22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 18 OCAK 1990 163 Kaldınlmalı mı? Şunu açıkça söylemek gerekir: Din temeline dayanan bir devlet düzeninin demokrasi ile bağdaşması mümkün değildir. Bilindiği gibi, İslam dini ve onun temelini oluşturan Kuran, sadece iman ve ibadetle ilgili kurallar getirmekle kalmaz. Bunun dışında, devlet yönetimine, toplum düzenine, insanlar arasındaki ilişkilere ve kişilerin davranışlanna yön veren geniş kapsamlı hukuk kuralları da (şeriat) getirir. Şeriat düzeni, toplum yaşamının her yönünü kapsaması bakımından "bütüncü", bugünkü deyimle "totaliter" bir nitelik taşır. Egemenliğin halka ya da millete ait olması diye bir şey söz konusu değildir. Egemenlik, sadece ve doğrudan doğruya Allah'a aittir. Herkes, onun mutlak "iradesine" - bundan 1400 yıl önce konmuş olan katı kalıplar içinde - boyun eğmek zorundadır. Prof.Dr. MÜNCİ KAPANİ Demokrasinin vazgeçilmez bir gereği olarak dü- şünce suçunun kaidınlması ve insanların düşünce- lerinden ötürü cezalandırılmalarına son verilmesi bugün Turkiye'nin gundeminde yer aian başlıca so- runlardan biridir. Konu, bir süreden beri kamuo- yunda tanışılıyor. Bugune kadar açıklanan görûş- lerden, TCK'nın 141. ve 142. maddelerinin daha fazla gecikmeksizin kaldırılrnası yolunda bir görüş birliğinin, bir konsensus'un ortaya çıkmış olduğu görülmektedir. Ancak, aynı konsensusun 163. mad- de ile ilgiii olarak açıkça belirmiş olduğunu ileri sür- mek pek mümkün olmasa gerek. Zira hukukçula- nmızın ve aydınlarımızın bir bölümu, 141. ve 142. maddeler konusunda hiç tereddüt göstermezken, 163. maddenin kaldınlmasına çeşitli nedenlerle kar- şı çıkmaktadırlar. tki yönden inceleme Konu gerçekten onemlidir ve sağlıklı bir karara varabilmek bakımından Ozerinde durulmasında ya- rar vardır. Karşılaştığımız sorunu iki ayrı yönden ele ala- rak inceleyebiliriz. Bunlardan birincisi ilkesel, ikin- cisi ise pragmatik diyebileceğimiz yondur. 141. ve 142. maddelerle birlikte 163. maddenin de kalkmasım savunanlar konuya ilkesel açıdan yaklaşıyorlar. İleri sürülen görüş şudur: Madem ki ilke olarak düşünce özgürlüğü tanınıyor; bu yal- nız siyasal, toplumsal ve ekonomik düşünceler için değil, dinsel duşünce için de tanınmalıdır. Aksi hal- de bir ayrım yapılmış ve çifte standart uygulanmış olur ki, bu da demokrasinin özüne aykın düşer. Bu görüş ilk bakışta tutarlı ve inandmcıdır. An- cak burada şu soruyu sormak gerekiyor: Acaba 163. madde ile "politika malzemesi" olarak önlen- mek istenen, gerçekten "dinsel düşünce" midir, yoksa "dinsel dogma" mıdır? Hemen söyleyelim ki, söz konusu olan, akıl ürünü "düşünce" değil, fakat din temeline dayalı "dogma"dır. Düşünce tartışılır, ama dogmanın doğruluğu ya da yanlışlı- ğı tartışılamaz. Dogma, kesin ve mutlaktır. tslam inancına göre, Kuran'dan kaynaklanan esaslar "Kelâmullah" yani "Tann sözü" sayılır. Böyle sa- yıldığı için de onu hiç tartışmasız, sorgusuz ve su- alsiz, akla ve çağın gerçeklerine uygun olup olma- dığına bakmaksızın aynen kabul etmek zorunda- sınızdır. Bu durumda, 163. maddenin tamamen kalkma- sı halinde şeriat düzenini savunanlar, düşüncenin karşısına din zırhına burünmüş dogma ile çıkacak- lardır. Onların ileri sürdükleri esasları kabul etme- diğiniz zaman da sizi din kuralianna ve "Tann buy- ruğu"na karşı gelmekle suçlayacaklardır. Böyle bir "özgürlük" ortamında çağdaş düşünce ve akıl sü- rekli olarak tehdit altında kalacaktır. Dinsizlik suçlamasının hiç değilse halkın bir bö- lumu üzerinde etkili olacağını söylemek herhalde yanlış sayılmaz. Laik devlet düzenini ortadan kal- dırmak amacını güdenler de bunun bilincindedir- ler ve ellerindeki kozu sonuna kadar kullanmak is- teyeceklerinden şüphe edılmemelidir. Olabildiğin- ce geniş kitleleri etkileyebilmek için başvuracakla- rı taktik, korkutma, yıldırma ve sindirme taktiği- dir. Nitekim, daha şimdıden bu takıiği kullanma- ya yeltendiklerini görüyoruz. Gazetelerde okuduk: Bundan bir süre önce İstanbul'da gösteri yüriiyü- şu yapan bir grup turbanlı kız. kendilerini dağıt- mak isteyen polislere "Biz Tanrı'nın buyruğunu ye- rine getiriyoruz; bizim bedduamızı ahrsanız sonu sizin için hayırlı olmaz" yolunda sözlerle karşı koy- muşlardır. TCK.'nm 163. maddesinin kaldırılmasından ya- na olanların bir bolümu, bu maddenin düşünce öz- gurluğü ile birlikte vicdan özgürlüğünü de kısıtla- dığını öne süruyorlar. Eğer, şeriat duzeni kurma çabası içinde olmak "vicdan ozgurlüğu" sayılıyorsa bu iddia geçerlidir denilebilir. Ama vicdan özgür- lüğü asıl ve gerçek anlamıyla alındığında böyle bir iddianın hiçbir geçerli yanı yoktur. Kaidınlması istenen yasa hukmünun neyi, niçin yasakladığına iyice bakmak gerekir. 163. madde- nin başlıca amacı, laikliğe aykırı olarak devletin sosyal, siyasi ve hukuki temel düzenini dini esas ve inançlara uydurmak veya "si>asi menfaat temin etmek" maksadıyla, dinin veya din duygulannın ya da dince kutsal tanınan şeylerin politikaya "alet edilmesini" önlemektir. Başkadeyişle, bu madde, şeriat düzeni kurma çabalarının yanısıra, din sö- mürusünü de önleme amacına yöneliktir. Şimdi denecektir ki, peki öyledir de madde bu şekliyle şimdiye kadar din sömürüsunü onleyebil- miş midir? Bazı partiler ve politikacılar "siyasal çıkar temin etmek" amacıyla halkın din duygula- rını hiç çekinmeden politikaya alet etmemişler mi- dir? Ve bu tutum bugün daha da artarak sürüp git- mekte değil midir? "Din ve vicdan hurriyeti" adı- na laiklik ilkesinden odun üstüne ödün verilmemiş midir? Evet, bütün bunlar doğrudur. Ancak bir de şu- nu düşünmek gerekir: 163. maddenin yürürlükte olmasına ve onun az da olsa frerüeyici etkisine rağ- men bunlar yapılabilmiştir. Bu maddenin büsbu- tün kalkması ve din sömürüsünun ondan medet uman partiler ve politikacılar arasında tam bir "açık yanşma"ya dönüşmesi halinde işin sonu aca- ba nereye varır? Hele, bu arada din devleti ve şeri- at düzeni kurma çabalarının tamamen serbest ha- le geleceği de düşünülecek olursa?.. Konuya bir de pragmatik açıdan bakmakta ya- rar vardır. 163. maddenin kaldınlmasına karşı çı- kanlar, soruna daha çok bu açıdan yaklaşmakta ve dinci akımlara örgûtlenme (parti kurma) özgür- lüğü tanınması halinde bunun demokratik düzen yönünden yaratacağı tehlikeler üzerinde durmak- tadırlar. Şunu açıkça söylemek gerekir: Din temeline da- yanan bir devlet duzeninin demokrasi ile bağdaş- ması mümkün değildir. Bilindiği gibi, İslam dini ve onun temelini oluşturan Kuran, sadece iman ve ibadetle ilgili kurallar getirmekle kalmaz. Bunun dışında, devlet yönetimine, toplum düzenine, in- sanlar arasındaki ilişkilere ve kişilerin davranışla- nna yön veren geniş kapsamlı hukuk kuralları da (şeriat) getirir. Şeriat düzeni, toplum yaşamının her yonunü kapsaması bakımından "bütüncü", bugün- ku deyimle "totaliter" bir nitelik taşır. Egemenli- ğin halka ya da millete ait olması diye bir şey soz konusu değildir. Egemenlik. sadece ve doğrudan doğruya Allah'a aittir. Herkes, onun mutlak "iradesine" - bundan 1400 yıl önce konmuş olan katı kalıplar içinde - boyun eğmek zorundadır. Kişilerin özgür davranışlanna ve insan hakları kavramına yer vermeyen bu totaliter düzenin ku- rulmasının, demokrasinin sonu demek olacağını söylemek gerekmez. Acaba, bu sonucu goze ala- , rak "orgutlenme özgurlüfü" adını şeriatçı parti- lerin kurulmasına izin \erilmeh midir? Az da olsa frenleyici... Demokrasinin, demokrasi düşmanlanna, kendi- sıni yok etmeyi amaçiayan diktacı örgütlere karşı ne ölçüde hoşgörü gösterebileceği - ya da göster- mesi gerektiği - sorunu, kamu hukukunda ve siya- set bilimindeçok tartışılan konulardan biridir. Bu- rada bu tartışmalara eirecek değiliz. Sadece şu ka- darını söyleyelim ki, demokrasinin, dayandığı il- keler adına, gerçek bir tehlike karşısında kendi yı- kılışına seyirci kalamayacağı, açıkça "intiharı" göze alamayacağı, yazarlar arasında yaygın olan göniştur. Nitekim, 1930'larda, Avrupa'da faşizmin tırmanışı doneminde - ozellikle Hitler'in seçim yo- luyla iktidarı ele geçırışinden sonra - birçok demok- ratik ülke kendilerini bu tehlikeye karşı korumak için bazı yasal önlemler almaktan geri durmamış- lardır. Türkiye'de şeriatçı bir partinin hiçbir zaman ken- disini iktidara getirecek çoğunluğu sağlayamaya- cağı, dolayısıyla bu konuda açıklanan kaygıların abartmalı olduğu ileri sürulebilir. Fakat şu ikinci senaryonun hiç de "hayali" ya da abartmalı olma- dığını kabul etmek gerekir: Seçimlerde tek başına hukümet kurmak için yeterli sandalyeyi kazanama- yan sağdaki ve soldaki iki buyük partinin arkasın- dan uçüncu sırada yer alan - ki bu yuksek bir ola- sılıktır - şeriatçı parti, "anahtar parli" durumuna gelecektir. Böyle bir partinin koalisyon ortağı ola- rak iktidara gelmesinin, laik ve demokratik devlet düzeninde açacağı varaları kestirmek guç değifdir. Kanımca, 141 ve 142. maddelerle birlikte 163. maddenin de kaldırılmasından once etraflıca dü- şünmek ve ortaya çıkabilecek sonuçlan iyi değer- lendirmek gerekir. Bu maddenin gözden geçirile- rek bazı noktalara açıklık getirecek şekilde yeni- den yazılması yararlı olacaktır. Ancak, salt ilke- sellik uğruna onun büsbütun kaldırılmasıru istemek, ozgurlukçü demokrasinin ve laik devlet duzeninin korunmasından yana olanlar bakımından tutarlı bir davranış sayılamaz. EVET/HAYIR OKTflYAKBAL Gönen'den Yükselen KaraSes! Hem çağdaş uygarlığı, tekniği. bilimi küçümserler, horgörür- ler hem de o uygarlığın, o tekniğin yarattığı araçlardan kendi çı- karları için yararlanmaya çalışırlar! Carrti mınarelerine konulan ses yükseltme araçları nedır? Nedense. çoğunlukla çirkin sesli kışılerden oluşturulan müezzınler bir de bu ses yükselticisınden destek alınca ortalığı inim inim inletiyorlar! Nerede 1930'ların o güzel sesli müezzinleri! Nerede müminleri çağıran Türkçe ezan- lar! Yobaz kafasına yaranmayı her şeyin önünde tutan çirkin po- litikacılar dün de bugün de din duygularını kendi yararlarına kul- lanmaktan vazgeçmiyorlar. Cuma günleri camiterde vaaz verildiğini herkes bilir. Ama ken- tir» bir camisinde verilen vaaz o kentin tüm camilerine teknik yol- lada ulastırılır mı? Gideceksiniz camiye, ses yükselticisinden va- azı dinleyeceksiniz. Yakın günlere dek böyle bir şey duyulma- mıştı. Gönen merkez vaizı bu kolaylığı bulmuş. Merkez cami- sinde konuşuyor, başka camilerde sesini duyuruyor! Böyle bir naklen yayının gerçek bir cuma vaazı olduğunu söymek olası mıdır? Gönen'de olmuş bu olay. Belediye Başkanı Kaya Uzer her za- man ki gibi Plevne Camısi'ne gitmiş, bakmış ki ta uzaktaki bir ca- miden naklen yapılan yayında Merkez Camisi Vaizi Osman Bey hem de namaz vaktıni on dakika geçirmiş olduğu halde hâlâ ko- nuşmakta ve şöyle kesin buyruklar vermekte: 'Içki içen camiye gelemez', 'Yılbaşında TV seyretmeyin', 'Kutlanacak günler Ka- dir, Miraç geceleri, Ramazan ve Kurban bayramlarıdır' gibi söz- ler söylemektedir. Ulusal bayramları bir yana itmektedir. Beledi- ye Başkanı Kaya Uzer namaz vaktinin de on dakika gectiğini gö- rünce seslenir: 'Kapatın şu ses yükselticisini, namazımızı zama- nında kılalım " Sen misin bunu söyleyen, gerici gazetelerde Gönen Beledi- ye Başkanı'na karşı en çirkin suçlamalar, en ağza alınmaz kü- fürler, tehditler, mektuplar vb... Gönen'den bana gönderilen olayla ilgili dosyada bu mektupların kopyaları da var. Ne Atatürk, ne İnönü kalmış, en pıs, en iğrenç küfürler. Bunlar kutsal din duy- gularını savunmak için yapılıyor! Gönen SHP ilçe Başkanı Sedat Güney bu konuda belediye başkanına mektup yollayan bir kişiye verdiğı yanıtta şöyle diyor: "21. yüzyıla yaklaşıyoruz. Bilim, teknik, uygarlık öylesine al- mış başını gidiyor! Biz bu ortamda ne olmalıyız? İki yol var. Ya çağdaşlığa doğru yöneleceğiz, bunun için elimizde kaynaklar vardır. Atatürk'ümüz. O'nun ilkeleri, Batı'nın teknolojisi, kendi po- tansiyelimiz, sanatımız, bilim adamlarımız, modern hayatımız. Avrupafıyı taklit etmek değil çağdaşlığın gereklerini yerine geti- rerek uygarca yaşamak... İkinci yol ise bütün bunları teperek sa- dece dinle her şey olur diyerek. kılığımızdan kafamızın içine ka- dar kara taassupla, günahlar, cehennemler korkusu ile yaşa- mak... Biz birinci yolu tercih edenlerdeniz. Yüce önderimiz bi- ze bu yolu göstermiş. Biz yobazlığa, bağnazlığa, Derviş Meh- met'çiliğe, Anzavurculuğun bugünkü tiplerine karşıyız. Ülkemız bir başka türlü mü bölünmek isteniyor. Yeni yeni oyunlara mı ge- liyoruz?" Gönen Belediye Başkanı Kaya Uzer de olayı anlatırken mer- kez vaizinin yarattığı olay konusunda şu açıklamayı yaptı: "3 Kasım 1989 Cuma günü Osman Ekicı Çarşı Camii kürsü- sünden Gönen'in 13 camisinden dinlenen vaazında "Cumhuri- yet fazilet rejimi değildir. Fazilet islamdır. Eğer cumhuriyetler fa- zilet rejimleri olsaydı S.S.C.Bırliği ki birçok cumhunyetlerden oluş- muştur. Onun Başkanı Gorbaçov en faziletli adam olurdu. Ge- ne birçok cumhuriyetlerden oluşan A.B.D.'nin Başkanı Bush en faziletli kişi olurdu." Denmiştir. Vaizin amacı, ne Rusya'nın rejimi ne de Amerika^ nın cumhuriyetleri! Rahatsızlığı Türkiye Cumhuriyeti rejımidir. Ar- zusu şeriat devleti kurulmasına katkıdır." Gönen ojayını ilgili kişilerden ve gazetelerde çıkan yazılardan öğrendim. Ülkemizin pek çok yöresinde Gönendeki gibi nice ge- ricilik olayları yaşanıyor. Türkiye'miz, hep söylediğim gibi karanlık bir uçuruma sürüklenmektedir. Başörtüsü, çarşaf, Ayasofya çığ- lıkları belli bir amaca yöneliktir. O amaç da ülkede bir şeriat du- zeninin kurulmasıdır. Bunu aklı başında her yurttaş görüyor. Ama nedense bazı partiler ve liderler görmezlikten geliyorlar. Kimi za- man SHP ve DSP'nin önde gelen kışileri gerici davranışiarı kı- nayan sözler söylüyorlarsa da bu gibi etkisiz davranışlar yeter- siz kalıyor. Şeriat düzenine karşıysak hep birlikte savaşım ver- meliyiz. Bu da kendilerini ilerici, çağdaş uygarlık yanlısı, ger- çek anlamda demokrat ve laik bir çızgıde gören, göstermek is- teyen partilere, polıtıkacılara düşer Gönen olayı irtıca şahlanışının yalnızca bir tek örneği. Sor- mak gerek, Cumhuriyetin savcıları nerede? VEE4T Baromuzun 5739 sicil sayısında kayıtlı AVUKAT NECDET SEMİZOĞLU vefat etmiştir. Aziz meslektaşımızın cenazesi perşembe günü (bugün) Teşvikiye Camii'nde kılınacak öğle namazını müteakip ebedı istirahatgâhına defnedilecektir. Merhuma Tann'dan rahmet, kederli ailesine ve meslektaşlarımıza başsağlığı dileriz. İSTANBUL BAROSU BAŞKANLIĞI VEFAT Baromuzun 5629 sıcil sayısında kayıtlı AVUKAT OSMAN YILMAZ \efat etmiştir. Ariz meslektaşımızın cenazesi perşembe gunu (bugün) Amasya Tasova Dörtyol Köyü Camii'nde kılınacak oğle namazını müteakip ebedi istirahatgâhına defnedilecektir. Merhuma Tann'dan rahmet, kederli ailesine ve meslektaşlarımıza başsağlığı dilenz. İSTANBUL BAROSL BAŞKANUĞI PENCERE Cİmİt '? Bankası İş Sanat Galerisi Seramik Heykel Sergısi Parmakkapı-iST. TOPRAĞI SEVGİLEDİM 2-19 Ocak 1989 Atelye: İcadıye Cad 86 Kuıguncuk Süreklı Sergı Tel 342 36 32 g Tel 165 3t 35 METIN YAZARI A * * 4 Sultan Su, şimdi -<>••-. depozitosuz, sağlıklı cam şişede! Gecikmiş Milliyetçilik! Bir tek gecenin sonuna doğru şafağı izlemek isteyen insan, bu işin güçlüğünü duyumsar Tanyeri ne zaman ağanyor? Sap- tamak çok güçtür. Geceyi delen belli belirsiz ilk ışın, göğe ne zaman vurdu? Bilemezsin; ama sezersin. Seherin göstergeleri karanlığm alacasına gizlenmiştir; karanlıkla aydınlık öylesine kay- naşmıştır ki birisi ötekini yenmeden ikisini birbirinden ayırmak zorlaşır. Çünkü şafağa doğru dönüşen her alacanın içinde her ikisi de vardır; yaşanan her saniyede, ikisi birden evrilerek gü- neşin doğuşunu birlikte haber verirler. İnsanlık tarihinin şafağını saptamak, bir tek gecenin seherini izlemekten neden daha kolay olsun? • Yine de aklın inançtan, bilimin dinden bağımsızlaşmasının ta- rihsel aşamaları vurgulanabilir. Bunlardan birisi milliyetçiliktir; daha başka deyişle ümmetin uluslaşması. Ne zaman başladı ulusal bılınç? Aklın inançtan sıyrılmasıyla ilk tohumları atıldı. Ümmet bağnazlığı çözülüyordu. Avrupa. ki- lisenin dilini bir yana bıraktı; Latince yerine "ulusal diller" dev- lette, kültürde, sanatta benimsendi; Tanrının kulları, artık ulusun bireylerine dönüşüyorlardı; siyasal iktidarın kaynağı da gökten yere indiriliyor, halkın eline geçiyordu. Demokrasi, ümmetle değil, ulusla zamandaştır. Ancak milliyetçiliğin yapısında kimi tehlikeler de gizleniyordu: Emperyalizm, şovinizm, ırkçılık; milliyetçiliğin gerici sapmalandır. • Milliyetçilik akımları Avrupa'dan Balkanlar'a doğru sarktığın- da Osmanlı Müslümanları ümmet bilincinin karanlığında uyuyor- lardı. imparatoriukta önce Hıristiyan toplumları uyandılar. Tarih ki- taplarında "Balkanlaşma" diye anılan süreç, bir yanıyla budur. Sırplar. Bulgarlar, Yunanlılar uluslaşmaya ve sonuçta Babıali'ye başkaldırmayla başladılar. Ermeniler ayaklandılar. Milliyetçilik bilincinde sıra Türklere gelmişti; sancılar zaman- la antı, ama doğum 1923'te gerçekleşti, padişahlıktan cumhu- riyete. ümmetten millete giden yolda yürüyerek laıkleşebildik; Arapça ve Farsçanın egemenliğinden kurtularak Osmanlıcayı dış- ladık; dil devrimi, ulusal kültür bağımsızlığının kaçınılmaz gere- ği oldu. Ulusal birliğe dayalı Türkiye cumhuriyetinin doğuşu, uygarlık şafağının Anadolu'ya yansımasıdır. Ne var ki tarih durmadan yürür. Milliyetçilik bilinci bir yandan yayılırken; tüm insanlığı kavra- yan, bütün dünya emekçilenm kapsamaya calışan sosyalist akım- lar da kimi zaman kendiliğınden, kimi zaman zorla serpiliyor; insanlığa yeni bir aşamayı haber veriyordu. Anadolu'nun kuzey doğusundaki Ermenistan da 1910'ların milliyetçiliğini iyi kötü ya- şarken 1917 Devrimi'nin güç alanına giriverdi; Sovyet cumhuri- yetlerinden birisine dönüştü. 1917'nin öngördüğü neydi? Bütün uluslar insanlığın potasın- da öz kültürlerini geliştirmek için sosyalist bilince erişmeli; halklar kaynaşmalıydı. Ne yazık ki bu amaca ulaşmanın kolay olmadığını Kafkasya^ da yaşananlar gösteriyor. • Gorbaçov'un, sosyalizmi demokrasiyle pekiştirme deneyimi, Kafkasya'da gecikmiş milliyetçilik akımlarının birdenbire patlama- sına yol açtı. Ermeniler "perestroyka" ve "glasnosf'u Azerilere dönük şo- ven istekleri için fırsat bildiler; tepkiierini derlemekte de gecik- mediler. İki halkın çatışması ve şaşılası biçimde düşmaniaşma- sı, göz açıp kapayıncaya kadar kısa bir sürede gündeme giri- verdi; yetmiş yıllık sosyalist kültür birden siliniverdi; gecikmiş mil- liyetçiliğin sapkın hırslarında gözü dönenler, bırbirlerini öldür- meye başladılar. Kafkasya, birdenbire yüzyıl geriye dönmüş, "Balkanlaşma"n\r\ zaman tüneline daimıştı. Olayın üzerinde ne kadar dü- şünülse azdır. Tarihi geriden izleyen halklann bir evreyı yaşamadan daha son- raki aşamayaatlamalan, ktmiaa-- man olanaksızlaşıyor. Bunu ge- nel bir kural niteiığinde saymak elbet yanlış olur; ama.insanlığın şafağı kolay sökmüyor; gecenin alacası kimi zaman dağılır gibi oluyor; sonra gök yine kararıyor. Evet, yine yazımızın başına dönelim: İnsanlık tarihinin şafa- ğını izlemek, bir tek gecenin se- herini saptamaktan neden daha kolay olsun? T ü r k i y e ' d e i l k k e z S u l t a n Su s u n u y o r : D e p o z i t o s u z , s a ğ l ı k l ı , e k o n o m i k c a m ş i ş e d e ' i y i s u * Ş i m d i l i k 1 l i t r e l i k . . . V e p e k y a k ı n d a , d e ğ ı ş i k b o y u t l a r d a c a m ş i ş e i e r d e . . . . S u l t a n S u ' y u , d i l e r s e n i z c a m ş i ş e d e a l ı n . D e p o z i t o ö d e m e y i n , şişe f a r k ı ö d e m e y i n . K u l l a n ı ş l ı , b e d a v a ş i ş e l e r e s a h i p o l u n . A ç ı n , i ç i nI A ç ı n , i ç i n ! D o y a d o y a , g ü v e n l e , s a ğ l ı k l a i ç i n ! " C o m S u J t o n ' ı h e m k e n d i s a ğ l ı ğ ı n ı z , h e m ç e v r e s a ğ l ı ğ ı i ç i n , t e r c i h e d ı n sultan\\:iyi su TURSEM'İN LONDRA, CKFOBP, CARBRIDGK DE /ADA BUTUN VIL İNÛIUZCE Û6R.ENİU 12TAKSÎTTE ÖW KOLAYUĞl^f DEVAM "' EDİVORA •6EN£LVEH12üWDiraLMU KUR5LAR • TİCARI İNÛILIZCE • TUR.IZM INGIÜZCESİ •BANKACILUC INÛILIZCESİ •5INAV KURSLARl: Cambrıdge •Fırst Certıficate, Profcıency _, •TOEFL,ARELS(S"oz!u) tıırsem İMGİUZÜSANOKULLARI DANIŞMA MERKEZİ Cumhur.yet Caa 173M-B Elmadag 8C23C Istanbul Hılton Otelı Karşısı Tel 148 39 77 - 1 48 79 43 -148 28 49 Fax. 132 97 29 Tl» 27498 ! j s n tr MERHABA Anne babamın özlemıne vardımcı olan Doç. Dr. ŞAKİR KÜÇÜKKÖMÜRCÜ Amca ve yardımcılarına ilk giinden sevgılerimi v olluyorum. CANBERK FİLİZOĞLU 27.I2.19S9 Istanbu! Beylerbeyı Denız Astsubay hazırlama okulundan aldığım tasdiknameyi kaybettim. Hükumsuzdür. SAIAŞ SARIÇIÇEK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle