29 Mart 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/6 DİZİ-RÖPORTAJ 18 OCAK 1990 Nizip Devlet HastanesVnde çocukyatakları yoks çocuklarıylayatan anneler kimi zaman onları soluksuz bırakabiliyor, döktor olayı şöyle yorumluyor. E, oluyor tabii beyim, cahîl bunlar Güneydoğu'dan Sağlık Notları GÜND.ÜZ İMŞİR CENGİZ PEKSOY — 4 — Ilçe devlet hastanesine gitmeden önce merkeze ya- kın ya da uzak köylerdeki sağlık ocaklanmn durumu- nu görmek istedik. Nizip İlçesi'ne bağlı 119 köyün do- kuzunda sağlık ocağı vardı. Bunlann bir kısmında or- neğin Kargamış, Alahacılar köylerinde doktor yoktu. Hemen tüm ocakların ya personel ya da hizmetli açığı vardı. Dr. Akgiin İnce, Ikizler köyü sağlık ocağına gelir- ken lojmanların da bakımsız olabileceği varsayımından hareket ederek babasıyla birlikte gelmiş köye. Tami- rat işlerinden anlamadığı için bir tedbir olarak düşün- müş bunu. Baba oğul birlikte çalışarak lojman odala- rından birıni "olurulabilir' hale getirmişler. Baba ken- te dönmüş sonra arkasından babaanne gelmiş. "Yal- nız yaşamaya alışık olmadığımdan değil, tam lersine tüm öğrencilik yasamım kendi kendime \etmekle gec- ti. Burada farklı bir durum var. E> ve ocağın işlerini tek başına görraem olası değil. Ocağın hizmellisi olma- dığı için giinlük odun kınmı. komiir taşıma işini de ben görmorum. Ve elbette asıl görevim olan hekimlik var. Bunu bir şikâyet olarak görmeyin, yalnızca bir giinün özetini vermek için söyluyorum bunları." Akgiin İnce ilk ocağa geldiğinde ana odada lamba dahi yokmuş. Zaten sık sık kesilen elektrik yüzündeıı, çoğu zaman muayeneye gelen hastalarına gaz lamba- sıyla, yuzünü görmeden, anlattıklarıyla teşhis yaptığı bile olmuş. Ocağın camları neredeyse butünuyie kırılmış. Yeri- ne kalınca naylonlar örtülmeye çahşılmış; tabii pence- relerinden rüzgâr giriyor içeriye. Gelişimizi haber alan bir köylü, evinde demlettirdiği çaylarla geliyor. 'Bu- gün soğuktur be kardeşim' diyor. Dr. ince, "Âcı patlı- canı kırağı çalmaz (mış) Mustafa emmi.' Gülüyor ay- dınlık güluşuyle. Bir durumun özeti olabilir mi gerçek- ten bu söz. Doktorlanrruzın ne kadan 'acı pallıcan' ola- rak görülüyor ve ne kadarıru 'kırağı çalmıyor', merak ediyor insan. Köylerdeki sağlık ocaklarını gezdikten, pratisyen he- kimlerimizi ve yurttaşlarımızı dinledikten sonra Nizip Devlet Hastanesi'ni görmeden gitmeyelim dedik. Ertesi sabah 08.30'da hastanedeydik. Hastane kapısı 119 köyden ve merkezden akıp ge- len hastalara dar geliyor. Sabahın altısında yollara dö- küimeye başlayan hastaların yığılması, hüzünlu, kırık dökük bir gorüntü oluşturuyor bu üç katlı binanın önünde. Kapının hemen yanında, bir yazıt gibi ak bir taş dikilmiş, hayır sahiplerinin ismini okuyorsunuz. Ta- şın biraz ötesinde de büyükçe bir çöp bidonu duruyor, yaruna yöresine çocuklar sokulmuş... Ikinci katın pen- ceresine hemşireler doluşmuş merakla bize bakıyorlar. İçeri giriyoruz. Doktorlar Nizip Devlet Hastanesi'nde suların akmadığını, on günde gelen suyla bu kadarının yapılabildiğini söylüyorlar. Ama bu durum halkm sağlığım etkilemiyor mu? Aldığımız yanıt aynen şu: "Aman kardeşim onların evlerini falan bir gezin. Daha iyiyse gelin, biz hep buradayız" Kız Ümmühan Nine bunlar gızatacı, 'fotoğrafmı basacaklar gazatalarına zaar' diyor biri. Ümmühan Nine: 'Varıp gitsinler, doktorları çeksinler, onlar büyük adam, sabahın altısında değil, 10'da, ll'de gelirler buraya' diyor. SAĞLIK w 1983 1984 1985 1986 1987 1988 1989 OCAGI VE SAĞLIK * Sağlık Ocağı saytsı Kırsal fenteef Toplam 1794 1949 2018 2143 2190 2269 731 844 869 876 2525 2793 2887 3019 894 3084 901 i 3170 2198 1069 i 3267 . EVLERININ LOJMAN DURUMU Lojman sayısı Knsal 5971 6103 6199 6211 6299 6399 6599 Kentsel 2033 2057 2057 2069 2073 2077 2117 topiam 8004 8160 8256 8280 8372 8476 8716 Sağlık «1 sayısı 7055 8086 3464 9040 10045 10053 10687 Lofma* sayısı 2216 2237 2320 2406 2646 2828 2964 Sağ. Oc. Sağ. cti toj-t* 10220 10397 10576 10686 11018 11304 11680 Hizmet veren sağlık ocaklanmn tiplerine göre durumu (1989 eylül sonu itibariyle) TOPLAM A 1 tip/t: li ve buyıik ifce merkezlert. 30-50 bin nufusa hizmet • verir. O 1 üfk Hçe merke2îeri 10-30 bin rtûfüsa hizmet verir U y tt>fc Köyterûe 5-10 öın nûftısa hızmet verır. ınf Hastane kapısı 119 köyden ve merkezden gelen hastalara dar geliyor Nizip'te, tcerideki knyrnk da cabası. Poliklinik kapısından girince, bir süre gözlerinizin karanlığa ahşmasını bekliyorsunuz. Daha sonra boylu boyunca uzanan koridorun bir yanında genç, ihtiyar, kasketli, egallerine sarınmış erkeklerin sıralandığını gö- rüyorsunuz. Pos bıyıkları ve sakallarından sigara du- manları tutüyor. Koridorun diğer yanında kara, laci- vert ya da ak çarşaflanna sannmış, yüzlerinde zifiri yesil dövmeleriyle kadınlar ve kucaklannda çoğu acıyla ağ- layan çocukJar oturuyor. Hemen giriştekı tuvaletten son derece yoğun, tUm koridoru dolduran bir koku ya- yıhyor. Altı, yedi, sekiz, sekiz buçuk... Üç bucuk saattir bek- liyor bu insaular. "Beklemekte ne v » r diyor kendisi- ne uzatılan teybe bir ihtiyar, "yeter ki muayeneye gi- rebilelim". Karşıdan yaşlı bir teyze laf atıyor: "Biraz zor giren ya, bekle bakahm sen." Teyzenin fotoğrafı- nı almak istiyoruz konuşurken: "Git kurban benirn res- mimi alıan da n'olacak?" diyor. "Kız, L'mmiihan ni- ne, bunlar gazatacı. fotoğrafmı basacaklar gazalalan- na zaar" diye gülüyor bir diğeri. "Abo ooo!" diye ün- lüyor Ümmühan Nine, "Vanp gitsinler, doktorlan çek- sinler, onlar biiyiik adam." "Niye Ümmühan Nine, sen de büyüksün." Nine yarı şaka, yarı ciddi, "Yiırii git" (gülen ağzını kapatıyor eliyle)," Büyük adam sabahın altısında mı gelir buraya, 10'da gelir, ll'de gelir." Ümmühan Nine'nin dediği gibi oluyor gerçekten. Uz- man doktorlarımız 10.30'a doğru yavaş yavaş geliyor- lar hastaneye. 11.00'e doğru başlayan muayene 12.30'da sona eriyor. Bu saatten sonra hastaların ge- nellikle özel muayenehanelere gitmeleri ya da ertesi gü- nü beklemeleri gerekiyor. Bizim zamanımız gerçekten kısıtlı olduğu için yaka- lamışken hastane başhekimi Op. Dr. Muhittin Aksoy'la görüşmek zorundaydık. Kaymakam Bey'in ızin ve ri- casıyla odasına buyur ediyor bizi sonunda. Muhittin Bey, sorulanmız üzerine resmi sayıları veriyor durma- dan bize. Uzman doktorlann tümünün mevcut oldu- ğunu, teknisyen. personel ve hizmetli sıkıntısı cekme- diklerini, araç ve gereç yönünden de iyi durumda ol- duklarını söylüyor. Konuşması sırasında sık sık 'Ht- san Çapan" adlı hayırsever eşraftan birinin adını anı- yor. 'Koridorda gördük' diyoruz. "su dolabının üslün- de de bağışlanndan ötiirii tesekkürlerinizi sunan'bir pla- ket vardı..." "Yalnızca bir doiap değil ki milyonluk dhazlanmızın birçoğunu da bu yurttaşımız hibe etmiş- tir.'; "İyi de Muhiltin Bey, bütıin sayısal verilerin ötesin- de kırık çıkık olaylannın çok yoğun olduğu yörenizdc ortopedistinizin olmayışı ya da erken doğumların can- kurtaranı küvözlerin bulunmayışı sizi, daha doğnısu hastalannızı sıkıntıya sokmuyor mu?". "Bu tiir vaka- lan ne yapıyorsunuz" diye sorduğumuzda, geçen yıl 208 büyük ameliyat yapılan hastanenin başhekimi diıı- gin bir ifadeyle 'Gaziantep'e sevk ediyoruz. Orada ol- mazsa Adana'ya gidiyor hastalar' diyor. Hastaneyi gezmeden önce sağlık taramasıyla ilgili bir iki soru yöneltmek istediğimizde, "Ben pek fazla ilgi- lenmiyonım, maalescf". diyor. "AmeHyatlar, hasta- neyi yönetmek, muayene falan bütıin günümü doldu- nıyor. Anlarsınız..." Sonunda zile basarak yardımcı- smı çağirtıyor. "Kadir Bey, arkadaşlar hastanemizi ge- zecekler, gerekeni yapın lütfen". Hastanenin diş hekimi ve başhekim muavini olan Ka- dir Bey alt kattaki koridoru boydan boya geçerken hâlâ beklemekte olan hastaların kimilerinin sigara içmesi- ne çok sinirleniyor. "Bakın beyira, nasıl laf anlaraaz- lar. Bunlar burada tuvalet doldurur. sigara içer, yerle- ri kirietirler, sonra da hizmet beklerler." Cansıkıcı soz- lerdi bunlar, bu yuzden hızla geçip gittik koridordan... Yukarı katlardaki koğuşlar bir gün önce bize bir kah- vede randevu veren ve isminin açıklanmasını isteme- yen hastabakıcının anlattıklarını doğruluyordu. Yatak çarşaflan gri-bej bir renge dönüşmüştü. Çocuk bölü- münde gerçekten çocuk yataklan bulunmuyordu ve ço- cuklar yeni doğum yapan, akıntı ve kanamaiarı sür- mekte olan anneleriyle birlikte aynı yatağı paylaşmak zorundaydıiar. Annenin kimi zaman ustüne abandığı çocuğunu soluksuz bırakuğının hastanede gorulen olay- lardan olduğunu bildiğimizi söylediğımizde diş heki- mi Kadir Bey, "E, oluyor tabii beyim, cahil banlar." diye karşılık veriyordu. Daha sonra ameliyathaneleri görmek istedik. Alın- dığımız mekânın ameliyathane olduğunu belirten tek şey ortadaki ameliyat masasıydı. Sterilizasyon şartlan olmayışına büyük bir uyum sağlayan bu odada yalnız- ca ayakkabılarımızı çıkarıp, yerine giydiğimiz terlik- lerle dolaştık. Odamn oldukça soğuk olduğunu belirt- tiğimizde "Merak etmeyin beyim" dedi Kadir Bey. "Buranın ısısı takviye ediliyor". Sorulan her sorunun yanıtı vardı kuşkusuz, morg odası hakkındaki sorular da yanıtım bulmuştu. "So- ğulma sistemi filan yok beyim. Aslında görulecek pek bir şey de yok. Bir taş, bir nefes, ne olsun ki". Yine de bütün bu söylenenleri ondan duymamış oimamızı söylemeden edemedi Kadir Bey. Bu sözü duyan baş hemşire ve diğer sağlık personeli de "sulann akmadı- ğını, on günde gelen suyla bu kadannın yapılabildiği- ni, ama bütün bunlan onlann ağzından yazmamanız)" rica ettiler. Ama sorun halkın sağlığım ilgilendirmiyor muydu? Aldığımız yanıt aynen şuydu: "Aman kardesim, onla- nn evlerini falan bir gezin. Daha iyiyse gelin, biz bep burdayız." Hastane kapısından uzaklaşmadan önce gözlerimiz yine kapının önündeki çöp bidonuna takıldı. Daha bir iki saat önce bidonlardan taşan ve çocuklann oyun alanı haline gelen'çöp yığınları pınl pırıl temizlenmişti. Dek- lanşörümüze çöp bidonu ve çevresinin yeni halini don- durmak için bir kez daha basıp hastaneden aynlıyo- StRECEK HABERLEREV DEVAMI Alman sosyolog tahliye edilmedi (Baştara/ı 1. Sayfada) Schlumberger duruşma salonunu terk etmek istemedi.- . Şanlıurfa'nın Birecik ilçesinde- ki Kelaynak Üretim İstasyonu'nun özel defterine "bolücü" içerikte sloganlar yazdjğı gerekçesiyle Si- irt'te gözaltına alındıktan sonra getirildiği Birecik'te tutuklanan, "görevsizlik" karan verilmesinin ardından Diyarbakır DGM'ye sevk edilen Paris Sorbonne Üni- versitesi öğretim uyesi Alman sos- yolog yazar Hella Schlumberger dün ilk kez yargı onune çıkanldı. Schlumberger hakkında 5 yıl ha- pis cezası istenen davayı, Federal Almanya'nın Ankara Baskonso- losluğu Hukuk Müşaviri Henry Dicek ile İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şube Başkanı Mehmet Vural da izledi. Cezaevinden kelepçesiz olarak getirilen Hella Schlumberger'in hazır bulunduğu duruşmada ıddi- anameyi okuyan tX3M Savcısı Edip Aslan, "Sanığın Ceza Ya- sası'nın 142'3. maddesi uyannca be$ yıl ağır hapis cezasına çarptınlmasını"1 istedi. Çevirmen aracılığıyla savunma- smı yapan Schlumberger istasyon özel defterine savcının anlattığı içerikteki notu kendisinin yazdı- ğını kabul ederek. "Dumada in- sanlann insan baklan bakımından esit olması gerektiğine inandığım için o yazıyı yazdım. Başka bir amacım yoktu. Turkiye'mn butün- Inğüne yönelik kasıtlı bir hareke- tim olmadı" dedi. Daha sonra söz alan Schlum- berger'in avukatlan Fethi Gumüş ve Mustafa Özer, "olayın yazıda- ki Kürdislan sözciiğü nedeniyle bu boyula geldiğini" vurgulayarak şunları söylediler: "Türkiye'nin ATye girmek iste- diği bir dönemde bir Alman yurt- taşının düşünce suçlusu olarak yargılanması uziicudür. Diinyada bir benzeri dahi gorülmeyecek bir da\adır bu. Miivekkilimiz söz ko- nusu yazıyı kendisinin yazdığını kabul etmek tedir, ancak Kürdis- tan sözcüğünün Atatürk'ün veci- zelerinde de bulunduğunu soyle- mekledir." Avukatlann Schlumberger'in tahliyesi yolundaki isteklerine DGM savcısı Edip Aslan da "Sa- nığın Türk örf ve âdetleri ile ül- kenin sosyal yapısına yabancı ol- duğunu ve halen yargılanmakta olduğu yasalann ilerde değişikli- ğe uğrama ihtimalinin bulunduğunu" belirterek katıldı. Mahkeme başkanı Tekin Günel de duruşmaya kısa bir süre ara verdikten sonra kararı açıkladı. Başkan Günel, "Sanığın yabancı olması nedeniyle sabıkasının bu- lunup bulunnıadığının tçişleri Ba- kanlığı aracılığıyla Interpol'den sorulmasına, dosyada adı geçen tamklann mahkemede dinlenme- leri için adreslerine tebligat yapıl- masına, bu nedenlerle sanığın tah- liye isteminin reddine, duruşma- nın 23 Ocak 1990a ertelenmesine karar verildiğini" açıkladı. Tahliye isteminin reddedildiği- ni öğrenen Schlumberger mahke- me heyetinin yanına giderek "Be- nim davamla tamklann ne ilgisi var? Neden beni bırakmadınız?" diye sordu. Schlumberger karara tepki olarak duruşma salonunu terk etmek istemedi. Dışişleri Bakanlığı sözctisü Mu- rat Sungar, Federal Alman sosyo- log Schlumberger'in yargılanma- sının, iki ülke ilişkilerini olumsuz etkilememesini temenni ettikleri- ni belirtti. Ermeni tasarısı içinABD'ye uyarı TEŞEKKÜR Bırıcık oğlumuz DENİ2 CAN'ın dünyaya gelişinde yirdımlarını esirgemeyen ve üstun gayretler gösteren Numune Hastanesi Kadın Doğum ve Hastalıkları Uzmanı Sayın Op. Dr. CEMİL ÇİL'e ve yakın dosdarımız Sayın Dr. ESlN ÖZATALAY, Dr. NEZRİN ÖZATALAY'a, ser\ıs hemjıresi EMtNE GEDİKLİ i!e Ebe NURAN AÇIŞ ve FATMA ŞENCANa sonsuz teşekkürlenmızı borç bıliriz. Dr. RUKİYE GÜLTEKİN - MEHıMET GÜLTEKİN ERZURUM DUYURU SERBEST MUHASEBECİLER. MUHASEBECİ fflALİ MÜŞAVİRLEH VE YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLER 18 Ocak 1990 Perşembe günü 13.00 -17.00 saatlerı arasında BA- KIRKÖY ADİLE NAŞIT KÜLTÜR MERKEZİ'nde yapılacak toplantıda, 3568 sayılı yasa ve yönetmelikler ile ilgili konular tartışılacaktır. Toplantıya Istanbul Defterdarlığı, istanbul Barosu Başkanlığı, İstan- bul Esnaf ve Sanatkârlan Birliği Başkanlığı ve bütun meslektaşlarımız davet edilmıştir. MALİ MÜŞAVİRLER MUHASEBECİLER BİRLİĞİ BAKIRKÖY ŞUBESİ O>LARISAYGI VE MÎNNETLE AMYORIZ: Susuz-soluksuz Sürgun gecelerınde Açlığımızdan soğarak yeryuzune Kan değil, İNSASCA yaşpım dağıttık... Gerçekçiliğimize \e varlığımıza insanlığa-insanca yasama davatılan baskna, işkenceye, tesümiyet ve ihanete karşı; inançları, yürekleri \e "olümlerde yaşamı yaratan" bedenleriyle çelikten geçilmez onur barikatlan kuran ve şahadetleriyle ınsanhğı, insanlık ka\gasını yücelten A>dın direnij şehitlerimızden H. HÜSNÜ EROĞLU ve MEHMET YALÇINKAYA'yı şahadetlerinin 5. ayında saygıyla anıyoruz. AYDIN E TİPİ <:EZAEVI l>\\\ .4RKAIU$I.AR1 \Ul\.\ ijLKRİ GÜkTAŞ - Fl AT KAV Tel: 165 36 85 GRAFIKER VACANCY AMERICAN CONSULATE GENERAL has a vacancy for a PERSONNEL CLERK who will perform a variety of personnel office duties for American and Turkish employees ın the Consulate. Completion of high school, secretarial/clerical trainıng, one year of experıence in Personnel vvork, ability to operate computer terminals and printers. 40 wpm typing. and fluent English requıred. Applıcatıon forms are available at the gate of the Consulate at Tepebasi. Deadline for applications: January 30. 1990. Tel: 151 36 02 S.S. Gazeteciler Yapı Kooperatifi hissemi devretmek istiyorum. Tel: 512 05 05'ten / 494 9.30-17.00 arası SATILIK OTO 87 model Şahin 30.000 km'de sahibinden Tel.: 512 05 05'ten (486) gündüz (Baştarafı 1. Sayfada) nin kaygı kaynağı olup olmadığı- nın sorulması üzerine şunları söy- ledi: "Bu hepimizin ortak kaygısı. Cumhurbaşkanı ile enflasyon ora- nını düşürme konusunu göriiştük. Hazırladıkları planı >-akından an- ladık. Ve onun enflasyonla müca- delesindeki cansiperane gayretle- rini sürdürmesini beklediğimizi dile getirdik." Conable, Özal'ın cumhurbaşka- nı olarak Türk ekonomisi üzerin- deki rolünü nasıl algıladıklarımn sorulması üzerine, ""Cumhurbaş- kanı Özal, güçlii bir liderdir" de- di. Conable, bir gazetecinin, "Yani hâlâ duruma hâkim mi" diye sor- ması üzerine de "Ben o yargıdayım" yanıtını verdi. Dün- ya Bankası Başkanı, özal'ın Do- ğu Avrupa'daki geüşmelerden son- ra bölgede Türkiye'nin rolünün ar- tacağına inandığım söylediğini vurguladı ve kendisinin de bir de- receye kadar bu görüşü paylaştı- ğını bildirdi. Conable, bütçe açı- ğı konusunda da, "tçinden çıkıla- maz değil" diye konuştu. Özal, Conable ile görüştükten sonra, iki yıl önce Washington'u ziyaret eden Soyyet lideri Gorba- çov'un yaptığı gibi sokaklarda ytı- rüyerek Washington Post Gazete- si'ne gitti. Özal yolda yürürken gazetecilerin sorulannı da yanıt- ladı. Özal, "Türkiye'de, cumhur- başkanının Kıbns konusunda bağ- layıcı bir taahhütte bulunamaya- cağı yolunda eleştiriler var. Bun- lan nasıl karşıbyorsunuz" sorusu- na, "Ben taahhütte mi bulunuyor- rausum ki?.." karşılığını verdi. Özal, muhalefetin Washington se- yahatine ilişkin eleştirilerine, ga- zeteleri ve ajansları görmediği için yanıt vermeyeceğini kaydetti. Azeri-Ermeni çatışması Özal daha sonra, VV'ashington Post Gazetesi'nin editörleri ile bir süre görüştü. Görüşmede, önce- likle Azeri-Ermeni çatışması gün- deme geldi. Özal, Sovyetler Bir- liği "ndeki cumhuriyetlerin giderek ekonomik açıdan güçlendiğini ve Türkiye'nin bazılanyla özel ilişki- ler geliştirmesinin doğal olduğu- nu kaydetti. Ve geçenlerde Azer- baycan Başbakanı'mn Türkiye'- yi ziyaret ettiğini sözlerine ekledi. Özal, "Hatta gelecekte Ermenis- tan'la dahi sınır ticareti yaparız" dedi. Özal, editörlerin Azerbaycan'- daki etnik tansiyonla ilgili ısrarlı sorulan karşısında da gayet karar- lı ifadelerle Türkiye'nin Sovyetler Bırliği'nin içişlerine karışmayaca- ğını vurguladı. Özal, bölgedeki et- nik tansiyonun Türkiye'yi hangi açıdan etkileyebileceğine ilişkin soruya, "Türkiye'ye sıçramaz" diyerek Türkiye'nin bölgedeki ge- lişmelerde taraf olmadığını ima etti. JohnsoıTun mektubu Cumhurbaşkanı Özal, Ermeni karar tasansındaki görüşlerini açıklarken kendi yaş kuşağııun, ABD eski başkanlanndan John- son'un dönemin Türkiye Başba- kanı İsmet İnönü'ye yazdığı mek- tubun şokunun yarattığı atmosfer içinde büyüdüğünü söyledi ve şimdi de Ermeni karar tasarısırun geçmesi halinde bunun etkisinin Johnson mektubundan daha ağır oiacağım vurguladı. Cumhurbaşkanı Özal aynca, Türk azınlığa yönelik tepkilerin Bulgaristan'ın da işine gelmeyece- ğini söyledi. Cumhurbaşkanı, bir soru üzerine Senatör Dole'un ara- lannda Türkiye'nin de bulundu- ğu beş ülkeye yapılan yardımın yüzde 5 oranında kesilmesine iliş- kin önerisini yerinde bulmad:ğı- nı söyledi ve "Türkiye'nin soğuk savaş ertesinde daha da fazla stra- tejik önem taşıyacağını" sözleri- ne ekledi. Özal aynca, Türkiye'- nin Ermeni tasarısı konusundaki tutumunu uzun uzun anlattı ve ta- sarının geçmesinin Türk-Ameri- kan ilişkilerinin yararına olmaya- cağını söyledi. Cumhurbaşkanı Özal, IMF 1c- ra Direktörü Camdessus ile de otelinde bir görüşme yaptı. Özal, bu arada Türk-Amerikan Dernekleri'nin yöneticilerini ve bu arada kendinden gelen talep üze- rine Dışişleri eski bakanlarından Alexander Haig'i kabul etti. Cumhurbaşkaru, Washington'da- ki International Club'da ünlü stratejistlerden Zbigniew Brze- zinski tarafından lakdim edildiği bir konuşma yaptı. Bush'la görüşme Turgut özal, cumhurbaşkanı sıfatıyla Amenkan yönetimiyle ilk temasını bugün Başkan Bush ile yapacak. Yanm saatlik baş başa görüşmeden sonra özal ve Bush yemek yiyecekler. Görüşmede, BM Genel Sekreteri'nin son çağ- rısı nedeniyle Kıbns sorununun gündeme gelmesi bekleniyor. Özal'ın da önümüzdeki ay kesin- leşmesi olasıhğı yüksek olan Er- meni soykırımı tasarısı konusun- da Türkiye'nin duyarlığını dile ge- tireceği beliniliyor. Zamanın kı- sulı olması nedeniyle bu iki konu dışında yeni gündem maddeleri- nin oluşmasma fazla olasılık ve- rilmiyor. Cumhurbaşkanının Washing- ton gezisine ilişkin sorulan yanıt- layan Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Toperi, Özal'ın Washington'a ha- reketinden önce KKTC Cumhur- başkanı Denktaş ile hiç teması ol- madığını söyledi. Toperi, esprili bir ortamda yapılan brifingde, cumhurbaşkanının Washington'a gehneden önce hükümetin görüş- lerini alıp almadığının sorulması üzerine "Aldı" dedi ve iki ayn toplantı yapıldığını, her iki top- lantıda da Başbakan Akbulut'un bulunduğunu söyledi. Toperi, Türkiye'de cumhurbaş- kanlannın icra makamı olmadığı- nı belirtti, bir gazeteci de, bu du- rumda özal'ın bulunduğu maka- mın hangi misyonun çerçevesin- de Washington'a geldiğini sordu. Toperi, "Cumhurbaşkanının Ba- kanlar Kurulu'na başkanlık etme yetkisi" olduğunu vurguladı. Sözcü Toperi Kıbrıs konusun- daki bir soru üzerine de "Baka- lım Bush ne diyecek" dedi. Toperi bu sözleri ile Cumhurbaşkanı Özal'ın Amerikan yönetiminin Kıbrıs konusunda vereceği mesa- jı dikkatle bekleyeceğini ima etmiş oldu. Toperi, Amerika'run Kıbns sorunu konusunda yetkili bir ta- raf olup olmadığını sorgulayan bir soruya, "Amerika'nın yetki- si var" karşılığını verdi. Toperi, Cumhurbaşkanı Özal'ın tutu- munda bir değişiklik olduğunu zannetmediğini de sözlerine ekle- di. WASHEVGTON'DAN AHMET TAN Ermeni soslu Kıbrıs yemeği WASHINGTON — Turgut Özal'ın "özel sağlık gezisi" bir yandan resmileşiyor öte yandan da Türkiye bakımından yasamsal öneme bürünüyor. Bugünkü Beyaz Saray buluşma- sı ve "çaltşma yemeği" için Bush ve ABD yönetim kadrolan ile ma- saya oturması Türkiye'nin olağa- nüstü önemdeki iki sorunu üzerin- de Özal'ı karar verme konumuna iriyor. Cumhurbaşkanlığı Sozcü- su Büyükelçi Toperi'nin, "Özal- Bush gönişmesinde bir karar alı- nabilir mi" yolundaki bir soruyu, "Konusuna bağlı" diye yanıtlama- sı, ardından da "Cumhurbaşkanı- nın kranın başı olduğunu" belirt- mesi ve Özal'ın ABD'ye uçmadan önce bu konuları hükümetle gö- rüştüğünü açıklaması, bugünkü Beyaz Saray buluşmasının önemi- ni daha da arttırdı. Özal-Bush görüşmesi için An- kara'da Dışişleri'nin hazırladığı notiardan Cumhurbaşkam'run ne ölçüde ve nasıl yararlanacağı ya- rın ortaya çıkacak. Görüşme ve yemek sırasında Özal'ın Kıbrıs so- rununu açmayacağı, bu konuyu Bush'un ortaya atacağı beliniliyor. Cumhurbaşkanı Özal'a yakın bir yetkili, "Biz Kıbns konusunda başta ABD ve uçüncü ulkelerin işe kanşmalanm istemiyoruz. O za- man Sayın Cumhurbaşkanı'nın bu konuyu acması beklenmemeli" diyor. ABD Başkanı Bush'un ise BM Genel Sekreteri'nin son girişimi- ni Türkiye'nin desteklemesi ve Denktaş'ın "uzlaşmaya ikna" edil- mesi için çaba harcamasının gere- ği üzerinde konuşacağı kaydedili- yor. Özal'ın Cumhurbaşkanı olarak ilk yurtdışı gezisini ABD'ye yap- ması ve bu gezide Türkiye'nin en önemli iki diplomatik sorununu. Başkan Bush ile konuşacak olma- sı Türk diplomasisi bakımından bir kavşak oluşturabilir mi? Kıbrıs konusunda Türkiye'nin herhangi bir ödün vermeyeceği ve Denktaş'ın desteklendiği, dün An- kara"da Dışişleri Sözcüsu tarafın- dan bir kez daha vurgulandı. Ancak Ermeni soykırımı konu- su farklı. Bu konuda Türkiye 'edilgen' durumda. ABD Kongre- si'nin vereceği karar konusunda işin ilginci Bush yönetimi de 'edilgen' durumda, lasanya nıuda- halc olanağının çok sınırlı oldu- ğunu öne sürüyor. Türkiye'nin Ermeni tasansı ko- nusunda halen "uygulamada tuttuğu" 4 önlem var: 1- Askeri alandaki işbirliğine yönelik toplantılar iptal edildi, . 2- Amerikan askeri tesislerini modernleştiren projeler ve Türk Silahlı Ku\-\etleri'nin ABD yardı- mı ile gerçekleştirdiği modernizas- yon çalışmaları askıya alındı, 3- ABD savaş gemilerinin Türk- iye limanlarını ziyaretleri durdu- ruldu, 4- ABD askeri uçaklanmn eğı- tım uçuşlanna kısıtlama getirildi. Bugünkü görüşmede Bush bu 4 önlemin kaldınlmasım da isteye- cek. "Bugünkü Beyaz Saray buluş- ması, Türk-ABD ilişkilerinde bir dönüm noktasının ilk sinyallerini taşıyoıi' Bu sözler, Beyaz Saray'da Özal ile birlikte yemeğe katılacak bir Türk yetkilinin. Türkiye ile ABD arasındaki tliş- kilerin Avrupalı müttefıklere gö- re özel bir konumu olduğunu VVashingtonlu yöneticiler hep di- le getirir. Bu "özel konumun", özel bir ge- zide yeniden özel bir yemekte ze- delenmemesi için iki tarafda yann gereken çabayı göstereceklerdir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle