya çıkarsa, Türkiye tarafından bu komutanlığa kuvvet ve alan tahsis edilmemek koşuluyla diğer üyelerin mutabakata varacağı bir komu- tanlık örgütü yeterli göriilmektedir" şek- linde görüş bildirmiştir. Ardından da ikinci kez şu ilginç görüş bildirilir: — CENTO'da bir komutanlık kurul- ması ve bu komutanlığa kuvvet ve alan tahsisi ulusal çıkarlara aykındır. — Bir ülkenin savunması, en iyi şekil- lirli kimı kesimlerı işgal edilmiş olsa da- hi NATO Antlaşması'nın 5. maddesini harekete geçirmemiştir. NATO'nun diğer ülkeleri, bu tür durumlarda topyekûn karşı koyma bir yana Türkiye'nin girişe- ceği harekâtı olabildiğince sınırlı tutma- yı yeğlemişlerdir. Bu durum NATO plan- larında ve tatbikatlarında türlü anlaşmaz- lıklara neden olmuş, taraflar arasında ke- sin bir uzlaşmaya olanak vermemiştir. Benzer durumlar Kuzey tehdidinin ortadan kalktığını varsaydığımız bugünlerde, Ortadoğu'yu NATO'nun yükümlülük alanı içine aldı- ğımızda, güçlü bir olasılıkla benzer du- rumların yine de yaşanacağı kuşkusuz- dur. Örneğin; bugün Irak'ın Kuveyt'i iş- gal etmesi nedeniyle başta ABD olmak dine karşı olduğu gibi Ortadoğu ülkeleri ile de sınırdaştır. İlk eylemlerin hedefi Türkiye olacağı gibi olası tehditlere kar- şı ilk harekete geçme zorunluluğunda ka- lacak devlet de doğallıkla Türkiye olacak- tır. Oysa daha önce de belirttiğim gibi bir saldın karşısında Türkiye, eskelasyona neden olmaması için yine topyekûn mu- kabele yönünden inisiyatif sahibi olmak- tan da yoksun bırakılabilecektir. BugünkU kriz sırasında da görüleceği üzere çabanın büyuk kısmı ABD ve Türkiye tarafından gösterilmektedir. Di- ğerBatı ülkeleri coğrafı konumlarının da etkisiyle adeta seyirci durumundadır. tle- ride kurulması önerilen askeri ve istikrar düzenlemeleri sırasında da durum yine böyle olacaktır. NATO planlarında da bir kanat ülkesi olan Türkiye tum ola- naklanyla savaşır, Batılı dostlanmızın bir kaçı dayamşma içinde olduklannı kanıt- lamak için Türkiye'ye sembolik kuvvet göndermekle yetinir. Çünkü onlar için önemli olan konu genel bir savaşın çık- mamasıdır. Düşünülen askeri düzenlemelerden sonra çıkacak bir savaşta, dost Arap ül- kelerinin takınacağı tavır da yine açık de- ğildir. Sonuç 1- Kuveyt krizi dolayısıyla Türkiye, Kamuoyunun arzusu dışında olarak ya- pabileceğinin çok üzerinde aktif bir rol üstlenmiştir. Anlaşılabildiği kadanyla an- laşmazlığın savaşa dönüşmesi halinde ça- tışmanın dışında kalma olasılığı kalma- mıştır. Türkiye'ye yönelik çok yakın bir tehdit oluşmaksızın takınılan bu davra- nışın sağlıklı olduğu söylenemez. Sayın Demirel'in de belirttiği gibi "Savaş, bir devletin bağımsızlığını, toprak bütünlü- ğünü korumak için değil de kâr hesabı iizerinden yapılıyorsa savunulamaz. Sa- vaşın neden olacağı yıkırn. sağlayacağı maddi olanaklardan çok daha büyük ola- caktır." 2- Ortadoğu'da ortaya çıkan bu sorun ne ilktir ne de son. Avrupa Birliği içinde kalabilmenin tek seçeneği savaş değildir. Bu yol ileride kurulması önerilen çeşitli güventik örgütlerinden de geçmez. Birli- ğin saygın üyesi olabilmek; ancak saldır- gan değil barışçıl politikalar izlemek, iç ve dış politik istikran sağlamak, demok- ratik kurumları çağdaş ilkelere göre yer- leştirmek ve işletmekle olanakhdır. Tür- kiye, bölgede kendisine yönelebilecek benzer tehditleri yeni askeri bağlaşıklık- lara gereksinim duymadan önleyecek güçtedir. savar tüzeleri ile kızılötesi ışınla güdüm- lü silahlarını gururla taşıyorlardı. Elit (seçkin) Türk birlikleri ise bazıla- rı 2. Dünya Savaşı'ndan kalma bazuka- larla donatılmışlardı. Ancak Türk askerlerinin cesareti ko- nusunda hiç kimsenin bir kuşkusu yok. Bir NATO subayı şöyle dedi: "Bu «s- kerler, son kurşunlanna kadar dayanıp mevzilerini savunurlar." Ancak 500 bin kişilik Türk ordusu, NATO'nun silah bakımından en kötü do- nanımına sahip askeri kuvveti. Aynca ile- tişim şebekesi de çok yetersiz. Tatbikata katılan komutanlardan Amiral J. D. Wil- liams'a göre son tatbikatta bazı düzelme- ler görüldü. Şöyle dedi amiral: "Geçen yı- la kadar telsiz ve radyo iletişimi o kadar kötü idi ki bazı mesajlar müttefik gemi- lerine ancak birkaç saatte ulaşabiliyordu. Böylesine kötü bir iletişimle modern tat- bikat yapamazsınız. Bunu düzeltmeye başlıyoruz. Ama ufak bir duzelmenin gerçekleşmesi bile birkaç yıl alır." General Galvin, Türkiye'nin boru hattı, havaalanları iletişim şebekesi gibi savun- ma altyapılanrun modemleştirilmesinden yana. Bazı NATO ülkeleri ise soğuk sa- vaş sonrası dönemde savunma giderleri- nin kısılmasını istiyorlar. BEYRUT Teşil Haf kaldırılıyorLübnan'ın başkentini Hıristiyan ve Müslüman bölgelere ayıran 8 kilometrelik Yeşil Hat'taki maymların sökülmesine başlandı. BEYRUT (AA) — Lübnan'da Elias Hrawi yönetimi, Beyrut'u Müslüman ve Hıristiyan bölgelere ayıran yeşil hattın kaldırılması çalışmalarına başlayarak başkenti yeniden birleştirme yolunda önemli bir adım attı. Lubnan ordu mühendislik birimleri, Beyrut limanından güneydoğudaki dağ- ların eteklerine kadar uzanan 8 kilomet- re uzunluğundaki yeşil hattaki mayınla- rı sökmeye başladılar. Bir polis sözcüsü, maymlann sökülme- sinden sonra yeşil hat boyunca uzanan toprak tepeciklerin ve barikatların da buldozerler tarafından kaldınlacağını du- yurdu. Yeşil hattın kaldırılması, hukümetin si- lahlı milislerden annmış bir "büyük Beyrut" projesinin ilk adımını oluşturu- yor. Yeşil hat, 1982 yılının eylül ayında iş- başına gelen Devlet Başkanı Emin Cema- yel zamanında da sökülmüş ve Beyrut ye- niden bütünleşmişti, ancak bu durum, Müslüman ve komünist gerillalann, 1984 yılının şubat ayında, Cemayel'in Hıris- tiyan ağırlıkh ordusunu Beyrut'un Müs- lüman kesiminden atmasına kadar sür- müştü. Bu arada ordu komutanı general Emil Lahud, askeri polise, üç gün önce teslim olan asi General Michel Aoun'un kont- rolü altındaki bölgede komünist ve Müs- lüman gerillalann çıkardıkları kanşıklık- lara son vermesi talimaünın verildiğini açıkladı. Bu talimatın, Hıristiyan liderlerin Su- riye birliklerinin ardından bölgeye giren ve bölgedeki halka karşı şiddet eylemle- rine kanştıklan iddia edilen Müslüman ve komünist gerillalan şikâyet etmelerin- den sonra alındığı bildiriliyor. Polis sözcüsü, Suriye destekli milisler ile İran yanlısı Hizbullah örgütunden Şii gerillalann bölgede kaçırma, yağmalama ve diğer şiddet eylemlerine karıştıklarmı duyurdu. Haberleşme Bakam ve ülkedeki en bü- yük Hıristiyan grubu olan Falanjist par- tinin lideri George Saadeh, "Bu şiddet hareketleri kabul edilemez. Hükümet bir- likleri sorumluluklarını üstlenmeli ve hal- kı korumalıdır" diye konuştu. öte yandan, Hrawi'ye yakın kaynak- Iar, Devlet Bakanı'nın Başbakan Salim Hoss yönetiminde "büyük Beyrut" pro- jesinin gerçekleşmesini sağlayacak ve ül- kedeki 15 yıllık iç savaşa son verecek, da- ha geniş tabana dayanan bir uzlaşma hü- kümeti kurmayı planladığını söylediler.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle