Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/6 DİZİ-RÖPORTAJ 18 OCAK 1990
Nizip Devlet HastanesVnde çocukyatakları yoks
çocuklarıylayatan anneler kimi zaman onları soluksuz bırakabiliyor, döktor olayı şöyle yorumluyor.
E, oluyor tabii beyim, cahîl bunlar
Güneydoğu'dan
Sağlık Notları
GÜND.ÜZ İMŞİR
CENGİZ PEKSOY
— 4 —
Ilçe devlet hastanesine gitmeden önce merkeze ya-
kın ya da uzak köylerdeki sağlık ocaklanmn durumu-
nu görmek istedik. Nizip İlçesi'ne bağlı 119 köyün do-
kuzunda sağlık ocağı vardı. Bunlann bir kısmında or-
neğin Kargamış, Alahacılar köylerinde doktor yoktu.
Hemen tüm ocakların ya personel ya da hizmetli açığı
vardı.
Dr. Akgiin İnce, Ikizler köyü sağlık ocağına gelir-
ken lojmanların da bakımsız olabileceği varsayımından
hareket ederek babasıyla birlikte gelmiş köye. Tami-
rat işlerinden anlamadığı için bir tedbir olarak düşün-
müş bunu. Baba oğul birlikte çalışarak lojman odala-
rından birıni "olurulabilir' hale getirmişler. Baba ken-
te dönmüş sonra arkasından babaanne gelmiş. "Yal-
nız yaşamaya alışık olmadığımdan değil, tam lersine
tüm öğrencilik yasamım kendi kendime \etmekle gec-
ti. Burada farklı bir durum var. E> ve ocağın işlerini
tek başına görraem olası değil. Ocağın hizmellisi olma-
dığı için giinlük odun kınmı. komiir taşıma işini de ben
görmorum. Ve elbette asıl görevim olan hekimlik var.
Bunu bir şikâyet olarak görmeyin, yalnızca bir giinün
özetini vermek için söyluyorum bunları."
Akgiin İnce ilk ocağa geldiğinde ana odada lamba
dahi yokmuş. Zaten sık sık kesilen elektrik yüzündeıı,
çoğu zaman muayeneye gelen hastalarına gaz lamba-
sıyla, yuzünü görmeden, anlattıklarıyla teşhis yaptığı
bile olmuş.
Ocağın camları neredeyse butünuyie kırılmış. Yeri-
ne kalınca naylonlar örtülmeye çahşılmış; tabii pence-
relerinden rüzgâr giriyor içeriye. Gelişimizi haber alan
bir köylü, evinde demlettirdiği çaylarla geliyor. 'Bu-
gün soğuktur be kardeşim' diyor. Dr. ince, "Âcı patlı-
canı kırağı çalmaz (mış) Mustafa emmi.' Gülüyor ay-
dınlık güluşuyle. Bir durumun özeti olabilir mi gerçek-
ten bu söz. Doktorlanrruzın ne kadan 'acı pallıcan' ola-
rak görülüyor ve ne kadarıru 'kırağı çalmıyor', merak
ediyor insan.
Köylerdeki sağlık ocaklarını gezdikten, pratisyen he-
kimlerimizi ve yurttaşlarımızı dinledikten sonra Nizip
Devlet Hastanesi'ni görmeden gitmeyelim dedik.
Ertesi sabah 08.30'da hastanedeydik.
Hastane kapısı 119 köyden ve merkezden akıp ge-
len hastalara dar geliyor. Sabahın altısında yollara dö-
küimeye başlayan hastaların yığılması, hüzünlu, kırık
dökük bir gorüntü oluşturuyor bu üç katlı binanın
önünde. Kapının hemen yanında, bir yazıt gibi ak bir
taş dikilmiş, hayır sahiplerinin ismini okuyorsunuz. Ta-
şın biraz ötesinde de büyükçe bir çöp bidonu duruyor,
yaruna yöresine çocuklar sokulmuş... Ikinci katın pen-
ceresine hemşireler doluşmuş merakla bize bakıyorlar.
İçeri giriyoruz.
Doktorlar Nizip Devlet
Hastanesi'nde suların
akmadığını, on günde gelen
suyla bu kadarının
yapılabildiğini söylüyorlar.
Ama bu durum halkm sağlığım
etkilemiyor mu? Aldığımız
yanıt aynen şu: "Aman
kardeşim onların evlerini falan
bir gezin. Daha iyiyse gelin, biz
hep buradayız"
Kız Ümmühan Nine bunlar
gızatacı, 'fotoğrafmı basacaklar
gazatalarına zaar' diyor biri.
Ümmühan Nine: 'Varıp
gitsinler, doktorları çeksinler,
onlar büyük adam, sabahın
altısında değil, 10'da, ll'de
gelirler buraya' diyor.
SAĞLIK
w
1983
1984
1985
1986
1987
1988
1989
OCAGI VE SAĞLIK
*
Sağlık Ocağı saytsı
Kırsal fenteef Toplam
1794
1949
2018
2143
2190
2269
731
844
869
876
2525
2793
2887
3019
894 3084
901 i 3170
2198 1069 i 3267
. EVLERININ LOJMAN DURUMU
Lojman sayısı
Knsal
5971
6103
6199
6211
6299
6399
6599
Kentsel
2033
2057
2057
2069
2073
2077
2117
topiam
8004
8160
8256
8280
8372
8476
8716
Sağlık
«1 sayısı
7055
8086
3464
9040
10045
10053
10687
Lofma*
sayısı
2216
2237
2320
2406
2646
2828
2964
Sağ. Oc.
Sağ. cti
toj-t*
10220
10397
10576
10686
11018
11304
11680
Hizmet veren sağlık ocaklanmn
tiplerine göre durumu
(1989 eylül sonu itibariyle)
TOPLAM
A 1 tip/t: li ve buyıik ifce merkezlert. 30-50 bin nufusa hizmet •
verir.
O 1 üfk Hçe merke2îeri 10-30 bin rtûfüsa hizmet verir
U y tt>fc Köyterûe 5-10 öın nûftısa hızmet verır.
ınf
Hastane kapısı 119 köyden ve merkezden gelen hastalara dar geliyor Nizip'te, tcerideki knyrnk da cabası.
Poliklinik kapısından girince, bir süre gözlerinizin
karanlığa ahşmasını bekliyorsunuz. Daha sonra boylu
boyunca uzanan koridorun bir yanında genç, ihtiyar,
kasketli, egallerine sarınmış erkeklerin sıralandığını gö-
rüyorsunuz. Pos bıyıkları ve sakallarından sigara du-
manları tutüyor. Koridorun diğer yanında kara, laci-
vert ya da ak çarşaflanna sannmış, yüzlerinde zifiri yesil
dövmeleriyle kadınlar ve kucaklannda çoğu acıyla ağ-
layan çocukJar oturuyor. Hemen giriştekı tuvaletten son
derece yoğun, tUm koridoru dolduran bir koku ya-
yıhyor.
Altı, yedi, sekiz, sekiz buçuk... Üç bucuk saattir bek-
liyor bu insaular. "Beklemekte ne v » r diyor kendisi-
ne uzatılan teybe bir ihtiyar, "yeter ki muayeneye gi-
rebilelim". Karşıdan yaşlı bir teyze laf atıyor: "Biraz
zor giren ya, bekle bakahm sen." Teyzenin fotoğrafı-
nı almak istiyoruz konuşurken: "Git kurban benirn res-
mimi alıan da n'olacak?" diyor. "Kız, L'mmiihan ni-
ne, bunlar gazatacı. fotoğrafmı basacaklar gazalalan-
na zaar" diye gülüyor bir diğeri. "Abo ooo!" diye ün-
lüyor Ümmühan Nine, "Vanp gitsinler, doktorlan çek-
sinler, onlar biiyiik adam." "Niye Ümmühan Nine, sen
de büyüksün." Nine yarı şaka, yarı ciddi, "Yiırii git"
(gülen ağzını kapatıyor eliyle)," Büyük adam sabahın
altısında mı gelir buraya, 10'da gelir, ll'de gelir."
Ümmühan Nine'nin dediği gibi oluyor gerçekten. Uz-
man doktorlarımız 10.30'a doğru yavaş yavaş geliyor-
lar hastaneye. 11.00'e doğru başlayan muayene
12.30'da sona eriyor. Bu saatten sonra hastaların ge-
nellikle özel muayenehanelere gitmeleri ya da ertesi gü-
nü beklemeleri gerekiyor.
Bizim zamanımız gerçekten kısıtlı olduğu için yaka-
lamışken hastane başhekimi Op. Dr. Muhittin Aksoy'la
görüşmek zorundaydık. Kaymakam Bey'in ızin ve ri-
casıyla odasına buyur ediyor bizi sonunda. Muhittin
Bey, sorulanmız üzerine resmi sayıları veriyor durma-
dan bize. Uzman doktorlann tümünün mevcut oldu-
ğunu, teknisyen. personel ve hizmetli sıkıntısı cekme-
diklerini, araç ve gereç yönünden de iyi durumda ol-
duklarını söylüyor. Konuşması sırasında sık sık 'Ht-
san Çapan" adlı hayırsever eşraftan birinin adını anı-
yor. 'Koridorda gördük' diyoruz. "su dolabının üslün-
de de bağışlanndan ötiirii tesekkürlerinizi sunan'bir pla-
ket vardı..." "Yalnızca bir doiap değil ki milyonluk
dhazlanmızın birçoğunu da bu yurttaşımız hibe etmiş-
tir.';
"İyi de Muhiltin Bey, bütıin sayısal verilerin ötesin-
de kırık çıkık olaylannın çok yoğun olduğu yörenizdc
ortopedistinizin olmayışı ya da erken doğumların can-
kurtaranı küvözlerin bulunmayışı sizi, daha doğnısu
hastalannızı sıkıntıya sokmuyor mu?". "Bu tiir vaka-
lan ne yapıyorsunuz" diye sorduğumuzda, geçen yıl
208 büyük ameliyat yapılan hastanenin başhekimi diıı-
gin bir ifadeyle 'Gaziantep'e sevk ediyoruz. Orada ol-
mazsa Adana'ya gidiyor hastalar' diyor.
Hastaneyi gezmeden önce sağlık taramasıyla ilgili bir
iki soru yöneltmek istediğimizde, "Ben pek fazla ilgi-
lenmiyonım, maalescf". diyor. "AmeHyatlar, hasta-
neyi yönetmek, muayene falan bütıin günümü doldu-
nıyor. Anlarsınız..." Sonunda zile basarak yardımcı-
smı çağirtıyor. "Kadir Bey, arkadaşlar hastanemizi ge-
zecekler, gerekeni yapın lütfen".
Hastanenin diş hekimi ve başhekim muavini olan Ka-
dir Bey alt kattaki koridoru boydan boya geçerken hâlâ
beklemekte olan hastaların kimilerinin sigara içmesi-
ne çok sinirleniyor. "Bakın beyira, nasıl laf anlaraaz-
lar. Bunlar burada tuvalet doldurur. sigara içer, yerle-
ri kirietirler, sonra da hizmet beklerler." Cansıkıcı soz-
lerdi bunlar, bu yuzden hızla geçip gittik koridordan...
Yukarı katlardaki koğuşlar bir gün önce bize bir kah-
vede randevu veren ve isminin açıklanmasını isteme-
yen hastabakıcının anlattıklarını doğruluyordu. Yatak
çarşaflan gri-bej bir renge dönüşmüştü. Çocuk bölü-
münde gerçekten çocuk yataklan bulunmuyordu ve ço-
cuklar yeni doğum yapan, akıntı ve kanamaiarı sür-
mekte olan anneleriyle birlikte aynı yatağı paylaşmak
zorundaydıiar. Annenin kimi zaman ustüne abandığı
çocuğunu soluksuz bırakuğının hastanede gorulen olay-
lardan olduğunu bildiğimizi söylediğımizde diş heki-
mi Kadir Bey, "E, oluyor tabii beyim, cahil banlar."
diye karşılık veriyordu.
Daha sonra ameliyathaneleri görmek istedik. Alın-
dığımız mekânın ameliyathane olduğunu belirten tek
şey ortadaki ameliyat masasıydı. Sterilizasyon şartlan
olmayışına büyük bir uyum sağlayan bu odada yalnız-
ca ayakkabılarımızı çıkarıp, yerine giydiğimiz terlik-
lerle dolaştık. Odamn oldukça soğuk olduğunu belirt-
tiğimizde "Merak etmeyin beyim" dedi Kadir Bey.
"Buranın ısısı takviye ediliyor".
Sorulan her sorunun yanıtı vardı kuşkusuz, morg
odası hakkındaki sorular da yanıtım bulmuştu. "So-
ğulma sistemi filan yok beyim. Aslında görulecek pek
bir şey de yok. Bir taş, bir nefes, ne olsun ki". Yine
de bütün bu söylenenleri ondan duymamış oimamızı
söylemeden edemedi Kadir Bey. Bu sözü duyan baş
hemşire ve diğer sağlık personeli de "sulann akmadı-
ğını, on günde gelen suyla bu kadannın yapılabildiği-
ni, ama bütün bunlan onlann ağzından yazmamanız)"
rica ettiler.
Ama sorun halkın sağlığım ilgilendirmiyor muydu?
Aldığımız yanıt aynen şuydu: "Aman kardesim, onla-
nn evlerini falan bir gezin. Daha iyiyse gelin, biz bep
burdayız."
Hastane kapısından uzaklaşmadan önce gözlerimiz
yine kapının önündeki çöp bidonuna takıldı. Daha bir
iki saat önce bidonlardan taşan ve çocuklann oyun alanı
haline gelen'çöp yığınları pınl pırıl temizlenmişti. Dek-
lanşörümüze çöp bidonu ve çevresinin yeni halini don-
durmak için bir kez daha basıp hastaneden aynlıyo-
StRECEK
HABERLEREV DEVAMI
Alman sosyolog tahliye edilmedi
(Baştara/ı 1. Sayfada)
Schlumberger duruşma salonunu
terk etmek istemedi.- .
Şanlıurfa'nın Birecik ilçesinde-
ki Kelaynak Üretim İstasyonu'nun
özel defterine "bolücü" içerikte
sloganlar yazdjğı gerekçesiyle Si-
irt'te gözaltına alındıktan sonra
getirildiği Birecik'te tutuklanan,
"görevsizlik" karan verilmesinin
ardından Diyarbakır DGM'ye
sevk edilen Paris Sorbonne Üni-
versitesi öğretim uyesi Alman sos-
yolog yazar Hella Schlumberger
dün ilk kez yargı onune çıkanldı.
Schlumberger hakkında 5 yıl ha-
pis cezası istenen davayı, Federal
Almanya'nın Ankara Baskonso-
losluğu Hukuk Müşaviri Henry
Dicek ile İnsan Hakları Derneği
(İHD) Diyarbakır Şube Başkanı
Mehmet Vural da izledi.
Cezaevinden kelepçesiz olarak
getirilen Hella Schlumberger'in
hazır bulunduğu duruşmada ıddi-
anameyi okuyan tX3M Savcısı
Edip Aslan, "Sanığın Ceza Ya-
sası'nın 142'3. maddesi uyannca
be$ yıl ağır hapis cezasına
çarptınlmasını"1
istedi.
Çevirmen aracılığıyla savunma-
smı yapan Schlumberger istasyon
özel defterine savcının anlattığı
içerikteki notu kendisinin yazdı-
ğını kabul ederek. "Dumada in-
sanlann insan baklan bakımından
esit olması gerektiğine inandığım
için o yazıyı yazdım. Başka bir
amacım yoktu. Turkiye'mn butün-
Inğüne yönelik kasıtlı bir hareke-
tim olmadı" dedi.
Daha sonra söz alan Schlum-
berger'in avukatlan Fethi Gumüş
ve Mustafa Özer, "olayın yazıda-
ki Kürdislan sözciiğü nedeniyle bu
boyula geldiğini" vurgulayarak
şunları söylediler:
"Türkiye'nin ATye girmek iste-
diği bir dönemde bir Alman yurt-
taşının düşünce suçlusu olarak
yargılanması uziicudür. Diinyada
bir benzeri dahi gorülmeyecek bir
da\adır bu. Miivekkilimiz söz ko-
nusu yazıyı kendisinin yazdığını
kabul etmek tedir, ancak Kürdis-
tan sözcüğünün Atatürk'ün veci-
zelerinde de bulunduğunu soyle-
mekledir."
Avukatlann Schlumberger'in
tahliyesi yolundaki isteklerine
DGM savcısı Edip Aslan da "Sa-
nığın Türk örf ve âdetleri ile ül-
kenin sosyal yapısına yabancı ol-
duğunu ve halen yargılanmakta
olduğu yasalann ilerde değişikli-
ğe uğrama ihtimalinin
bulunduğunu" belirterek katıldı.
Mahkeme başkanı Tekin Günel
de duruşmaya kısa bir süre ara
verdikten sonra kararı açıkladı.
Başkan Günel, "Sanığın yabancı
olması nedeniyle sabıkasının bu-
lunup bulunnıadığının tçişleri Ba-
kanlığı aracılığıyla Interpol'den
sorulmasına, dosyada adı geçen
tamklann mahkemede dinlenme-
leri için adreslerine tebligat yapıl-
masına, bu nedenlerle sanığın tah-
liye isteminin reddine, duruşma-
nın 23 Ocak 1990a ertelenmesine
karar verildiğini" açıkladı.
Tahliye isteminin reddedildiği-
ni öğrenen Schlumberger mahke-
me heyetinin yanına giderek "Be-
nim davamla tamklann ne ilgisi
var? Neden beni bırakmadınız?"
diye sordu. Schlumberger karara
tepki olarak duruşma salonunu
terk etmek istemedi.
Dışişleri Bakanlığı sözctisü Mu-
rat Sungar, Federal Alman sosyo-
log Schlumberger'in yargılanma-
sının, iki ülke ilişkilerini olumsuz
etkilememesini temenni ettikleri-
ni belirtti.
Ermeni tasarısı içinABD'ye uyarı
TEŞEKKÜR
Bırıcık oğlumuz
DENİ2 CAN'ın
dünyaya gelişinde yirdımlarını esirgemeyen ve üstun gayretler
gösteren Numune Hastanesi Kadın Doğum ve Hastalıkları
Uzmanı Sayın
Op. Dr. CEMİL ÇİL'e
ve yakın dosdarımız Sayın Dr. ESlN ÖZATALAY,
Dr. NEZRİN ÖZATALAY'a, ser\ıs hemjıresi EMtNE
GEDİKLİ i!e Ebe NURAN AÇIŞ ve FATMA ŞENCANa
sonsuz teşekkürlenmızı borç bıliriz.
Dr. RUKİYE GÜLTEKİN -
MEHıMET GÜLTEKİN
ERZURUM
DUYURU
SERBEST MUHASEBECİLER. MUHASEBECİ fflALİ
MÜŞAVİRLEH VE YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLER
18 Ocak 1990 Perşembe günü 13.00 -17.00 saatlerı arasında BA-
KIRKÖY ADİLE NAŞIT KÜLTÜR MERKEZİ'nde yapılacak toplantıda,
3568 sayılı yasa ve yönetmelikler ile ilgili konular tartışılacaktır.
Toplantıya Istanbul Defterdarlığı, istanbul Barosu Başkanlığı, İstan-
bul Esnaf ve Sanatkârlan Birliği Başkanlığı ve bütun meslektaşlarımız
davet edilmıştir.
MALİ MÜŞAVİRLER MUHASEBECİLER BİRLİĞİ
BAKIRKÖY ŞUBESİ
O>LARISAYGI VE MÎNNETLE
AMYORIZ:
Susuz-soluksuz
Sürgun gecelerınde
Açlığımızdan soğarak yeryuzune
Kan değil, İNSASCA yaşpım dağıttık...
Gerçekçiliğimize \e varlığımıza insanlığa-insanca yasama
davatılan baskna, işkenceye, tesümiyet ve ihanete karşı;
inançları, yürekleri \e "olümlerde yaşamı yaratan"
bedenleriyle çelikten geçilmez onur barikatlan kuran ve
şahadetleriyle ınsanhğı, insanlık ka\gasını yücelten A>dın
direnij şehitlerimızden
H. HÜSNÜ EROĞLU
ve
MEHMET YALÇINKAYA'yı
şahadetlerinin 5. ayında saygıyla anıyoruz.
AYDIN E TİPİ <:EZAEVI
l>\\\ .4RKAIU$I.AR1 \Ul\.\
ijLKRİ GÜkTAŞ - Fl AT KAV
Tel: 165 36 85
GRAFIKER
VACANCY
AMERICAN CONSULATE GENERAL has a vacancy for a
PERSONNEL CLERK who will perform a variety of personnel
office duties for American and Turkish employees ın the
Consulate. Completion of high school, secretarial/clerical
trainıng, one year of experıence in Personnel vvork, ability to
operate computer terminals and printers. 40 wpm typing. and
fluent English requıred.
Applıcatıon forms are available at the gate of the Consulate at
Tepebasi. Deadline for applications: January 30. 1990.
Tel: 151 36 02
S.S. Gazeteciler Yapı Kooperatifi
hissemi devretmek istiyorum.
Tel: 512 05 05'ten / 494 9.30-17.00
arası
SATILIK OTO
87 model Şahin 30.000 km'de
sahibinden
Tel.: 512 05 05'ten (486) gündüz
(Baştarafı 1. Sayfada)
nin kaygı kaynağı olup olmadığı-
nın sorulması üzerine şunları söy-
ledi:
"Bu hepimizin ortak kaygısı.
Cumhurbaşkanı ile enflasyon ora-
nını düşürme konusunu göriiştük.
Hazırladıkları planı >-akından an-
ladık. Ve onun enflasyonla müca-
delesindeki cansiperane gayretle-
rini sürdürmesini beklediğimizi
dile getirdik."
Conable, Özal'ın cumhurbaşka-
nı olarak Türk ekonomisi üzerin-
deki rolünü nasıl algıladıklarımn
sorulması üzerine, ""Cumhurbaş-
kanı Özal, güçlii bir liderdir" de-
di. Conable, bir gazetecinin, "Yani
hâlâ duruma hâkim mi" diye sor-
ması üzerine de "Ben o
yargıdayım" yanıtını verdi. Dün-
ya Bankası Başkanı, özal'ın Do-
ğu Avrupa'daki geüşmelerden son-
ra bölgede Türkiye'nin rolünün ar-
tacağına inandığım söylediğini
vurguladı ve kendisinin de bir de-
receye kadar bu görüşü paylaştı-
ğını bildirdi. Conable, bütçe açı-
ğı konusunda da, "tçinden çıkıla-
maz değil" diye konuştu.
Özal, Conable ile görüştükten
sonra, iki yıl önce Washington'u
ziyaret eden Soyyet lideri Gorba-
çov'un yaptığı gibi sokaklarda ytı-
rüyerek Washington Post Gazete-
si'ne gitti. Özal yolda yürürken
gazetecilerin sorulannı da yanıt-
ladı.
Özal, "Türkiye'de, cumhur-
başkanının Kıbns konusunda bağ-
layıcı bir taahhütte bulunamaya-
cağı yolunda eleştiriler var. Bun-
lan nasıl karşıbyorsunuz" sorusu-
na, "Ben taahhütte mi bulunuyor-
rausum ki?.." karşılığını verdi.
Özal, muhalefetin Washington se-
yahatine ilişkin eleştirilerine, ga-
zeteleri ve ajansları görmediği için
yanıt vermeyeceğini kaydetti.
Azeri-Ermeni çatışması
Özal daha sonra, VV'ashington
Post Gazetesi'nin editörleri ile bir
süre görüştü. Görüşmede, önce-
likle Azeri-Ermeni çatışması gün-
deme geldi. Özal, Sovyetler Bir-
liği "ndeki cumhuriyetlerin giderek
ekonomik açıdan güçlendiğini ve
Türkiye'nin bazılanyla özel ilişki-
ler geliştirmesinin doğal olduğu-
nu kaydetti. Ve geçenlerde Azer-
baycan Başbakanı'mn Türkiye'-
yi ziyaret ettiğini sözlerine ekledi.
Özal, "Hatta gelecekte Ermenis-
tan'la dahi sınır ticareti yaparız"
dedi.
Özal, editörlerin Azerbaycan'-
daki etnik tansiyonla ilgili ısrarlı
sorulan karşısında da gayet karar-
lı ifadelerle Türkiye'nin Sovyetler
Bırliği'nin içişlerine karışmayaca-
ğını vurguladı. Özal, bölgedeki et-
nik tansiyonun Türkiye'yi hangi
açıdan etkileyebileceğine ilişkin
soruya, "Türkiye'ye sıçramaz"
diyerek Türkiye'nin bölgedeki ge-
lişmelerde taraf olmadığını ima
etti.
JohnsoıTun mektubu
Cumhurbaşkanı Özal, Ermeni
karar tasansındaki görüşlerini
açıklarken kendi yaş kuşağııun,
ABD eski başkanlanndan John-
son'un dönemin Türkiye Başba-
kanı İsmet İnönü'ye yazdığı mek-
tubun şokunun yarattığı atmosfer
içinde büyüdüğünü söyledi ve
şimdi de Ermeni karar tasarısırun
geçmesi halinde bunun etkisinin
Johnson mektubundan daha ağır
oiacağım vurguladı.
Cumhurbaşkanı Özal aynca,
Türk azınlığa yönelik tepkilerin
Bulgaristan'ın da işine gelmeyece-
ğini söyledi. Cumhurbaşkanı, bir
soru üzerine Senatör Dole'un ara-
lannda Türkiye'nin de bulundu-
ğu beş ülkeye yapılan yardımın
yüzde 5 oranında kesilmesine iliş-
kin önerisini yerinde bulmad:ğı-
nı söyledi ve "Türkiye'nin soğuk
savaş ertesinde daha da fazla stra-
tejik önem taşıyacağını" sözleri-
ne ekledi. Özal aynca, Türkiye'-
nin Ermeni tasarısı konusundaki
tutumunu uzun uzun anlattı ve ta-
sarının geçmesinin Türk-Ameri-
kan ilişkilerinin yararına olmaya-
cağını söyledi.
Cumhurbaşkanı Özal, IMF 1c-
ra Direktörü Camdessus ile de
otelinde bir görüşme yaptı.
Özal, bu arada Türk-Amerikan
Dernekleri'nin yöneticilerini ve bu
arada kendinden gelen talep üze-
rine Dışişleri eski bakanlarından
Alexander Haig'i kabul etti.
Cumhurbaşkaru, Washington'da-
ki International Club'da ünlü
stratejistlerden Zbigniew Brze-
zinski tarafından lakdim edildiği
bir konuşma yaptı.
Bush'la görüşme
Turgut özal, cumhurbaşkanı
sıfatıyla Amenkan yönetimiyle ilk
temasını bugün Başkan Bush ile
yapacak. Yanm saatlik baş başa
görüşmeden sonra özal ve Bush
yemek yiyecekler. Görüşmede,
BM Genel Sekreteri'nin son çağ-
rısı nedeniyle Kıbns sorununun
gündeme gelmesi bekleniyor.
Özal'ın da önümüzdeki ay kesin-
leşmesi olasıhğı yüksek olan Er-
meni soykırımı tasarısı konusun-
da Türkiye'nin duyarlığını dile ge-
tireceği beliniliyor. Zamanın kı-
sulı olması nedeniyle bu iki konu
dışında yeni gündem maddeleri-
nin oluşmasma fazla olasılık ve-
rilmiyor.
Cumhurbaşkanının Washing-
ton gezisine ilişkin sorulan yanıt-
layan Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü
Toperi, Özal'ın Washington'a ha-
reketinden önce KKTC Cumhur-
başkanı Denktaş ile hiç teması ol-
madığını söyledi. Toperi, esprili
bir ortamda yapılan brifingde,
cumhurbaşkanının Washington'a
gehneden önce hükümetin görüş-
lerini alıp almadığının sorulması
üzerine "Aldı" dedi ve iki ayn
toplantı yapıldığını, her iki top-
lantıda da Başbakan Akbulut'un
bulunduğunu söyledi.
Toperi, Türkiye'de cumhurbaş-
kanlannın icra makamı olmadığı-
nı belirtti, bir gazeteci de, bu du-
rumda özal'ın bulunduğu maka-
mın hangi misyonun çerçevesin-
de Washington'a geldiğini sordu.
Toperi, "Cumhurbaşkanının Ba-
kanlar Kurulu'na başkanlık etme
yetkisi" olduğunu vurguladı.
Sözcü Toperi Kıbrıs konusun-
daki bir soru üzerine de "Baka-
lım Bush ne diyecek" dedi. Toperi
bu sözleri ile Cumhurbaşkanı
Özal'ın Amerikan yönetiminin
Kıbrıs konusunda vereceği mesa-
jı dikkatle bekleyeceğini ima etmiş
oldu. Toperi, Amerika'run Kıbns
sorunu konusunda yetkili bir ta-
raf olup olmadığını sorgulayan
bir soruya, "Amerika'nın yetki-
si var" karşılığını verdi. Toperi,
Cumhurbaşkanı Özal'ın tutu-
munda bir değişiklik olduğunu
zannetmediğini de sözlerine ekle-
di.
WASHEVGTON'DAN AHMET TAN
Ermeni soslu Kıbrıs yemeği
WASHINGTON — Turgut
Özal'ın "özel sağlık gezisi" bir
yandan resmileşiyor öte yandan da
Türkiye bakımından yasamsal
öneme bürünüyor.
Bugünkü Beyaz Saray buluşma-
sı ve "çaltşma yemeği" için Bush
ve ABD yönetim kadrolan ile ma-
saya oturması Türkiye'nin olağa-
nüstü önemdeki iki sorunu üzerin-
de Özal'ı karar verme konumuna
iriyor. Cumhurbaşkanlığı Sozcü-
su Büyükelçi Toperi'nin, "Özal-
Bush gönişmesinde bir karar alı-
nabilir mi" yolundaki bir soruyu,
"Konusuna bağlı" diye yanıtlama-
sı, ardından da "Cumhurbaşkanı-
nın kranın başı olduğunu" belirt-
mesi ve Özal'ın ABD'ye uçmadan
önce bu konuları hükümetle gö-
rüştüğünü açıklaması, bugünkü
Beyaz Saray buluşmasının önemi-
ni daha da arttırdı.
Özal-Bush görüşmesi için An-
kara'da Dışişleri'nin hazırladığı
notiardan Cumhurbaşkam'run ne
ölçüde ve nasıl yararlanacağı ya-
rın ortaya çıkacak. Görüşme ve
yemek sırasında Özal'ın Kıbrıs so-
rununu açmayacağı, bu konuyu
Bush'un ortaya atacağı beliniliyor.
Cumhurbaşkanı Özal'a yakın bir
yetkili, "Biz Kıbns konusunda
başta ABD ve uçüncü ulkelerin işe
kanşmalanm istemiyoruz. O za-
man Sayın Cumhurbaşkanı'nın
bu konuyu acması beklenmemeli"
diyor.
ABD Başkanı Bush'un ise BM
Genel Sekreteri'nin son girişimi-
ni Türkiye'nin desteklemesi ve
Denktaş'ın "uzlaşmaya ikna" edil-
mesi için çaba harcamasının gere-
ği üzerinde konuşacağı kaydedili-
yor.
Özal'ın Cumhurbaşkanı olarak
ilk yurtdışı gezisini ABD'ye yap-
ması ve bu gezide Türkiye'nin en
önemli iki diplomatik sorununu.
Başkan Bush ile konuşacak olma-
sı Türk diplomasisi bakımından
bir kavşak oluşturabilir mi?
Kıbrıs konusunda Türkiye'nin
herhangi bir ödün vermeyeceği ve
Denktaş'ın desteklendiği, dün An-
kara"da Dışişleri Sözcüsu tarafın-
dan bir kez daha vurgulandı.
Ancak Ermeni soykırımı konu-
su farklı. Bu konuda Türkiye
'edilgen' durumda. ABD Kongre-
si'nin vereceği karar konusunda
işin ilginci Bush yönetimi de
'edilgen' durumda, lasanya nıuda-
halc olanağının çok sınırlı oldu-
ğunu öne sürüyor.
Türkiye'nin Ermeni tasansı ko-
nusunda halen "uygulamada
tuttuğu" 4 önlem var:
1- Askeri alandaki işbirliğine
yönelik toplantılar iptal edildi, .
2- Amerikan askeri tesislerini
modernleştiren projeler ve Türk
Silahlı Ku\-\etleri'nin ABD yardı-
mı ile gerçekleştirdiği modernizas-
yon çalışmaları askıya alındı,
3- ABD savaş gemilerinin Türk-
iye limanlarını ziyaretleri durdu-
ruldu,
4- ABD askeri uçaklanmn eğı-
tım uçuşlanna kısıtlama getirildi.
Bugünkü görüşmede Bush bu 4
önlemin kaldınlmasım da isteye-
cek.
"Bugünkü Beyaz Saray buluş-
ması, Türk-ABD ilişkilerinde bir
dönüm noktasının ilk sinyallerini
taşıyoıi'
Bu sözler, Beyaz Saray'da Özal
ile birlikte yemeğe katılacak bir
Türk yetkilinin.
Türkiye ile ABD arasındaki tliş-
kilerin Avrupalı müttefıklere gö-
re özel bir konumu olduğunu
VVashingtonlu yöneticiler hep di-
le getirir.
Bu "özel konumun", özel bir ge-
zide yeniden özel bir yemekte ze-
delenmemesi için iki tarafda yann
gereken çabayı göstereceklerdir.